Powered By Blogger

30 Ekim 2022 Pazar

 

BANA BELA DERLER (1990)

 

Yönetmen: Cevat OkçugilSenaryo: Ali Ekdal, Kamera: Hüseyin Ererez,, Yapım: Özkaya Film/Fuat Özkaya

 Oyuncular: Maurzio Martinelli, Angela Howel Damiano Martina, Evgenio Santantonio, Tızıano Martona, Nilgün Can, Fuat Özkaya, Ali Güney, Çetin başaran, Cevdet Balıkçı, Ali Ekdal

 Konu : Altın kaçakçılığı ve beyaz kadın ticareti yapan bir çetenin öyküsü.

 

 

BAHARDA HÜZÜN (1990)

 Senaryo ve Yönetmen: Mehmet Aydın, Kamera: Mustafa Yılmaz, Mahmut Yumuşak, Yapım: Metro Film/Zeki Kafadar,  

Oyuncular: Faruk Tınaz, Sinem Dinçay, Asuman Çiğiltepe, Nilgün Can

 Konu: Filmde, ölümcül bir hastalığa yakalanan bir adamın son günleri anlatılır. Ünlü ses sanatçısı Faruk’un mutsuz bir evliliği vardır. Uzun süredir kızı Ceren için bu evliliğe katlanır. Ancak daha fazla dayanamaz ve eşinden ayrılır. O dönemde sık sık hastalanan Faruk, çok az ömrü kaldığını öğrenir. Faruk son günlerini yaşarken ayrı kaldığı kızına bir hatıra bırakmaya çalışacaktır. (Meltem İşler Sevindi)

 

 

AŞKIN KESİŞME NOKTASI (1990)



 

Senaryo ve Yönetmen: Bilge Olgaç, Görüntü Yönetmeni: Hüseyin Özşahin, Öykü: Osman Şahin, Müzik: Ahmet Güvenç, Yapım: Belge Film/ Sabahattin Çetin, (Kültür Bakanlığının katkılarıyla) 

Oyuncular: Berhan Şimşek, Serpil Çakmaklı, Yaman Tarcan, Zühal Üstüntaş, Savaş Yurttaş, Akıllı Köpek Mücver

 “Yaşlı kocası kazada ölen bir köylü kadınıyla, şehir yaşantısının gürültüsünden kaçıp, kurtukuşu yabansı bir ormanda arayan bir erkeğin düşü”

 * Bilge Olgaç, talihsiz bir yönetmen. Kaşık Düşmanı gibi önemli filmleri kimi zaman vizyona bile çıkmıyor, kimse tarafından görülmeden yitip gidiyor. Kimileri ilk kez TV'den kuşa çevrilmiş olarak yansıyor. Kimi filmleri ise hak etmediği eleştiriler alıyor. Antalya Şenliği'nden beri ağır biçimde eleştirilen Aşkın Kesişme Noktası, belki çok "iyi" bir film değil. Ama söylendiği kadar "kötü" de değil. Film, sıkıcı olma noktasına dek getirilmiş yalınlıkta bir öykü anlatıyor. Ama kimi filmleri, örneğin Camdan Kalp'i "gereksiz ayrıntılarla doldurulmuş" diye batıranların, bu "sadeliği" övmeleri gerekmiyor mu? Toros yaylalarında geçen öykü, aslında çeşitli fantezilerin örtüşmesiyle oluşuyor: Kadınların erkek fantezileri, erkeklerin kadın fantezileri. Köylünün kentli, kentlinin köylü fantezileri. Büyük kentte başı yönetimle derde girmiş, "Bir bardak beyaz sıvıda adını yitirmiş" hangi eski "solcu!", dağ başında doğal bir yaşam içinde Hürmet gibi bir köy dilberiyle tanışmak istemez? Ve hangi doyumsuz, çevresine karşı koşullanmış "köy dulu", bir gün, tüfeği, köpeği ve tüm gizemiyle çıkıp gelen adsız bir erkeği beklemez. Ama en doğal çevrede bile mutluluk olanaksızdır. Ve "ancak yalnız bir insanın düşmanı olmaz."

 Yapıt, doğacı, çevreci, "yeşilci" özellikle H.D. Lawrence'dan (Bakire ve Çingeneyi düşünüyorum) esinlenmiş özellikler içeriyor. Alabildiğine yalın ve yer yer belli bir şiire ulaşan bir sinemayla anlatılmış (özellikle Serpil Çakmaklı'nın at üzerindeki erkek tarafından izlendiği o nefis kaydırmayı düşünüyorum). Olgaç, yerinde bir erotizme, sinemamızda ilk kez bir erkek "nü"sü de eklemeyi ve Berhan Şimşek'i sırttan (ve oldukça uzaktan) çekilmiş bir sahnede çıplak göstermeyi başarıyor. (Eee, kadın yönetmen olduğu nereden belli olacak?) Bu ilginç nokta, özellikle Minyeli Abdullah'ı pek beğenen hanımlara duyurulur. Aşkın Kesişme Noktası, tam bir başarıya ulaşmamış olsa da, oldukça tutarlı, temiz bir çalışma... Daha özenli prodüksiyon koşullarıyla, daha iyi bir film olabilirdi. (Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf, 38)

FİLMİ   İZLE 




 

AŞK ÜÇGENİ (1990)


 


Senaryo ve Yönetmen: Yücel Uçanoğlu, Görüntü Yönetmeni: Muzaffer Turan, Müzik: Oğuz Abadan, Yapım: Ferkan Film/Feridun Kete, Sesleri Alan: Erkan Esenboğa, Kurgu: Sedat Karadeniz, Set: Sonay Kanat, Turgut Karasu, Bülent Buget, Cemal Çolak, Işık: Bülent Eryılmaz, Osman Özüyaman, Adnan Özüyaman, Yapım Yönetmeni: Ertan Güntan, Kamera Asistanı: Selin Özyılmaz, Yönetmen Yardımcısı: Ali Kıvırcık, Seslendirme Yönetmeni: Erkan Esenboğa, Renk Uzmanı: A. Tümay Rızai, Laboratuar: Şems Tokgöz, Aslan Tektaş, Mustafa Yıldız, Negatif Montaj: Ömer Aksu, Fatoş Yıldırım, Senkron: Metin Çeşmrebaşı, Soner Şenbecerir, (Sineray Film Stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir)

 Oyuncular: Ahu Tuğba, Meriç Erkan, Hülya Erçel, Turgut Özatay, Ahmet Açan, Gönül Esen, Engin İnal, Turgay Günoğlu, Deniz Denizer, Nil Sandıkçıoğlu, Hülya Erten, Gülderen Acarlar, Hale Hürbaşakgil, Misra Aydın,

 Konu: Film, kocası öldükten sonra ikinci kez evlenen bir kadının başından geçenleri konu alır. Sibel, kocası öldükten sonra kendisini dış dünyadan soyutlar. Bir gün Ali adında bir gençle tanışır. Kısa sürede yakınlaşan ikili evlenmeye karar verir. Ancak bir süre sonra Ali’yle Sibel arasında iş konusunda anlaşmazlık çıkar. Sibel, Ali’den işlerin başına geçmesini ister. Ali ise kendi işini bırakmaya yanaşmaz. Bu sırada bir iş seyahatine çıkan Sibel, kocasının tavrının ardında büyük bir oyunun döndüğünü öğrenir. (Hasan Sakın)


FİLMİ İZLE 




 

AŞK FİLMLERİNİN UNUTULMAZ YÖNETMENİ (1990)

 

Senaryo ve Yönetmen: Yavuz TurgulYönetmen Yardımcısı: Jan Brindizi, Funda Aras, İlker İnanoğlu, Görüntü Yönetmeni: Orhan Oğuz Müzik: Atilla Özdemiroğlu, Yapım: Erler Film/Türker İnanoğlu, Yönetmen Yardımcısı: Jan Brindizi, Asistanlar: Funda Aras, İlker İnanoğlu, Casting: İhsan Bilsev, Grafik tasarım: Haluk Tuncay, Sanat Yönetmeni: Mustafa Ziya Ülkenciler, Asistan: İrfan Korkmazlar, Montaj: Mehmet Bozkuş, Işık: Recep Biçer, Asistanlar: Remzi Biçer, İbrahim İmik, Mustafa Önen, Montaj, Senkron: Mehmet Bozkuş, Kameraman: Cem Molvan, Asistan: Ercüment Süngü, Kamera Asistanı: Ayhan karakuş, Prodüksiyon Temsilcisi: Adnan İrkut, Peodüksiyon Amiri: Necati Şimşek, Makyaj: Zübeyde Erdem, Makyaj Asistanı: Serap Buluç, Set Ekibi: Aziz Kıskanç, Sali Arslan, Alaattin İzgü, Hikmet Aydın, Seslendirme Yönetmeni: Kahraman Acehan, Negatif Yıkama: Ufuk Kayar, Çetin Çavan (Sinefekt Laboratuarı), Negatif Montaj: Selahattin Turgut, Oğuz Karabelli, Kopya Baskı: Mustafa Koç, Orhan Turgut, Sincoptik: Hilmi Güver, Erdoğan Bugay, Hüseyin Kayıkçılar, Sesleri Alan: Ercan Okan, Miks: Erkan Aktaş, Aktüel Ses: Cem GönençFono Film Stüdyosunda seslendirilmiştir

 Oyuncular: Şener Şen (Haşmet Asilkan), Pıtırcık Akerman (Jeyan), Aytaç Yörükaslan, Yavuzer Çetinkaya (Hakkı), Gül Onat (Haşmet’in eski karısı), Arif Akaya, Serpil Tamur, Nubar Terziyan (Nubar), Cevat Kurtuluş (Cevat), Sami Hazinses (Sami), Oktay Kaynarca (Tarcan), Nisan Turgul, Nergis Çorakçı, , Candan
Sabuncu, Başar Sabuncu, İlker İnanoğlu, Sermin Şen, Naki Turan Tekinsan, Can Kolukısa (Latif), Nedim Doğan, Arif Akkaya (Tolga), Murat Güler (Set işçisi), Naki Turan Tekinsav, Serpil Tamur (Betül), Nisan Turgul, Kaya Gürel (Abdülkadir), Reyhan karaçam, Bedii Özerginli, Konuk Oyuncular: Müjde Ar, Şevket Altuğ, Sevil Sabuncu, İlker İnanoğlu, Sermin Hürmeriç,

 KONU: Yeşilçam'ın Yeşilçam olduğu, yılda 250300 filmin çekildiği devirlerde en ağdalı cinsinden aşk melodramlarıyla ün kazanmış bir yönetmen, yapımcılarca artık pek aranıp sorulmamaktadır. Biraz çaptan düşmüştür anlayacağınız. O da her şey gibi filmlerin de sinema salonlarının da seyircinin de büyük değişim geçirdiği 1980'lerin son demlerinde yakaladığı ilk fırsatta, güncel trendlere uygun 'entel' bir film çekmeye karar verir. Madem ki hiçbir şey eskisi gibi değildir... Toplumsal içerikli, aydın işi, bunalımlı depresyonlu, sol bakış açısına sahip bir sanat filmi olacaktır bu ve yönetmenimiz Haşmet Asilkan, filmografisinde yeni bir döneme adım atacaktır. Ancak sonuçta tam anlamıyla hüsran yaşanır. Haşmet Asilkan'm üzgün biçimde Cevat Kurtuluş, Nubar Terziyan gibi eski arkadaşlarına Artık size rol yok' diyerek hepimizi can evinden vurması gibi, Muazzez Tahsin Berkant ve Kerime Nadir romanlarının yerini de sanat dergileri alacak, ön planda Milliyet Sanat, Adam Sanat, Varlık olacaktır. Mekanlar ise eski filmlerdeki gibi salaş balıkçı meyhaneleri ya da Hisar sırtlarındaki ağaç altları değil, Papirüs ya da Çiçek Bar'dır. Üstelik de bütçe kısıtlıdır, kameraman 'beş metre... üç metre. diyerek kalan filmi hesaplamaktadır ve başroldeki oyuncu da kalasın tekidir. Eski yeni çatışmasına dayanan tipik bir Yavuz Turgul filmi olan "Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmen"inde Şener Şen, elindeki son şansı iyi kullanmaya çalışan, bir zengin kızını köşkte rehin alan solcu gençlerin serüvenini sanat sosuna bulayarak anlatmak gibi absürt işler peşinde koşan Haşmet Asilkan'ı muazzam bir performansla canlandırır. Karşımızda sanki "Züğürt Ağa" ile "Muhsin Bey"in enfes biçimde harmanlanmış versiyonu vardır ve "Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni", toplumsalsanatsal eleştiriyle birlikte 'tutunamayan' ama ne olursa olsun 'tutunabilmek' isteyen aydınlarımızın harika bir portresini çizer. Yönetmeni de genç aktörü de yaşlı aktörü de körleşmeye başlayan kameramanı da yaşamın dışında kalmış tiplerdir ama ısrarla 'çemberin içinde' olmak istemektedirler. "Allah'ım yardım et bana, çok güzel bir film yapmak istiyorum, mahçup etme beni" diyen Haşmet Asilkan'a kameramanının söyledikleri, 1990'lardaki sinemamızı özetler ve bazı 'eski tüfek' yönetmenlerimizin künyesini verir niteliktedir: "Bu film iyi mi oldu kötü mü oldu, bilmiyorum, bence önemli de değil, ama çekmek için gösterdiğin çaba acayipti..." (TA.) Sinema En İyi 100 Film "

 

* Bir medya, bir sanat dalı, bir iletişim alanı, kendi kendine bakmayı öğrendiği zaman olgunlaşmış demektir. Bu açıdan, uzun yıllar kendi kendisini konu olarak almaktan, aynaya bakmaktan korkan sinemamızın, kimi ilk adımlardan sonra bu mevsim içinde iki filmle, Film Bitti ve Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni'yle kendisine bakmasını çok olumlu karşılıyoruz. Yavuz Turgul, bu filmle Muhsin Bey’de "alaturka musikimiz" ve de göçüp giden "İstanbul efendiliği" için yaptığını, "bir zamanların Yeşilçam'ı" için yapmayı deniyor. Sonuç, çeşitli nedenlerden Muhsin Bey kadar başarılı değilse de yeterince saygın ve ilginç Turgul'un kahramanı Haşmet Asilkan, Yeşilçam'a ve onun kendine özgü "aşk filmleri"ne onca emek vermiş, yüzden fazla film çevirmiş bir yönetmen. Ama bu filmleri, seyirciye ulaşmışsa da belli bir "klik" tarafından hep horlanmış, hep dışlanmış, "haklarında bir satır bile yazı yazılmamış", hiç ödül filan da almamış. Oysa Haşmet Asilkan, her sanatçı gibi övgüye, takdire, yaptıklarının yankısını duymaya "muhtaç". Bunun için, zamana uyup "tür değiştirmeye", bir "siyasal film" yapmaya karar veriyor. Bunun için de zar zor bir Yapımcıyı kandırıp para buluyor. Ama çekim başlayınca aksilikler çorap söküğü gibi gelecek, "zengin babakız ile üç teröristin ilişkisini perdede anlatmak, hiç de kolay olmayacaktır.

 Filmin iki temel kusuru var: Bir kez, özellikle Arabesk ve bir ölçüde Muhsin Bey deneyimlerinden sonra film gülmece açısından oldukça zayıf kalıyor. Gerçi filmin "güldürmek" diye bir amacı hiç yok. Ama seyirci bunu kavrayıncaya dek oldukça zaman geçiyor ve filmin aslında dramatik olan yapısı en azından ilk yarıda genel beklentinin aleyhine çalışıyor.

 Bir diğer eksiklik (veya öyle gözüken şey), Turgul'un tavrını, amacını iyice saptamamış gibi görünmesi. Eski tarz Yeşilçam'ı mı eleştirecek ve yönetmenlerin de her sanatçı gibi kendi kendilerini yenilemeleri gereğine işaret edecek? Yoksa tam tersine, eskinin değerlerini mi savunacak? Ancak finalde Turgul'un tavrı billurlaşıyor. O, eskinin aşk filmlerine, Yeşilçam melodramlarına, haklı olarak belli bir nostaljiyle bakmakta, onların bir dönemin kaçınılmaz filmleri olduğuna inanmaktadır. Elbette yeni şeyler yapılmalı, yeni şeyler söylenmelidir. Ama eskiyi tümüyle yadsıyarak veya yıkmaya kalkarak değil. Hele bir "aşk filmleri yönetmeninin bir siyasal filme soyunmasının hiçbir anlamı yoktur. O, kuşkusuz yapmayı en iyi bildiği türü sürdürmeli, seyircisini "ağlatmayı" denemelidir. Ağlamak ve bir film boyunca ağlayarak "boşalmak", günümüzün gitgide maddileşen dünyasında bile kitleler için gerekli bir tür "tedavi" değil midir? Yavuz Turgul, kuşkusuz nostaljiyi seven bir yönetmen. Geçmişin yapaylıklar uğruna yadsınması, asıl eleştirdiği... Haşmet Bey'in duvardaki Ayhan Işık, Sadri Alışık, Neriman Köksal vb. resimleri indirip yerine "modern" röprodüksiyonlar asması, pikaba Mozart koyması, Kerime Nadir'leri rafın arkalarına sokuşturması mı onu "çağdaş" yapacak?

 Onun yapa geldiği aşk filmlerinin hiç yankı uyandırmamasını, hep "dışarıda kalmış" olmasına bağlıyor film... Evet, moda akımlara uymamak, güncelliğin peşine takılıp gidememek, belli "klik"lere girememek de başarısızlık nedeni olabilir. Ama yaşam sürecek ve Haşmet Asilkan, yine "dışarıda" kalmayı sürdürse de bildiği tarzda sinema yapmaya devam edecektir. "Devrimcilik" oynamaktan gereken dersi almış olarak. . Turgul'un filminde "hep aşk filmleri yapılsın", "sinema kendi kendini yenilemesin" gibi bir bildiri sezenlerden değiliz. Turgul, incelikli bir senaryoyla, Yeşilçam'da (ve her yerde) inanmadığı şeyleri anlatanlara, yapaylıklara, özentilere sığınanlara veryansın ediyor. Yeşilçam'ın "kalıpları" var da güncel modaların, akımların yok mu? Hemen her sahnesinde belli bir özeni yansıtan, ustaca yazılıp çizilmiş bu filmi görün. Ve sinemamız üzerine, onun kendine özgü ve geçmişten günümüze temelde pek az değişerek uzanan Yapım, çekim, çalışma, üretme koşulları üzerine biraz düşünün... Bu filmde emeği geçenlerden özellikle olağanüstü bir oyun veren Şener Şen'i, çok ilginç bir yetenek olarak gördüğümüz Pıtırcık Akkerman'ı, hemen tüm yardımcı oyuncuları, Orhan Oğuz (görüntü) ve Atilla Özdemiroğlu'nu (müzik) kutlamak isteriz. (Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf, 36 "

 Ödül: 27. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (2 – 8 Ekim 1990) 

► Atilla Özdemiroğlu, “En İyi Özgün Müzik”

 Jüri Üyeleri: Şerafettin Gür, Engin Ardıç, Erdoğan Tokatlı, Erdoğan Kahya, Ekrem Bora, Enver Özer, Avni Özgürel, Alev Olgun, Faik Cesur, Muzaffer Hiçdurmaz, Yrd.Doç.Cem Odman.

 * Yeşilçam'ın Yeşilçam olduğu, yılda 250300 filmin çekildiği devirlerde en ağdalı cinsinden aşk melodramlarıyla ün kazanmış bir yönetmen, yapımcılarca artık pek aranıp sorulmamaktadır. Biraz çaptan düşmüştür anlayacağınız. O da her şey gibi filmlerin de sinema salonlarının da seyircinin de büyük değişim geçirdiği 1980'lerin son demlerinde yakaladığı ilk fırsatta, güncel trendlere uygun 'entel' bir film çekmeye karar verir. Madem ki hiçbir şey eskisi gibi değildir... Toplumsal içerikli, aydın işi, bunalımlı depresyonlu, sol bakış açısına sahip bir sanat filmi olacaktır bu ve yönetmenimiz Haşmet Asilkan, filmografisinde yeni bir döneme adım atacaktır. Ancak sonuçta tam anlamıyla hüsran yaşanır. Haşmet Asilkan'ın üzgün biçimde Cevat Kurtuluş, Nubar Terziyan gibi eski arkadaşlarına Artık size rol yok' diyerek hepimizi can evinden vurması gibi, Muazzez Tahsin Berkant ve Kerime Nadir romanlarının yerini de sanat dergileri alacak, ön planda Milliyet Sanat, Adam Sanat, Varlık olacaktır. Mekanlar ise eski filmlerdeki gibi salaş balıkçı meyhaneleri ya da Hisar sırtlarındaki ağaç altları değil, Papirüs ya da Çiçek Bar'dır. Üstelik de bütçe kısıtlıdır, kameraman 'beş metre... üç metre...' diyerek kalan filmi hesaplamaktadır ve başroldeki oyuncu da kalasın tekidir. Eskiyeni çatışmasına dayanan tipik bir Yavuz Turgul filmi olan "Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmen"inde Şener Şen, elindeki son şansı iyi kullanmaya çalışan, bir zengin kızını köşkte rehin alan solcu gençlerin serüvenini sanat sosuna bulayarak anlatmak gibi absürt işler peşinde koşan Haşmet Asilkan'ı muazzam bir performansla canlandırır. Karşımızda sanki "Züğürt Ağa" ile "Muhsin Bey"in enfes biçimde harmanlanmış versiyonu vardır ve "Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni", toplumsalsanatsal eleştiriyle birlikte 'tutunamayan' ama ne olursa olsun 'tutunabilmek' isteyen aydınlarımızın harika bir portresini çizer. Yönetmeni de genç aktörü de yaşlı aktörü de körleşmeye başlayan kameramanı da yaşamın dışında kalmış tiplerdir ama ısrarla 'çemberin içinde' olmak istemektedirler. "Allah'ım yardım et bana, çok güzel bir film yapmak istiyorum, mahcup etme beni" diyen Haşmet Asilkan'a kameramanının söyledikleri, 1990'lardaki sinemamızı özetler ve bazı 'eski tüfek' yönetmenlerimizin künyesini verir niteliktedir: "Bu film iyi mi oldu kötü mü oldu, bilmiyorum, bence önemli de değil, ama çekmek için gösterdiğin çaba acayipti..." (TA.){Sinema, En İyi 100 Film}



FİLMİ İZLE





 

ALMANYA MACERASI (1990)

 




Senaryo ve Yönetmen: Oğuz Gözen, Görüntü Yönetmeni: Mükremin Şumlu, Yapım: Aksu Film/Mehmet Aksu 

Oyuncular: Murat Soydan, Süreyya Mertoğlu, Altın Peri, İsmail Varan, Ali Çınar, Orhan Dilekli, İsmet Mertoğlu, Bahattin Ünalmışer, Şükrü Ulçay, Cemil Arayan, Sevda Nilüfer

 Konu: Türk gazetecisinin Almanya’daki maceralar ,

 

 

ALMAN AVRATIN BACISI (1990)

 



Senaryo ve Yönetmen: Ali Avaz,Görüntü Yönetmeni: Erhan Canan, Yapım: Kamera Film/Ayhan Turgut 

Oyuncular: Ali Avaz, Monika Trınshcek, Zafer Atlı, Şişko Nuri, Celal Gonca, Hale Haykır, Kemal Çapraz, Mustafa Özkaya, Zuhal Üstüntaş  

 Konu: Almanya’dan gelen ve Alman avratın kardeşi olan bir kızın alinin evine gelişi ve oraya bir müdetliğine yerleşmesi ve evde geçen komik olayların hikayesi.

 

ALEV GİBİ BİR KIZ (1990)


 

Yönetmen: Hasan Kazankaya, Senaryo: Safa Önal, Görüntü Yönetmeni: Mahmut Yumuşak, Yapım: Kazankaya Film/Hasan Kazankaya, Renk Uzmanı: Selahattin Kaya, Laboratuar: Fehmi Acar, Ahmet Yıldız, Montaj: Yusuf Aldırmaz, Negatif Montaj: Mustafa Kul, Senkron: Cevat Sezer, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Atilla Van, Efekt; Hikmet Eldek, Jenerik: İlhan Demirel, Özkan Sevinç, (Grafart Ltd), Set Ekibi: Murat Doktor, Temel Oğuz, Işık Ekibi: Gürcan Küçüker, Prodüksiyon Amiri: Altan Altıntaş, Yönetmen yardımcısı: Fikret Uçak, Yeni Lale Film Stüdyosunda hazırlanmıştır

Oyuncular: Hakan Ural, Seren Serengil, Yusuf Sezgin, Zafer Atlı, Hayati Hamzaoğlu, Fatma Belgen, Mehmet Aydoğdu, Necdet Kökeş, Mehtap Aydoğdu, Gmksenin Uçarer, Nazan Arslan,

 Konu: Çingene kızı Papatya (Seren Serengil) bütün obanın hayran olduğu güzelliktedir. Kendisini izleyen zengin bir genç olan Ahmet (Hakan Ural) onu elde etmek için çabalar. Kız gerçek Çingene olmadığını aslında onu bulduklarını anlatır. Ahmet kızı kendine aşık eder. Ahmet’in babası onun haylazlığından ve çalışmamasından yakınmaktadır. Obada Mahmut isimli bir Çingene Ahmet’in babasını arar ve oğlunun bir çingeneye tutulduğunu söyler. Baba bu duruma çok öfkelenir. Ahmet kıza evlenme teklifinde bulunur. Obada bu durumun öğrenilmesinden rahatsız olacağından kız durumunu gizli tutar. Bir gece vakti dua ederken çeri başı gizlice kızı gözetler. Çeri başı bu davranışı yüzünden kıskanç eşi tarafından sırtından bıçaklanır. Ahmet’in babası bir kıza sahte nikah yaparak Ahmet’in kızı kirleteceğini öğrenir ve nikahı bozar. İlkin kızı Çingene olduğu için aşağılar Ahmet’in annesi ancak gene de Ahmet’in bu davranışını onaylamaz. Babası Ahmet’e öfkelenirken Ahmet başlarda rol yaptıysa da sonradan gerçekten aşık olduğunu söyler ve obaya Papatya’yı istemeye giderler. Ahmet’in anne ve babası önemli olanın sosyal durum değil aşk olduğunu söyleyerek oğullarını yüreklendirirler. Papatya evlenmeyi kabul eder, Ahmet’i affeder ve mutlu bir birlikteliğe adım atarlar..


FİLMİ İZLE 




 AKDENİZ GÜNEŞİ (1990)

 



Yönetmen: Yücel Uçanoğlu, Senaryo: Mehmet Tekirdağ, Yücel Uçanoğlu, Görüntü Yönetmeni: Ümit ArdabakMüzik Ali Kocatepe ,Yapım: Ferkan Film/Feridun Kete 

Oyuncular: Ahu Tuğba, Tarık Tarcan, Yusuf Sezgin, Gülşah Karaalp, Faruk Zaloğlu, Yasemin Şen, Ayhan Şen, Mustafa Aslan

 Konu: Filmde, bir kadının tarihi eser kaçakçılığına engel olmaya çalışması konu edilir. Antalya’da yaşayan Elif, kocasından boşandıktan sonra turist rehberliği yapmaya başlar. Aynı zamanda tarihi eserler üzerine bir araştırma yapar. Turistik bir gezi esnasında üniversite yıllarında beraber olduğu sevgilisi Burak ile karşılaşır. Kısa süreliğine Antalya’ya gelen Burak ile aralarında tekrar bir aşk başlar. Ne var ki bu ilişki Burak’ın işlediği suç yüzünden uzun sürmeyecektir. (Meltem İşler Sevindi)



FİLMİ İZLE 




 AHU GÖZLÜM (1990)

 

 

 Yönetmen: Temel Gürsu, Senaryo: Temel Gürsu, Aynur Başkök, Foto Direktörü Sertaç Karan, Yapım: Temel Film/Temel Gürsu, Reji Asistanı: Aynur Başgök, Kamera Asistanı: Engin Saygılı, Işık Şefi: Osman Tanış, Set Teknisyenleri: Ahmet Yüce, Ahmet Kalay, İzzet Yılmaz, Montaj, Senkron: Sedat Karadeniz, Sesleri Alan: Erkan Esenboğa, Negatif Montaj: Ömer Aksu, Laboratuar: Tümay Rızai, Şems Tokgöz, Prodüksiyon Amiri: Günay Güner, Sineray Film Stüdyosunda hazırlanmıştır

 Oyuncular: Tolga Savacı, Nuray Hafiftaş, Mete Sezer, Yılmaz Köksal, Diler Saraç, İbrahim Kurt, Ali Ceylan, Hampar Kar,

 Konu: Filmde, yıllar sonra doğduğu köye geri dönen bir gencin yaşadıkları anlatılır. Murat nesillerdir Rumeli Feneri’nde yaşayan bir ailenin oğludur. Babası ölünce annesi küçük oğlunu alıp İstanbul’a gider. Murat köyünün masallarıyla büyür. Tek hayali para biriktirip evlerini tekrar almaktır. Annesiyle birlikte eski hayatlarını yeniden kuracaklardır. Ancak annesi vefat eder. Murat köye tek başına döner. Dedesi ve babası köyün sevilen insanlarındandır. Köylüler Murat’a aralarına almakta tereddüt etmezler. Ancak kabadayı Şahin’le daha ilk günden girdiği rekabet hayatı onun için epeyce zorlaştıracaktır. Üstelik Murat Şahin’in kardeşi Fatma’ya âşık olmuştur. (Ayşe Adlı)


FİLMİ İZLE





 

 

AFACAN ATEŞ PARÇASI (1990)



Yönetmen Yılmaz Atadeniz, Senaryo Ergun Köknar, Müzik Cahit Berkay, Görüntü Yönetmeni Rafet Şiriner, Yapım Bizim Film / Behçet Nacar 

Oyuncular: İsmet Özhan, Filiz Taçbaş, Murat Soydan, , Behçet Nacar, Neriman Köksal, Ergun Köknar, Ertuğrul İlgin, Süheyl Eğriboz, Çocuk Oyuncular: Şahin Nacar, Aybik Nacar

 Konu: Ölümcül hastalığı yakalanan ve çok az ömrü kaldığını öğrenen Zeynep, küçük oğluna babasıyla ilgili gerçekleri anlatmaya başlar. Afacan’ın öldüğünü sandığı babası aslında hayattadır. Çocukluk aşkı Zeynep’le evlenen Nazmi büyük mutluluk içindeyken karısına marazi bir tutkuyla bağlı olan Kamil’in oyununa gelir. Çocuk sahibi olamamak genç çifti zaten huzursuz etmektedir. Bu durumu kocasından gizleyen Zeynep yalanının bedelini ödemek zorunda kalır. Yalnızlığa mahkum olan genç kadın ölümünden sonra oğlunun açıkta kalmaması için Nazmi’den yardım ister. Ancak genç adam yıllar sonra bile öfke ve kinle onu ve çocuğu reddeder.

 

 

ACIMASIZLAR (1990)

 

Senaryo ve Yönetmen Yusuf Taşar, Görüntü Yönetmeni Mükrimin Şumlu, Yapım Güneş Film/Sevgi Nurdan,  

Oyuncular: Arzu Aydın, Muhammet Taflan, Attila Ergün, Süheyl Eğriboz

 Konu: Babasının fabrikasını elinden alan dolandırıcılarla mücadele eden fabrikayı tekrar geri alan kızın hikayesi.

 

 

ACILAR İÇİNDE (1990)



 Yönetmen Kamil Renklidere, Senaryo Safa Önal, Görüntü Yönetmeni Salih Dikişçi,, Yapım Topkapı film / Yaşar Tunalı, Renk uzmanı: Hayati Akbulut, Laboratuar: Hüseyin Kuğu, İzzet talıcı, Negatif Montaj: Selahattin Kılıççeken, Işık şefi: Yaşar Koşkan, yardımcıları: İsmail keskin, Haluk Erkan, Prodüksiyon Amiri: Sabit Çolakel, Sesleri Alan: Gültekin Çavuş, Senkron, Montaj: Cevat Sezer, Yönetmen Yardımcısı: Atilla Şener, Kameraman: Sedat Ülker, Yeni Stüdyoda seslendirilmiş ve Kısmet Stüdyosunda renklendirilmiştir. .

 Oyuncular: Devran Çağlar (Devran), Şehnaz Dilan (Meral Yeşil), Nilüfer Aydan (Nevin Yeşil), Hülya Erçel (Menajer), Meral Kurtuluş (Hizmetçi), Bülent Bolat (Doktor), Esra Yalkın, Zuhal Gündoğdu, Mustafa Özkan, Meral Kurtuluş,

 Not: 1978 yılında Bülent Ersoy ile Gülşen Bubikoğlu’nun oynadıkları “İşte Bizim Hikayemiz” isimli filmin bir kopyası.

 Konu: Devran ünlü bir ses sanatçısıdır. Meral kan kanseri olduğunu öğrenir. Mektuplarına bakmak için evine gittikleri Devran’ın davranışına kızıp oradan uzaklaşır. Devran şiirini çok beğendiği ve bestelediği Şehnaz’dan af dilemek için gazinoya çağırır. Sürpriz bestesini çok beğenen Meral ile aralarında duygusal bir bağ oluşur. Giderek bir aşka dönüşen bu bağ sonuçta bir evliliğe doğru gitmektedir. Meral umutsuz hastalığının verdiği koruma içgüdüsü ile Devran’ın evlenme teklifini geri çevirir. Kızının Devran ile ilişkisi olduğunu bilmeyen annesi, onun ölmeden önce sevdiği bir sanatçıyı görebilmesi için Devran’a gider ve kızının onun hayranı olduğunu, çok az ömrünün kaldığını söyler. Devran ilgilenmez. Ama Nevin’i ikna etmek için evlerine gittiğinde hasta genç kızın Meral olduğunu, o yüzden teklifini kabul etmediğini anlar. Meral onunla birlikte hastalığı yenmeye karar verir. Sahneyi bırakan Devran , tüm zamanını Meral’e ayırır. Tedavi için tüm doktorlara gider. Sürekli kan değiştirip Meral’in yaşam süresini biraz uzatırlar. Evlenirler, mutludurlar. Sevgi’nin doğum günüde ona hediye almak için evden çıkan Devran , dönüşte kaza geçirip ölür. Meral içinse yaşam, Devran’ın anılarıyla bilinmez bir sona dek sürecektir.



 ACI KADER (1990)


 

Senaryo ve Yönetmen: Yücel Uçanoğlu, Görüntü Yönetmeni: Ümit Ardabak, Müzik: Ceylan Müzik Üretim, Yapım: Ferkan Film/Feridun Kete, Yardımcı Yönetmen: Ali Kıvırcık, Ses Kayıt ve Miksaj: Erkan Esenboğa, Kurgu: Sedat Karadeniz,

 Oyuncular: l Üstüntaş, Nilgün Can, Gül Koçal, Rafet Kalkan, Asuhan Türel, Onur PekcanCeylan, Aslıhan Tükel, Bahadır Tok, Turgut Özatay, Bülent Polat, Nilgün Ceylan, Zuha

 Konu: Filmde, bir ailenin İstanbul’a göç ettikten sonra yaşadıkları konu edilir. Ceylan, annesi, ablası ve küçük erkek kardeşiyle beraber köyde yaşar. Babası uzun yıllar önce ölmüş, ağabeyi Mesut ise İstanbul’a üniversitede okumaya gitmiştir. Tek umutları ağabeyinin avukat olup ailenin geçimini sağlamasıdır. Mesut’un yaz tatili için köye geleceği bir dönemde annesi hayatını kaybeder. Mesut kardeşlerini köyde yalnız bırakmamak için hepsini İstanbul’a götürmeye karar verir. Tüm mal varlıklarını satarak İstanbul’a yerleşen aile büyük şehre alışmaya çalışacaktır. (Meltem İşler Sevindi)

 ABUK SABUK BİR FİLM (1990)


 Yönetmen: Şerif Gören, Senaryo: İbrahim Gündüz, Görüntü Yönetmeni: Erdal Kahr

aman, Müzik: Erkin Koray, Yapım: Penta Film/Şerif Gören, Turgay Aksoy 

Oyuncular: Kemal Sunal (Ademoğlu Ali), Bülent Kayabaş (Koruma), Tayfun Çorağan (Deli Bekir), Gamze Gözalan (Muhtar Kızı), Şıva Gerede (Bingül), Perin Karaali (Burcu), Murat İlker (Murat), Perin Aytaç (Burcu), Kutay Köktürk (Danışman), Dilek Damlacık, Sami Hazinses (Samand Reis), İdris Emektar (İdris)

 Konu: Hayatı boyunca hiç gülmemiş olan bir adam`ı güldürebilmek için insanlar yarışa girerler. Bu yarışın karşılığında yüklü bir ödül alacaklardır. Çevresine doluşan insanlar, akıla hayale gelmeyecek şeyler yaparak adamı güldürmeye çalışmaktadırlar. Ancak nafile, adam tebessüm bile etmemektedir. Sonunda o bu yapaylıklardan kaçar gider. Sokakta yürürken bir çocuğa rastlar. Çocuk, elinde bir film şeridini çevire çevire yürümektedir. Çocuğa ne yaptığını sorar. Çocuk, film çeviriyorum abi diye cevap verir. Ve kaçınılmaz son.

 Ödüller :1990 Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Ödülleri , ”En İyi İkinci Film”

 * Sinemamızın belli bir kuşağının önde gelen yönetmenleri, nedense 1990’ların başlarında “Kemal Sunal filmleri” yapıyorlar Sunal’ın sinemamızdaki yadsınamaz kişiliği ve popülerliği, böyle bir sınıflamayı kaçınılmaz olarak getiriyor. Ama bu,onca farklı konuya “zor” projelere soyunmuş bir Zeki Ökten’in bir Şerif Gören’in son filmlerinin hep “Kemal Sunal filmleri” olmasına açıklık getirmiyor.

 Abuk Sabuk Bir Film, klasik bir "köy filmi" dekorunda açılıyor: Yoksul ve dul köylü Ademoğlu'nu, onun delişmen kızını, kızı becerme planlarını bir türlü gerçekleştiremeyen "hızlı" köy delikanlılarını filan tanıyoruz. Sonra yine bizim filmlerimizde pek rastlanan bir "mucize" oluyor: Bir Alman milyoner, vaktiyle Türkiye'yi ziyaretinde kendisini (tarhana çorbası ikram ederek!) kurtarmış olan Ademoğlu'na tüm mirasını bırakıyor.

 Olay gazetelere yansıyor. Tan gazetesi bundan yararlanmak istiyor ve öte yandan "hiçbir şeye gülmeyen adam" ününe sahip olan Ademoğlu'nu "güldürebilecek" okuyucusuna 17 milyar vermek vaadiyle bir kampanya açıyor..

 Abuk Sabuk Bir Film, gerçekten de "abuk sabuk" bir film mi? Doğrusu ilk ağızda öyle gözüküyor. Film, sanki birkaç film gibi, birkaç farklı konunun, entrikanın iç içe girmiş hali gibi: Ana temanın, Ademoğlu'nun kişiliğinde kırsal kesim/kent insanı çelişkisi mi, "gülmeyen adam" ve onu güldürmeye çalışanlar mı, yoksa "paranın yozlaştırıcı gücü" mü (veya başka bir şey mi) olduğu anlaşılmıyor. Finaldeki "paraların savrulması" bölümü ise gerçi ustalıkla çekilmiş, ama sinemada öylesine görülmüş bir sahne kil...

 Ama filme, sanırım başka bir gözlükle ve belli bir hoşgörüyle bakmak daha doğru. İbrahim Gündüz'ün su, aslında "serbest vezin" bir Sinemamızın çeşitli kalıpları, klişeleri, kişilik veya durum saplantıları alınarak, bunlar, tam bir "parodi" olmayan, ama ona yakın bir anlayışla kullanılmış.

Şerif Gören, biraz parodi, biraz "absürd", biraz 'toplumsal eleştiri', biraz Yeşilçam karikatürü, hepsini birden belli ölçülerde deneyen değişik bir film ortaya koymuş. Filmin esprisini en iyi veren şeylerden biri, sondaki "gag" (öyle ki, insan neredeyse tüm filmin bu 'gag' için çevrildiğini düşünüyor) bir de Erkin Koray'ın filme çok uymuş müziği. Abuk Sabuk Bir Film önemli bir film değil, ama kimi seyirci için bir süre sonra bir "kült filmine dönüşürse şaşmamak gerekir. “Atilla Dorsay “Sinemamızda çöküş ve Rönesans Yılları”