Powered By Blogger

28 Nisan 2015 Salı

KARIM BENİ ALDATIRSA (1933)




Yönetmen Muhsin Ertuğrul

Senaryo: Nazım Hikmet Ran (Mümtaz Osman takma adıyla)

Görüntü Yönetmeni Cezmi Ar

Eser ve Müzik Muhlis Sebahattin Ezgi

Yapım İpek Film İpekçi Kardeşler



Oyuncular: Hazım (Körmükçü) (Salih Reis), Feriha Tevfik (Negüz) (Fatoş), Ercümend Behzad (Lav) (Orhan), Refik Kemal (Arduman) (Nuri), Bedia Muvahhit (Belma), Halide (Pişkin) (Nadiye), İ. Galip (Arcan) (Abdullah), Muammer (Karaca) (Muammer), Behzat (Butak) (Avni) ve Sami (Ayanoğlu), Zeki (AIpan), Ferih (Egemen), Nermin



Çekim yeri: İstanbul (Moda ve Hayırsızada) 


İlk gösterim: 22 Ocak 1933, Melek ve Elhamra sinemaları, İstanbul; Elhamra Sineması, İzmir



KONU: Salih Kaptan, Moda'da bir deniz sporları dershanesi açar. Belma isminde bir de karısı vardır. Dershanenin kürek hocası Orhan'dır. Dershaneye kadınlar hemen yalnız Orhan için gelirler Belma da Orhan'a aşıktır.

Bir gün Şadan'ın nişanlısı Fatoş bu mektebe gelir. Amcası Avni tarafından buraya yazdırılır. Kürek derslerinde Fatoş Orhan'ı sevmiştir. Bir gün ders verilirken: Fatoş küreği denize atar ve iki genç Hayırsızada'ya sürüklenirler. Burada tatlı, heyecanlı ve aşk dolu bir gece geçirirler.



Şadan ve Avni meraktadırlar. Bir balıkçı kayığı sevgilileri geri getirir. Artık Fatoş eski nişanlısını unutmuştur. Orhan Belma'yı başından atmak için aynı dershanede masaj hocası ve sütkardeşi Nuri'yi Belma'ya gönderir. Belma bu haberle baygın bir halde Nuri'nin kucağına düştüğü sırada Salih Kaptan odaya girer ve onlara İstanbul usülü bir ceza tertip eder, yani birbirine nikahlamaya kalkar.



Muammer ismindeki bir gemici bu hareketi hoş karşılamaz ve intihara kalkışır. Bir taraftan gerek Belma'nın ve gerekse Fatoş'un hareketleri, kadın işlerini tahkik eden şirketin adamı Abdullah tarafından tahkik olunur. Abdullah'a kotrada cebren başka bir dosya yaptırarak Belma'yı işten tenzih ederler.



Not: Ertuğrul'un Kanm Beni Aldatırsa filminin sinemada oynadığı yıllarda (1933-1934), Naşit Özcan Tiyatrosu repertuarında da Karım Beni Aldatırsa adlı bir oyun oynanıyordu. Ancak bu oyunun konusu tuluatla geliştirildiğinden Ertuğrul'un konusunun tıpkısı ya da ana çizgisi bakımından benzeri olup olmadığını açıklamaya imkan sağlayacak kaynaklar bulunamamıştır (Alim Şerif Onaran “Muhsin Ertuğrul’un sineması”) 





FENA YOL ”O Kakes Dhreos” (1933)



Yönetmen Muhsin Ertuğrul
Senaryo Nazım Hikmet Ran (Mümtaz Osman takma adıyla) Grigorios Ksenopulos’un aynı adlı romanından uyarlama.
Görüntü Yönetmeni Theodorides
Müzik Sotiri Yetrudi
Yapım İpek Film /İpekçi Kardeşler C. Helmis ve C. Theodorides

Filmde, İstanbul'da temsiller vermekte olan Yunan Kiveli Tiyatrosu'nun oyuncularından yararlanılmış ve bu nedenle Film Rumca sözlü-şarkılı çekilen ilk Türk-Yunan Ortak yapımı olmuştur. Bu filmin yapılışında Nazım Hikmet’in büyük rolü vardır.

Oyuncular: Necdet Mahfi Ayral (Kristina), Marika Kotopuli, Kiveli (Hrisula), Yorgo Papas, Gavrilides, Dimitri Murai, Giorgios Papas,

Filmin çekimi İstanbul’da İpek Film stüdyolarında ve Zente adasında yapılmıştır.

İlk Gösterim: Mart 1933 Melek Sineması, İstanbul

KONU: Yunanistan'ın Zante adasında iki genç kız var: Kristina ile Hrisûla...Kristina çok çirkindir. Ailesi de fakirdir. Onun için çalış-maya mecburdur. Hrisûla'nın babası ise bakkaldır ve ailesini geçindirecek kadar para kazanmaktadır. Bütün zamanını köyün delikanlıları ile âşıkdaşlık etmekle geçirir. Kristina arkadaşının bir sıra aşifteliklerine şahit olur. Hrisûla evvelâ berber kalfası Menegis ile sevişir. Sonra da Patraslı bir zengin olan Aleksopulos'un metresi olur ve nihayet Kristina'nın kardeşi Nikos ile kaçar. Bu işler Kristina için fena misal teşkil eder. Arkadaşını kıskanan Kristina da öteki gibi fena yola sapacaktır.

En güzel elbiselerini giyip sokağa çıkar ve saatlerce kendisine âşık arar. Fakat zavallı çok çirkin olduğu için kimse dönüp yüzüne bakmaz. Yalnız bakkal çırağı Yani, kendisine acıdığı için ona evlenme teklifinde bulunur. Halbuki Kristina bir kocaya değil, bir sevgiliye muhtaçtır.

Bir gün köyün kilisesinde dua ederken Hrisula'yı şık ve genç bir adamla beraber görür. O zaman anlar ki arkadaşı kardeşiyle de oturmamış, bırakıp kaçmış ve bu son aşıkıyla beraber yaşamaya başlamıştır. Ancak o vakit hakikat kafasına dank eder. Kendi kendine :
Demek ki bazı insanlar gürültülü, debdebeli bir hayat yaşamaya memur, diğerleri ise mütevazi kalmaya mecbur bir şekilde yaratılmışlardır der.

Bunun üzerine Yani ile evlenir, talihine boyun eğer. İpek Film Stüdyosu'ndan ve İstanbul'da o sırada temsiller vermekte olan Kiveli Tiyatrosunun oyuncularından yararlanmak için Kotopulf' nin eşi C. Helmis ve Kiveli'nin eşi C. Theodroidis'in gerçekleştirdikleri bu film, Yunanistan'da çok tutunmuş olan Ksenopulos'un romanından uyarlanan bir senaryodan Rumca olarak filme alınmıştır. [1]

Not: Yunan adası Zante hem tarih açısından hem de doğallık açısından zengin. İonia Denizi'nin üçüncü büyük adası olarak bilinen Zante'de tavernalarda söylenen müzikal hikayeler, tarihi şarap mahzenleri, sarkıt ve damlataşlarla bezeli mavi mağaraları keşfetmeniz mümkün. Gençlerin sokak ortasında cinsellik yaşadığı söylenen ada şiirin, şarkının ve aşkın adası olarak da biliniyor. Zamanımızda ise; İngiliz The Sun gazetesi, "Yunanistan"da Fuhuş Adası" haberiyle yapılanlara toplumun tepkisini ortaya koydu.

Zante adlı adada küçük yaşta kızların fuhuş batağına saplandığı yazılmakta. The Sun'ın haberine göre, geçmişte ailelerin tatil yaptığı sakin bir balıkçı kasabası olan Yunan adası Zante'nin caddeleri, sokakları ve meydanları artık sarhoşlar ve küçük kızları kullanmak için fırsat kollayan yetişkinler nedeniyle adeta bir fuhuş batağına döndüğü belirtilmekte. Gençlerin sokak ortasında sarhoş olup cinsel ilişkiye girdiği belirtilen haberde, şikayet edilen bir diğer konu ise taciz… İngilizler yaşları küçük kızların sarhoş edilip cinsel ilişkiye ikna edilmelerini bir çeşit tecavüz olarak yorumluyor. [2]


[1] Prof. Dr. Alim Şerif ONARAN "Muhsin Ertuğrul'un Sineması
[2] www.spordasondakika.com/yunan-ask-adasi-zante 




DÜĞÜN GECESİ “Kanlı Nigar” (1933)



Senaryo ve Yönetmen Nazım Hikmet Ran
Foto Direktörü Cezmi Ar
Yapım İpek Film / İpekçi Kardeşler

Oyuncular: Halide Pişkin, Kavuklu Ali, Naşit Özcan, Fahri, Hazım Körmükçü, Zenne Necdet

Konu: Bir ortaoyununun [1] öyküsü anlatılmaktadır. Diğer adı da “Kanlı Nigar” olarak sinema literatürümüze geçen Nigar'ı, altı yaşında köyünden ve tarlasından ayırıp İstanbul`da zengin bir Konağa verirler. Nigar 13 yaşında iken Konağın sahibi tarafın-dan tecavüze uğrayıp sonrada sokağa atılır. Başından bir sürü acı olaylar geçtikten sonra, yaşamını sürdürmek için yanına aldığı bir kaç kızla erkekleri eğlendirerek geçimini sağlamaya başlar.

Nigar, kendisini  iğfal eden Agâh efendiyi  bulur ve onu oyuna getirerek; suçunu ve gerçekleri itiraf ettirmek ister. Ama onu bekleyen bir sürü zorluk ve sürprizler vardır . Filmin senaryosu” Kanlı Nigar” oyunundan esinlenerek Nazım Hikmet tarafından yazılmıştır. Oyununu daha sonraki yıllarda yeniden ele alan yazar Sadik Şendil, Kanlı Nigar'i Epik bir tarzda yazarak çağımıza uyarladı. Aslında Kanlı Nigar’ın ne zaman yazıldığı belli değil, ancak Tulahat Ustaları: Salihler, Kel Hasanlar, Abdiler, Naşitler ve Dümbüllüler gibi; bu ve benzeri oyunları, yaşatarak günümüze kadar getirdiler. Karagöz Perdesinde ve Orta Oyunlarında 1981 yılı yapımı olan “Kanlı Nigar” İse Sadık Şendil’in kaleminden Orhan Aksoy’un senaryosu ve Memduh Ün’ün rejisiyle üçüncü kez seyirciyle buluşmuş olacaktır.

Not: Film aynı isim altında Senaryosu ve rejisi Osman F. Seden’e ait olmak üzere 1966 yılında tekrar filme çekilmiştir. “Kanlı Nigar” filmi daha sonraki yıllarda 1955 ve 1981 yıllarında tekrar filme aktarılacaktır. Bunlardan 1955 yılında yönetmen Settar Körmükçü’nün rejisi ve Osman F. Seden’in senaryosuyla çekilen film adından dolayı 23.12.1954 tarih ve 282 nolu kararla sansüre uğramış ve “Karagöz- Hacivat” adı ile beyaz perdede seyirciyle buluşmuştu.


[1] ORTAOYUNU, geleneksel Türk Tiyatrosu diye adlandırılan halk tiyatrosu geleneğini sürdüren (kukla, meddah, Karagöz) se-yirlik oyunlarının bir bölümü; pek çok bakım-dan Karagöze benzediği halde canlı oyuncularla sunulduğu için özellik gösteren seyirlik oyunu, iki önemli kişisinden Pişekâr ve Kavuklu üzerinde gelişen oyundur. Ortaoyunu, yuvarlak, çepeçevre seyircilerle kuşatılmış bir alanda sergilenir, Oyuncuların giyim kuşamlarını koydukları sandık pusat, pusat odası diye anılır. Çoğunlukla oyun yerinin yakınında, bitişiğinde bir çadır ya da perdeyle kapatılabilecek bir yer yapılarak oyuncuların soyunup giyinmeleri sağlanır….

Pişekâr, oyunun sahneye koyucusu, yöneticisi, bir bakıma yazan, baş oyuncusu olduğu için oyunu yönetmek, yürüyüşünü değiştirmek oyunculara işlerini bildirmek gibi görevleri vardır Oyunda zurnanın çaldığı Pişekf havasıyla Pişekâr gelir, halkı selamladıktan sonra zurnacıyla konuşarak oyunun adını bildirir. Bundan sonra zurna Kavuklu havasını çalar, Kavuklu ile arkasında kendi gibi giyinmiş cüce ya da kanbur, Kavuklu arkası gelir….

…..Yeni Dünya denilen ev dekorunda ise zenne takımı Pişekâr aracılığıyla ev arar, bulduklarına yerleşirler. Bitiş bölümünde Pişekâr oyunu sonuçlandırırken seyirciden özür diler, gelecek oyunun adını ve yerini duyurur. Seyircilerin oyunu rahatça izlemeleri için önde olanlar yere çömelir, ikinci sıra iskemlelere oturur, arkadakiler ayakta kalırlar.  (Kyn: Metin And, 1969, Bilgi yayınevi)



CİCİ BERBER (1933)



Yönetmen Muhsin Ertuğrul
Senaryo Nazım Hikmet Ran (
Mümtaz Osman takma adıyla)
Foto Direktörü Cezmi Ar
Müzik Mesut Cemil Rey
Yapım İpek Film / İpekçi Kardeşler
Kurgu: Muhsin Ertuğrul

Oynayanlar: İ. Galip (Arcan) (Yani, Cici Berber), Zozo Dalmas (Eleni), Ferdi Tayfur (Selim), Muammer (Karaca) (Ruşen), Şev- kiye (M ay) (Süheyla), Mahmut (Moralı) (Niyazi), Necdet Mahfi (Ayral) (Patavanya Sefiri), Hadi (Hün) (gazete yazı işleri müdü- rü), Muvaffak İhsan (Garan) (gazeteci), Eyüp Sabri (sefirin birinci katibi), Ferih (Egemen) (kovulan çırak), Şayeste Ayanoğlu) (manikürcü kız) Figürasyon: Gazete muhabirleri, kız ve erkek çıraklar Çekim yeri: İstanbul

İlk gösterim: Türkçe kopyası: İpek ve Elhamra sinemaları; tamamen Rumca kopyası: Melek Sineması, İstanbul, 29 Ka-sım 1933

KONU: Gazeteci Selim bir röportaj konusu çıkarmak üzere Beyoğlu'nda lüks bir berber dükkanına girer. 'Cici Berber' adıyla tanınan dükkan sahibinin özel hayatına karıştıkları için gazetecilere düşman olması kadar, kasada oturan kızının güzelliği de ilgisini çeker. Bir yolunu bulup dükkana çırak olur.

Eleni ile Selim sevişmektedirler. Kıza, kalfalardan Ruşen de tutkundur. Ama Eleni'nin Selim'i sevdiğini görerek, arkadaşlık adına bu sevgiden elini çeker. Selim, Ruşen ve Eleni üçlü bir arkadaşlık kurarlar, birlikte gezerler. Hatta sesi güzel olduğu için Ruşen, Selim adına kıza serenatlar söyler.

Bir gece basın balosu verilir. Eleni, babası uyuduktan sonra Selim ve Ruşen'le gizlice baloya gider; orada neş'elenir, şarkılar söyler. Ama biraz sonra uyuduğu sandığı babası da, yanında güzel bir kadınla baloya gelir. Gençler kaçarlar. Yalnız Selim'i başka bir gazeteci arkadaşını durdurarak, baloda bulunan Patavanya sefiriyle görüşmesinin gazeteden telefonla istendiğini söyler.

Selim mecburi olarak baloda kalır ve ustasıyla karşılaşır. Bu sırada ondan tuvaletine çok düşkün görünse de, sefirin bıyıklarının kusurlu olduğunu öğrenir. Bu kusurlu bıyığı düzelterek çekingen sefirle dostluk kurup görüşme sağlayan Selim, biraz da arkadaşının boşboğazlığından, gazeteci olduğunu ustasına belli eder.

Gazeteci düşmanı Cici Berber, Selim'i kovmak isterse de, baloya getirdiği metresiyle çekilen bir resminin eşine gönderilmesi ihtimali kadar, gazetecilerin kimi imalı gösterilerinden de çekinerek, sonunda Selim'i hem dükkanına hem de damatlığa kabul eder.

Eleştiri: Cici Berber, özellikle i. Galip'in çizdiği başarılı kompozisyon rolüyle, çok tutulan bir müzikli komedi (operet) oldu. Ferdi.Tayfur burada bütün filmlerinden iyiydi. Muammer ve Şevkiye de başarılıydı. Zozo Dalmas ise, biraz gecikmiş yaşına rağmen, gerçek bir operet sanatçısı olarak sesi ve güzelliğiyle renk katmaktaydı. Filmin operetimsi, tiyatromsu dekorları, havasına uyınuştu. Ama üzerinde en çok durulması gereken yönü, musikisiydi. "Bu kez Muhlis Sabahattin turnede olduğu için, filmin müziklerini Mesut Cemil yapmış, sözlerini Mümtaz Osman (Nazım Hikmet) düzenlemişti. Bizce bu çalışma, Karım Beni Aldatırsa ve Söz Bir Allah Bir'deki Muhlis Sabahattin Mümtaz Osman çalışmalarından daha verimli olmuştu.