Powered By Blogger

5 Nisan 2018 Perşembe

KAFES (1976)



Senaryo ve Yönetmen: Yücel Uçanoğlu
Foto Direktörü Dinçer Önal
Yapım: Gaye Film/Erdoğan Tilav

Gaye Film Işık Servisi, Şef: İlyas Akarsu,
Oyuncular: Ünsal Emre, Aynur Akarsu, Alev Altın, Tevhit Bilge

Konu: Tamirhane de çalışan Ali, güzel üşterisi Alev İle İlişkiye girer ancak Alev'in kocası ikisini sevişirlerken basar. Kavga çıkar ve Ali adamı öldürür. Kavga sırasında Alev ise, polisi arar ve Ali’nin adını polise verir. Adam da son bir hamle de Alevi öldürür. Bunun üzerine Ali kaçmaya başlar.

► Araba tamircisi Ali (Ünsal Emre) Alev Altın'ın arabasını tamir etmiş. Şimdi yol-dalar, kadını evine bırakacak. Fakat Alev yakışıklı tamircisine evde kahve ikram etmek istiyor. Tahmin ettiğiniz gibi Alev, Ali'yi yatağa atıyor. Tamam her şey olabilir, bir cahillik etmiş olabilirsin ama temkinli olmakta fayda var. Evin kapısını niye kitlemezsin be kadın. Tak kocası geliyor. Tabancayı çekiyor ve Alev'i öldürüyor. Burada itirazım var. Siz koca olsanız önce adamı mı, yoksa karınızı mı öldürürsünüz? "Vay kahpe kadın…. " dedikten sonra .. " Sen de kimsin ulan lavuk, ne işin var burada?" Falan gibi saçmalarsın ... Önce adamı vurursun. Bi de haklı sebeplerden dolayı mahkemede savcıya "cinnet geçirdim ne yaptığımı bilmiyordum" dersin, yırtar-sın. Neyse biz dönelim filme. Kıskanç koca ilk kurşunu karısına harcadığından Ünsal yırtıyor ve savunmaya geçiyor. Itişirlerken kıskanç koca kafasını bir yere vurup ölüyor ... Polisler geliyor eve, kadı-nı hastaneye falan kaldırmıyorlar . Oysa kadın hala yaşamakta, son nefesinde polis ifade alıyor. Kadın da "Tamirci Ali" diyor. Ve "Ah" sesi. Ben Ali'-nin yerinde olsam kaçmazdım

 Alev'i öldüren kocası ... Diğeri de düştü kafasını vurdu öldü. Yine yırtarsın abi. İyi bir avukat. Ama siz siz olun özellikle evli kadınların evine gitmeyin. En iyisi tarafsız sahadır (otel). Tamirci Ali cinayetten arandığı için ormanda koşmakta ... Hiç cinayet işleyen adam ormanda koşar mı? Neyse ...

Şimdi başka bir evdeyiz Yeşilçam'ın en sempatik aktörlerinden Özcan Özgür bir kadının memelerini emiyor. Sevişme sahnesi bu aslında .... Belli ki akşamdan kalmış kadını öpüp duruyor ... Haa, kadının göğüsleri de çok güzel. Bu sevişme sahnesinden sonra arabasıyla ormandan geçerken araba bozuluyor ... Eeee, tabii ormanda .. bizim tamirci aranan katil var ya. Hemen imdada yetişiyor. Ünsal motoru incelerken Özcan arabadaki gazeteden haberi okuyor ve tanıyor Ünsal'ı. Ama gayet soğukkanlı. "Sizi bırakayım" diyor. Eve davet ediyor Ün-sal'ı. Evde de hoş bir karısı var, anadın mı? (Aynur Akarsu) 70'li yılların şuh kadın-larından biri ... Vamp yıldız, seks filmleri döneminde de soyundu. Bu filmde bile yaşı bir hayli var, soyunduğunda vücu-dunun o kadar da diri olmadığını görü-yoruz, ama seksi ve şuh bir kadındı.
Özcan, Ünsal'a silah çekiyor ve "Karımı öldürmeni istiyorum" diyor. Hayda, meğer eve bu yüzden çağırmış. Tabi burada saçma sapan diyaloglarla karısını niye öldürmek istediğini seyirciye ve Ünsal'a açıklıyor. Karısının milyonları varmış ... Öldürüp mirasa konmak istiyormuş. "Nasılsa katilsin ikincisi ne fark eder" diyor. Ulan fark etmez mi herif idama gidecek. Neyse gereksiz konuşmalar devam etmekte. Ünsal direniyor "Hayır yapamam" falan ... (Bu arada seks filmlerinin konuya, niye ihtiyaçları var anla-yamadığım şey bu ... Bir ev tut habire birileri sevişsin dursun konu bu filmde en gereksiz şey.)

Dubleks evde üst katta karısı soyundu ve geceliğini giymiş yatakta yatmakta, seksi pozlarda radyoyu açıyor, aniden haberler başlıyor. Spiker cinayeti birinci haber olarak veriyor. Ve Ünsal'ın eşkalini ayrıntılı olarak açıklıyor. Kadın korkuya kapılıyor. Ünsal tabancayı alıp üst kata çıkıyor. Yatak adasının kapısını açıp kadınla karşılaşıyor ama ateş edemiyor ... Havaya sıkıyor kurşunu ...

Alt katta Özcan polisi arayıp cinayeti bildiriyor .. Ünsal'a arabanın anahtarlarını verip kaçmasını söylüyor. Oysa karısı ölmedi ... Ölmemiş karısıyla karşılaşınca kendi öldürmek istiyor .. Ama karısı onu öldürüyor Şimdi karısı Aynur da kaçak, o da ormanda kaçıyor. İki kaçak bir kulübeye sığınıyorlar, kulübedeki adam da eroin satıcısıymış meğer, şimdi herkes kanun dışı.
Kulübedeki ilk gece Aynur kabus görüyor ... Bir kafeste (Filmin adı da Kafes) çırılçıplak tutsak ... Yani (ne bileyim ya)? Sonra kulübede sevişiyorlar. Evet sevişiyorlar gibi yapıyorlar ama yine de sevişiyorlar çünkü ... ikisi de çıplak, en azından çıplak tenleri birbirine değiyor .. Bir temas söz konusu. Aynur yatıyor altta, Ünsal bacaklarının arasında, hadi bir hile yaptılar diyelim, tehlikeli yerlere bir örtü kondu, yani arada bir örtü var ama yine de bir temas var. Eliyle bacaklarını okşuyor, dudakların-dan öpüyor, karnını, kalçalarının yanla-rını okşuyor. ikisi de etkilenebilirler bu sahneden, bunun kaçarı yok. Tamam odada reji grubu kamera falan var ama hiç fark etmez durumun kendisi bile heyecan verici ... Aslında hafif bir utanma duygusu bile hissedebilirler, çünkü izleniyorlar .. En azından birbirlerinden, çünkü gerçekte hiç de seviş-melerini gerektirecek bir durum yok. Aslında bu durumun kendisi baştan sonra seksi bir durum ... Organize edilmiş, mizansenleri belirlenmiş başka bir sevişme söz konusu. Ünsal'a empati yapıyorum ben etkilenebilirdim bu sevişme rolünden. Aynur Akarsu'ya yapamıyorum aynı empatiyi. .. Kısacası işin bir fantastik yönü var bana göre işi sonuna kadar götürmedikleri kesin ama bu yasaklı sınırlı sevişme bile fantazmi zorlayan bir şey ... Neyse biz filme dönelim yine ... Bizim iki kaçağın başı eroincilerle de derde girdikten sonra yurtdışına kaçmaya çalışırlarken tren istasyonunda polis tarafından öldürülüyorlar. “Osman Cav-cı, “Yanlış Anlaşılmış Filmler”

KADINLARA DAYANAMAM (1976)


Senaryo ve Yönetmen: Feridun Kete
Kamera: Ender Turgut
Yapım: Kımız Film/Feridun Kete, Ören Film

Sesleri Alan: Faruk Özan, Montaj, Senkron: Hikmet Kuyucu, Negatif Montaj: Barış Ören, Laboratuar; Hikmet Kuyucu (Şef), Abdurrahman Tepetam, Hüseyin Kuğu, Reji Asistanı: Yavuz Işıklar, Set Amiri: İsmail Çankaya, Kamera: Ertunç Şenkay, Işık Şefi: Rıdvan Varol, Teknik Direktör: Mehmet Bahadır

Oyuncular: Salih Kırmızı, Seher Şeniz, Yaprak Samuray, İhsan Gedik, İbrahim Uğurlu, Mine Eren, Ferhat Önal, Akif Kilman, Dündar Aydınlı, İbrahim Uğurlu, İhsan Özgenç, İhsan Bayraktar, Cesur Biçer, Ali Kartal, Şevket Velioğlu,

Konu: Maceracı çapkın bir gencin aşk öyküsü.

Not: Filmin Jeneriğinde değişiklik yapılarak, “Gizli Teşkilat” adı altında tekrar gösterime girmiştir.

KADIN ÇAPKIN OLUNCA (1976)


"PROFESYONEL"

Senaryo ve Yönetmen: Aram Gülyüz
Foto Direktörü: Abdullah Gürek
Yapım: Filmiş Prodüksiyon/Muhsin Rodop

Işıklar: Kahraman Kongur, Set Ekibi: Ekrem Sımroğlu, Sabit Cölet, Günay Kozbudak, Reji Asistanı: Ali Kıvırcık, Kamera Asistanı: Galp Kızılova, Prodüksiyon Amiri: Yücel Türkoğlu, Sesleri Alan: Rauf Tözüm, Negatif Montaj: Ali Berkan, Senkron: Mustafa Kent, Laboratuvar: Tümay Rızai, Renk Uzmanları: Hayati Akbulut, Hikmet Kuyucu, Dublajı İdare Eden: Zafer Önen, (Ar Film Stüdyosunda hazırlanmıştır )

Oyuncular: Feri Cansel, Ahmet Mekin, Oktay Erül, Yeşim Yükselen, Nevin Nuray, Ali Şen, Alev Altın, Gönül Eren, Erol Ertan, Yücel Tibet, Cemil Akacan, Necdet Kökeş,

Konu: Oktay futbola oldukça yetenekli bir gençtir. Okul müdürü bu durumu Oktay'ın dedesine iletir ve Oktay’ı profesyonel futbolcu yaparlar. Oldukça genç yaşta paraya ve şöhrete kavuşan Oktay’ın peşine hemen Futbolcu avcısı güzel kadınlart takılırlar.


KADER UTANSIN (1976)


Yönetmen: Yücel Uçanoğlu
Senaryo: Hüseyin Turan
Görüntü Yönetmeni: Salih Dikişçi
Yapım: Turgut Öcal/Aslan Film

Reji Yardımcısı: Baykal Kent, Kameraman: Ender Turgut, Laboratuvar Şefi: Sabahattin Hoşsöz, Ziya Uçak, Recep Çakmak, Ahmet Kuru, Ses Kayıt: Feridun Kınay, Prodüksiyon Amiri: İbrahim Öz, Set: Veli Özşahin, Ali Yelmen, Hüseyin Turan, (İpek Film Stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir )

Oyuncular : Tamer Yiğit, Tülin Kazan, Romina Terry, Yaşar Güçlü, Gönül Eren, Gülten Ceylan, Meral Deniz, Gündüz Akar, Aysel Gürel, İbrahim Kurt, Yılmaz Kurt, Mehmet Yağmur, İbrahim Uğurlu, Tevfik Şen, Kadir Kök, Zeki Sezer, Ahmet Karaca, Ali Demir, Giray Alpan, Nizam Ergüden, Hikmet Gül, Cihan Alp, Ayşen Selvi, Osman Han, Baykal Kent, Yasemmin Esmergül, Sıdıka Demir

Konu: Tamer bir tamircidir bir gün arabaları bozulan iki kadın gelir Tamer arabalarını tamir eder ve kadılardan birisi onunla gece ilişkiye girer giderken Tamer'i şehre çalıştıkları gazinoya davet ederler Tamer gider fakat şehre alışamaz

KADER TORBASI (1976)




Yönetmen: Yılmaz Duru
Senaryo: Sevim Tosunoğlu
Kamera: Muzaffer Turan
Yapım: Hayat Film/Şevki Tosunoğlu

Oyuncular: Yıldıray Çınar, Betül Aşçıoğlu, Pervin Par, Erol Taş, Baki Tamer, Canan Perver, Kazım Kartal, Doğan Tamer, Adnan Mersinli

Konu: Arazisini elinden almak isteyen bir ağayla, namuslu bir delikanlının öyküsü. Yıldıray Çınar kız kardeşine atılan iftiranın intikamını almakta için, Ali hapishaneden kacar. Kızkardeşini doktor raporuyla aklar ve sonra intikamını alır.

KADER RÜZGARI(1976)


Senaryo ve Yönetmen: Oğuz Gözen
Kamera: Mustafa Kuzu
Yapım: Çığ Film/Oğuz Gözen

Ses Mühendisi: Rauf Tözüm, Senkron: Cemal Çıkıntas, Negatif Montaj: Ali Berkan, Laboratuar Şefi: Hayati Akbulut, (Ar Film stüdyosunda hazırlanmıştır )

Oyuncular: Erol Büyükburç, Aysel Tanju, Sami Tunç, Turgut Özatay, Burçin Bozhan, Sema Öner, Gündüz Akar, Muazzez Arçay, Ali Demir, Okan Öner, Yılmaz Kurt

Konu: Meşhur bir şarkıcı ile tüm umutlarını yitirmiş kiralık bir kadının aşkı.

KADER BU (Avare) (1976)


Yönetmen: Çetin İnanç
Senaryo: Semih Servidal 
Kameraman: Dinçer Önal
Yapım: Gaye Film/Erdoğan Tilav

Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Laboratuar: Ziya Uçak, Ahmet Kuru, Recep Çakmak, Ses Mühendisi: Feri-dun Kınay, Negatif Montaj: Mustafa Karataş,
(İpek Film stüdyosunda hazırlanmış vre seslendirilmiştir )

Oyuncular: Yalçın Gülhan, Aysun Güven, Eşref Kolçak, Erol Taş, Birtane Güngör, Emel Aydan

Konu: Çocuklakları beraber geçip, yıllar sonra ise çeşitli olaylar nedeniyle karşı karşıya gelen bir delikanlı ile bir genç kızın aşk öyküsü.

________________________________

 1951 yılında senaryosunu Khwaja Ahmad Abbas’ın yazdığı ve Raj Kapoor’un hem oynadığı ve hem yönettiği Avare (Awara) filminden esinlenme. Filmde başlı-ca rolleri Raj Kapoor, Nargis ve Prithviraj Kapoor oynamışlardı. Film Amerika da (USA) 7 Nisan 1956 da gösterime girdi.


KADER BAĞLAYINCA (1976)



Yönetmen: Orhan Aksoy
Senaryo: Fuat Özlüer, Erdoğan Tünaş
Foto Direktörü: Çetin Gürtop
Yapım: Erler Film/Türker İnanoğlu, Sehbani
Türk İran Ortak Yapımı

Yönetmen yardımcısı: Samim Ut-ku, Kamera Asistanı: Hüseyin Karındoyuran, Danslar: Nadya,  Ömer, Tülay Karaca, Sanat Yönetmeni: Sohban Koloğlu, Teknik Yönetmen: Mehmet Bozkuş, Prodüksiyon Direktörü: Hüseyin Zan, Asistanı: Necati Şimşek, Set Amiri: Mehmet İnci, Sesleri Alan: Necip Sarıcıoğlu,
Oyuncular: Gülşen Bubikoğlu, Tarık Akan, Beyk İmanverdi, Elif Pektaş, Kadir Savun, Oktar Durukan, Turgut Özatay, Nubar Terziyan, Tevhid Bilge, Muammer Gözalan, Kudret Karadağ, Yusuf Sezer, Osman Han, Süheyl Eğriboz, Hakkı Kıvanç Bülent Avcı, Misafir Sanatçılar (Sesleriyle): Nükhet Duru, Hayko

Konu: Zeynep (Gülşen Bubikoğlu) ve Murat (Tarık Akan) aynı gazinoda çalışan, sık sık kavga eden iki sevgilidir. Zeynep çiçek satmakta , Murat ise fotoğraf çekmektedir. Bir gün gazinoya müşteri olarak gelen mafya babası Bekir (Bek İmamverdi) saldırıya uğrar ve Zeynep onun hayatını kurtarırken yaralanır. Bekir yaralanan Zeynep’i bırakmaz ve yanına alır. Zeynep Murat’ı kızdırmak için Bekir’le gider. Bir gün birlikte gazinoya eğlenmeye gelirler. Zeynep’in amacı Murat’ı kıskandırmak ve amacına ulaşır. Bir süre sonra Zeynep evine dönmek ister. Ama Bekir onu bırakmaz. Çünkü aşık olmuştur. Zeynep için büyük bir parti düzenler ve onu yatıyla mavi yolculuğa çıkartır. Murat gizlice yatta saklanmaktadır. Amacı, Zeynep’le konuşabilmektir. Bekir Zeynep’le evlenmek istediğini açıklar. Zeynep korkusundan sesini çıkaramaz, ça-resiz kabullenir. Ters davranışları yüzünden yattan atılan Murat ise gizlice geri gelir. Zeynep’le barışıp buluşmaya başlarlar. Bekir’in koruması Arif (Kadir Savun) iki sevgiliyi birlikte görünce Bekir’e anlatır ve kaçmalarını engeller. Zeynep’i de Bekir’in yanına götürür. Bekir’in Zeynep’ten vazgeçmeye hiç niyeti yoktur. Eğer kaçarlarsa ikisini de yaşatmayacağını söyler. Ama Zeynep’i canından çok seven Murat yata gelir ve genç kızı alır. Bekir tüm zalimliğine karşı Zeynep’e duyduğu büyük sevgi ve zaafından; hiçbir şey yapama-
manın çaresizliği ile gitmelerine izin verir. Arkalarından üzüntü ve gözyaşları ile bakakalır. Aşk bir daha galip gelmiştir..

KADIN HAMLET (1976)


"İntikam Meleği"

Senaryo ve Yönetmen: Metin Erksan “William Shakespeare’in “Hamlet” oyunundan alınmıştır. ”
Kameraman: Cahit Engin
Yapım:Uğur Film/Memduh Ün, Metin Erksan, Fatma Girik

Ast. Rejisör: Zafer Par, İbrahim Tabakoğlu, Müzik: Shostakovich, Timur Selçuk “Pireli Şarkı”, Söz: Orhan Veli Kanık, Işık: Ömer Ek-mekçi, Kamera Asistanı: Ali Güven, Teknisyenler: Hasan Tulgar, Faruk Aksoy, Kadir Yılmaz, Dursun Akyıldız, Asım Par, Montaj-Senkron: Süley-man Karakaya, Negatif Montaj: Mahmut Esklici, Kâzım Çakırman, Renk Uzmanı: Türker Vatan, Sesleri alan: Necip Sarıcıoğlu, Laoratuar: Hasan Örnek, Selahattin Kaya, Abdullah Akdeniz, İsmet Tomaçgil, (Yeni Stüdyoda Renklendirilmiştir)

Oyuncular: Fatma Girik, Sevda Ferdağ, Reha Yurdakul, Orçun Sonat, Ahmet Sezerel, Yavuz Selekman, Nevra Serezli, Yüksel Gözen, Ali Cağaloğlu, Ahmet Turgutlu, Ayla Oranlı, Senem Kayra, İhsan Gedik, Coşkun Göğen, Baki Tamer, Ekrem Gökkaya, Önder Güç, Senem kayra,

Konu: Metin Erksan televizyon için çektiği beş kısa hikayeden sonra "Kadın Hamlet" ile sinemada yeni bir çıkış yapmıştır. "Kadın Hamlet" Shakespeare'in "Hamlet"inden uyarlanan farkklı bir çalışmadır. Metin Erksan'ın bu filmi de bir tutkuyu anlatır. Hamlet, babasını öldürüp annesiyle evlenen amcasından öç almak ister ama, önce amcasına bu cinayeti itiraf ettirmek ister. Çiftlikteki insanlar geceleri Hamlet'in babasının hayaletini gördüğünü iddia eder. Bunun üzerine Hamlet babasının hayaletini beklemeye karar verir. Hayalet görünür ve kızına kendisini öldürenin amcası olduğunu söyler. Hamlet'ten cehennem ateşinde rahat yanabilmek için öcünü almasını ister. Hamlet babasının kanının hesabını kanla alacağına yemin eder. O günden sonra Hamlet gerçekleri öğrenmek için deli taklidi yapmaya başlar. Örneğin, açık bir alandaki iki karyoladan birinde üzerin de kırmızı bir gecelikle yatar. Tiyatrovari konuşmaları, tavırları etraftan deli saçması olarak algılanır ama, bir tek amca bu değişimin bir delilik belirtisi olamayacağını düşünür. Hamlet yine açık alan-da, olmayan bir orkestraya şeflik yapar, olmayan izleyicilerin alkışlarına karşılık verir. Filmin bu sahneleri gerçekten de çok gösterişlidir. Kendisini ziyarete gelen arkadaşları kafesin içindeki Hamlt’e bir tiyatro oynamayı önerir. Hamlet, arkadaşları ve üç tuluat oyuncusu babasının öldürülmesine benzer. "Fare Kapanı" adlı' oyunu sahneye koyarlar. Oyun amacına ulaşır, amca tutumuyla katil olduğunu belli eder ve Hamlet'i bir an önce tımarhaneye göndermenin, daha sonra da öldürmenin yollarını aramaya başlar.

► Erksan'ın hamleti cinsiyet değiştirir, çağdaş bir çevrenin içinde yaşar, pop şarkıları söyler. Ormanın içinde düşsel orkestralar yönetir ancak motivasyonları ve tregedyası klasik boyutlarını korur. Burada bizi fantastiğe iten ya da fantastik bir ortam yaratan ne Hamlet'in kadınlığı ne Ophelia'nın erkekliği, ne de katledilen kralın hayaletidir. Erksan gerçeküstü fantastiği daha çok Shakespeare'in metnini aşan olay ve durumlardır. Orkestrayı transa girmiş yöneten kadın Hamlet (Fatma Girik), saraydaki gösteriyi bir pop show'a dönüştüren, kadınlığını kullanan Hamlet gibi eklemeler ve yorum çeşitlemeleri filmin kendine özgü fantastiğini kuran unsurlardan sadece bazılarıdır.

► Metin Erksan’ın sinema-film senaryosunu yazdığı ve rejsini yatığı KDIN Hamlet adlı sinema filmi, iki ayrı sinema olan Türk Sinemasının içeriğine ve biçimine hiç benzemeyen bir filmdir. Dünya sineması içeriği ve biçimi içinde yapılmış olan benzersiz türde, tekil, eşi olmayan türde bir sinema filmidir.

Shekaspeare’nin Hamlet oyununda erkek olan Hamlet’in kişiliğini, Metin Erksan kendi yazdığı senaryoda kadın yapmıştır. Film, 1977 Uluslar arası Moskova Film Festivaline ve 1978 Los Angeles Uluslar arası Film Festivaline Türkiye hükümeti tarafından gönderilmiştir.

Amerikalı senaryo ve sinema yazarı Lester Cole fiki festivalde bu film için Variety dergisine şunları yazmıştır. “Kadın Hamlet” bu iki festivalin en güzel ve en orijinal, en sıra dışı, en eşsiz, en anlamlı en beğenilen tek filmidir.

► Filmin yapım şirketi Uğur Film olarak gösterilir ama, fillmin yapımcısı bu şirketin sahibi Memduh Ün değildir. Metin Erksan ve filmin kadın oyuncusu Fatma Girik, emeklerini koyarak bir film yapmak üzere anlaşırlar. Bu anlaşmaya göre fillmin işletmeciliğini Memduh Ün üstlenecektir. Film gösterime girdiği zaman Memduh Ün, koymuş olduğu parayı almak üzere "Kadın Hamlet"in işletmeciliğini yapar.

Film, gösterime girdiği zaman oldukça ilgi çekmiş, yönetmenin oluşturduğu estetik kaygı güden mekanlar, etkileyici plan ve çekimler bu filmi daha da gös-terişli hale getirmiştir. "Kadın Hamlet", Metin Erksan'ın Shakespeare'in Hamlel'inden yola çıkarak oluşturduğu farklı ve yeni bir yorum olarak kabul edilmelidir. Yönetmen bu filmde Hamlet’i dişileştirmiş ve eserin ana çizgisi olan Hamlet’in akılla delilik, zeka ile çılgınlık arasında gidip gelen kişiliğini delilik oyu-nuyla sergilemiştir. Ayrıca Shakespeare'in Hamlet'indeki kararsızlık, babasının öcünü almada gösterdiği yavaşlık ve isteksizlik Metin Erksan'ın kadın Hamlet'inde yoktur. Atilla Dorsay, Metin Erksan'ın Hamlet’iyle Shakespeare'in Hamlet’i arasındaki en önemli farkın bu olduğuna dikkat çeker:
Metin Erksan'ın Hamlet'ini değerlendir-meye geçmeden önce, yönetmeni böyle bir filmi çekmeye götüren nedenlerin ne olduğuna bakmak gerekiyor. Metin Erksan, bu filmi çekerken bir ama fantezi, ironi ya da parodi yapmak istemediğini, Shakespeare'in Hamlet'ini baştan sona bir kadının oynayabileceğini göstermek istediğini söylüyor: O günlerde bazı sinema ya-zarları, tarih boyunca Hamlet’i oynayan kadın oyuncular olduğunu yazdılar. Bunların en meşhuru Sarah Bernhard’ın oynadığıdır. Sarah Bernhardh, Hamlet’i erkek elbiseleri içinde oynar ve film baştan sona bir Hamlet filmi değildir. Filmde sadece Hamlet'in düello sahnesi vardır. Bununla birlikte 1920 yılında Asta Neilsen'in çekmiş olduğu 'Hamlet'in Esrarı' adlı bir film vardır. Bu film baştan sona bir Hamlet filmidir .

Shakespeare'in Hamlet piyesi değildir. 1881 yılında Amerikalı Edward Winning adlı bir yazarın yazdığı 'Hamlet'in Esrarı' adlı romanın filmidir. Edward Winning'in kitabında Hamlet'in babasının adı da Hamlet'tir. Hamlet'in babası Danimarka kralı Hamlet savaşa gider. Kraliçe Genrude Hamlet’e gebedir. Kral Hamlet'in savaşta öldüğü haberi gelir. Kraliçe doğum yapar ve bir kız çocuğu olur. Kraliçe ve ebe çocuğun kız olduğunu gizlerler ve böylece Hamlet, geleceğin yeni kralı olarak Danimarka halkına tanıtılır. Hamlet erkek olarak büyütülür. Asta Neilsen'in filmi bunun üzerine kuruludur. Orada da erkek elbiseleri içinde bir kadın vardır. Benim filmimde ise kadın elbiseleri içinde bir kadın var. 'Bir erkek olarak Hamlet'in yaptığını bir kadın yapamaz mı?' düşüncesinden yola çıkarak bu senaryoyu yazdım ve filmini çektim. Bu yüzden benim filmim şu dakikada da özgün bir film.

Metin Erksan, "Kadın Hamlet"i Shakespeare'in Hamlet'ine mümkün olduğu kadar bağlı kalarak çeker ama, filmde piyesin orijinal metnin dışında pek çok eklentiler vardır. Örneğin, Metin Erksan'm filminde katilin kim olduğu ilk kare de bellidir. Film, bir holding sahibinin kardeşini dürbünlü tüfekle öldürmesiyle başlar. Shakespeare'nin Hamlet'inde de bir ölüm vardır ama, katilin kim olduğu belli değildir. Amcanın kendi kendine itiraf etmesine kadar da bu bilinmez. Metin Erksan'ın "Kadın Hamlet"iyle "Hamlet" piyesi arasında daha başka farklılıklar da vardır. Örneğin, Hamlet'in annesi ve amcası hamakta dinlenirler. Hamlet Romalı kılığında çıkagelir ve elindeki aynayı, önce amcasının, sonra da annesinin yüzüne tutarak, "Siz içinizi aynen yansıtan bir ayna olsaydı, ona bakmak ister miydiniz?" diye sorar. Hamlet'in aslında bu sahne yoktur.

Hamlet, ormanda erkek Ophelia (Orhan) resim yaparken yanına yaklaşır ve "Sen hangi resmi yapıyorsun? Sen görünenin resmini yapıyorsun, görünmeyenin resmini yapsana?" diyerek delilik maskesi altında bütün doğruları söyler. Yine Metin Erksan'ın filminde Hamlet, olmayan bir orkestrayı yönetir. Orkestra aletlerini kıra koyar ve bir teypten yükselen Şostakoviç'in Hamlet Uvertürünü idare ettirir. O sırada erkek Ophelia gelir ve Hamlel'e şaşkın şaşkın bakar. Birden müzik biter ve teypten bu kez alkış sesleri yükselir. Hamlet dağlara karşı selam verir ve "Olmak veya yok olmak" der. Bu sahne de Hamlet'in orijinalinde yoktur. “Metin Erksan Sineması, “Birsen Altıner, syf, 103”

► Türkiye'de Türk sinemasında bir Hamlet uyarlaması... Hem de Hamlet'i kadınlaştıran bir deneme... Aslında, Metin Erksan'ın filmografisine bakıldığında, bu tür bir deneme hiç de şaşırtıcı sayılmamak gerekir. Gerçekten de Erksan'ın sinema yaşamında üç ayrı "tarz" film göze çarpar. 1952'de "Aşık Veysel'in Hayatı" ile başlayan bir "gerçekçi sinema..... Erksan'ın gerçekçi sinemayla olan ilişkileri, daha sonraları kendi senaryolarına dayanan "Dokuz Dağın Efesi", "Gecelerin Otesi", "Acı Hayat", veya gerçekçi yazarları uyarladığı "Yılanların Ocü" (Fakir Baykurt’tan), "Susuz Yaz" (Necati Cumalı'dan) gibi filmlerle sürecektir. Erksan, meslek yaşamının başından beri, "piyasa romanı" denen yapıtların uyarlamasına, veya bu tür geniş seyirci yığınlarının en yüzeyde en kolay isteklere karşılık veren filmlere yönelmiştir. Daha 1950'lerde Güzide Sabri'yi, Server Bedi'yi sinamaya uyarlamış, daha sonraları "Oy Farfara Farfara" Zeki Müren'li "Istanbul Kaldırımları", "Reyhan", "Ateşli Çingene", "Sevenler Olmez", Emel Sayın'lı tam 5 kurdela, "Dağdan İnme" gibi filmlerle bu tür ticari sinemanın en ağdalı örneklerini vermekten çekinmemiştir.

Ancak Metin Erksan'ın bir üçüncü tür sinema tutkusu vardır. Bu, "gerçek üstü" öğeler taşıyan, hayal gücüne aşırı yer veren, saplantı temasını işleyen bir sine-madır .. 1960'lardaki "Suçlular Aramızda" ile ilk kez kendini gösteren bu eğilim. Erksan'ın filmografisine daha sonraları Sevmek Zamanı", Emily Bronte uyarla-ması "Ölmeyen Aşk", ve ünlü Beş Türk hikayesi uyarlaması gibi filmler ""Kuyu" gibi gerçekçilikle gerçek üstü arasında gidip-gelen yapımlar da katılmıştır. Erksan’ın, tüm bu yollardan geçtikten sonra ve özellikle "tutku" temasını değişik biçimlerde geliştirdikten sonra, dünya yazınında tutku üstüne yazılmış en önemli yapıtlardan biri olan "Hamlet"e el atması bu açıdan şaşırtıcı değildir. Hele Hamlet'in öyküsünün kökenlerinin Shakespeare'den çok daha eskilere indiği, bazılarına göre bir 10. yüzyıl İzlanda efsanesine, başka bir kaynağa göre ise, yine aynı yüzyılın İran’lı şairi Firdevsi'in bir öyküsüne dayandığının söylendiği bilinirse... Gerçek klasikler, zaman ve ülke sınırları taşımaksızın, her yerde ve her zaman uyarlanabilirler. Hamlet'in birkaç yıl önce "Johnny Hamlet" ismiyle Westernleştirildigini anımsamak ilginçtir.

Evet Hamlet, Erksan'ın sevdiği cinsten bir tutku öyküsüdür kuşkusuz. Genç Danimarka prensinin tutkusu, babasının öldürülmesi üstüne gerçeği bulmak ve intikam almaktır. Ancak bu konuda gerçek git gide açık biçimde belirdiği halde bir türlü eyleme geçemez. Kuşkular, duraksamalar içinde bocalar, durur. Hamlet'in en önemli yanı, yüzyıllardır okuyucuyu ve eleştirmeni en çok çeken yanı bu olmuştur: Bilinçle eylem arasındaki bu çok ince ve karmaşık ilişki, duyarlı denge ... Hamlet'in intikam eylemini, sonunda kendi istenci (iradesi) değil, yazgının eli ve rastlantıların gelişimi yürütecektir.

Metin Erksan'ın "Kadın Hamlet"i, ilk ağızda iticilik taşımıyor. Mamlet'in dişileştirilmesi bu ünlü yazın kişisinin duraksamaları, aşırı duyarlı, inceliklerle dolu kişiliği bilindiğinde hiç de ters gelmiyor. Hele belki de bu yüzden, dünyanın birçok ülkesinde zaman zaman Hamlet'i kadın oyuncuların canlandırdığı bilindiğinde. (Bizde de Nur Sabuncu ve (yanılmıyorsam) Ayla Algan örnekleri anımsanabilir) Erksan'ın hem öyküyü modernize etme ilkesi içinde zaman ve mekandan soyutlama isteği, hem de gerçek üstü düşkünlüğü göze alındığında, zaman zaman bu açıdan İlginç ögeler taşıyan bölümlerin varlığı da anlaşılabilir. Dekorlardaki mimarı ve dekorasyon üsluplarındaki kargaşalık, Hamlet'in "deliliğini vurgulamak için düşünülen bölümler (kırdaki müzik veya kafes bölümleri) bu açıdan Erksan'ın uyarlamaya yaklaşmadaki genel tavrını bütünlüyor. Erksan'ın son yıllarda özellikle merak saldığı değişik merceklerle görüntüyü deforme etme tutkusu da bu tavra aykın sayılayabilir Buna karşılık, "üslup" olarak elde edilen belli bir bütünlüğe karşılık Erksan’ın, bizce bu tür bir uyarlama için düştüğü önemli öz yanlışları var. Bir kez, Erksan senaryosunda filminde, Hamlet tragedyasının ana çizgisini oluşturan ve yukarda sözünü ettiğimiz "duraksama", "eyleme geçememe" geçmek için Hamlet'in kendi kendisiyle savaşma temasını hiç dikkate almıyor. Hamlet'in her olayı, kılı kırk yararcasına inceleyen, her olaydan aradığı gerçek tutkusu için yararlanmaya çabalayan tüm davranışı yok filmde... Hamlet, oyunda, akılla delilik, zekayla çılgınlık arasında gidip gelen bir kişidir. Erksan'ın filminde ise delilikle hiçbir ilişkisi olmayan, bunu bir oyun bir tuzak gıbı ortaya atan kanlı canlı, sapasağlam bir insan olmaktadır. Hamlet'in yaşam ve ölüm, var olmak veya olmamak, görev ve sorumluluk üstüne kendisiyle tüm tartışmaları, çekişmeleri, bu durumda boşa gitmektedir.

Erksan'ın Hamlet'inde her şey çok basite indirgenmiştir. Bu cinayet, öcünü almak isteyen ölenin kızı, onun delilik öyünmesı ardında hazırladığı oyun... Ve sonunda kötülerin cezasını bulması Shakespeare'de Hamlet, gerçeğe çok zor, adım adım yaklaşır, çünkü yaklaşmaktan korkar. Gerçek, onu eyleme geçmeye zorlayacaktır çünkü... Hamlet'in asıl savaşını, gerçekle, ve gerçeği kendisınden saklayan yalanlarla değil, kendi kendisiyledir, kendi zayıflığıyla ve korkaklığıyladır. Erksan'ın Hamlet'i, bu inceliği tümüyle bilmezlikten gelmiş, böylece oyunun asıl büyüleyici yanını yoksamıştır.

Erksan'ın diğer yanlışları ise, sonunda gelip bu temel. yan1ışa daayanmaktadır. Fatma Girik, kendi çerçevesi içinde ilginç bır oyun vermekte, kendi olanaklarını zorlamaktadır. Ama bu oyun, Erksan’ın kanlı-canlı, iç bir gerçek ruhsal bunalım ve çatışma izi Buna karşılık, "üslup" olarak elde edilen belli bir bütünlüğe karşılık Erksan’ın, bizce bu tür bir uyarlama için düştüğü önemli öz yanlışları var. Bir kez, Erksan senaryosunda filminde, Hamlet tragedyasının ana çizgisini oluşturan ve yukarda sözünü ettiğimiz "duraksama", "eyleme geçememe" geçmek için Hamlet'in kendi kendisiyle savaşma temasını hiç dikkate almıyor. Hamlet'in her olayı, kılı kırk yararcasına inceleyen, her olaydan aradığı gerçek tutkusu için yararlanmaya çabalayan tüm davranışı yok filmde... Hamlet, oyunda, akılla delilik, zekayla çılgınlık arasında gidip-gelen bir kişidir. Erksan'ın filminde ise delilikle hiçbir ilişkisi olmayan, bunu bir oyun bir tuzak gıbı ortaya atan kanlıcanlı, sapasağlam bir insan olmaktadır. Hamlet'in yaşam ve ölüm, var olmak veya olmamak, görev ve sorumluluk üstüne kendisiyle tüm tartışmaları, çekişmeleri, bu durumda boşa gitmektedir.

Erksan'ın Hamlet'inde her şey çok basite indirgenmiştir. Bu cinayet, öcünü almak isteyen ölenin kızı, onun delilik öyünmesı ardında hazırladığı oyun... Ve sonunda kötülerin cezasını bulması Shakespeare'de Hamlet, gerçeğe çok zor, adım adım yaklaşır, çünkü yaklaşmaktan korkar. Gerçek, onu eyleme geçmeye zorlayacaktır çünkü... Hamlet'in asıl savaşını, gerçekle, ve gerçeği kendisınden saklayan yalanlarla değil, kendi kendisiyledir, kendi zayıflığıyla ve korkaklığıyladır. Erksan'ın Hamlet'i, bu inceliği tümüyle bilmezlikten gelmiş, böylece oyunun asıl büyüleyici yanını yoksamıştır.

Erksan'ın diğer yanlışları ise, sonunda gelip bu temel. yanışa dayanmaktadır. Fatma Girik, kendi çerçevesi içinde ilginç bır oyun vermekte, kendi olanaklarını zorlamaktadır. Ama bu oyun, Erksan’ın kanlı canlı, iç bir gerçek ruhsal bunalım ve çatışma izi Metin Erksan'ın da amaçladığı bu zaten. Öteden beri tutkunu olduğu kimi gerçeküstü görüntülerle kimi saplantılarını bu filminde de cömertçe kullanmanın üstesinden gelmiş. İğreti, işlevsiz ve de görsel estetikten uzak yapay dekorlar içinde Shakespeare'in kimi sözcüklerini dilediği gibi yorumlayarak alaturka bir Hamlet ortaya koymuş. Film yalnızca Hamlet'in bilinen olay örgüsünü almış: Bir cinayet ve ardından gelen bir intikam duygusu. Hepsi bu. Hamlet'in ölüme, öldürene ve giderek intikama yaklaşım sürecindeki iç ödeşmesindeki zenginliği, tedirginliği ve de korkuyu ise bu filmde görmek pek olası değil. İntikama gidiş süresi bile, zeka pırıltılarından yoksun bir sığlıkta olmuş. Ama yine de bizim de bir Hamlet'imiz var diyebiliriz. Tabii bu kadarına ne kadar Hamlet denebilirse ... Burçak Evren, Aktüel Gazete, 1977)




KADI HAN (1976)



Yönetmen: Yılmaz Atadeniz
Senaryo: İhsan Yüce
Kamera: Sertaç Karan
Yapım: Bizim Film/Behçet Nacar

Oyuncular: Behçet Nacar, Zuhal Ardahan, Necla Fide, Yeşim Yükselen, Kazım Kartal, Tuncer Şahin, Turgut Özatay, Kenan Pars, Demircan Türkdoğan, Süheyl Eğriboz, Deniz Ulman, Yeşim Yükselen, İhsan Yüce,

Konu: 1288 yılı nda geçen ve Osmanlı Devleti'nin kuruluş aşamasında geçen bir kahramanlık öyküsü.

İŞLER KARIŞTI (1976)


 “ZÜHTÜ”

Senaryo ve Yönetmen: Çetin İnanç
Kamera: Dinçer Önal
Yapım: Gaye Film / Erdoğan Tilav

Oyuncular: Sermet Serdengeçti, Figen Han, Özcan Özgür, Necla Fide, Canan Candan, Güzin Özipek, Mürvet Sim, Gülşen Gürsoy, Gündüz Akar, Tuncay Özinel

Konu: Birbirlerinin benzeri bir kabadayı ile bir garibanın öyküsü.

İNTİKAM (1976)


"İNTİKAMCI"

Yönetmen: Yavuz Figenli
Senaryo: Bülent Oran
Kamera: Ali Yaver
Yapım: Barlık Film/Necdet Barlık

 Reji Asistanı: Recep Filiz, Kamera Asistanı: Mahmut Yumuşak, Barlık Işık Servisi, Şef: Ergün Şimşek, Set Ekibi: İlyas Akarsu, Bülent Eren, Kahraman Kaplı, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, (İpek Film stüdyosunda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Hülya Şengül, Behçet Nacar, Romina Terry, Nur Soylu, Erol Taş, Nilgün Ceylan, Kenan Pars, İsmet Erten, Süheyl Eğriboz, Haydar Karaer, Hakkı Kıvanç İhsan Gedik, Tevfik Şen, Nizam Ergüden, Doğan Tamer, Kudret Karadağ, Baykal Kent, Ata Saka, Yaşar Güçlü, Akif Kilvan, Çocuk Yıldızlar: Hakan Ramazanoğlu, Metin Karakaya, Levent Ateş

Konu: Hapisten çıktıktan sonra intikam peşinde koşan bir kabadayının öyküsü.

İNTİKAM MELEĞİ - Bknz: KADIN HAMLET



İKİ KIZGIN ADAM (1976)



Yönetmen: Ertem Göreç
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Görüntü Yönetmeni: Orhan Kapkı
Yapım: Er Film/Berker İnanoğlu

Oyuncular: Kadir İnanır (Murat), Perihan Savaş, Nasır Melek (Cezaevi Md.), Bilal İnci, Attila Ergün (Avukat), Kenan Pars, Yüksel Gözen, İhsan baysal, Reha Yurdakul, Mine Sun, Süheyl Eğriboz (Berber)

Konu: Bir fabrika sendikasız olarak çalı-şan işçilerin haklarını koruyan genç bir adamın öyküsü.

İKİ ARKADAŞ (1976)


Yönetmen: Şerif Gören
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Kamera: Çetin Tunca
Yapım: Gülşah Film/Selim Soydan

Yönetmen Yardımcısı: Sinan Çetin,
Ses Kayıt: Necip Sarıcaoğlu, (Yeni stüdyoda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Cüneyt Arkın (Ahmet), Fikret Hakan (Arap Kemal), Aysun Güven(Ayşe), Ahmet Sezerel (Ali), Seyhan Karabay (Konuk oyuncu), Mahmut Cevher (Oktay), Memduh Ün (Şakir Bey), Hakkı Kıvanç, Kudret Karadağ, Yadigâr Ejder, Tevfik Şen, Kadir Kök, Alp Yurdakul, İbrahim Uğurlu, Muzaffer Civan, Ata Saka, Ekrem Dümer, İhsan Gedik, Mehmet Uğur, Renan Fosforoğlu, Yılmaz Kurt, Yusuf Sezer, Giray Alpan, İlhan Hemşeri, Günay Güner, Yusuf Çetin, Erdoğan Seren, Cihan Alp

Konu: İki arkadaş grev olgusuna top-lumdaki siyasal bilinçlenme çevresinde odaklanan kuşaklararası çatışmaya değinerek, ilginç biçimde başlayan bir film... Ne var ki konunun yozlaşması çok sürmüyor. Mafya reisinin öykünün göbeğine yerleştirilmiş olması filmin taşımaya çabaladığı toplumcu mesajı kökünden yok ediyor. Fimin olumlu kişisi, başlıca seçeneği olarak sunuluyor Mafya reisi seyirciye..

► Gerek Yeşilçam'ın son günlerde, "ilerici konular"a, "devrimci siinema" yap-maya merak sarması, gerekse, sinemadaki ağırlığını gitgide saçmasapan filmlerden, mesajı, özü olan filmlere doğru kaydırmak isteyen bir Cüneyt Arkın'ın kendisine çizdiği yeni yol, son haftaların iki filminde yansımasını buluyor: "İki Arkadaş" ve "Mağlup Edilemeyenler" ...

"İki Arkadaş", aslında talihsiz bir film... Çekilecek. senaryonun son anda sansür kurumunca reddi üzerine, sinemamızın kendisine özgü köşulları nedeniyle yine de çekime başlanılması zorunluluğu karşısında, yeni bir senaryonun günü gününe yazılması ve çekilmesiyle meydana gelmiş, Özellikle bu nedenle olsa gerek, konuda iğrreti duran, birbirine yapışmayan öğeler çok... Kendi halinde bir muhasebeci ve bir gangster çetesı şefinin eski dostluğu üstüne kurulu film 20 yıldır emek verdiği müessesedeki bir grev olayının öncülerinden biri memurun kendi oğlu... Ancak muhasebeci, grev olayında patronun yanınında yer alıyor. Oğlunu da vazgeçirmeye çalışıyor. Çıkan olaylarda oğlu öldürülünce katili bulmaya azmediyor ve yardımı, eski dostu gangsterden istiyor. Melodram yüklü olayların, beklenmedik rastlantıla-rın birbirini izlemesinden sonra, iki eski arkadaş kötülere karşı vuruşuyor silahları ellerinde ölüyorlar ...
"İki Arkadaş" olsun, "Mağlup Edilemeyen-ler" olsun, yer yer illginç şeyler söylemelerine karşın, insanı doyurmayan, ağızda buruk bir tad bırakan filmler. Çünkü yep-yeni şeyler söylemek, devrimci mesajlar ulaştırmak gibi çok saygın bir çaba, Yeşilçam'ın alışılmış trüklerine, kalıplana feda ediliyor... Yeni şeyler, eski biçimlerle eski numaralarla karmakarışık olarak verilmeye çalışıyor... Ve de olmuyor... Özlenen, gerçek bir devrimci sinema Yeşilçam duyarlığıyla verilemiyor.
"İki Arkadaş", grev olgusuna, toplumdaki siyasal bilinçlenme çevresınde odaklanan kuşaklararası çatışmayadeginerek, ilginç biçimde başlayan bir film ... Ne var ki konun yozlaşması çok sürmüyor. Mafya reisiniın öykünün göbegine yerleştirilmiş olması filmin taşımayaçabaladıgı toplumcu mesajı kökünden yok ediyor., Filmin olumlu kişisi, başlıca seçeneği olarak sunuluyor Mafya reisi, seyirciye ... Uzun bir süre, muhasebeci babanın ve grevcilerin intikamını onun almasını bekliyor seyirci. Gerçek yol, doğru çözüm, yani muhasebecinin bu kafa emekçisinin, kendi sınıfının yanında, grevcilerin yanında yer alması ne gösteriliyor, ne de doğru yolun bu oldugu sezdiriliyor... Toplumumuzdaki gerçek egemen güçlerle bir "hızlı gençlik" yaşamı temsilcilerini birbirine karıştırılması da büyük bir kargaşa doğuruyor..... "İki Arkadaş"ın olumlu yanları, Şerif Gören'in, özellikle otomobille cinayet, Cüneyt Arkın'ı gençlerin arabasıyla kuşatması gibi çekimlerdeki sinemasal başarısıyla, Arkın, Fikret Hakan, ve genç oyuncu Ahmet Sezererin oyunları ... “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları”