"FIRTINA İNSANLARI"
Yönetmen: Yavuz
Özkan
Senaryo: Mahmut
Tali Öngören,Yavuz Özkan
Görüntü Yönetmeni: İzzet
Akay
Yapım: Tan
Film/Yavuz Özkan
Oyuncular: Tarık Akan (Bülent), Fikret Hakan (Hasan), Sevda Aktolga,
Neslihan Danışman, Güler Ökten, Hikmet Çelik, Doğan Bavli, Kaynak Tosun, Yavuz
Özkan
Konu: Demiryolu
işçilerinin grev öyküsü. Grev komitesinde görevli işçi Hasan, kardeşi Bülent ve
arkadaşları, bir süpermarketin yiyecek kamyonunu kaçırırlar. Ve çeşitli
olaylardan sonra kaçıp, bir eve sığınırlar. Bu yabancı evde iki kız kardeş
vardır. Kızların küçüğü Sema öğrencidir ve devrimci gruplara sempati
duymaktadır. Ablası Sibel ise zengin evlerinde özel İngilizce dersleri veren
bir kızdır. Bülent'le Selim bu evi güvenli bulmazlar. Ve Hasan 'ın aracılığıyla
başka bir yere giderler. Bülent, saklandığı evde polis çatışması sonucunda
vurulur. Bu ara Haydarpaşa'da büyük bir yangın çıkartılır. İşçiler yangını söndürmek
için çaba harcarlarken, yangının işçiler tarafından çıkartıldığı öne sürülür.
Ve grev çözülmeye yüz tutar. Birçok işçi tutuklanır. Ama bir süre sonra bir
dayanışma sonucu grev, daha güçlü ve daha bilinçli bir biçimde sürüp gider.
" Film, sendikal olaylara, işçi sınıfı etkinlikleri ve
grev olgusuna eğilir. Devlet Güvenlik mahkemesince terörü ve anarşiyi övücü,
halkı suç işlemeye yöneltici bulunarak yasaklandı. Ancak 1981 yılında Danıştay
tarafından aklanarak gösterime girdi.
* Yavuz Özkan'ın "Maden" isimli
önemli çıkışından sonraki yeni filmi "Demiryol", uzunca bir süredir
üstünde konuşulan, merakla beklenen bir yapım... Öykünün odak noktasında iki
kardeş var. Bülent (Tank Akan), bireysel veya grupsal eylem yoluyla, örneğin
Migros kamyonlarını kaçırıp kentin yok-sul kesimlerinde halka yiyecek dağıt mak
gibi İşlerle yürütüyor, politik savaşımını... Ağabeyi Hasan (Fikret Hakan) ise,
Devlet Demiryollarında yönetime karşı başlatılan bir grevin liderlerinden...
Hasan, anarjik eylemlere, bireysel davranışlara inanmıyor, onları mahkûm
ediyor. Örgütlü savaşıma, düzenli ve disiplinli kitle eylemlerinedir, onun
inancı,,, Bülent’in bir arkadaşıyla birlikte polisten kaçıp saklanması, sonunda
bir evde kıstırılıp öldürülmesine koşut olarak, grevin öyküsü, değişik aşamaları
sergileni-yor. Finalde grev, burjuvazinin oyununa geliyor, garda çıkartılan
yangın, grevci işçilerin işi olarak sunuluyor kamuoyuna... Ama savaşım
sürecektir kuşkusuz, yığınlar birlikte oldukça umut var olacaktır.
Demiryol", Türkiye'de sürüp giden kargaşadan, toplumsal
çalkantılardan, sınıfsal savaşımdan ilginç ve canlı bir kesit getiriyor.
Filmde bu kargaşada yan oluşturan tüm kesimler (sınıflar ve ara sınıflar)
temsil ediliyor. Bir yanda büyük burjuvazi var: Yabancı sermaye temsilcileriyle
görkemli partilerde, toplantılarda içice, ülkenin yazgısını saptayan, aslında
kendisine (özel sektöre) yönelmiş olmayan bir demiryolu grevinden politik
amaçlarla yararlanmak isteyen bir büyük burjuvazi... Diğer yanda işçi kesimi
var: Büyük ölçüde örgütlenmiş, bilinçlenmiş, ancak içinde hala ve eksik
bilinçlenme, ya da kısa vadeli çıkarlar yüzünden ihanet öğeleri taşıyan... Ve
ara yerdeki küçük burjuvazi, özellikle 2 kız kardeşte simgeleniyor: Rastlantı
sonucu olaylara karışan iki kız kardeşten biri, kurduğu özel ilişkiler ve
bilinç düzeyi nedeniyle büyük burjuvaziye yakınlaşırken, diğeri, duygusal bir
yakınlık duyduğu devrimcilerin safına katılmaya adaydır. Devrimci savaşımda
hatırı sayılır bir güç oluşturan öğrenci kesimi de var filmde: Hatalarıyla,
sevaplarıyla, yanlışlarıyla, doğrularıyla, grev odağı çevresinde yerini alıyor
bu kesim de...
Özkan, bu kişiler arasındaki ilişkileri işlerken asıl
seçimini ve asıl bildirisini açıklıkla ortaya koyuyor. Bu, öncelikle örgütlü ve
disiplinli savaşıma olan inançtır. Filmin ana teması ve mesajı budur: Örgütlü
savaşım gereği. Ama Özkan, bunu yaparken, yanlış bulduğu tavırları da tümüyle
mahkum etmiyor. Daha doğrusu mahkum ediyor da, yine de onlara belli bir
sevecenlikle, belli bir anlayışla yaklaşmağa çalışıyor. Bülent tipi,
sözgelimi... Bu tip, Türkiye'deki solun önemli bir bölümünün de onaylamadığı
eylem biçimi, yaşamın her anında sloganlarla konuşması gibi davranışlarıyla,
eleştiriliyor kuşklusuz. Ama bir kukla, bir karikatür, tü-müyle olumsuz bir tip
haline getirilmiyor. Yanlış bir eylem biçimine yönelmiş,
yöneltilmiş, ama yaptığına gerçekten inanan, insancıllığını
yitirmemiş bir insan olarak sunuluyor. Gerçek de bu değil mi? Keza, öğrenci
eylemleri, işçi sınıfı eylemi içinde erimemiş, tersine o eyleme çeşitli provokasyonlar
için zemin hazırlayan öğrenci eylemleri kınanıyor, ama aynı Öğrenci eyleminin
grev eyleminin içinde ve mantığında yer alması, işçileri slayd gösterileriyle
Türkiye'de grev olgusunun geçmişi üstüne eğitmesi gibi davranışlar da olumlu
bir yaklaşımla değerlendiriliyor.
Bu yaklaşım, Özkan'ın sonsal tavrında "diyalog
gereksinmesi" biçiminde belirginleşiyor. Hasan, öğrenci eyleminin
öncüleriyle veya grev kırıcılık yapanlarla bile çatışmaya girmeden önce
diyalogu deniyor, onlarla anlaşmayı deniyor. Türkiye'de temelde aynı düşünceye
inananlar arasında, sözgelimi solun çeşitli kesimleri arasında en küçük bir
diyalog olanağının bile kalmamış gözüktüğü günümüzde, bu bizce çok önemli.
"Demİryol", biçim olarak da "Maden"e
kıyasla daha olgun... Özkan, kalabalık sahneleri çekmede kendine özgü bir
ustalığa sahip... Bu açıdan, grev, polisle çatışma, yangını söndürme gibi
bölümler özellikle iyi. Bu bölümleri sonda Türkiye'de son yılların gerçek kitle
eylemlerini, yürüyüşleri, vs. gösteren belgesel çekimlere bağlamak da, filme
("Maden"de de olduğu gibi) görkemli ve etkili bir son sağlıyor,
ayrıca filmi yaşanan gerçeklerle daha bir yakınlaştırmış oluyor. Özkan'ın
çekimde hiç yakın plan kullanmamış olması, filmin bir kitle Filmi olma,
kahraman yaratmama amaçlarım biçimsel yönde pekiştiriyor. Dinamik bir kurgunun
da filme yüksek dozda bir gerilim sağladığını belirtelim.
Buna karşılık, kuşkusuz filme getirilebilecek, getirilmesi
gerekli bazı eleştiriler de var. Küçük bir iki mantık yanlışım bir yana
bırakırsak (Hasan'ın vurulan kardeşinin başına İnanılmaz bir hızla, daha
gazeteciler bile ordayken gelmesi gibi), kişilerin ele alınışında şematik kalınmış
oluşu, Türkiye'de özel sektördeki grevler güncelliğin Ön planındayken niye bir
devlet kurumundaki grevin ele alındığı, veya büyük burjuvazi gösterilir ve
eleştirilirken niye yine (birçok Türk filminde olduğu gibi) ahlaksal
davranı-şın eleştiriyi belirleyici Öğe gibi kullanıldığı (seks filmleri
seyreden, açık-seçik espriler yapan burjuvalar, vs) gibi sorular sorulabilir.
Bunlar, filmlerimizde hemen başvurulan bazı kalıplar... Oysa, söz gelimi
burjuvazi eleştirisini belden aşağı düzeyde yapmak, kuşkusuz yanıltıcı olmaktan
ileri gidemez, asıl eleştiri konusunu gözden kaçırtır. Sinemamızın bu gibi
alışkanlıklardan kurtulması zaman alacak. Ancak tüm bunlara karşın,
"Demİryol" başta da dediğimiz gibi, Türkiye'de yaşanan politik
olaylara dolaylı değil doğrudan doğruya eğilen ve birçok yaşamsal konuya
yürekli biçimde el atan bir film olma özelliğini taşıyor. Bu özellik, hele yaşadığımız
ortamda filme büyük önem kazandırıyor, ve "Demiryol" politik sinema
tarihimiz içindeki yerini şimdiden almış bulunuyor. Tartışılabilir tüm
yanlarına karşın, filmi temel politik tavrının, "Örgütlü savaşım
gereği" biçiminde beliren ana bildirisinin doğru ve geçerli olduğu
kanısındayız biz. Onun için filmi önemsiyor ve kitlelerce görülmesini, üzerinde
düşünülmesini, tartışılmasını yararlı buluyoruz,”Atilla Dorsay, 12 Eylül
Yılları ve Sinemamız”
ÖDÜL
Sinema Yazarları Derneği
Sevda Aktolga “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu “
Yıl 1979: Sansür Kurulu’nun yarışmaya katılan Yavuz Pağda’nın yönettiği
Yolcular, Yavuz Özkan’ın yönettiği Demiryol ve Ömer Kavur’un yönettiği
Yusuf ile Kenan filmlerini yasaklayıp, bazı bölümleri kesmek istemesi üzerine
tüm yapımcı ve yönetmenler şenlikten çekilme kararı aldı. Jüri üyeleri “Tüm
filmleri değerlendirme olanağı bulamadığımızdan, uzun metrajlı filmler dalında
yapılan yarışmaya katılan yapıtları değerlendirmeme kararını oy birliği ile
aldık” şeklinde açıklama yaparak durumu protesto ettiler. Sansüre karşı bir
duruş sergileyen festival yönetimi, 16. Antalya Altın Portakal Film
Festivali’ni iptal etmiştir.
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin desteği ile Antalya Kültür
Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film
Festivali, geçmişindeki bir burukluğu gidermek için tarihi bir karar aldı. 1979
yılında sansüre karşı tepki, 1980’de 12 Eylül askeri darbesi nedeniyle
yapılamayan film yarışmalarını 2011 yılında yaptı Demiryol Filmi 32 yıl sonra yapılan değelendirme sonunda En İyi Film
Ödülü aldı.