Powered By Blogger

27 Ocak 2018 Cumartesi

SEVGİLİM “Mazurka” (1970)


Yönetmen:Nişan Hançer
Senaryo: Vecdi Uygun
Kamera: Mükremin Şumlu
Yapım: Dünya Film / Gaye Ünlüses

Oyuncular: Berkant, Tanju Sayın, Doğan Doğa, Nedret Güvenç, Sevda Nur, Necdet Çağlar, Mümtaz Ener


► “Mazurka”: İsmini Polonya'nın mazurka bölgesinden alan bir halk dansı. Genelde hareketli olur. Mazurka deyince akla gelen ilk isim elbette ki Frederic Chopin'dir. 

SEVENLER ÖLMEZ (1970)

Yönetmen: Metin Erksan
Senaryo: Bülent Oran
Foto Direktörü: Cahit Engin
Müzik: Metin Bükey
Yapım: Akün Film / İrfan Ünal

Yapım Amiri: Cevat Alkan, Yapım Yardımcısı: Bekir Çetiner, Set Amiri: Basri Büyükcan, Set Teknisyenleri: Mustafa Buvan, Necat Buvan, Fehmi Bayraktar, Işık Yöneticisi: Erol Batıbeki, Operatör Asistanı: Erdoğan Engin, Işık Yardımcıları: Ömer Ekmekçi, Rıfat Yurtçu, Montaj: Aleko Alexandru, Senkron: Osman Koşkan, Negatif Montaj: Hüsamettin Üren, Laboratuar Şefi: Hikmet Kuyucu, Yardımcıları: Selâhattin Kaya, Hayrettin Çakmak, Abdurrahman Tepetam, Renk Uzmanı: Turgut Ören, Seslendiren: Necip Sarıcıoğlu, Yardımcı Rejisörler: Tolgay Ziyal, Atilla Gökbörü, (Saner Film laboratuarında hazırlanmış, Lâle Film stüdyosunda seslendirilmişitir )

Oyuncular: Kartal Tibet, Fatma Girik, Muhterem Nur, Sevgi Can, Reha Yurdakul, Altan Günbay, Handan Adalı, Nezihe Güler, Aynur Akarsu, Faik Coşkun, Sabahat Işık, Yıldız Özbilgiç, Behçet Nacar, Yusuf Küçüköner, Kudret Karadağ, Zeki Sezer, İhsan Bayraktar, Yaşar Şener, Şükrü Budak

Konu: Milyoner Alemdar ailesinin oğlu olan Kemal (K,Tibet), bir modaevinde terzi olarak çalışan Nevin (F,Girik) adlı fakir bir kızı sevmiştir. Evlenmeye karar verdiklerinde Kemal'in babası Osman bey (R.Yurdakul) buna karşı çıkar. Kemal evini terk eder ve evlilik hazırlıklarına girişirler. Bir gün evine elbise götürdüğü şarııcı Leyla'nın (A.Akarsu) yanında gazinocu Eşref (A.Günbay) ile tanışan Nevin, bu adamın baskılı şarkıcı olma teklifleri ile bunalmaya başlar. Kemal'in böyle bir olayı kabul etmeyeceği kesindir. Ayrıca Eşref, Nevin'in güzelliğinden de etkilenmiştir. iki sevgiliye bir oyun oynar. Kemal çalıştığı tersanede bir kaza geçirir. Bu Eşref'in bir oyunudur. Kemal ameliyat olmazsa ölecektir. Bunun için de büyük para gereklidir. Nevin çaresiz kalır ve sonunda Eşref'in şarkıcılık teklifini kabul eder. Kemal kurtulur ama Nevin'i sahnelerde görünce de yıkılır. Nevin sürekli Kemal'den kaçar.

Kemal onun kötü yola düştüğünü sanmaktadır. Doktor bütün gerçeği Kemal' e anlatır ama Nevin onu affetmez, Kemal bir trafik kazası sonucu ölür. Nevin de başına bütün bu işleri açan Eşref' i vurur. Kemal'in mezarı başında son kurşunu da kendisine sıkar. “Burçak Evren “İki Ünlü Kadın Fatma Girik”

* Senaryosunu Bülent Oran'ın yazdığı film tıpkı "Reyhan" gibi bol şarkılı ve şarkıcılı bir filmdir. Bir moda evinde terzi olarak çalışan Nevin'le zengin bir ailenin oğlu olan Kemal'in drama dönüşen aşkının hikayesidir. Nevin'le evleneceğini söylediği için ailesi tarafından reddedilen Kemal, zengin yaşamını bırakıp bir tersanede çalışmaya başlar. Nevin ise ünlü bir şarkıcının elbise provasını yapmaya gittiği bir gün orada karşılaştığı gazina sahibi Eşref tarafından türlü dalavere ile elde edilir. Film "Reyhan"daki gibi mutlu sonIa bitmez. Eşref tarafından sakat bırakıılan Kemal'in ameliyat parasını kendini Eşrefe veerek elde eden Nevin, filmin sonunda sevgilisinin mezarındaki toprağa "Sen bensiz öldün ama, ben sensiz yaşayamam" diye sarılır ve canına kıymadan önce Eşrefi öldürür. Böylece hem çalınan mutluluklarının, hem de hayatlarının Öcünü almış olur.


"Sevenler Ölmez"in senaryosu, Metin Erksan'ın "Acı Haayat"ıyla bazı benzerlikler gösterir. Örneğin, kuaförde çalışan manikürcü Nermin gibi, bir moda evinde çalışan terzi Nevin'in dramı da işi nedeniyle zengin insanların aralarında bulunmasıyla başlar. Nevin, ünlü şarkıcı Leyla Hanım'ın elbisesini prova etmeye gittiği gün gazino kralı Eşref’le tanışır ve sevdiği adam olan Kemal'den ayrılmak zorunda bırakılır. Hatta halta Nermin'in sevdiği fakir Mehmet ile, Nevin'in sevdiği zengin Kemal'in işi bile birbirine benzer. Her ikisi de tersanede çalışırlar. Her iki film de mutlu sonIa bitmez. "Acı Hayat"ın Mehmet'i Nermin'in ölümüne neden olurken, "Sevenler Ölmez"in Nevin'i Kemal'in ölümüne neden olur. "Sevenler Ölmez" için yönetmenin iddiasız bir çalışması diyebiliriz. Gerçi Metin Erksan iddiasız filmlerinde bile sıradan Yeşilçam filmlerinden farklı bir anlayışla çalışmış bir yönetmen olmaya özen göstermiştir. Onun ticari amaçla çektiği filmlerin kadrajları, kadrajda kullandığı detaylar ve ışık, bu sıradan eserlerin usta bir yönetmen elinden çıktığını belli eder düzeydedir. Sözgelimi "Sevenler Ölmez"de bazı dublaj ve devamlılık hataları vardır ama, bunlar yönetmenin kullandığı etkileyici planlar yüzünden pek fazla göze çarpmazlar. Metin Erksan bütün filmlerinde olduğu gibi bu filminde de estetik kaygılar taşıdığını belli eder. Kullandığı mekanları estetik kaygıları ölçüsünde değiştirmekten kaçınmaz. Örneğin Kemal'i hastane odasında yatarken gördüğümüz sahnelerde duvardaki büyük boy resimler gözümüze çarpar. Böylece yönetmen hastane odasının duvarlarına üç büyük tablo asarak gerçekleri değil de, Metin Erksan boyutunu yaratmıştır. “Birsen Altıner, “Metin Erksan Sineması” syf, 88” 



SEVEN NE YAPMAZ (1970)

Yönetmen: Orhan Aksoy
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Kamera: Mike Rafelyan
Yapım: Arzu Film / Ertem Eğilmez

Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Kartal Tibet, Metin Serezli, Münir Özkul, Ergun Köknar, Sami Hazinses, Zeynep Tedü, Esin Engin, Nubar Terziyan, Meltem Mete

Konu: Aristokrat ailenin güzel kızı Pola ile fakir besteci Hüber Gran’ın 1770 yılında Paris’te yaşadıkları aşkın romanı (Kerime Nadirsinemada iki yüzyıl sonrasının İstanbul’una uyarlanmış ikinci çevrim.

Fikret, askerliğini yeni bitirmiş bir müzisyen. Taşrada, eniştesinin yanında yaşıyor. Bando takımındaki Başgedikli Kazım Baba ve arkadaşlarından aldığı mektupla ‘hayalleri gerçekleşir’; “..Orkestrayı kurduk, seni bekliyoruz..” Eniştenin hastalıklı kızı Zeynep belli ki delikanlıyı çok seviyor. Ayrılık acısı, ilerde ölümüne neden olacaktır.

Kazım Baba ve arkadaşlarının Akıncılar Orkestrası çok güzel. Sivil yaşamda da çok sevdikleri askerliktekine benzer ve çok neşeli bir ilişkileri var. Fikret piyano, Kazım klarnet, Ergun trompet, Sami Hazinses kendisinden büyük bir kontrbas, Uğur Öner ve Kutlu Örge de bateri ve gitar çalıyorlar. Esin Engin ise solist.

Fellik fellik iş aramakla geçen günler. Fikret’in Sevda ile tanışması gergin başlayıp büyük bir aşkla sonuçlanıyor. Üzerine su sıçratan arabadaki güzel kızla o gün doğum günü için müzik yapacakları kız olarak tekrar karşılaşır. Armatörler kralı Osman, Sevda’nın sözlüsü. ‘Bu mutlu gün’ için verdiği hediye insana ‘yok daha neler’ dedirtiyor: ‘Bir gemi’. Ama pek anlaşamıyorlar. Osman dans etmek isteyince, genç kız, orkestranın o sırada çaldığı parçayı sevmediğini söylüyor. ...

Sonrasında Fikret, Osman’a yüzüğünü geri vermiş olan Sevda’yı babasından ister. Ferit Bey, kendisinden beklediğimiz gibi, onu aşağılayıp kovar. Gençler kaçmaya karar verirler. Fikret, Sevda’yı beklerken yine bir başkası, bu kez Eniştesi gelir. Tahmin edileceği gibi Zeynep ölüm döşeğinde ve ‘ille de onu görmek’ istiyor. Üstelik ‘hemen yola çıkmalıymışlar’. Delikanlının durumu açıklayan mektubu önce Osman’ın eline geçer.

Zeynep’in ‘gözlerini elleriyle kapatan’ kahramanımızı İstanbul’da başka bir darbe bekliyor: Sevda’nın düğünü. Tam içki ve sigara ile kendisini dağıtmışken, her zaman olduğu gibi Kazım Baba, Hızır gibi yetişir: “Toparla kendini evlat. Şimdi yeni bir işimiz ve yeni bir ümidimiz var. Arkadaşım hastalanınca bana devretti (burasını)..

Anlayacağın patron olduk..”

Filmin sonunda Osman ölür. Ağır Ceza’da hafifletici nedenler göz önüne alınınca sevgililer birbirine kavuşuyor. Romanın arka kapağında “..İki gencin uğradığı ihanet ve düşürüldüğü tuzakları büyük bir heyecan ve zevkle okuyacaksınız” denmiş (Murat Çelenligil – sinematürk Internet veri tabanı) 



SEN DE BİZDENSİN (1970)

Senaryo ve Yönetmen: Natuk Baytan
Kamera: Paşa Gündoğdu
Yapım: Saba Prodüksiyon / İ. Necil Ozon

Oyuncular: Tanju Korel, Sevgi Can, Melek Görgün, Tufan Giray, Baki Tamer, Mahmure Handan, Özdemir Akın


Konu: Çalınan bir evrağın takibi nedeniyle görevlendirilen bir dedektifin aşk ve macera öyküsü. 

SELAHATTİN EYYUBİ (1970)

Yönetmen: Süreyya Duru
Senaryo: Bülent Oran
Foto Direktörü: Orhan Kapkı
Yapım: Akün Film / İrfan Ünal

Sanat Yönetmeni: Sohban Koloğlu, Işık Şefi: Halit Çapan, Kamera Asdistanı: Ferhan Nurtan, Asistan Rejisörler: Zeki Ökten, Tolgar Sipal, Prodüksiyon Amiri: İbrahim Seven, Prod. Yardımcısı: Fevzi Barlas, Set Ekibi: Kahraman Kongar, Baki Pınar, Necati Şimşek, Metin Işık, Ar Direktör: Sohban Koloğlu, Kostümler: Niyazi Er, Sesleri Alan: Necip Sarıcıoğlu, Senkron-Montaj: Manasi Filmeridis, Labortauar Şefi: Hikmet Korucu, Negatif Montaj: Hüsam Üren, Renk Uzmanı: Turgut Ören, (Lale Film Stüdyosunda seslendirilmiş. Ören film stüdyosunda hazırlanmıştır.)

Oynayanlar: Cüneyt Arkın Selahattin Eyyubi), Orhan Günşıray (Aslan Yürekli Richard), Ketayun (Prenses Edith), Reşit Çıldam (Sir Thomas), Cihangir Gaffari (Sovalye Leopold), Ayton Sert, Arap Celal (Zindancı), Leman Öztürk, Niyazi Er, Zeki Alpan, Lütfü Engin


KONU: Filmde Haçlıların gaddarlığını anlatarak, Haçlı seferlerinin Kudüs’ü kurtarmak için değil de ortalığı talan etmek için yapıldığı anlatılıyor. Abartılı olmakla beraber basitleştirilen yorumlar doğrudur. Ne var ki sonrası Cüneyt Arkın’ın kaftanına göre biçilmiş bir filmdir. Bol arşiv malzemesi kullanılıyor bu filmde. Papa’yı oynayan ak sakallı figüranın başında bir kardinal şapkası bulunuyor. Bu ara Selahattin Eyyubi, Haçlılara şarap satıyor, fırlatılan mızrakları havada kapıyor, atlıyor ve zıplıyor ve Aslan Yürekli Richard’ın (Orhan Günşıray) yanına hekim olarak giriyor, Prenses Edith’e (Ketayyum) gönlünü kaptırıyor, tutuklanıyor, kalede zindana atılıyor. Kral Richard’ı düelloda yeniyor, Yani kısaca Cüneyt Arkın Eyyubi olmayıp, Eyyubi Arkın’laşıyor. 



SANA ALLAH ACISIN “Çeko” (1970)

Yönetmen Birsen Kaya
Senaryo: Şahin Koçak
Kamera: Suat Kapkı
Yapım: Şahin Film / Şahin Koçak

Oyuncular: Yılmaz Köksal, Ülkü Özen, Nihat Ziyalan, Hasan Ceylan, Hakkı Kıvanç, Yıldız Ateş, İhsan Gedik, Abidin Görsev, Suphi Özkaya


Konu: Dolaştığı köylerde çeşitli maceralar yaşayan bir adamın yaşantısı. 

SAADET ŞEHRİ (1970)

Yönetmen: Türker İnanoğlu
Senaryo: Fuat Özlüer
Görüntü Yönetmeni: Çetin Gürtop
Yapım: Erler Film Türker İnanoğlu

Oyuncular: Filiz Akın, Emin Alpaslan, Hulusi Kentmen, Necdet Tosun


Konu: İran'da geçen bir aşk ve macera öyküsü. 

SAADET GÜNEŞİ (1970)

Yönetmen: Nejat Saydam
Senaryo Bülent Oran Muazzez Tahsin Berkant’ın romanından uyarlama.” Fotoğraf Direktörü: Melih Sertesen
Yapım: Acar Film/Murat Köseoğlu

Işık Şefi: Cengiz Arlı, Işık Yardımcısı : Himmet Kurgun, Prodüksiyon Amiri: Ahmet Ateş, Yardımcıları: Nurettin Algül, Muzaffer Canizci, Ar Direktör: Semih Sezerli, Reji Asistanı: Namık Karakılıç, Feyza Ulukan, Dekorlar: Bilal Uysal, Mustafa Acar, Stüdyo Teknisyenleri: Recai Karataş, Arif Özalp, Nevzat Dişiaçık, Altan Sertesen, Sadettin Özmutlu, Bedirhan Koç, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Bican Avşar, İsmail Karataş, Montaj: Özdemir Arıtan, Besteler: Teoman Alpay, Şarkılar: Belkıs Özener, Prodüksiyon Amiri: Sedat Demir, Kamera: Tangör Toydemir

Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Murat Soydan, Avni Dilligil, Gülistan Güzey, Yalçın Gülhan, Müşerref Çapın, Renan Fosforğlu, Yaşar Şener, Muammer Gözalan, Birtane Desanto


Konu: Terzilik ve mankenlik okulunda yatılı okuyan ve haylaz bir öğrenci olan Semra herkesi çileden çıkaran yaramazlıklarıyla ünlüdür. Okulun doktoru olan Faruk Bey çok yakışıklıdır ve okulun bütün kızları ona aşıktır. Semra Faruk Beyin dikkatini çekmek isterken hastalanır fakat bir yandan da utanmaktadır ancak Faruk Bey de Semra’ya karşı ilgi duymaya başlar. 



RET KİD (1970)

Senaryo ve Yönetmen: Aram Gülyüz 
“Goscinny ve Morris’in Lucky Luck/ Red Kit çizgi romanından ”
Görüntü Yönetmeni: Nedim Akanlar
Yapım : Metro Film / Aram Gülyüz

Oynayanlar: İzzet Günay, Gülgün Erdem, Kamuran Akkor, Hasan Ceylan, Refik Üfler, Behçet Nacar, Cango, Necdet Kökeş, Nubar Kamçılı, Kamer Sadık, Şahin Kızıltaş, Hakkı Kurt


Konu: Red Kit'in Dalton Kardeşlerle olan mücadelesinin öyküsü. 

PÜSKÜLLÜ BELA (1970)

Resim yazısı ekle
Yönetmen: Çetin İnanç
Senaryo: Kâmil Erşahin
Kamera: Kaya Ererez
Yapım: Özleyiş Film/Nazmi Dilbaz

Oyuncular: Yılmaz Köksal, Feri Cansel, Erol Taş, Aynur Aydan, Hüseyin Zan, Yaşar Güçlü, Enver Dönmez, Çöl Ban, İhsan Gedik, Yaşar Kargacı, Lütfi Engin, Cenghiz Han


Konu: Büyük kentte tutunabilmek için mücadele eden bir gencin öyküsü. 

PİYADE OSMAN (1970)

Yönetmen: Yılmaz Güney
Senaryo: Aydın Engin
Operatör: Cengiz Batuhan
Yapım: İrfan Film/İrfan Atasoy

Işık Şefi: Şevket Yılmaz, Işık asst.: Ahmet Akın (Ender Işık Servisi), Ses Mühendisi: Necip Sarıcıoğlu, Prodüksiyon Amiri: Bekir Çetiner, (Lale Film Stüdyosunda hazırlanmıştır).

Oyuncular: Yılmaz Güney, Deniz Akar, Nihat Ziyalan, Danyal Topatan, Adnan Mersinli, Tijen Doray, Tarık Şimşek, Faruk Panter, Bekir Çetiner, Lütfi Engin, İhan Gedik, Tijen Dora, Lütfi Engin,

Konu: Askerliğini piyade eri olarak yapan Osman (Yılmaz Güney), bir gazetede çalışmaktadır. Görevi foto muhabirliğidir. Artist olmak isteyen kızların fotoğraflarını çeker, Gıda-lş sendikasının grevlerini takip eder. Birlikte çalıştığı ve sevgilisi olan Zeynep'le (Deniz Akar) başı derttedir. Zeynep, "İstanbul benden sorulur diyen Piyade Osman, Kulüp Kennedy'yi dağıttı" gibi asparagas, uydurma haberler yazarak sevgilisini zor durumlarda bırakır. Osman da belalısının bu çılgın isteklerine uyup, aslı astarı olmayan haberleri aynen gerçekleştirmek zorunda kalır. Polis sürekli peşindedir. Görüldüğü yerde silah araması yapılır.

Zeynep, Osman'dan bir istekte daha bulunur. Bu kez olay gerçektir. Polis muhabiri kız arkadaşı Beyhan (Tijen Doray), silah kaçakçılığı yapan çeteyi ortaya çıkardığından hayatı tehlikededir. Kaldığı otel, kaçakçıların patronu Arap Mustafa'nın (Nihat Ziyalan) adamları tarafından çevrilmiştir. Osman, kızı kurtarmak için aynı otelin üst katlarında bir oda tutar. Aşağı sarkarak balkondan kızın odasına girer, ama geç kalmıştır. Beyhan, kapısında nöbet tutan kaçakçılar tarafından kaçırılmıştır. Osman peşlerine düşse de yetişemez. Beyhan ıssız bir yerde, elleri ayaklan bir ağaca bağlanarak kurşuna dizilir. Son anda yetişen Osman, gizlendiği çalılıklar arasından katillerin fotoğraflarını çeker. Kaçakçılar durumu fark etmiştir. Osman arabasına atlayıp kaçar ve aralarında silahlı bir kovalamaca başlar. Osman bir hamama sığınır. İlginç bir hamam macerasından sonra Osman, filmleri vermek için Zeynep'le Atış Poligonu'nda buluşacaktır. Bu telefon konuşmasından buluşma yerini öğrenen kaçakçılar pusu kurup kızı kaçırırlar. Zeynep, götürüldüğü kireç ocağında bir direğe bağlanmıştır. Osman, çektiği filmleri patronları Arap Mustafa'ya teslim etmezse öldürülecektir. Osman, gizlice kireç ocağına gelir. Silahlar konuşur. Osman, bir yandan düşmanlarıyla çarpışırken bir yandan da kızın iplerini çözmeye çalışır. Kireç ocağı birbiri ardına çıkan patlamalarla büyük bir yangına dönüşürken Osman, Arap Mustafa'yı ve adamlarını tek tek vurur. Bu çatışmadan sağ çıkarken belalısı da kurtulur. “Agah Özgüç, “Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney”


► Filmin jeneriğinde ve bazı afişlerinde yönetmen olarak Şerif Gören adı geçer. Oysa filmi çeken Yılmaz Güney’dir. Filmin senaryosunu da Sadık Kurtuluş değil, gazeteci Aydın Engin yazmıştır. Bir kamera hatası nedeniyle film, iki kez çekilmiştir. (Agah Özgüç) 



PARALI ASKERLER (1970)

“Anadolu Zaferi” (1970)

Senaryo ve Yönetmen: Şinasi Özonuk
Kamera: Fevzi Eryılmaz, / Yılmaz Gürbüz
Yapım: Güner Film


Oyuncular: Engin Çağlar, Demir Karahan, Fatma Karanfil, Sami Ayanoğlu, Talât Gözbak, Nubar Terziyan, Natuk Baytan, Müfit Kiper, Reşit Çıldam, Doğan Tamer, Günay Güner, Aytekin Akkaya, Tarık Şimşek, İhsan Gedik, Gül Erlat, Abidin Görsev 

PAMUK PRENSES VE YEDİ CÜCELER (1970)


Yönetmen: Ertem Göreç
Senaryo: Hamdi Değirmencioğlu
Foto Direktörü Manasi Filmeridis
Müzik Direktörü Yıldırım Gürses
Yapım : Hisar Film / Özdemir Birsel

Ar Direktör : Güner Peyman, Kurgu: Sezai Elmaskaya, Işık Direktörü; Mazhar Eröz, Prodüksiyon Amiri: Arif Eriş, Asistan Rejisör: Yılmaz Korkut, Kameraman: Necdet Çotaloğlu, Renk Uzmanı: Turgut Ören, Montaj: Sezai Elmaskaya, Negatif Montaj: Hüsamettin Üren, Senkron: İhsan Yanık,

Oynayanlar: Zeynep Değirmencioğlu, Belgin Doruk, Salih Güney, Suna Selen, Hüseyin Baradan, Gülistan Güzey, Aydın Tezel, Ömercik, Ahmet Kostarika (Turgutlu), Bahri Özkan, Osman Han ve Yedi Cüceler : 1. Aydın Baboğlu (Keloğlan), 2. Nuri Turgut (Bilgin), 3. Mehmet Aşık (Öfkeli), 4. Tayyar Yıldız (Neşeli), 5. Ali Abbas Bayar (Uykucu), 6. Harun Atalay (Utangaç), 7. Ayhan Babaoğlu (Aksırık)

KONU: Bu öyküyü sanırım bilmeyen yoktur. Genede çok kısaca konuyu hatırlayalım. Çok uzaklarda bir Kral Kraliçe yaşar. Kraliçe doğum yaptıktan sonra ölür. Kral (Aydın Tezel) yeniden evlenir, üvey anne Pamuk Prensesi kıskanır. Onu celladına teslim eder ormana ölüme yollar. Fakat cellat bu güzelliğe kıyamaz, öldürmekten vazgeçer. Pamuk Prenses ormanda Yedi Cüceler’’in kulubesine sığınır. Yerini öğrenen Kötü Kraliçe Prensesi bulur, kılık
değiştir ve elma satıcısı olarak sunduğu zehirli elmadan Prenses ısırınca derin bir uykuya dalar. Tesadüfen oradan geçmekte olan bir Prens, prensesi öper, Pamuk Prenses tekrar hayat bulur. Kötüler cezalandırılır. Gökten üç elma düştü... Önce izninizle biri, bu sayfaları hazırlayan kişi olarak benim olsun, diğer ikisini de kavga etmeden sizler paylaşın...

ÖDÜL:
Antalya 8. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (1 – 10 Haziran 1971)
► En Başarılı 3. Film
► Suna Selen, En başarılı Yardımcı kadın oyuncu

Jüri Üyeleri: Selahattin Alakavuk, Nevzat Pesen, Melih Başar, Altan Demirkol, Ali Cemali, İlhan Filmer, Zeki Sözer, Erhan İmset, Selçuk Altan, Nedret Güvenç, Esat Özveren.



Amerikalı yönetmen David Hand ‘in (1900-1986) yönetiminde 1937 yılında çekilen “Snow White and the Seven Dwarfs” (Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler) isimli filmden uyarlama.




ÖP BENİ (1970)

Senaryo ve Yönetmen:Hulki Saner
Foto Direktörü: Mengü Yeğin
Yapım: Saner Film/Hulki Saner

Müzik Direktörü: Erol Büyükburç Set Amiri: Basri Büyükcan, Set Yardımcısı: Ekrem Ülgey, Işık Şefi: Recep Köseoğlu, Yardımcıları: Engin Dağdelen, Çetin Uzun, Prodüksiyon Amiri: Şerif Ablak, Prodüksiyon Asistanı: Kadir Akgün, Reji Asistanı: Erol Avcı, Kameraman: Ender Turgut, Sesleri Alan : Necip Sarıcıoğlu, Renk Uzmanları: Turgut Ören, Hikmet Kuyucu, Montaj: Aleko Alexandru, Senkron: Osman Koşkan, Negatif Montaj: Hüsam Üren, Asistan Rejisör: Oksal Pekmezoğlu, Şarkılar: Beste Erol Büyükburç, Söz: Hulki Saner, “Öp Beni”, “Ben Ettim, Sen Etme”, “Yalnızlık yarası”, “Aşk Denen Şey”, “Kölen Olayım” (Lale Film Stüdyosunda seslendirilmiş Saner Film Stüdyosu renkli laboratuarında hazırlanmıştır.)

Oyuncular: Erol Büyükburç, Esen Püsküllü, Fatma Karanfil, Yılmaz Köksal, Avni Dilligil, Mualla Sürer, Haluk Orçun, Niyazi Vanlı, Zeki Sezer, Mualla Sürer, Avni Dilligil,


Konu: "Erhan ve Metin çok iyi arkadaştırlar. Bu iki genç ve yakışıklı denizci çok da çapkındırlar. Çalıştıkları gemi tamir ve boya için kızağa çekilmiştir. Bu iki kafadarın da çok boş vakitleri olduğu için gezip eğlenmektedirler. Aslında ikisi de iki kız kardeşe aşıktırlar. Fakat çapkınlıktan da geri kalmazlar, bilhassa Erhan hayranı kızlara devamlı gemilerini gezdirmektedir. Sevgililerinin babaları geminin süvarisidir. Karısını kaybeden Süvari bey, iki kızı ile yaşamaktadır. Nermin Erhan’la, Nesrin Metin’le boş zamanlarında gezip dolaşmaktadır. İki kardeş karar vermişlerdir, artık çıktıkları çocukları birbirlerine tanıştıracaklardır, aynı pastanede buluşacakları gün gelir çatar. Fakat o gün babaları Süvari bey ateşlenmiştir. Onu bırakıp çıkamazlar. Birbirlerinden habersiz aynı pastanede karşılaşan Erhan’la Metin birbirlerine niye beklediklerini sorarlar ikisi de sevgilileriyle buluşacaklarını açıklamazlar. Abileri kızları deneme fikri verir. Bakalım ne kadar seviyorlardır. Bu Metin’le Erhan’ın aklına yatar ve iddiaya bile girerler. İş için İzmir’e gitmiş gibi yapacaklar ve birbirlerinin sevgililerini ayartmaya bakacaklardır. Süvari de zaten bir türlü denize inemeyen gemileri için söylenip durmaktadır. Bilmiyordur ki Erhan geminin en önemli parçasını çıkarıp saklamıştır. İşte şimdi fırsat çıkmıştır. Gemiye gidip parça alacaklardır. Ayrı, ayrı sevgililerini yolcu eden kızlar evde yine babalarıyla yaşamlarına devam ederler.Metin elinde bir buket çiçekle resim atölyesine gider Nermin’i bulur. Çalışmalarını övmeye başlar ve çiçekleri sunar. Ama bütün buketi suratına yer. Erhan pek keyiflidir. Sıra Erhan dadır. Parkta kitap okuyan Nesrin’i izlemekte olan Erhan iki delikanlının ona sarkıntılık için yanaşmakta olduğunu görür ve onları birer yumrukla yere serer. Nesrin’in bu kuvvetli genç dikkatini çekmiştir. Yanına oturmasına ses çıkartmaz. Erhan Onu müzik derslerinden tanıdığını, ne kadar güzel olduğunu söyler, durur. Metin resim atölyesine Nermin’e gider. Bir iki iltifattan sonra Nermin üzerinde çalıştığı tabloyu kafasına geçirir. İki arkadaş evlerinde sakladıkları çarkı ortaya çıkarıp gemiye dönmeye karar verirler. Erhan seyahatten dönüp Nermin’e evlenme teklif edeceğini hayal edip durmaktadır. Ama bu arada Erhan’ın ağabeyi iddiayı kazanmıştır. Paraları alır. Erhan Nesrin’in evine gideceğini duyan Metin de peşinden gitmiştir. Nesrin Erhan’ı gecelikle karşılar, yatak odasına çıkarır, Erhan her şeyi Metin’in de onu çok sevdiğini anlatır. Nesrin buna çok sevinmiştir. O sırada kapı çalar, Gelen Metin’dir. O da Nermin’e bir oyun oynadıklarını ve kız kardeşini çok sevdiğini anlatır. Yine kapı çalınır. Bu sefer gelen Süvaridir. İşler karışmıştır. Metin koşa, koşa yukarı kaçar. Nesrin ve Erhan’la karşılaşınca Nesrin çığlık atar. Süvari bu çığlığı duyar ve yukarı çıkar, küçük kızı ile Erhan’ı bir odada bulur. Kıyametleri koparır. İkisinin evlenmesi, namusunu temizlemesi lazımdır. Gençler hayır biz evlenemeyiz, diye bağrışmaktadırlar. Arkadan Nermin’in odasından da Metin çıkınca, sizlerin de evlenmesi lazım, bu ne rezalet!, diye bağırır ve polis çağırmaya gider. İşlerin bu kadar karışmasına şaşıran gençler gerçek sevgililerini alıp odalarına girerler, Süvari polisle gelmiştir. Gemi denize indirilir. Beybaba Süvari beyin elleri öpülür ve terfi ettirildiği için düğün masraflarını onun yapması istenir. Oradan da çifte nikah için nikah dairesine gidilir." 

ÖLÜNCEYE KADAR (1970)

Senaryo ve Yönetmen: Safa Önal 
“Esat Mahmut Karakurt’un aynı isimli romanından ”
Foto Direktörü: Nejat Okçugil
Müzik: Metin Bükey
Yapım: Er Film / Berker İnanoğlu

Montaj: Nevzat Dişiaçık, Senkron: Arif Özalp, Negatif Montaj: Osman Bilen, Laboratuar Şefi: Recai Karataş, Seslendiren: Tuncer Aydınoğlu, Kamera Asistanı: Tuncay Ural, Işık: Ender Işık Servisi, Prodüksiyon Amiri: Sadri Karan, Dublajı Yöneten: Sacide Keskin, Şarkı “Ölünceye Kadar” Beste: Avni Anıl, Söz: İ. Behlül Pektaş, Teknik Direktör: Samim Utku, (Acar Film Stüdyosu Renkli Laboratuarlarında hazırlanmıştır).

Oyuncular: Ayhan Işık (Bedri Nejat), Zuhal Aktan (Berrin), Arzu Okay (Nesrin), Hayal Sirer (Nimet), Salih Güney (İhsan), Yılmaz Gruda (Av. Ziya), Feridun Çölgeçen (Feridun Taner), Özen Tutucu (Seniha), Ayfer Temizsoy, Nevat Okçugil (Nazan), Mahmure Handan (Şaziment), Muammer Gözalan (Ağır ceza üyesi), Mustafa Yavuz, Faik Coşkun (Meyhaneci), Müşerref Çapın (Nimet), Özcan Özgür (Doktor), Mehmet Büyükgüngör (Nikah Memuru), Ali Demir (Polis)

Konu: Faik Coşkun’un pompalı ‘lüx’ lambasıyla aydınlatılan sahil meyhanesinde yürek sızlatan Keman Taksimi.

Nejat; “Deniz görünmeli evimizden. Bir de bahçesi olmalı. Geceleri o bahçede kayan bir yıldıza dileklerimizi fısıldamalıyız. Çocukluğumdan beri çalışarak, hayatla boğuşarak büyüdüm ben. Hayal kuracak vaktim olmadı. Sadece böyle bir evi, orada geçecek hayatı özlerdim. Yağmurlu gecelerde tramvay beklerken bu hayalle ısınırdım. Bunları unuttuğumu sanıyordum. Hayal yaşım geçti sanıyordum.”

Nesrin ; “Öyle bir evimiz var bizim. Seni oraya götüreceğim. Şehirden uzak. Denize yakın. Pencerelerde, kapılarda bekleyeceğim seni. Bütün bir günün yorgunluğuyla geleceksin. O yorgunluğunu da seveceğim. Günlerimiz, gecelerimiz sevgiyle dolacak. Hizmet edeceğim sana. Yemekte, sahilde, okurken, uyurken hep seni seyredeceğim .Bedri Nejat. ‘Ceza Hukuku Müderrisi’. Yazarın tüm kahramanları gibi Avrupa’da, Parlak siyah saçlarının şakaklarını örttüğü .” yerde beyazlar görünüyor Çok ciddi ve konuşurken kimsenin yüzüne bakmıyor. Kız kardeşi Berrin ve ev işlerine yardım eden Şaziment Kalfa’dan başka kimsesi yok. Derslerde Ceza Kanununun 423. maddesini anlatırken esip gürlüyor. Genç kızların ‘en mukaddes kıymeti’ konusunda çok hassas; “Mendil hırsızı telafisi kabil bir suç işlemiştir. Fakat öbürünü çalan..”

Sakınılan göze çöp batarmış. Evlenmek üzere olduğu Nimet’in iki yıl önce böyle bir şey yaşadığını öğrenince köpürür; “Lekeli bir kadınla evlenemem ben. Bu leke ile kirlenemem.” Berrin ise Nimet’i affetmesini istiyor.

Nejat ; “Başkasının koynunda bir sokak kadını gibi yatmış, tabiatın ancak kocaya bahşettiği en büyük kıymeti yabancı birine teslim etmiş. Nasıl affederim?”
Berrin ; “Onun karşısına hırsız gibi çıkan, tertemiz bir kızı yalanlarıyla mahveden erkek namussuz olmuyor da niçin zavallı kadınlara atılıyor bu kapkara leke?”
Nejat ; “Erkeğin, feda edilecek böyle üstün bir manevi değeri yoktur..”
Kardeşinin de aynı durumda, dahası Mühendis İhsan’dan iki aylık hamile olduğunu bir bilse. Delikanlı “Şirketin bir fabrika projesi için Avrupa’ya” gitmek(!) zorundaymış.

Nejat, aylar sonra o güzel deniz kenarında Nesrin’le beraber olduktan sonra “Böyle bir şey benim için en büyük ahlaksızlıktı. Böyle bir kadınla erkeğin düşmanıydım. Nimet’i affedebiliyorum şimdi. Bir genç kız bir an için kendinden geçebilirmiş. O kızın en yüce değerini alan erkek de bir haydut olmayabilirmiş” diyecektir.

Ama bu arada Nimet canına kıymış. ‘Müderris’ perişan. Savcı arkadaşı Ziya toparlanması için onu Yalova, Termal’deki Büyük Otel’e (romanda Büyükada’daki Marmara Oteli’ne) götürür. Tüm bu olanlardan sonra kadınlara karşı daha da mesafeli. Sarışın afet Seniha’nın ilgisinden söz eden arkadaşına “Kadın lafı açma bana” demişti. Ama kaderin önüne geçilmiyor.

Nesrin..Deri tüccarı merhum İsmail Bey’in kızı (Sf. 57). Romanın sonundaki mahkemede ise babasının adı Cavit olur (Sf. 208). 19 yaşında. ‘Orta tahsilini’, (romanı Esat Mahmut yazdığı için) kaçınılmaz bir şekilde Paris’te yapmış. Orman yolunda karşılaşırlar. Nejat hiç yüz vermiyor ama bu güzel kıza fazla direnemeyeceğini anlayabiliyoruz.

‘Nejat ‘hiçbir şeye yeniden başlamayacak kadar isteksiz’ ama Ziya başka türlü düşünüyor; “Bir gün bir başkasında aşkı da mutluluğu da bulacaksın nasıl olsa. Bu kız niçin Nesrin olmasın?”

Asıl kıyamet, Berrin, İhsan’ın Nesrin’le evlenmek üzere olduğunu anladığında kopuyor. Genç kız kaçarken bir kamyonun altında kalır. (Roman çok farklı. O gururlu ağabeyin fellik fellik kürtaj yapacak doktor araması çok ilginçti.) Sonrasında Nejat’ın hukuk falan düşünecek hali yok. İhsan’ı öldürür. 450. maddenin 4. fıkrası gereği ipe gidecekken Nesrin’in mahkemedeki konuşmasından sonra 7 yıl için İmralı’ya gönderilir. (Romanda ise açıklamada bulunan Bülent ve ceza 7 buçuk yıl.) (Murat Çelenligil – sinematürk veri tabanı) 

FİLMİ İZLE