Powered By Blogger

9 Mart 2020 Pazartesi

KİMSESİZLER (1982)




Senaryo ve Yönetmen: Recep Filiz/Çetin İnanç
Kamera: Erhan Canan
Yapım: Ce-Ba Film/Nihat Cerit

Oyuncular: Ünal Emre, Bilun Nazlıhan, Kazım Kartal, Hikmet Öztekin, Ahmet Kostarika, Parazitler

Konu: Babası avukat çıkan kimsesiz, dilenci bir çocuğun öyküsü.


KIRMIZI KELEBEK (1982)




Yönetmen: Aykut Düz, Peter Maris
Kamera: Salih Dikişçi
Yapımcı: H. Oğuz Çetiner

Reji Asistanı: Muharrem Özabat, Prodüksiyon Amiri: Abdullah Cevdet Ataç, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa,
(Yeni Lale Film Stüdyosunda hazırlanmıştır, Yen Stüdyoda seslendirilmiştir)

Oyuncular : Bulut Aras, Bahar Öztan, Yılmaz Köksal, Gordon Mitchel, Tony Caroll, Sümer Tilmaç, Abdullah C. Ataç, Ata Saka, Yadigar Ejder, İbrahim Kurt, Atilla Ergün,

Konu: Asırlar boyu kıymetli kelebek şeklindeki pırlantayı elde etmek isteyen çetelerin savaşı


KELEPÇE “DAYI CEMİL” (1982)



Yönetmen: Çetin İnanç
Senaryo: Ali Fuat Kalkan
Foto Direktörü: Sedat Ülker
Yapım: Anıt Film / Mehmet Karahafız

Anıt Işık Şef: Rıfat Yurtçu, Kazım, Kamil Zaim, Set: İsmail Kündem, En-ver Kündem, Reji Asistanı: Nuri Kırgeç, Kamera Asistanı: Mehmet Batıbey, Sesleri Alan: Kunt Tulgar, Laboratuar: Aslan Tektaş, Senkron: Necdet Tok, Prodüksiyon Amiri: Cihat Karahan, (Kunt Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Eşref Kolçak, Hikmet Taşdemir, Karaca Kaan, Hüseyin Peyda, Bülent Demir, Nuri KIrgeç, Halit İvgin, Osman Betin, Kazım Kartal, Hüseyin Güler, Mehmet Edizsoy, Baykal Kent, Kibra Arda, Kadir Kök, Mehmet Uğur, Aydın Haberdar, Mehmet Samsa,Tevhid Bilge, İbrahim Kurt, Hakkı Kıvanç, Süheyl Eğriboz, Günay Güner, İhsan Gedik,

Konu: Polis olan Dayı cemil (Cüneyt Arkın) uyuşturucu tacirlerinin kökünü kazımak istemektedir.gençleri zehirleyen bu kişilerin peşindeki bir polisin öyküsü ve kendi oğlunu da bu zehirle kaybedecekken sonu mutlu sonla biten bir Cüneyt arkın filmi. (Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor, Vadullah Taş)


KANİJE KALESİ (1982)


Yönetmen: Yılmaz Atadeniz
Senaryo: Turgut Özakman
Kamera: Ali Uğur
Yapım: Dadaş Film/Kadir Kesemen

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Melike Zobu, Lütfü Seyfullah, Yavuz Selekman, Tuncer Necmioğlu, Hüseyin Peyda, Ata Saka, Nevin Aypar, Ömer Korkmaz

Konu: Osmanlı İmparatorluğu’nun Viyana kapılarına dayandığı dönemde geçen film, Kara Pençe Osman adlı bir cengaverin kahramanlıkları etrafında gelişir

KADER BİZE DÜŞMAN MI (1982)



Senaryo ve Yönetmen: Ümit Efekan
Kamera Orhan Oğuz
Yapım: Dinç Film /Dinçer Önal
Fono Film stüdyosunda Renklendirilmiştir

Oyuncular: Demir Demirkol, Tülay Erçetin, Aytekin Akkaya, Hayati Hamzaoğlu, Meltem Işık, İsmet Erten, Tevhit Bilge, Baykal Kent, Yadigar Ejder

Konu: Ağa ile çatışmaya giren iki kardeşin öyküsü. Ağanın fabrikasında işçi olarak çalışan Demir, ağanın kızını sever. İki genç birbirlerinden hoşlanmaktadırlar. Öte yandan tatil için gittikleri bir şehirde Demir’in asker arkadaşı olan Baykal’ın babası Tevhit gazino patronudur. Burada masalar üstünde dans eden Meltem, Aytekin’in eski sevgilisidir. Onu gazinodan alarak evlenir mutlu bir yuva kurar. Diğer taraftan biribirini seven iki genci evlendirmek amacıyla, kızı fabrika sahibi ağadan istemeye giderler. Ve olaylar gelişerek devam eder.


KAÇAK (1982)


Senaryo ve Yönetmen: Memduh Ün
(Orhan Kemal'in aynı isimli romanından)
Görüntü Yönetmeni: Orhan Oğuz
Müzik: Sadık Gürbüz
Yapım: Ödül Filmcilik Reklamcılık T.c. Ltd.Şti./Erol Şehbecerir

Yönetmen yardımcıları: Şahin Gök, Seç-kin Yaşar, Prodüksiyon Amiri: Fikret Ertuğrul, Prodüksiyon Yardımcısı: Ali Ateş, Işık Şefi: Ömer Ekmekçi, Işık Yardımcısı: Abdullah Ferah, Teoman Sayın, Set Amiri: Taci Erşan, Set Yrd: İbrahim Öner, Sami Öner, Laboratuvar: Adnan Şahin, Mustafa Oruç, Senkron: Cevat Sezer, Ses ve Miksaj: Erkan Aktaş, Negatif Montaj: Mustafa Karataş, Mustafa Aktaş, Matipo: Erol Şahin, Prodüktör: Fedai Öztürk, (Fono Film Stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir.)

Oyuncular: Tarık Akan, Fatma Girik, Hayati Hamzaoğlu, Ali Tutal, Sırrı Elitaş, Alper Şenbecerir, Coşkun Göğen, Jale Efecik, Ata Saka, Celile Toyon, Tahsin Koray, Tevfik Şen, Yusuf Çetin, Ali Ateş, Bahri Ateş, Ahmet Kostarika, Nilgün Ceylan, Abdullah Ferah, Fikret Ertuğrul, Ömer Ekmekçi, Küçük Yıldız: Mehmet Kırmızıgül,

KONU: Yoksul köylülerin yıllardır ekip biçtikleri topraklara zorla sahip olmak isteyen Ağa'ya (Ata Saka), Habib (Tarık Akan) tek başına karşı çıkar.. Çünkü kendi gibi Ağa'ya ırgatlık yapan köylüler onu bu davada yalnız bırakmışlardır. Habib ne kadar yalnız kalsa da Ağa için bir çıbanbaşıdır. Bu nedenle Ağa'nın adamları Habib'i öldüresiye döverler. Ama, bir gece gizlice eve giren Habib, Ağa'yı öldürür ve kaçar. Ağanın adamlarının peşine düştüğü çatışmada yaralanır. Kaçmayı başaran genç köylü, küçük oğluyla tek başına yaşayan çamaşırcı Hacer'in (Fatma Girik) evine sığınır. Almanya'ya gidip bir daha dönmeyen kocası yüzünden beş yıldır erkeksiz yaşayan mutsuz kadın, katil köylüye ilgi duyar. Birbirlerini severler. Hacer'in oğlu Mehmet de Habib'i yüzünü yıllardır görmediği babası zanneder. Üç kişilik bu sıcak, duygusal yakınlaşma sonunda kaçmaya karar verirler. Ancak peşlerinde olan Ağa'nın adamları onları otobüs terminalinde yakalar. Habib bu çatışmada hepsini öldürür. Ve çatışma-dan sonra jandarmaya teslim olur.

► "Kaçak" sinemamızda gereksinmesini duyduğumuz sinema edebiyat yaklaşmasının özgün ve başaılı bir örneği mi? Bu soruya tümüyle olumlu bir yanıt vermek oldukça zor. Öncelikle yazın alanındaki Kaçak, bir film için gerekli olan malzemeyi ve görsel zenginliği içermiyor. Memduh Ün, elindeki dar ve sınırlı malzemeden bir film yaparken, birtakım olaycıklara da gereksinme duymuş. Ve tabii yan olaycıkların eklenmesi, bir yandan Orhan Kemal'in yapıtını zedelerken, öbür yandan da serüven sinemasının bilinen beylik kalıplarına göz yummuş, Buna karşılık özellikle ev içindeki sahnelerde Memduh Ün'ün Orhan Kemal'in dünyasını yakaladığı da görmezlikten gelmek olanaksız. (Burçak Evren, Milliyet, 25 Şu-bat 1983)

► Akad’ın Üç Tekerlekli Bisikleti’nde kişiler arasındaki ruh bilimsel ilişkilerin ve bekleyiş süresindeki boş anların ustaca anlatımı dikkati çekiyordu. Ün'ün filmi ise baştaki toplumsal duyarlığıyla iyi puan alıyor, çamaşırcı Hacer'in gündelik yaşantısını ve kaçak Habip’le ilişkisini aksamayan inandırıcı bir dille vermeyi başarıyor. "Kaçak", kimi zaman Ün'ün 20 yıl önce yaptığı küçük insanları anlatan filmleri anımsatıyor. Ancak sonlara doğru Habip’le ağanın adamları ve polis arasında bir serüven, bir kovalamaca entrikası öyküye ağırlığını koyuyor ve film zayıflıyor. (Nezih Coş Nokta, s.:1, 28 Şubat - 6 Mart 1988)

Memduh Ün Anlatıyor:
Orhan Kemal'in Aç Tekerlekli Bisiklet başlıklı hikayesinden yola çıkan Vedat Türkali bir senaryo üretmiş, 1962 yılında Lütfi Akad'n tamamlayamadığı filmi 1964 yılında ben tamamlamıştım: Orhan Kemal film sonrası, bu hikayeyi Kaçak adlı bir romana dönüştürmüştü. Ben bu romanı okuduğumda çok sevdim. Aynı konu olmasına karşın roman filmle bire bir örtüşmüyordu.

Ödül Filmin sahiplerinden Fedai Öztürk bir gün yazıhaneme geldi, firmalarına bir film yapmamı istedi. Konu seçmeyi bana bıraktı. Oturduğum masanın ardındaki kitaplıktan Kaçak romanını çekip uzattım Fedai'ye. Bunu okuyun, onaylarsanız yapalım dedim. Okudular mı bilmiyorum, ortağı Erol Şenbecerir'le birlikte onayladılar. Safa, romandan bir senaryo uyarladı. Yalnız final iyi değildi, romanın sonu açıktı. İki sevgili İstanbul'da buluşmak üzere ayrılıyorlardı. Ama o günkü sansürden böyle bir filmin çık111"51 olanaksızdı, çünkü suçlunun ceza görmesi için muhakkak yakalanması gerekiyordu.

Filmi Antakya'da çektim. Orada yaşayan filmin Adana işletmecisi Arif Dökmeci yöreyi iyi tanıyordu, bize yardımcı oldu. Filmin çekim süresi 30 güne yakındı. Ticari başarısı 7-7,5 civarında oldu. Mekan gezerken gösterdikleri, bir ağanın sınıra yakın yüzme havuzlu, kemerli villasını çok beğendim. Evi gezdiğim sırada ağa orada yoktu, ama kahyası yumuşak davranmış, olabilir demişti. Ama ağa döndüğünde, villayı kesinlikle veremeyeceğini söyledi. Kibar Feyzo filmini o villada çekmişler üç dört yıl önce. Şener Şen ağa rolünü oynuyormuş ve Kemal Sunal havuzda, ağa rolünü oynayan Şener'in suratına işemiş. Film gösterime girdikten sonra köylüler ağaya tavır almışlar. Sen ağasın, nasıl olur da kendi mekanında bir ağanın suratına işemesine izin verirsin diye. Bu villaya takmıştım kafamı, tam istediğim bir mekandı çünkü. Fatma'ya, valiye gitmesini söyledim. Vali, emniyet müdürü filan toplantıdayken, Fatma açmış kapıyı girmiş içeri. birden şaşırmışlar, sonra tanıyınca, hoş geldin beş geldin demişler. Fatma anlatmış derdimizi. Vali olaya el koymuş. Ağa kaçakçılığa bulaşmış bir adammış. Vali devreye girince ortadan kayboldu. Villayı bize açtılar, böylece orada çekim yapabildik. “Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor, Vadullah Taş”

İFFET (1982)


 Yönetmen: Kartal Tibet
Senaryo: Yavuz Turgul
Görüntü Yönetmeni: Ertunç Şenkay
Özgün Müzik: Cahit Berkay
Yapım: Uzman Filmcilik/Ferit Tutgut, Kadir Turgut

Yardımcı Yönetmen: Ahmet Sezerel, Prodüksiyon Amiri: Şerif Ablak, Set Ekibi: Taci Erşan, Aziz Kıskanç, Aydınlatma Yönetmeni: İbrahim Sabuncu, Sesleri Alan: Erkan Esenboğa, Kurgu: Mevlüt Koçak, Laboratuar Şefi: Kâmil Kutay, Negatif Montaj: Osman Koşkan, (Özen Film Stüdyosunda hazırlanmıştır).

Oyuncular: Müjde Ar, Faruk Peker, Savaş Başar, Ergün Uçucu, Damla Çoşkunoğlu, Suna Selen, Ahmet Evintan, Ayten Erman, Buket Sayhan,

Konu: Kendisini evlilik vaadiyle aldatarak kirleten çapkın şoförden intikam alan bir kenar mahalle dilberinin öyküsü.

İffet (Müjde Ar) ve Cemil (Faruk Peker) birbirlerine aşıktır. Ancak iki sevgilinin aşkları mahallenin diline düşünce babası İffet’i evden kovar, ortada kalan ve teyzesinin yanına sığınan İffet kısa süre sonra piyasanın en çok aranan mankeni olur. Artık sıra kendisine olan tutkusu geçen ve onu terk edip, bu hallere gelmesine neden olan Cemil’-den intikam almaya gelmiştir…Bu arada Cemil İffet’in kız kardeşine de göz koymuş ve ona zorla sahip olmuştur. Yatak odasında Cemil’i ve kız kardeşini yarı çıplak gören İffet olanları fark edip, Cemil’i öldürür.

► Margaux Hemingway’in “Lipstick/Ruj” filmini anımsatan konunun benzerliği, daha önce Yeşilçam’da başka filmlere çıkış yolu olmuştur ama, “İffet” boynuz sonradan çıkar kulağı geçer örneği bundan öncekileri hayli aşan, ilginç bir çalışma (Ersin Pertan, Güneş G. 5 kasım 1982) “Agah Özgüç, Türk Filmleri Sözlüğü 2. Cilt”


ISLAK MENDİL (1982)


Senaryo ve Yönetmen: Osman F. Seden
Görüntü Yönetmeni: Kaya Ererez
Yapım: Gülşah Film/Selim Soydan

Yardımcı Yönetmen: Nezih Tunar, Ali Kıvırcık, Kamera Asistanı: Erdo-ğan Çakıroğlu, Set Teknisyenleri: Bedri Uğur, İbrahim Uğurlu, Giray Alpan, Işık Şefi: Mustafa Koçyiğit, Teoman Sayın, Sesleri Alan, Erkan Aktaş, Montaj: Nevzat Dişiaçık, “Islak Mendil” Söz: Ahmet Selçuk İlkan, Müzik: Hüseyin Emre, Prodüksiyon: Selahattin Koca, Yapım Sorumlusu, Kadri Yurdatap, (Fono Film stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir).

Oyuncular: Ümit Besen (Ümit), Canan Perver (Canan), Yalçın Gülhan (Mithat), Münir Özkul, Pembe Mutlu, Neriman Köksal, Yıldırım Gencer (Canan’ın babası), Nuri Alço (Nuri), Şemsi İnkaya, Nubar Terziyan, Hakkı Kıvanç, Küçük Yıldız: Yalçın Avşar,

Konu: Konservatuvar öğrencisi Ümit, bir ağanın kızı olan Canan'la evlenir. Ağa kızını reddeder. Aile zor durumda kalır. Ümit'in gazino sahibi arkadaşı Mithat yardımcı olur. Gazinoda şarkı söylemeye başlar. Mithat ise Canan'a göz koymuştur. Bir gece zorla sahip olmak isterken Ümit yetişir, arkadaşı ile karısının arasında bir ilişki olduğunu sanarak çocuğunu alıp evi terk eder. Boşanırlar. Canan babasının yakın arkadaşı Nuri ile evlenmek zorunda kalır. Düğün gecesi polisler eroin kaçakçısı Nuri'yi yakalarlar. Hatasını anlayan Ümit, tekrar Canan'la beraber our.


ISLAK GÜNEŞ (1982)




Yönetmen: Savaş Eşici
Senaryo: İhsan Yüce
Kamera: Hüseyin Özşahin, Taner Öz
Özgün Müzik: Cahit Berkay
Beste: Selahattin Cesur
Yapım: Barış Film/Savaş Eşici

Oyuncular: Deniz Uğur, Berhan Şimşek, Melike Zobu

Konu: Dağdan kente inerek taksi şoförlüğü yapan bir eşkıya eskisiyle, karşılaştığı kızın öyküsü.

HÜLYAM (1982)


Senaryo ve Yönetmen: Osman F. Seden
Görüntü Yönetmeni : Çetin Tunca
Yapım: Ödül Film/Erol Şenbecerir

Işık Şefi: Şevket Yılmaz, Yardımcısı: Metin Devrim, Mehmet Uluyol, Set: İbrahim Öner, Ömer Babu, Taci Erşen, Prodüksiyon Ekibi: Şerif Ablak, Fikret Ertuğrul, Yönetmen Yardımcısı: Arif Erkuş, Kameraman: Serdar Selvidal, Laboratuvar: Adnan Şahin, Mustafa Oruç, Montaj: Nevzat Dişiaçık, Negatif Montaj: Muzaffer Karataş, Matipo: Hasan Örnek, Sesleri Çeken: Erkan Aktaş, (Fono Film Stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir)

Oyuncular: Gökhan Güney (Gökhan), Güngör Bayrak (Hülya), Ahmet Mekin, Osman F. Seden, Neriman Köksal, Ünsal Emre, Bilgen Gökçen, Diler Saraç, Cem Erman, Süheyl Eğriboz, Çetin Başaran, İbrahim Kurt, Bülent Bilgiç, Hüseyin Kutman, Fevzi Gür, Jale Efecik, Oya Filiz, Tevfik Şen, İhsan Gedik, Yılmaz Kurt, Hakkı Kıvanç, Süheyl Eğriboz, Kudret Karadağ, Zeki Sezer, Nuri Tuğ, Berç Zurnik, Bilgen Gökçen

Konu: Gökhan şoförlük yapmakta ve zengin bir kıza aşık olmaktadır. Kız beyaz zehire alışmıştır. İkisi arasında büyük bir aşk başlar. Ve olaylar gelişir devam eder. Sonunda mutlu sonla biter.


HATIRLADIN MI (1982)


Senaryo ve Yönetmen: Oğuz Gözen
Kamera: Erdoğan Ererez
Müzik: Selahattin Sarıkaya
Yapım: Arkan Film / Halit Arkan

Oyuncular: Selma İstanbullu, Halit Arkan, Levent Çakır, Turgut Özatay, Süheyl Eğriboz, Handan Altın, Güner Özonuk, Ali Demir, Alpay Ziyal, Yılmaz Kurt, Nusret Altun, Tugay Toksesaşkları

Konu: Sokaklarda afiş asan bir gençle şöhrete erişmiş bir şarkıcı kadının arasında geçen aşk.

Not: 1972 yılında “Oğuz Gözen!in senaryosuyla çekilen “Denizden Gelen Kız” filminin , aynı senaryo ile tekrar beyaz perdeye aktarılması. (Oğuz Gözen)

HASRET SANCISI (1982)


Yönetmen: Osman F. Seden
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Görüntü Yönetmeni : Salih Dikişçi
Yapım: Erman Film/Hürrem Erman

Laboratuvar: Selahattin Kaya, Ziya Uçak, Mustafa Yıldız, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Montaj: Mevlut Koçak, Negatif montaj: Gültekin Çavuş, Sesleri Alan : Erkan Esenboğa, Işık Şefi: Turgut Köse, Hayrettin Kara, Ali Rıza Dulda, Set Ekibi: Ercan Akyıldırım, Fikret Güryalçın, Turan Alak,
(Yeni Lale Film stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir.)

Oyuncular: Ferdi Tayfur, Çiğdem Tunç, Suzan Avcı, Neriman Köksal, Nuri Alço, Nejat Özbek, Ali Sururi, Kadir Savun, Fusun Uçar, Atilla Ergün, Osman Seden, Barış Dikişçi (çocuk yıldız)

Konu: Gemicilik yapan Ferdi, mahallenin güzel kızı Seher ile sözlüdür. Seher bir terzi atölyesinde çalışmakta ve zengin bir hayat sürmenin hayalini kurmaktadır. Ferdi, sevgilisinin isteği üzerine işinden ayrılır ve kendisine daha çok kazanabileceği bir iş aramaya başlar. Ancak bulduğu iş Seher'i memnun etmez. Bu arada Seher, atölyeden arkadaşı Minnin esrarengiz ölümüne şahit olur. Mine zengin sevgilisi Ekrem'den hamile kalmış ancak kandırıldığını anlayınca intihar etmiştir. Ekrem'in ailesi oğullarını ve itibarını korumak için Seher'i oğullarına eş olarak seçerler. Bu teklif, zengin hayatın özlemini kuran Seher'in başını döndürür ve evlenme teklifini kabul eder.

HAKKARİ'DE BİR MEVSİM (1982)


Yönetmen: Erden Kıral
Senaryo: Onat Kutlar
Görüntü Yönetmeni: Kenan Ormanlar
Müzik : Timur Selçuk
Yapım: Kentel Film/Kenan Ormanlar

Oyuncular: Genco Erkal, Şerif Sezer, Erkan Yücel, Macit Koper, Rana Cabbar, Erol Demiröz, Berrin Koper ,Zeynep Irgat,

Konu: Pir Köyüne atanan öğretmen orada yeni bir dünya bulacaktır. Çocuklarına; okuma yazmayı, sayı saymayı, bulaşıcı hastalıklardan korunmayı, diş fırçalamanın yaralarını, dünyanın döndüğünü, yıldızların uzak olduğunu öğrettir: Onlar'ı tanıyacaktır. Onlar ki: "sözlerinin eri, yalancı, çıkarcı, esirgemezler. korkak. inatçı, sabırsız, bencil, cömert, içen, çaresiz, çalan, her şeyini veren, karda çıplak ayakla yürüyen, esmer, dağlı, erkeklerin gözleri sürmeli, kadınların gözleri sürmeli, kulakları ve burunları küpeli alınları döğmeli.

Öğrettikleri yanında onlardan, belki yaşamın önceden belirlenmiş ezberlenmiş bir biçimi olmadığını öğrenecektir. Bir köyde bir mevsim boyu öğretmenlik yapan ve o yörenin insanları ile, sorunlarıyla özdeşleşen bir aydınının öyküsünü Kıral, sade ve duyarlı bir dille anlatır. Edgü'nün kendine has dili ile şiirselliğe yaklaşan anlatımı, Kıral'ın filminde doğa görüntüleri ile Edgü'nün şiirselliği boyutuna ulaşırsa da kendi içinde bütüinlüğe ulaşan bir sadelikle alçak perdeden melodisi ile coşkulu Edgü'nün dünyasını yakalar.

ÖDÜLLER:

Uluslararası 33. Berlin Film Festivali’n-de (1983), Dört Ödül. 
Gümüş Ayı “Festival Jüri Özel Ödülü” 
Uluslararası Sinema Yazarları Fede-rasyonu FIBRESCI Ödülü (Bu ödül Fransız yapımı “Pauline a la Plage” ile paylaşıldı.
 Uluslararası Sinema Sanatı ve Araştırmaları Konfederasyonu Cicae Ödülü. (Bu Ödül de Avusturya yapımı ‘Der Stub Ozean” ve Brezilya yapımı “Pra Prenta Brazil” ile aralarında bölüştürüldü).

Uluslararası Evan gelisohe Film Jürisi Inter film Ödülü. 
Akdeniz Kültür Film Festivali’nde (Korsika 1983) “en iyi film” 
Sinema yazarlarının seçiminde (1988)

► “Hakkari’de Bir Mevsim” 2.nci film.
► Onat Kutlar “en iyi senaryocu”
► Erkan Yücel “Özel saygı” Ödülü.

* Büyük sözlerden, aşırılıklardan, özentiden, slogan edebiyatından uzak yalın, gerçekçi ve sağlam bir özellik taşıyor. Çağdaş sinemanın tüm öğelerini değerlen diren yeterli bir senaryo, Erden Kıral’ın yönetiminde daha güçlenerek yine yalın, yine çağdaş bir sinema diliyle, gerçek bir başarı düzeyine ulaşmış. Kenan Ormanlar’ın o güzelim görüntüleri ise senaryo ve yönetimle bütünleşmiş. Çerçeveleme, ışık ve renk ustalığı, filmin her karesinde kendisin belli ediyor. Timur Selçuk’ın aşırılıklardan arınmış, dengeli ve geri planda kalmayı yeğleyen müziği, son derece etkili. Oyunculara gelince, hepsi yerli yerinde, Yoncalı köyünün tüm bireyleri, hele çocuklar, kırk yıllık oyunculara taş çıkartan bir yalınlık örneği sunuyorlar. Kısası, Hakkari’de Bir Mevsim, bütünüyle Türk sinemasının bir yüz akı. (Çetin A. Özkırım, 33. Uluslararası Berlin Film Festivali Günlüğü, Varlık, S.:907, Nisan 1983) “Agah Özgüç “Türk Filmleri Sözlüğü 2. Cilt”

* Ferİt Edgü'nün bu tür, yaşanmış bir deneyimi (27 Mayıs'ın en ilginç kararlarından biri olan, yedek subaylığı köy öğretmeni olarak yapma uygulaması sayesinde), çok kişisel biçimde kâğıda döken "O" romanından yola çıkan "Hakkâri'de Bir Mevsim", Dibek seslerinin düzenli temposu eşliğinde. Karlarla kaplı bu dağ başı köyüne gelen Öğretmen, artık geride bıraktığı sevgilisi, kitapları, Le Monde gazetesi, andan vs. ile bağlı olduğu kendi öz çevresini kısa sürede tümüyle unutmak zorunda kalacaktır. Yaşam burada öylesine farklıdır ki.,. Yılın 8-9 ayı dış dünyayla ilişkisi kopmuş, bu unutulmuş, kaybolmuş köyde, daracık yollar, engin çayırlar, ırak ve hep beyaz tepeler, düz damların üstünde eğlenen çocuklar, küçük pencerelerin ardında bir görünüp bir kaybolan yüzleri, ne olduğu bilinmeyen hastalıklardan ölüp giden çaresiz bebeler vardır...

Büyük kenttekilere bunca değişik bir dünyayı anlatmak olanaksızdır, "yüzlerce fotoğraf çekilse de"... Öğretmenimiz, buraya "kendini bulmaya gelmiştir, oysa başkalarını bulacaktır." Yalnız başkalarını mı? Gerçeğin, kendi toplumsal gerçeğinin bambaşka, hayal bile edemeyeceği bir yüzünü keşfederken, bu dış yolculuğa koşut olarak kendi iç yolculuğunu da tamamlayacak, kendi kişiliğini de araştıracaktır. Yoksa onun gerçek "yeri", biraz da olsa yararlı olduğu, bir şeyler verebildiği, öğretebildiği bu İnsanların yanı mıdır? Ders yılının bittiğini haber veren müfettişe, şaşkınlık içinde "ama benim gidecek yerim yok ki" demesi belki de bunu anlatmaktadır.,.

Hakkâri'de Bir Mevsim"i onca heyecan uyandırdığı Berlin şenliğinde göreli 4 yıl olmuş.. Hey gidi gözünü sevdiğim Türk sineması!.. Filmlerini tıktığı depolarda veya devlet emriyle yakan, en büyük sanatçılarını, en önemli filmlerini yasaklayan, dünyanın alkışladığı filmleri kendi ülkesinde kendi televizyonunda oynat-mayan Türk sineması... İşte "Hakkâri" ancak 4 yıl sonra kendi ülkesinde... Kim kazançlı çıktı bu gecikmeden, kimlerin eline ne geçti? Filmi 4 yıl sonra aynı keyifle izlerken, Türk sinemasının dönüm noktalarından biri olduğunu bir kez daha düşünüyorum. Geri kalmışlık üzerine filmlerimize, "köy filmlerine artık geriye dönülemeyecek bir mesafe aldırıyor bu film...

Kişisel bilinçle toplumsal bilincin böylesine kaynaşabildiği, böylesine çarpıcı, "egzotik" bir çevrede geçtiği halde folklorizmden böylesine uzak kalabilmiş bir film, köy filmi sorunsalına da tam bir yanıt getirmiyor mu? Tüm o vurucu görüntüler, o şok sahneleri, kaba saba bir öyküye, duyguları sömüren bir konuya değil, usul usul verilen bir gözlem Filmine, bir bilinçlenme sürecine maddi bir çerçeve oluşturuyorlar çünkü... Dış dünyanın, somut gerçeğin çarpıcı görünümleriyle, öğretmenimizin alabildiğine içe dönük, kişisel serüvenü birbirlerine sürekli ve karşılıklı yansıyor yoğun bir alışveriş oluşturuyorlar... Öğretmen, somut gerçekle birlikte kişisel gerçeğini de arıyor, buluyor. Ve filmin içerdiği o anlatılmaz şiir, o sürekli gerilim, bu karşılıklı hesaplaşmanın boyutlarından ve bunların (ilmik karalıklarının doğru bulunmuş ve kullanılmış olmasından kaynaklanıyor. "Hakkâri'de Bir Mevsim"den sonra Türk sinemasında arlık geri kalmışlık üzerine film yapmak, elbette olanaksız değil, ama daha zor...

Ve iletişimsizliği anlatıyor film... Çağımızın en büyük sorunlarından biri olan... Ama Bergman veya Anlonioni vari bir modern insan iletişimsizliği' değil. Daha somut, maddi temellere dayanan, dil ve kültür farklılığından kaynaklanan bir iletişimsizlik... Ama öğretmenimiz bunu da yenmeyi ve çocuklarla, sonra onlar aracılığıyla büyüklerle de ildiğim kurmayı başaracaktır. Doğuda onca farklı bir yazgıyı yaşayan insanlarımızla bu iletişimi kurmak için uğraşmıyor muyuz? Bu filmin getirdiği umudun, iyimser bildirinin bu açıdan, bırakınız yasaklanmak, sevinçle, onayla karşılanması gerekmiyor mu, resmi ideoloji tarafından?

Ve her önemli sanal yapıtı gibi, film kendi kültürel referanslarını taşıyor. Caflo Levi'nin Önemli kitabı ve ondan Francesco Rosi'nin yaptığı "İsa Eboli'dc Durdu" filmini, bizim edebiyatımızdan "Yaban", "Çalıkuşu", "Bozkırdaki Çekirdek", ayrıca Jean-Paul Sar-Irc'ın "Sözcükler" adlı yapıtlarım anımsamamak mümkün mü? "Hakkâri"de Kenan Ormanların görüntüleri, Timur Selçuk'un müziği, başta Genco Erkal, Şerif Sezer, Rana Cabbar, ne yazık kİ artık aramızda olmayan Erkan Yücel, tüm oyuncuların katkısı unutulur gibi değil. "Hakkari'de Bir Mevsim’'in ülkemize ve sinemamıza rötarlı ve gecikmeli gelişi-ne "hoş geldin" diyoruz. “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”

► 1983 Berlin Uluslararası Film Festivali'nde dört ayrı ödül kazanan Erden Kıral'ın "Hakkari'de Bir Mevsim" adlı filmini, Film Denetleme Kurulu; "Devlet otoritesini zaafa düşmüş gösteren görüntü ve diyaloglara yer verdiği, konunun devlet ulus bütünlüğünü bozucu biçimde işlendiği gerekçesiyle Türkiye'de yasaklamıştı. "Hakkari'de Bir Mevsim"in bir Türk-Alman ortak yapımı olması nedeniyle yurtdışında yasaklanması engellenememişti.

Filmi yasaklayan karara karşı açılan dava nedeniyle verilmiş olan 7 Haziran 1983 tarihli bilirkişi raporunda; filmin anayasa ve Demokratik Hukuk Devleti ilkelerini ya da Anayasa güvencesi altında bulunan temel hak ve özgürlükleri tehlikeye sokucu veya saygınlığını yitirici etki yaptığı söylenemez" denmekteydi. Bu görüşe uyarak Ankara 3. İdari Mahkemesi 16 Mayıs 1984 tarihli kararıyla, denetleme kurulu kararını iptal ederek filmin gösterimine olanak sağlamıştı. Sorunsal bir filme dönüşmüş olan "Hakkari' de Bir Mevsim" geç de olsa, Türkiye'de izleyiciyle buluşabilmişti. “Artun Yeres, “Sakıncalı 100 Film” syf, 259”

* Hakkari'de Bir Mevsim, sinemamızın ölçülerine göre ele aldığı folklorik malzemeyi kullanırken egzotikliği oldukça alt düzeyde tutabilen bir örnek. Kahramanın yabancılığını olduğu kadar, bu yabancılığın yaşandığı dekoru da en temel unsurlarına indirgeyerek stilize eden, seyirciye tanımadığı ayrıntılarla sersemIetmek yerine, bu yabancılık öyküsünün "her yerde yaşanabilecek yönlerine dikkati çeken bir yaklaşıma sahip. Ne var ki filmin bu üslubu soğuk kanlılığının belli bir kararsızlığı gizlediğini düşünenler de çıkabilir. Çünkü, Hakkari'de Bir Mevsim filminin beslediği birilerinden farklı iki kaynak var. Bir tanesi Türk aydınının köyle karşılaşmasını konu edinen romanlar geleneği, öteki ise Ferit Edgü'nün, filmin çıkış noktası olan romanına rengini veren, daha yenilikçi roman anlayışı, daha moemist temalar.

Hakkari'de Bir Mevsim bu iki uç arasında, ağırlığı sürekli bir uca bir bu buca kaydırarak ilerliyor. Zaman zaman konunun memleket romanı ucunda yaratıcı çözümler buluyor (sınıftaki ders sırasında öğrenme süreci üzerine düşünebiliyor mesela), kimi zaman da düpedüz sosyal melodram oluveriyor (yine sınıftaki veda sahnesini düşünün) öteki uçta ise gerçeklik ve görecelik ilişkisi üzerine ilginç şeyler söylendiği anlar var (iki ayrı yoruma yol açan düş sahnesi filmin kendini aştığı bir nokta bence). Ama bu kaynaklar birbirleriyle daha sıkı örülmeyi, daha amaçlı biçimde ilişkilendirmeyi bekler gibiler. Filmde dikkati çeken bu." Fatih ÖZGÜVEN,"
.

GÜNAHA GİRME (1982)



Yönetmen: Natuk Baytan
Senaryo : Erdoğan Tünaş
Görüntü Yönetmeni : Rafet Şiriner
Yapım: Cumhur Film/Yahya Kılıç

Oyuncular : Ferdi Tayfur, Serpil Çakmaklı, Oya Aydoğan, Yıldırım Gencer, Turgut Özatay, Nuri Alço

Konu: Bir şoför kötü arkadaşları tarafından eroine alıştırılır. Karısı ve çocuğunu terkeder. Kardeşi onu bu kötü yoldan kurtarmaya çalışır.