Yönetmen Muharrem Gürses
Senaryo Melih Başar
Operatör Coni Kurteşoğlu
Yapım Örmen Film / Hüseyin Örmen
Oyuncular: Hüseyin Peyda, Vedat Karaokçu, Nebile Teker, Nevin Aypar, Mualla Fosforoğlu, Cahit Irgat, Osman Alyanak, Özen Tutucu, Muharrem Gürses, Faik Coşkun, Sadri karan, Muaazzez Arçay, Rauf Ulukat
Konu: Menemen’de 1930 yılında, gerici isyanı bastırmak isterken öldürülen genç subayın öyküsü.
► “Kubilay’ın hayatının filme alınacağını duyduğumuz zaman, o kadar heyecanlanıp, sevinmiştik ki…İşin sonunu merakla bekledik! Bilhassa senaryosunun ehil bir el tara-fından yazılışı ümidiimizi kuvvetlendiriyordu. Nihayet filmi gördük. Keşki görmez olaydık! Kubilay kafamızda canlandırdığımız gibi kalırdı. Yerli filmleri tenkid ederken her zaman müsahamalı davranırım Ama bu Kubilay konusunda olmaz. Arkadaşlar onun için darılıp gücenmesinler. Bu, yerli film olduğu kadar da memleket davasıdır da ( ... ) Senaryo biçim yönünden de hatalı. 'Fondü' ve geçmelerin bu kadar çok olduğu bir film yeni görüyorum. Hiçbir olay birbirine bağlanıp tamamıyla açıklanmamış. Bir meçhuller karşıklığı olup gidiyor. Yalnız bunun rejisörün yaptığı dekupajdan ileri geleceği de ihtimal çerçevesindedir.
Filmde rejisör diye bir şey göremedik. Herkes kendi bildiğini yapıyor. Hiçbir hareketi hiçbir ruh hali hakikatleştirilememiş. Olaylar mekan ve zaman içinde iğreti duruyor. Fotoğraflar çok fena! ... Doğru dürüst bir kadr ve kompozisyona rastlayamadık. Derinlik fikri kaybolmuş. insanlar ve eşyalar çıkartma resimler gibi duruyorlar. Hiçbir tezat kullanılmamış. Bilgisizlik ve yaratma eksikliği, operatörde bir eğri 'kadr' kullanma hastalığı getirmiş. Bununla bir şeyler yapacağını zannediyor. Hemen hemen bütün filmde aynı şeyi gördük" (Metin Erksan, 6.10.1953, Dünya g.)
__________________________________
“*
“ Menemen Olayı: Mustafa Fehmi Kubilay 1930 yılında Menemen'de
yedeksubay sıfatıyla askerlik görevini yapmaktaydı. 23 Aralık 1930
sabahı Menemen'de cereyan eden hadiseler genel anlatıma göre şu seyri
izlemiştir: Sabahın erken saatlerinde, çember sakallı, başlarında sarık,
sırtlarında cüppe, Manisa'dan o gün gelmiş dördü silahlı altı meczup,
belediye meydanında tekbir getirerek gezinmeye başladı. Olayın, zamanın
Nakşibendi tarikatının lideri Şeyh Esat ve yandaşları tarafından
planlandığı ve Menemende uygulamaya konulduğu iddia edilmiştir Ancak
Şeyh Esad'ın Nakşibendilikle alakası bulunmadığı yönünde görüşler de
vardır Şeyh Esat’ın Manisa’da Nakşibendi tarikatını yaymakla
görevlendirdiği Laz İbrahim’in yönlendirdiği Manisa tarafından gelen,
dördünün adı Mehmet ikisinin de Hasan olan yobazlar; 23 Aralık 1930 da
sabah namazından sonra camiden aldıkları Yeşil Sancağı yola dikerek
silah zoruyla etraflarına adam toplamaya çalışırlar. Katılmak
istemeyenlere 70 bin kişilik bir Halife Ordusunun beklediğini ve onların
öncü olduklarını belidirler. İstedikleri şeriattır. Karşı çıktıkları
Cumhuriyettir, Atatürk ilke ve Devrimleridir. Böylece tekbir getirerek
sancağın etrafında dönmeye başlarlar. “Şapka giyen kafirdir, din elden
gidiyor, saltanatı geri getireceğiz” diyerek bir isyan hareketi
başlatmak isterler. Menemen’de yedek subay öğretmen olarak görev
yapmakta olan Kubilay bu hareketi bastırmak için bir manga askerle olay
yerine gelir. Askerlerin yanından ayrılarak tek başına yobazların
arasına girip teslim olmalarını ister. Yobazlardan biri ateş ederek
Kubilay’ı yaralar. Karşıdan bunu gören askerler ateş açarlar. Fakat
tüfeklerinde öldürücü etkisi olmayan manevra fişekleri vardır. Bu yüzden
yobazlara tesir etmez. Böylece: "bize kurşun işlemiyor” diyerek halkı
kandırmaya çalışırlar.
Elebaşılar
Elebaşı, Giritli Derviş Mehmet, yanında da Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan vardı. Derviş Mehmet camide namaz kılanlara kendini "Mehdi" olarak tanıttı ve dini korumaya geldiklerini söyledi. Arkalarında 70 bin kişilik Halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini söyledi. Camideki yeşil bayrağı alıp uzun bir sopaya taktılar ve Menemen şehir meydanında kazdıkları bir çukura diktiler. Bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye, zikretmeye ve "Şapka giyen kafirdir! Yakında yine şeriata dönülecektir." diye bağırmaya başladılar.
Elebaşı, Giritli Derviş Mehmet, yanında da Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan vardı. Derviş Mehmet camide namaz kılanlara kendini "Mehdi" olarak tanıttı ve dini korumaya geldiklerini söyledi. Arkalarında 70 bin kişilik Halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini söyledi. Camideki yeşil bayrağı alıp uzun bir sopaya taktılar ve Menemen şehir meydanında kazdıkları bir çukura diktiler. Bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye, zikretmeye ve "Şapka giyen kafirdir! Yakında yine şeriata dönülecektir." diye bağırmaya başladılar.
Olayın Duyulması ve Olaylara Müdahele
Olayların ilçedeki askeri birlikte duyulmasıyla, bir bilgiye göre; alay komutanı, yedek subay Kubilay'ı bir manga askerle birlikte olay yerine gönderdi. Askeri birlik olay yerine ulaştığında Asteğmen Kubilay ve askerlerin silahlarında mermi bulunmamaktaydı süngü takmışlardı. Kubilay, askerlerini meydan girişinde bırakarak, göstericilerden teslim olmalarını istedi. O anda gruptan açılan ateş sonucu yere düştü. Görgü tanıklarının genellikle doğruladıkları üzere, Kubilay yaralı halde cami avlusuna sığındıysa da, Derviş Mehmet ve arkadaşları peşisıra geldiler. Derviş Mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkardı ve yaralı Asteğmen Kubilay'ın başını kesti. Kesik başı yeşil bayrağın sopasına dikmeye çalıştılar ancak başaramadılar. Birisi ip getirdi ve Kubilay'ın başı yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya iple bağlandı. Olay yerine yetişen Bekçi Hasan ateş edip gruptan birini yaraladı. Ancak açılan ateş sonucu o da öldü. Arkadaşının yardımına koşan Bekçi Şevki de açılan ateş sonucu öldü. Bu aşamada askeri birlik yetişir. Komutan "Teslim olun!" diye bağırır. Ancak olay çatışmaya dönüşür ve askeri birlik ateş eder. Göstericilerden Derviş Mehmet de dahil bazıları yere serilirken, bazıları kaçar. Daha sonra hepsi birden yakalanır... ama biri hariç.
Sıkıyönetim ve Mahkeme 31 Aralık 1930 günü Menemen ilçesi ile Manisa ve Balıkesir’in merkez ilçelerinde 1 Ocak 1931’den itibaren 1 ay süre ile Fahrettin Altay komutasında sıkıyönetim ilan edilmiş ve 1. Kolordu Komutan Vekili General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Divanı Harp kurulmuştur. General Mustafa Muğlalı başkanlığında kurulan Divan Harp Mahkemesinde 24 Ocak 1931 günü iddianame okundu ve 29 Ocak 1931 günü mahkeme 36 (ölmüş olan bir sanık ile 37) kişinin idama mahkum edilmesine, 40 kişinin sorumsuzluğu nedeniyle salıverilmesine, 27 sanığın beraatine, 41 kişiye çeşitli hapis cezaları verilmesine hükmetti ve karar Meclis’in onayına sunuldu. İdam hükümlülerinin 6'sının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezaları ağır hapse çevrildi. TBMM Adalet Divanı ayrıca iki idamlığın cezasını 2 yıl hapse çevirdi. Kalan 28 sanık, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen'de idam edildi. Bazıları Kubilay'ın başının kesildiği yerde asıldı. Mahkumlardan biri idam sehpasının önünden kaçtı. İki hafta sonra yakalandı ve ertesi gün idam edildi. (Okan Ormanlı, “Türk Sinemasında Eleştiri” syf, 45)