Yönetmen: Zeki
Ökten
Senaryo: Umur
Bugay
Görüntü Yönetmeni İzzet
Akay
Yapım: Çiçek
Film/Arif Keskiner
Ses ve Müzik
Yönetmeni: Necip Sarıcıoğlu, Renk Düzeni: Türker
Vatan, Senkron-Montaj: İsmail Kalkan, Süleyman Karakaya, Laboratuvar:
Hasan Örnek, İsmet Tomaçgil, Abdullah Akdeniz, Selahattin Kaya, Dublaj
Yönetmeni: Sudi Ateş, Set Ekibi: Necati Morgül, İbrahim Kul, Taci
Erşen, Prodüksiyon Amiri: Erol Deniz, Yardımcısı: Tevfik Atakan,
Işık Şefi: İbrahim Sabuncu, Yardımcıları: Erdinç Koç, Selahattin
İlhan, Reji yardımcıları: Aydın Sayman, Erbil Altınay, Görüntü Yön.
Yrd: Mehmet Duman,
(Yeni Stüdyoda
hazırlanmıştır.)
Oyuncular: Kemal Sunal, Sevda Ferdağ, Sevil Üstekin, Bilge Zobu, Can
Kolukısa, Güner Sümer, Şevket Altuğ, Ferudun Çölgeçen, Özcan Özgür, Mine Zeren,
Yüksel Gözen, Ekrem Dümer, Diler Saraç, Mete Sezer, Fatoş Tez, Ekrem Dümer,
Güler Ökten, Serpil Bağhan, Itır Gürdemirer, Hikmet Gül, Erem Ertekin, Gülten
Ceylan, Nisan Yönder, Yaman Yaşinel, Güler Özten, Mlan Zargo, Cem Kolukısa,
Mürüvvet İşsever, Sabahat Işık, Macit Flordun,Çocuk Oyuncular: Ahmet Yağız,
Yeser Yağız, Şener Yağız, Buket Işılay,
Konu: Filmde
her kesimden insanın yaşa-dığı bir apartman ve bu apartmanın kapıcısının
apartman sakinleriyle olan tuhaf ve komik ilişkisi konu edilmektedir. Seyyit,
gerçekten de tüm aptalca davranışları altında keskin bir zekası olan sanki
ruhbilim okurmuşcasına insanları tanıyan türden bir kapıcı. Herkesin nabzı-na
göre şerbet vermeyi biliyor, herkesi idare ediyor. Apartmandaki, zengin ve
yaşlı adamı soymak için gelen yeni kira-cıların oyununu bozuyor Seyyit.. Ve
sonunda nasıl olduğu bilinmez, apartmanın yarı hissesinden fazlasını alıyor ve
krallık koltuğuna oturuyor.
ÖDÜL:
14. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (2–9
Temmuz 1977)
► ”Kapıcılar Kralı” en iyi 2. Film
► Zeki Ökten “en başarılı yönetmen”
► Kemal Sunal “en başarılı oyuncu
Jüri Üyeleri: Onat Kutlar, Oktay Akbal, Selim İleri, Osman Aydın, Önder
Aydınlı, Kami Suveren, Tunca Yönder, Kamuran Yüce, Ahmet Gönen, Prof. Özdemir
Nutku, M. Tali Öngören.
* Umur Bugay'ın senaryosu, tipik bir İstanbul apartmanında
kapıcı ile ev sahiplerinin ilişkileri üstünde dönüyor. Kapıcının öyle bilinen
kapıcılardan ol-madığını, Kemal Sunal’ın sinemasal kişiliğine sahip olduğunu
belirtelim öncelikle... Seyyit, gerçekten de, tüm aptalca davranışları altında
keskin bir zekası olan sanki ruh bilim okumuşcasına insanları tanıyan eskilerin
tam "çarıklı erkan-ı harp" dedikleri türden bir kapıcı... Herkesin
nabzına göre şerbet vermeyi biliyor, herkesi "idare ediyor", kurduğu
mekanizma ile de normal aylığının dışında iyi para kazanmayı beceriyor. Yani
toplumumuzun çarpık kapitalist düzeninin yarattığı "işbilir, düzenbaz,
üçkağıtçı, hayat adamı" tipinin bir kapıcı boyutlarına indirgenmiş simgesi
sanki. Seyyit’in çeşitli tiplerin, kişiliklerin gelişimi arasında araya bir de
soygun öyküsü karışıyor. Apartmandaki zengin ve yaşlı adamı soymak için gelen yeni
kiracıların oyununu bozuyor. .. Ve sonunda nasıl olduğu bilinmez, apartmanın
%51 hissesini satın alarak krallık koltuğuna yerleşiyor ...
Kapıcllar Kralı", son yıllarda sinemamızda örnekleri
artan çok kişili güldürü filmlerine yeni bir örnek. .. Kemal Sunal’ı odak
noktası olarak almakla birlikte çeşitli kişilikleri de iyi işleyen, bireysel ve
zaman zaman da toplumsal boyutlarıyla ortaya serebilen bir film... örnekse,
yönetici emekli albayda, bu tipin çağrıştırdığı tüm niteliklerin ve Bilge
Zobu'nun kendine özgü oyununun ötesinde, belli bir militarizm, belli bir askeri
disiplin eleştirisi olduğu söylenebilir. Zeki Ökten bu çok kişilikli öykünün
sinemalaştırmasını gözle görülür bir akıcılık, bir süreklilikle
gerçekleştirmiş. Sinemasal açıdan, öykü çizgisi açısından hiç aksamayan, her
şeyi yerli yerinde bir anlatım bu... Sonunda soygun motifine verilen ağırlık,
öyküyü dengesinden kaydırır gibi oluyor... Ama Bugay’ı Ökten çabucak
toparlıyorlar her şeyi, ve filmi ilginç biçimde noktalıyorlar: Seyyit paralanıp
apartmanın en büyük hissesine sahip çıkınca toplumsal denge ve statüko alt üst
oluyor, eski buyurganlar yeni paralının önünde el-pençe divan durmaktan
kurtulamıyorlar. Paranın egemen olduğu bir düzende üst sayısal kavramların
inceliğini, kullanabilirliğini fantezi biçimde de olsa, güldürü planında da
olsa böylesine incelikle vurgulamış oluyor film ... “Atilla Dorsay,
“Sinemamızın Umut Yılları” syf 218