Powered By Blogger

28 Nisan 2015 Salı

ANKARA POSTASI (1928)



 Senaryo ve Yönetmen Muhsin Ertuğrul
Görüntü Yönetmeni Cezmi Ar
Yönetmen Yardımcısı Kemal Küçük
Yapım İpek Film

Oyuncular:  Münire Eyüp (Neyyire Neyyir) (Necmiye Sultan), Nafıa (Arcan), Melek Hanım), İsmet Sırrı (Sanlı) (Ayşe), Ertugrul Muhsin (Kudret). Behzat Haki (Butak) (Sütbaba), Ercümend Behzat (Lâv) (Osman). I Calip (Arcan) (İmam), M. Kemal Küçük (muhtar. Sait (K6knar) (Dalyan Mustafa). Emin Beliğ (Belli) (Öğretmen Cola!). Hüseyin Kemal (Cürmen) (subay). Hazım (Körmükçü) (jandarma). Vasfı Rıza (Zobu) (berber)

İlk gösterim: Melek ve Elhamra sinemaları. İstanbul, 2 Ekim 1929

Konu: Cephede bulunan kocası, Kuvva-i İnzibatiye komutanı Şerafettin Paşa'yı görmek üzere Necmiye Sultan, İstanbul'dan Adapazarı'na gelir ve kaymakamın aracılığıyla Melek Hanım'ın evine misafir olur. Melek Hanım'ın büyük oğlu Kudret, Kuvva-i Milliyeci'lere çalışan bir kuryedir. Bu sebeple o günün akşamı bir uçak, Kudret'i Adapazarı'na indirir. Kendisinin geldiğini gören bir masum ihtiyarı öldürmek zorunda kalan Kudret eve gelir. Orada Necmiye Sultan'la tanışırlar. Ölüm haberini duyan Sultan, bunun Kudret'in gelişiyle ilişkili olduğunu anlar. Kudret belki bu yabancıyı da öldürmek zorundadır. Ama o gece konuşurlarken, birbirlerinden hoşlandıklarını anlarlar, sevişirler. Necmiye Sultan ertesi gün, bilerek Kudret'in kardeşi aracılığıyla onu ele vermek ister. Bu durumda Melek Hanım, Sultan'! öldürmek zorunda kalır.

Diğer yandan Kudret'in geldiği duyulmuştur ve ikinci bir haberi Adapazan'ndaki ilgililere ulaştıramadan bir dere boyunda yaptığı silahlı çatışmada Kudret ölmüştür. Bu durumda postayı kardeşi Osman'a bırakır.. Osman postayı getirirken, yıkık değirmelner bir kadın çığlığı duyar. Bu ses nişanlısı Ayşe'ye aittir. Kasabanın üç kötü kişisi, İmam, Muhtar ve Dalyan Mustafa kızı kaçırarak buraya getirmişler, kötülük yapmak üzeredirler.

Uzun bir çatışma sonunda Osman, üç kötüyü de haklar ve yaralı bir durumda arabaya atlayarak kaçarlarken kız da vurulur, Atlar, arabayı varmak istenen yere kendiliğinden getirir. İlgililer postayı alırlar. Bu, Büyük Taarruz emridir. O sabah şafakla birlikte büyük taarruza geçilir ve zafer kazanılır

► Edebiyat tarihimiz açısından önemi yanında, okur tarafından da benimsenen ve bir kuşağı eserleri ile oldukça etkilemiş ve geniş kitlelere ulaşmış bulunan Reşat Nuri Güntekin'den sinemaya uyarlanan ilk örnek; özgün eserlerinden biri değil de “François de Curel'in” La Terre Inhumaine'sinden “Bir Gece Faciası” adı ile uyarladığı oyunun olması ilginçtir. “İnsafsız Toprak” adlı oyun Bir Gece Faciası olarak uyarlandıktan sonra 1928 yılında Muhsin Ertuğrul tarafından Ankara Postası adıyla sinemaya uyarlanır. "Kuvva-i Milliyeciler ile çalışan bir kurye ile, sonunda  hedefine ulaşan bir 'taarruz emrinin' öyküsü. Güntekin, 1. Dünya savaşında Alsace-Lonaine'de geçen öyküyü Kurtuluş Savaşı'na ve Adapazarı'na taşır, Fransız pilotu, Türk kuryeye; Alman prensesi ise Çerkez Sultana uyarlar. Ertuğrul da senaryoyu yazarken yeni düzenlemeler yapar, kişileri biraz daha çoğaltır. entrikayı zenginleştirir; bu arada senaryo da tutarsızlaşır. (Orhan Ünser, “Kelimelerden Görüntüye” syf; 34)


