Powered By Blogger

7 Ocak 2018 Pazar

URFA İSTANBUL (1968)



Yönetmen: Osman Nuri Ergün
Senaryo: Osman F. Seden
Kamera: Nedim Akanlar
Yapım: Kemal Film / Osman F. Seden

Set Amiri: Fikret Güryalçın; Set Ekibi: Ömer Bubu,Yılmaz Özyurt; Işık Şefi; İlhan Aslım; Işık Ekibi: Muzaffer Durusoy, Mehmet Köz, Yönetmen Asist: Arif Erkuş; Kamera Asist: Kazım Çakırman. Yaşar Memişoğlu; Ar Direktör: Saim N. Bilge. Hasan Nurdan; Prodüksiyon Amiri: Hasan Nurdan; Prod. TemsilcIsi: Adnan İrkut; Prod. Asis: Cemil Paskap; Ses; Tuncer Aydınoğlu, Bican Avşar, Ümit Efekan. ismail Karataş; Laboratuar: Recai Karataş, Tanaş Petridis; Montaj: Arif ÖZalp; Negartif Montaj: Osman Bilen, (Kemal Film Platosu'nda Çekilmiş, Acar Film Stüdyosu'nda Hazırlanmıştır).

Oyuncular: Ahmet Mekin, Hülya Aşan, Kadir Savun, Hayati Hamzaoğlu, Muhterem Nur, Münir Özkul, Muzaffer Tema, Önder Somer, Hüseyin Peyda, Serpil Gül, M. Ali Akpınar, Nubar Terziyan, Talat Gözbak, Süleyman Turan, Cahit Irgat, Ali Seyhan, Zeki Tüney ve Şeref Misafirleri: Erol Taş, Feridun Karakaya

Konu: Balıklı Göl’deki balıklar gibi çırpınan Ayşe ve Ahmet.. “Evet, kocanın yüzünden idama mahkûm edilen adam benim. İstanbul’a gidip onu konuşturmazsam yakalandığım an asılacağım. Ve sen, dünyada bu kadar kısacık sürede sevdiğim tek varlık, can düşmanımın karısısın.”

Salih Ağa’nın Urfa Yolu yakınlarındaki çiftliği ile İstanbul arasındaki soluk soluğa ve sevgi dolu bir kaçışın anlatıldığı iki filmden ilki. Ağa, bağdaş kurar gibi oturduğu poker masasında rahatsızlanır ve hastanede yaşamını kaybeder. Yeğenlerinin ‘mirasa konmak için’ dört gözle bekledikleri bu ölümle, gelini Ayşe ve bebeğinin yaşamları tehlikededir. Neyse ki, Dr. Hayri, ölümü bir kaç saat gizler ve ‘iyi yürekli kâhya’ Cebbar, bunu Ayşe’ye yeğenlerden daha önce duyurup kaçmalarını sağlar.

Ayşe.. İstanbullu. ‘Namuslu tonton bir emekli’ olan hastalıklı babası, Ağa’nın İstanbul’daki ufak tefek işleriyle ilgileniyormuş. Bir gün, Ağa’nın 'günlerini üniversiteye devam bahanesiyle içki ve kumarla geçiren’ oğlu Faruk genç kızı görür. Ayşe’yi, sataşma ile elde edemeyince, Ağa aracılığıyla istetir. Genç kız, babasının aileyi boğazlarına kadar borca sokan masraflı hastalığı nedeniyle, istemese de Faruk’la evlenmek zorunda kalır. Daha ilk gece ‘gözleri kan çanağına dönmüş sarhoş’ kocası tarafından kamçılanıyor. Bir zaman sonra, köşkü ‘bir heyecan havası’ sarar ; ‘Hasta ruhlu’ kocası ‘birkaç’ kişiyi öldürmüş, suç da bir başkasının üzerine atılmış. Konunun iyice kapanması için, etrafa Faruk’un öldüğü söylentisi yayılır. Ayşe, Urfa yakınlarındaki (çocuğunu da doğuracağı) çiftliğe gönderiliyor. Saatler sonra Ağa’nın ölümünü öğrenen yeğenler, Ayşe ve bebeğinin peşine düşerler.

Ahmet.. Lisenin son sınıfındayken babası ölünce ‘ailenin bütün yükü’ onun üstüne kalmış. “Okuttuğum ufacık bir kardeşim, evlendireceğim bir ablam, bir de hasta anacığım vardı. Dostların yardımı ile iş buldum kendime. Anadolu’ya sefer yapan kamyonların birinde çalışmaya başladım.” O kadar başarılıdır ki, rakip firma’ Ahmet’i önce ‘para ile satın almaya kalkışır’, olmayınca kaba kuvveti dener. “O da sökmedi.. Kamyon kervanlarımız Urfa İstanbul arasında gidip geliyordu.. Ağa’nın mallarını çekerdik hep İstanbul’a. Bitip tükenmek bilmeyen ambarlarını taşırdık hep. Hani, bütün Harran Ovası’nı taşırdık desek yeridir.” Salih Ağa, bir gün bu ‘gözü tok, yiğit’ delikanlıyı görmek ister. Övücü sözler söyleyip bir miktar para ile ödüllendirir. Av ve (İstanbul’da ne edip yorulduysa) dinlenme için Urfa’ya çiftliğe dönecek olan oğlunun onlarla gitmesini ister. Yolda hep olay çıkaran Faruk, bir gece kumar oynarken birkaç kişiyi öldürür. Onu kurtarmak için suç, Ahmet’in üstüne atılır. “Sonunda idama mahkûm ettiler beni. Anam kahrından öldü.

Kardeşim okuldan oldu. Ablam evlenmişti. Eniştem, bir o yardım etti bana.” Diyarbakır Hapishanesi’nden kaçar. Eniştesinin 34 DV 687 plakalı Dodge kamyoneti ile İstanbul’a giderken yolda bekleyen Ayşe ve çocuğunu yanına alır. Sonrasında, iyiliğini görecekleri Karanfilli Neriman’ı, Adana’daki tamirciyi, Taşhan’daki Doktor’u, onları ihbar eden 1. Hancı’yı ve iyi kötü nice insanı tanıyoruz. Kamyonet ile Birecik, Urfa, Adana ve Konya’ya gelirler. ‘Urfa İstanbul’filmi, yürüyerek aşmak zorunda kalacakları Konya Ovası’nda bitiyor.

İstanbul’a kadar gidecekleri son bölümü ise, ‘Beşikteki Miras’ta izleyeceğiz. Ayşe’yle çocuğu ve onları yeğenlerden koruyan idamlık kaçak Ahmet. Aralarında, o koşullarda belki en olmayacak ama en güzel şey ; Sevgi.. Ayşe ; “Yük oldum sana. Benim yüzümden, hep benim yüzümden..” Ahmet ; “Sen olmasaydın dünya olmazdı. Bugüne kadar dünyam bir zindandı Kan, iftira, ihanet, kahpelik, namertlik.. Yaşamaya değer ne varsa sende gördüm ben.. Allah’ım, ne ettim ben sana, ne ettim ki gazapların en korkuncuyla cezalandırdın beni. Dünyada olmayacak tek kızın sevdasını kor gibi düşürdün kalbime.”(Murat Çelenligil—Sinematürk Internet Veri tabanı) 


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder