Powered By Blogger

27 Ağustos 2016 Cumartesi

AĞLAYAN BİR ÖMÜR (1968)

Yönetmen: Nejat Saydam
Senaryo: Safa Önal
Görüntü Yönetmeni: Melih Sertesen
Yapım: Acar Film / Murat Köseoğlu


Yönetmen Yardımcısı: Rafet Gülerman, Namık karakılıç, Kamera Asistanı: Tosun Bayrı, Işık Şefi: Cengiz Arlı, Ahmet Ateş, Hikmet Tülek, Ses Kayıt: Tuncer Aydınoğlu, Set Amiri: Baykal Kent, Kurgu: Özdemir Arıtan, Yapım Sorumlusu¨Melih Üstüngör,


Oyuncular: Ekrem Bora (Vedat), Sema Özcan (Şermin), Esen Püsküllü (Hülya), Salih Güney (Metin), Sevgi Can, Muammer Gözalan (Dr. Semih), Renan Fosforoğlu (Metin babası), Ayla Çapın, Berna Işıl, Sevgi Can, Müşerref Çapın (Okul Müdürü), Güler Alış, Sedat Demir (Sedat), Zeki Dinçoy, Ufuk Enünlü (Oya), Necabettin Yal (Doktor), Leman Akçatepe (Hülya annesi), Sadi Şener (Hülya babası), Zeki Dinçsoy (Bale hocası), Berna Işıl


Konu: “Önce evlenelim, sonra düşünürüz.” Metin, ‘evliliği henüz düşünmeyen’ Hülya’ya bunları söylüyor. Benzer yaklaşımı ‘Zehirli Hayat’ (1967) ve ‘Korkunç Arzu’ (1966) filmlerinden anımsıyoruz. Delikanlının, tiyatro kursu için düşünceleri; “Burda öğrendiklerinin evlendikten sonra ne faydası olacak? Seni sahneye çıkaracağımı zannediyorsan aldanıyorsun.”… Vedat Termen, ‘Bay Granit’ genç edebiyatçılarımızdanmış. Neredeyse ‘Vivre Pour Vivre’deki (1967) Robert gibi iki aşk arasında kalıyordu. TBMY’de edebiyat öğretmeni hastalanınca orada çalışmaya başlıyor. ‘Özel ve sınıf geçme mecburiyeti olmayan bir okul’. Kendisini sınıfa tanıtan Müdire Hanım’ın göz selamını (zamanlamayı ayarlayamadığı için) karşılıksız bırakır. Anlattıklarından asıl biz yararlanıyoruz. İlk derste “İnsanlar, belki konuşmaya başladıkları gün müziğe de başlamışlardır” demişti. Bir başka gün, ‘i’ sesini çıkarırken ağız, dil, diş ve dudakların durumunu anlatır. Örnek olarak ‘için’ sözcüğünü verince Hülya fırsatı kaçırmaz; “İçin için yanıyor yanıyor bu gönlüm” (1965) (Şekip Ayhan Özışık). Öğrencilerin sorularına verdiği yanıtlar bazen samimi bazen ‘politik’. Çiçeklerden karanfili, mevsim-lerden ilkbaharı seviyor. ‘Milli takımı tutuyor ve öğrencilerin beğendikleri artistleri seviyor’. Söyledikleri bazen farklı yorum-lanabilir. Karısına okuldaki kız öğrencileri anlatırken “Hepsi de güzel şeyler” demişti. Benzer şekilde Hayat Çay Bahçesinde Hülya’ya “Gençsiniz, güzelsiniz. Ya ben de size tutulacak olursam” diyor. Gazinodaki konuşmanın başında ve sonunda duyguları bambaşka; “Keşke genç olsaydım. Bekâr olsaydım. Sana daha önce rastlamış olsaydım… Gene de mesut olamazdık.” Abdurrahman Palay’ın sesiyle Charles Baudelaire’in ‘Elem Çiçekleri’nden ‘Balkon’u okuyor. Hoş bir benzerlik; Baudelaire bu eseri yazdığında Vedat gibi 35 yaşında. Claude Debussy, ‘Le Balcon’u piyano ve solist için bestelemiş (1888); Bu şiir sayesinde seyircilerin bir kısmı ‘Les Fleurs du Mal’i anımsıyor bir kısmı da onunla tanışıyor. Bir başka derste Faruk Nafiz Çamlıbel’in ‘Firari’ şiiri vardı… Adı hiç söylenmiyor ama Cahit Sıtkı Tarancı iki yerde kendini anımsatır. ‘Balkon’un çevi-risiyle ve Vedat’ın yaşı ile… Hülya onu kendisine âşık edeceğini söylediğinde Sevgi Can “İsmin Hülya değil ‘Hayal’ olmalıymış senin” demişti. Gerçekten de Bay Granit, onun ders saatleri dışında sorduklarını “Sınıfta sorun. Arkadaşlarınız da faydalansınlar” diye karşılıksız bırakır. Sırf Vedat’ın ilgilenmesi için kopya bile çekiyor. Nedeni ‘öğretmenine mahcup olmamak(!) içinmiş’. Şoförleri Sedat’ın Karadeniz dansı çok güzeldi. Vedat’la buluştuğu çay bahçesindeki ağaçta bir kalp içinde N ve Ö harfleri var. Bu aşk, hiç olmazsa siyah beyaz bir filmde yaşamaya devam ediyor… Şermin 27 yaşında. Bir kez ‘o menhus’ hastalığın pençesinden ve 3 kez arabalardan canını kurtarır. İlk doktoru Necabettin Yal’ın ‘sükûtunda yaklaşan ölümün sesini duyuyor’. İkinci doktoru Semih Sezgin, sağaltımı için “..Haftada iki gün de elektriğe geleceksiniz” demişti,




 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder