Powered By Blogger

7 Ocak 2018 Pazar

VAHŞİ BİR ERKEK SEVDİM (1968)




“BOĞAZİÇİ KRALI”
Yönetmen: Niyazi Mustafa
Senaryo: Abdülvahap
Foto Operatörü: Gani Turanlı
Yapım: Saner Film / Hulki Saner

Prodüksiyon Amiri: Yusuf Çağatay, Prodüksiyon Asistanı: Ümit Fosforoğlu, Set Amiri: Şerif Ablak, Yardımcıları: İbrahim Uğurlu, Ekrem Ülgey, Ahmet Dilekay, Reji Asistanları: Samim Wean Saidi, Kamera Asistanları: Ender Turgut, Raif Aydın, Tercüman: Hulusi Benlier, Işık Şefi: Recep Köseoğlu, Yardımcıları: R.Alpay, A. Çunadar, Renk Uzmanı: Turgut Ören, Zihniye Ören ,Montaj: Aleko Alexsandru, Negatif Montaj: Hikmet Kuyucu, Sesleri Alan: Rauf Tözüm,

Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Murat Soydan, Farıd Shawkii, Asım Nipton, Semih Sezerli, Nezihe Güler, Hasan Ceylan, Behçet Nacar, Süheyl Eğriboz, Ali Seyhan, Reha Yurdakul, Tarup

Konu: Kemal""in Babası Mısır da kötü işler yapar Kemal""i de beraberinde götürür. İş üzerindeyken polisler baskın yapar çatışma çıkar babası ölür kendisi de bir Polisi öldürür hapse girer 15 sene yatar çıkar, tanıdığı olmadığı için babasının eski arkadaşı Zeki""den ailesinin adresini ister, Zeki kendisini Celal""e gönderir ve bir bavul vererek bunu Celal""e vermesini söyler, bavul da ne olduğunu tahmin eder ve komisyon ister. Murat Kaçakçılık dairesinde Komiserdir, aynı zamanda sürekli şiir yazar. Dayısının kızı Cihan""ı sevmektedir. Ona şiirler yazar, Cihan şiirleri kime yazdığını sorduğunda söylemez. Kemal, Murat"ınabisidir. annesi Kemal’in hapisten çıkıp İstanbul’a geleceğini duyunca çok sevinir. Dayısının evinde kalırlar. Dayısı Murat’ı Kemal konusunda uyararak kendisini düzeltmesini ister. Kemal, İstanbul’a gelir. Celal’in yanına gider. Celal komisyonu için pazarlık yapar. Kemal annesinin yanına giderken Cihan ile kapıda karşılaşır ona asılmaya çalışır seslere gelen Murat abisini tanır kucaklaşırlar annesinin yanına götürür. Kemal kaçakçılık işine devam eder, imalat yerine Polis baskın yapar. Silahlı çatışmaya girilir. Polislerin başında Murat vardır. Adamlar Murat’ı vuracakken Kemal engel olur ve kaçarlar. Bu durum Celal’in hoşuna gitmez ve Murat’ı neden öldürmediğini sorar kavga ederler. Kemal Celal’i döver ve yeni patronlarının kendisi olduğunu bundan sonra işlerine Beyrut’ta devam edeceklerini söyler. Cihan, Murat’ın defterleri arasında onu sevdiğini öğrenir gider Murat ile konuşur sarılırlar. Kemal, Murat’a rüşvet göndermiştir. Murat onu hapse attırmaya çalışır Annesi ve Cihan karşı çıkarlar. Murat silahsız olarak onunla buluşmaya gider Celal ve adamları tuzak kurmuşlardır. Buluşma yerine Celal ve adamları yerleşirler, Murat gelir içeri girecekken Kemal de gelir ve içeri girmemesini söyler Polisler de etrafı sarmışlardır. Murat içeri girer çatışma çıkar Celal ve adamları vurulur çatışma da Kemal de vurularak ölür." 

 

URFA İSTANBUL (1968)



Yönetmen: Osman Nuri Ergün
Senaryo: Osman F. Seden
Kamera: Nedim Akanlar
Yapım: Kemal Film / Osman F. Seden

Set Amiri: Fikret Güryalçın; Set Ekibi: Ömer Bubu,Yılmaz Özyurt; Işık Şefi; İlhan Aslım; Işık Ekibi: Muzaffer Durusoy, Mehmet Köz, Yönetmen Asist: Arif Erkuş; Kamera Asist: Kazım Çakırman. Yaşar Memişoğlu; Ar Direktör: Saim N. Bilge. Hasan Nurdan; Prodüksiyon Amiri: Hasan Nurdan; Prod. TemsilcIsi: Adnan İrkut; Prod. Asis: Cemil Paskap; Ses; Tuncer Aydınoğlu, Bican Avşar, Ümit Efekan. ismail Karataş; Laboratuar: Recai Karataş, Tanaş Petridis; Montaj: Arif ÖZalp; Negartif Montaj: Osman Bilen, (Kemal Film Platosu'nda Çekilmiş, Acar Film Stüdyosu'nda Hazırlanmıştır).

Oyuncular: Ahmet Mekin, Hülya Aşan, Kadir Savun, Hayati Hamzaoğlu, Muhterem Nur, Münir Özkul, Muzaffer Tema, Önder Somer, Hüseyin Peyda, Serpil Gül, M. Ali Akpınar, Nubar Terziyan, Talat Gözbak, Süleyman Turan, Cahit Irgat, Ali Seyhan, Zeki Tüney ve Şeref Misafirleri: Erol Taş, Feridun Karakaya

Konu: Balıklı Göl’deki balıklar gibi çırpınan Ayşe ve Ahmet.. “Evet, kocanın yüzünden idama mahkûm edilen adam benim. İstanbul’a gidip onu konuşturmazsam yakalandığım an asılacağım. Ve sen, dünyada bu kadar kısacık sürede sevdiğim tek varlık, can düşmanımın karısısın.”

Salih Ağa’nın Urfa Yolu yakınlarındaki çiftliği ile İstanbul arasındaki soluk soluğa ve sevgi dolu bir kaçışın anlatıldığı iki filmden ilki. Ağa, bağdaş kurar gibi oturduğu poker masasında rahatsızlanır ve hastanede yaşamını kaybeder. Yeğenlerinin ‘mirasa konmak için’ dört gözle bekledikleri bu ölümle, gelini Ayşe ve bebeğinin yaşamları tehlikededir. Neyse ki, Dr. Hayri, ölümü bir kaç saat gizler ve ‘iyi yürekli kâhya’ Cebbar, bunu Ayşe’ye yeğenlerden daha önce duyurup kaçmalarını sağlar.

Ayşe.. İstanbullu. ‘Namuslu tonton bir emekli’ olan hastalıklı babası, Ağa’nın İstanbul’daki ufak tefek işleriyle ilgileniyormuş. Bir gün, Ağa’nın 'günlerini üniversiteye devam bahanesiyle içki ve kumarla geçiren’ oğlu Faruk genç kızı görür. Ayşe’yi, sataşma ile elde edemeyince, Ağa aracılığıyla istetir. Genç kız, babasının aileyi boğazlarına kadar borca sokan masraflı hastalığı nedeniyle, istemese de Faruk’la evlenmek zorunda kalır. Daha ilk gece ‘gözleri kan çanağına dönmüş sarhoş’ kocası tarafından kamçılanıyor. Bir zaman sonra, köşkü ‘bir heyecan havası’ sarar ; ‘Hasta ruhlu’ kocası ‘birkaç’ kişiyi öldürmüş, suç da bir başkasının üzerine atılmış. Konunun iyice kapanması için, etrafa Faruk’un öldüğü söylentisi yayılır. Ayşe, Urfa yakınlarındaki (çocuğunu da doğuracağı) çiftliğe gönderiliyor. Saatler sonra Ağa’nın ölümünü öğrenen yeğenler, Ayşe ve bebeğinin peşine düşerler.

Ahmet.. Lisenin son sınıfındayken babası ölünce ‘ailenin bütün yükü’ onun üstüne kalmış. “Okuttuğum ufacık bir kardeşim, evlendireceğim bir ablam, bir de hasta anacığım vardı. Dostların yardımı ile iş buldum kendime. Anadolu’ya sefer yapan kamyonların birinde çalışmaya başladım.” O kadar başarılıdır ki, rakip firma’ Ahmet’i önce ‘para ile satın almaya kalkışır’, olmayınca kaba kuvveti dener. “O da sökmedi.. Kamyon kervanlarımız Urfa İstanbul arasında gidip geliyordu.. Ağa’nın mallarını çekerdik hep İstanbul’a. Bitip tükenmek bilmeyen ambarlarını taşırdık hep. Hani, bütün Harran Ovası’nı taşırdık desek yeridir.” Salih Ağa, bir gün bu ‘gözü tok, yiğit’ delikanlıyı görmek ister. Övücü sözler söyleyip bir miktar para ile ödüllendirir. Av ve (İstanbul’da ne edip yorulduysa) dinlenme için Urfa’ya çiftliğe dönecek olan oğlunun onlarla gitmesini ister. Yolda hep olay çıkaran Faruk, bir gece kumar oynarken birkaç kişiyi öldürür. Onu kurtarmak için suç, Ahmet’in üstüne atılır. “Sonunda idama mahkûm ettiler beni. Anam kahrından öldü.

Kardeşim okuldan oldu. Ablam evlenmişti. Eniştem, bir o yardım etti bana.” Diyarbakır Hapishanesi’nden kaçar. Eniştesinin 34 DV 687 plakalı Dodge kamyoneti ile İstanbul’a giderken yolda bekleyen Ayşe ve çocuğunu yanına alır. Sonrasında, iyiliğini görecekleri Karanfilli Neriman’ı, Adana’daki tamirciyi, Taşhan’daki Doktor’u, onları ihbar eden 1. Hancı’yı ve iyi kötü nice insanı tanıyoruz. Kamyonet ile Birecik, Urfa, Adana ve Konya’ya gelirler. ‘Urfa İstanbul’filmi, yürüyerek aşmak zorunda kalacakları Konya Ovası’nda bitiyor.

İstanbul’a kadar gidecekleri son bölümü ise, ‘Beşikteki Miras’ta izleyeceğiz. Ayşe’yle çocuğu ve onları yeğenlerden koruyan idamlık kaçak Ahmet. Aralarında, o koşullarda belki en olmayacak ama en güzel şey ; Sevgi.. Ayşe ; “Yük oldum sana. Benim yüzümden, hep benim yüzümden..” Ahmet ; “Sen olmasaydın dünya olmazdı. Bugüne kadar dünyam bir zindandı Kan, iftira, ihanet, kahpelik, namertlik.. Yaşamaya değer ne varsa sende gördüm ben.. Allah’ım, ne ettim ben sana, ne ettim ki gazapların en korkuncuyla cezalandırdın beni. Dünyada olmayacak tek kızın sevdasını kor gibi düşürdün kalbime.”(Murat Çelenligil—Sinematürk Internet Veri tabanı) 


 

TEK KURŞUN (1968)



 
Yönetmen: Feyzi Tuna
Senaryo  Vural Pakel
Foto Direkytörü: Cengiz Tacer
Yapım: Metin Film / Işık Toraman

Prodüksiyon: Mustafa Oğuz, Nejat Buvan, İbrahim Aksakal, Reji Asistanı: Tahsin Demirant, Kamera Asistanı: Ali Özügül, Işıklar: Yusuf Tümen, Seslendiren: Tuncer Aydınoğlu, Montaj: Taner Oğuz, Negatif Montaj: Osman Bilen , Stüdyo Teknik Elemanları: Recai Karataş, Arif Özalp, Tanaş Petridis, Adnan Açıkalın,
Kâmil İpekar, Hüseyin Demirayak, Gündüz Yazıcıoğlu, Nevzat Dişiaçık, (Acar Film Stüdyosunda hazırlanmıştır )

Oyuncular: Ekrem Bora (Celal Cemil), Mine Mutlu (Semra), Peri Han (Şarkıcı), Orhan Günşıray (Polis Şefi), Süleyman Turan (Orhan), Mümtaz Ener (Ahmet Erdem), Aydın Tezel, (Aydın) Hasan Ceylan (Yılgın Rıza), Behçet Nacar (Gangster), Hüseyin Güler (fedai), Dündar Aydınlı (fedai), Ali Demir (Vestiyer)

Konu: “Adım Cemil. Namı diğer ‘Cellat’. Hapisten yeni çıktım. Bir kiralık katilim ben. Bütün hayatım boyunca bunu öğrendim. Benim için mazi ve istikbal yok. Yapayalnız boş bir dünyada yaşıyorum. Doğduğum evi, çocukluğumun geçtiği sokakları, memleketimi hatırlamam ben. Anamın babamın yüzünü hiç görmedim.

Ben doğduğumda onlar ölmüşler. Eller büyütmüş beni yetimhanelerde. Hınç ve kin içinde yoğrulmuşum küçüklüğümden beri. Bana sevgiyi, yaşama tadını tattırmadılar. Kinim, intikamım, mücadelem yaşamak için öldürmek, ölmemek için öldürmek oldu. İnsanlığın kanunları bunlar. Aşksız, sevgisiz, kuru hayatımın kanunları bunlar. Ama, artık ben de bıktım. Tükendim. Bıktım artık bu bataktan. , arabayı ise ıssız bir sokağa bırakır Her şeyden dönmek istedim ama kaderim beni bırakmadı. Öldürmeye, öldürtmeye mecbur ettiler beni. Dünyamı ‘Semrasız’ kurdular. Onsuz bıraktılar beni. Sonra gene demir parmaklıklar, soğuk taş duvarlar. İğreniyorum artık bu hayattan, iğreniyorum.”..

Cemil’in ‘çalışma’ yöntemi genelde aynı; Bir aracıdan ‘ziyaret edilecek’ kişiyi öğrenir. İş sırasında kullanacağı arabayı çalar. Tanıdığı bir tamirci plakayı değiştirip silah verir. İki kaş arasına yerleştirilen tek kurşunla görev tamamlanır. Tabancayı Galata Köprüsü’nden denize atar.

Tekniğini artık polis de öğrenmiş. Kahramanımız, bir gece Yılgın Rıza’nın sıradan gibi görünen ‘sipariş’inin nelerle sonuçlanacağını bilemezdi.

Cemil, Büyük Nur Bar’ın sahibi ‘Sirkaf’ diye bilinen Ahmet Erdem’in (o da eski bir sabıkalıymış) işini her zamanki şekilde bitirir. Ancak öldürdüğü kişi, çok sevdiği ve ‘kötü kaderine ortak etmemek için’ terk ettiği Semra’nın bile bilmediği babasıdır. Öldürten ise, genç kızın paragöz nişanlısı Orhan. Amacı da ‘5 milyon değerindeki menkul ve gayrı menkul’den oluşan kalıtı elde etmek. Sonradan “Yıllarca bu planı kurdum. İşi çok iyi düzenlemiştim. Ama kiraladığım adamın Semra’nın sevgilisi çıkması her şeyi alt üst etti” diyecektir.

Hemen hemen hiç gülmeyen kahramanımızın şakalaştığı tek kişi, neredeyse iki arkadaş gibi oldukları Polis Şefi. Filmin sonunda, Cemil, o dönemin birçok filminde olduğu gibi Tabancasındaki kurşunları boşaltıp polise saldırır. Ölmeden önce, niye böyle yaptığını soran Polis Şefi’ne “Terfi etmen için” diye karşılık veriyor. (Yine bir başka sahnede “Terfin için tevkif edilmem icap ediyorsa, bir kolaylık yapabilirim” demişti. Ama bu kadarını kimse beklemiyordu.) ( Murat Çelenligil – Sinematürk Internet veri tabanı)


Yönetmen Jean-Pierre Melville’nin (1917-1973) Georges Pellegrin ile beraber yazdıkları senaryodan 1967 yılında filme çektiri “ Samourai, Le” (Samuray) isimli filmden uyarlama. Bu Fransız yapımı filminde rol alan oyuncuların bazıları şunlardır: Alain Delon (1935), François Perier (1919-2002), Nathalie Delon (1941)

TALİHSİZ MERYEM (1968)



Yönetmen: Aykut Düz
Senaryo: Yavuz Yalınkılıç
Operatör: Mükremin Şumlu
Yapım: Şen Film / Fethi Kutluca

Reji Asistanı: Fikret Tınaz, Kamera Asistanı: Selahattin Hiçdurmaz, Laboratuar Şefi: İbrahim Üstün, Yardımcılar: Hüseyin İnci, Şaban Aldemir, Matipo: Şeref Mehtap, Fehmi Acar, Sesleri Alan: Necip Sarıcaoğlu, Montaj: Mustafa Kent, Senkron: Celâl Köse, Negatif Montaj: Ender Teker, (Lâle Film Stüdyosunda hazırlanmış)

 Oyuncular: Uğur Güçlü, Hülya Darcan, Erol Taş, Aliye Rona, Ali Şen, Hakkı Kıvanç, Kudret Karadağ, Faruk Panter, Sema Yaprak, Ali Özen,

Konu: Birbirlerine kaderin bir oyunu olarak kardeş olduğunu bilmeden aşık olan iki gencin hikayesi...Babanın (Erol Taş) işlediği bir günah yüzünden ayrı ailelerde büyüyen Uğur ve Hülya birbirlerini delice severler. Hülya’nın kardeşi olduğunu öğrenen Uğur aklını yitirir köyü terkeder, Hülya ise son kararını çoktan vermiştir.