Senaryo: Onat Kutlar
Görüntü Yönetmeni: Kenan
Ormanlar
Müzik : Timur Selçuk
Yapım: Kentel Film/Kenan
Ormanlar
Oyuncular: Genco Erkal, Şerif Sezer, Erkan Yücel,
Macit Koper, Rana Cabbar, Erol Demiröz, Berrin Koper ,Zeynep Irgat,
Konu: Pir Köyüne atanan öğretmen orada yeni
bir dünya bulacaktır. Çocuklarına; okuma yazmayı, sayı saymayı, bulaşıcı
hastalıklardan korunmayı, diş fırçalamanın yaralarını, dünyanın döndüğünü,
yıldızların uzak olduğunu öğrettir: Onlar'ı tanıyacaktır. Onlar ki:
"sözlerinin eri, yalancı, çıkarcı, esirgemezler. korkak. inatçı, sabırsız,
bencil, cömert, içen, çaresiz, çalan, her şeyini veren, karda çıplak ayakla
yürüyen, esmer, dağlı, erkeklerin gözleri sürmeli, kadınların gözleri sürmeli,
kulakları ve burunları küpeli alınları döğmeli.
Öğrettikleri yanında onlardan,
belki yaşamın önceden belirlenmiş ezberlenmiş bir biçimi olmadığını
öğrenecektir. Bir köyde bir mevsim boyu öğretmenlik yapan ve o yörenin
insanları ile, sorunlarıyla özdeşleşen bir aydınının öyküsünü Kıral, sade ve
duyarlı bir dille anlatır. Edgü'nün kendine has dili ile şiirselliğe yaklaşan
anlatımı, Kıral'ın filminde doğa görüntüleri ile Edgü'nün şiirselliği boyutuna
ulaşırsa da kendi içinde bütüinlüğe ulaşan bir sadelikle alçak perdeden
melodisi ile coşkulu Edgü'nün dünyasını yakalar.
ÖDÜLLER:
Uluslararası 33. Berlin Film
Festivali’n-de (1983), Dört Ödül.
Gümüş Ayı “Festival Jüri
Özel Ödülü”
Uluslararası Sinema
Yazarları Fede-rasyonu FIBRESCI Ödülü (Bu ödül Fransız yapımı “Pauline a la
Plage” ile paylaşıldı.
Uluslararası Evan gelisohe
Film Jürisi Inter film Ödülü.
Akdeniz Kültür Film Festivali’nde
(Korsika 1983) “en iyi film”
Sinema yazarlarının
seçiminde (1988)
► “Hakkari’de Bir Mevsim”
2.nci film.
► Onat Kutlar “en iyi
senaryocu”
► Erkan Yücel “Özel saygı”
Ödülü.
* Büyük sözlerden, aşırılıklardan,
özentiden, slogan edebiyatından uzak yalın, gerçekçi ve sağlam bir özellik
taşıyor. Çağdaş sinemanın tüm öğelerini değerlen diren yeterli bir senaryo,
Erden Kıral’ın yönetiminde daha güçlenerek yine yalın, yine çağdaş bir sinema
diliyle, gerçek bir başarı düzeyine ulaşmış. Kenan Ormanlar’ın o güzelim
görüntüleri ise senaryo ve yönetimle bütünleşmiş. Çerçeveleme, ışık ve renk
ustalığı, filmin her karesinde kendisin belli ediyor. Timur Selçuk’ın
aşırılıklardan arınmış, dengeli ve geri planda kalmayı yeğleyen müziği, son
derece etkili. Oyunculara gelince, hepsi yerli yerinde, Yoncalı köyünün tüm
bireyleri, hele çocuklar, kırk yıllık oyunculara taş çıkartan bir yalınlık
örneği sunuyorlar. Kısası, Hakkari’de Bir Mevsim, bütünüyle Türk sinemasının
bir yüz akı. (Çetin A. Özkırım, 33. Uluslararası Berlin Film Festivali Günlüğü,
Varlık, S.:907, Nisan 1983) “Agah Özgüç “Türk Filmleri Sözlüğü 2. Cilt”
* Ferİt Edgü'nün bu tür,
yaşanmış bir deneyimi (27 Mayıs'ın en ilginç kararlarından biri olan, yedek
subaylığı köy öğretmeni olarak yapma uygulaması sayesinde), çok kişisel biçimde
kâğıda döken "O" romanından yola çıkan "Hakkâri'de Bir
Mevsim", Dibek seslerinin düzenli temposu eşliğinde. Karlarla kaplı bu dağ
başı köyüne gelen Öğretmen, artık geride bıraktığı sevgilisi, kitapları, Le
Monde gazetesi, andan vs. ile bağlı olduğu kendi öz çevresini kısa sürede
tümüyle unutmak zorunda kalacaktır. Yaşam burada öylesine farklıdır ki.,. Yılın
8-9 ayı dış dünyayla ilişkisi kopmuş, bu unutulmuş, kaybolmuş köyde, daracık
yollar, engin çayırlar, ırak ve hep beyaz tepeler, düz damların üstünde
eğlenen çocuklar, küçük pencerelerin ardında bir görünüp bir kaybolan yüzleri,
ne olduğu bilinmeyen hastalıklardan ölüp giden çaresiz bebeler vardır...
Büyük
kenttekilere bunca değişik bir dünyayı anlatmak olanaksızdır, "yüzlerce
fotoğraf çekilse de"... Öğretmenimiz, buraya "kendini bulmaya
gelmiştir, oysa başkalarını bulacaktır." Yalnız başkalarını mı? Gerçeğin,
kendi toplumsal gerçeğinin bambaşka, hayal bile edemeyeceği bir yüzünü
keşfederken, bu dış yolculuğa koşut olarak kendi iç yolculuğunu da
tamamlayacak, kendi kişiliğini de araştıracaktır. Yoksa onun gerçek
"yeri", biraz da olsa yararlı olduğu, bir şeyler verebildiği,
öğretebildiği bu İnsanların yanı mıdır? Ders yılının bittiğini haber veren
müfettişe, şaşkınlık içinde "ama benim gidecek yerim yok ki" demesi
belki de bunu anlatmaktadır.,.
Hakkâri'de
Bir Mevsim"i onca heyecan uyandırdığı Berlin şenliğinde göreli 4 yıl
olmuş.. Hey gidi gözünü sevdiğim Türk sineması!.. Filmlerini tıktığı depolarda
veya devlet emriyle yakan, en büyük sanatçılarını, en önemli filmlerini
yasaklayan, dünyanın alkışladığı filmleri kendi ülkesinde kendi televizyonunda
oynat-mayan Türk sineması... İşte "Hakkâri" ancak 4 yıl sonra kendi
ülkesinde... Kim kazançlı çıktı bu gecikmeden, kimlerin eline ne geçti? Filmi 4
yıl sonra aynı keyifle izlerken, Türk sinemasının dönüm noktalarından biri
olduğunu bir kez daha düşünüyorum. Geri kalmışlık üzerine filmlerimize,
"köy filmlerine artık geriye dönülemeyecek bir mesafe aldırıyor bu film...
Kişisel
bilinçle toplumsal bilincin böylesine kaynaşabildiği, böylesine çarpıcı,
"egzotik" bir çevrede geçtiği halde folklorizmden böylesine uzak
kalabilmiş bir film, köy filmi sorunsalına da tam bir yanıt getirmiyor mu? Tüm
o vurucu görüntüler, o şok sahneleri, kaba saba bir öyküye, duyguları sömüren
bir konuya değil, usul usul verilen bir gözlem Filmine, bir bilinçlenme
sürecine maddi bir çerçeve oluşturuyorlar çünkü... Dış dünyanın, somut
gerçeğin çarpıcı görünümleriyle, öğretmenimizin alabildiğine içe dönük, kişisel
serüvenü birbirlerine sürekli ve karşılıklı yansıyor yoğun bir alışveriş
oluşturuyorlar... Öğretmen, somut gerçekle birlikte kişisel gerçeğini de
arıyor, buluyor. Ve filmin içerdiği o anlatılmaz şiir, o sürekli gerilim, bu
karşılıklı hesaplaşmanın boyutlarından ve bunların (ilmik karalıklarının doğru
bulunmuş ve kullanılmış olmasından kaynaklanıyor. "Hakkâri'de Bir Mevsim"den
sonra Türk sinemasında arlık geri kalmışlık üzerine film yapmak, elbette
olanaksız değil, ama daha zor...
Ve iletişimsizliği anlatıyor
film... Çağımızın en büyük sorunlarından biri olan... Ama Bergman veya
Anlonioni vari bir modern insan iletişimsizliği' değil. Daha somut, maddi
temellere dayanan, dil ve kültür farklılığından kaynaklanan bir iletişimsizlik...
Ama öğretmenimiz bunu da yenmeyi ve çocuklarla, sonra onlar aracılığıyla
büyüklerle de ildiğim kurmayı başaracaktır. Doğuda onca farklı bir yazgıyı
yaşayan insanlarımızla bu iletişimi kurmak için uğraşmıyor muyuz? Bu filmin
getirdiği umudun, iyimser bildirinin bu açıdan, bırakınız yasaklanmak,
sevinçle, onayla karşılanması gerekmiyor mu, resmi ideoloji tarafından?
Ve her
önemli sanal yapıtı gibi, film kendi kültürel referanslarını taşıyor. Caflo
Levi'nin Önemli kitabı ve ondan Francesco Rosi'nin yaptığı "İsa Eboli'dc
Durdu" filmini, bizim edebiyatımızdan "Yaban",
"Çalıkuşu", "Bozkırdaki Çekirdek", ayrıca Jean-Paul
Sar-Irc'ın "Sözcükler" adlı yapıtlarım anımsamamak mümkün mü?
"Hakkâri"de Kenan Ormanların görüntüleri, Timur Selçuk'un müziği,
başta Genco Erkal, Şerif Sezer, Rana Cabbar, ne yazık kİ artık aramızda
olmayan Erkan Yücel, tüm oyuncuların katkısı unutulur gibi değil.
"Hakkari'de Bir Mevsim’'in ülkemize ve sinemamıza rötarlı ve gecikmeli
gelişi-ne "hoş geldin" diyoruz. “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve
Sinemamız”
► 1983 Berlin Uluslararası
Film Festivali'nde dört ayrı ödül kazanan Erden Kıral'ın "Hakkari'de Bir
Mevsim" adlı filmini, Film Denetleme Kurulu; "Devlet otoritesini
zaafa düşmüş gösteren görüntü ve diyaloglara yer verdiği, konunun devlet ulus
bütünlüğünü bozucu biçimde işlendiği gerekçesiyle Türkiye'de yasaklamıştı.
"Hakkari'de Bir Mevsim"in bir Türk-Alman ortak yapımı olması
nedeniyle yurtdışında yasaklanması engellenememişti.
Filmi yasaklayan karara
karşı açılan dava nedeniyle verilmiş olan 7 Haziran 1983 tarihli bilirkişi
raporunda; filmin anayasa ve Demokratik Hukuk Devleti ilkelerini ya da Anayasa
güvencesi altında bulunan temel hak ve özgürlükleri tehlikeye sokucu veya
saygınlığını yitirici etki yaptığı söylenemez" denmekteydi. Bu görüşe
uyarak Ankara 3. İdari Mahkemesi 16 Mayıs 1984 tarihli kararıyla, denetleme
kurulu kararını iptal ederek filmin gösterimine olanak sağlamıştı. Sorunsal bir
filme dönüşmüş olan "Hakkari' de Bir Mevsim" geç de olsa, Türkiye'de
izleyiciyle buluşabilmişti. “Artun Yeres, “Sakıncalı 100 Film” syf, 259”
* Hakkari'de Bir Mevsim, sinemamızın
ölçülerine göre ele aldığı folklorik malzemeyi kullanırken egzotikliği oldukça
alt düzeyde tutabilen bir örnek. Kahramanın yabancılığını olduğu kadar, bu
yabancılığın yaşandığı dekoru da en temel unsurlarına indirgeyerek stilize
eden, seyirciye tanımadığı ayrıntılarla sersemIetmek yerine, bu yabancılık
öyküsünün "her yerde yaşanabilecek yönlerine dikkati çeken bir yaklaşıma
sahip. Ne var ki filmin bu üslubu soğuk kanlılığının belli bir kararsızlığı
gizlediğini düşünenler de çıkabilir. Çünkü, Hakkari'de Bir Mevsim filminin
beslediği birilerinden farklı iki kaynak var. Bir tanesi Türk aydınının köyle
karşılaşmasını konu edinen romanlar geleneği, öteki ise Ferit Edgü'nün, filmin
çıkış noktası olan romanına rengini veren, daha yenilikçi roman anlayışı, daha
moemist temalar.
Hakkari'de Bir Mevsim bu iki
uç arasında, ağırlığı sürekli bir uca bir bu buca kaydırarak ilerliyor. Zaman
zaman konunun memleket romanı ucunda yaratıcı çözümler buluyor (sınıftaki ders
sırasında öğrenme süreci üzerine düşünebiliyor mesela), kimi zaman da düpedüz
sosyal melodram oluveriyor (yine sınıftaki veda sahnesini düşünün) öteki uçta
ise gerçeklik ve görecelik ilişkisi üzerine ilginç şeyler söylendiği anlar var
(iki ayrı yoruma yol açan düş sahnesi filmin kendini aştığı bir nokta bence).
Ama bu kaynaklar birbirleriyle daha sıkı örülmeyi, daha amaçlı biçimde
ilişkilendirmeyi bekler gibiler. Filmde dikkati çeken bu." Fatih ÖZGÜVEN,"
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder