Powered By Blogger

5 Nisan 2018 Perşembe

KADIN HAMLET (1976)


"İntikam Meleği"

Senaryo ve Yönetmen: Metin Erksan “William Shakespeare’in “Hamlet” oyunundan alınmıştır. ”
Kameraman: Cahit Engin
Yapım:Uğur Film/Memduh Ün, Metin Erksan, Fatma Girik

Ast. Rejisör: Zafer Par, İbrahim Tabakoğlu, Müzik: Shostakovich, Timur Selçuk “Pireli Şarkı”, Söz: Orhan Veli Kanık, Işık: Ömer Ek-mekçi, Kamera Asistanı: Ali Güven, Teknisyenler: Hasan Tulgar, Faruk Aksoy, Kadir Yılmaz, Dursun Akyıldız, Asım Par, Montaj-Senkron: Süley-man Karakaya, Negatif Montaj: Mahmut Esklici, Kâzım Çakırman, Renk Uzmanı: Türker Vatan, Sesleri alan: Necip Sarıcıoğlu, Laoratuar: Hasan Örnek, Selahattin Kaya, Abdullah Akdeniz, İsmet Tomaçgil, (Yeni Stüdyoda Renklendirilmiştir)

Oyuncular: Fatma Girik, Sevda Ferdağ, Reha Yurdakul, Orçun Sonat, Ahmet Sezerel, Yavuz Selekman, Nevra Serezli, Yüksel Gözen, Ali Cağaloğlu, Ahmet Turgutlu, Ayla Oranlı, Senem Kayra, İhsan Gedik, Coşkun Göğen, Baki Tamer, Ekrem Gökkaya, Önder Güç, Senem kayra,

Konu: Metin Erksan televizyon için çektiği beş kısa hikayeden sonra "Kadın Hamlet" ile sinemada yeni bir çıkış yapmıştır. "Kadın Hamlet" Shakespeare'in "Hamlet"inden uyarlanan farkklı bir çalışmadır. Metin Erksan'ın bu filmi de bir tutkuyu anlatır. Hamlet, babasını öldürüp annesiyle evlenen amcasından öç almak ister ama, önce amcasına bu cinayeti itiraf ettirmek ister. Çiftlikteki insanlar geceleri Hamlet'in babasının hayaletini gördüğünü iddia eder. Bunun üzerine Hamlet babasının hayaletini beklemeye karar verir. Hayalet görünür ve kızına kendisini öldürenin amcası olduğunu söyler. Hamlet'ten cehennem ateşinde rahat yanabilmek için öcünü almasını ister. Hamlet babasının kanının hesabını kanla alacağına yemin eder. O günden sonra Hamlet gerçekleri öğrenmek için deli taklidi yapmaya başlar. Örneğin, açık bir alandaki iki karyoladan birinde üzerin de kırmızı bir gecelikle yatar. Tiyatrovari konuşmaları, tavırları etraftan deli saçması olarak algılanır ama, bir tek amca bu değişimin bir delilik belirtisi olamayacağını düşünür. Hamlet yine açık alan-da, olmayan bir orkestraya şeflik yapar, olmayan izleyicilerin alkışlarına karşılık verir. Filmin bu sahneleri gerçekten de çok gösterişlidir. Kendisini ziyarete gelen arkadaşları kafesin içindeki Hamlt’e bir tiyatro oynamayı önerir. Hamlet, arkadaşları ve üç tuluat oyuncusu babasının öldürülmesine benzer. "Fare Kapanı" adlı' oyunu sahneye koyarlar. Oyun amacına ulaşır, amca tutumuyla katil olduğunu belli eder ve Hamlet'i bir an önce tımarhaneye göndermenin, daha sonra da öldürmenin yollarını aramaya başlar.

► Erksan'ın hamleti cinsiyet değiştirir, çağdaş bir çevrenin içinde yaşar, pop şarkıları söyler. Ormanın içinde düşsel orkestralar yönetir ancak motivasyonları ve tregedyası klasik boyutlarını korur. Burada bizi fantastiğe iten ya da fantastik bir ortam yaratan ne Hamlet'in kadınlığı ne Ophelia'nın erkekliği, ne de katledilen kralın hayaletidir. Erksan gerçeküstü fantastiği daha çok Shakespeare'in metnini aşan olay ve durumlardır. Orkestrayı transa girmiş yöneten kadın Hamlet (Fatma Girik), saraydaki gösteriyi bir pop show'a dönüştüren, kadınlığını kullanan Hamlet gibi eklemeler ve yorum çeşitlemeleri filmin kendine özgü fantastiğini kuran unsurlardan sadece bazılarıdır.

► Metin Erksan’ın sinema-film senaryosunu yazdığı ve rejsini yatığı KDIN Hamlet adlı sinema filmi, iki ayrı sinema olan Türk Sinemasının içeriğine ve biçimine hiç benzemeyen bir filmdir. Dünya sineması içeriği ve biçimi içinde yapılmış olan benzersiz türde, tekil, eşi olmayan türde bir sinema filmidir.

Shekaspeare’nin Hamlet oyununda erkek olan Hamlet’in kişiliğini, Metin Erksan kendi yazdığı senaryoda kadın yapmıştır. Film, 1977 Uluslar arası Moskova Film Festivaline ve 1978 Los Angeles Uluslar arası Film Festivaline Türkiye hükümeti tarafından gönderilmiştir.

Amerikalı senaryo ve sinema yazarı Lester Cole fiki festivalde bu film için Variety dergisine şunları yazmıştır. “Kadın Hamlet” bu iki festivalin en güzel ve en orijinal, en sıra dışı, en eşsiz, en anlamlı en beğenilen tek filmidir.

► Filmin yapım şirketi Uğur Film olarak gösterilir ama, fillmin yapımcısı bu şirketin sahibi Memduh Ün değildir. Metin Erksan ve filmin kadın oyuncusu Fatma Girik, emeklerini koyarak bir film yapmak üzere anlaşırlar. Bu anlaşmaya göre fillmin işletmeciliğini Memduh Ün üstlenecektir. Film gösterime girdiği zaman Memduh Ün, koymuş olduğu parayı almak üzere "Kadın Hamlet"in işletmeciliğini yapar.

Film, gösterime girdiği zaman oldukça ilgi çekmiş, yönetmenin oluşturduğu estetik kaygı güden mekanlar, etkileyici plan ve çekimler bu filmi daha da gös-terişli hale getirmiştir. "Kadın Hamlet", Metin Erksan'ın Shakespeare'in Hamlel'inden yola çıkarak oluşturduğu farklı ve yeni bir yorum olarak kabul edilmelidir. Yönetmen bu filmde Hamlet’i dişileştirmiş ve eserin ana çizgisi olan Hamlet’in akılla delilik, zeka ile çılgınlık arasında gidip gelen kişiliğini delilik oyu-nuyla sergilemiştir. Ayrıca Shakespeare'in Hamlet'indeki kararsızlık, babasının öcünü almada gösterdiği yavaşlık ve isteksizlik Metin Erksan'ın kadın Hamlet'inde yoktur. Atilla Dorsay, Metin Erksan'ın Hamlet’iyle Shakespeare'in Hamlet’i arasındaki en önemli farkın bu olduğuna dikkat çeker:
Metin Erksan'ın Hamlet'ini değerlendir-meye geçmeden önce, yönetmeni böyle bir filmi çekmeye götüren nedenlerin ne olduğuna bakmak gerekiyor. Metin Erksan, bu filmi çekerken bir ama fantezi, ironi ya da parodi yapmak istemediğini, Shakespeare'in Hamlet'ini baştan sona bir kadının oynayabileceğini göstermek istediğini söylüyor: O günlerde bazı sinema ya-zarları, tarih boyunca Hamlet’i oynayan kadın oyuncular olduğunu yazdılar. Bunların en meşhuru Sarah Bernhard’ın oynadığıdır. Sarah Bernhardh, Hamlet’i erkek elbiseleri içinde oynar ve film baştan sona bir Hamlet filmi değildir. Filmde sadece Hamlet'in düello sahnesi vardır. Bununla birlikte 1920 yılında Asta Neilsen'in çekmiş olduğu 'Hamlet'in Esrarı' adlı bir film vardır. Bu film baştan sona bir Hamlet filmidir .

Shakespeare'in Hamlet piyesi değildir. 1881 yılında Amerikalı Edward Winning adlı bir yazarın yazdığı 'Hamlet'in Esrarı' adlı romanın filmidir. Edward Winning'in kitabında Hamlet'in babasının adı da Hamlet'tir. Hamlet'in babası Danimarka kralı Hamlet savaşa gider. Kraliçe Genrude Hamlet’e gebedir. Kral Hamlet'in savaşta öldüğü haberi gelir. Kraliçe doğum yapar ve bir kız çocuğu olur. Kraliçe ve ebe çocuğun kız olduğunu gizlerler ve böylece Hamlet, geleceğin yeni kralı olarak Danimarka halkına tanıtılır. Hamlet erkek olarak büyütülür. Asta Neilsen'in filmi bunun üzerine kuruludur. Orada da erkek elbiseleri içinde bir kadın vardır. Benim filmimde ise kadın elbiseleri içinde bir kadın var. 'Bir erkek olarak Hamlet'in yaptığını bir kadın yapamaz mı?' düşüncesinden yola çıkarak bu senaryoyu yazdım ve filmini çektim. Bu yüzden benim filmim şu dakikada da özgün bir film.

Metin Erksan, "Kadın Hamlet"i Shakespeare'in Hamlet'ine mümkün olduğu kadar bağlı kalarak çeker ama, filmde piyesin orijinal metnin dışında pek çok eklentiler vardır. Örneğin, Metin Erksan'm filminde katilin kim olduğu ilk kare de bellidir. Film, bir holding sahibinin kardeşini dürbünlü tüfekle öldürmesiyle başlar. Shakespeare'nin Hamlet'inde de bir ölüm vardır ama, katilin kim olduğu belli değildir. Amcanın kendi kendine itiraf etmesine kadar da bu bilinmez. Metin Erksan'ın "Kadın Hamlet"iyle "Hamlet" piyesi arasında daha başka farklılıklar da vardır. Örneğin, Hamlet'in annesi ve amcası hamakta dinlenirler. Hamlet Romalı kılığında çıkagelir ve elindeki aynayı, önce amcasının, sonra da annesinin yüzüne tutarak, "Siz içinizi aynen yansıtan bir ayna olsaydı, ona bakmak ister miydiniz?" diye sorar. Hamlet'in aslında bu sahne yoktur.

Hamlet, ormanda erkek Ophelia (Orhan) resim yaparken yanına yaklaşır ve "Sen hangi resmi yapıyorsun? Sen görünenin resmini yapıyorsun, görünmeyenin resmini yapsana?" diyerek delilik maskesi altında bütün doğruları söyler. Yine Metin Erksan'ın filminde Hamlet, olmayan bir orkestrayı yönetir. Orkestra aletlerini kıra koyar ve bir teypten yükselen Şostakoviç'in Hamlet Uvertürünü idare ettirir. O sırada erkek Ophelia gelir ve Hamlel'e şaşkın şaşkın bakar. Birden müzik biter ve teypten bu kez alkış sesleri yükselir. Hamlet dağlara karşı selam verir ve "Olmak veya yok olmak" der. Bu sahne de Hamlet'in orijinalinde yoktur. “Metin Erksan Sineması, “Birsen Altıner, syf, 103”

► Türkiye'de Türk sinemasında bir Hamlet uyarlaması... Hem de Hamlet'i kadınlaştıran bir deneme... Aslında, Metin Erksan'ın filmografisine bakıldığında, bu tür bir deneme hiç de şaşırtıcı sayılmamak gerekir. Gerçekten de Erksan'ın sinema yaşamında üç ayrı "tarz" film göze çarpar. 1952'de "Aşık Veysel'in Hayatı" ile başlayan bir "gerçekçi sinema..... Erksan'ın gerçekçi sinemayla olan ilişkileri, daha sonraları kendi senaryolarına dayanan "Dokuz Dağın Efesi", "Gecelerin Otesi", "Acı Hayat", veya gerçekçi yazarları uyarladığı "Yılanların Ocü" (Fakir Baykurt’tan), "Susuz Yaz" (Necati Cumalı'dan) gibi filmlerle sürecektir. Erksan, meslek yaşamının başından beri, "piyasa romanı" denen yapıtların uyarlamasına, veya bu tür geniş seyirci yığınlarının en yüzeyde en kolay isteklere karşılık veren filmlere yönelmiştir. Daha 1950'lerde Güzide Sabri'yi, Server Bedi'yi sinamaya uyarlamış, daha sonraları "Oy Farfara Farfara" Zeki Müren'li "Istanbul Kaldırımları", "Reyhan", "Ateşli Çingene", "Sevenler Olmez", Emel Sayın'lı tam 5 kurdela, "Dağdan İnme" gibi filmlerle bu tür ticari sinemanın en ağdalı örneklerini vermekten çekinmemiştir.

Ancak Metin Erksan'ın bir üçüncü tür sinema tutkusu vardır. Bu, "gerçek üstü" öğeler taşıyan, hayal gücüne aşırı yer veren, saplantı temasını işleyen bir sine-madır .. 1960'lardaki "Suçlular Aramızda" ile ilk kez kendini gösteren bu eğilim. Erksan'ın filmografisine daha sonraları Sevmek Zamanı", Emily Bronte uyarla-ması "Ölmeyen Aşk", ve ünlü Beş Türk hikayesi uyarlaması gibi filmler ""Kuyu" gibi gerçekçilikle gerçek üstü arasında gidip-gelen yapımlar da katılmıştır. Erksan’ın, tüm bu yollardan geçtikten sonra ve özellikle "tutku" temasını değişik biçimlerde geliştirdikten sonra, dünya yazınında tutku üstüne yazılmış en önemli yapıtlardan biri olan "Hamlet"e el atması bu açıdan şaşırtıcı değildir. Hele Hamlet'in öyküsünün kökenlerinin Shakespeare'den çok daha eskilere indiği, bazılarına göre bir 10. yüzyıl İzlanda efsanesine, başka bir kaynağa göre ise, yine aynı yüzyılın İran’lı şairi Firdevsi'in bir öyküsüne dayandığının söylendiği bilinirse... Gerçek klasikler, zaman ve ülke sınırları taşımaksızın, her yerde ve her zaman uyarlanabilirler. Hamlet'in birkaç yıl önce "Johnny Hamlet" ismiyle Westernleştirildigini anımsamak ilginçtir.

Evet Hamlet, Erksan'ın sevdiği cinsten bir tutku öyküsüdür kuşkusuz. Genç Danimarka prensinin tutkusu, babasının öldürülmesi üstüne gerçeği bulmak ve intikam almaktır. Ancak bu konuda gerçek git gide açık biçimde belirdiği halde bir türlü eyleme geçemez. Kuşkular, duraksamalar içinde bocalar, durur. Hamlet'in en önemli yanı, yüzyıllardır okuyucuyu ve eleştirmeni en çok çeken yanı bu olmuştur: Bilinçle eylem arasındaki bu çok ince ve karmaşık ilişki, duyarlı denge ... Hamlet'in intikam eylemini, sonunda kendi istenci (iradesi) değil, yazgının eli ve rastlantıların gelişimi yürütecektir.

Metin Erksan'ın "Kadın Hamlet"i, ilk ağızda iticilik taşımıyor. Mamlet'in dişileştirilmesi bu ünlü yazın kişisinin duraksamaları, aşırı duyarlı, inceliklerle dolu kişiliği bilindiğinde hiç de ters gelmiyor. Hele belki de bu yüzden, dünyanın birçok ülkesinde zaman zaman Hamlet'i kadın oyuncuların canlandırdığı bilindiğinde. (Bizde de Nur Sabuncu ve (yanılmıyorsam) Ayla Algan örnekleri anımsanabilir) Erksan'ın hem öyküyü modernize etme ilkesi içinde zaman ve mekandan soyutlama isteği, hem de gerçek üstü düşkünlüğü göze alındığında, zaman zaman bu açıdan İlginç ögeler taşıyan bölümlerin varlığı da anlaşılabilir. Dekorlardaki mimarı ve dekorasyon üsluplarındaki kargaşalık, Hamlet'in "deliliğini vurgulamak için düşünülen bölümler (kırdaki müzik veya kafes bölümleri) bu açıdan Erksan'ın uyarlamaya yaklaşmadaki genel tavrını bütünlüyor. Erksan'ın son yıllarda özellikle merak saldığı değişik merceklerle görüntüyü deforme etme tutkusu da bu tavra aykın sayılayabilir Buna karşılık, "üslup" olarak elde edilen belli bir bütünlüğe karşılık Erksan’ın, bizce bu tür bir uyarlama için düştüğü önemli öz yanlışları var. Bir kez, Erksan senaryosunda filminde, Hamlet tragedyasının ana çizgisini oluşturan ve yukarda sözünü ettiğimiz "duraksama", "eyleme geçememe" geçmek için Hamlet'in kendi kendisiyle savaşma temasını hiç dikkate almıyor. Hamlet'in her olayı, kılı kırk yararcasına inceleyen, her olaydan aradığı gerçek tutkusu için yararlanmaya çabalayan tüm davranışı yok filmde... Hamlet, oyunda, akılla delilik, zekayla çılgınlık arasında gidip gelen bir kişidir. Erksan'ın filminde ise delilikle hiçbir ilişkisi olmayan, bunu bir oyun bir tuzak gıbı ortaya atan kanlı canlı, sapasağlam bir insan olmaktadır. Hamlet'in yaşam ve ölüm, var olmak veya olmamak, görev ve sorumluluk üstüne kendisiyle tüm tartışmaları, çekişmeleri, bu durumda boşa gitmektedir.

Erksan'ın Hamlet'inde her şey çok basite indirgenmiştir. Bu cinayet, öcünü almak isteyen ölenin kızı, onun delilik öyünmesı ardında hazırladığı oyun... Ve sonunda kötülerin cezasını bulması Shakespeare'de Hamlet, gerçeğe çok zor, adım adım yaklaşır, çünkü yaklaşmaktan korkar. Gerçek, onu eyleme geçmeye zorlayacaktır çünkü... Hamlet'in asıl savaşını, gerçekle, ve gerçeği kendisınden saklayan yalanlarla değil, kendi kendisiyledir, kendi zayıflığıyla ve korkaklığıyladır. Erksan'ın Hamlet'i, bu inceliği tümüyle bilmezlikten gelmiş, böylece oyunun asıl büyüleyici yanını yoksamıştır.

Erksan'ın diğer yanlışları ise, sonunda gelip bu temel. yan1ışa daayanmaktadır. Fatma Girik, kendi çerçevesi içinde ilginç bır oyun vermekte, kendi olanaklarını zorlamaktadır. Ama bu oyun, Erksan’ın kanlı-canlı, iç bir gerçek ruhsal bunalım ve çatışma izi Buna karşılık, "üslup" olarak elde edilen belli bir bütünlüğe karşılık Erksan’ın, bizce bu tür bir uyarlama için düştüğü önemli öz yanlışları var. Bir kez, Erksan senaryosunda filminde, Hamlet tragedyasının ana çizgisini oluşturan ve yukarda sözünü ettiğimiz "duraksama", "eyleme geçememe" geçmek için Hamlet'in kendi kendisiyle savaşma temasını hiç dikkate almıyor. Hamlet'in her olayı, kılı kırk yararcasına inceleyen, her olaydan aradığı gerçek tutkusu için yararlanmaya çabalayan tüm davranışı yok filmde... Hamlet, oyunda, akılla delilik, zekayla çılgınlık arasında gidip-gelen bir kişidir. Erksan'ın filminde ise delilikle hiçbir ilişkisi olmayan, bunu bir oyun bir tuzak gıbı ortaya atan kanlıcanlı, sapasağlam bir insan olmaktadır. Hamlet'in yaşam ve ölüm, var olmak veya olmamak, görev ve sorumluluk üstüne kendisiyle tüm tartışmaları, çekişmeleri, bu durumda boşa gitmektedir.

Erksan'ın Hamlet'inde her şey çok basite indirgenmiştir. Bu cinayet, öcünü almak isteyen ölenin kızı, onun delilik öyünmesı ardında hazırladığı oyun... Ve sonunda kötülerin cezasını bulması Shakespeare'de Hamlet, gerçeğe çok zor, adım adım yaklaşır, çünkü yaklaşmaktan korkar. Gerçek, onu eyleme geçmeye zorlayacaktır çünkü... Hamlet'in asıl savaşını, gerçekle, ve gerçeği kendisınden saklayan yalanlarla değil, kendi kendisiyledir, kendi zayıflığıyla ve korkaklığıyladır. Erksan'ın Hamlet'i, bu inceliği tümüyle bilmezlikten gelmiş, böylece oyunun asıl büyüleyici yanını yoksamıştır.

Erksan'ın diğer yanlışları ise, sonunda gelip bu temel. yanışa dayanmaktadır. Fatma Girik, kendi çerçevesi içinde ilginç bır oyun vermekte, kendi olanaklarını zorlamaktadır. Ama bu oyun, Erksan’ın kanlı canlı, iç bir gerçek ruhsal bunalım ve çatışma izi Metin Erksan'ın da amaçladığı bu zaten. Öteden beri tutkunu olduğu kimi gerçeküstü görüntülerle kimi saplantılarını bu filminde de cömertçe kullanmanın üstesinden gelmiş. İğreti, işlevsiz ve de görsel estetikten uzak yapay dekorlar içinde Shakespeare'in kimi sözcüklerini dilediği gibi yorumlayarak alaturka bir Hamlet ortaya koymuş. Film yalnızca Hamlet'in bilinen olay örgüsünü almış: Bir cinayet ve ardından gelen bir intikam duygusu. Hepsi bu. Hamlet'in ölüme, öldürene ve giderek intikama yaklaşım sürecindeki iç ödeşmesindeki zenginliği, tedirginliği ve de korkuyu ise bu filmde görmek pek olası değil. İntikama gidiş süresi bile, zeka pırıltılarından yoksun bir sığlıkta olmuş. Ama yine de bizim de bir Hamlet'imiz var diyebiliriz. Tabii bu kadarına ne kadar Hamlet denebilirse ... Burçak Evren, Aktüel Gazete, 1977)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder