Powered By Blogger

1 Kasım 2022 Salı

 

GÜN ORTASINDA KARANLIK (1990)




Yönetmen: Memduh Ün Senaryo: Yusuf Özaslan Görüntü Yönetmeni: Orhan Oğuz Müzik: Cahit Berkay Yapım: Uğur Film/Memduh Ün Sanat Yönetmeni: Fatma Girik, Yönetmen Yardımcıları: Süheyla Acar Kalyoncu, Mine Özerden, Uğur Ün, Kamera Asistanı: Cem Molvan, Işık Şefi: Süleyman Çekiç, Işık Yardımcıları: Şevki Gezer, Halil İbrahim Çekiç, Set Teknisyenleri: Hüseyin Ünlü, Alaaddin İzgü, Bülent Begül, Yapım Müdürü: Günay Girik, Yapım yardımcısı: İbrahim Bender, Ulaşım Görevlileri: Gürsel Ciro, Ali Aras, Eşleme: Mustafa Kalkan, Seslendirme Yönetmeni: Orhan Hızlı, Renk Düzenleme: Türker Vatan, Şakir Yörük, Film banyo: Ekrem Şen, Arif Şengül, Abdullah Baran, Film Baskı: Veli Burç, Uğur Orbay, Ayhan Şen, Negatif Montaj: Bülent Özayan, Tamer Eşkazan, Sesleri Alan: Erkan Esenboğa, Miksaj: Metin Çeşmebaşı, Jenerik: Grafat Ltd, (Şafak Film Laboratuarında hazırlanmıştır.)

 Oyuncular: Fatma Girik (Güzin), Halil Ergün (Fuat), Yavuzer Çetinkaya (Reşit),Özürlü Çocuk: Erdal Yalçın (Yalçın), Memduh Ün (Yönetmen), Pınar Altıntaş (Serra), Halenur Başakgir (Ayşegül), Erol Özkök (Cavit), Nevval Çizgen ((Kadın oyuncu), İhsan Baysal (Sivil memur), Serap Gedik (Selma), Adem Ayral (Necmi),Memduh Ünsal (Şef doktor), Tahsin Özay (Ergün), Hakkı Kıvanç (Komiser), Serpil Uğurlu (anne), İbrahim Kurt (Berduş), Niyazi Gökdere (kapıcı), Sabahat (İzgü), Erdinç Bircan (Erdinç), Banu Özdemir (Hasta Çocuk),

 Konu: Beyin özürlü oğlunun ölmesi üzerine, akli dengesini kaybeden bir annenin ve oğlunun dramatik öyküsü.

 Not: Filmde rol alan Erdal Yalçın gerçekten de özürlü tekerlekli sandalyeye mahkum olmuş bir çocuktur. Konu itibariyle halkın duygusal yanlarını zedeleyeceği düşüncesiyle, film Televizyon kanallarında gösterilmedi. Sinemalarda yapılan gösterimleri ise pek başarılı olmadı. (Memduh Ün)



FİLMİ İZLE 



 

GİZLİ YÜZ (1990)


Yönetmen: Ömer Kavur Senaryo: Orhan Pamuk (Yazarın “Kara Kaplı Kitap” adlı romanından uyarlama) Görüntü Yönetmeni: Erdal Kahraman Müzik: Cahit Berkay Yapım: Alfa Film/Ömer Kavur, Sadık Deveci Sanat Yönetmeni: Huber Akyürek, Laboratuar: Şafak Film, Negatif Kurgu: Tamer Eşkazan,

Oyuncular: Zuhal Olcay (Kadın), Fikret Kuşkan Fotoğrafçı), Savaş Yurttaş Sevda Ferdağ (Fotoğrafçının annesi), Arslan Kaçar, Tomris İncer, Rutkay Aziz (Saatçi), Nurettin Şen, Salih Kalyon, Ayton Sert, Ali Uzun, İskender Sönmez, Celal Dayan, Ahmet Açan, Tuncay Akça, Süer İzat, Yaşar Kutbay

Konu: Kadın, genç fotoğrafçının meyhanelerde çekip getirdiği resimler içinde, düşlediği anlamlı bir yüz arar. Titizlikle incelediği resimlerde bulduğu yüz, bir saat tamircisine aittir. Birlikte aradıkları saatçi dükkanı kapayıp ortalardan kaybolmuştur. Ardından kadın da kayıplara karışır. Fotoğrafçı bu kez gizemli kadının peşine düşer. Fotoğrafçı, tüm dünyasını etkileyen kadına tutkundur, kadın da bulduğu gizli yüze...

Ödüller:

4. Ankara Film Festivali
       ► En İyi Film ►En İyi Yönetmen “Ömer Kavur “
       28. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (23 –29 Ekim 1991)
       ► En İyi Senaryo “Orhan Pamuk “
       ► En İyi Film
       ► En İyi Müzik “Cahit Berkay “

Jüri Üyeleri: Ertem Göreç, Prof. Metin Sözen, Turgut Aslan, Fehmi Yaşar, Doç. Yalçın Tura, Necip Sarıcı, Hülya Koçyiğit, Cengiz Tacer, Canan Arsoy, Tülay Bilginer, Mustafa Uysal.

Fribourg Festivali

► Halk Jürisi En İyi Film Ödülü “Ömer Kavur”

► Montreal Film Festivali

► En İyi Film Ömer Kavur


& Ömer Kavur, arayışların, "takip"lerin, iççsel bir yolculukla koşut giden mekansal yolculukların (da) yönetmeni. Ah Güzel İstanbul'un "uzun yol şoförü", Göl'ün gizemli yolculuğunun kahramanı, Körebe'de kaçırılmış kızının peşine düşen kadın, Amansız Yol'da Anadolu'ya baştan başa kateden bir çift ... Anayurt Oteli'nin küçük bir kasaba boyunca kendini arayan (kendisinden kaçan) baş kişisi, Gece Yolculuğu'nun Ege kıyılarında yaratış sürecini yakalamaya çalışan sinemacısı. .. Bunlar hep birer "yolculuk öyküsü" değil mi sonuç olarak?

Demek ki Gizli Yüz, bir yerde Ömer Kavur filmografisi içinde kaçınılmaz olarak gelip yeerini alacak bir filmdi. Kavur'un bunun için Orhan Pamuk'la işbirliğine ve Pamukvari teemalara gereksinme duyması, sanki sanat perilerinin, bir diğer deyişle "kaderin" saptadığı bir buluşma olmasın?

Daha somut arayış öykülerinden ve daha "ayağı yerde" yolculuklardan sonra Kavur sinemasının bu yeni halkası, bizlere çok daha soyut, mistik, gerçeküstücü (daha başka sözcükler de bulunabilir) bir yolculuğu öykülüyor. Gizemli bir kadının isteği üzerine ona İstanbul gece hayatından, "pavyonlar" dan resimler çekip getiren bir genç adam, kadına tutuluyor. Ancak kadın, gelip geçici aşk serüvenlerinin değil, daha başka şeylerin peşindedir: "Haritası yüzlerde gizli" bir defineyi arar durur.  Çünkü "her anlamlı yüz, bir hikaye anlatır" (örneğin Ingmar Bergman gibi "yüz tutkunu" yönetmenlerin yadsımayacağı bir olgu) ve insanlararası iletişimin başlıca (belki de tek) yolu, aşk, sevda, tutku gibi kavramlar değil, "kalbini açabilmek", içindekini dökebilmektir ...

Orhan Pamuk'un Kara Kitap'taki mesel! masal benzeri anekdotlardan birinden yola çıkarak geliştirdiği senaryoyu; olgun ve son derece estetik bir sinemayla görselleştirmiş Ömer Kavur... Filmin görsel erdemleri saymakla bitmez. Kavur'un dış ve iç mekanları kullanışı, "kontrlumiyer"leri değerlendirmesi, Safranbolu, Bartın, Kastamonu gibi mekanları, hikayenin içinde gizli Doğu gizemciliğiyle kaynaştırması, olağanüstü. Burada elbette Erdal Kahraman'ın görüntü çalışmasından da söz etmek gerekir. Ancak bütün bu yaza geldiklerimiz, filmin biçimsel, dış yanıyla ilgili. Oysa öz olarak da ilginç bir film Gizli Yüz. Neyi anlatıyor, hangi anlamlara yönelik, ne demek istiyor?

Kuşkusuz burada yalnız Orhan Pamuk'tan değil, Pamuk'un da yazar olarak esinlendiği Doğu mistiğinden ve yazınından gelme etkiler var. Doğu sanatlarında simgecilik ve soyutlama, Batı'dan çok daha önce vardı kuşkusuz. Nedenleri İslam'ın "suret yasağı" da olsa, İznik çinileri ve Topkapı sarayının kimi duvar fayansları, Picasso'dan yüzyıllar önce resimde soyut arayışların peşine düşmüşlerdi. Aynı şey tasavvufta, dini metinlerde, Mevlana' da veya Karaoğlan vb. halk ozanlarında da yok mu?

Gizli Yüz, bizce tüm bu kaynaklardan süzülüp gelen etkileri çağdaş bir temele oturtuyor. O temel de çağımızın önemli sorunlarından biri olan iletişim, daha doğrusu iletişimsizlik sorunu dur. Öykünün / filmin bu açıdan son kerte açıklayıcı olan bir anahtar sahnesi "kalpler şehrinde kahramanımızın gelip kendini bulduğu, duvarları kirli mavi, pencereleri tuğlayla örülmüş (kuşkusuz içe dönme isteğini simgeleyen bir buluş) binadaki sahnelerdir. Burada esin, yaşamlarımızın en çözülmez gizemlerinden ve temel yönlendiricilerinden birincisi olan 'Zaman'ı simgeleyen birer saatle birlikte bir masaya oturarak içinden geldiğince konuşması "itiraflarda bulunması", bir yanıyla Hristiyanlığın "günah çıkarmasını, öte yanıyla çağımızın gözde kurumu psikanalizin toplumca uygulanan bir biçimini anımsatan ilginç bir sahnedir.

Ancak varılan nokta, kuşkusuz bireysel bir arınma ve "huzur bulma" olacaktır. Bu "saatler, yüzler ve rüyalar aleminde, iki kişilik bir mutluluk reçetesi yoktur. Bu yüzden finalde gizemli kadın kahramanın deyişiyle "Sen kentte savrulup duracaksın . Ben ise hep saatlerin ve yüzlerin peşinden gideceğim." Bu, modern bir Leyla ile Mecnun yorumudur. Çünkü kadın için artık aranan değil, arayışın kendisi önemlidir. O değil midir piyango biletinin üzerinde gördüğü resme aşık olan adama, "Onu aramaya devam et önemli olan aramaktır," diyen? Ve çünkü bütün bunların hikmeti nedir? Kimsenin aklı almaz bu işe. “Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf: 76 ”

& İstanbul'un eğlence yerlerinde fotoğraf çeken bir genç adam çektiği tüm fotoğrafları gizemli bir kadına götürür. Kadının aradığı ise özel bir yüzdür. Nedenini söylemez. Sonunda küçük bir mahalle saatçisinin yüzünde aradığını bulur. Fotoğrafçıdan saatçiyi bulmasını ister. Ama fotoğrafçı bu arayış peşinde, hem kadının hem de saatçinin izini kaybeder. Garip ve bir o kadar da gizemli bir yolculuğa çıkarak arayışını sürdürür. Düşle gerçeğin harmanlanıp yaşama ilişkin tüm soruların soyut bir şekilde değerlendirildiği bu yolculukta garip bir köşe kapmaca oyunu başlar. Elde edilenle yitirilenin, arananla istenilenin gizemli bir flulukta yabancılaştırılmış mekânlar içindeki bu sonsuz arayışı kişileri beldeden beldeye sürükler. Gerçekte aranan nedir? Bulunması ve elde edilmesi olası mıdır? Orhan Pamuk'un "Kara Kitap" adlı yapıtının ana temasından yola çıkılarak kotarılan bu filminde de Ömer Kavur, farklı okumalara açık, simgelerle döşediği arayış temasını gizemli bir atmosfer içinde görüntülemiş. İzleyeni edilgin olmaktan çıkarıp etkin bir hale getirerek bir dizi iç dünyaların arayışların içine sokmak isteyen film, gerek anlatımı gerekse farklı okunmalara açık yorumuyla çizgi dışına taşan bir özellik taşıyor.

Gizli Yüz, Türk sinemasında ayrıksı olmayı deneyen ve bu denemenin altından başarıyla kalkan usta işi bir çalışmanın başyapıt düzeyine varan ilginç bir örneği.(Burçak Evren)

www.europeanfilmfestival.com ”

► Ömer Kavur'un 9. uzun metrajlı filmi olan "Gizli Yüz", Orhan Pamuk'un tartışmalı romanı "Kara Kitap"ın sinema uyarlaması... Ancak Pamuk, kitabını başka bir isimle özgün bir film senaryosuna çevirdi ve bu sayede film, orijinal bir sinema evrenine kavuşmuş oldu. "Gizli Yüz", Ömer Kavur filmografisinin ortak özelliklerini içine alsa da, kolay yenilir yutulur bir film değil. İzleyiciyi, takip ettiklerinin somutluğuna ve gerçekliğine inandırma gayesi gütmüyor. Bunun tam tersi istikamete giderek meselesini, metaforlarla kurulu kurmaca bir evrende ve mesafeli bir fantezi dünyasında var ediyor. Film, esas olarak fantezi, psikolojikgerilim, kara film, gizem, gotik gibi türleri içinde bulunduran bir tür kırması. Esin kaynakları olarak ise arkasına, dünya sinemasının usta yönetmenlerini ve klasiklerini alıyor. Antonioni'nin sinema anlayışından "Cinayeti Gördüm"deki (BlowUp, 1966) dilsel uygulamalarına, Hitchcock'un "Ölüm Korkusu"ndaaki (Vertigo, 1958) saat kulesinden Luis Bunuel'in sürrealist dünyasına, David Lynch'in film modelinden kullandığı metaforlara kadar birçok ögeyi iç içe geçiriyor. İsminden de anlaşılacağı gibi gizemli bir filmdir "Gizli Yüz". Türk sinemasında mitolojiyi bilinçli bir şekilde kullanan ender eserlerden biri olması bir yana özelliği edebiyatla birleştirmeyi de ihmal etmez. Bütün hatlarıyla özgün bir eserdir. Türk sinemasının medarı iftiharlarından biridir. Seyirciye, herhangi bir Türk filmini değil de, evrensel bir sinema diline sahip olan yabancı bir filmi izliyormuş gibi hissettiriyor oluşu, ona Venedik Film Festivali'nde yarışma olanağı tanımıştır zaten Ömer Kavur, öncelikle filmine kendine has öğeleri yerleştirir. Ana karakterinin kimlik arayışını perdeye taşımak için yola çıkar. Bu noktada da onun bellek dünyasında bir yolculuğa sokar izleyiciyi. Tabii onun kariyerinde, bu dünyanın gerçek hayal arasındaki gelgitleri zaman zaman sadece bir tarafın lehine işler, zaman zaman ise arada kalır. İşte "Gizli Yüz", biraz da "Anayurt Oteli'yle akrabalık taşıyarak gerçek hayal arasında kalmışlığın sinemasal karşılığını izlettirir bizlere. Bu dünyayı yaratmak için kurulan sinema dili de filmin tonuna uygun bir şekilde, baş karakterin yalnızlığını resmetmek için geniş planlarla ve mavi tonlarını öne çıkaran gizemli renklerle kurulur. Buradan da mavinin, mistisizmdeki metafiziksel anlamına ulaşırız kolaylıkla ...

Filmini böyle bir ideolojiyle kuran yönetmen, öncelikle hiçbir karakterine isim takmayarak mistik ve gotik bir dünyaya sokar bizleri. Bu noktada Fikret Kuşkan'ın canlandırdığı ana karakter, 'Şehirler Şehri'nde başladığı ruhsal yolculuğuna 'Ölüler Şehri', 'Garipler Şehri' ve 'Kalpler Şehri'nde devam eder. Bu yolculuk, aslında fazlasıyla mitoloji kokar ... Baş karakterimiz (Fikret Kuşkan), esas olarak bir pavyon fotoğrafçısıdır. Bir gün esrarengiz bir kadın (Zuhal Olcay), bir adamın fotoğrafını aradığını söyler. Bu arayışta resimlerdeki bir kişiyi gözüne kestiren kadın, baş karakterimizi bir araştırmanın içine sokar. O adamın bir saatçi (Rutkay Aziz) olduğunu öğrenen karakterimiz, bu gizemi çözmeye çalışır. Ancak bu aşamada o adam ile esrarengiz kadın aynı anda kayıplara karışır. Bundan kısa bir süre sonra, babasının öldüğünü öğrenen karakterimiz, ailesinin yaşadığı kasabaya gider ve yolculuk başlamış olur ..

 Bu ruhsal yolculukta mistik öğelere, sürrealist motiflere ve mistik okumalara açık alt metinler dizilir karşımıza. İşte Ömer Kavur'un ve senarist Orhan Pamuk'un gücü de bu noktada ortaya çıkar. Kavur, bu gizemli atmosferi Cahit Berkay'ın kullandığı Philip Glass'vari minimalist ezgilerle ve Erdal Kahraman'ın etkileyici sinematografisiyle kuran bir yönetmenlik duruşu sergiler. Böylece karşımıza bellek dünyasında bir tutku yolculuğu çıkar. Tabi içerisine nihilizm, varoluşçuluk gibi akımları da almayı ihmal etmez. Esas olarak baş karakterimiz, mavili kadın ve saatçi tiplemeleri arasında sıkışmıştır. Sonunda ise, kendini metaforik yönlendirmelerle (mavili kadın, bıraktıktan sonra eline geçen bir kaset gibi) Kaf Dağı'nın ardındaki bir saat kulesinde bulur. Orası da aslında zamanın yönetildiği mistik bir bölgedir. Baş karakterimizin çıktığı yol, esasında mitolojide bir ölümlünün para vererek ilerlediği, cehenneme yani Hades'e varacak olan tehlikeli yolculuğu sembolize eder. Çünkü bu yolculuk, insanları başlangıç son arasında ya da yaşam ölüm arasında bırakır; içindeki kişi gördüğü mitik şeylerden veya metafiziksel olaylardan asla uzaklaşamaz ve hayal dünyasına saplanıp kalır. Yani film, esas olarak sonunda ne olacağı belli olmayan bir gotik filmi gibi ilerlese de, bir araştırmaya odaklanan bir kara film ya da fantastik motiflerle süslenmiş bir fantezi filmi olarak da okunabilir. Tabii bütün oklar, David Lynch ve Michelangelo Antonioni'nin film modellerini gösterir. Mavili kadının (ki mitolojide kayığıyla Hades'e gidenlere yol gösteren Charon olarak da düşünülebilir, esin kaynağı olarak ise David Lynch'in "Mavi Kadife"sine (Blue Velvet, 1986) gitmemizi sağlar) yüzler ve saatler arayarak yaşadığını itiraf etmesi de, soyut bir motif olduğunu rahatlıkla ortaya koyar zaten. Filmdeki 'hayat satma' kavramının ise, bellek dünyasında kolaylıkla kaybolmuş  baş karakterin varoluş yolculuğunun bir motifi olduğu söylenebilir, aynen mavili kadının rüyasından düşen ütü, lamba ve ayna gibi karakter odaklı metaforlar için olduğu gibi ... (Kerem Akça) “SİYAD 40 Yılın Serüveni ”


FİLMİ İZLE 



 

FEDAİ (1990)


Yönetmen: Melih Gülgen Senaryo, Safa Önal Görüntü Yönetmeni: Ergun Özdemir Yapım: Gülgen Film/İhsan Hayal, Melih Gülgen

Oyuncular: Serdar Gökhan, Neşe Aksoy, Nilgün Ersoy, Muhip Arcıman, Kazım Kartal, Yıldırım Gencer, Hikmet Taşdemir, Ünsal Emre

Konu: Polislikten ayrılan Kemal, emniyet müdürlüğünden emekli olan abisinin oğlunun öldürülmesi ile katilleri bulmak ve çeteyi ortaya çıkarmak için gayrı resmi olarak çalışmaya başlar fakat olayların içine girdikçe ne kadar büyük bir batağın içine düştüğünü anlar. Burada kendisinin işten atılmasına sebep olan savcıyla karşı karşıya gelir çünkü çetenin beyni odur.

 

 

ESKİCİ VE OĞULLARI (1990)


Yönetmen: Şahin Gök Senaryo: Yaşar Güner Kamera Hüseyin Ererez, Yapım: Tuğçen Film/Asuman Kuşkonmaz Prodüksiyon Amiri: Cihat Karahan, Müzik: Cahit Berkay, Işık Düzeni: Bayram İlvur, Teknisyenler: Akif Eskici, Doğan Erdoğdu, Set Amiri: Murat Özlük, Yardımcılar: İsmet İlvur, İzzet Yılmaz, Kamera Asistanı: Ahmet Gürkonak, Yönetmen Asistanı: Sevgi Edil, Ses Kayıt: Naci Ismık, Seslendirme Yönetmeni: Ersan Uysal, Efekt: Atilla Ertüz, Ayhan Arlı, Mix: Erkan Aktaş, Laboratuar: Yahya Öztürk, Mustafa Oruç, Baskı: Zekeriya Şahin, Negatif Montaj: Eyüp Yıldız, Kurgu: Mevlut Koçak, Fono Film stüdyosunda hazırlanmıştır

Ouyuncular: Kadir İnanır (Mehmet), Fikret Hakan (Baba), Şehnaz Dilan (Gelin), Levent İnanır (Ali), Menderes Samancılar (Ünal), Filiz Taçbaş (Zelha), Güzin Özipek, Yaşar Güner (Bahri), Cengiz Sezici (Elçi), Nurhan Nur (Anne), Perihan Doygun (Fadime), mKemal Akgün (Koca), İsmail Timuçin (Cemil), Hilkmet Çam (Göçmen), Bekir Demir (Rezzak), Rauf Ozangil (Şarapçı), Bayram İlvur (Şampiyon), Recep Genç (Hasbi), Osman Güleryüz (Şoför), Mustafa Güleryüz (Cavit), Ceylan Güleryüz (Ayşe), Sercan Güleryüz (Küçük oğlan), Özhan Kavuk (Kahveci çırağı),

Konu Filmde, yoksul bir ailenin hayat mücadelesi konu edilir. Ayakkabı tamirciliği yapan bir baba, iki oğluyla beraber çalışır. Baba, büyük oğlu Mehmet’in başka bir işte çalışmasını ister. Mehmet de karısı ve çocuklarıyla beraber pamuk işçiliği yapmaya karar verir. Babasıyla anlaşamayan küçük oğlan Ali de onlarla beraber çalışmaya başlar. Baba ise hep beraber çalışarak paralarını birleştirmeyi, daha sonra da dükkânı yenilemeyi teklif eder. Bunun üzerine bütün aile pamuk toplamaya gider. Yeni bir işe atılan aile için işler plânladıkları gibi gitmeyecektir. (Meltem İşler Sevindi)

KİTABIN ÖZETİ: Topal eskici, Trablus'ta savaşırken sol bacağını kahpe bir İtalyan kurşununa verir. Gençliğinde kundura tamirciliği ve demircilik öğrenmiştir. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra bir süre eskicilik yapar. İşleri gayet güzeldir. Bir zaman sonra kunduracılık üzerine işleri tasarlar. Bunun üzerine Çukurova'nın zengin köylerinden birine göçer. Eskicilikten bıkmıştır. Demir araçların onarımıyla uğraşacaktır. İşler iyi gider, İkinci Dünya Savaşı bitip de renk renk, biçim biçim traktörler akmaya başlayınca Topal'ın işleri bozulur: Memleket ziraatının işi bundan böyle Amerikan makineleriyle görülecekti. Orta Çağdan kalma köhne demirci dükkanlarına ne ihtiyaçları vardı. Köyle ilişiğini keser kentin yolunu tutar. Kent değişmektedir: Yeni apartmanlar, oteller, asfalt yollar…Ve Topal yeniden eskiciliğe başlar. Büyük oğlunun çalıştığı fabrika işi paydos edince ve büyük oğlu üç çocuğuyla ortada kalınca, geçinmek adamakıllı güçleşir. Baba ve iki oğul eskici dükkanında çalışmaktadır ama Dokuz boğazı beslemiyor bu dükkan, zorla değil ya! Babasının küfürlerinden ve başının çaresine baksın sözlerinden bıkan büyük oğul tohumlu pamuk toplamaya karar verdi. Küçük oğul da katılır bu karara Ve hemen düşlere başlar: Kışın ağasıyla kendi hesaplarına açsalar eskici dükkanını. Hiç olmazsa vara yoğa bağırıp çağırması, pis pis küfürleriyle babası yoktur başlarında. İki kardeş, güle oynaya, çalışır akşam Dükkanda kapanıp kalmak zorunda değildirler. Haftada bir iki gün kafaları çekseler, geri kalan günlerde sinemaya, tiyatroya gider; vakit geçirirler. Madem eskicilik fosladı, işi ısmarlamacılığa, toptancılığa dök. Dükkanım var makinem var, kalıplarım her bir şeyim tamam. Eksik olan sermaye mi? diyen Topal, oğullarıyla birlikte pamuk toplamaya giderse, hep birlikte çalışarak gereksindikleri sermayeyi sağlayabileceklerine inanır. Bir sabah boyaları dökük bir kamyon gelir; tekmil mahalle kapılara, pencereler dökülmüştür. Dokuz kişilik aile pamuk toplamak için yola düşer. Sarı sıcak, sivri sinekler; Hepsi sıtmaya yakalanır. Önce Topal başlar şikayete: Ne dedik de geldik buralara? Yazısı da yabanı da bataydı. Bizim harcımız mı bu? Kötü çalışma koşulları, yoksulluk, sıtma aileyi birbirine düşürür: Topal karısı ve kızıyla kente döner. İki oğul güçleri yettiğince dayanırlar. İşin acemisi olduklarından fazla pamuk toplayamazlar. Topladıkları pamuk aldıkları avansın ancak yarısını karşılar. Şimdi ne yapacaklardı? Şehre birkaç kuruş parayla dönüp tekerlekli dükkan açmaktan geçmiş, borçlarını nasıl ödeyeceklerini, bu işin içinden nasıl çıkacaklarını düşünüyorlardı. Bundan böyle küçük oğlu da bugün bulduğunu bugün yiyordu. Sonunda küçük oğul da büyük oğul ve ailesi de, hasta, bitik, nerdeyse ölüm döşeğinde, kente dönerler. Topal'ın babalık duyguları coşar, varını yoğunu çocukları için harcar. Eskici dükkanını olduğu gibi devredip borçlarını öderler. El elde, baş başta kalmıştı. Dokuz kişiye ekmek yediremeyen eskici dükkanı da elden gitmişti.

 


FİLMİ İZLE 




 

DÜŞTE GÖR (1990) 


Senaryo ve Yönetmen: Yücel Uçanoğlu Görüntü Yönetmeni: Ümit Ardabak Yapım: Ferkan Film/Feridun Kete

Oyuncular: Ceylan, Bahadır Tok, Aslıhan Tükel, Turgut Özatay, Ülkü Ülker, Sabahattin Anıl

Konu: Ölüme mahkum olan kardeşini yaşatabilmek için mücadele eden anasız ve babsız bir kızın dramatik öyküsü.

 DÜŞLER ARTIK YETMİYOR  (1990)


Yönetmen: Oğuz Yalçın Senaryo: Oğuz Yalçın, Yasemin Yalçın Görüntü Yönetmeni: Mehmet Gün Yapım: Star Film/Taner Aşkın Yönetmen Yardımcısı: Hamza Baloğlu, Yürütücü Yapımcı: Veli Selman, (Lale Film Laboratuarında hazırlanmıştır).

Oyuncular: Tarık Tarcan, Nilgün Akçaoğlu, Gülben İnal, Ertuğrul Üçel

Konu: Bir üniveristede öğretim üyesi olan erkeğin yıllar sonra asistan olan talebesinin aşk öyküsü.

 

DÜNYA BOŞTUR (1990)




Yönetmen: Oğuz Gözen Senaryo Nadire Zeybel Kamera Mükremin Şumlu Yapım: As Film/Mehmet Aksu Jenerik: Mehmet Zeybek, Prodüksiyon Amiri, Mehmet Canbulut, Işık: Fehmi Tırpan, Koordinatör: Ali Şahin, Ar Direktör: Süleyman Ünalmışer, Helmut Film stüdyosunda hazırlanmıştır

Oyuncular: Müslüm Gürses, Murat Soydan, Nihal Bostancı, İsmail Ar, Şükrü Uçay, Nihat Bostancı, İsmet Mertoğlu, Şükrü Uçay,

Konu: Film, yasadışı işlere karışan ünlü bir şarkıcıyla genç bir kız arasındaki aşkı konu alır. Yıllar önce bir mafya babasına fedailik yapan Adanalı, zamanla ünlü bir şarkıcı olmuştur. Ancak aradan geçen zamanda yeraltı dünyasıyla bağlarını koparmaz. Adanalı, bir gün intihar etmek üzere olan genç bir kızı kurtarır. Aysel adındaki genç kızla aralarında duygusal bir yakınlaşma olur. Aysel, Adanalı’yı karanlık işlerden uzaklaştırmaya çalışır. Ancak Adanalı, mafya içindeki düşmanlarıyla hesaplaşmak zorundadır. (Hasan Sakın)



 

DÜĞÜN “Die Heirat” (1990) 


Senaryo ve Yönetmen: İsmet Elçi Görüntü Yönetmeni: Martin Gressmann Yapım: TürkAlman Ortak yapımı

Oyuncular: Halil Ergün, Oğuz Tunç, Aslı Altan, Gülsen Tuncer, Ülkü Ülker, Hatice Boran, Mustafa Suphi, Agah Hün, Ömer Çelikbilek, Gülnur Akay, Şahine Hatipoğlu

 

Konu: Evlenmek istemediği kız yüzünden İstanbul’daki babsıyla sürtüşmeye giren bir Alman gurbetçisi Türk gencin öyküsü

 

DOYUMSUZ (1990) 




Yönetmen Artun Yeres Görüntü Yönetmeni Ali Uğur Yapımcı İsmail R. Sarı Set Ekibi: Murat Özlük, Ergun Sımsıkı, Işık Ekibi: İsmet Yurtçu, Cumali Er, Kamera Asistanı: Erdal Akdağ, Yapım yardımcısı: Orhan Evcimen, Kurgu: Bülent Pelit, Yönetmen yardımcısı: Fatma Nur Sevinç, Marg Stüdyolaraında hazırlanmıştır

Oyuncular: Bahar Öztan (Bahar), Ümit Yesin (Nihat), Yusuf Sezgin (komiser Sezgin), Nilüfer Aydan (Abla), Mehtap Ar (Mehtap), Fatoş Sezer (Nazlı), Coşkun Göğen (Coşkun), Fahri Aktürk (Kom. Yrd. Avni), Günay Güner (Serseri), Arzu Şahin, Vildan Arıkan, Leyla Topçu, Ebru Ökten, Türkan Kaya,

Konu: baharın kız kardeşi bir hayat kadınıdır bir sapıkta aynı bölgede sürekli kadınları öldürmektedir bahar kız kardeşi bir gün kadınları öldüren adamla pazarlık yapar ve otele giderler kadın katili baharın kız kardeşini öldürür bahar kız kardeşinin öldüğünü duyar duymaz gelir polisin karşı çıkmasına rağmen kız kardeşinin katilini yakalamak için hayat kadınlığı yapmaya başlar ve katili arar bu arada katilde Fatoş ve mehtap adlı kadınları da öldürür fakat katilin kız kardeşi durumdan şüphelenir ve kardeşini yakalatır.


FİLMİ İZLE 



 

DEVLERİN ÖLÜMÜ (1990) 



Yönetmen: İrfan Tözüm Senaryo: Bilgesu Erenus (Sabahattin Ali’nin “Hanende Melek”, Yeni Dünya” ve “Çilli” isimli hikayelerinden derleme) Görüntü Yönetmeni: Ertunç Şenkay Yapım: Muhteşem Film/İrfan Tözüm Sesleri Alan: Erkan Esenboğa, Fotoğraflar: Ersin Pertan, Yönetmen yardımcısı: Ayşe Özer, Yardımcı Yönetmen: Jan Brindizi, Afiş ve Jenerik İllüstrasyonları: Nural Birden, Kurgu: Sedat Karadeniz, Özgün Müzik: Oğuz Abadan, Makyaj: Suzan Kardeş, Sanat Yönetmeni: Annie G. Pertan, Yapım Sorumlusu: Mustafa Koç, Yönetmen yardımcısı: Ayşe Özer, Aydınlatma Şefi: Mustafa Koçyiğit, Aydınlatma Yardımcıları: Yusuf Avcı, Mehmet A. Gündoğdu, Set Düzenleme: Nusret Yılmaz, Aslan Gül, Sabahattin Anlı, Görüntü Yön. Yrd.: Volkan Kocatürk, Ahmet Gürkonak, Sanat Yön. Yrd.: Türkan Tombul, Banu Nebioğlu, Renk Düzenleme: Türker Vatan, Şakir Yörük, Film Banyo: Ekrem Şern, Arif Şengül, Abdullah Baran, Film Baskı: Veli Burç, Uğur Orbay, Ayhan Şen, Negatif Montaj: Bülent Özayan, Tamer Eşkazan, Jenerik: İlhan Demirel, Şafak Film stüdyosunda hazırlanmış, ve Sineray Film stüdyosunda seslendirilmiştir

Oyuncular: Tarık Akan (yönetmen, hoca, dava vekili, ağa), Hümeyra (konsomatris, çilli, hnende melek, yeni dünya), Zuhal Gencer (sanat yönetmeni), Ali Uyandıran (Kameraman), Mustafa Koç (bıçkın, sevgili), Levent Yılmaz (istasyon görevlisi, yaşlı hoca, kahveci, düğün sahibi), Ülkü Ülker (konsomatris, rum kadını, deli emine), Nedim Doğan, Mehmet Beyazıt, Kemal İskender (garson), Esra Pertan (dava vekilinin karısı), Erol Şen (müşteri, hgemici, kasap, şehirli), Arhan Kayar (asistan), Esra Pertan, Feridun Koç (damat, çırak), Nuran Paro (vestiyer), Durmuş Dede (yaşlı hovarda), Konsomatrisler: Seval Ayral, Hülya Erdem, Hale Başakgil, Merih Palabıyık, Müşteriler ve Köy halkı: Birol Güneş, Mehmet Güler, M. Tural Yüzbaşı, Yusuf Ersoy, Erol Aydın, Cuma Pamuk (Aşık), İ;brahim Çelik (klarnet), Coşkun Çelik (udi), Sadettin Keçeli (klarnetçi), Halil Kayna ( baterist), Fedai Sevinç (saksafon), Aydemir Şanlıel, akordeon),

Konu: Cemal, Sabahattin Ali'nin "Çilli", "Hanende" ve "Yeni Dünya" adlı öykülerinden yola çıkarak "KadınErkek" üzerine farklı bir film yapmak isteyen bir yönetmendir. Amacı kadına yönelik saldırı ve baskıları, kadın erkek ilişkilerinin boyutlarını yorumlamak; ayrıca "yeni insan"a dönük ipuçları aramaktır. Tüm dünyası bu filmi çekmeye yoğunlaşmıştır. Arkadaşları doğum gününde ona cam kavanozda üç süs balığı hediye eder. Yönetmen balıkların her birinin bir öyküyü temsil ettiğini düşler. Pavyona gittiği bir gece tanıştığı konsomatrisle diyalog kurmaya çalışır. Her şeyden ve kavanozdaki kadınlardan (üç süs balığı) söz edilen bu konuşmasının ardından yönetmenin düşsel yolculuğu başlar ve eski zamanda geçen bir kolajla yönetmen, "Çilli", "Hanende Melek" ve "Yeni Dünya"yı düşünde çekmeye başlar

Bu üç öyküde, üç ayrı kadının yaşamını, aynı kadının üç ayrı dönemi olarak düşünür ve geçmişten bugüne hiçbir şeyin değişmediğini, kadının sürekli yazgısına terk edildiğini, düşünce, Üretim yaratım ve seçme özgürlüklerinden yoksun bırakıldığının bir kez daha bilincine varır.

Ödüller:

29. Antalya Altın Portakal Film Festivali, 1991

► Büyük Jüri Mansiyon Ödülü,

► En İyi Görüntü Yönetmeni Altın Koza Ödülü,



FİLMİ İZLE





 

DERTLER İNSANI (1990) 




Senaryo ve Yönetmen: Oğuz Gözen, Kamera Mükremin Şumlu Yapım: As Film/Mehmet Aksu Ses Mühendisi: Ertan Üçgözen, Dublajı İdare Eden: Hikmet Eldek, Koordinatör: Ali şahin, Ar Direktör: Süleymasn Ünalmışer, ık: Fehmi Tırpan, (Helmut Film stüdyosunda hazırlanmıştır )

Oyuncular: Müslüm Gürses, Süreyya Mertoğlu, Murat Soydan, Nilay Aksoy, Ali Çınar, İsmet Mertoğlu, Çocuk Yıldız: Nurhan

Konu: Filmde, bir ses sanatçısı ile bir hemşirenin yaşadığı aşk hikâyesi anlatılır. Ünlü bir ses sanatçısı olan Müslüm, Lüksemburg’da bir konser verir. Akşam konser çıkışında bir trafik kazası geçirir. Götürüldüğü hastanede Gül adında bir Türk hemşire Müslüm’ün iyileşmesine yardımcı olur. Müslüm ile Gül bu süreçte birbirlerine âşık olurlar. Kısa süre içerisinde evlenirler. Ancak bu evlilik düşündüklerinden kısa sürecektir. (Meltem İşler Sevindi)

Not: Film, Müslüm Gürses’in o sıralarda dillerden düşmeyen “Dertler İnsanı” isimli şarkısının ismidir aynı zamanda Senaryo ise 1985 yılında Ceylan’a çekilen “Yetim” isimli filmin Almanya için uyarlamasıdır. (Oğuz Gözen, “Bir Yeşilçam Masalı”)



 

ÇİÇEKLER BOY VERİNCE (1990) 


Yönetmen: Avni Kütükoğlu Senaryo: Cemil Hacıömeroğlu Görüntü Yönetmeni: Muzaffer Turan, Erhan Canan Yapım: Metay Film/Metin Hüseyinoğlu 

Konu: Filmde, yalnız bir adam ile çocuklarını kaybeden bir ailenin yollarının kesişmesi konu edilir. Yalnız yaşayan Oktay, her sabah bir çay bahçesinde gazetesini okur. Yıllar önce oğlunu kaybeden Süha da her gün köpeğini gezdirmeye çıkarır. Ardından aynı çay bahçesine uğrar. Sık sık Oktay’la karşılaşırlar. Bir gün köpeği hastalanınca yalnız vakit geçirir. Bu vesileyle Oktay, Süha ile tanışır ve Süha’nın köpeğine yardım etmek ister. O günden sonra Oktay, Süha’nın ailesinde pek çok şeyin değişmesine sebep olacaktır. (Meltem İşler Sevindi - TSA)

 

 

 ÇILGIN BERBER (1990)


Senaryo ve Yönetmen: Aydemir Akbaş Görüntü Yönetmeni: Erhan Canan, Sedat lker Yapım: Kamera Film/Ayhan Turgut

Oyuncular : Aydemir Akbaş, Selma Poyraz, Erdinç Akbaş, Hülya Erten, Hülya Altıntaş, Yüksel Gözen, Osman Cavcı

Konu: Filmde, evlendikten sonra hayatı değişen bir adamın hikâyesi anlatılır. Kadın kuaförü olan Raşit uzun yıllardır komşusu Emine ile birliktelik yaşamaktadır. Emine artık Raşit’le evlenmek ister. Raşit’in annesi de bu konuda Emine’ye destek olur. Ancak Raşit, evlenince hayatının değişmesinden korkar ve evliliğe yanaşmaz. Ne var ki bir gün etrafındakilerin baskısına dayanamaz ve ikna olur. Raşit evlendikten sonra korktuğu her şeyi yaşayacaktır. (Meltem İşler Sevindi - TSA) 


FİLMİ İZLE



 

ÇILGIN AŞIKLAR (1990) 




Yönetmen: Ahmet Hoşsöyler Senaryo Sibel Can Görüntü Yönetmeni: Sedat Ülker Yapım: Sun Film/Erol Şenbecerir Set Amiri: Selçuk Öktem, Set Ekibi: İsmet İlbur, Mehmet Yaşa, Işık Yönetmeni: Doğan Atakan, Işık Yardımcıları: Mehmet Şenkal, Metin Yenici, Yapım Sorumlusu: Rafet Kalkan, Kamera Asistanı: Uğur Kovan, Sesleri Alan: Atilla Dankı, Renk Uzmanı: A. Tümay Rızai, Laboratuar: Şems Tokgöz, Aslan Tektaş, Mustafa Yıldız, Senkron: Metin Çeşmebaşı, Soner Şenbecerir, Negatif Montaj: Ömer Aksu, Fatma Yılmaz, Kurgu: Sedat Karadeniz, Müzik: Cahit Berkay, Sineray Film Stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir

Oyuncular: Serpil Çakmaklı, Hakan Ural, Yusuf Sezgin, Hülya Erçel, Rafet Kalkan, İ. Hakkı Şen, Ercüment Balakoğlu, Songül Şener, Hale Haykır, Fi,liz Özkan, İsmet Karaslan, Suphi Gürkan, İsmail Doğan, Ergün Kamacı, Sıddık Kızılay, Yusuf Akbaş, Sadettin Acar, Ali Ekici,

Konu: Film, birbirine âşık iki gencin öyküsünü konu alır. Evlilik hayatında sorunlar yaşayan Esma, Kemal’le yasak bir ilişki yaşamaktadır. Kocasını ortadan kaldırmayı plânlayan Esma, bunun için Kemal’i ikna eder. Kemal cinayeti işler. Ancak yaşanan bir aksilik sonucu cinayeti işlediği binada mahsur kalır. O sırada arabası bir genç tarafından çalınır. Arabayı çalan genç, sevgilisi Bahar’ı yanına alarak bir yolculuğa çıkar. İkili, yolculuk boyunca Kemal’in adını kullanarak bazı suçlara karışır. Ancak arkalarında pek çok kanıt bırakacaklardır. (Hasan Sakın)