Powered By Blogger

20 Ağustos 2016 Cumartesi

KİLİNK İSTANBUL'DA (1967)

Yönetmen:Yılmaz Atadeniz
Foto Direktörü:Rafet Şiriner
Ses ve Müzik:Necip Sarıcıoğlu
Yapım:Atadeniz Film / Yılmaz Atadeniz


Asistan Rejisör: Çetin İnanç, Operatör Asistanı: Ferhat Bakırcı, Matipo: Şeref Mehtap, Yardımcıları: Fehmi Acar, Hüseyin İnci, Laboratuvar Şefi: İbrahim Üstün, Negatif Montaj: Ender Teker, Kenan Kaçamaz, Senkron: Mustafa Kent, Ses ve Müzik: Necip Sarıcıoğlu, Prodüksiyon Amiri: Zeki Tezcan,  (Lale Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)

Oyuncular: İrfan Atasoy, Pervin Par, Muzaffer Tema, Suzan Avcı, Hüseyin Peyda, Sevinç Pekin, Mine Soley, Ergun Köknar, Ferudun Çölgeçen, Hüseyin Zan, mete Mert, Enver Dönmez,


 "Killing İstanbuI.'da" ciddiye alınmayacak kadar sıradan bir serüven filmidir. Ama sansürcü kafalar, hangi film olursa olsun, ciddiyetlerinden asla ödün vermezler. Bir profesörün asistanı rolündeki Mine Soley bikinisiyle ayna karşısında ve arkadan görünürse profesörün gururu mu incinecektir? Sansür üyeleri bu sahnenin çıkarılmasını bu yüzden ister.


►70'li yılların başında İtalya'dan dahiyane bir eser yayıldı dünyaya ve Türkiye'ye. Bu bir fotoromandı. Erotik polisiye mi desem? Sadomazo mu? Fantastik anti kahraman mı desem? iskelet adam ya da iskelet resimli bir kostüm giymiş adı Killing olan bir anti kahraman. Yaşı 35-40 olanlar hatırlayabilir bu ünlü fotoromanı.

ikinci sayfada Killing şöyle tanıtılıyar. "Dehşet saçıyor, şeytani dehası ile insanlara kabus hayatı yaşatıyor ... " Dina adında bir sevgilisi var; seksi, devamlı siyah iç çamaşırlarıyla dolaşıyor (evde tabii ki). Fotoromandaki diğer kadınlar da çıplaklar; her fırsatta iç çamaşırlarıyla kalıyorlar, seksiler. Jartiyerler, kırbaçlar, sadomazo ölümler, işkenceler ... işte böyle bir fotoraman. Ve bu harikulade fotoramanın üzerinde "18 yaşından küçükler okuyamaz" yazmıyor, bu yüzden de bizler yedi ya da sekiz yaşımızda eli-mize geçmiş bu kitap yüzünden sakat kalmış durumdayız.


Elleri bağlanmış kadınlar, seksi siyah külot ve sütyenleriyle kanlar içinde kalıncaya kadar kırbaçlanıyor ve ölürken orgazmik çığlıklar atıyorlar. Zevk alan vücutlar cezalandırılmaIı, ama Killing'de cezalar peşin kesiliyor, cezalandırılan vücutlar zevk alıyorlar. Hep bunlar Marki De Sade'ın yüzünden, yazmayacaktı o sapık romanları. Bizim Yeşilçam'ın uyanık prodüktörleri hemen bir Kiling filmi yapıyorlar. Killing'i "Killink" yaparak yani sondaki g harfini k harfi yaparak telif problemini de çözüyorlar.


Filmin konusu kısaca şöyle: Killink gizlice Türkiye'ye geliyor. .. Bir tabut içerisinde, Profesör Hulusi tabutu açıyor. Killink çıkıyor ve formülü istiyor, çünkü bu formül sayesinde dünyayı ele geçirecekmiş. Prof. Hulusi direniyor, vermek istemiyor bu formülü, tabii Killink de haklı olarak öldürüyor Hulusi'yi. Ama formül eksikmiş meğer, bu yüzden de Killink İstanbul'da bir süre daha kalmaya karar veriyor.Prof. Hulusi'nin cesetini bulan komiser gayet Türk "Boş verin bu olayı büyütmeyelim" diyor. Hulusi'nin oğlu mezarlıkta babası için fatiha okurken bir takma sakal cin, deli karışımı ihtiyar çıkıyor, ekolu bir sesle "babanın intikamını al" diyor. Ona sihirli bir sözcük de öğretiyor, "şadem" diyeceksin diyor. Şadem diyen oğul bir anda uçan adam oluyor ...


Tabii ki erotik sahnelerde var. Profun seksi sekreteri Mine Soley o yılların en hoş kadınlarından biri, üstelik çırılçıplak, yine aynanın karşısında soyunuyor. Fotoromana sadık kalınmış ve siyah iç çamaşırı ile sadomazo bir sahne çekilmeye çalışılmış. Kilink önce öpüyor sonra gırtlaklıyor falan ... Kalleş bir makas kesiyor bu sahneleri. (Osman Cavcı)


FİLMİ İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN

KİLİNK FRANKEŞTAYN ve Dr.NO’YA KARŞI (1967)

Senaryo ve Yönetmen: Nuri Akıncı
Görüntü Yönetmen:Mükremin Şumlu
Yapım:Ömür Film / Nuri Akıncı


Oyuncular: Oktay Gürsel, Oya Peri, Gültekin Ceylan, Ferhan Tanseli, Aynur Aydan, Yaşar Şener, Memduh Önsal, Giray Alpan, Türkan San

KİLİNK FRANKEŞTAYN ve Dr.NO’YA KARŞI (1967)

Senaryo ve Yönetmen: Nuri Akıncı
Görüntü Yönetmen:Mükremin Şumlu
Yapım:Ömür Film / Nuri Akıncı


Oyuncular: Oktay Gürsel, Oya Peri, Gültekin Ceylan, Ferhan Tanseli, Aynur Aydan, Yaşar Şener, Memduh Önsal, Giray Alpan, Türkan San

KİLİNK FRANKEŞTAYN ve Dr.NO’YA KARŞI (1967)

Senaryo ve Yönetmen: Nuri Akıncı
Görüntü Yönetmen:Mükremin Şumlu
Yapım:Ömür Film / Nuri Akıncı


Oyuncular: Oktay Gürsel, Oya Peri, Gültekin Ceylan, Ferhan Tanseli, Aynur Aydan, Yaşar Şener, Memduh Önsal, Giray Alpan, Türkan San

18 Ağustos 2016 Perşembe

KIZILIRMAK, KARAKOYUN (1967)

Senaryo ve Yönetmen: Lütfi Akad
“Nazım Hikmet’in “Ercüment Er “takma adıyla yazdığı bir eserinden”
Fotoğraf Direktörü: Ali Uğur
Müzik:Abdullah Naili Bayşu
Yapım:Dadaş Film / Kadir Kesemen


Çalan ve Okuyan: Orhan Kençebay, Reji Asistanları: Ali uzunisa, Arif Erkuş, Kamera Asistanı: İzzet Akay, Montaj: Diamandi Filmeridis, Seslendiren: Yorgo İlyadis, İlya İlyadis, Prodüksiyon: Abdullah Ataç, (Erman Stüdyosunda hazırlanmıştır.)

Oyuncular: Yılmaz Güney, Nilüfer Koçyiğit, Kadir Savun, Tuncer Necmioğlu, Osman Alyanak, Senih Orkan, Murat Tok, Derya Tanyeli, Osman Türkoğlu, Tümer Özer, Haluk Orçun,


Konu: Kan emici, sülük gibi şişkin bir adamdır Abdi Ağa (Haluk Orçun). Civardaki obalar ve çiftlikler Abdi Ağaya borçludur. Kuraklık nedeniyle faizlerini bile ödeyemeyecek hale gelen köylülerin çiftliklerini yakıp yıkacak kadar da zalimdir. Mülküyle birlikte hırsı da büyüyen, yok pahasına civar topraklara el koyan Abdi Aga'nın borçlularından biri de Hüseyin Ağa'dır (Kadir Savun).
Kızılırmak gürül gürül akan eteklerindeki Hüseyin Ağa'nın obasında çobanlık yapan Ali Haydar (Yılmaz Güney), ince uzun, dal gibi bir delikanlıdır ve oba beyi Hüseyin Ağa'nın kızı Hatçe'ye (Nilüfer Koçyigit) sevdalanmıştır. Yüreği öylesine yanmıştır ki, hep onu düşler durur; Hatçe de bu boynu bükük çobana yakınlık duymaktadır. Birbirlerini severler. Ama o yörenin törelerine göre bey kızı bir çobana varamaz. Onlar da birbirlerine kavuşamazlarda, kaçıp Yıldız Dağı’nı aşacaklardır. Abdi Ağa'nın oğlu Ahmet (Tümer Özer), Hatçe'yi görür görmez hoşlanır. Yanından geçerken laf atar. Hatçe yüz vermez. Aklı Hatçe'ye takılı olan Ahmet: Şaban Ağa'yı (Tuncer Necmioğlu) sorgular. Bilgisine başvurur, yardım ister. Şaban suskundur. Hatçe'nin gönlünün Ali Haydar'da olduğunu söyleyemez. Ahmet, bu işe aracı olması için Şaban'a bir kese altın verir.


Şaban, kızını arayan Hüseyin Ağa'ya, Harçe'yi pınar basında Ali Haydarla birlikte gördüğünü söyler. "Eli elindedir," der. Hüseyin Ağa kızgındır. Ali Haydar'ı çağırıp sorar. Ali Haydar, "Ben çobanını, senin kulunum, Hatçe'nin kurbanı. Var bildiğin gibi hükmet. Boynum kıldan ince, sen ise kılıçtan keskinsin," deyip söylentiyi doğrular. Dillere düşen bu kara sevda obanın erenlerine duyurulur. Meydanda obanın ileri gelenleri loplanır. Ali Haydar'ı törelere göre mahkeme edeceklerdir. Şahitlerden Şaban ile Zehra (Derya Tanyeli) dinlenir. Zehra, Hatçe’nin analığıdır. Hüseyin Ağa, ilk karısı ölünce Zehra'yla evlenmiştir. Genç ve uçkuruna düşkün bir kadın olan Zehra, Hatçe'yi kıskanıp ona eziyet eder. Çünkü Çoban Ali'de gözü vardır. Obanın en yaşlılarından, gözleri görmeyen erenlerinden Ded
ecan (Murat Tok), iki sevdalı gençten yanadır. "Gönül töre dinlemez, Çoban Ali netsin? Gönlü bir bey kızına akmışsa elden ne gelir," deyip şartlı bir öneri getirir. Obanın koyun sürüsüne üç güç üç gece tuz yedirilecektir. Sürüyü su içmeden dereyi aşıp karşı kıyıya götürebilirse Hatçe, Ali Haydar'a verilecektir. Hüseyin Ağa da razıdır "Bu şartı yerine getirirse verdim gitti kızımı," der.

Şaban ve Zehra, ciğerlerine kadar işlemesi için üç gün üç gece, sürüye çuvallar dolusu tuz yalatırlar, ikisi de Abdi Ağa'nın oğlu Ahmet'ten yunadırlar. Ali Haydar, bu sınavında başarılı olamazsa obadan sürülecektir, Çoban Ali, o gün kavalını çalar. Kara koyun önde, sürü arkadadır. Kavalın içli sesiyle kara koyunun peşine takılan koyunlar ağızlarını suya değdirmeden karşı kıyıya geçerler. Ali Haydar, hak kazanıp Hatice'ye kavuşacağı sırada obaya bir kara haber gelir. Abdi Ağa, Hüseyin Ağa'nın konakladıkları yaylayı satın almıştır. Ardından adamı Fellah'ı(Senih Orkan) gönderip Hatçe'yi istetir. Oba halkı donup kalmıştır. Hüseyin Ağa, obanın kurtuluşu için kızım Ali Haydar'a vermekten vazgeçer. Abdi Ağa'nın oğlu Ahmet ve Fettan, gözleri yaşlı gelini almaya gelirler. Obanın erenlerinden Ferhat'ın (Osman Alyanak) uyarısıyla halk ayaklanır. Hak çobanındır. Ali Haydar, Hatçe'yi geri almak için babasından 'ruhsat' ister. Ve oba halkı, atlarına atlayıp Ali Haydar'la birlikte peşlerine düşerler. Kasabayı yaylaya bağlayan asma köprünün önünde gelin alayı ile karşılaşırlar. Silahlı bir çatışma başlar, Ali Haydar yaralanmıştır. Atını köprünün ortasında ellerini uzatan Hatçe'ye doğru sürerken asma köprünün ipleri kopmaya başlar. Köprü çöker,insanlar, atlar suda boğulur, kimse kurtulamaz. Hatçe'nin gelin başlığı Kızılırmak’ın sularında sürüklenerek kaybolur.


 Sinema Yazarları tarafından Seyyit Han'la birlikte 1967-1968 sinema mevsiminin 'en iyi film'i seçildi.


 Yedinci Sanat dergisinin düzenlediği, "konusuyla, anlatımıyla, oyun düzeniyle ulusal nitelikler taşıyan bütün zamanların en iyi 10 Türk filmi" soruşturmasında 10 film arasına girdi.


 As sinema dergisinin sinema yazarları arasında düzenlediği "1965-1969 döneminin en iyi 10 filmi" soruşturmasında üçüncü oldu.


 …."Kızılırmak Karakoyun'un göçebe Türkmenler'in yerleşik düzene geçmeleri konusunda getirdiği tarihi yorum ancak kökü feodaliteye dayanan sınıflı Batı toplumları için geçerli olup o devrin Osmanlı toplumunun özelliklerini yanlış aksettirmektedir. Tefecilik yoluyla sermaye birikimi ve sınıflaşma ancak toprakta özel mülkiyetin olduğu Batı toplumları için geçerlidir. 'Miri toprak sistemine', yani toprakta devlet mülkiyetine bağlı Osmanlı toplumu için 'Kızılırmak Karakoyun'un yorumu bir masa başı nazariyesi olmaktan öte geçmemekte, ayrıca Osmanlı devleti için gerçekten çok ciddi bir hal alan göçebe Türkmenler meselesini yanlış bir açıdan yorumlamaktadır. Filmde sinemanın folklordan istifadesi yolunda da Atıf Yılmaz'ın on yıl önce 'Alageyik' ve 'Karacaoğlan'da yaptıklarından daha ileri ve gelişmiş bir örnek ortaya konulmamaktadır. Türkmenlerin terzi elinden yeni çıkmış kıyafetlerle bir halk opereti sahnesinde dolaşırmış gibi dağ başlarında gezinmesi filmin ancak masal anlattığı gerekçesiyle hoş görülebilir. Bütün bunlara rağmen 'Kızılırmak Karakoyun' Lütfi Akad'ın artık kişisel damgası haline gelen yalın, ölçülü anlatım, bir satranç oyunu gibi gelişen dramatik yapısı, gösterişsiz fakat ustalıklı sahne düzenlemeleri, sınırlı malzemesinden azami istifadenin sağlanışı ile Türk sinemasının dikkate değer eserlerinden biri haline geliyor. Lütfi Akad usta 15 yıl Batılı gibi nasıl film yapılacağını öğretmeye çabaladıktan sonra şimdi de Türk gibi nasıl film yapılacağını gösteriyor.


Sinema üzerinde düşünen ve yazarlarımıızın Resnais'nin yahut Welles'in ustalıkları üzerine kafa patlatacaklarına Lütfi Akad'ın geometrik ölçüye varan sinema dili üzerinde durmaları, derin araştırmalara, uzun incelemelere giriş-meleri gerekmektedir". Türk sinemasının Akad'dan öğrenecekleri batılı ustalardan öğreneceklerinden hiç şüphesiz daha çoktur." (Halit Refiğ Uluusal Sinema Kavgası, Sayfa: 115, 1971) “Kırk Yılın Serüveni” Coşkun Çokyiğit ”


 

KİLİNG CANİLERE KARŞI (1967)

Senaryo ve Yönetmen:Çetin İnanç
Görüntü Yönetmeni :Ali Uğur
Yapım : Kartal Film


Oyuncular: Hüseyn Zan, Nihat Ziyalan, Neriman Köksal, Mine Mutlu, Hayati Hamzaoğlu, Figen Han, Danyal Topatan

Konu: Bir katili yakalayan polisin öyküsü

KİLİNG CANİLERE KARŞI (1967)

Senaryo ve Yönetmen:Çetin İnanç
Görüntü Yönetmeni :Ali Uğur
Yapım : Kartal Film


Oyuncular: Hüseyn Zan, Nihat Ziyalan, Neriman Köksal, Mine Mutlu, Hayati Hamzaoğlu, Figen Han, Danyal Topatan

Konu: Bir katili yakalayan polisin öyküsü

KIZILIRMAK, KARAKOYUN (1967)

Senaryo ve Yönetmen: Lütfi Akad
“Nazım Hikmet’in “Ercüment Er “takma adıyla yazdığı bir eserinden”
Fotoğraf Direktörü: Ali Uğur
Müzik:Abdullah Naili Bayşu
Yapım:Dadaş Film / Kadir Kesemen


Çalan ve Okuyan: Orhan Kençebay, Reji Asistanları: Ali uzunisa, Arif Erkuş, Kamera Asistanı: İzzet Akay, Montaj: Diamandi Filmeridis, Seslendiren: Yorgo İlyadis, İlya İlyadis, Prodüksiyon: Abdullah Ataç, (Erman Stüdyosunda hazırlanmıştır.)

Oyuncular: Yılmaz Güney, Nilüfer Koçyiğit, Kadir Savun, Tuncer Necmioğlu, Osman Alyanak, Senih Orkan, Murat Tok, Derya Tanyeli, Osman Türkoğlu, Tümer Özer, Haluk Orçun,


Konu: Kan emici, sülük gibi şişkin bir adamdır Abdi Ağa (Haluk Orçun). Civardaki obalar ve çiftlikler Abdi Ağaya borçludur. Kuraklık nedeniyle faizlerini bile ödeyemeyecek hale gelen köylülerin çiftliklerini yakıp yıkacak kadar da zalimdir. Mülküyle birlikte hırsı da büyüyen, yok pahasına civar topraklara el koyan Abdi Aga'nın borçlularından biri de Hüseyin Ağa'dır (Kadir Savun).
Kızılırmak gürül gürül akan eteklerindeki Hüseyin Ağa'nın obasında çobanlık yapan Ali Haydar (Yılmaz Güney), ince uzun, dal gibi bir delikanlıdır ve oba beyi Hüseyin Ağa'nın kızı Hatçe'ye (Nilüfer Koçyigit) sevdalanmıştır. Yüreği öylesine yanmıştır ki, hep onu düşler durur; Hatçe de bu boynu bükük çobana yakınlık duymaktadır. Birbirlerini severler. Ama o yörenin törelerine göre bey kızı bir çobana varamaz. Onlar da birbirlerine kavuşamazlarda, kaçıp Yıldız Dağı’nı aşacaklardır. Abdi Ağa'nın oğlu Ahmet (Tümer Özer), Hatçe'yi görür görmez hoşlanır. Yanından geçerken laf atar. Hatçe yüz vermez. Aklı Hatçe'ye takılı olan Ahmet: Şaban Ağa'yı (Tuncer Necmioğlu) sorgular. Bilgisine başvurur, yardım ister. Şaban suskundur. Hatçe'nin gönlünün Ali Haydar'da olduğunu söyleyemez. Ahmet, bu işe aracı olması için Şaban'a bir kese altın verir.


Şaban, kızını arayan Hüseyin Ağa'ya, Harçe'yi pınar basında Ali Haydarla birlikte gördüğünü söyler. "Eli elindedir," der. Hüseyin Ağa kızgındır. Ali Haydar'ı çağırıp sorar. Ali Haydar, "Ben çobanını, senin kulunum, Hatçe'nin kurbanı. Var bildiğin gibi hükmet. Boynum kıldan ince, sen ise kılıçtan keskinsin," deyip söylentiyi doğrular. Dillere düşen bu kara sevda obanın erenlerine duyurulur. Meydanda obanın ileri gelenleri loplanır. Ali Haydar'ı törelere göre mahkeme edeceklerdir. Şahitlerden Şaban ile Zehra (Derya Tanyeli) dinlenir. Zehra, Hatçe’nin analığıdır. Hüseyin Ağa, ilk karısı ölünce Zehra'yla evlenmiştir. Genç ve uçkuruna düşkün bir kadın olan Zehra, Hatçe'yi kıskanıp ona eziyet eder. Çünkü Çoban Ali'de gözü vardır. Obanın en yaşlılarından, gözleri görmeyen erenlerinden Ded
ecan (Murat Tok), iki sevdalı gençten yanadır. "Gönül töre dinlemez, Çoban Ali netsin? Gönlü bir bey kızına akmışsa elden ne gelir," deyip şartlı bir öneri getirir. Obanın koyun sürüsüne üç güç üç gece tuz yedirilecektir. Sürüyü su içmeden dereyi aşıp karşı kıyıya götürebilirse Hatçe, Ali Haydar'a verilecektir. Hüseyin Ağa da razıdır "Bu şartı yerine getirirse verdim gitti kızımı," der.

Şaban ve Zehra, ciğerlerine kadar işlemesi için üç gün üç gece, sürüye çuvallar dolusu tuz yalatırlar, ikisi de Abdi Ağa'nın oğlu Ahmet'ten yunadırlar. Ali Haydar, bu sınavında başarılı olamazsa obadan sürülecektir, Çoban Ali, o gün kavalını çalar. Kara koyun önde, sürü arkadadır. Kavalın içli sesiyle kara koyunun peşine takılan koyunlar ağızlarını suya değdirmeden karşı kıyıya geçerler. Ali Haydar, hak kazanıp Hatice'ye kavuşacağı sırada obaya bir kara haber gelir. Abdi Ağa, Hüseyin Ağa'nın konakladıkları yaylayı satın almıştır. Ardından adamı Fellah'ı(Senih Orkan) gönderip Hatçe'yi istetir. Oba halkı donup kalmıştır. Hüseyin Ağa, obanın kurtuluşu için kızım Ali Haydar'a vermekten vazgeçer. Abdi Ağa'nın oğlu Ahmet ve Fettan, gözleri yaşlı gelini almaya gelirler. Obanın erenlerinden Ferhat'ın (Osman Alyanak) uyarısıyla halk ayaklanır. Hak çobanındır. Ali Haydar, Hatçe'yi geri almak için babasından 'ruhsat' ister. Ve oba halkı, atlarına atlayıp Ali Haydar'la birlikte peşlerine düşerler. Kasabayı yaylaya bağlayan asma köprünün önünde gelin alayı ile karşılaşırlar. Silahlı bir çatışma başlar, Ali Haydar yaralanmıştır. Atını köprünün ortasında ellerini uzatan Hatçe'ye doğru sürerken asma köprünün ipleri kopmaya başlar. Köprü çöker,insanlar, atlar suda boğulur, kimse kurtulamaz. Hatçe'nin gelin başlığı Kızılırmak’ın sularında sürüklenerek kaybolur.


 Sinema Yazarları tarafından Seyyit Han'la birlikte 1967-1968 sinema mevsiminin 'en iyi film'i seçildi.


 Yedinci Sanat dergisinin düzenlediği, "konusuyla, anlatımıyla, oyun düzeniyle ulusal nitelikler taşıyan bütün zamanların en iyi 10 Türk filmi" soruşturmasında 10 film arasına girdi.


 As sinema dergisinin sinema yazarları arasında düzenlediği "1965-1969 döneminin en iyi 10 filmi" soruşturmasında üçüncü oldu.


 …."Kızılırmak Karakoyun'un göçebe Türkmenler'in yerleşik düzene geçmeleri konusunda getirdiği tarihi yorum ancak kökü feodaliteye dayanan sınıflı Batı toplumları için geçerli olup o devrin Osmanlı toplumunun özelliklerini yanlış aksettirmektedir. Tefecilik yoluyla sermaye birikimi ve sınıflaşma ancak toprakta özel mülkiyetin olduğu Batı toplumları için geçerlidir. 'Miri toprak sistemine', yani toprakta devlet mülkiyetine bağlı Osmanlı toplumu için 'Kızılırmak Karakoyun'un yorumu bir masa başı nazariyesi olmaktan öte geçmemekte, ayrıca Osmanlı devleti için gerçekten çok ciddi bir hal alan göçebe Türkmenler meselesini yanlış bir açıdan yorumlamaktadır. Filmde sinemanın folklordan istifadesi yolunda da Atıf Yılmaz'ın on yıl önce 'Alageyik' ve 'Karacaoğlan'da yaptıklarından daha ileri ve gelişmiş bir örnek ortaya konulmamaktadır. Türkmenlerin terzi elinden yeni çıkmış kıyafetlerle bir halk opereti sahnesinde dolaşırmış gibi dağ başlarında gezinmesi filmin ancak masal anlattığı gerekçesiyle hoş görülebilir. Bütün bunlara rağmen 'Kızılırmak Karakoyun' Lütfi Akad'ın artık kişisel damgası haline gelen yalın, ölçülü anlatım, bir satranç oyunu gibi gelişen dramatik yapısı, gösterişsiz fakat ustalıklı sahne düzenlemeleri, sınırlı malzemesinden azami istifadenin sağlanışı ile Türk sinemasının dikkate değer eserlerinden biri haline geliyor. Lütfi Akad usta 15 yıl Batılı gibi nasıl film yapılacağını öğretmeye çabaladıktan sonra şimdi de Türk gibi nasıl film yapılacağını gösteriyor.


Sinema üzerinde düşünen ve yazarlarımıızın Resnais'nin yahut Welles'in ustalıkları üzerine kafa patlatacaklarına Lütfi Akad'ın geometrik ölçüye varan sinema dili üzerinde durmaları, derin araştırmalara, uzun incelemelere giriş-meleri gerekmektedir". Türk sinemasının Akad'dan öğrenecekleri batılı ustalardan öğreneceklerinden hiç şüphesiz daha çoktur." (Halit Refiğ Uluusal Sinema Kavgası, Sayfa: 115, 1971) “Kırk Yılın Serüveni” Coşkun Çokyiğit ”


 

KIZILCIKLAR OLDU MU (1967)

Yönetmen: Hulki Saner
Senaryo:Adnan Saner
Görüntü Yönetmeni:Mengü Yeğin
Yapım:Saner Film / Hulki Saner


Set Amiri: Şerif Ablak, yardımcısı: Ahmet Dilekay, Montaj ve Senkron: Aleko Aleksandru, Laboratuvar: Cavit Korkmaz, A. Akdeniz, Dublaj Amiri: Hayri Esen, Yardımcısı, Erhan Esenboğa, Işık Şefi: Aydın M . Yurteri, Asistan Rejisör: Oksal Pekmezoğlu, Kameraman: Erhan Canan, Prodüksiyon Amiri: Nevzat Altındal, (Saner Film Stüdysounda hazırlanmış, Süper Fon da seslendirilmiştir)


Oyuncular: Sema Özcan (Poya), Erol Büyükburç (Metin), Avni Dilligil (Hulusi), Mualla Sürer, Renan Fosforoğlu (Muhsin), Leman Akçatepe (Metin’în annesi), Hakkı Kıvanç, Süheyl Eğriboz, Mehmet Büyükgüngör, Nermin Özses, Doğan Tamer, Gülten Ceylan, Bilâl İnci, İsmail Hakkı Şen


Konu: Aile çatışmaları nedeniyle birbirlerine kavuşamayan iki gencin öyküsü

KIZIL TEHLİKE (1967)

Yönetmen:Nejat Saydam
Senaryo:Safa Önal
Kamera:Şevket Kıymaz
Yapım:And Film / Turgut Demirağ


Oyuncular: Ayhan Işık, Figen Say, Kuzay Vargın, Devlet Devrim, Yılmaz Gruda, Frah Nur, Mümtaz Ener, Engin Köknar, Refik Kemal Arduman


Konu: Yabancı bir devlet adına çalışan bir casusla, emniyet örgütünün serüveni.

KIZ KOLUNDA DAMGA VAR (1967)

Senaryo ve Yönetmen:Halit Refiğ
Kamera:Cahit Engin
Yapım:Uğur Film / Memduh Ün


Prodüksiyon Amiri: Adnan Uygur , Işıklar: Erol Batıbeki, Reji Asistanı: Emre Çağatay, Montaj: Özdemir Arıtan, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu,
Acar Film Stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir


Oyuncular: Fatma Girik, Sadri Alışık, Sevda Nur, M. Ali Akpınar, Altan Günbay, Eva Abrahamsson , Adnan Uygur, Kamer Sadık, Bewhçet Nacar, İsmet Erten, İhsan Bayraktar, Nejat Özemre, Enver Dönmez,


Konu: Anadolu'da bir kızı iğfal ettikten sonra İstanbul'a kaçan Dümen Basri'nin büyük kentteki öyküsü.

KRALLAR ÖLMEZ (1967)

Yönetmen:Ertem Göreç
Senaryo:Safa Önal
Kamera:Ali yaver

Yapım:Metin Film / Işık Toroman

Oyuncular: Ayhan Işık, Semiramis Pekkan, Tuncel Kurtiz, Cahit Irgat, Ayfer Feray, Sadettin Erbil, Behçet Nacar, Mümtaz Ener, Asım Nipton, Channel Ley, Danyal Topatan


Konu: Aşırı alkol kullanması nedeniyle işinden olan bir ajan ile onu bu alkol batağından kurtarmaya çalışan kadının öyküsü.

KIZIM DUYMASIN (1967)

Senaryo ve Yönetmen:Semih Evin
Kamera:Vedat Akdikmen
Yapım:Roket Film / Semih Evin


Oyuncular: Yıldız Tezcan, Efkan Efekan, Neriman Köksal, Aynur Aydan, Esen Püsküllü


Konu: Neriman dansözlük yaparak kızı Yıldız’a bakmaya çalışmaktadır. Yatılı okulda okuyan genç kız, annesinin bir fabrikada çalıştığı yalanıyla büyümüştür. Sesine güvenen Yıldız, ünlü bir şarkıcı olmayı hayal etmektedir. Neriman’ın yıllar önceki evliliğinden iki çocuğu olduktan sonra kocasıyla yolları ayrılmıştır. Kızların birini yanına alan kocası, zamanla zengin bir adam olmuştur. Günün birinde onun çalıştığı gazinoya gelir ve yardım teklifi eder. Kızının eksiklik çek-mesini istememektedir. Ancak Neriman onu reddeder. Diğer kızı Pervin’in nişanlısı Ekrem’le aşk değil gösteriş için birliktedir. Ekrem de farklı duygular içinde bocalamaktadır. Nişanlısının istekleri ve yaşam tarzı genç adamla uyuşmamaktadır. Kader aileyi ilginç bir biçimde bir araya getirecek, Ekrem ilk gördüğü anda Yıldız’a aşık olunca işler karışacaktır

KIRBAÇ ALTINDA (1967)

Senaryo ve Yönetmen: Nejat Saydam
Kamera:Melih Seretesen
Yapım:Acar Film / Murat Köseoğlu


Sesleri alan ve Müzikleri hazırlayan: Tuncer Aydınoğlu,


Oyuncular: Cüneyt Arkın, Selda Alkor, Esen Püsküllü, Turgut Özatay, Tunç Oral, Baki Tamer, Ali Şen, Osman Alyanak, İsmail Varol, Asım Nipton, Osman Türkoğlu, Renan Fosforoğlu, Necabettin Yal, Adil Güldürücü, Tevfik Soyurgal, Çocuk Oyuncular: Hülya Gür, Taner Erhal


Konu: Igor Stravinsky’nin “L’Oiseau De Feu” (1919) (The Firebird) süitinin ‘Infernal Dance of King Koshchei’ bölümü ve gecenin çok geç bir saati bardaktan boşanırcasına yağan yağmurda nefes nefese bir çocuk, Selim. "Dükkân kapalı" diyen Akbulut'a neredeyse yalvarıyor "Ne olur bakkal amca, Hasan Dayı rakı istiyor. Alamazsam beni döver." Bakkalın "Zıkkım içsin" diye söylenerek verdiği şişeyi alır ve geç kaldığı için (bir başka dayak nedeni) kestirmeden, Eski Kuyular yoluna sapar. Yaşamını değiştirecek olan bir kanun kaçağına rastlayacaktır. Karşısına çıkan bu perişan durumdaki adam güçlükle konuşuyor "Korkma yavrum, benden sana zarar gelmez.. Üstelik yaralıyım da.. Çok kan kaybettim." Selim, önce biraz korksa da, onu yakındaki Yıkık Türbe'ye götürüp rakı ile yaralarını temizler (sonradan yemek de getirecektir). Geç kaldığı, üstelik rakısız gittiği için dayısından (her zamanki gibi kamçıyla) yediği dayağı kamera bile çekememiş. Yine böyle bir dayaktan sonra, Hülya şunları söylemişti; "Üzülme artık Selim, üzülme. Geçecek bunlar. Eğer Hasan amcanın da bir çocuğu olsaydı, çocuklara acımasını bilirdi." Köşkte, Hanife Bacı’nın söyledik-lerine kulak kabartınca yardım ettiği kişinin kim olduğunu öğrenir "Duydun mu Şaban Efendi, Yıkık Türbe'de bir katil yakalanmış.. Çakırbeyli Çiftliği'nin sahibi Osman Bey’miş.. Karısını bir seyisle yakalamış. İkisini de öldürmüş.” Osman Bey, kendisini götüren jandarmalardan Se-lim'in durumunu öğrenir. "Zavallı yavrum benim. Ben de senin gibi talihsiz bir insanım bu dünyada. İstemeyerek cinayet işledim. Halbuki Allah'ın adaletin inanmalı. Hayatım boyunca param, malım, mülküm oldu ama saadetim olmadı. Dua et cezamı bir an evvel çekip kurtulayım. O zaman seni bırakmam yavrum."
Yıllar sonra. Hülya'nın 18. yaş günündeki bir olay Selim'in, hem de hırsızlıkla suçlanarak köşkten kovulmasına neden olur. Neşeli bir şekilde başlayan eğlencede ‘Monday Monday’ (1966) (J. Phillips / M. Phillips) melodisi çalınırken Hülya'yı dansa zorlayan Semih’le kavga eder. Sonrasında, dayısı tarafından kırbaçla 'terbiye' edilir. Artık dayanamaz ve oradan ayrılmaya karar verir. 


Ancak, Semih, Hasan Bey’in çekmecesinden aldığı parayı onun bavuluna koymuş. Jan yaptığı aramada ne olduğunu şaşıran Selim oradan kaçar.
Açılan ateşle ayağından yaralanır ama Köşk’ün yakınındaki bir ırmakta izini kaybettiriyor. Yörük kızı, güzel Ferayi ve Gussa Nine yardım ediyorlar. Yaranın dağlanması sırasında, Ferayi’nin Selim'i öperek sakinleştirdiğini gören ninenin şaşkınlığı "Uy anam uy, adamın bağrından bir ateş çıktı, Ferayi'nin bağrına bin ateş düştü."


Bir rastlantı sonucu Yörük Obası’nın konakladığı çiftliğin sahibi Osman Bey. Hapisten çıkmış ama şimdi de delikanlı içerde; "Dayısı Hasan Erdinç'in evindeki dolabından 3550 lirayı çaldığı sabitleştiğinden Selim Çelik.. 2 sene hapis cezasına.."


O hapisteyken, Ferayi, Hasan Bey tarafından kirletilir. Utancından ailesinin yanına dönemez ve barlarda şarkıcı olarak çalışmaya başlar. (Murat Çelenligil – sinematurk veri tabanını)

KELEPÇELİ MELEK (1967)

Yönetmen:Mehmet Dinler
Senaryo:Osman Seden
Kamera:Necati İltaç
Yapım:Kemal Film/Osman F. Seden


Reji Ast: Yücel Çakmaklı, Kamera Ast: Özer Korkmazlar, Ses: Tuncer Aydınoğlu, Montaj-Senkron: Arif Özalp, Özdemir Arıtan, Negatif Montaj: Ali S. Berkan, Işık Ekibi: İlhan Aslım, Muzaffer Durusoy, Nedim Karabulut, Dekor: Saim N. Bilge, Set Amiri: Hasan Nurdan, Set Ast: Rıza Şenışık, Prodüksiyon Amiri: Adna İrkut, (Kemal Film Stüdyosu’nda çekilmiş, Acar Film Stüdyosu’nda seslendirilmiştir).


Oyuncular: Türkan Şoray, Ediz Hun, Tijen Par, Muzaffer Tema, Aliye Rona, Cahit Irgat, Serpil Gül, Nubar Terziyan, Ali Ekdal, Feridun Çölgeçen


Konu: Nazım (Ediz Hun) ile Nevin (Türkan Şoray) evlenme planları yapmakta olan iki gençtir. Ancak Nazım'ın babası iflasın eşiğindedir ve oğlunu zenginliği ile bilinen Hüsnü Bey'in kızı ile evlendirerek iflastan kurtulmanın yolunu aramaktadır. Öte yandan Nevin için de annesi ile karşılaşması hiç iyi olmamıştır. Sonunda işlenen bir cinayet her şeyi işin içinden çıkmaz bir yere sürüklemeye başlar.