SÖZDE KIZLAR (1924)



Senaryo ve Yönetmen Muhsin Ertuğrul (Peyami Safa’nın aynı adlı romanından)
Operatör Cezmi Ar
Yönetmen Yardımcısı Kemal Küçük
Kurgu Muhsin Ertuğrul
Yapım Kemal Film / Kemal ve Şakir Seden

Oyuncular: Helena Artinova (Hizmetçi, Belma), Behzat Haki Butak (Behiç), Jenya Gordenskaya (Mebrure), Moris, Refik Kemal Arduman, Gavros Tolayan, Moris Panayota, M. Kemal Küçük, Kadri Ögelman, Maurice Méa Toloyan, Komik Ali Rıza, Madam Panoyata,

Filmdeki karakterler:

MEBRURE: Babasını küçük yaştan beri görmeyen, babasını bulmak için Anadolu’daki isyanlar sebebiyle İstanbul’a göç eden, bir genç kız.
BEHİÇ: Yakışıklı, zevkli, delikanlı birisi. Kızları vaadlerle kandırmaya çalışan hatta çoğunu kandıran birisidir.
BELMA: Köşkte çalışan ve Behiç’in tuzağına düşmüş hizmetçidir.
NAZMİYE HANIM: Nafi bey’in kızı, köşkün sahibi ve eğlenceye düşkün biri.

KONU: Yunanlıların batı Anadolu’ya işgali üzeri İstanbul’a gelen mebrure burada uzaktan akrabaları Nafi Bey’lerde kalır. Onun İstanbul’a geliş sebebi işgalcilerin zulmünden kaçıp bu ailenin yanına, himayesi altına sığınmaktan çok, Anadolu’da iken kaybettiği babasından haber almak içindir. Ancak Mebrure İstanbul’da hiçte ümit etmediği meselelerle karşı karşıya kalır. Nafi Bey’in ölümünden sonra Nazmiye hanım’ın idaresine giren köşk sosyetenin zevk ve eğlenti yeri olmuştur. Burada sık sık danslı, içkili eğlenceler kabuller düzenlenmektedir. Mebrure be eğlencelerde elinden geldiğince uzak durmaya çalışır ve arada fırsat buldukça Muharicin idaresine uğrayarak babasını sorar. Mebrure için bir diğer meselede Nazmiye hanım’ın oğlu Behiç’tir. Yakışıklı, zevkli ve fırsatçı bir delikanlı olan Behiç, köşke gelen diğer kızlar gibi Mabruriye’yi de tuzağına düşürmek iste-mektedir. Behiç isteğini gerçekleştirmek için Mebrure’ye bir takım vaadetlerde bulunmuştur. Behiçin vaadetlerine bir ara kanan, hatta onun evlenme teklifi karşısında tereddüde düşen mebrure, Belma’nın araya girmesiyle aldatılmaktan kurtulur. Belma ona Behiç’le ilişkisini, bu ilişki sonucunda’’gayri meşhur’’ bir çocuğun olduğunu, çocuğun Behiç tarafından diri diri gömüldüğünü anlatır. Daha sonra olayları zabıtaya aksettiren bir mektubu mebrure’ye veren Belma intiharla hayatına son verir. Bu meselenin etkisiyle Behiç’ten uzaklaşan Mebrure, arkadaşı fahri ile birlikte haber aldığı babasının yanına Amasya’ya gider.

► Peyami Safa’nın bu eseri, tip seçimindeki ustalığı, musiki ve edebiyat verilerinin mükemmelliği açısından sinemaya yatkın bir eser gibi görünüyordu. Ancak sinemaya uyarlanmasında oldukça emek ve ustalık isteyen bu eser, Muhsin Ertuğrul tarafından tam olarak canlandırılamamıştır. 

Bu filmin çekiminden sonra fabrika’ya müdür olarak atanan görevli, Kemal Film’den işgal etmiş olduğu pavyondan kısa sürede çıkmasını ister ve sonra isteğe zamanında cevap vermeyen Kemal Seden’e ait bu şirketin tüm eşyaları sokak ortasına atılır. 

Not: Film bugün kayıp filmler listesinde yer almaktadır.



LEBLEBİCİ HORHOR (1923)



Senaryo ve Yönetmen Muhsin Ertuğrul
Eser Takvor Nalyan, Dikran Çuhacıyan
Operatör Cezmi Ar
Yönetmen Yardımcısı Kemal Küçük
Yapım Kemal Film, / Kemal ve Şakir Seden

Oyuncular: Elena Artinova (Fadime), Behzat Haki Butak (Leblebici Horhor ağa), Maurice Mea Toloyan (Hurşit), Gavroş Tolayan (Sansar Hasan), Jenya Gordenskaya, Vasfi Rıza Zobu, M. Kemal Küçük, Refik Kemal Arduman, Komik Ali Rıza, Meddah Sururi 

Konu: Mirasyedi Hurşit bey. dört dalkavuğu (Sansar, Cingöz. Canyakan ve Hayralyıkan) ile Şile'de gezerken bir leblebicinin kızı olan Fadime'yi görür; ona tutulur. Kız da ona vurulmuştur. Ne yapıp yapıp kandırıp İstan-bul'a getirdikleri Fadime güzel bir bahar gününde Kağıthane'de kendisini bekleyen Hurşit Bey'le buluşur Gülüşahenk eğlenlrlerken. kızın babası Leblebici Horhor Ağa çıkagelir. Horhor kızını aramaktadır Babasının geldiğini görünce hemen kızı saklarlar Sonra da leblebiciyi alıp Hurşit Beyin konağına getirirler Horhor, orada kızına kavuşur ama Fadime Hurşit’i sevdiğini söylemekte; çevresin dekiler de iki gencin evlenmelerine izin vermesi için leblebiciyi sıkıştırmaktadırlar.

Kızının köyde Muhsin Pehlivan adlı bir ya-vuklusu olduğunu söyleyen leblebici kızı vermek istemez. O gece konakta ağırlanır. Beri yanda beyin dalkavukları leblebiciye bir oyun hazırlarlar: Sansar Hasan kılık değiş-tirerek sanki beyin amcası olacak ve loblebiciyle dostluk kuracak; sonra da hak-kında Fadimo'yi kaçıracak bir yabancı olduğu dedikodusu çıkarılacaktır. 

Hurşit Bey getirip Fadime'yi babasına teslim eder; fakat kız, iki gözü iki çeşme ağlaya-rak. -Beni bu beye vermezsen, canıma kıyarım- der babasına. işi başından sonuna kadar Bostancıbaşı'ya anlatırlar. Bunun üzerine onun aracılığı ve çevrede bulunan-ların bir kez daha zorlaması sonucu. Leblebici Horhor Ağa kızını Hurşit Bey'e vermeye razı olur.

► "Leblebici Horhor” bir Türk operetinden sinemaya uyarlama olarak karşımıza çık-maktadır. Sigmund Weinberg, 1916 yılında Enver Paşa'yı ikna etmiş, Milli Operet Kum-panyası ile Ordu Sinema Dairesinin mevzulu film çekebileceğini söylemiş ve Fuat Uzkınay'ın kameramanlığında, Weinberg'in yönetiminde aynı yıl "Leblebici Horhor"un çekimlerine başlanmıştı.

Ancak başrolde oynayan ve Leblebici Hor-hor'u canlandıran Civanyan kalp krizi geçirerek hayatını yitirmesi sonucu bu film yarı-da kaldı. Aynı konuyu yıllar sonra Kemal Film'in yapımcılığında Muhsin Ertuğrul ele almıştı.

Operetin yazarlarından Takvor Nalyan (1843-1877) operet yazarı, Dikran Çuhacıyan (1840-1898) bestekar idi. Filmin dış sahneleri Kağıthane' de çekildi. Muhsin Ertuğrul'un çevirdiği ilk 6 filmin en başarısızı idi. Hiç tutulmadı. Oysa "Leblebici Horhor", Kemal Film'e en pahalıya malolan kordeladır.

Fakat devrin heyecanına tercüman olama-dığından başarı kazanamadı. Filmin ilk gösterimi ise Beyoğlu Elhamra Sine-ması'nda 7 Aralık 1923 tarihinde yapılmıştır. (Gülşah Nezaket Maraşlı, “Osman Fahir Seden’le Türk Sinemasında Düet”, syf: 51-52 ) 



KIZ KULESİNDE FACİA (1923)



 Senaryo ve Yönetmen Muhsin Ertuğrul Pierre Antier ile (P.Cloquemin'nin " Gardiens de Phare - Fener Bekçileri" adlı oyunundan
Operatör Cezmi Ar
Yönetmen Yardımcısı Kemal Küçük
Kurgu Muhsin Ertuğrul
Yapım Kemal Film / Kemal ve Şakir Seden

Oyuncular: Muhsin Ertuğrul (Baba ve diğer oğul), Münire Eyüp (Neyyire Neyir “Ertuğrul” (Gelin), Emin Beliğ Belli (Rıza), Hakkı Necip Ağrıman, Aznif Minakyan, Komik Ali Rıza,

► Muhsin Ertuğrul, Paris’te “Grand-Guignol” Korku Tiyatrosu’nun repertuarında izlediği ve bir perdelik bir oyun halinde Türkçe’ye çevirdiği; sonra da “Vazife Uğrunda” adıyla kendi tiyatrosunda oynadığı “Fener Bekçileri” adlı bir oyunu, gerekli sahneleri de ekleyerek “Kız Kulesi’nde Facia” adıyla filme çekt i 

Oynayanlar: Muhsin Ertuğrul (Baba), Emin Beliğ (Rıza), Münire Eyüp (Neyyire Neyyir) (Gelin), Aznif (Gelin'in annesi) Komik Ali Rıza, Hakkı Necip (Ağrıman)

Çekim yeri: İstanbul, Kız Kulesi ve diğer yerler

KONU: Olay, bir fener bekçisi ile oğlu arasında geçer: Deniz fenerindeki ortaklaşa görevlerine gitmeden on beş gün kadar önce oğul, karada kuduz bir köpek tarafından ısırılmıştır.
Fenerde görevi aldıkları akşamdan başlayarak oğulda birtakım anormallikler ortaya çıkar: ışıktan, sudan korkmakta, karamsar bir ruhla konuşmalar yapmaktadır. Baba, oğlundaki bu değişikliğin sebebini anlayamaz. Yeni evlendiği karısına duyduğu özlemi hatırlatarak ona takılır.
Fakat oğlan ertesi gün, kendisini çok daha rahatsız hisseder ve babasına kudurma ihtimalinden söz eder. Babası bundan kaygılanır, ama kıyıdan çok uzaklarda ve feneri terk edememe durumunda bulunmaktadırlar.

Üçüncü akşam delikanlıda kuduz belirtileri tam olarak ortaya çıkar. ışıktan korktuğu için feneri yakmadığı gibi, babasının yakmasına da engel olur. Bir ara babasına saldırmaya yeltenirse de, onun kendisini şiddetle itip kovması üzerine, fenerin hemen altındaki sahanlığa çıkar ve orada yabani bir hayvan gibi dönüp dönüp dolaşmaya başlar. O sırada karanlıkta bir gemi gelmekte, acı düdükler çalmaktadır. Bu gemide ihtiyarın öteki oğlu da görevli olarak bulunmaktadır. Öbür yanıdan, kıyıdaki kulübede gelin kızla yaşlı anası fenerin yanmamış bulunmasından endişe duymaktadırlar.

Baba, feneri yakmak için elinde petrol kabıyla sahanlığa çıkarken, kuduran oğlu kendisini karşılar. Aralarında korkunç bir boğuşmadan sonra, ihtiyar oğlunu sahanlığın korkuluğundan aşağı, fenerin dibindeki kayalıklara fırlatır, sonra da aşağı inerek çocuğunun ölüsü üzerine kapanır; ağlamaya başlar. Bu sırada vapurun acı düdüğünü duyarak kendine gelen ihtiyar, görevini hatırlar, yukarı çıkarak feneri yakar. Kıyıdakiler fenerde ışık görerek, yeniden her şeyin yolunda gittiğini sanırlar, sevinirler. Halbuki baba çocuğunu kendi elleriyle öldürmek zorunda kaldığı için kahrolmaktadır.

Not: Muhsin Ertuğrul'un Paris'te bulunduğu yıllarda Grand-Guignol" tiyatrosunda görüp beğenmiş olduğu bu oyun, Türkiye'ye döndüğü zaman yine onun tarafından dilimize çevrilmiş, 1913'te kendisinin de bir üyesi olduğu Millet Tiyatrosu'nda da oynamıştı.