Yönetmen: Temel
Gürsu
Senaryo: Arda
Uskan
Görüntü Yönetmeni: Erdoğan
Engin
Ses Mühendisi: Erkan
Esenboğa
Yapım: Moroğlu
Film/Ali Moroğlu
Montaj: Sedat
Karadeniz
Oyuncular: Orhan Gencebay, Melike Zobu, Sema Peker, Bülent Kayabaş, Ali
Şen, Reha Yurdakul Hüseyin Peyda, Hikmet Taşdemir, Zühal Üstüntaş, Orhan Çoban,
Seyfettin Karadayı, Ramiz Yalçın, Küçük Yıldız: Gökhan Emre
Konu: Orhan
ceylanların, karacaların koşuştukları zümrüt yeşili bir orman yakınında doğmuş,
geceleri kuşların ninnileriyle uyuyarak büyümüş bir köy çocuğudur. Ama
ailesinin geçim zorlukları ve daha iyi bir hayat arayışı bu cennet köyünden
ayırmıştır Orhan ve ailesini. Bir varoşa yerleşmişler ve Orhan evlenmiş,
fabrikada iş bulmuş, namusuyla çalışmaya koyulmuştur. Bir işçi direnişine
katılmıştır ve bu sırada fabrikada kendilerine şiddet uygulayarak engel olmak
isteyen patronun adamı Ekrem'i dövmüş, altı ay hapis yatmıştır. Orhan'ın
gecekondusunda birlikte kaldığı bir de yatalak kaynanası vardır.
Orhan mahpus damından çıktığında bütün talihsiz olaylar art
arda sıralanacaktır. Sabıkalı olduğu için iş bulamayacak, namuslu olduğu için
de boş bulduğu arazileri çevirip geceleri ev konduran açıkgöz Hasan Amca ve
oğlu Suphi'nin teklif ettiği işlere bulaşmayacaktır. Kaynanası kütük gibi yatmaya
devam edecek, ilaç ve geçim parası için el kapılarında temizlik yapan güzel karısı
Zehra, hayata günden güne kusup iyice ekşileşecek, hapse girmesine neden olan
Ekrem bu güzel ama ekşi kadına sarkıntılık yapmayı sürdürecek, Orhan zar zor
bir iş bulacak ama bir hafta sonunda, patronu hayali ihracatçı çıktığından
Orhan zar zor bir iş bulacak ama bir hafta sonunda, patronu hayali ihracatçı
çıktığından yurtdışına kaçıp ortadan kaybolacak, sonuçta Orhan yeniden işsiz
kalacaktır, fakat en kötüsü ailesiyle güzel bir gün geçirmek için gittiği
Kilyos sahillerinde başına gelecektir. Kim bilir hangi gelişmiş ülkenin
radyasyonlu atıklarını taşıyan, sahile vurmuş meşum varillerle oynayan oğlu
Murat bir günde kanser olur, gözünün önünde eriyip gider. Yatakta kütük gibi
yatan yaşlı kaynanası can verir, karısı ahlaksız Ekrem'in tacizleriyle iyice
bunalır, Orhan parasızlık ve işsizlikle ne yapacağını iyice şaşırıp mahalledeki
can düşmanı Ekrem'in kendisine sulanan kız kardeşi Ayşe'nin desteğiyle iş
bulmaya çalışır ama karısı Zehra onları bir arada görüp kıskanır, Orhan onca
yıllık sevgili karısını tokatlamak zorunda kalır. Ayşe'nin bulduğu işten de bir
sonuç çıkmaz ve Orhan hala işsiz kalmaya devam eder. Ailenin başına gelen
talihsizlikler bununla da son bulmaz:
Mahallede yanında dostu gibi dolaşan Suphi bir fikir verir
kendisine kurtuluş için. Orhan'ın eski bir kumarbaz olduğunu hatırlatır
kendisine, Orhan'ın mükemmel poker bilgisi ve birikimini dile getirir. Denize
düşenin yılana sarılması gibi son bir deneme için bu yolu kullanmasını,
"son günlerini geçiren oğlunun yaşamına bir yudum mutluluk saçabilmek için
hiç de fena olmayacağını" sokar kafasına. Fakat bu yol da çıkmaz sokakta
sonlanır, Orhan ellerindeki geriye kalan tüm birikimlerini de kumar masasında
bırakır. Ekrem Zehra'ya yaptığı sarkıntılıkları büyük bir tutarlıkla sürdürmeye
devam edip Zehra'ya sonunda tecavüz edince Orhan onu Ekrem'e ait bıçakla
öldürür, tecavüze uğrayıp kirlenmiş Zehra ise arınmak amacıyla kendini asar.
(Vadullah Taş)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder