Araştıran ve Derleyen: Yalçın ÖZGÜL 2024 Şubat ayı sonuna kadar Blog'a aktarılan film sayısı 7642 adet olmuştur. Film aktarımı devam ediyor.
28 Şubat 2018 Çarşamba
FATİH SULTAN’IN FERMANI “Kara Murat” (1973)
Yönetmen: Natuk Baytan
Senaryo: Erdoğan Tünaş, Fuat Özlüer
Eser: Rahmi Muratoğlu
Görüntü Yönetmeni: Çetin Gürtop
Sanat Yönetmeni: Sohban Koloğlu
Yapım: Erler Film / Türker İnanoğlu
Oyuncular:
Cüneyt Arkın (Kara Murat), Meral
Orhonsay, Bora Ayanoğlu (Fatih Sultan Mehmet), Melda Sözen, Kayhan Yıldızoğlu
(Papaz), Kenan Pars (Nikol), Erol Taş (Mihal), Güngör Bayrak (Prenses İren),
Kudret Karadağ, Feridun Çölgeçen (Majeste), Süheyl Eğriboz (Angelo), Arap Celal
(İmam), Necdet Tosun (Hamcı), İhsan Gedik, Oktar Durukan (Kabasakal), Atıf
Kaptan, Attila Ergün
KONU: Bizans prensesi İren, Osmanlı hükümdarı
Sultan 2.Mehmet’e (Bora Ayanoğlu) aşık olmuştur. Bizans hükümdarı,
Konstantinopolis’i (İstanbul) almaması koşuluyla kızını 2.Mehmet’e vermek
ister. Sultan Mehmet kabul etmez. Bizanslılar tarafından esir alınmak istenir.
Kara Murat (Cüneyt Arkın) yetişir ve Sultan’ı kurtarır. Bizanslılar’ın öfkesi
bu eyleme karşı Prens Nicol’ün (Kenan Pars) komutasında Türk köylerine ani
baskınlar ve halkı kılıçtan geçirme biçiminde gelişir. Bu baskınlardan birinde
Kara Murat’ın annesi de öldürülür ve Murat, ne pahasına olursa olsun öç almaya
yemin eder. 1453 yılında Sultan 2.Mehmet ve ordusu ki bu orduda Kara Murat da
savaşmaktadır. Bizans surlarına dayanır. İstanbul dört bir yandan kuşatılır.
Uzun süren kuşatma sonunda Ulubatlı Hasan Bizans surlarının tepesine Türk
Bayrağını diker. Eşsiz bir zafer kazanan 2.Mehmet, ihtişam içinde muzaffer bir
komutan ve hükümdar olarak İstanbul’a girer ve ilk Cuma namazını Ayasofya‘da
kılar. Çağ değiştiren bu zafer 2.Mehmet’in adının başına “Fatih” isminin
eklenmesi sonucunu doğurur. Bu arada Prens Nicol, Fatih Sultan Mehmet’in
sevdiği prenses İren’i öldürür. İren’in kardeşi Helen ise Türkler’den nefret
etmektedir. Bu yüzden Nicol’den yana tavır alır ve onunla birlikte Midilli
Adası’na kaçar. Midilli sultanının oğlu kendilerine bir zarar vereceklerinden
korktuğu Nicol ve Helen’i öldürmek ister. Prenses İren’in ölümünden sonra
Fatih’in fermanı ile talihsiz prensesin intikamını almak için görevlendirilen
Kara Murat, Kosta adıyla sızdığı Midilli’de Helen’i ölümden kurtarır. Bizanslı
sultanın kızının hizmetinde çalışmaya başlayan Kara Murat, adadaki esirleri
gizlice kurtarır. Bu olay üzerine prens Nicol, Kosta diye tanınan Murat’tan
şüphelenir ve Kara Murat olduğunu anlayınca da yakalatıp idamdır. Bizanslı kumandan
Kabasakalidis Kara Murat’a yardım eder ve prenses Helen’i de yanına alıp kaçar.
Helen Kosta’nın aslında Türk, hem de Kara Murat olduğunu yolda onu yaralar. Tek
başına kaçarken Bizans askerlerine yakalanırsa da yine Kara Murat tarafından
kurtarılır. Böylece nefretle başlayan ilişki aşka dönüşür. Kara Murat İren’i ablası
Helen’in öldürdüğünü sanmaktadır. Sonra bunu yapanın Prens Nicol olduğunu
anlar. Peşlerinde olan Nicol, Kabasakalidis ve Helen’i yakalayıp işkence eder.
İmdada yine Kara Murat yetişir. Nicol’ü öldürür, Helen’i kurtarır ve Bizans
hazinesinin yerini bulur. Fatih’in fermanı ile istediği tüm görevleri yerine
getirmiş ve İren’in de intikamını almıştır.
EZO GELİN (1973)
Senaryo: Orhan Elmas
Foto Direktörü: Cahit
Engin
Müzikler: Abdullah
Nail Bayşu
Yapım: Uğur Film / Memduh Ün
Reji Asistanı: Sami
Güçlü, Kamera Asistanı: Ali Güven, Prodüksiyon Md: Adnan Uygur,
Yardımcıları: Sabri A. Kara, Erbil Demirbağ, İlyas Kürtün, Raif Öztürk,
Baki Soğukpınar, Laborantlar: Hikmet Kuyucu, Hayati Akbulut, Özkan
Sevinç, Montaj - Senkron: İsmail Kalkan, Negatif Montaj: Hüsam
Üren, Sesleri Alan: Necip Sarıcıoğlu, (Ören Film Stüdyosunda hazırlanmıştır, Lâle Film
Stüdyosunda seslendirilmiştir.)
Oyuncular:
Fatma Girik, Kadir İnanır, Suphi
Tekniker, Reha Yurdakul, İhsan Yüce, Yeşim Tan, Güzin Özipek, Hikmet Taşdemir,
Sami Hazinses, Tahsin Koray,
Konu: Demirci ustası Dinar (R. Yurdakul),
evlenme çağına gelmiş olan büyük oğlu Ali'ye (K. inanır), Kadir ağanın (İ.
Yüce) güzel kızı Ezo'yu (F. Girik) alır. Fakat Ezo gelinin peşinde köyün
zenginlerinden Uncuoğlu'da (H. Taşdemir) vardır. Muhalefetine rağmen Ali ile
Ezo'nun düğününe engel olamaz. Ali ve Ezo'nun mutlulukları Ali'nin askere
çağrılmasıyla bozulur. Çünkü Ali, Kore'ye gidecektir. Gidişinden kısa bir zaman
sonra Ali'nin ölüm haberi gelir. Bütün ailesi yas tutarken dul kalan Eza
gelinin talihsizliği devam etmektedir. Uncuoğlu fırsattan istifade Eza gelini
Dinar ustadan ister hem de yüklüce bir başlık parasına. Fakat Dinar usta Eza
gelinden çok memnundur ve karısı Elif (G. Özipek) ile aldığı kararla talihsiz
gelini Ali'nin küçük kardeşi Yusuf'a (S.Tekniker) nikahlar. Ezo da Ali de buna
karşı gelemezler Yusuf aslında Uncuoğlu'nun kız kardeşi Meryem'i (Y. Tan)
sevmektedir. Bu nedenle Ezo gelin ile karı koca olmazlar. Fakat Meryem bir süre
sonra canına kıyar. Uncuoğlu'da kaçakçılıktan hapse girer. Fakat Ali ölmemiştir
ve köye döner. Ali, kardeşi ile Ezo'nun durumunu öğrenince sevdiğinin kendisine
ihanet ettiğini düşünür. Köyü terk etmeye karar verir. Ezo gelin kendisine
inanmayan Ali için kendini asar. “Burçak Evren, “İki Ün’lü Kadın Fatma Girik ”
EVLAT ACISI (1973)
Senaryo ve Yönetmen: Hüsnü
Cantürk
Foto Direktörü: Sertaç
Karan
Besteler: Zeki Duygulu
Yapım: Kulüp Film / Hüsnü
Cantürk
Oyuncular:
Serdar Gökhan, Gül Tener, Suna Selen,
Kazım Kartal, Selahattin Ersoy, Özdemir Akın, Muammer Gözalan, Ahmet Karaca,
Meral Yağız
Konu: Uyuşturucu şebelkesinin peşine düşen bir
polisle, kör bir kızın öyküsü.
ELBET BİR GÜN BULUŞACAĞIZ (1973)
Senaryo ve Yönetmen: Ülkü Erakalın
Görüntü Yönetmeni: Hüseyin Şahin
Müzik Direktörü: Adnan Şenses
Yapım: Nur Plak/Erol Solak
Oyuncular: Adnan Şenses, Tennur Solak,
Önder Somer, Hülya Şengül, Gülistan Güzey, Altan Bozkurt, Müşerref Çapın,
Necdet Tosun, Hilmi Coşkun
DÜŞMAN (1973)
Senaryo ve Yönetmen: Muzaffer
Arslan
Foto Direktörü: Kenan
Kurt
Müzik Direktörü: Muzaffer
Özpınar
Yapım: Sine Film / Muzaffer
Arslan
Laboratuar Şefi: Recai
Karataş, Montaj: Özdemir Arıtan, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu,
Asistanları: Bican Avşar, İsmail Karataş, Teknik Ekip: Mustafa Eti,
Taner Erdemir, Bedri Uğur, Azmi Yıldız, Bakli Soğukpınar, Kamera Asistanı: Özer
Korkmazlar, Işık Direktörü: Kenan Eryılmaz, Jenerik: Yalçın Çetin,
Asistan Rejisör: Kenan Davutoğlu, (Acar Film Renkli laboratuarlarında
hazırlanmış)
Oyuncular:
Emel Sayın, Kartal Tibet, Seyyal Taner,
Süleyman Turan, Adnan Alkan, Muazzez Kurdoğlu, Aynur Aydan, Seyyal Taner, Erden
Alkan, Kayhan Yıldızoğlu, Refik Kemal Arduman, Tarık Şimşek, Doğan Bavli,
Dinçer Çekmez, Nikola Simokin,
Konu: 1943 yılında geçen olayda, Almanlar
İstanbul'da gizli casusluk örgütü kurarlar. Şarkıcı Helga'yı casusu olarak
İstanbul'a yollarlar. Helga Türk casusu binbaşıya aşık olur.
►
Almanlar, İstanbul'da bir gizli casusluk örgütü kurasıymışlar, Alman mı, Türk
mü olduğu bilinmeyen güzel şarkıcı Helga'yı casus olarak kullanasıymışlar,
Helga, Türk casusu binbaşı Murat'a aşık olasıymış, Murat ise görevi ile aşkı
arasında elbette görevini seçip, sevdiği , kadını başkasının kollarına atmaktan
çekinmeysiymiş... (Kusura bakılmasın, böyle bir filmancak böyle bir Türkçeyle
anlatılır;) Sine-Film sahibi ve yönetmeni, Muzaffer Arslan, yerli
filmciliğimizde egemen olan krize, kendince böyle çare bulmuş: Bir "Casusluk"
filmi yapıp, Emel Sayın'ı da ilk kez "Şarkıcı hanım" olmayacağı bir
filmde perdeye getirmek!. Doğrusu ya, Arslan filmini özenle çekmiş. Hele
cinayet bölümlerinde groteks etkileri kullanması, tabanca, el, ayak gibi
ayrıntıları çarpık merceklerle, seyircinin burnunun dibine kadar sokmasına
diyecek yok. Filmin Yalçın Çetin'e hazırlatılan jenerikleri de kusursuz. Ama,
acaba bay Arslan, aynı çabayı niye bir filmin belkemiğini oluşturan senaryo
için harcamamış, sorulabilir ... Film, zekâya hitap eden en ince bir entrikadan
yoksun, "Casusluk" deyince akla gelebilen her türlü durumu bir
antoloji bağlılığıyla birbiri ardına dizen bir safsata dizisi ... Hele,
Helga'nın namusunu kurtarıp Murat'a tüm saflığıyla dönmesi için, evlenmek
zorunda bırakıldığı Alman subayının erkekliğinden (!) yoksun biri olarak
sunulması buluşuna bayıldım. “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları”
DÜĞÜN (1973)
Görüntü Yönetmeni:Gani
Turanlı
Müzik: Metin Bükey
Yapımcı : Murat Akay -
Arif Özgüzel
Yapım : Erman Film / Hürrem
Erman
Oyuncular:
Hülya Koçyiğit, Ahmet Mekin, Hülya
Şengül, Kamuran Usluer, Erol Günaydın, Turgut Boralı, Altan Günbay, Günay
Güner, İlknur Yağız, Sırrı Elitaş,
KONU: Filmde, Urfa’dan İstanbul’un kenar
mahallelerinden birine göç etmiş altı kardeşten oluşan bir ailenin öyküsü
anlatılıyor. Üç erkek, üç kız kardeşten meydana gelen ailenin büyüğü olan Halil
(Kamuran Usluer), kardeşlerinin yaşama savaşının en büyük sorumluluğunu
taşıyor. Bir yandan, elden düşme giysiler satarak ve ikinci büyük kardeş
İbrahim’e (Erol Günaydın) mevsimine göre lahmacun, nohutlu pilav veya gazoz
sattırarak, işportacılıktan günlük ekmeğini çıkarırken, kız kardeşlerine de
hayırlı bir kısmet aramayı ihmal etmiyor. Halil’in yaşam mücadelesinin bilediği
pratik mantığa göre, bu evlilikler, aynı zamanda aileye gerekli iktisadi
katkıda bulundukları ölçüde olumlu karşılanabilir. Bu nedenle en küçük kız
kardeş Cemile’nin (İlknur Yağız) iyi bir başlık parası veren (on bin lira) bir
adama verilmesi, Halil için normaldir. Yeni kocası Cemile’ye harcadığı parayı,
kızı gece-gündüz el kapılarında hizmetçiliğe yollayarak çıkarmaya çalışsa bile...
Diğer
yandan, mahalle kasabının genç ortağı ile bağlantı kurarak evlenmeye karar
veren ikinci kız Habibe ( Hülya Şengül), Halil’e giysi ticaretinde yardımcı
olan ve başlık olarak da tam kırk bin lira öneren orta yaşlı dul bir zengin
tarafından istenince, Halil’in seçimi bellidir. .
“Düğün”, bütün bu açılardan
önemli ve ilginç bir film. Ancak filmin sonunun öykünün sonuçlanması için fazla
“işlevsel” olduğunu, biraz “yapıştırma” durduğunu belirtelim.. Gerçekten de,
son çıkışını yapmak için kız kardeşinin düğününü beklemesi de, o sırada
istenmeyen damadın (Atlan Günbay) bıçağıyla yaralanması da, diğer kız kardeşin
(Cemile) bilince erip ablasına katılmak için Habibe’nin düğününü fırsat bilmesi
de, dramatik bir son yaratmak için olayları biraz zorlamak gibi geldi bize.
“Düğün”ün yapısal bütünlük ve dramatik güç bakımından “Gelin” kadar başarılı
olmadığı da söylenebilir. Bu açıdan Lütfi Akad için “Irmak” ve “Gelin” den
sonra bir aşama değil bu... Ama artık önemli, çok önemli şeyler veren bir
yönetmenin olgunluk yapıtlarından biri. (Atilla Dorsay – 1973)
► 1970'Ii yıllar Türkiye'de
üretilen filmlerin içerik ve konuları bakımından farklılıklar gösterdiği
yıllardır. Özellikle 60'lı yılların sonuna doğru dünyada yaşanan politik
karşıtlıklar, mücadeleler sinemaya da yansır. Türkiye'deki politik hayhuyun,
kuru propaganda ve 'yiğit milliyetçi' ya da 'kahraman devrimci' filmlerinin
dışında kalan bazı yapımlar var ki, onlar bugün bile güncelliğini koruyor. Bu
filmlerin başında ise özellikle Lütfi Akad'ın "Gelin", "Düğün",
"Diyet" üçlemesi geliyor.
Bu
üçlemenin önemli özelliklerinden biri, haklılığı her filmde onanan, politik bir
taraf olarak pek eleştirilmeyen ve hatta kutsanan işçi sınıfının, özellikle
Türkiye koşullarında köyden büyük şehre göç edip işçileşen ya da işçilikten
esnaflığa geçiş yaparak bir nevi sınıf atlayan kırsal kökenli 'ailelerin'
ekonomik ve toplumsal ilişkilerinin de keskin bir eleştirisinin yapılmasıdır. Keskin
iyi-kötünün karşısında neden-sonuç ilişkisi son derece sağlam kurulmuş,
gerçekliği hayatla sınanmış, zaman zaman gazete sayfalarına aksetmiş insanların
hikayesidir bunlar.
Akad'ın üçlemesinin bir
başka özelliği, filmlerin merkezinde kadınların olmasıdır. Türkiye'de feminist
sinema öncesi melodram kalıplarına hiç yüz vermeden, sesini yükseltmeden,
kadının ezilmişliğini anlatır bu üçleme: özellikle "Gelin" ve
"Düğün". Filmlerin merkezinde kadının alınmasının nedeni sadece
dönemin en önemli kadın oyuncusu Hülya Koçyiğit'in üçlemedeki filmlerde yer
alması değil elbette.
Akad, bir yönüyle toplumsal
değişimde, kentleşme sürecinde kırsaldan gelen insanları anlatırken,
kapitalistleşme sürecindeki erkek egemen yapının yanında/karşısında ama genel
anlamıyla kadının şehirdeki duruşunu anlatır. İki kadın modeli vardır:
"Gelin"de taş kalpli, yaşlı kaynana vardır ama "Düğün"de
genç, anlayışlı, aileyi şefkatle ayakta tutmaya çalışan ve şehirdeki yaşama,
hatta göreli hıza ayak uydurmaya çalışan abla... Bu kadın modeli aynı zamanda
şehirdeki gelecek nesilleri temsil eder. "Düğün" bu yönüyle,
şehirdeki hayata ve kadının durumuna umutla bakabilen bir filmdir. Hülya
Koçyiğit'in canlandırdığı abla karakteri, bir yandan aileyi bir arada tutan
katalizör görevini görür, diğer yandan da 'yamyam!ığa' karşı direnişin alegorik
karşılığıdır.
Aslında,
üç filmin de birleştiği ortak alegorik anlatım tam anlamıyla 'yamyamlık'
üstünedir. Üçlemenin bu özelliği "Düğün" filminde daha da açık bir
şekilde ortaya çıkar. Çünkü ailenin erkekleri, sermaye elde etmek için, küçük
kız kardeşi istemediği biriyle evlendirme kararı alır ve bunun karşısında olan
tek kişi abladır. "Gelin" gereken paranın sermaye yapılması,
"Düğün"de küçük kızın sermaye elde etmek için satılması, şehirde
tutunmak, ayakta kalmak için insanların ailede en zayıf olanı yemesiyle
açıklanabilecek bir durumdur. "Düğün"deki kurbanlardan biri de seyyar
satıcılarla yapılan kavgada abisinin suçunu üstlenen en küçük erkek kardeştir.
Lütfi Akad bunları bilinçli bir şekilde hikayeye katmıştır. Akad, Alim Şerif
Onaran'la yaptığı röportajda bu durumu çok açık anlatır: "Bu kez
gelenlerin ne sermayeleri var, ne zenaatleri. Hiçbir şeyleri yok. Çırçıplak
geliyorlar. Anadan doğma bir çıplaklıkla geliyorlar. Altı kardeş, Urfalı ... Ve
bunlar orada tutunuyorlar. Örneklerini de gözlerimle gördüm. Seyyar satıcılık
yapıyorlar fakat tutunmak için birbirlerini de yemek zorundalar. Tutunmak için
birbirlerinin etini rahatlıkla yiyebiliyorlar." (Lüttfi Ö. Akad, Alim
Şerif Onaran, Afa Yayınları, Mart 1990, Sayfa: 164)
Üçlemenin diğer filmleriyle
karşılaştırıldığında bugün hala güncelliğini koruyan hikayeye "Düğün"
sahiptir. Bu yönüyle toplumdaki 'yamyamlığın' devam ettiğini söyleyebiliriz.
Kapitalizm öncesi toplumlara has bu durumun hem alegorik hem de farklı bir
gerçeklikle hayatta karşılığının devam etmesi elbette iç açıcı değil. Zaten,
sosyolojik bir arka planı olan üçlemenin, çözümleri uzun yıllara yayılacak
sorunlara parmak basması ve bu sorunların büyük bir kısmının çözüm beklemeye
devam etmesi sinemanın öngörüsünün (daha alanda olduğu gibi) pek dikkate
alınmadığına delalet. Ama Akad sinemasının estetik ön görüsü bugün sinemacılara
hem fazlasıyla esin kaynağı oluyor hem de bir kılavuz olma niteliği taşıyor.
Üçleme görsel ve kurgu
estetiğinin yanı sıra hikaye etmedeki minimalizmle de
önemli bir örnektir.
Nitekim, buradaki estetik yapı Lütfi Akad sinemasının uzun metrajdaki son
noktasıdır. Hem karakterler, hem hikaye, hem de kadrajların kııruluş biçimi
aynı şeye hizmet eder; minimal sinemanın yalın dilini oluşturmaya. Ama
üçlemenin görsel minimalizminde Gani Turanlı'nn büyük payı vardır. Bu görsel
mirası bugünün genç sinemacılarında görmek mümkün. Son olarak
"Düğün"ün oyuncu kadrosundaki başarıya değinmek gerekiyor. Üçlemedeki
çekirdek kadronun korunması, oyuncuların canlandırdığı karakterlerle oyuncular
arasında bir empati oluşturmuş. Özellikle Hüıya Koçyiğit'1e birlikte, Kamran
Usluer, Erol Günaydın, "Gelin"deki rolüyle Ali Şen, oyunculuk
kalitesiyle filmin çıtasını yükseltiyorlar. (Rıza Kıraç)
Ödül:
11. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj
Film Yarışması (1 – 10 Eylül 1974)
► Lütfi Akad “ En başarılı
Yönetmen”
Jüri Üyeleri: Dr. Alyanak, Recai Akçaoğlu,
Melih Başar, Atilla Dorsay, Berker İnanoğlu, Prof. Dr. Alim Şerif Onaran, M.
Tali Öngören, Sami Şekeroğlu, Semih Tuğrul.
►Sinematek
Derneğince yapılan araştırmada mevsimin en iyi filmleri içinde Birinci
seçilmiştir.
DUVAK “Zaloğlu” (1973)
Senaryo ve Yönetmen: Remzi Jöntürk
Kamera: Sertaç Karan
Yapım: Şahin Film / Şahin Koçak
Sesleri Alan: Necip Sarıcıoğlu, Yeni Stüdyo Renkli
laboratuarında hazırlanmış ve seslendirilmiştir
Oyuncular: Yılmaz Köksal, Ayfer
Başıbüyük, Yıldırım Gencer, Attila Ergün, Ali Ekdal, Danyal Topatan, Gökçe
Güven,
Konu: Evlenmelerine zalim bir baba tarafından
engellenince, dağlara çıkıp ölümde birleşen Zalo (Y.Köksal) ile bir genç kızın
öyküsü
DİRİLİŞ (1973)
Senaryo ve Yönetmen: Birol Işın
Kamera: Şener Işık
Yapım: Çukurova Film
Oyuncular: Ersan Pala, Ceyda Karahan,
Birol Işın, İzzet Aldemir, Necla Soylu
27 Şubat 2018 Salı
DiKiZ AYNASI (1973)
Yönetmen: Ülkü Erakalın
Senaryo: Bülent Oran
Kamera: Çetin Gürtop
Yapım: Karagöz Film / Fuat Soner
Oyuncular: Sadri Alışık, Sevda Ferdağ,
Nilüfer Koçyiğit, Mine Koşan, Ekrem Bora, Altan Bozkurt, Aliye Rona, Mürvet
Sim, İsmail Dümbülü, Mualla Sürer, Nubar Terziyan, Necdet Yakın, Hasan Ceylan
Konu: Çevresinde Artist Kadın diye tanınan şoför Kazım (Sadri
Alışık) yıllarca önce tutulduğu Leyla (Sevda Ferdağ) adlı bir kadını bir türlü
unutamaz. Onların aşkına mahalledeki herkes tanık olmuş, adeta bir efsane
halini almıştır. Kazım ise bu yarım kalmış, tamamlanmamış aşktan ancak alkolle
dostluk kurarak kurtulmak ister, ama içtikçe de bir türlü unutamaz. Bir gün
dikiz aynasından evinini penceresinden dışarı bakan çok güzel bir kıza rastlar.
Eski sevdası birdenbire canlanıp kızla pencere dostluğuna başlar ve onunla
randevulaşır. Ama kız randevusuna gelmeyerek Kazım'ı tüm mahallenin önünde
küçük düşürür. Kazım onuruyla oynayan kızın evine gider ve tüm nefretini yüzüne
söyler. Kızın randevuya gelmemesinin bir nedeni vardır. Çünkü felçlidir. Kazım
yaptığı hatayı anlayınca çok sevdiği ekmek teknesi olan emektar arabasını satıp
kızın iyileşmesine yardımcı olur. Bu arada arabasız kalan Kazım bir süre ünlü
sanatçı Mine Koşan'ın şoförlüğünü yapar. Onun da sevgisini ve dostluğunu
kazanır ve onun da yardımıyla kendisini terk etmeyecek gerçek sevgilisini bulur
DESTAN (1973)
Yönetmen: Çetin İnanç
Senaryo Kremal As
Foto Direktörü: Sertaç
Karan
Yapım: Ebru Film / Mehmet
Karahafız, Hasan Çakır, Çetin İnanç
Reji Asistanı: Engin Temizer, Kamera Asistanı: İzzet Akay, Renk Uzmanı: Turgut Ören, Zihniye Ören, Laboratuar: Hikmet Kuyucu, Hayati Akbulut, Sesleri Alan: Kunt Tulgar, Set Teknisyenleri: Mehmet Köz, Mehmet İnci, Hasan Demircan, Hikmet Sever, Prodüksiyon Amiri: Erol Deniz,
Reji Asistanı: Engin Temizer, Kamera Asistanı: İzzet Akay, Renk Uzmanı: Turgut Ören, Zihniye Ören, Laboratuar: Hikmet Kuyucu, Hayati Akbulut, Sesleri Alan: Kunt Tulgar, Set Teknisyenleri: Mehmet Köz, Mehmet İnci, Hasan Demircan, Hikmet Sever, Prodüksiyon Amiri: Erol Deniz,
Ören Film Renkli Laboratuarında hazırlanmış,
Kunt Film Stüdyosunda seslendirilmiştir
Oyuncular:
Yılmaz Köksal, Gül Tener, Kazım Kartal,
Atıf Kaptan, Danyal Topatan, Hasan Çakır, Çetin İnanç, Kudret Karadağ, Kemal
As, Arap Celal, Yılmaz Kurt, İbrahim Uğurlu, Niyazi Gökdere, Gülten Ceylan,
Arap Celali
Not: Film Niğde Aksaray, Ihlara vadisi ve
Niğde Aksaray Silme Köyü‘nde çekilmiştir
Konu: Bir halk kahramanlık
öyküsü
DERYA GÜLÜ (1973)
Senaryo ve Yönetmen: Nuri
Akıncı
Kamera: Mükremin Şumlu
Yapım: Sine-Tek Film / Nuri
Akıncı
Oyuncular:
Elif Ozangil, Cemil Can Bıçakçı, Anuşka,
Nazrit Burç, Savaş Ustay, Nevzat Güçlü, Ömer Özgül,
DERTLİ (1973)
Senaryo: Safa Önal
Kamera: Orhan Kapkı
Prodüksiyon: Sıtkı
Şumnulu
Yapım: Has Film / Hamit
Gürsoy,
Kurgu: Turgut İnangiray, Reji yardımcısı: Volkan Kayhan, Kamera Asistanı: Süha Kapkı,
Negatif Kurgu: Sezai Elmaskaya, Jenerik Tasarım: Refik Onubil,
Laboratuar: Selahattin Kaya, Hasan Örnek, Abdullah Akdeniz, Işık Şefi :
Atacan Boran, Ses Kayıt: Marko Buduris, Set Amiri: Kahraman
Kongür,
(Saner Film Stüdyolarında hazırlanmış, Yıldız
Film stüdyosunda seslendirilmiştir.)
Oyuncular: Sadri Alışık (Haşmet), Gönül Hancı
(Nalan), Melek Görgün (Nesrin), Suna Selen (Anne Şaziye), Ergun Köknar
(Fabrikatör Kadir Bey), Sedat Demir (Tahsin), Benan Öz. Mehmet Büyükgüngör
(Büro Amiri), Peri Han (Necla), Muammer Gözalan (Patron), Diler Saraç (Terzi
Macide), Yaşar Şener (Manav), İhsan Baysal (Taksi Şoförü), Arap Celal (Manav),
İlhan Hemşeri (Murat Efendi), Faik Coşkun (Meyhaneci), Naci Girgin. Mürüvvet
İşsever (Kumarbaz), Ali Demir (Kumarbaz), Mustafa Yavuz (Kapıcı), Mehmet Şen,
Ersan Barkın,
Konu: Bir şirkette memurluk yapan haşmet
karısı Suna, kızı Melek tarafından devamlı olarak aşağılanmaktadır. Çünki Suna
ve Melek’in gözü yüksektedir. Önce Melek bir zenginin metresi olur evi ter
keder, sonra karısı Suna da kendine genç bir aşık bulur. Yalnız kalan haşmet
teselliyi içkide ararken karşısına Gönül çıkar, bu haşmet için mutluluk
yoludur...Filmde erotik sahnelerin az da olsa bulunması bu filmin değerini
düşüremiyor.
DERT BENDE (1973)
Senaryo: Bülent Oran,
Muzaffer Arslan
Eser: Kerime Nadir
Foto Direktörü: Çetin
Tunca
Müzik Direktörü: Norayr
Demirci
Yapım: Sine Film/Muzaffer
Arslan,
Reji Asistanı: Nezih
Pınar: Kamera Asistanı: Uğur Döndür, Besteler: Orhan Gencebay,
Şarkılar: Kamuran Akkor (İstanbul Plâk), Müzik Kaydı: Stüdyo Hayri, Işık
Direktörü: Kenan Eryılmaz, Jenerik: Radar Reklam, Seslendiren: Tuncer
Aydınoğlu, Bican Avşar, Prodüksiyon Direktörü: Fethi Oğuz,
Prodüksiyon: Taner Erdemir, Mustafa Eti, (Acar Film Renkli laboratuarlarında hazırlanmış ve seslendirilmiştir.)
Konu: Romatik bir aşk filmi
Oyuncular:
Türkan Şoray, Murat Soydan, Meral Zeren,
Nihat Ziyalan, Ömercik, Muammer Gözalan, Esin Engin, Feridun Çölgeçen, Nezihe
Güler, Vedat Yıldırımbora, Norayr Demirci,
Konu: Küçük yaşlarda anne ve babasını kaybeden
iki kız kardeşin dramatik Öyküsü. Büyük kardeşin bir aşk ilişkisinden evlilik
dışı doğan çocuğunu, çocuğu olmayan kızkardeşine vermesi ve kendisini yalnız
teyze gibi göstermesi ile gelişen olaylar zinciri devam ede gitmekte.
DEBRELİ HASAN (1973)
Senaryo ve Yönetmen: Yunus
Yılmaz
Kamera: Fevzi Eryılmaz
Yapım: Burçay Film / Yaşar
Koçer
Oyuncular: Bilal İnci, Birsen Şen, Altın Ser,
Atıf Kaptan, Özdemir Taşkın, Yılmaz Kurt, Cuma Pamuk, Çiğdem Solmaz, Arzum Sel,
Tevfik Şen, Mustafa Özkaya, Hatdar Karaer
Not: Debreli Hasan, Drama'da yetişmiş.
Debreli namıyla mübadele öncesi donemde Drama-Serez-Sarisaban bölgelerinde
faaliyet göstermiş bir halk kahramanı eşkıyadır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)