Powered By Blogger

6 Nisan 2018 Cuma

ŞEYTAN DİYOR Kİ (1976)





Yönetmen: Sırrı Gültekin
Senaryo: Sadık Şendil
Foro Direktörü: Kaya Ererez
Yapım: Gültekin Film/Sırrı Gültekin

Oyuncular: Pekcan Koşar, Betül Aşçıoğlu, Melek Görgün, Mete İnselel, Ali Şen, Hüseyin Peyda, İ. Hakkı Şen, Diler Saraç, Muazzez Arçay, Tanju Okay

Konu: Fakir bir şoförün, patronunun kızıy-la aşk öyküsü.


ŞAHİN – Bknz DELİ ŞAHİN (1976)


SÜTÜ BOZUK (1976)


Yönetmen: İrfan Atasoy
Senaryo: Bülent Oran
Kameraman: Suat Kapkı
Yapım: İrfan Film/irfan Atasoy

Laboratuar: Zülküf Yücel, Ercan Tuıman, Ercan Ertuğrul, Kahraman Kaplı, Prodüksiyon Amiri: Semih Servidal, Kameraman: Celal Köse, Renk Uzmanı: Türker Vatan, (Lâle Film Stüdyosunda seslendirilmiştir)

Oyuncular: Arzu Okay, Ünsal Emre, Tuncer Necmioğlu, İsmail Hakkı Şen, Semih Servidal, Leman Akçatepe

Konu: Genç iş adamı gece üç kişinin tecavüz etmek istediği bir kızı kurtarır ve kısa sürede aralarında bir yakınlık doğar. Ancak kız pavyonda çalışan ve her er-keğin koynuna giren bir kadındır. Bu durumu iş adamından saklamak ister.

SÜT KARDEŞLER (1976)


Yönetmen: Ertem Eğilmez
Senaryo: Sadık Şendil Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın “Gulyabani” isimli romanından uyarlama
Görüntü Yönetmeni: Kriton İliadis
Yapım: Arzu Film/Nahit Ataman,

Reji Asistanları: Kartal Tibet, Münir Özkul, Sami Güçlü, Kamera Asistanları: Güngör Özsoy, Haluk Baydur. Set Yönetmeni: Hasan Nurdan, Işık Ekibi: Yusuf Tümen (Şef), Yüksel Sevinç, Mehmet Gülol, Set Ekibi: Ahmet Ballıbaba, Taci Ersan, Aziz Kıskanç, İbrahim Kul, Renk Uzmanı: S. Türker Vatan, Seslendirme: Necip Sarıcıoğlu, Asistanı: Erkan Esenboğa, Sistem: Flet Elektronik, Kurgu: İs-mail kalkan, Senkron: Mevlut Koçak, Sabit Özergül, Negatif Kurgu: Mahmut Eskici, Kazım Çakırmanoğlu, Stüdyo: Hasan Örnek, Selahattin Kaya, Abdullah Akdeniz, İsmet Tomaçgil, İsmet Karslı, Yapım Yönetmeni: Yılmaz Kanat, (Yeni stüdyoda renklendirilmiş ve seslendirilmiştir.)

Oyunular: Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Hale Soygazi, Şener Şen, Ayşen Gruda, Yasemin Esmergül, Ali Şen, Türker Tekin, Ergin Orbey, Jale Altuğ, Dinçer Çekmez, Feridun Çölgeçen,

Konu: Melek Hanım Ramazan'ı sütoğlu sanıp konağına alır. Aslında sütoğlu Şaban'dır. Abisi Hüsamettin'den çekinip, Ramazan'ı damadı Bayram olarak tanıtır. Hem Hüsamettin hem de Şaban konağın güzel kızı Bihter'e aşık olurlar. Melek Hanım'ı delirtip ondan kurtulmak isteyen Bayram'ın babası Kerami Bey bir adam tutarak ev halkını korkutmaya çalışır. Sahte bir Gulyabani'yi geceleri eve salarak, planını uygulamak ister ama bu yalan rüzgarı içerisinde gerçekler ortaya çıkmaya başlayınca işler iyice karışır.

* Yönetmen/yapımcı Ertem Eğilmez'in kendi şirketi olan, Arzu Film adına yaptığı filmler belli özellikler içermeleriyle dikkati çekiyorlar. Son bir kaç mevsimde bu filmlerin, gerek belli özellikleri, gerekse seyirciden gördükleri, geniş boyutlu ilgi, bu filmlerde ortak yanları aramayı gerektiriyor. Giderek ilerde, nasıl bır Amerikan sinemasında "Metro-Goldwyn-Mayer' komedileri" veya bir İngiliz sinemasında "Eagle Lion güldürüleri" geleceği olmuşsa, bizde de bır "Arzu Film komedileri akımından söz edilebilecek, belki de ..

Bu komedilerin en büyük özelliği kuşkusuz tam anlamıyla "popüler" olmaları.. 1970'lerin Türkiye’sine geniş seyirci kitlelerinin ilgisini çekebilecek, bu kitleleri güldürebilecek ne varsa kullanıyor Eğilmez. Günün en göze (ve kökenlen değişik kimisi sinemadan, kimi tiyatrodan kimi TV'den gelme) oyuncular; geniş ölçüde popülerliğe yatkın konular (kuşkusuz bunları da kökenlen çok, değişik); güncel her türlü olaydan esinlenen espriler, durumlar... Ve yine zaman zaman belli bir araştırmaya yöne-len. Yararlanmalar. Bazen "Kabare tiyatrosu" türünden, bazen eski ve ge-leneksel seyirlik oyunlarımızdan, vs.. ..

Eğilmez, bu kez bir klasik Türk yazarına el atıyor: Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın "Gulyabani" isimli popüler romanından yola çıkıyor.. Eğilmez'in "Arzu Film komedilerindeki esin kaynakları, zaman zaman, çoğu Sadık Şendil'e ait olan özgün senaryolardır. Zaman zaman Türk mizahının eserleridir (Hababam Sınıfı dizisindeki gibi). Bu kez, Gürpınar'ın ele alınmış olması kuşkusuz iyi bir seçimdir, çünkü Gürpınar edebi yetkinliği veya eksıiklığı bir yana, tam anlamıyla "popüler' bir romancıdır... Ne var ki Eğilmez'in "Gulyabani’en yola çıkması bir uyarlama anlamına gelmiyor kuşkusuz... Yalnızca bir genel entrika korunmuş, bir de belli bir zaman/mekan esinlenmesi söz konusu. Bunu içine, Eğilmez/Şendil ikilisi, bir haylı serbest biçimde kendi filmlerini yerleştiriyorlar: Arzu Filmin fetiş oyuncuları, güldürünün çeşitli öğeleri, ve "kolektif çalışma" sonucu ortaya çıktığı belirtilen çeşitli esprilerle...

Eğilmez, "Süt Kardeşler’le, önceki filmlerinde olduğu gibi, bir yandan belli bir başarıya ulaşıyor, bir yandan da önemli bir fırsatı kaçırıyor. Kaçırılan fırsat, Gürpnar'ın romancı özelliklerinden ve tasvir zenginliğinden yararlanarak, o dönem İstanbul'unun konak yaşamını, konaktaki çeşitli kişileri (dolayısıyla zümrelerin / katmanların) ilişkilerini veren, kendi boyutları içinde (ve güldürü biçi-minde) bir çağ filmi yapmak fırsatıdır; "Süt Kardeşler’de bunlar yok... Ne 1910’ların İstanbul'undan gerekli toplumsal yaşantı çizgileri, ne Gürpınar'ın zengin ayrıntıları, ne de kendine özgü tipleri var ... Ancak başka şeyler var bu filmde . Eğilmez, bir yandan tiplemeye dayanan bir komedi yapıyor: Elinin altındaki çok yetenekli ve görülmeleriyle bile güldürmeyi başaran bir dizi oyuncudan, örneğin bir Kemal Sunal’dan Adile Naşit'ten, Ayşen Gruda'dan gereği gibi yararlanarak...

 (Burada bir parantez açarak hepsi de çok başarılı oyuncu kadrosu içinde özellikle rol çalan bir oyuncudan, "komutan" rolündeki Şener Şen'den söz etmek ve kutlamak isterim)... Bir dizi yanlışlıkları üst üste ve iç içe işleyip "durum komedisi" denen öğeyi bol bol kullanarak... Bir de bunlara, Eğilmez'in özellikle bu filminde belirginleşen geleneksel Türk oyunlarından yararlanmak, Karagöz'ü, orta oyununu kullanmak çabası ekleniyor ... Örneğin filmin komik öğesinin bel kemiğini oluşturan Şaban, komutan çekişmesi, Karagöz/Hacivat zıtlaşmasının veya orta oyunundaki benzer zıtlaşmaların bir uzantısı gibi... Filmin tüm kişileri, bu zıtlaşma çevresinde destek kişiler görevini yüklenmiş gibiler zaten ... "Süt Kardeşler", beklenebileceği gibi bir Hüseyin Rahmi Gürpınar uyarlaması değil. Çeşitli uyarlama ve sinema kaygılarının, yalnızca güldürmek, güldürmeyi başaran bir film yapmak uğruna ikinci plana itildiği, bu açıdan yüzeysel kalan bir çalışma... Ama bizim eski seyirlik oyunlarımızın da hemen hemen tek amacının bu olduğu düşünüldüğünde, Eğilmez'in filmini amaçladığı bu çizgi içinde başarılı saymak mümkün .. Filmin Hüseyin Rahmi'nin adını hiç anmaması ise böylesine ünlü ve popüler bir romancıya karşı hiç de saygılı bir davranış değil... Gerçi film tam bir uyarlama değil... Ama bir esinlenme bile söz konusu olsa bu kadarı da belirtilebilirdi, belir-tilmeliydi...”Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 196”

* Türk sinemasının en sevilen güldürü filmlerinden biri "Süt Kardeşler" ... Yeşil-çam'ın başarı h senaristlerinden Sadık Şendil'in imzasını taşıyan senaryo, Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın, batıl inançların cahil halk üzerindeki etkilerini esprili bir dille ele aldığı romanı Gulyabani'den yola çıkılarak oluşturulmuş ve birbirinden komik tiplerneler ve entrikalar ile güçlendirilerek özgün bir öyküye dönüştürülmüş. Durum komedisinin sinemamızdaki en başarılı yönetmenle-rinden biri olan Ertem Eğilmez'in temposu hiç düşmeyen usta anlatımı ve Kemal Sunal'dan Şener Şen'e, Adile Naşit'ten Halit Akçatepe'ye, Ali Şen' den Ayşen Gruda'ya uzanan oyuncu kadrosu da işin içine girince tadına doyulmaz bir seyirlik çıkmış ortaya.

Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde geçen öykü, safça bir delikanlı olan bahriye eri Şaban'ın bebekliğinden beri görmediği sütannesinden bir mektup almasıyla başlıyor. Şaban'ı görmek ve onu sütkardeşi Afife ile tanıştırmak için ısrar eden sütanne, mektuba Afife'nin bir de resmini iliştirince, entrika tüneline giden ilk yol da açılmış oluyor. Şaban'ın kurnaz arkadaşı Ramazan genç kıza bir anda tutuluyor ve Şaban ile yer değiştirmeye ve köşke kendisi gitmeye karar veriyor. Ancak iki bahriyeli arkadaşın henüz bilmedikleri bir ayrıntı var. O da, acımasız kumandanları Hüsamettin'in Afife'nin dayısı olduğu ve izin süresini aynı köşkte geçireceği! Şaban olarak köşke giren Ramazan, sütannenin ağabeyinden korkusuyla söylediği bir yalan üzerine damat Bayram'ın yerine geçerken, aniden çıkagelen damat Bayram, süt oğlan Şaban rolünü oynamak zorunda kalıyor. Sokaklarda avare avare dolaşırken inzibatlara yakalanan ve kim olduğu konusunda iyice kafası karışan gerçek Şaban'ın köşke gelmesi ve aile halkına kumandanın emir eri Ramazan olarak tanıtılması ise işleri iyice karıştırıyor. Tabii bu komik kimlik karmaşasına her gece Gulyabani ile yüz yüze gelen ve korkudan delirmek üzere olan kadınların durumu, sütanneyi delirterek köşke sahip olmaya çalışan damat Bayram'ın babası Kerami Bey'in entrikaları ve oluşan sayısız aşk üçgeni de eklenince, film durum komedisinin tüm gereklerini yerine getiren bir kahkaha tufanına dönüşüyor.

"Süt Kardeşler" kişiler arasındaki ilişkilerin, yanlış anlaşılmaların ve anlık durumların ortaya çıkardığı esprilere yaslanan türün sinemamızdaki en güzel örneklerinden biri. (P.T.) SİNEMA “En İyi 100 Film”


SÜRGÜN (1976)





Senaryo ve Yönetmen: Fikret Hakan
Kamera: İzzet Akay
Yapım: Hakan Film / Fikret Hakan

Oyuncular: Fikret Hakan, Orçun Sonat, Senem kayra, Filiz Ersüer, Gülay Başar, İsmail Hakkı Şen, Şinasi Özonuk

Konu: Sürgündeki bir kabadayının aşk öyküsü.


Not: 1963’de Yılmaz Güney’in senaryosunu yazdığı ve oynadığı Ferit Ceylan’in yönettiği filmden uyarlama. 

SU PERİSİ ELMASI (1976)


Yönetmen: Işık Toraman
Foto Direktörü: Rafet Şiriner
Yapım Metin Film / Işık Toroman

Prodüksiyon Amiri: Hamit Akçay, Set Ekibi: Sami Can, Mehmet Gen, Reji Asistanı: Adem Ayral, Operatör Asistanı: Ali Tosunoğlu, Laboratuvar: Hayati Akbulut, Senkron: Rauf Tözüm, Montaj: Mustafa Kent, Işık Şefi: Aydın Yuteri, (Ar Film Stüdyosunda renklendirilmiş ve seslendirilmiştir. )

Oyuncular: Aytekin Akkaya, Melek Gör-gün, Aynur Akarsu, İhsan Baysal, Ekrem Dümer, Ayşen Şen, Zeki Tüney, İhsan Gedik, Tevfik Şen, Metin Emir, Ahmet Karaca, Yadigâr Kul, Misafir Yıldızlar: Ceyhan Cem, Kaan Batur, Yılmaz Gruda, Seher Şeniz, Kamuran Nur,

Konu: Su perisi elmasını elinde bulunduran antikacı öldürülür elmas bir açık artırma ile satılacaktır ama elmas sergilendiğinde sahte olduğu ortaya çıkar gerçek elmasın peşine bir sürü adam düşer herkes antikacıyı kimin öldürdüğünü merak etmektedir gazeteci Aytekin ve arkadaşı kazımda elmasın peşine düşer bu Ruanda Prensesi de İstanbul’a gelir Kazım onu ziyaret edip elmasın yerini bilip bilmediğini sorar orada Prensesin adamları Kazımı alıp götürürler fakat Kazım onlardan kurtarır elmas prensesin arkadaşı Lili yani Aynur Akarsu da olduğunu öğrenirler bu sırada birkaç kötü adam Prensesi kaçırıp elması arkadaşından isterler fakat Aytekin Prensesi kurtarır.

SÖYLEYİN ANAMA AĞLAMASIN (1976)


Yönetmen: Çetin İnanç
Senaryo: Hüseyin Peyda
Görüntü Yönetmeni Cengiz Batuhan
Yapım: Osmanlı Film/Mehmet Karahafız,
Hasan Çakır

Set Ekibi: Bedri Uğur, İlyas Akarsu, Baki Soğukpınar, Reji Asistanı: Yılmaz Koç, Kamera Asistanı: Nusret Öz, Stüdyo Müdürü: Ferruh Kırmaz, Laboratuvar: Aslan Tektaş, Hüseyin Kuğu, Hüseyin Yazıcı, Senkron, Montaj: Necdet Tok, Negatif Montaj: Mehmet Tezgahtar, Laboratuvar Şefi ve Renk Uzmanı: Hikmet Kuyucu, Sesleri Alan: Kunt Tulgar, Beste Ve Müzik: Yıldıray Çınar, Prodüksiyon Amiri: Mustafa Oğuz, Mehmet Sezgin, Işık Şefi: Erol Karaşıray, Teknik Direktör: Mehmet Sezgin (Kunt Film Stüdyosunda seslendirilmiş ve renklen
dirilmiştir )

Oyuncular. Yıldıray Çınar, Gülay Başar, Aliye Rona, Bilâl İnci, Atıf Kaptan, Kâzım Kartal, İhsan Baysal, Baki Tamer, Tarık Şimşek, Nizam Ergüden, İbrahim Uğurlu, Niyazi Gökdere, Eyüp Durmuş, Sevgi Tomür, Handan Altınay,

Konu: Mal, mülk, para uğruna en yakın akrabaları amcası ve oğulları tarafından hile ile yok edilmeye çalışılan aile-nin ve oğulları Eşref’in acı hikayesi. Bestesi Yıldıray Çınar’a ait olan “Aman Eşref canım Eşref” türküsünün hikayesi.

1. İstanbul Uluslar arası Film Festivali’nde (1977)
► Aliye Rona “En İyi yardımcı kadın oyuncu”

SOKAK KADINI (1976)


Senaryo ve Yönetmen: Çetin İnanç
Kameraman Dinçer Önal
Yapım: Gaye Film/Erdoğan Tilav

Prodüksiyon Amiri: Semih Servidal, Gaye Işık Servisi, Şef: İlyas Akarsu, Set Teknisyenleri: İlyas Akarsu, Ercan Tuman, Zülküf Yücel, Abdullah Menay, Prodüksiyon Müdürü: Sabahattin Hoşsöz, Asiatan: Ziya Uçak, Ses: Feridun Kınay, Montaj, Senkron: Mehmet Özdemir, Negatif Montaj: Mustafa Karataş, (İpek Film Stüdyosunda seslendi-rilmiş ve renklendirilmiştir)

Oyuncular: Arzu Okay, Hadi Çaman, Cemil Yağmur, Ceyda Karahan, Tevhit Bilge, Asuman Arsan, Reha Yurdakul, Demircan Türkdoğan, Gönül Eren, Nizam Ergüden, Hakkı Kıvanç, Cango Kemal, Cemil Yağmur,

Konu: Arzu dedesi ile yaşayan bir tez-gahtardır. Ünlü bir Türk seks yıldızına aşıktır. Tesadüfen tanışırlar. Tanıştıkları gün adam evlenme vaadi ile Arzu'yu yatağa atar. İşi bittikten sonra, tanımadığı erkek-ler de zorla Arzu'ya sahip olurlar. Arzu artık bir sokak kızı olmuştur.

SİLAHLARA VEDA (1976)





Yönetmen: Remzi A. Jöntürk
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Görüntü Yönetmeni: Orhan Kapkı
Yapım: Sezer Film/Berker İnanoğlu

Oyuncular: Kadir İnanır, Perihan Savaş, Hikmet Taşdemir, Ülkü Ülker, Baki Tamer, Alev Altın, Tuncer Necmioğlu

Konu: Silah kullanmamaya yemin etmiştir, fakat olaylar tekrar onu silah kullanmaya zorlar oda istemeyerek tekrar silaha sarılır.


SİHİRLİ ŞAMDAN (1976)


Yönetmen: Yavuz Figenli
Senaryo: Recep Filiz
Kamera: Rafet Şiriner
Yapım: Kuzey Film/Yaşar Tunalı

Renk Uzmanı: Türker Vatan, Laboratuar: Hasan Örnek, Selâhattin Kaya, Abdullah Akdeniz, İsmet Tomaçgil, Senkron, Montaj: İsmail Kalkan, Mevlut Koçak, Sabit Özergil, Negatif Montaj: Mahmut Eskici, Kâzım Yar-dımcı, Ses Mühendisi: Necip Sarıcıoğlu, Asistanı: Erkan Esenboğa, (Yeni Stüdyo Renkli laboratuarında hazırlanmıştır)

Oyuncular: Ünsal Emre, Ceyda Karahan, Romina Terry, Nur Soylu, Özcan Özgür, İhsan Gedik, Kadir Kök, Arap Celal, Lütfü Engin,

Konu: Şamdanın içine gizlenmiş bir elması bulmaya çalışan kişilerin öyküsü


5 Nisan 2018 Perşembe

SIRALARDAKİ HEYECAN (1976)


Yönetmen: Orhan Aksoy
Senaryo: Erdoğan Tünaş, Fuat Özlüer
Müzik: Metin Bükey
Foto Direktörü: Çetin Gürtop
Yapım: Erler Film/Türker İnanoğlu

Oyuncular: Bülent Ersoy (Bülent), Gülşen Bubikoğlu (Gülşen), Şemsi İnkaya (Rıza), Hulusi Kentmen (Gülşen’in babası), Turgut Boralı (Okul müdürü), Cevat Kurtuluş (Öğretmen), Mürüvvet Sim (öğretmen), Nubar Terziyan (Bülent’in öğretmeni), Feridun Çmlgeçen (öğretmen), Kayhan Yıldızoğlu (öğretmen), Saadet Gürses (öğrenci), Bülent Avcı (öğrenci), Birtane Güngör, Sami Hazinses

Konu: Düğünlerde şarkı söyleyerek yaşamını sürdüren, fakir ve kimsesiz bir lise öğrencisidir Bülent (Bülent Ersoy). Okul arkadaşlarının çoğu ise zengin, şımarık, akılları bir karış havada, her şeyi hafife alan ve eğitimlerini ciddiye almayan öğrencilerdir. Aksine olgun ve çalışkan bir kişiliğe sahip Bülent, giderek sınıf arkadaşlarının hedefi olur. Düzmece bir oyunla onu aralarından Gülşen’e (Gülşen Bubikoğlu) aşık ederler. Amaçları sevdadan başını döndürüp derslerden soğutarak okulda başarısız olmasını sağlamaktır. Bülent tuzağa düşer, tembelleşir, dersleri kötüye gider. Fakat bir gün rastlantı olarak bu aşkın aslında bir oyun olduğunu, salt kendisini küçük düşürmek için düzenlendiğini anlar.
Yıkılmıştır. Okulu bırakır, bir saz salonunda şarkıcı olarak çalışmaya başlar. Gülşen ise pişmandır. Bülent’e karşı güçlü duygular beslediğini fark eder. Bülent’i çalıştığı gazinoda bulur, ondan af diler ve onu gerçekten sevdiğini itiraf eder. Onu ikna ederek okula dönmesini sağlar. İki sevgili bir süre sonra evlenme karar verirler. Gülşen’in babasının karşı çıkması ve suç olduğu için okuldan kovulma riski bile sevdalıları durduramaz. İşler kötü gider, geçim sıkıntısı çekerlerken Gülşen’in yumuşayan babasının duyurmadan büyük bir gazinoda Bülent’e iş bulması mutlu bir gelişme olur. Tüm dostları gazinoya hücum ederler. Konserin yarısında Gülşen birden fenala-şıp hastaneye kaldırılır. Bülent, Gülşen’in kan kanseri olduğunu, çok az bir ömrü kaldığını ve babasının da bunu bildiği için evlenmelerine karşı çıktığını öğrenir. Kısa bir süre sonra Gülşen ölür. Bülent, tam mutluluğu yakaladıklarını sandığı anda Gülşen’in sevgi dolu genç yaşamının avuçlarından kayıp gittiği gerçeğiyle; üzgün, çaresiz ve yapayalnız kalmıştır...

► Gazinoların yeni "prensi" Bülent Ersoy da ilk filmiyle sinemada ... Önceleri, Zeki Müren'in 20 küsur yıl önceki ilk filmi "Beklenen Şarkı’ının yeni bir uyarlamasıy-la sinemaya geçmesi tasarlanan Ersoy, sonunda vazgeçilen projenin yerine özgün bir senaryoyla sinemaya girişini yapıyor. "Ozgün" kuşkusuz, sözgelimi... Yoksa, önemli bölümü "Hababam" serisinden olmak üzere, senaryo, Türk sinemasının bütün bilinen trüklerini, numaralarını 'antolojik biçimde ortaya getirmekten öte bir yenilik taşımıyor ...

Şimdi, "Sıralardaki Heyecan" gibi bir filmi nasıl eleştireceğiz? Her ne kadar sine-madan asıl beklenen kitlelere bir mesaj, bir bildiri vermesi, bir düşünce iletmesi ise de, sinema yalnız bunun için yapılmaz ve sinemaya yalnız bunun için gidilmez. Sinemaya bazen sürükleyici bir film sey-redip vakit geçirmek, sevilen bir oyuncuyu görmek, ünlü bir şarkıcıyı dinlemek için de gidilir. Bu tür bir oyalayıcı sinema vardır ve ne denirse densin, daha çok uzun süre de var olacaktır. O zaman, bu tür bir sinemayı da kendi kuralları ve kalıpları içinde ele almak gerekmez mi?

Öyle yapalım. Ve iki örnekle bu filmi eleştirelim. Bir "Çağlayan Saz" sahnesi var filmde ... Bir de "Maksim" de konser bölümü ... Şimdi soralım bu filmi yapanlara: Bir "saz salonu" öyle mi olur? Bir saz salonunda, tıpkı bir konser salonu gibi seyirci oturmuş sahneyi mi seyreder? Orada bin bir dert taşıyan insan vardır; içmeye, unutmaya gelmiş insan vardır... Herkes kendi alemindedir... İçeri girildi-ği zaman (hem de filmdeki gibi 20 kişi birden!) kapıdan insanı karşılayıp kuşkulu bir gözle süzen, yer gösteren bir garson takımı vardır. Filmi hazırlayanlar, hiç saz salonu
görmemişler mi? Bu da inanılır gibi değil, çünkü Yeşilçam tam bu tür yerlerin göbeğinde.Ya Maksim veya benzeri bir gazinoda öyle bir atmosfer mi vardır? En ön sıra-ları (hem de bir gala gecesi) yalnızca liseli öğrencilerin tutması ve gazinoda (bizim görebildiğimiz kadarıyla) okulun kadrosundan başka hiç kimsenin olma-ması nasıl mümkün olur? Babanın 300.000 lirasıyla Bülent'i gazinosuna assolist olarak almaya karar veren kimse, bir kez gelip de çocuğu görmez, sesini dinlemez mi? Bu konularda Fahrettin Arslan'a da mı danışılamazdı?

İşte sorun burada... Yoksa, Bülent Ersoy'u merak etmek, gidip bir filmini seyret-mek isteyebilir herkes (bizim gibi)... Bu tür bir filmden bir baş yapıt çıkmaz elbet; ama kurallarına, müzikal bir vakit geçirme filminin kurallarına, uygun bir yapım çıkabilir. Ancak onun için, önce Çağlayan Saz'ın, Çağlayan Saz'a, Maksim'in de Maksim'e benzemesi gereklidir. Sinema, bir gerçeği yansıt-ma sanatıdır çünkü... En basit, gündelik, sıradan gerçekleri, gerçeklikleri ek-rana yansıtmayı bilmeyenler sinemanın başında oldukça, yapımcısı, yönetme-ni. senaryocusuyla bu takım bu işi aynı kafayla ve seyirciyi çocuk yerine koyarak sürdürdükçe, bu işi böyle gider. Önce gerçeğe benzer sinema yapacağız. Sinemanın diğer sorunları, ancak bu aşamaya eriştikten sonra çözüm yoluna girebilecektir. Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 182


SEVDALILAR (1976)


Yönetmen: Ülkü Erakalın
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Foto Direktörü: Orhan Kapkı
Yapım: Sezer Film/Berker İnanoğlu

Reji Asistanı: Zühal Üstüntaş, Kamera Asistanı: Suha Kapkı, Renk uzmanı: Türker Vatan, Sesleri Alan: Necip Sarıcıoğlu, Negatif Montaj: Mahmut Eskici, Kâzım Çakırmanoğlu, Montaj, Senkron: İsmail Kalkan, Mevlut Koçak, Laboratuvar: Hasan Örnek, İsmet Karslı, Abdullah Akdeniz, İsmet Tomaçghil, Selâhattin Kaya, Prodüksiyon Müdürü: Nihat Cerit, (Yeni Stüdyo Renkli Film Laboratuvarlarında renklendirilmiş ve seslendirilmiştir )

Oyuncular: Perihan Savaş (Elif), Serdar Gökhan (Kadir), Nubar Terziyan, Turgut Özatay, Hakan Balamir, Renan Fosforoğlu, Mümtaz Ener, Hamit Haskabal (Maksut), Hakkı Kıvanç Ahmet Kostarika, Atıf Kaptan (Balıkçı Avni), Nasır Melek Mottie (Arap hasan), Kenan Pars, Tugay Toksöz, Gönül Hancı, İhsan baysal, Renan Fosforoğlu,

Konu: Kıt kanaat ailesini geçindiren kaptan kızı Elif’in kör olması nedeniyle kahrolmaktadır. Yakın dostu Hasan hapisten çıkmış ve belalı yaşama tövbe edip baba mesleğine dönmüştür. Mağdurların, yoksul ve ezilmişlerin savunucusu, koruyucusu ünlü kabadayı Arap Hasan yerini gençlere bırakınca varisi kısa sürede ortaya çıkar. Mert yüreği, çelik bileğiyle kabadayı Kadir yolsuzların karşısında mazlumların yanında her geçen gün ününe ün katar. Bu arada Salih Kaptan’ın yasa dışı işler çevirirken vurulması Elif’in ortada kalmasına neden olur. Hasan ona sahip çıkarken Kadir de kaptana olan borcunu Elif’in gözlerini açtırarak ödemeye karar verir. Diğer çete reisleri çıkarlarını baltalayan Kadir’i orta-dan kaldırmaya karar verip tövbeli Hasan’ı tetikçi olarak seçerler. Hasan Elif’e verdiği silah bırakma sözüyle onun ameliyatı için gerekli olan para arasında tercih yapmak zorundadır. İki kabadayının karşı karşıya gelmesi kaçınılmaz olacaktır.


SENİ SEVMEKLE SUÇLUYUM (1976)


Yönetmen: Sırrı Gültekin
Senaryo: Sadık Şendil
Görüntü Yönetmeni: İzzet Akay
Yapım: Osmanlı Film / Mehmet Karahafız

Oyuncular: Meral Zeren, Aytaç Arman, Eşref Kolçak, Kâzım Kartal, İ. Hakkı Şen, Diler Saraç, Atıf Kaptan, Nuri Kırgeç, İbrahim Kurt, Yaşar Şener

Konu: Bir şarkıcı kızın sonradan evli oldu-ğunu öğrendiği bir erkekle aşk ve macera öyküsü.


SELAM DOSTUM (1976)


Yönetmen: Orhan Elmas
Senaryo: Vural Pakel
Foto Direktörü: Hüseyin Özşahin
Yapım: Barış Prodüksiyon/Vural Pakel

Yönetmen Asistanı: Ümit Efekan, Renk Uzmanı: Türker Vatan, Kamera: Ertunç Şenkay, Sesleri Alan: Necip Sarıcaoğlu, Negatif Montaj: Mahmut Eskici, Kâzım Çakırman, Stüdyo: Hasan Örnek, Selâhattin Kaya, Abdullah Akdeniz, İsmet Tomaçgil, İsmet Karslı, Set: Mustafa Koç, İsmail Kündem, Mustafa Buğan, Işık: Rıdvan Varol, Prodülsiyon: Nihat Cirit, Ercan Tuman,
(Yeni Stüdyo’da hazırlanmıştır).

Oyuncular: Müjde Ar, Serdar Gökhan, Hakan Balamir, Tugay Toksöz, Gönül Hancı, Garibe Gündem, Ehat Alinçe, Ata Saka, İhsan Gedik, Dündar Aydınlı, Muhteşem Duru, Mehmet Uğur, Ercan Tuman,

Konu: Tecavüz edilen kız kardeşinin intikamını almak için çeşitli maceralar geçiren bir gencin öyküsü.

SAHTE KABADAYI (1976)


Yönetmen: Natuk Baytan
Senaryo: Suavi Sualp
Kamera: Rafet Şiriner
Kurgu: Mevlût Koçak
Yapım: Cem Film/Yahya Kılıç

Reji Asistanı: Namık Karakıluıç, Kamera Asistanı: Yavuz Topuz, Negatif Kurgu: Mahmut Eskici, Kâzım Çakırman, Laboratuvar Şefi: Selahattin Kaya, Laboratuar: İsmet Karslı, Abdullah Tomaçgil, Abdullah Akdeniz, Renk Düzenleme: Hasan Örnek, Işık Yönetmeni: Rıdvan Varol, Ses Mühendisi: Necip Sarıcıoğlu, Yardımcısı: Ender Teker, Ses Miks: Erkan Aktaş, Senkron: Cevat Sezer, Prodüksiyon Amiri: Adnan Uygur, Set Amiri: İbrahim Önen, Set Ekibi: Taci Erşan, Mehmet İnci, Hüseyin Bulut, Seslendirme Yönetmeni: Yılmaz Sengelli, Stüdyo: Hasan Örnek, Selahattin Kaya, Abdullah Akdeniz, İsmet Tomaçgil, İsmet Karslı, (Yeni Stüdyoda hazırlanmıştır).

Oyuncular: Kemal Sunal (Kemal), Kâzım Kartal (Muhtar), Suna Selen (Para Parra Parra’yı söyleyen kadın), Mümtaz Ener (Avukat Kâmil), Yavuz Selekman (Hamdi), Hasan Ceylân (Dikiş tutmaz Sabri), Yusuf Çağatay (Sabri), Ekrem Gökkaya (Kiralık Katil), Hakkı Kıvanç (Hayri), İbrahim Kurt (Kulaksız İbo), Yusuf Sezer (Sadi), Baki Tamer (Komiser Yılmaz), Erdoğan Seren (Muhtar adamı), Yılmaz Kurt (Muhtar adamı), Tevfik Şen (Muhtar adamı), Osman Han (Muhtar adamı), Ata Saka (Muhtar adamı), Abi-din Görsev (Zühtü), Yadigâr Ejder (Sabri’nin adamı), Yüksel Gözen (Garson), Kenan Karagöz (Sadık), Ferhat Ünal (Muhtar adamı), İhsan Bayraktar (Sabri’nin adamı), Muzaffer Civan (Şoför), Yaşar Güçlü (Muhtar), Niyazi Gökdere (Muhtar), Mustafa Yavuz (Arnavut), Yaşar Şener (Bombacı), Cevdet Özalaş (Kiralık katil), Yusuf Çetin (kiralık katil), Coşkun Göğen (şişçi Coşkun), Abdi Algül (Kabadayı), Mehmet Ali Güngör (Susta Kâzım), Toma Balcı (Şükrü), Zeki Sezer (Şef garson), Rıza Pekkutsal, Coşkun, Arap Celâl, Yusuf Sezer, Yusuf Çağatay, Cevdet Balıkçı, Apo, Erdoğan Seren,

Konu: Bir benzerlik sonucu, kabadayı zannettikleri saf delikanlının güldürüsü