Powered By Blogger

1 Mayıs 2015 Cuma

KANUN NAMINA (1952)

Yönetmen Lütfi Ö. Akad
Senaryo Osman F. Seden Lütfi Ö. Akad
Operatör Enver Burçkin, Kriton İlyadis
Müzik Kadri Şençalar
Yapım Kemal Film 7Osman F. Seden, Şakir Seden Kardeşler, (Ses film stüdyosunda çekilmiş ve seslendirilmiştir.) 

Oyuncular: Gülistan Deniz “Güzey” (Ayten), Ayhan Işık (Nazım Usta), Muzaffer Tema (Halil), Talat Artemel (Şevket), Pola Morelli (Perihan), Neşe Yulaç (Nezahat), Talat Artamel, Settar Körmükçü (Mahmut Usta), Muazzez Arçay (Zehra), Nubar Terziyan (Kâmil usta), Temel Karamahmut, Osman Türkoğlu, Osman Alyanak, Gülderen Ece, Muhterem Nur, Kadri Ögelman, Rıza Tüzün, Renan Fosforoğlu, Saadettin Erbil, Kerim Pamukoğlu, Mümtaz Alparslan 

KONU: II. Dünya Savaşı'nı izleyen yıllarda (1946) İstanbul'da meydana gelen gerçek bir olaydan yola çıkılarak bu film gerçekleş-tirilmiştir. Nazım Usta (Ayhan Işık), motor tamircisidir. Ayten'e aşıktır (Gülistan Güzey), onunla evlenir. Oysa Ayten'in kız kardeşi Nezahat (Neşe Yulaç), Nazım'ı sevmekte, kirli işler çeviren Halil ise (Muzaffer Tema) Ayten'i ele geçirmeyi planlamaktadır. İkisi bir olup, Perihan'ı (Pola Morelli) Nazım'la tanıştırırlar. Nazım kadının bu çekiciliğine dayanamaz. Bundan yararlanan Halil, Ayten'i eline düşürür. Bunu öğrenen Nazım, Halil ve Nevzat'ı öldürür, eşini de yaralar. Polisten kaçan Nazım, tamirci atölyesine sığınır ve orada polise karşı koyarsa da Ayten'in araya girmesiyle polise teslim olur.

Seden, "Kanun Namına"nın hazırlık aşamasında başlı başına haırlık dolulu ve alışılmışın dışında bir yol izledi. Onun istediği bugüne kadar çevrilmiş olan Türk filmlerindeki ağır işleyişin tamamen zıddıydı.. O , filmin son derece hareketli ve akıcı bir üslupla çekilmesini istiyodu. Bunun için her şeyi göze alacak, bir yapımcı olarak gereken hiçbir masraftan ve fedakarlıktan kaçınmayacaktı. 

Nitekim kafasında tasarladığı yenilikleri sırasıyla uygulamaya başladı. Filmde gerek senaryoculuk açısından, gerek sinema tekniği açısından ve gerekse yapımcılık açısından yakaladığı başarının yanı sıra, oyuncu seçiminde de isabetli davranarak filmin başarısını daha da arttırıyor ve filmin seviyeli bir "sinema dili" oluşturmasına önemli katkılarda bulunuyordu. … 

Osman F. Seden, yeni bir yönetmen ve yeni bir senaryo anlayışı içinde oyuncu seçimİnde de yenilikçi bir tavır sergilemişti. Seçilecek olan oyuncular, bu kez Şehir Tiyatroları'ndan olmayacaktı.  Bu bakımdan, "Kanun Namına", "Geçiş Dönemi"nde varlığını duyurmakta olan Türk sinernasında tiyatrocuların egemenliğine indirilmiş önemli bir "darbe"dir. Türk sinemasındaki yeri öylesine önemlidir. Darülbedayi oyuncularının sinemadaki hükmünü sona erdiren bu filmde başrol oyuncusu olarak, adı sanı pek duyulmamış ve tiyatro ile hiç ilişkisi olmamış bir kişi seçilmişti. Filmin getirdiği en önemli yenilik bu idi. Tiyatroyla ilişkisi olmayan, bu işe ilk olarak bir tiyatro Oyunuyla değil, bir sinema filmiyle başlamış olan, dolayısıyla tamamiyle sinema ortamında doğmuş ve henüz tanınmamış bir yüz Türk sinemasına kazandırılıyordu. Bu yüz, ileride bir "efsane" olarak adını Türk sinemasına yazdıracak olan Ayhan lşık'tı. [1]

Kanun Namına pek çok açıdan dönüm noktasıdır, Türk sinemasının. Kuşkusuz Kanun Namına esas olarak bir dram filmidir ancak Batı'daki aksiyon filmlerinden aşina olduğumuz silahlı çatışma, kavga, takip sahneleri bu filmde bolca kullanılır. Film, bir silahlı çatışma sahnesiyle açılır. Polis, yaralı durumdaki bir adamı (Ayhan Işık) bir tamirci atölyesinde kıstırmıştır. Karşılıklı olarak ateş açılmaktadır. Derken polis, kanun namına teslim olması çağrısını yapar baş kahramana ve filmin finaline kadar sürecek flashback başlar. Filmin sonuna doğru uzunca bir kovalamaca sahnesi gerçekleşir, polis Ayhan Işık'ı kovalar, ta ki atölyede kıstırılıncaya kadar. Hareketli kamera sayesinde, hareketli sahnelerin önemli yer tuttuğu filmler birbirini izler.
Film gösterime girdiği zaman konu itibariyle tıpa tıp, başrolünde Jean Gabin ve Marcel Carné’nin oynadığı, Jacques Prévert'in senaryosundan 1939'da çevrilen ve Türkiye'de "Son Limit" adıyla gösterilen "Le jour se léve" isimli filme çok benzediği görüldü. 

Ancak olay, İstanbul'da gerçekten cereyan etmişti; ve "ozansı gerçekçilik" akımının en iyi temsil edildiği bu Fransız filmiyle Akad'ın bir ilişkisi yoktu. Belki Anatole Litvak'ın bu filmden esinlenerek Henri Fonda ile cevirdiği filmden esinlenmiş olabilirdi. Öte yandan "Kanun Namına’yı daha çok, gerçekçi bir film olarak tanımlamak daha doğru olacaktır.
Asıl önemlisi, Lütfi Ömer Akad, bu filmle kamerayı sokağa taşımış; çekim ve kurgu bakımından son derece hareketli ve gerilimli bir film ortaya koymuştu. Denilebilir ki sinema öğeleriyle ve çoğunluğu tiyatro dışından oyuncularla çevrilmiş ilk önemli Türk filmidir "Kanun Namına”. Diğer yandan bu filmin çekiminde çok iyi bir kamera çalışması yapan Enver Burçkin'in de kuşkusuz önemli bir katkısı vardır 

ÖDÜL

1. Türk Filmleri Festivalinde (1953)”Türk Film Dostları Derneği”
Kanun Namına” filmi “Kanlı Para”, “İki Süngü Arasında”, “Drakula İstanbul’da” ve “Efelerin Efesi” ile birlikte “En Başarılı Film”
Enver Burçkin” ile beraber, “Kriton İlyadis”, “Özen Sermet”, “İlhan Arakon” ve “Şadan Kamil” “En Başarılı Kameraman”
Osman F. Seden” ile beraber; “Adnan Fuat Ural”, “Orhan M. Arıburnu”, ve “Ümit Deniz” “En başarılı Senaryo yazarı”
Ayhan Işık” ile beraber; “Turan Seyfioğlu”, “Orhan Murat Arıburnu”, ve “Atıf Kaptan” “En Başarılı Erkek Oyuncu”

(Jüri Üyeleri: Burhan Arpad, Max Minecke, Semih Tuğrul, Hüsamettin Bozok, Azra Erhat, Mina Urgan, Orhan Hançerlioğlu, Nevzat Üstün, Zeki Faik izer, Asude Zeybekoğlu,) 

Yıldız Dergisi okuyucuları (1953) arasında düzenlenen araştırmada;
“Kanun Namına” filmi, “En İyi Film”
“Lütfi Ömer Akad” “En İyi Yönetmen”, Ayhan Işık” En İyi Oyuncu”



[1] . (Gülşah Nezaket Maraşlı, “Osman Fahir Seden’le Türk Sinemasında Düet” syf, 117 )






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder