“Şişli
güzeli Mediha Hanımın facia-i katli”
Senaryo
ve Yönetmen Muhsin
Ertuğrul
Foto
Direktörü Cezmi Ar
Yönetmen
Yardımcısı Kemal
Küçük
Yapım
Kemal Film / Kemal ve Şakir Seden
Oynayanlar: Anna
Mariyeviç (Mediha), Lian Corısole (İffet), Roza Felekyan (Büyük Hanım), Aznif
Mınakyan (Ziynet), Roza (Gülter), Blanş (bir misafir), Siranuş Aleksanyan
(Kemal'in annesi), Vahram Papazyan (Kemal), Dr. Emin Behğ (Sadi), Onnik
Binemeciyan (Ali), Behzat Haki (Çingene Hakkı), Dr. Neşet (Rernzi Paşa), Vasfi
Rıza (Aşçıbaşı), Avedyan (Sadi'nin babası), Nişarıyan (Müstantık), Refik Kemal
Arduman ve Panayatar
KONU: Kemal, Sultanahmet'de rastladığı eski bir arkadaşı olan Ali'ye bir kadın
uğruna düştüğü felaketi anlatırken, kadın bir arabayla yanlarından geçer. Kemal
kadını hala sevmektedir. Mediha'nın ise yeni aşkı artık Sadi'dir. Bu kadın
uğruna taşrada bıraktığı annesi, eşi ve çocuklarını unutmuş gibidir. Annesi
İstanbul'a gelir oğlunu razı eder, öğütler verir, Ancak Sadi bu aşkından bir
türlü vaz geçemez. Annesinin üzgün çıktığı bu evin kapısına yoksul bir adam
yaklaşır, bu Kemal'dir. Aşçıbaşı Kemal'i görür ve acır, onu mutfağa alır,
yedirir, içirir. Mediha da onu görürü ve perişan ettiği bu adama kahkahalarla
güler. Ancak merhametli olan evin beyi, Kemal'i uşak olarak konağa alır. Ancak
Kemal, Mediha ile birlikte yaşadığı Ziynet'in Sadi'ye bir komplo hazırladığını
görünce, dayanamayıp, Sadi'ye haber vermek isterse de her ihtimali düşünen
kadınlar, bir yolunu bulup Kemal'i kovarlar Bir gece Sadi ve kadınlar, boğaz-da
yemekten dönerlerken, tecavüze uğrar-lar, kadınlar öldürülür, Sadi ise
yaralanır. Sadi olayları hatırlamaz, hafızasını yitirmiştir. Bu nedenle de
mahkemede kadınları kendisinin öldürdüğünü söyler. Durumu öğrenen Kemal büyük
acılar içindedir, çünkü kadınları o öldürmüştür. Sadi'ye durumu anlatırsa da
kimse buna inanmaz ve sonun-da Kemal intihar eder. Bu sıralarda tüm dünyanın
gözü önünde Anadolu’da devam etmekte olan Kurtuluş Savaşı bütün şiddetiyle
devam etmekteydi. Bu hareket sonucu istilacı kuvvetler gerisin geriye dönerken,
“Malul Gaziler Cemiyeti” de son denemeleri yapıyordu.
Fehim Efendi ve Karagözoğlu’ndan sonra, bu kez, derneğin
rejisörlüğüne Fazlı Necip getirildi. Bununla birlikte Fazlı Necip çevirmeyi
tasarladığı “Lale Devri” adlı tarihsel konu ile “Binbir Direk Vak’ası” yahut
“Tayyarzade” adlı, İstanbul batakhaneleri-ne dair bir meddah hikayesini filme
çekemedi.
Bu başarısız girişim üzerine, dernek daha öncede yaptığı
gibi, yine elindeki sinema cihazlarını kiralamak yoluna başvurdu. Seden
Kardeşler’in 1919 yılında kurduğu film şirketi Kemal Film ile bir anlaşma
yaptı. Ancak Anadolu’daki harekatın kesin sonucu alınmak üzereydi. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Orduları’nda da bir ‘Ordu Film Alma Dairesi kurulduğundan,
Malul Gaziler Cemiyeti’ne verilmiş olan sinema cihazları geri alındı. Ve Ordu
Film Alma Dairesi, kaçan düşmanın dönüş yolu üzerindeki köy ve kasabalarda
işlediği vahşeti tespit etti. Sonradan, çekilen bu filmler kurgulanarak
“İstiklal/Zafer Yollarında (İzmir Zaferi) adlı belgesel film meydana getirildi.
Not: İlk özel sinema kuruluşu Kemal Film Şirketi ile Muhsin
Ertuğrul'un Türkiye'de yönettiği "ilk film olup bugün kayıplar
listesindedir.
Eleştiri: İstanbul’da Bir Facia-ı
Aşk", o günlerde geçen hakiki bir aşk faciasından mülhemdi. Çok
tutulmuştu. Ali Efendi ve Kemal Bey sinemalarında gösterilen filmin ilk
gösterimi 20 Kasım 1922 tarihinde yapılmıştır.
Film henüz gösterime girmeden evvel basında da büyük ilgi
görmüştü. Yeni İnci gazetesinde yayınlanan habere göre filmin bir kopyası
Fransa'ya ve Amerika'ya gönderilmişti. Kemal Film platosunun, Avrupa film
platolarından bir farkı olmadığını bildiren haberde film setinden de
fotoğraflar kullanılmıştı.
Övgü dolu sözlerle geniş olarak yer verilen haberin tam metni
şöyledir: Bu nüshamızın sinema musahabesini bizdeki sinema imalathanelerine
hasredeceğiz Karilerim bu yeni tabir karşısında belki mütehahyyir
kalacaklardır. Bizde sinema imalathanesi var mı diyeceklerdir. Evet var.
Hem Avrupa sinema atelyeleri zenginliğinde atelyelerimiz de
mevcuttur. Bizde sinemacılık pek yeni olmakla beraber pek büyük adımlarla
ilerliyor. Harbi umumide gazetemizin sahibi imtiyazı tarafından Müdafaa-i
Milliye Cemiyeii Sinema Şubesi'nde atılan ilk adımlar harbin gaileleri,
mütehassısların mefkudiyeti yüzünden akim kalmış ve o günden beri sinemacılıkta
hiçbir terakki gösterememiştik. Vakta ki Ertuğru Muhsin Bey Almanya'da
sinemacılığı kendine ihtisas edip geldi. Gayyur iki Türk, Kemal ve Şakir
biraderler bu kıymetli artistten istifa-de etmenin yolunu buldular ve
vazettikleri sermayelerle Eyüp Sultan'da mükemmel bir sinema atelyesi vücuda
getirdiler.
Biz bu atelyeyi ziyaret ettik. Gördüğümüz teşkilat, intizam
diyebiliriz ki Avrupa'nın bir çok sinema stüdyosunun fevkindedir. Ertuğrul
Muhsin'İn bu işlerde vukufu, Kemal Bey'in hüsnüniyetine inzimam etmiş öyle asri
bir şekilde tesisat yapılmış ki, Türklük bu vücuda gelen teşkilattan bihakkın
iftihar edebilir. Ertuğrul Muhsin Bey Almanya'da vaktini boş geçirmediğini,
sinemaya taalluk eden her şeyi tetkik ve tetebbü ettiğini ispat etti.
Biz bu musahabemizde "Kemal Film" atelyelerinden
çıkacak "İstanbul'da Bİr Facia-ı Aşk" unvanlı filmden bahsediyoruz
ve atölyeleri ziyaret esnasında aldığımız fotoğ-rafları neşreyliyoruz.
"İstanbul’da Bir Facia-ı Aşk" filmi baştan aşağıya Ertuğrul Muhsin
Bey tarafından vaz'ı sahne" edilmiş bir filmdir.
Bu film gerek vaz'ı sahne, gerek dekor, gerekse priz
itibariyle şimdiye kadar İstanbul'da imal edilen filmleri gölgede bırakacak
kadar güzel ve kusursuzdur. Hatta diyebiliriz ki Ertuğrul Muhsin'in
sinemacılığa olan vukufu sayesinde bu film san'at noktai nazarından Avrupa'nın
bir çok eserine faiktir. edeceklerine hiç şüphe etmiyoruz.
Filmin başlıca parçalarının fotoğraflarını bu nüshamızda
dercederken bu güzel filmi vücuda getiren artistleri tebrik efmeyi münasip
gördük.
Sinemacılık bizde pek yeni bir san'at olmakla beraber, ilk
tecrübelerimizin bu kadar muvaffakiyetle neticelenmiş olması atide Türk
filmlerinin pek büyük adımlarla ileri gideceğini bize kafi derece ispat ediyor.
Bu Filmin Türk sinema tarihindeki en önemli özelliği ise, konusunun gerçek bir
olaydan alınmasıyla, Türk sinemasında ilk defa "gerçekçilik” çabalarının
başlatılmış olmasıdır, üstelik ilk kez "polisiye" bir konuya el
atarak. Ancak ne yazık ki bu gerçekçilik çabaları, bir tiyatro adamı olan
Muhsin Ertuğrul ile gölgelenecek, diğer filmler de tiyatrocuların esaretinden
kurtulamayacak-tır. (Gülşah Nezaket Maraşlı, “Osman Fahir Seden’le Türk
Sinemasında Düet”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder