Yönetmen: Ertem Göreç
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Kamera: Orhan Kapkı
Yapım: Sazer Film / Berker
İnanoğlu
Oyuncular:
Kadir İnanır (Gaddar), Selma Güneri
(Fatma), Hayati Hamzaoğlu (Bilal), Ali Şen (Kasap), Murat Erton (Ömer), Nubar
Terziyan (Kaptan), Mualla Sürer (Emin), İhsan Baysal (Hüsam), Mümtaz Ener (Okul
Müdürü), Renan Fosforoğlu (Bican), Ekrem Dümer (Nazif), Mustafa Yavuz (Namık),
Ali Ekdal (Çavuş), Hasan Ceylan, Faik Coşkun (kahveci), Zeki Aslan (Hacı Emin),
Müşerref Çapın, Diler Saraç
Konu: Küçük oğlunu büyütmek için şarkıcılık
yapan bir kadınla arkadaş olan bir balıkçının öyküsü.
* "Sahipsizler",
bir hayli ilgi çekici biçimde başlayan bir film. Boğazın Anadolu yakasında bir
köyde, bapisten yeni çıkan bir genç adamla, küçük oğlunu büyütmek için pavyonda
şarkı söyleyen bir kadının ilişkileri, çevrenin düşmanlığına karşın gelişiyor
...İki yalnız, mutsuz, feleğin sillesini yemiş insan, tam mutluluğu
birbirlerinde bulacaklarken çevre, kötüler, buna izin vermiyorlar ... Göreç'in
filmin iIk yarısında küçük insanları, onların sorunlarını, yaşamlarını verişi,
pİtoresk, renkli bir çevreyi perdede yansıtışı bir bayli başarılın,
inandırıcı... Ne yazık ki bu inandırıcılık sona dek sürmüyor. Film bir yerden
sonra kanlı-bıçaklı bir intikam kurdelâsı çizgisine getiriliyor ... Sonuç
olarak önemli bir film sayılmayacak olan "Sahipsizler"de, Göreç'in
düzgün anlatımı yanı sıra, Selma Günerl'nin oyunu da hatırlanabilir ... “Atilla
Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları”
►Rumeli Kavağı. Boğaz’ın
yukarısında sakin bir balıkçı köyü. Ömer, yıllar sonra sevdiği kıza
sokaklarındaki Berber Nazif Amca’yı, Bakkal Bican Efendi’yi anlatacak. Bir
kişiyi ‘amca’ demeden anması onun pek de iyi olmadığını düşündürdü. “Kasap
Celal’i daha ilk görüşümde sevmedim. İyileri anarken yüreğin sıcacık oluyor da
kötüleri ne yapsan atamıyorsun hatıralarından.”
Gaddar’ın gelişi ortalığı
hareketlendirir. Sonradan öğreneceğimiz bir nedenle Bilal ve Hüsam’ın
dayılarını öldürmüş. Üstçavuş, Kahve’de “Artık aranızdaki kavga bitsin. Kanı
kanla yıkamazlar, sönmüş ateşi körüklemezler” diye ‘tedbir’ almaya çalışıyor
ama iki kardeşteki ‘ateş’ kan dökülmeden sönecek gibi değil.
Okulların
yeni açıldığı günlerde köye bir ana oğul taşınır. Fatma ve Ömer de Gaddar gibi
kimsesiz. (Zorluklar, üçünü birbirlerine yaklaştıracaktır.) ‘Bekârı, dulu pek
sevmeyen’ Hacı Emin, nasıl olduysa evi onlara kiralamış. Fatma adı ‘Çağlar’
olan ‘Gül Saz’da şarkıcı. Birçok filmdekine benzer şekilde güzelliği başına
bela. Bilal, Celal ve Hüsam “Bu karı işliyor be… Burada namuslu poz atıp dışarıda
oynaşıyor… Olur mu be, bizim çöplükte otlayıp başka yerde yumurtlamak olur mu”
diyerek çoktan göz koymuşlar bile. Saz’dan dönüşü Gaddar’ın ‘lüx lambası’ ile
balığa çıktığı saatlere denk düşüyor. Tek amacı oğlunu okutabilmek. Paul
Mauriat’nın ‘Forever And Ever’ (1973/74) albümünden ‘Le Peintre Des Etoiles’
(1972) (Stelios Vlavianos / Cécile Aubry / Boris Bergman) ile uyuyan Ömer
annesinin kazağını sıkı sıkı tutuyordu. Kasap Celal “Bir kadın hem dul hem de
çok güzel olursa erkekler ona başka türlü bakarlar” sözleriyle şansını
denediğinde ağzının payını almıştı; “Sadece bakarlar Celal Efendi. Bakılan
kadın namusluysa onları görmez bile. Baktıklarıyla kalırlar.”
Gaddar’ın İskele’de teknesi,
Ömer’in okul masrafları için satacağı bir tarlası ve belki bunlardan da önemli
Kaptan ve Balıkçı Hasan Ceylan gibi arkadaşları var .
Hasta kuşu öldürdüğü için
Ömer’le ilişkisi gergin başlıyor. Sonradan bir kuş armağan edecek ve ‘hep iyi
şeyler öğretecektir’. Kasap Celal genç kadından vazgeçmemiş. ‘Meyhaneci
Sırdaşım’ (1967) (Orhan Gencebay) şarkısını dinlediğimiz ‘Gül Saz’da ‘dost
oturmalarını’ istediğinde yanıt bu kez bir tokat olur. Sonrasında dükkânı bir
dedikodu fırtınası gibi. Esnaf kadınları, biraz kıskançlık biraz da kocalarının
etkisiyle Ömer’i okuldan, aileyi evden attırmaya çalışıyorlar.
Bir gün
yine Saz’da genç kadını Bilal, Hüsam ve Celal’in saldırısından korur. Artık
oralarda çalışmamalıymış. Hayatı zorlukla geçen Fatma, kimsenin kimseye
karşılıksız ekmek vermediğini, verse bile ‘etini istediklerini’ çok iyi biliyor.
“Ne verirlerse fazlasını isterler.” Gaddar’ın böyle olmadığını kısa zamanda
anlaşılır Haliç’te, delikanlının sırrını öğreniyoruz; “Ömer’in yaşındaydım bir
zamanlar. Babam ölmüş üvey anamın eline kalmıştım. Kadın oynaşırmış meğer.
Rahat oynaşsın diye bana para verir ‘şeker al’ derdi. Şeker yerken, küçüğünden
büyüğüne herkes alay ederdi benle. Bin yıl yaşasam o acı silinmez içimden. Tam
Ömer’in yaşındaydım analığımla dostunu bıçakladığım zaman. Bir elimde bıçak bir
elimde halâ şeker vardı. Fatma, en olmadık zamanda, Gaddar gelinlik almak için
şehre gittiğinde saldırıya uğrar. Hüsam ve Bilal’den sonra Celal de sıradaymış.
Talihsiz kadın uçurumdan atlıyor. Gaddar’ın kendi yaşamını da yitireceği
intikamı acımasız. Yazan: Murat Çelenligil – sinematürk internet veri tabanı)