Senaryo
ve Yönetmen Muhsin
Ertuğrul (Halide Edip Adıvar’ın romanından)
Operatör
Cezmi Ar
Yönetmen
Yardımcısı Kemal
Küçük
Yapım
Kemal Film / Kemal ve Şakir Seden
Oynayanlar: Ertuğrul Muhsin (İhsan), Bedia Muvahhit(Ayşe) Neyyire Neyyir
(Kezban) Emin Beliğ (Peyami), Behzat Haki (Burak), Hakkı Necip (Ağnman), Vasfi
Rıza (Zobu), Refik Kemal (Arduman
Konu: Film, Kurtuluş Savaşı'nda başından yaralanmış bir yedek subay olan
Peyami'nin Ankara'da yazdığı hatıralarından oluşmuştur: Peyami, işgal
yıllarında İstanbul'daki evlerinde, İzmir'de kocası ve çocuğu Yunanlılar
tarafından öldürüldükten sonra kendilerine sığınan
Ayşe ve arkadaşı İhsan'la yurt savunması konusunda görüşmeler
yapar, Fatih ve Sultanahmet mitinglerine katılır, sonra da bir yedek subay
olarak Anadolu'ya geçer. ilkin
gittikleri Adapazarı civarında düşmanla çarpışan müfrezelerden birinin başında
bulunan Ahmet Rıfkı, Ayşe'den aldığı ilham ve vatan sevgisiyle çarpışırken
vurularak ölür. Ayşe, gerek İhsan, gerekse Peyami için, vatan sevgisiyle kadın
sevgisinin birbirine karıştığı bir ilham kaynağı, bir 'ateşten gömlek'
olmuştur.
'Milli Mücadele' içinde olaylar şöyle gelişir: İhsan bir
köyde tanıdığı bir köylü kızı olan Kezban'ı korur; bu koruma Kezban'ın gönlünde
ona karşı onulmaz bir aşk uyandırır. Ama İhsan savaş içindedir ve Ayşe'yi
sevmektedir. Bundan dolayı Kezban'ın sevgisini kabul edemez ve çocukluktan yeni
kurtulmuş olan bu genç kızın Çerkez asıllı bir çavuşla evlenmesini sağlar.
İhsan, Eskişehir'de görev verirken, bura-da hemşire olarak
bir hastanede çalışan Ayşe'ye karşı yakınlık duyduğunu belli eder; Ayşe de
vatan kurtulup İzmir alındıktan sonra onunla evlenmeyi kabul eder. Ancak
İhsan'ın Ankara'da bulunduğu sırada bazı tanıdık kızlarla
yakınlık kurması ve bunlardan biriyle çektirdiği fotoğrafın sonradan Ayşe'nin
eline geçmesi, aralarındaki hissi ilişkiyi bir ara zedelerse de, zamanla durumları
yeniden düzelir. Peyami de gizli bir aşkla Ayşe'yi sevmekte ve bir 'ateşten
gömlek'in yakışını bağrında duymaktadır. Ama bu duygusunu Ayşe'ye hiçbir zaman
açamaz.
İhsan bir ara 'milli kuvvet'e aykırı tutumdaki bir köy halkı
tarafından yakalanır ve tutuklanır. Aynı köyde bulunan ve milli kuvvetlere
hainlik etmiş kocasından bezmiş olan Kezban'ın yardımıyla bu kötü durumdan
kurtulur, fakat Kezban da sevdiği adam uğrunda canını verir. Sonunda 'İzmir
Taarruzu' başlar. İhsan, Peyami ve Ayşe aynı cephede vazife görmektedirler.
Savaşın kanlı bir safhasında, bir bombardıman sıra-sında İhsan'la Ayşe vurulur;
ölü gövdeleri yan yana yatırılır.
Eleştiri: “İlk Kurtuluş Savaşı filmi denemesi. Cumhuriyet’in ilanından sonra
Müslüman Türk kadınlarının sanatsal özgürlüğüne kavuşup kamera karşısına oyuncu
olarak geçtikleri ilk film Ateşten Gömlek. Film gösterildiği her yerde büyük
bir coşkuyla karşılanır ve gişe rekorları kırar. Ancak Yapımcısının filmi
gereksiz yere uzatıp, seyircinin karşısına ayrı ayrı haftalarda iki bölüm halinde
çıkarılmasına, Muhsin Ertuğrul karşı çıkar ve olayı bir “sömürü” olarak
eleştirir. Dönemin ilkel koşulları içinde çekilmesine karşılık, en iyi üç
filmden biri sayılır”. (Agah Özgüç 100 Filmde Türk Sineması)
► Muhsin Ertuğrul, tek adam olarak Türk sinemasında kurduğu
egemenliğin başlangıç yıllarındadır. 1923 yılından başlayıp 1939 yılına kadar
devam edecek olan bu 17 yıllık zaman Muhsin Ertuğrul’un ve Dar-ül Bedayi
tiyatro oyuncularının tekeli altındadır. Ve birbiri ardına üç film çeker. İlki
Halide Edip Adıvar'dan uyarladığı “Ateşten Gömlek”tir. Kurtuluş Savaşı'nı konu
alan bir ilk filmdir. Türk sineması adına bir diğer özelliği de Ateşten
Gömlek'te ilk kez Türk kadınlarının oynamasıdır. Bu yıla kadar Müslüman kadınların
perdede ve sahnede oynaması yasaklanmış, bu yasağı dikkate almayanlar polis
tarafından tutuklanmıştır.
1918 yılında Dar-ül Bedayi kadrosuna bir çok Müslüman Türk
kadını alınmışsa da bu baskı nedeniyle bunların hiç biri oyun oynayamamıştır.
Ancak bunlardan Afife Hanım, “Jale” adıyla sahneye çıktığı an polis tarafından
tutuklanmıştır. Cumhuriyet'in ilanının Müslüman Türk kadınlarına çalışma
özgürlüğü tanıması sonucu,
Muhsin Ertuğrul Türk kadınını sinemada oynatmak istemiş ve
yaptığı araştırma sonunda filmdeki “Ayşe” rolü için tiyatronun kadrosunda
bulunan Muvahhit Bey’in karısı Bedia’yı seçmiş ancak “Kezban” rolü için
gazetelere ilan vermiştir. Bu ilana bir kişi cevap vermiş ve gelmiştir. Bu isim
de sonradan Muhsin Ertuğrul ile evlenecek olan Münire Neyyir veya sahne adıyla
Neyyire Nehir hanım. Ve böylece Bedia Muvahhit ve Neyyire Neyir'le yeni bir
dönem açılır. Artık Türk Sineması’nda 1930 yılına kadar sessiz sinema dönemi de
başlamıştır.
► Zor ve ağır bir savaştan yeni çıkılmış, Türk milletinin azim
ve gayretiyle harp kazanılmış, yeni bir yönetim sistemi getirilerek cumhuriyet
ilan edilmişti. Ancak halkın milli hislerini diri tutmaya her zamankinden daha
çok ihtiyaç duyulmaktaydı. Bunun fehmine varan Mustafa Kemal, Halide Edip'i
çağırtır. Halkın hislerini diri tutabilmek için vasıta olarak sinemayı
gördüğünü, bunun için de ':Ateşten Gömlek" isimli eserinin filme alınıp
alınamayacağını sorar. Halide Edip, bu teklifi elbette olumlu karşılar. Bunun
üzerine Mustafa Kemal, İstanbul'a gitmesini ve film Yapımcıları ile görüşmesini
ister.
Halide Edip, İstanbul'a gelerek Muhsin Ertuğrul ile görüşür.
Ancak bir şartı vardır. Bu şart, aynı zamanda Mustafa Kemal'in de arzusudur:
Filmdeki kadın rollerinin bizzat Türk kadınlarınca oynanması. Bunun için hemen
gazetelere ilan yerilerek, temsil verebilecek yetenekte olan, kendine güvenen
Türk kadınları aranır. Bir öğretmen olan Neyyire Neyir de bu ilanı görmüş ve
bunun üzerine oyuncu olarak başvurmuştur. Böylece Neyyire Neyir, beyaz perdede
görülen ilk Türk kadını unvanını alır: Bu unvan altında adı geçen bir diğer
kişi de Bedia (Ştatzer) Muvahhit'tir. Film, Kurtuluş Savaşı'nda Yunanlıların
işgali sırasında kocası ve çocuğu öldürülen Ayşe ile İhsan'ın, sonları ölümle
biten hazin hikayelerini anlatmaktaydı.
Kurtuluş Savaşı'yla ilgili ilk konulu film olma özelliğini
taşıyan ve ilk gösterimi Beyoğlu Palas Sineması'nda 23 Nisan 1923 tarihinde
yapılan Ateşten Gömlek"i henüz işgal altındaki İstanbul'da gösterime
girmiş oldu. O vakte kadar, çevrilmiş en iyi öykülü film olan bu çalışma,
kuşkusuz sinemanın bir ulusun yaşamındaki en büyük, en önemli olayları
yansıtmadaki eşsiz gücünü örneklemekteydi. Dolayısıyla Cumhuriyet'in kuruluş
yılında Türk sineması için bundan daha iyi bir başlangıç düşünülemezdi. Muhsin
Ertuğrul, “Ateşten Gömlek" filmini çevirdiği zaman büyük ilgi ile
karşılandı. Cumhuriyetin ilan edildiği, ulusal duyguların doruk noktasına
ulaştığı o günlerde halk, kazandığı bağımsızlık savaşının perdedeki yansımasını
büyük bir coşku ile karşılamıştı. (Gülşah Nezaket Maraşlı, “Türk Sinemasında
Düet” syf: 50)
[1] Tarihi
kostümlerle çevrilen bu film, müesseseye (Kemal Film) gayet pahalıya maloldu.
Üstelik oynayanlann çoğu tiyatro aktörü olduğu için sahneler bir türlü
tabiiliğini bulamamıştı. Eser olduğu gibi filme çekilmiş tiyatro durumunda
kalıyordu. Daha çok savaş ve macera filmlerinin geçer akça olduğu yıllarda
sessiz sinema devrindeki bu şarkılı oyun başansız bir deneme oldu. Hiç iş
yapmadı. (Zahir Güvemli, Sinema Tarihi 1960 Varlık İst.)