Powered By Blogger

18 Nisan 2018 Çarşamba

ÇARLİ'NİN KELEKLERİ (1978)


Senaryo ve Yönetmen: Günay Kosova
Kameraman Salih Dikişçi
Yapım: Günay Film/Günay Kosova

Oyuncular: Aydemir Akbaş, Hadi Çaman, Erdinç Akbaş, Zerrin Egeliler, Remziye Fırtına, Funda Gükan, Helen Şilla, Oktar Durukan, Nilkgün Ceylan, Yadigar Ejder, Necdet Kökeş

Konu: Çarli'nin Melekleri adlı yabancı filmin Türk versiyonu. Yerli Çarli keleklerine gizli görevler verir ve kelekler de güzellik ve dişiliklerini kullanarak, bu görevleri başarı ile yerine getirirler.


ÇARESİZ (1978)


Yönetmen: Temel Gürsu
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Kamera: Muzaffer Turan
Yapım: Saner Film/Hulki Saner

Oyuncular: Ahmet Özhan, Canan Perver, Müjdat Gezen, Şemsi İnkaya, Hülya Tuğlu, Cem Erman, Ali Şen, Diler Saraç, Gündüz Akar

Konu: Fatma hanım çamaşırcılık yaparak hayatını kazanmaktadır. Tek oğlu Ahmet’i iyi yetiştirmek için elinden geleni yapan kadın oğlunun müziğe olan kabiliyetini bir müzik okulunda değerlendiremediği için üzgündür. Temizliğe gittiği evin kızıyla yaşları birbirine yakın olan Ahmet ile iyi arkadaştırlar. Fabrikatör Rasim bey bahçede bir iş dönüşü kızıyla Ahmet’i oynadığını görünce kıyameti koparır. Zaman akıp gitmiştir, her iki çocuk da büyümüş genç bir kız ve erkek olmuşlardır. Ahmet Nevin’in babasının fabrikasında ustabaşı olmuş-tur. Fabrika da Rasim beye yakınlık gösteren iyi bir ailenin oğlu Hamdi de Nevin’le evlenmek istemektedir. Akşam yemeğine davetlidirler. Akşam yemeğe gelen Hamdi’yi gören Nevin şaşırır, O Ahmet’i beklemektedir. Aşağıya inmez, babası çok kızar. Bahçede Ahmet’in ıslandığını duyunca koşarak gider. Ahmet’le buluşurlar. Hamdi ile evlendirilmek istediğinden söz eder. Ailesine Ahmet’i sevdiğini söyleyecektir. O sırada babası ve Hamdi gelirler. Nevin’e eve girmesi için ısrar eden Rasim bey, Nevin’in onu seviyorum baba demesi üzerine Ahmet’e hakaret eder ve onu işten kovduğunu söyler. Ahmet çok yakın iki arkadaşıyla bera-ber yaşamaktadır. Arkadaşları onu teselli ederler. Kaçır kızı getir, burada oturun biz başka yere taşınırız derler. Ahmet istemez. Ahmet, Nevin’i hiç göremediği için perişandır. Arkadaşları bu gece evine gidelim gör derler. Biraz içkilidirler. Kapıya gelmişlerdir. Rasim bey polise verelim deyince Nevin bu işi bana bırakın deyip rol yapar ve Hamdi’yi sevdiğini söyler. Ahmet hava alanına gelir, Hamdi Nevin’e veda hediyesi vermek ister. Nevin reddeder fakat o sırada kendisine doğru gelen Ahmet’i görür, hem hediyeyi kabul eder hem de Hamdi’yi öpüp uzaklaşır. Ahmet artık inanmış ve iyice yıkılmıştır. Arkadaşlarıyla teselliyi içki şişelerinde aramaktadır. Yine bir meyhanede sarhoş ve üzgün kendisine tutulan mikrofona içli bir şarkı söyler. Başta solist, patron ve herkes şaşırmıştır. Solist Leyla hayran, hayran onu dinlemektedir. Onun bir plak şirketi tarafından dinlenmesini sağlar. Bu için başlangıcı olur. Ahmet şöhret ve başarı yakalamıştır. Üç arkadaş her şeyi paylaşmaktadır. Aralarında Leyla da vardır ama arkadaş olarak. Öbür tarafta Hamdi bey fabrikayı ele geçirmiştir. Patron Rasim beyin resmi yerine kendisininkini asmıştır. Rasim bey Avrupa"dan kızı ile döner ama karşılayan olmamıştır. Hemen fabrikaya gider her şeyi anlamıştır. Hamdi bey onu tek kuruşa muhtaç etmiştir. Evi bile icradadır tek istediği Nevin’dir. Nevin babasına isyan eder. Ama artık kaybedeceği bir şey yoktur Hamdi""ye peki der. Bunu kutlamak üzere bir gazinoya götürür. Orada Ahmet, arkadaşları ve Leyla ile karşılaşırlar. Hala birbirlerine aşıktırlar. Ahmet sahneye davet edilir. En güzel şarkısını bütün hissiyatıyla okur, Nevin perişandır gözyaşları içindedir. Hamdi fabrikada bir toplantı yapar, bütün hissedarlar gelecektir. Rasim bey ve Nevin de toplantı-ya katılır. Diğer gelenler Ahmet’in arkadaşlarıdır. Onun hisselerinin %80’ni aldığı söylenir. Herkes şaşırmıştır. Nevin Ahmet’e gider, Onu Leyla karşılar ve Ahmet""in gazinoda olduğunu öğrenir. Ahmet""in hala aşık olduğundan söz eder. Nevin de onu sevdiğini ve bu aşkını tertemiz muhafaza ettiğini anlatır. Çaresiz Nevin, fabrika çıkışı kendisini bir arabanın altına atar, ağır yaralıdır. Pişmanlıklar içinde olan Rasim bey Ahmet’e gider bütün hakikatleri anlatır. Nevin’in kendisini feda ettiğini söyler. Ahmet deli gibi fırlar Nevin’e gider, ona sarılır. Her zaman onu sevdiğini söyler, Nevin kucakla beni Ahmet beraber olduğumuz yerlere gö-tür der. Ahmet onu alır deniz kenarındaki yüksek tepeye götürür. Birbirlerine sevda dolu kelimeler söylerken Nevin son nefesini verir. Ahmet kucağında Nevin’i arabasına taşır. Yanına oturur vitesi boşa alır arabayı uçuruma sürer

17 Nisan 2018 Salı

CEYLAN (1978)


"AYAĞINDA KUNDURA" 

Yönetmen: Oksal Pekmezoğlu
Senaryo: Osman F. Seden
Foto Direktörü: Muzaffer Turan
Yapım: Umut Film/Abdurrahman Keskiner

Kameraman, Ertunç Şenkay, Asistan Rejisör: Yılmaz Koç, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Montaj Şefi: Özdemir Arıtan, Set Amiri: Selim Acar, Yardımcıları: Nejat Yamak, Abdullah Menay, Işık Şefi: İbrahim Sabuncu, Fazlı Sekizler, Prodüksiyon Müdürü: Birol Büyükorbay, Yapım: , (Acar Film Stüdyosunda hazırlanmıştır.)

Oyuncular: İbrahim Tatlıses, Necla Nazır, Ahmet Mekin, Orhan Elmas, Safiye Ünal, İbrahim Uğurlu, İhsan Gedik, Süheyl Eğriboz, İbrahim Kurt, Yaşar Şener, Gürsel Arkuç, Yüksel Gözen, Hüseyin Peyda, Gülten Ceylan, Sami Hazinses, Yusuf Çetin, Abdül Argür, İrfan Taviloğlu, Yavuz Şeker, Gül ErenKüçük Yıldız: Haluk Pekmezoğlu, Türküleri Okuyan: İbrahim Tatlıses ve Mihrican Güngör

Konu: Bir ağa kızıyla, bir kamyon şoförü-nün aşk öyküsü. Şoför, ağanın kendisine vermeyen kızını kaçırır. Şoför sahte pasa-port kullanmaktan tutuklanır. Bir kaza sonucu sevgilisini öldüğünü sanan genç kız doğum sırasında gözlerini kaybeder.

CEVRİYEM (1978)


Yönetmen: Memduh Ün
Senaryo: Safa Önal (Suat Derviş’in Fosforlu Cevriye” oyunundan)
Kamera: Kaya Ererez
Müzik: Cahit Berkay
Yapım: Akün Film/İrfan Ünal

Yönetmen Yardımcısı: Erdoğan Kar, Şarkıular: Belkıs Özener,

Oyuncular: Türkan Şoray (Cevriye), Kadir İnanır (Ahmet), Erol Taş (Komiser), Neriman Köksal, Reha Yurdakul, Süleyman Turan, Mubar Terziyan, Bilge Şen, Dinçer Çekmez, Mürvet Sim, Süheyl Eğriboz, Alpay İzer,

Konu: Bir kenar mahalle dilberinin öykü-sü. Cevriye'nin gecekondusuna polislerden kaçan bir banka soyguncusu sığınır. Çeşitli eylemlere giren üniversiteli banka soyguncusunu önce saklamak istemez. Ama sonunda üniversiteli genç, Cevriye'yi evinde gizlenmeye razı eder. Bu ilişki sırasında Cevriye değişir, artık meyhanelerde şarkı söyleyen deli dolu kız değildir. Ve sonunda polisin izlediği devrimci soyguncu, Cevriye'nin evinde yakalanarak hapse atılır.

► Toplumumuzun baş sorunlarından biri asayiş ve anarşi sorunu... Gün geçmiyor ki birileri öldürülmesin, bir banka soyulmasın ... Bu güncel olaylar sinemaya getirilmeli mi, getirilebilir mi? Getirilirse nasıl getirilir? Örneğin bir banka soymuş, kaçarken bir de insan öldürmüş bir "anarşist"in bir sokak kadını tarafından korunup saklanması, iki kahramanımız arasında bir aşkın gelişmesi anlatılırsa nasıl anlatılır? Bunun belirli yolları vardır kuşkusuz ... Filmde kimin düdüğü ötüyorsa, senaryocunun, yönetmenin veya yapımcının hangisinin sözü geçiyorsa onun görüş açısı egemen olabilir. Olaylara devrimci / ilerici bir açıdan yaklaşabilirsiniz... Veya olabildiğince yansız olmaya çalışır belirli koşulları saptar, gösterir, fazla politik laf etmez, suya sabuna dokunmayan bir şeyler ortaya koyabilirsiniz...

"Cevriyem", bunların hepsinin dışında bir şey yapıyor. Filmde banka soyguncusu, bir "anarşist" olarak gösteriliyor. Cevriye'ye "sen ne iş yapıyorsun, üretime ne gibi katkın var?" gibi laflar edince de belli bir kesimden olduğu kanısı seyircide yerleşiyor. Tüm film, bu gerilimle beslendikten, seyirci, doğru veya yanlış, güncel olaylara bir yaklaşımla avutulduktan sonra, filmin bitimine yakın anlaşılıyor ki, kahramanımız bir "anarşist", bir soyguncu filan değil ... "Kız kardeşinin iffetinin intikamını almak için" bankaya girmiş ve işlemiş cinayeti... 

Bu kadar basit. .. Böylece güncelliğin, toplumsal so-runların üstüne gitmek yürekliliğini gösteremeyenler, hem seyirciyi güncellik görüntüsüyle sömürmüş, hem de sonunda suya sabuna dokunmadan "pirrü pak" işin içinden sıyrılmış oluyorlar ... Ne rahat, ne kolay, değil mi? Seyirci bunu yutuyor mu acaba? Çevrilen numarayı fark etmiyor mu? Böyle filmlere ne bi-çimde olursa olsun katkıda bulunanlar, yarın öbür gün Türkiye'nin sinema tarihi yazıldığında, nelere alet olduklarının belgeleneceğini düşünmüyorlar mı? Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 175 ”

Memduh Ün Anlatıyor:
lrfan Ünal bir gün yazıhanesine davet edip Cevriyem adlı bir film teklif etti. Başrollerini Türkan Şoray ve Kadir İnanır oynayacaktı, Filmin senaryosu, ünlü kadın yazarımız Suat Derviş'in Cevriyem adlı romanından uyarlanmış, Derviş yaşadığı bir deneyimi anlatıyor bu romanında. Kendisi sol görüşlü, aydın ve güzel bir kadındı. Nazım Hikmet'i, arandığı günlerde evinde saklamış. Kitapta açıkça belirtilmese de, roman bu kaçma kovalamaca ve saklanmacayı öykülüyor

Senaryoda Nazım'ın yerine bir militan var. Militan örgüte para temini için giriştiği banka soygunu sırasında bir veznedarı öldürüyor ve kaçarken vurulup yaralanıyor. Bir hayat kadını da onu evinde saklıyor: Bir doktorun yardımıyla iyileştiriyor. Sonra aralarında duygusal bir yakınlaşma oluyor. Filmin sonunda polisler ikiliyi bir evde kıstırıyor, teslim olmayınca da öldürülüyorlar.

Filmi çekip bitirmiştim. Yapımcı İrfan Ünal hem denetimden, hem galiba sol örgütlerden gelen tehditlerden korktuğu için senaryo da diyalogları ve finali değiştirerek, tecavüz edilip ölen kız kardeşin intikamını alan ağabey şekline dönüştürdü hikayeyi. Ek sahneler yazıldı , finale eklemeler yapıldı, ölümler çıkarıldı. Cevriye'nin koşup haber vermesiyle, babası rolünü oynayan Reha Yurdakul geliyor ve Kadir lnanır çıkıp polise teslim oluyordu. Önce direndimse de İrfan Ünal başka bir yönetmene tamamlatırım deyince özenle çektiğim bu filme başka bir el girmesini istemediğim için çaresiz, evet dedim. Gönülsüzce de olsa, istediği sahneleri ekledim filme.

Filmde Erman Filmin Mecidiyeköy'deki platosu, Valideceşme'deki bir gecekondu ve Büyükada kullandığımız mekanlardı. Ilk çekimler Erman Filmin platosundaki meyhane sahneleriydi. Türkan dans ediyordu orada. İrfan hemen iş kopyası bastırmış, acaba Türkan'ı nasıl kullanıyorum diye. Seyrettiği zaman da, tamam, benim düşündüğüm Türkan bu demişti. Özenle çektiğim bu film saçma sapan eklemelerle ucuz bir melodrama dönüştürüldüğü için bugün izlerken çok üzüldüm Çekim sonrası, filme zorla eklenmiş sahneler nedeniyle duyduğum kırgınlık yüzünden, dublaja bile gitmedim. Ek sahneler tam yama gibi duruyor, filmin gövdesine eklemlenmiyordu. Gördükçe sinirim bozuluyordu.

Filmin içindeki militan karakteri, eklenen ve çıkarılan sahneler nedeniyle sakatlandı. Tutarsızlaştı. lrfan Ünal sol görüşlü bir insan değildi elbette, ticaret adamıydı. Galatasaray Lisesi'nde okumuştu, babası sinema ve fırınlar işleten bir zengindi. İrfan da babasının oğlu olduğunu küçük yaşlarda okulunda şeker ve çikolata satarak kanıtlamıştı. Daha o yaşlarda başlamıştı ticarete. Filmin ticari başarısı iyiydi, 7,5-8 civarında olmuş. Çekim süresi 30-31 iş günüydü. “Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor” Vadullah Taş,

CAN HATİCE (1978)


Yönetmen: Sırrı Gültekin
Senaryo: Nuri Kırkeç
Kamera: Suat Kapkı
Yapım: Gültekin Film/Sırrı Gültekin

Oyuncular: Salih Güney, Zerrin Egeliler, Cemal Solak, Mustafa Aydın, Diler Saraç, Aysun Akyol, Nuri Sencer, Yıldırım Yanılmaz, Tanju Okay

Konu: Bir köylü kızı ile, Almanya’ya gideceğim diye nişanlısıyla kentte kalan adamın öyküsü


CAFER’İN ÇİLESİ (1978)


Yönetmen: Zeki Alaysa
Senaryo: Ahmet Üstel
Kameraman: İzzet Akay
Yapım: Erman Film/Hürrem Erman

Yardımcı Yönetmen: Jan Brindizi, Nilgün Seren, Sesleri Alan: Kunt Tulgar, Senkron Necdet Tok, Negatif Montaj: Mehmet Tezgahtar, Prodüksiyon Amiri: Mustafa Do-ğan, Aasistanı: Ahmet Tengiz, Işık Şefi: İsmet Yurtçu, (Kunt Film Renkli laboratuarı’nda hazırlanmıştır.)

Oyuncular: Zeki Alasya, Metin Akpıanr, Filiz Ersüer, Necla Fide, Nejat Özbek, Aytaç Öztuna, Kadri Ögelman, Turgut Özatay, Aytaç Öztuna, Muharrem Gürses, Raşit Hazar, Tevfik Şen, Abidin Görsev, Ahmet Kostarika, Erdil Demirağ, Nejat Buvan, Sonay Kanat, Cengiz Öktem, Misafir Oyuncu: Zerrin Egeliler,

Konu: Anne ve babası seyahate çıkınca, Cafer köşkü kiraya verir. Bahçeyi de otopark yapar. Bu ara Cafer kiracılarından bir kıza aşık olur. Aynı kıza Cafer’in arkadaşı Refik de aşık olur. Ancak ev sahipleri seyahatten dönünce işler karışır arap saçına döner.

BİZİM FISTIKLAR (1978)



 "KARAMANIN KOYUNU"

Senaryo ve Yönetmen: Ülkü Erakalın
Kameraman Mükremin Şumlu
Yapım: Birlik Film/Müfit İlkiz
Negatif Montaj ve Senkron: Osman Koşkan, Işık Teknisyenleri: Enis Özaydın, Rıfat Yurtçu, Set Teknisyenleri: Yaşar Davutoğlu, Mustafa Albayrak, Yapım Müdürü: Cihat Karahan, Kamera Yardımcısı: Hüseyin Arlı,
Kaya Ören Stüdyosunda renklendirilmiş, Türk Haberler Ajansı seslendirmiştir

Oyuncular: Hadi Çaman, Melek Görgün, Necla Fide, İlhan Daner, Meral Deniz, Nilgün Ceylan, Karaca Kaan, Mürvet Sim, Sami Hazinses, Enver Çokgör, Yüksel Gözen, Aylin Berkay, Mürvet Sim, Saadet Gürses, Kadriye Sevinç, Nehir Aker,

Konu: Kaynana ve gelin dırdırından bıkan iki kafadar, para kazanmak için kadın kılığına girip, sahte bir doktor ofisi açarlar. Muayene olmayan gelen ba-yan hastaları ise, ne yaptıkları malum.

BİONİK ALİ FUTBOLCU (1978)



Yönetmen:Yılmaz Atadeniz
Hikaye: Hikmet Eldek
Senaryo: Işık Toroman
Kamera: Sertaç Karan
Yapım: Metin Film/Işık Toraman

Reji Asistanı: Hikmet Eldek, Prodüktör Amiri: Semih Servidal, Renk Uzmanı: Hasan Örnek, Montaj-Senkron: Mevlut Koçak, Negatif Montaj: Ömer Sevinç, Set Amiri: İsmail Künden, İlyas Akarsu, Işıklar: Rıdvan Varol, Mehmet Varol, (Yeni Stüdyoda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Aydemir Akbaş, Meral Deniz, Funda Gürkan, Yüksel Gözen, Necdet Kökeş, Oktar Durukan, Renan Fosforoğlu, Baykal Kent, Ahmet Turgutlu, Yılmaqz Kurt, Adem Taşay, Kamer Ba-ba, Güler Çelik, Nilgün Ceylan, Sabahan, Alev Altın

Konu: Sokaklarda tombala çektirirken zabıtadan kaçan Ali, bir hastaneye sığınır. Hastaneye hasta bir futbolcu gelmiştir. Ali kaleciye kendi kıyafetlerini giydirir ancak kaleci diz kapağından sakatlanmış ve ameliyat olması gerek-mektedir. Kalecinin yerine ameliyat olur ve diz kapağına konan bir yay sayesinde bionik bir futbolcu olmuştur. Futbolcu olup, bol paraya kavuşan Ali, zamparalığa başlar.

BİR GARİP YABANCI (1978)



Senaryo ve Yönetmen: Oğuz Gözen
Kamera: Mükremin Şumlu
Yapım: Mete Film/Necdet Erdur

Oyuncular: Yalçın Gülhan, Canan Ceylan, Karaca Kaan, Kazım Kartal, Mürvet Sim, Renan Fosforoğlu, Ata Saka, Atilla Ergün

Konu: Kiracısına aşık olan Cafer'in
güldürüsü. Anne ve babası geziye çıkınca, Cafer köşklerini kiraya verir. Bahçeyi de oto park yapar. Bu ara Cafer kiracılardan bir kıza aşık olur. Aynı kıza Cafer'in arkadaşı Refik de aşık olur. Ev sahipleri geziden dönünce işler iyice arap saçına döner.

Not: Oğuz Gözen tarafından çekilen “Denizden Gelen Kız” isimli filmin yeni çevrimidir (Oğuz Gözen)

BİR DAHA AFFETMEM (1978)


Yönetmen: Çetin İnanç
Senaryo: Kemal Ongan
Kamera: Dinçer Önal
Yapım: Gaye Film/Erdoğan Tilav

Oyuncular: Figen Han, Tarık Şimşek, Nilgün Ceylan, Funda Gürkan, İhsan Gedik, Baki Tamer, Hakkı Kıvanç, Çetin Başaran, Harika Öncü

Konu: Çete reisi bir kadın tek başına yolculuk yaparken arabası dağ başında bozulur. Kendisine oldukça yakışıklı ve güçlü bir genç yardım eder. Kadın bu gençten çok hoşlanır ve dağ başında sevişirler, Kadın gider. Kadının tadı da-mağında kalan genç, kadını aramaya başlar

► Film şöyle başlıyor. Sıkı durun - O tarih-te Beşiktaş'ta yüzme havuzu vardı, (Çırağan Oteli Sarayı'nın orası). Masraf olmasın diye filme jenerik yapılmamış. Havuzda kamera dolaşıyor, karı kız çe-kimleri çaktırmadan alınmış görüntüler, kalçalara zoom, sonra bir adam görüyoruz, Tarık Şimşek daltarak daltarak dola-şıyor havuzun kenarında.
Bayıltan bir müzik ... Gereksiz bir gerilim havası. Plan değişiyor, şimdi ormandayız. Tarık yine dallama dallama yürüyor. Biraz önce havuzdaydı, ne alaka yine aynı müzik. 34 ZN 544 plakalı Fort marka araba bozuluyor, içinden Figen Han sarı peruk ve seksi elbisesiyle iniyor ormana. Ağaçların arkasından Tarık Şimşek çıkı-yor. "Motorum bozuldu" diyor Figen. Tarık da Tüm buralarda tanıdık bir tamirci yok" diyor. Figen'in elbisesinin yırtmacı beline kadar, yani her şey ortada, birden ayağı tökezlemiş gibi yapıyor ve kendini yere atıyor. Sonra yerde kıvranıyor, tabi olan-lar oluyor, yiyor Tarık bir güzel.

Sahne değişiyor, Harbiye Beşiktaş dolmuş durağının orada alakasız bir apartmana kamera zoom yapıyor, meğer ora karakolmuş. Siyah peruklu Figen Han, komiser Baki Tamer'e bir ihbarda bulunuyor, diyaloglar noter tasdikli ... "Beni öldürtmek isteyen kişi İtalya'dan iki kiralık katil getirecekmiş." Komiser cevap veriyor; "Yabancı ülkelerden gelen turistlere, biz bir suç işlemedikleri sürece dokunamayız," ve anlıyoruz ki o tarihlerde Türkiye'de kiralık katil, tetikçi yok. Tekrar Beşiktaş havuzundayız, yine Tarık orada, telefona doğru yürüyor. Arayan Komser Baki, diyaloglar şöyle: "Alo buyurun ben Kemal" (Tarık'ın adı Kemal'miş).

"Ben emniyet amiri Cevat, beni iyi dinle Kemal."
"Ama ben tatildeyim efendim"

"Sana ihtiyacım var Kemal, önce vazife."
İnanılmaz film, arak bir müzikle devam ediyor. Konu anladığım kadarıyla şöyle: Sarı peruklu Figen, Siyah peruklu Figen iki ayrı kadın, ikisi de sevişken. Bunu Kemal (Tarık Şimşek) de dile getiriyor. "Hayret geçen gün ormanda yasladığım, pardon rastladığım kadına ne kadar benziyorsunuz. "

Sarı peruk siyah peruğu öldürmek istiyor, amcadan kalan 50 bin lira miras var. Haa mesele anlaşılıyor. İtalya'dan iki kiralık katil geliyor. Tarzan Çetin ve ihsan Gedik, Tom ve Pal rolünde. Mükemmel Türkçe konuşuyorlar. Siyah peruğun evine kadar geliyorlar. Kapıdan dönüyorlar. "Boş ver Pal nasılsa tekrar geri geleceğiz."

Filmde hiçbir şey sırasıyla değil, apansız başka bir sahne başlıyor, kafa karışıyor. (Kyn: Osman Cavcı)

BİR AŞK MASALI (1978)


"FERHAT İLE ŞİRİN"

Senaryo ve Yönetmen: Ajdar İbrahimov
Yazan: Yılmaz Duru (Nazım Hikmet’in Ferhat ile Şirin Oyunundan)
Kameraman: Kostantin Petriçenko
Yapım: Duru Film/Yılmaz Duru, Sabah Duru (Türk-Rus Ortak yapımı)

Besteci ve Orkestra Şefi: Murat Kajlayev, Yönetmen Yardımcıları: Y.Kryuçkov, M. Tumanişvilli, Reji Asistanları: G.Babiçeva, A. Panov, Besteci ve Orkestra Şefi: Murat Kajlayav, Ses Uzmanı: Oiga Burkova, Montaj Operatörleri: E. Şevedov, S. Şemahov, Montajcı: S. Dorofeeva, Makyaj Ressamı: V. Boçarova, Fotoğrafçı Ressamı: V. Uvarov, Işık Şefi: G. Gaylüs, Ressamlar: Boris Nemeçek, Boris Blank, Vladimir Kirs, Kostümlerin Ressamı: Olga Kruçenina, Kostümleri Diken: Fatma Başak, Orijinal Müzik: Murad Kazhlayev, Ses: Olga Burkova, Prodüksiyon: Boris Blank, Vladimir Kirs, Boris Nemechek, İdareci Grubu: T.Kudrina, V. Koçethov, E. Ponomaryov, Baş Danışman: A. Babayev, Trük Çekimleri: G. Ayzenberg, Redaktör: E. Lebedeva, Müzik Direktörü: M. Blane Operatör Ressam: E. Malikov, Teknik Elemanlar: Sine-Sen teknisyenleri, Filmin Müdürü: Zinoviy Grizik, Kameraman: Kostantin Petriçenko

Oyuncular: Türkan Şoray (Mehmene Banu), Alla Sigalova (Şirin), Faruk Peker (Ferhat), Yılmaz Duru, Armen Djigarhanyan, Vladimir Samoylov, Anatoliy Papanov, Vseyolod Sanayev, Adil İskenderov, İrina Miroşhniçenko, Arçil Gomiaşvili, Yardımcı Oyuncular: Seyhan Duru, A.Devletov, N.Amanov, B.Çişsteva, T.Rustamova, A. Ahmedov, N. Lihaçeva, T. İsmailova, G.Ovezova, O.Uyalikova, A. Berdiyeva, M.Skubak, H.Niyazova, B. Sadıkov, K. Kyarizev, B.Mulaeev,

Konu: Ferhat, nakkaşlık yapan, Şirin’e sevdalı yiğit bir delikanlıdır. Saraylar süs-ler, fırçasından dökülen zarafetin Şirin’e olan duygularının ifadesi olduğu söylenir.

Amasya Sultanı Mehmene Banu’ya, kız kardeşi Şirin için, dünürcü gönderir Ferhat. Sultan; Şirin’i vermek istemediği için olmayacak bir iş ister delikanlıdan. “ Şehir'e suyu getir, Şirin'i vereyim” der, demesine de su, Şahinkayası denen uzak mı uzak bir yerdedir.

Ferhat'ın gönlündeki Şirin aşkı bu zorluğu dinler mi? Alır külüngü eline, vurur kaya-ların böğrüne böğrüne. Kayalar yarılır, yol verir suya. Zaman geçtikçe açılan kayalardan gelen suyun sesi işitilir sanki şehirde.

Mehmene Banu, bakar ki kız kardeşi elden gidecek, sinsice planlar kurarak bir cadı buldurur, yollar Ferhat’a. Su kanallarını takip edip, külüngün sesini dinleyerek Ferhat’a ulaşır. Ferhat’ın dağları delen külüngünün sesi cadıyı korkutur korkutmasına da, acı acı güler sonra da. “Ne vurursan kayalara böyle hırsla, Şirin'in öldü. Bak sana helvasını getirdim” der.
Ferhat bu sözlerle beyninden vurulmuşa döner. “Şirin yoksa dünyada yaşamak bana haramdır” der. Elindeki külüngü fırlatır havaya, külüng gelir başının üzerine bütün ağırlığıyla oturur. Ferhat'ın başı döner, dünyası yıkılmıştır zaten “ŞİRİN !” seslenişleri yankılanır kayalarda.

Ferhat'ın öldüğünü duyan Şirin, koşar kayalıklara bakar ki Ferhat cansız yatıyor. Atar kendini kayalıklardan aşağıya. Cansız vücudu uzanır Ferhat'ın yanına Su gelmiştir, akar bütün coşkusuyla, ama iki seven genç yoktur artık bu dünyada. İkisini de gömerler yan yana. Her mevsim iki mezarda da birer gül bitermiş, sevenlerin anısına, ama iki mezar arasında bir de kara çalı çıkarmış. iki sevgiliyi, iki gülü ayırmak için. “tr.wikisource.org/wiki/Ferhat_ile_sirin_Efsanesi”

* Doğu halk masallarının en güzellerinden biri olan "Ferhat İle Şirin’i büyük usta Nazım da yorumlamıştı. Masaldaki emek ve emeğe verilen değer yanını ön plana çıkararak, güçlendirerek... Yıllar önce bir konuştuğumuzda bana, "Türk olasın da kahraman olmayasın" diyen dost Ejder İbrahimov, uzun bir çaba sonucu sinemalaştırdı Nazım'ı... Ekber Babayev'in danışmanlık yaptığı, Arif Melikov'un bale müziğini kullanan film, tarihteki ilk Türk/ Sovyet ortak yapımı olarak çekildi. "Ferhat ile Şirin" İbrahimov'un coşkun hayal gücünü bol bol kullandığı, çoğu zaman denetleyemediği kolay anlatılmaz bir film... Bir üslup bütünlüğü, bir sinemasal tutarlılık yok filmde... En büyük kusuru da bu... Ama neler neler yok ki... İbrahimov, belli ki 2 şeye aşık olmuş, onları ön plana çıkarmış.Türkan Şoray ve Topkapı Sarayı...

Osmanlı dış mekanlarıyla Slav iç mekanlarının, Melikov'un müziğiyle Mehter yürüyüşünün, Seher Şeniz'in göbek dansıyla Bolşoy Balesi dansçılarının, yani birçok uymaz şeyin birbirine karıştığı bir masal - filmden, özellikle bu iki şey akılda kalıyor: 

Uluslararası çapta bir yıldız olduğunu hem güzelliğiyle, hem oyunuyla kanıtlayan Şoray ve kubbeleri, bahçeleri, fayansları, nakışları ile Topkapı Sarayı... "Bir Aşk Masalı"nı, Doğu ile Batının, gerçekle masalın, gerçekçilikle stilizasyonun, akılla hayal gücünün garip biçimde birbirine karıştığı bu filmi görün... Bir başyapıt değil, belki kalıcı bir film bile değil. Ama çeşitli uyumsuz öğelerden kendine özgü bir estetik ortaya çıkaran ve insanda belli bazı tatlar bırakan bir film... (Atilla Dorsay “12 Eylül Yılları ve Sinemamız” syf, 257)

BATAN GÜNEŞ (1978)


Yönetmen: Temel Gürsu
Senaryo: Hulki Saner
Görüntü Yönetmeni: Muzaffer Turan
Yapım: Saner Film/Hulki Saner

Yardımcı Yönetmen: Engin Temizer, Set Teknisyenleri: Nizam Ergüden, Hüseyin Ergüden, Ercan Akyıldırım, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Renk Uzmanı: Hasan Örnek, Işık Şefi: Kahraman Kongar, Prodüksiyon Asistanı: Ziya Ilgaz, Kamera Asistanı: Uğur Döndür, Laboratuvar: Selahattin Kaya, İsmet Tomaçgil, Mahmut Doğan, Hayrettin Çakmak, Montaj-Senkron: Mevlüt Koçak, Negatif Montaj: Ömer Sevinç, Prodüksiyon Müdürü: Şerif Ablak, (Yeni Stüdyo’da hazırlanmış ve seslendirilmiştir.)

Oyuncular: Ferdi Tayfur, Necla Nazır, Muadelet Tibet, İlhan Hemşeri, Muhar-rem Gürses, Eray Özbal, Coşkun Göğen, Huri Sapan, Mürvet İşsever, Sabahat Işık, Küçük Yıldızlar: Özlem Güler, Özgül Gü-ler, Misafir Sanatçı: Huri Sapan

Konu: Ahmet ve ekibindeki menajeri Ahmet Hasan ile darbukatör İzmir’e konser vermek üzere gelirler. Otelin önünde arabalarından inerlerken Ah-met’in dikkatini yanlarına park etmiş arabadan çıkan genç ve güzel bir kız şeker. Hatta hafif yollu Ahmet kıza laf bile atar. Bu güzel kız da İzmir’e defile için gelen Manken Neşe’dir. Oteldeki odalarına çıkan üç genç hem eşyalarını yerleştirirler. Hem de şakalaşırlar. Mena-jer Ahmet karısı Tijen’den çok korkmaktadır. Müthiş eğlenen kafadarlar bu arada şarkı provasına da başlarlar. Bir yandan da darbuka, bir yandan da Ahmet’in sesi tesadüfen bitişik odadaki Neşe’yi bir türlü uyutmaz. O da resepsiyona şikayet eder. Telefonla sükunet ikazı alan Ahmet Hasan ile darbukacı aşağı inerler. Ahmet odada tek başına yine şarkısına devam etmektedir. Kapı aralığından Neşe gözükür. Bu gürültüye tahammülü kalmadığını, bu saatin uyku saati olduğunu haykırır. Ahmet özür diler. Yine Neşe"ye iltifata başlayınca genç kız odasına kaçar. Neşe parkta gezmeye iner. Müthiş bir yağmur başlamıştır. Bu sağanaktan Ahmet Neşe’yi korunacak bir çatı altına sokar. O sırada şimşek çakar, gök gürültüsü başlamıştır. Gök gürültüsünden çok korkan Neşe top gibi fırlar Ahmet’e sarılır. Otele dönüşlerinde Ahmet, çiçekçiye gider ve dükkandaki bütün çiçekleri otele Neşe-nin odasına gönderir. Çiçekçiye faturayı menajerim Ahmet Hasan adına kesin der. Ahmet’le Neşe işlerinden arta kalan Çok mutludurlar. Neşe otelde zamanı gezerek değerlendirmektedirler. Kuşadası’dan Tijen ablasından bir telgraf alır. Tijen kocası Ahmet’in aynı otelde olduğunu bildirmiştir. Neşe resepsiyona Ahmet beyin odasını sorar. Elinde darbuka ile lobiye geçti derler. Neşe bakınırken biraz evvel menajer Ahmet Hasan, hakikaten resepsiyonun önünden elinde darbuka ile geçmiştir. Ahmet’i görünce darbukayı onun eline vermiştir. İşte zavallı Neşe elindeki darbuka ile sevgilisi Ahmet’i görür. Sevgi dolu yaklaşan Ahmet’i Tijen’in kocası sanmıştır. Ahmet’in konserleri başarıyla bitmiştir. Bu arda arkadaşlarından Neşe’nin Kuşadası’na gittiğini öğrenmiştir. O da onun peşinden Kuşadası’na gidecektir. Neşe Kuşadası’nda Tijen ablasıyla buluşmuştur. Tijen Neşe’ye kocasını sorar. Onun Neşe’ye çiçek gönderdiğini öğrenince benim sünepe kocama neler olmuş, aferin sana yakınlık göstermiş anlaşılan der, Kocasının en çok denizi sonra da kendisini sevdiğini anlatır. Ahmet’le arkadaş-ları kotra ile çok keyifli bir yolculuktan sonra Kuşadası’nda Tijen’le Neşe’nin kaldığı otelin önüne demir atarlar. Valizleri yüklenen Ahmet Hasan, otele yürürken karısı ile karşılaşır onu tanımadan geçince Tijen bağırır durur. Zaten onun dalgınlıklarına alışmıştır. Neşe’yi gördün mü diye sorunca Ahmet ısrarla hayır onu görmedim deyince küplere biner. Ahmet Neşe’yi yeniden bulmanın mutluluğu ile elini öper ve ona evlenme teklifi eder. Hala Ahmet’i Tijen’in kocası sanan Neşe onu tokatlar ve otele girer. Havuza girmek isteyen Ahmet Hasan ona doğru gelen Karısı Tijen tarafından bir yumrukla yere serilir. Çünkü otele girerken Neşe Tijen ablasına şimdide kocan bana evlenme teklifi etti demiştir.Hırsını alamayan Tijen, odada kocasının diğer gözünü da morartmış ve bağırmaktadır. Ahmet Tijen ablanın kocasına bağırmalarından
sahte memurla kıyılmıştır, geçersizdir. Ahmet Hasan, karısı Tijen ve Ahmet galip geldikleri kavgadan sevinç içinde koşarak çıkarlar. Hemen otelin iskelesinden bir sürat motoruna atlayıp Neşe’nin uzaklaştığı motora yetişirler. Ahmet nikahın sahte olduğunu megafonla deniz üstünde bir motordan ötekine bağırarak anlatır. Neşe motoru durdurmuştur. Ferruh’u tokatlar ve Ahmet’in teknesine atlar. Mutlulukla uzak-laşırlar.

► Bu işe en çok şaşan, bir zamanların köy melodramı ustası (ve filmde kızın babası) Muharrem Gürses olmalıdır: "20-30 yıl sonra madem benim yaptıklarımın aynısını, giderek daha kötüsünü yapacaktınız, o zamanlar beni niye eleştirdiniz?" diye sorsa yeridir. Doğalıkla, tüm olup bitenler kimse tarafından ciddiye alınmıyor. Ne yönetmen, ne oyuncular, ne de seyirci. Herkes, bu oyunun, arada Tayfur o gür sesiyle §arkı söylesin diye oynandığını biliyor. Vah benim zavallı seyircim, vah zavallı sinema... (Atilla Dorsay, Cumhuriyet )

BATAK (1978)




Senaryo ve Yönetmen: Alev Akakar
Kamera: Salih Dikişçi
Yapım: Kader Film/Alev Akakar

Oyuncular: Tanju Korel, Nükhet Egeli, Zerrin Egeliler, İhdsan Baysal, Kamuran Yüce

BABA KARTAL (1978)


Yönetmen: Cüneyt Arkın
Senaryo: Safa Önal
Görüntü Yönetmeni: İzzet Akay
Yapım: Erman Film/Hürrem Erman

Ses Mühendisi: Kunt Tulgar, Montaj ve Senkron: Necdet Tok, Negatif Montaj: Mehmet Tezgahtar, Labortuvar: Hüseyin Yazıcı, Aslan Pektaş, Erdil Demirbağ, İsmail Kunday, Kahraman Kaplı, Selim Acar, Reji Asistanı: Nurettin İrişen, Arif Erkuş, Set Amiri: Mustafa Doğan, (Kunt Film Stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir)

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Deniz Akbulut, Turgut Özatay, Merih Bilgen, Kadri Ögelman, Oflaz Onur, Nazan Saatçi, Tevfik Şen, Süheyl Eğriboz, Kudret Karadağ, Güney Güner, Tuğrul Meteer, Nejat Özbek, Bilal İnci, Aytaç Yörükaslan, Aydın Haberdar, Mehmet Aslan, Yaşar Şener, Osman Han, Zafer Önen,

Konu: Kartal ve çocukları ağalık düzeninin getirdiği insanların sömürülmesi olgusuna karşı dimdik ayakta kalabilmek icin köylerini terk eder.Yeni şehir beraberinde yeni umutlar taşır tıpkı küçük Ömer’in dediği gibi "artık okula gitmek için kilometrelerce yürümesi gerekmeyecektir". Ancak o güne değin sadece çiftçilik yaparak ekmeğini kazanmış bir insan için büyük şehir bir cehennemdir. Oysaki insan yaşadığı şartlar ne olursa olsun içinde bulunduğu yeri aydınlatabilecek cennete çevirecek tek değerdir. Hayatı boyunca kaybetmiş ve ileride Kartal’ın can yoldaşı olacak ihtiyarla da burada tanışırlar. Günler yevmiyeli az kazandıran işlerle geçmekte Kartal’ın küçük oğlu giderek rahatsızlanmakta büyük oğlu ise okuldan kaçıp gizlice çalışmaktadır. Kartal’ın tek arzusu çocuklarını okutmak ve onların mutluluğu-nu görmektir .Ezilmeden,namusunu, insanlık onurunu yitirmeden direnmek için verilen bir var olma savaşıdır bu. Oysaki bu duyguları olmayan ve bir milleti var eden o çoğunluğu sömürenlerde vardır. İlk kez bir dolandırıcı kimliğiyle çıkarlar Kartal’ın karsısına. Tüm umutları olan köylerinde biriktirdiği tüm parasını dolandırırlar . Kartal kendilerini dolandıranları bulur ancak parasını alamadan karşısına tüm hayatını değiştirecek kişi çıkar. Ona kaybettiğinden çok daha büyük bir rakamı teklif eden bir anlamda mafyanın o günlerde görülebilecek en kolay uzantısıdır bu kişi.


►"Ahlak, namus" birer erdem değil saç-malıktır sadece onların dünyasında, Kartal ise her şeyi olan çocuklarının geleceği için kabullenir bu tüm pis işleri. Kartal’ın ismi artık BABA KARTAL olarak anılır tüm İstanbul’da. 10 yılın ardından büyük oğlu aynı çemberin içine çekilmek istenir. Oğulları için girdiği yolun bedelini ödeme zamanı gelmiştir. Vereceği kurban ise canının bir yarısı küçük oğludur. Mafya kendini deşifre edeceğinden şüphelendiği küçük oğul Ömer’i acımadan öldürür. Kartal ise genel bir kıyım başlatır ve "Katil" olduğunu itiraf eder.


► "Baba Kartal"ın başındaki köy bölümü oldukça dikkat çekiciydi. Kartal'ın kente gelişi, yoksulluk içinde yaşaması, inşaatta çalışması oldukça gerçekçi, üstelik iyi çekilmiş bölümlerdi. Ama "kiralık katillik" serüveni ile birlikte "Baba Kartal" Yeşilçam tipi almış bir masal senaryosu halini aldı. (Nezih Coş, Aydınlık, 10.3.1979) 




AZRAİLİN BEŞ ATLISI (1978)



Yönetmen: Yavuz Figenli
Senaryo: İhsan Yüce
Görüntü Yönetmeni: Rafet Şiriner
Yapım: Bizim Film/Behçet Nacar

Oyuncular: Behçet Nacar, Aytekin Akaya, Kazım Kartal, Turgut Özatay, Menderes Samancılar, Gülden Gül

Konu: Hazine arayan beş maceraperestin öyküsü.