Yönetmen: Eser
Zorlu
Senaryo: Yasemen
Görüntü Yönetmeni: Salih
Dikişçi
Yapım: Tezcan
Film/Mahnut Tezcan
Kurgu: Sedat
Karadeniz,
Müzik: Oğuz
Abadan, Hikaye: Halil Ergün, Yasemen, Eser Zorlu,
Oyuncular: Kadir İnanır, Betül Aytaç, Kerem Tunaboylu, Osman Gidişoğlu,
Günay Güner, Yaşar Korkmaz,
" Bir zamanlar Cumhuriyet'in "Anket Defteri'nde
sorulan "oğlunuzun eşcinsel olduğunu öğrenseniz ne yapardınız?"
sorusundan esinlenmişe benzeyen bir film. Bu soruya verilen ve "Bir kenara
çeker döverdim le "Onu kendi hayatıyla baş başa bırakırdım" uçları
arasında kaçınılmaz olarak değişik yapaylık düzeylerinde dolaşan
yanıtları ve başrole sinemamızın en "maço" oyuncularından Kadir
İnanır'ın seçildiğini anımsayınca bu filme oldukça olumsuz bir önyargıyla
gittiğimiz itiraf edelim!
Ama hayır,
"Acılar Paylaşılmaz", en azından bildirisini çeşitli yapaylıklardan )
buluyor ve uyguluyor. ve yanlışlardan arındırmış,
temelde doğru olarak saptanmış bir film. Ayrıldığı karısının kendisinden
kaçırdığı oğlunu 14 yıl sonra ilk kez gören ve ona sevgiyle yaklaşmaya çalışan
avukat bir baba, onun nefret duvarını yıkamıyor, yaklaşmaya çalıştıkça ondan
uzak düşüyor. Üstelik oğlunu, kendisinin tanıştırdığı genç bir çocukla yatakta
yakalamıyor mu? Dünyalar başına yıkılıyor, oğlunu (anketmanket düşünmeden) bir
güzel pataklıyor önce! Ancak finalde yapılacak en doğru şeyi (avukatı olduğu
bir mahkumun da kendisine verdiği dersin yardımıyla "Acılar
Paylaşılmaz" zor bir konu seçmiş, ona yüreklilikle yaklaşmayı deneyen bir
"ilk film". Ne yazık ki bu kadarı yetmiyor. Çünkü sinema her şeyden
önce bir gerçeği yeniden yaratma, gerçek sanısı verme sanatıdır. Film, birçok
noktada bunu vermekte yetersiz kalıyor. Önce senaryosu yetersiz. Bırakınız
temcit pilavı gibi yinelenen "14 yıldır neredeydin?" gibi sözleri,
kimi sözler, hele bir avukatın ağzında son kerte yanlış duruyor. Tek bir örnek:
"Yalnız ayrılan biz değiliz." (Doğrusu: "Ayrılan yalnız biz
değiliz").
Öte yandan kimi inanılmaz Yapım (prodüksiyon) hataları var.
Örneğin hem de önceden yer ayırtılan ünlü bir lokantada, başka hiç kimse evet
hiç kimse yokken tek başlarına yemek yiyen baba oğuldan biri öbürüne
"Yavaş ol, etrafı rahatsız edeceksin" derse bu artık prodüksiyon
yetersizliğini de (figüran kullanılamamış, belli) aşan, seyirciyle alay eden,
en azından o sahneyi komediye çeviren bir iş oluyor. Eeee, böyle yanlışlarla da
"gerçeği yeniden kurmak" elbette mümkün değil.
Acılar
Paylaşılmaz’ı hoşgörüyle karşılayabiliriz. Ama lütfen, seyirciye biraz daha
saygı, biraz daha özen, biraz daha dikkat! (Atilla Dorsay, “12 Eyül Yılları ve
Sinemamız” syf, 333)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder