Senaryo ve Yönetmen: Lütfi
Ömer Akad
Eser: Erol Keskin
Görüntü Yönetmeni: Cahit
Engin
Müzik: Nuray Demirci
Yapım: Hürrem Erman / Erman
Filmcilik ve Sinemacılık A.Ş.
Giysiler ve Çevre Düzeni: Erol
Keskin, Yardımcısı: Raşit Hazar, Yönetmen Yardımcıları: Nurettin
İrişen, Ahmet Vural, Görüntü Yardımcıları: Ferhat Bakır, Selçuk Turanlı,
Çekim Düzeni: Nejat Buvan, Yardımcılar: Necmettin Çobanoğlu,
Necmi Ataman, Bedri Uğur, Işıklar: Rıdvan Varol, Celal Şahin, Renk
Uzmanı: Turgut Ören, Zihniye Ören, Sesleri Alan: Yorgo İliadis,
Yapım Müdürü: Melih Işık, Kurgu: İsmail kalkan,
(Ören Film Stüdyosunda Hazırlanmış, Süper Fon’da
seslendirilmiştir.)
Oyuncular:
Hülya Koçyiğit, Serdar Gökhan, İhsan
Baysal, Tuncer Necmioğlu, Kamuran Usluer, Osman Alyanak, Kerem Yılmazer, Hasan
Ceylan, Nezihe Güler, Murat Tok, Turgut Savaş, Erdoğan seren, Sırrı Elitaş,
Yunus Yakışıklı, Turgut Savaş, Murat Tok,
NOT: Film Isparta Gönen Köyü ve civarında
çekilmiştir.
KONU : Aşkın Şamanist inançların etkilerini
hala taşıyan göçer Türkmenlerin yerleşme sorunlarıyla iç içe anlatıldığı
filmde, Selman Ali Gökçe Çlçek'e aşıktır. Ancak oba beyi Artuk oğlu Ahmet'de
Gökçe Çlçek'e göz koymuştur. Ne var ki kızın babası kızını oba beyinin oğluna
verir. Yüzyıllardır süren "baba sözü kılıçtan keskindir" davranışı
üstün gelir. Bunun üstüne Gökçe Çiçek'in akli dengesi bozulur. Zaman içinde aba
beyinin ve yörüklerin toprak elde etmelerini engellemek isteyen Katırcıoğlunun
niyetini anlayan Selman Ali Katırcıoğlu ile mücadeleye girer. Sonuçta mutlu sona
ulaşılır. Siyasal ve ekonomik güç kazanmak uğruna çeşitli hilelerle sevenler
birblrlerinden ayrılmak ve acılar çekmek zorunda kalırlar. Kadın yine amaca
ulaşmak için bir araç olarak kullanılır. Gökçe Çiçek'in yüzyıllardır süren baba
sözünün mutlaklığına boyun eğmekten başka seçeneği yok Anadolu'nun hemen her
yerinde görülen ve gençlerin (özellikle kadınların) sevdiklerine ulaşmak için
kullandıkları her yanı bez parçaları ile kaplanmış dilek ağacıdır.
Film: Kemal Tahir'in Devlet Ana’sı ile Yılmaz
Öztuna'nın, Uzunçarşılı’nın daha eskilerden Peçevi'nin, Aşık Paşa'nın ve Ahmet
Cevdet'in eserleri ile düzgün paraleller izler. XIX. yüzyıl Osmanlısında devlet
arazileri, bedelini ödeyen beylerin eline geçmekte, ve bu geçiş ile beyler
arasında rekabet olmaktadır. Artukbeyliler ile Alakuşlar arasında da böyle bir
rekabet vardır.
Artukbeylilerden
Gökçe çiçek, Alakuşlardan Selman Ali ile birbirlerini severler ve söz verirler.
Artukbeyli Ahmet de Gökçe Çiçeği istemektedir. Selman Ali, Gökçe Çiçeğin
birlikte kaçma önerisini obada ki görevi (hayvanlarla tuz sevkiyatı, bunların
geçitlerde eşkiyadan korunması) nedeni ile kabul etmez ve Ahmet ile konuşup
Obasına tanınacak haklar karşılığında Gökçe Çiçekten vazgeçer. Bu bir kurban
ediliştir. Gökçe Çiçek bunu bilmediğinden Selman Ali’ye 'namert' diyerek
verdikleri sözü kendisinin tutacağını söyler. Obanın şaman ulusu olan Dedesi'ne
başvurur, bundan sonra yarı ermiş gibi dolaşmaya başlar, Bu ara Selman Ali'ye
ettiği lanet tutar, tuz kervan Selman Ali'nin ikazına, rağmen Ahmet tarafından
geçide sokulur ve deprem olurken yıkılan kayaların altında hayvanlar telef
olur. Selman Ali ve Ahmet köye dönmezler, öldü sanılırlar. Bu haber Oba beyinin
ölümüne neden olur, yerine karısı geçer. Bacı Bey olur. Katırcıoğlu kervanların
nakil işini Selman Ali yerine yüklenmek ister, Gökçe Çiçek karşı çıkar.
Katrcıoğlu Gökçe Çiçeğin deli olduğunu ileri sürer bu konuda bir ferman
çıkarttırır. . Ovanın da kendine satılması sözünü alır. Bu arada Selman Ali ile
Ahmet köye dönerler. Ahmet adı deliye çıkan Gökçe Çiçekten vazgeçer. Gökçe
Çiçek dilek ağacını yakar işini Katırcıoğlu’na kaptıran Selman Ali başka iş,
aramaya, bunun için yeni hayvanlar araştırtmaya başlar Katırcıoğlundan yüz
bulan eşkiya Kopuk Çoban, Gökçe Çiçeği kaçırdıktan sonra deli sanarak 'kurtarmalık'
alamayacağını sanır. Bozalak Çakıra bırakırsa da Selman Ali gelip kurtarır.
Katırcıoğlu Gökçe Çiçeği deli diye kapattırmak istemesine oba halkı karşı
çıkar, Selman Ali de nikahı altına aldığını söyler, Töreyi ileri sürer,
getirilecek fermanı tanımadığını açıklar. Hayvan tedarikinden dönen Selman
Ali'nin adamları Katırcıoğlu’nun adamları ile çatışırlar.
Katırcıoğlu
ölür. Dededen ruhsat alan Selman Ali kemane çalarak Gökçe Çiçeğin ruhsal
durumunu düzeltir. Birlikte yaylaya giderler.”Orhan Ünser, “Kelimelerden
Görüntüye” syf, 213 ”
“Gökçe Çiçek” Lütfi Akad sinemasının önemli
filmlerinden bir olma şansının hemen yanı başından geçen bir film. Konu,
tarihsel konumu açısından olsun, çağdaş uzantıları açısından olsun, ilginç ve
önemli. Ancak senaryoda önemli bir aksaklık, tarihsel gerçekçilik çizgisiyle
“Gökçe Çiçek”in sevgi öyküsünün ve kişiliğinin birbiriyle uyuşmaması Akad,
senaryosuyla olsun, anlatımıyla olsun, filmin bu çift yanlı gelişimini
dengeleyemiyor. Erol Keskin’in Kemal Tahir’den belirli izler taşıyan (örneğin
‘derviş’ motifi) öyküsünde, konuşmaların tipik Kemal Tahir üslubu taşıması, o
bölgenin gereçlerine uyar mı? Bu konuda kendimi yetkili saymıyor, ancak soru
işaretini koyuyorum.
Çok kötü
bir seslendirme ve felaket bir müziklendirme anlayışı, filmin birçok sahnesini
berbat ediyor. Bunun dışında Akad sineması, bu kez konunun gerektirdiği
atmosfer ve gerilimi yaratmada yetersiz kalıyor. Örneğin filmin iki dönüm
noktası olan iki sahne var. Birinde, yalnızca Gökçe Çiçek’in dönüp
geleceklerine inandığı Artukoğlu ve Selman Ali’nin bir akşam üstü sahiden
dönmeleri. Bu, aynım zamanda yörüklerin kurtuluşunun da habercisi olan önemli
sahne, sinema açısından başarısız. Aynı biçimde, Gökçe Çiçek’in “ermesini”
Tanrı’ya kavuşmasını simgeleyen o coşku bölümünde, Akad, Hülya Koçyiğit’le
sanki oryantal bir dans yaptırıyor. Bütün Bunlar, “Gökçe Çiçek”in başarısını
engelliyor doğallıkla. Ve yazık da oluyor, çünkü tarihimizin dönüm noktalarına
eğilmek gibi çok iyi bir niyeti yansıtan, dilek ağacı/eşya üzerindeki güneş, ay
motifleri/ iyi-kötü ruhları içerdiğine inanılan bebekler gibi öğelerle,
Anadolu’da Şamanizm’den kalma dinsel-kültürel kalıntıları da kullanan bu önemli
kou, aynı biçimde önemli bir film haline gelemeden kalıyor. (Atilla Dorsay
1973)
► Sinematek Derneğinin
yaptığı araştırmada 1973 yılının en iyi 10 filmi arasında yer almıştır.