Senaryo: Mehmet Aydın
Görüntü Yönetmeni: Çetin
Tunca
Müzik: Cahit Berkay
Yapım: Yavuz Film/Yavuz
Işıklar
Oyuncular: Cüneyt Arkın, Nazan Şoray,
Attila Ergün, Nejat Gürçen, Ufuk Şumnu (HEY Sinema Birincisi), Atilla Ergün,
Kudret Karadağ, Erdoğan Seren, Cevdet Özalaş
Konu: Namus uğruna işlediği bir
cinayet nedeniyle girdiği hapishaneden yıllar sonra çıkan Suskun (Cüneyt
Arkın), karşılaştığı Perihan adında (Nazan Şoray) genç bir kıza aşık olur.
Pavyonda çalışan Perihan’a aşık olmasının nedeni, daha önce aşkına karşılık
vermeyen ve başkasıyla evlenen Aysel’e çok benzemesindendir. Perihan’ın yakın
takipçisi olan suskun girdiği çatışmalarda, pavyon sahibinin dikkatini çeker
ve olaylar böylece gelişmeye başlar.
* Orhan Elmas’ın aşırı
duygusallığı, ama bunun yanı sıra özenli anlatımı, Çetin Tunca’nın nefis
görüntüleri, ve özellikle Cahit Berkay’ın filmin genel havasına tıpa tıp uyan
tutkulu müziği seyirciyi bir yere bağlıyorsa, sonuçta bir boşluk, bir kofluk
çıkıyor ortaya ne yazık ki (Agah Özgüç, Yıldız M. Nisan 1981)
* Acı Günler"e mevsimin
ilk filmi olarak umutla gittik. Ne yazık ki film umutlarımızı doğrulamadı,
"Namus belası" yüzünden düştüğü hapiste 8 yıl yattıktan sonra çıkan
Cemal'in, önüne çıkan ilk pavyonda karşılaştığı bar kızına, eski sevgilisi
Aysel'e benziyor böylesine sevdalanmasını, dürüst, bir hayat yaşamaya öylesine
kararlı iken, Aysel uğruna bar fedailiğini kabul etmesini hiç inandırıcı
bulmadık. "Acı Günler", üzerinde çalışılmamış öyküsü; işlenmemiş
tipleri, sinemamızda işlene işlene posası çıkmış durumları ile hiçbir yenilik
getirmeyen, söyleyecek en küçük bir sözü bile olmayan bir filmdi. Cemal'le
Aysel'i, birbirlerine
karşı duydukları sevgi dışında hiç bir yanlarıyla işlemeyen, alabildiğine tek
boyutlu bu öyküyü filme almak için harcanan bunca çabaya, emeğe yazık değil
miydi? Sinema gibi ne denli pahalıya çıktığı artık iyice bilinen bir işi, sağlam
öykülere, anlatılmaya değer konulara dayandırmadan yola çıkmak gibi kötü ve
yanlış bir huydan sinemamız artık vazgeçmeyecek miydi? Cahit Berkay'ın iç
kaldırıcı müziği eşliğinde Cüneyt Arkın ve Nazan Şoray'ın, hiç bir
inandırıcılığı olmayan kişiliklerine birer boyut katmak için harcadıkları
çabayı üzüntüyle seyrettik... (Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”
syf: 81)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder