Senaryo ve Yönetmen: Muzaffer
Arslan
Foto Direktörü: Kenan
Kurt
Müzik Direktörü: Muzaffer
Özpınar
Yapım: Sine Film / Muzaffer
Arslan
Laboratuar Şefi: Recai
Karataş, Montaj: Özdemir Arıtan, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu,
Asistanları: Bican Avşar, İsmail Karataş, Teknik Ekip: Mustafa Eti,
Taner Erdemir, Bedri Uğur, Azmi Yıldız, Bakli Soğukpınar, Kamera Asistanı: Özer
Korkmazlar, Işık Direktörü: Kenan Eryılmaz, Jenerik: Yalçın Çetin,
Asistan Rejisör: Kenan Davutoğlu, (Acar Film Renkli laboratuarlarında
hazırlanmış)
Oyuncular:
Emel Sayın, Kartal Tibet, Seyyal Taner,
Süleyman Turan, Adnan Alkan, Muazzez Kurdoğlu, Aynur Aydan, Seyyal Taner, Erden
Alkan, Kayhan Yıldızoğlu, Refik Kemal Arduman, Tarık Şimşek, Doğan Bavli,
Dinçer Çekmez, Nikola Simokin,
Konu: 1943 yılında geçen olayda, Almanlar
İstanbul'da gizli casusluk örgütü kurarlar. Şarkıcı Helga'yı casusu olarak
İstanbul'a yollarlar. Helga Türk casusu binbaşıya aşık olur.
►
Almanlar, İstanbul'da bir gizli casusluk örgütü kurasıymışlar, Alman mı, Türk
mü olduğu bilinmeyen güzel şarkıcı Helga'yı casus olarak kullanasıymışlar,
Helga, Türk casusu binbaşı Murat'a aşık olasıymış, Murat ise görevi ile aşkı
arasında elbette görevini seçip, sevdiği , kadını başkasının kollarına atmaktan
çekinmeysiymiş... (Kusura bakılmasın, böyle bir filmancak böyle bir Türkçeyle
anlatılır;) Sine-Film sahibi ve yönetmeni, Muzaffer Arslan, yerli
filmciliğimizde egemen olan krize, kendince böyle çare bulmuş: Bir "Casusluk"
filmi yapıp, Emel Sayın'ı da ilk kez "Şarkıcı hanım" olmayacağı bir
filmde perdeye getirmek!. Doğrusu ya, Arslan filmini özenle çekmiş. Hele
cinayet bölümlerinde groteks etkileri kullanması, tabanca, el, ayak gibi
ayrıntıları çarpık merceklerle, seyircinin burnunun dibine kadar sokmasına
diyecek yok. Filmin Yalçın Çetin'e hazırlatılan jenerikleri de kusursuz. Ama,
acaba bay Arslan, aynı çabayı niye bir filmin belkemiğini oluşturan senaryo
için harcamamış, sorulabilir ... Film, zekâya hitap eden en ince bir entrikadan
yoksun, "Casusluk" deyince akla gelebilen her türlü durumu bir
antoloji bağlılığıyla birbiri ardına dizen bir safsata dizisi ... Hele,
Helga'nın namusunu kurtarıp Murat'a tüm saflığıyla dönmesi için, evlenmek
zorunda bırakıldığı Alman subayının erkekliğinden (!) yoksun biri olarak
sunulması buluşuna bayıldım. “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder