Yönetmen: Ömer Kavur
Senaryo: Füruzan- Ömer Kavur (Füruzan'ın bir
öyküsünden)
Görüntü Yönetmeni: Taner Öz
Müzik: Melih Kibar
Yapım: Alfa Film/Necip Sarıcaoğlu , Ömer Kavur
Oyuncular: Kadir İnanır, Müjde Ar, Levent Dönmez,
Sümer Tilmaç, Hakan Tanver, Osman Çağlar, Nuran Aksoy, Ahmet Açan, Orhan Çağman
Konu: Şehirlerarası yük taşıyan
bir kamyon şoförü ile gerçek sevginin, insancıl davranışların ve sıcak bir
yuvanın önlemini duyan bir kadının ilişkisini ele almaktadır. Yıllar önce
annesinin intihar etmesi ve sonrasında yaşamın dayanılmazlığından dolayı
İstanbul'a kaçan Cevahir kötü yola düşmüş/düşürülmüştür. Cevahir'le Kamil genel
evde karşılaşırlar ve birbirlerine aşık olurlar. Kamil onu genelevden çıkartır
ve düğün hazırlıklarına başlar. Ne var ki, yeni bir ev kurmak için gerekli
paranın olmaması ve çevreden gelen baskılar ara sıra tartışmalara neden olur.
Kamil bu sıkıntıyı aşmak için Cengiz’in kaçakçılık teklifini kabul eder.
Mutluluğu yakalayamadan kaçıracakmış korkusu yaşayan ve tam olarak tanımasa da
inandığı bu erkekle güven içine yaşamak için acele eden Cevahir, düşmüş bir
kadın olmasına rağmen sevgiyi arayan, yaratmaya uğraşan çevrenin rahatsız edici
söz ve bakışlarından, sevgilisiyle kurduğu yuvayı yaşanır hale getirebilmek
için çabalayan. abartısız bir insandır. Kamil'se iyi niyetli olmasına karşılık
kişiliğinin zayıflılığından dolayı ara sıra kaba ve incitici davranışlarda
bulunmaktadır. Sonuçta çeşitli kuşkulardan. huzursuz edici düşüncelerden ve
yaşamdan öğrendiği güvensizlik duygusundan dolayı girdiği yeni yaşamı istedi
gibi sürdüremeyeceğini düşünen ve geçmişini unutamayan Cevahir annesi gibi
kendini derin sulara bırakır.
Daha önce
birçok filmde görüldüğü gibi Kamil'de genelevde çalışmak zorunda kalan sevgi ve
sıcak bir yuva özlemi kuran yüzlerce kadından biri olan Cevahir'den etkilenir
ve onunla her türlü çevre baskısına rağmen evlenmek ister.' Cevahir'lerln
geneleve düşmelerinde az çok sorumluluğu bulunan toplum. bataklıktan kurtulmak isteyenlerin
de kurtulmaları için elini uzatmaz. Kamil ve Cevahir'in sevgi gereksinimi
onları birleştirecekken, yıllardır batıklıkta yaşamanın yarattığı baskılar.
açılan onulmaz yaralar geleceğe de güvensiz bakmayı, çoğu kez de ölümü beraberinde
getirmektedir. Cevahir'in içinde bulunduğu durumu anlatan şu iki sesli düşünce
önemlidir. "Keşke şu çocuklar gibi olsam" ve kendi kendine
"insan değilsin sen kadınsın " demesi. Bir genelev kadınına aşık olan
ve ona insanca davranan dahası yaşamını birleştirmeye çalışan Kamil ise sevgiyi
temel ölçüt alan olumlu bir kişilik olarak çizilmiştir. “Soner Derse, “Türk
Sinemasında Aşk”
* Film, toplumun dışladığı
fahişe tiplemesine insancıl bir bakış açısı getiriyor. Bir kamyon şoförü ile
randevu evi kadınının öyküsü... Kadir, Müjde'yi kötü yoldan kurtarıp ev tutar.
Evlenmeyi planlarlar, Parasızlık bu amaçlarını geciktirir. Kadir daha çok
kazanmak ve Müjde'nin isteklerini karşılamak için kaçakçılık işine bulaşır.
Müjde'ye gelinlik alıp eve döndüğünde onu bulamaz.
“Cevahir, düşmüş bir kadın
olmasına rağmen, sevgiyi arayan, yaratmaya çalışan, çevrenin rahatsız edici
bakışlarından sıyrılarak, sevgilisiyle birlikte kurdukları yuvalarını yaşanır
hale getirmeye çabalayan bir insandır. Mardin'e kaçak bir mal götürüp, gelinlik
kumaşla dönmekte olan sevgilisini, çeşitli kuşkular, tedirgin edici düşünceler
ve yaşamdan öğrendiği güvensizlik duygusu sonucu bekleyememiştir. Evden ayrılmış ve
Galata Köprüsünün parmaklıklarına dayanarak, ya denizin kirli sularına, ya da
İstanbul'un korkunç kalabalığına karışmayı düşünmektedir”. (80'ler
Türkiyesi’nde Sinema - Doç.Dr. Şükran Esen, )
► Füruzan'ın
aynı isimli öyküsünden sinemalaştırılan "Ah Güzel İstanbul",
toplumun alt kesimlerinden iki insanın öyküsünü, mutluluk çabalarını
anlatıyor. Ağır kamyon şoförü Kamil, genelevde rastladığı hayat kadını Cevahir'e abayı yakıyor. Onunla birlikte olmak istiyor, bir ev açıyor. Çevreden gelen
çeşitli olumsuzlukları yenmekte güçlük çekiyorlar. Özellikle zayıf bir kişilik
olan Kamil, Cevahir'e olan davranışını değiştiriyor. Aklı başına gelip
Cevahir'i söz verdiği gibi "almaya" karar verdiğinde, iş işten geçmiş
olacaktır.
"Ah Güzel
İstanbul", merakla beklenen bir filmdi... "Yatık Emine" ve
"Yusuf ile Kenan" gibi iki başarılı film yönetmiş Ömer Kavur'un yazar
Füruzan'la yakın bir işbirliği içine girerek oluşturduğu yapıt, son dönemin
savlı filmleri arasında başlarda geliyordu. "Ah Güzel İstanbul"u
ilgiyle, zevkle izledim. Bu film, kuşkusuz uzun yıllar unutulmayacak bir
başyapıt değil, ama alçak gönüllülüğü ve sadeliği içinde çeşitli şanssızlıkları
yenmesini ve sonuca ulaşmasını bilen bir çalışma...
Bu şanssızlıkların başında,
filmin (öykünün) anlattıklarının, sinemamızda çok işlenmiş, çok ele alınmış
öğelerin, temaların çevresinde dolaşması geliyor. Genelev kadınına sevdalanan
bıçkın delikanlı öyküsü, sinemamızda sayısız kez işlenmiştir. Lütfi Akad'ın "Vesikalı
Yarim", Orhan Aksoy'un "Baraj" filmleri ilk akla gelen
örnekler... Ömer Kavur'la Füruzan'ın, edebiyatımız için özgün bir öyküden yola
çıkıp bunca bilinen, tanıdık kişi, tip, duygu ve gelişim ortaya koymaları,
zaten bir hayli şaşırtıcı bir şey...
Kamil, Kamil'in anası ve
arkadaşlarıyla ilişkileri, Cevahir'in arkadaşları, ikisinin sevgilerinin
gelişmesi, vs. çok az özgünlük içeren, sanki binlerce kez görülmüş, bilinmiş
izlenimi veren şeyler. Film, diğer bir deyimle, sinemamız için aşina
duyarlıkların çevresinde dolanıp durmaktan kurtulamamış.
Ama bunun
bir yararı oluyor. Filmi çabucak seviyor, bağrına basıyor seyircimiz. Ömer
Kavur, sadece 3. filminde gerçek bir diyalog kuruyor seyircisiyle, üstelik
anlattığı bilinen temalara kendini teslim etmeksizin, onlara belli bir
mesafenin ötesinden, en azından "kameranın ardından" baktığını
unutmaksızın. Bu "mesafeli bakmak" olayı, zaten Kavur'un sinemasının
özelliklerinden biri. Ayrıca filmin her türlü duygu sömürüsü-ne açık dramatik
sonunun filmin yapısı-na alabildiğine yalın ve ekonomik bi-çimde yerleştirilmiş
olması da, Kavur-Füruzan ikilisinin lehine. Bir de, kuşkusuz, oyuncu öğesi var.
Alabildiğine doğal bir Müjde Ar'ın yanı sıra Kadir İnanır, yıllardır ilk kez
rahat, serbest, inandırıcı bir rol veriyor. Kamil'i içimizden, yanı başımızdan
biri haline getiriyor. Yönetmenin de katkısı ile ekonomik, yalın bir oyun
tarzı, zaten başoyuncuların yanı sıra tüm oyuncularda da egemen... Kimse rol
kesmiyor, nutuk çekmiyor, poz vermiyor.
"Ah Güzel
İstanbul", sinemamızda artık yeni kuşak yönetmenlerinin de söylenecek sözü
olduğunu, eskilerden hiç de aşağı kalmadıklarını ve yaptıklarında, temelde
ticari sayılabilecek bir sinemanın da iyisini yapabildiklerini gösteren bir
film. Başta dediğim gibi, bu filmi bir başyapıt değil, ama sinemamızın
gelişi-mi içinde ve ileriye dönük bir halka sayıyorum. (Atilla Dorsay, “12
Eylül Yılları ve Sinemamız” syf, 171)
► Görüntülerdeki tüm
yetersizliğe iç mekanlardaki ışıklandırmanın içler acısı haline, renk
kullanımındaki aşırılığa, diyaloglardaki yapaylığı kadar pek çok kusuru olan
filmin bu bağı kurmasına neden olan tek bir erdemi var. Öykü-nün temelindeki
insani özü büyük bir duyarlıkla ama duygusallığa kaçmadan aktarabilmesi. Bunda
Müjde Ar'ın ve senaryoda yeterli bir kişilik kazandırılmamış olmasına karşılık
Kadir İnanır'ın temiz, ölçülü ve duyarlı oyunlarının da payı var kuşkusuz. (
Vecdi Sayar, Milliyet Sanat Dergisi, S.: 37, 1 Aralık 1981)
► Ve tüm
tipler bizden, içimizde yaşa-yan kişiler. Ve bir de Ömer Kavur'un fahişeye
bakış açısı çok değişiklik. Bir randevuevi kadınına, herkesin baktığı biçimde
kötü bakmıyor. Fahişeye, fahişe değil de bir insan olarak bakıyor Ömer Kavur.
(Agah Özgüç, Yıldız, Senaryo: 185, Aralık 1981)
ÖDÜLLER:
18. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj
Film Yarışması (25 Eylül – 4 Ekim 1981)
► "En İyi 2.
Film".
Jüri Üyeleri: Cihan Çiftçili, Zuhal
Çevik, Mehmet Doğan, Osman Üntürk, Nuri Dağtekin, Ahmet Gönen, Burçak Evren,
Turgay Ulusan, Nisa Serezli, Kami Suveren.
Ankara Sanatevi’nin
düzenlediği (1982)
► En İyi 5 Yerli Film”
değerlendirmesinde “Birinci” oldu.
► Müjde Ar, “En İyi kadın
Oyuncu”
► Nuran Aksoy “En İyi
Yardımcı Kadın Oyuncu” Seçildi