Yönetmen: Şerif
Gören
Senaryo: Bülent
Oran
Kamera: Çetin
Tunca
Yapım: Gülşah
Film/Selim Soydan
Yardımcı Yönetmen: Turgut
Çeviker, Yönetmen Yardımcısı: Erdoğan Kar,
Oyuncular: Cüneyt Arkın (Gırgır Ali), Hülya Koçyiğit (Yasemin), Erol Taş
(Palandöken), İ. Hakkı Şen (Osman), Hüseyin Kutman (Komiser), Şeref Çokşeker,
Leyla Somer, Raşit Güven, Leyla Yaşar, Sabahat İzgü, Aydın Haberdar, İhsan
Gedik, Muzaffer Civan, Rukiye Göreç, Mustafa Yavuz, Leyla Başar, Reşit Güven,
Hakkı Kıvanç
Konu: Gırgır
Ali (Cüneyt Arkın) şamatasına yaşayan ve saçma sapan işler yaparak para kazanan
bir adamdır. Günün birinde karanlık işler çevirdiği dönemlerdeki bir arkadaşı
ondan ünlü şarkıcı Hülya’yı (Hülya Koçyiğit) kaçırmasını ister. Ali’de
kaçıracağı kişinin boy ölçüsüne göre bir ücret talebinde bulunur ve anlaşarak
kızı kaçırır. Ne var ki zaman içinde Hülya ile birbirlerine aşık olurlar ve
işler değişir, bu durum Ali’nin kızı kaçırması için anlaşma yaptığı arkadaşının
hiç de hoşuna gitmemiştir…
► "İstasyon", sürprizler içeren bir film... ·
İsminden ve yıllardır ilk kez bir araya ge-len iki ünlü oyuncusundan ötürü,
iddialı, "büyük", dramatik olanakları geniş bir konu ve bir
"tren filmi" bekliyorsunuz. Oysa film hiç de öyle gelişmiyor. Bir
ka-badayı tarafından kaçırılan ünlü bir ses yıldızının öyküsü, kapalı bir dekor
içinde gelişen ve sinemamızın pek sevdiği türden, "iki zıt kişiliğin
çatışması ve sonunda birbirine aşık olması" teranesine dönüşüyor. Ana
çizgileri itibariyle pek özgürlük içermeyen bir senaryo bu... Ne var ki, bu
olumsuz sürprizlerin yanı sıra, "İstasyon"da olumlu bazı öğeler de
var. Arkın ve Koçyiğit’in çok iyi "tiplenmiş" olmaları, oyun
biçimleri artık iyice bilinen ve sürprizler taşımayan bu iki oyuncunun,
kişiliklerine inandırıcılık getirme-lerine yetmiş. Oran - Gören ikilisinin
çalışması, ayrıca bu "zoraki başa başlıktan, sinemamızda alışılagelenin
aksine, abartıImamış, kalıpları yer yer kırabilen, güldürü ve duygu dozu iyi
ayarlanmış bir film çıkarabiliyor. Ama, daha da önemlisi, filmin taşıdığı
eleştirel boyut... Kısa dokunuşla da verilen, ses yıldızının çevresinin giderek
aile ilişkilerinin bile yapaylığı ilginç... Ama asıl önemli olan, final
sahnesi. Bu sahnede, "haydut, namus düşmanı" gibi sloganlarla
kendisine karşı kışkırtılan bir topluluğun elinden kurtulmak için bir tek silah
kullanıyor Ali; onlara tomar tomar para atıyor. Ve tüm kızgınlık,
kışkırtılmışlık, para hırsına banknotları yakalama çabasına dönüşüyor.
Sinemamızda, giderek dünya sinemasında insan doğası üstüne yapılmış en güçlü
eleştirilerden birini içeren bir sahne bu.... Ve "İstasyon" bu nefis
bölümle noktalanırken, günümüz-de artık eleştirel bir boyut taşımayan bir sanat
yapıtının başarıya erişemiyeceğini bir kez daha düşünü-yorsunuz. .
"İstasyon", tüm kusurlarına karşın görülmesi gereken bir yerli film.
“Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılla-rı” syf, 226