Powered By Blogger

17 Nisan 2018 Salı

CEVRİYEM (1978)


Yönetmen: Memduh Ün
Senaryo: Safa Önal (Suat Derviş’in Fosforlu Cevriye” oyunundan)
Kamera: Kaya Ererez
Müzik: Cahit Berkay
Yapım: Akün Film/İrfan Ünal

Yönetmen Yardımcısı: Erdoğan Kar, Şarkıular: Belkıs Özener,

Oyuncular: Türkan Şoray (Cevriye), Kadir İnanır (Ahmet), Erol Taş (Komiser), Neriman Köksal, Reha Yurdakul, Süleyman Turan, Mubar Terziyan, Bilge Şen, Dinçer Çekmez, Mürvet Sim, Süheyl Eğriboz, Alpay İzer,

Konu: Bir kenar mahalle dilberinin öykü-sü. Cevriye'nin gecekondusuna polislerden kaçan bir banka soyguncusu sığınır. Çeşitli eylemlere giren üniversiteli banka soyguncusunu önce saklamak istemez. Ama sonunda üniversiteli genç, Cevriye'yi evinde gizlenmeye razı eder. Bu ilişki sırasında Cevriye değişir, artık meyhanelerde şarkı söyleyen deli dolu kız değildir. Ve sonunda polisin izlediği devrimci soyguncu, Cevriye'nin evinde yakalanarak hapse atılır.

► Toplumumuzun baş sorunlarından biri asayiş ve anarşi sorunu... Gün geçmiyor ki birileri öldürülmesin, bir banka soyulmasın ... Bu güncel olaylar sinemaya getirilmeli mi, getirilebilir mi? Getirilirse nasıl getirilir? Örneğin bir banka soymuş, kaçarken bir de insan öldürmüş bir "anarşist"in bir sokak kadını tarafından korunup saklanması, iki kahramanımız arasında bir aşkın gelişmesi anlatılırsa nasıl anlatılır? Bunun belirli yolları vardır kuşkusuz ... Filmde kimin düdüğü ötüyorsa, senaryocunun, yönetmenin veya yapımcının hangisinin sözü geçiyorsa onun görüş açısı egemen olabilir. Olaylara devrimci / ilerici bir açıdan yaklaşabilirsiniz... Veya olabildiğince yansız olmaya çalışır belirli koşulları saptar, gösterir, fazla politik laf etmez, suya sabuna dokunmayan bir şeyler ortaya koyabilirsiniz...

"Cevriyem", bunların hepsinin dışında bir şey yapıyor. Filmde banka soyguncusu, bir "anarşist" olarak gösteriliyor. Cevriye'ye "sen ne iş yapıyorsun, üretime ne gibi katkın var?" gibi laflar edince de belli bir kesimden olduğu kanısı seyircide yerleşiyor. Tüm film, bu gerilimle beslendikten, seyirci, doğru veya yanlış, güncel olaylara bir yaklaşımla avutulduktan sonra, filmin bitimine yakın anlaşılıyor ki, kahramanımız bir "anarşist", bir soyguncu filan değil ... "Kız kardeşinin iffetinin intikamını almak için" bankaya girmiş ve işlemiş cinayeti... 

Bu kadar basit. .. Böylece güncelliğin, toplumsal so-runların üstüne gitmek yürekliliğini gösteremeyenler, hem seyirciyi güncellik görüntüsüyle sömürmüş, hem de sonunda suya sabuna dokunmadan "pirrü pak" işin içinden sıyrılmış oluyorlar ... Ne rahat, ne kolay, değil mi? Seyirci bunu yutuyor mu acaba? Çevrilen numarayı fark etmiyor mu? Böyle filmlere ne bi-çimde olursa olsun katkıda bulunanlar, yarın öbür gün Türkiye'nin sinema tarihi yazıldığında, nelere alet olduklarının belgeleneceğini düşünmüyorlar mı? Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 175 ”

Memduh Ün Anlatıyor:
lrfan Ünal bir gün yazıhanesine davet edip Cevriyem adlı bir film teklif etti. Başrollerini Türkan Şoray ve Kadir İnanır oynayacaktı, Filmin senaryosu, ünlü kadın yazarımız Suat Derviş'in Cevriyem adlı romanından uyarlanmış, Derviş yaşadığı bir deneyimi anlatıyor bu romanında. Kendisi sol görüşlü, aydın ve güzel bir kadındı. Nazım Hikmet'i, arandığı günlerde evinde saklamış. Kitapta açıkça belirtilmese de, roman bu kaçma kovalamaca ve saklanmacayı öykülüyor

Senaryoda Nazım'ın yerine bir militan var. Militan örgüte para temini için giriştiği banka soygunu sırasında bir veznedarı öldürüyor ve kaçarken vurulup yaralanıyor. Bir hayat kadını da onu evinde saklıyor: Bir doktorun yardımıyla iyileştiriyor. Sonra aralarında duygusal bir yakınlaşma oluyor. Filmin sonunda polisler ikiliyi bir evde kıstırıyor, teslim olmayınca da öldürülüyorlar.

Filmi çekip bitirmiştim. Yapımcı İrfan Ünal hem denetimden, hem galiba sol örgütlerden gelen tehditlerden korktuğu için senaryo da diyalogları ve finali değiştirerek, tecavüz edilip ölen kız kardeşin intikamını alan ağabey şekline dönüştürdü hikayeyi. Ek sahneler yazıldı , finale eklemeler yapıldı, ölümler çıkarıldı. Cevriye'nin koşup haber vermesiyle, babası rolünü oynayan Reha Yurdakul geliyor ve Kadir lnanır çıkıp polise teslim oluyordu. Önce direndimse de İrfan Ünal başka bir yönetmene tamamlatırım deyince özenle çektiğim bu filme başka bir el girmesini istemediğim için çaresiz, evet dedim. Gönülsüzce de olsa, istediği sahneleri ekledim filme.

Filmde Erman Filmin Mecidiyeköy'deki platosu, Valideceşme'deki bir gecekondu ve Büyükada kullandığımız mekanlardı. Ilk çekimler Erman Filmin platosundaki meyhane sahneleriydi. Türkan dans ediyordu orada. İrfan hemen iş kopyası bastırmış, acaba Türkan'ı nasıl kullanıyorum diye. Seyrettiği zaman da, tamam, benim düşündüğüm Türkan bu demişti. Özenle çektiğim bu film saçma sapan eklemelerle ucuz bir melodrama dönüştürüldüğü için bugün izlerken çok üzüldüm Çekim sonrası, filme zorla eklenmiş sahneler nedeniyle duyduğum kırgınlık yüzünden, dublaja bile gitmedim. Ek sahneler tam yama gibi duruyor, filmin gövdesine eklemlenmiyordu. Gördükçe sinirim bozuluyordu.

Filmin içindeki militan karakteri, eklenen ve çıkarılan sahneler nedeniyle sakatlandı. Tutarsızlaştı. lrfan Ünal sol görüşlü bir insan değildi elbette, ticaret adamıydı. Galatasaray Lisesi'nde okumuştu, babası sinema ve fırınlar işleten bir zengindi. İrfan da babasının oğlu olduğunu küçük yaşlarda okulunda şeker ve çikolata satarak kanıtlamıştı. Daha o yaşlarda başlamıştı ticarete. Filmin ticari başarısı iyiydi, 7,5-8 civarında olmuş. Çekim süresi 30-31 iş günüydü. “Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor” Vadullah Taş,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder