Powered By Blogger

4 Kasım 2022 Cuma

 

CAZİBE HANIMIN GÜNDÜZ DÜŞLERİ (1992) 


Yönetmen: İrfan Tözüm, Senaryo: Macit Koper, Görüntü Yönetmeni: Aytekin Çakmakçı Müzik: Münir Nurettin Beken Yapım: Muhteşem Film/İrfan Tözüm Yardımcı Yönetmen: Aydın Sayman, Murat Yazan, Görüntü Yönetmeni yrd: Natali Yeres, Kurgu: Ayhan Ergürsel, Sanat Yönetmeni: Mete Özgencil, Müzik: Münir Nurettin Beken, Kurgu: Ayhan Ergürsel, Negatif Kurgu: Tamer Eşkazan, Ses Kayıt ve Miksaj: Erkan Esenboğa, Makyöz: Sedef Özkaya, Seslendirme Yönetmeni: Ersin Sanver, Ses. Yön. Yrd: Aydoğan Taner, Jenerik: “Prodart” Özkan Sevinç, Semihan Sevinç, Fotoğraflar: Recep Filiz, Basın Danışmanı: Şengül Balıksırtı, Aydınlatma: Recep Biçer, Haydar Tuna, Derya Bal, M. Ali Gündoğdu, Set Ekibi: Murat Özlük, Ali Müyyet, Mehmet Yaşa, Ercan Duman, Ses Stüdyo Sorumlusu: İdris Üstün, Ses Kayıt ve Miksaj: Erkan Esenboğa, Asistanı: Burhan Şahin, Renk Düzenleme: Türker Vatan, Laboratuar: Ekrem Şen, Arif Şengül, Film Baskı: Veli Burç, Uğur Orbay, Negatif Montaj: Tamer Eşkazan, Ulaştırma: Abdullah Tılay, Film Baskı: Uğur Orbay, Yapım Koordinatörü: Kutay Köktürk, Ogün Üçkaya, (Kültür Bakanlığı ve Kanal 6’nın katkılarıyla, (Şafak Film stüdyosunda hazırlanmıştır)

 Oyuncular: Hale Soygazi (Cazibe), Uğur Polat (KürşadSevgili), Macit Koper (Behçet), Suna Selen (Füruzan), Nüvit Özdoğru (tahir), Suat Sungur (Çırak), Konuk Oyuncular: Halil Ergün (Cazibe’nin babası), Yaman Okay (Kasap), Zerrin Doğan (Frapan kadın), Salih Kalyon (1. Sarhoş), Ali Uyandıran (2. Sarhoş), Sedef Bediz (Necmiye), Can Kolukısa Komiser) Erdinç Bora (Cevreci Cemil), Orhan Aydın Başhekim), Ayten Uncuoğlu (Fal bakmaya gelenler), Nazan Kırılmış, Mehtap Anıl, Gülümser Göker, Yüksel Pekşen, Nezihe Öksün, Melike Tözüm, Ayça Dinçer (Cazibe’nin çocukluğu), Ebru Dalkaya (Küçük Kız), Ogün Üçkaya (Çevrecinin yardımcısı), Sedef Özkaya (Hemşire), Mehmet Yaşa (Polis Memuru),

Konu: Eski bir köşk, eski eşyalar, köşkün kullanılmayan bir odası. Slayt makinesinden perdeye yansıyan İstanbul görüntüleri ve yavaş yavaş kapanan gözlerden düşlere giriş. Otuzotuzbeş yaşlarında güzel bir kadındır Cazibe. Hiç evlenmemiş ve sanki yaşadığı yerin yıpranmışlığının altında ezilmeye direnircesine, düşlerine sığınmıştır. Gençlik yıllarına duyduğu özlemle yaşayan, bunaklığa sığınıp aklına eseni yapan annesi Füruzan Hanım ve kız kardeşinin kimseleri beğenmemesi yüzünden Cazibe'nin evlenemeyip bu evde yaşamak zorunda kaldığını düşünen ve ona büyük bir tutkuyla bağlanıp, kaçışı alkolde bulan dayısı Tamburi Behçet Bey'le birlikte yaşamaktadır. Cazibe, sık sık, düşte ya da gerçekte yaşadığı herşeyi gördüğünü düşündüğü ölen babasının fotoğrafıyla konuşmakta ve belki de, iletişim kurabildiği tek insan olduğu için, asıl yaşayanın babası olduğuna inanmaktadır.

Odanın anahtarı yalnız Cazibe'dedir. Güzelce giyinip içeri girer, koltuğuna oturup, slayt makinesini çalıştım. Yine İstanbul ve yine liseyi okuduğu bina. Okul arkadaşıyla sınıfın içinde, her şeyden ve herkesten uzak. Birlikte, uzunca bir ipi parmaklarının arasından geçirip labirent yaparak oynarlar. Bazı günler düşlere, Cazibe'nin annesi ve dayısı, ya da sevgilisinin babası da girer. Böylece, düşlerde bile özgürlüğün sınırları konmuş, duygular bastırılmıştır. Cazibe'nin cinselliğe henüz hazır olmadığını sıkça tekrarlaması gibi.

Bir gece düşlerin kahramanına "model" olan Kürşat çıkıp gelir. Saklanacak bir yer aramaktadır. O gece Cazibe, düşlerdeki liseli sevgilisini düşünerek, Kürşat'la birlikte olur. Fakat bu defa, kapıyı kilitlemeyi unutmuştur. Gözbebeğine yansımış iki vücut. Cazibe'nin cinselliğe artık hazır oluşu. Düşlerinde bastırdığı, şimdiyse gerçekte yaşadığı duygular. Tavana dikilmiş gözler, bütün güçsüzlüğüne rağmen korumaya çalıştığı tutkusu Cazibe'nin gerçeğine dayanamayan bir yürek.


Kürşat'ın yazıp bıraktığı notu düşündeki sevgiliye ait zannedip okuyan ve dayısının ölümünden kendisini sorumlu tutan Cazibe, sinir krizi geçirip, evdeki eşyaları tek tek sokağa fırlatır. Anne ise, bu ölümü kabul etmek istemez, çünkü Tamburi Behçet Bey, emekli maaşı için Cazibe'yi nüfusuna geçirmeden ölmemelidir.


Bir süre hastanede kalan Cazibe eve döndüğünde, annesini yatağa mahkum olmuş bulur. Para kazanmak için, mahalleli kadınlara kahve falı bakmaya başlar. Aslında insanlara, kendi dünyasına ait hikayeler anlatır. Anlatırken de, bir eli sürekli boynunda taşıdığı anahtarı tutmaktadır. Ve belki de karnındaki çocuk yüzünden, düşler onu terk etmiştir. Kendi falına bakarak liseli aşkını tekrar bulmaya çalışan Cazibe, sonunda sevgilisini kıskandırmak için bakkalın çırağını odaya almaya başlar. Ancak bu, çırağın sorguya çekilmesinden ve Cazibe'nin karnındaki çocuğun babası sanılmasından başka bir işe yaramaz. Çocuğun asıl babası ise öldürülmüştür.


Cazibe eşyalarını toplar, annesini ve her şeyi terk etmeye hazırlanır. Son defa girdiği odasında, beyazperdenin aydınlığına dalıp, sevgilisine doğru ilerler. İplerle yaptığı labirenti evin içinde kurup, ipin bir ucunu odasında yatan annesine uzatır. Odadan çıkıp evin her yanını saran hamam böcekleri gibi, düşler de, odadan çıkıp çoğalır, gerçeğe karışırlar. Ama aslında film, Cazibe'nin düşlerine uzandığı beyaz perdenin aydınlığına doğru ilerleyip gözden kaybolmasıyla bitmiş olmalıdır…

 & Şimdiye kadar yaptığı filmler arasında önemli bir yer alacak olan "Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri"yle Düş ve gerçeğin birbirine karıştığı değişik bir anlatım biçimi ortaya koyan İrfan Tözüm, filmde herkesin kaçışı yaşadığı ve bir şeylere sığındığı gerçeğini yansıtıyor. Yaşam gerçeğinin yarattığı acıları düşlerle yıkma eyleminde, bir insanın, düşlerine bile müdahale eden gerçeğe karşı mücadelesini ve bu mücadele sırasındaki psikolojisini incelemeye çalışıyor.

Tözüm'ün filmlerine bakıldığında, genel olarak, bireyin, çevre baskısı yüzünden girdiği psikolojik durumu, özellikle nostaljinin ve düşlerin altını çizerek vermeye çalıştığı görülür. Seyirci, kahramanların düş dünyalarına girerek, aslında gerçeği ve giderek, bu düşlerin, bazen gerçekleri nasıl yönlendirebileceklerini görmeye başlar. Ancak bu filmi izlerken, aslında Cazibe'nin gerçek yaşamıyla düşlerini fazlasıyla birbirine karıştırmaktan dolayı halisülasyonlar görmeye başladığını ve böylesi bir düşsel dünyanın, normal bir insanın hayatında bu şekilde düzenli olamayacağını görüyoruz. Şizofren bir yapının bir tür intiharı şeklinde değerlendirilebilecek olan bu durumun kendi içinde anlatım düzeyinde barındırdığı yanlışlar ve filmin, Cazibe'nin aydınlığa doğru ilerlediği noktada bitmiyor oluşu, bu tarz bir varoluşun, düşlerin olağanüstü egemenliğindeki bir intihara sürükleniyor hale gelmesine sebep olmuştur. Bu da filmin, izleyici tarafından olağandışı ve doğallıktan uzak, ya da aslında psikolojik olmaktan öte, son derece fantastik görülmesine izin verir bir durumdur. Böylesi bir anlatımın, izleyicisine ne düzeyde bir anlam aktarıcısı olduğu da tartışılmalıdır. (Pınar Barman “Antrakt Sinema Dergisi 15 Aralık 1992)

5. Ankara Uluslararası Film Festivali'nde (1993)

►"En İyi Film",

► Suna Selen "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu",

► "En İyi Özgün Müzik",

► "En İyi Işık" (Recep Biçer),

► "En İyi Sanat Yönetmeni"

(Jüri Üyeleri) Nijat Özön, Seçil Büker, Burçak Evren, Tomris Giritlioğlu, Muzaffer Hiçdurmaz, Hülya Koçyiğit, Yusuf Kurçenli).

12. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde (1993)

►"Jüri Özel Ödülü".

SİYAD (Sinema Yazarları Derneği) seçiminde (1993)

► "En İyi 4. Film"

►Macit Koper “ En İyi Senaryocu” ve "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu".

Kültür Bakanlığı "Sinema Başarı Ödülü" (1993).

7.Altın Koza Adana Film Festivali'nde

► Macit Koper "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu"

►En İyi Kurgu" ödülleri.

İstanbul Sanat Vakfı'yla Sinema Sevenler Derneği'nin (1993) seçimlerinde Mete Özgencil "En İyi Afiş Tasarımcısı"


& Antalya Festivali birincisi Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri, Atıf Yılmaz'ın uzun yıllardır yapmayı tasarladığı, ancak ertelediği bir senaryoydu, İrfan Tözüm'ün bundan çıkardığı filmi ise merakla bekliyorduk. Film, bu haliyle beklentilerimizi boşa çıkarmayan, ilginç ve kendine özgü bir yapım…

 İstanbul'un eski semtlerinden birinde annesi ve dayısıyla yaşayan "evde kalmış" Cazibe'nin öyküsü, bizlere Batı edebiyatı ve Batı sineması düzeyinde ilginç, kompleks, karmaşık bir kişilik irdelemesi getiriyor. Cazibe'nin öyküsünde, yaşamın bir köşede unuttuğu talihsiz bir genç kızın belki çok ortak, çok yaygın olan yazgısıyla birlikte, kendine özgü, oldukça şizofrenik bir olayın, bir kişilik yitirilmesi olayının da anatomisi gözlerimizin önünde beliriyor.

 

Kadıköy Kuşdili'nde geçmiş olan gençliğini ve "becerikli elleri"yle merhum kocasını sürekli anımsayıp anlatan annesi "prenses" Füruzan ile saklayamadığı "ensest" eğilimini, yaşlı bir dostuyla birlikte eski musikimize sığınıp çalmakla unutmaya çalışan dayının arasında kalan Cazibe, cinsel doyumsuzluğunu, evin bir odasına yerleştirdiği "slayt makinesi" ve bu makinenin yansıttığı görüntülere bakarak düşlere dalmakla gidermeye çalışıyor. Bir "sallanan sandalye"nin iç gıdıklayıcı ve tekdüze sesi, onun görüntüler eşliğinde daldığı erotik hayallere eşlik ediyor.

Cazibe, bu halleri sırasında gerçek ile düşü birbirine karıştırıyor. Zaten düşlerini sürekli dolduran ve çoğu zaman ona çıplak gözüken yakışıklı, eski okul arkadaşı değil midir?

Ama Cazibe, onunla düşlerinde sevişirken, aynı çocuğun şimdiki haliyle (sakallı, sorunlu, siyasal kaçak) bir gece kapısına gelip dayanması karşısında, ona kendisini teslim etmekten kurtulamıyor. Bu olay, gerek onun kişiliğinin, gerekse bu garip Osmanlı kalıntısı ailenin duyarlı iç dengelerini altüst edecek ve bir dizi dramı birlikte getirecektir.

Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri, ilginç konusunu biraz dağıtmış, son tahlilde biraz fazla uzatılmış bir senaryonun oldukça başarılı biçimde sinemalaştırılmasına dayanıyor. İrfan Tözüm, olayların mekanı olan eski evin gerek dış, gerek iç hacimlerini ustalıkla saptamış, kamerasını hemen her zaman gerekli olan yere yerleştirmiş, çekimlerini oldukça usta işi bir sinemayla gerçekleştirmiş gözüküyor. Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri, kuşkusuz İrfan Tözüm'ün inişliçıkışlı sineması içinde yadsınamaz bir doruk noktası. Bu arada kimi sahnelerin özel başarısı göze çarpıyor. Örneğin Cazibe'nin ilk kez kendisini teslim etmesini, ölen adamın gözbebeklerine yerleşmiş olan yansımalardan izlememiz, kuşkusuz unutulmayacak güzellikte bir bölüm.

Filmin açılış bölümü için de final bölümü için de aynı şey söylenebilir. Film, diğer düzeylerde de başarılı. Aytekin Çakmakçı'nın görüntüleri, birinci sınıf bir oyun ve oyuncu kadrosuyla birleşiyor. Hale Soygazi, son derece zor bir rolün altından ustalıkla kalkıyor. Macit Koper, Suna Selen, patetik tipler çiziyorlar. Uğur Polat, perdede çok az görebildiğimiz gerçek bir yetenek. Nüvit Özdoğru'nun kompozisyonu ise, belleklerimizde çakılıp kalacak türden...

Cinselliğe, cinsel bunalımlara, aile içi çözülmelere yaklaşımı, bizim sinemamızdan çok Batı sinemasında göre geldiğimiz türden, ödünsüz ve yürekli (Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf; 53)


FİLMİ İZLE 





 

BUHRANLI GÜNLER (1992) 



Senaryo ve Yönetmen: Hasan Karcı, Görüntü Yönetmeni: Erhan Canan, Yapım: Venüs Film/Hasan Kırcı


Oyuncular: Şehnaz Dilan, Nazan Ayas, Pervin Tekgül, Yusuf Sezgin, Nuri Akbıyık


Konu: Hapisten çıktıktan sonra bunalıma düşen bir genç kızın öyküsü.

BİŞRİ HAFİ (1992) Bir Zamanlar Sarhoştu”


Yönetmen: Yücel Çakmaklı, Senaryo: TGRT Senaryo grubu, Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca, Yapım: TGRT/Ragıp Karadayı Yönetmen Yardımcısı: Gültekin Alihocagil, Eser: Hüseyin Aydemir, Flm Hikaye: Bülent Oran, Yardımcı Yönetmen: Tolgay Ziyal, Müzik Yönetmeni: Okay Temiz, Sanat Yönetmeni: Özkul Eren, Ses Kayıt ve Miksaj: Erkan Esenboğa, Kurgu: Necdet Tok, Yapım Sorumlusu: Ragıp Karadayı, Yapım Yardımcısı: Niyazi Hancı, Set Ekibi: Ercan Tümen, Ercan Akyıldırım, Adnan Yurdaer, Şerafettin Anlı, Prodüksiyon ekibi: Ömer Karadeniz, Ebubekir Gözüm, Dekor Ekibi: Adil Kıbıcı, Muzaffer Gün, İsmail H. Şahin, Kostüm Aksesuar: Yücel Er, Ekrem Can, Işık Ekibi: Zafer Mutlu, Mehmet Kaygusuz, Ethem Kaygusuz, Makyaj: Cemal Gonca, Ulaştırma Sorumluları: Dursun Şahin, İbrahim Çalışkan, Yusuf Özbilen, Adil Yenigün, Bayram Karadeniz, Efekt: Ayhan Arlı, Jenerik: Özkan Sevinç, Sevilcan Sevinç, (Prodart), Ses Stüdyo Sorumlusu: İdris Üstün, Renk Düzenleme: Türker Vatan, Laboratuar: Ekrem Şen, Arif Şengül, Film Baskı: Veli Burç, Uğur Orbay, Negatif Montaj: Bülent Özayan, Tamer
Eşkazan, (Şafak Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Yılmaz Zafer (Bişri Hafi), Engin İnal (İbrahim), Kadir Savun (Cafer), Haluk Kurdoğlu (Abdullah), Lütfü Seyfullah (Ahmet), Bülent Oran (Baba), Oktar Durukan (Ali), Nevin Aypar (Anne), Devrim Parscan, Hikmet Eldek, Abdi Gül, Ali Karataş, Tahsin Özay, Leyla Çelikok, İsmail Yeşilbağ, Emin Boran, Sedat Baş, Metin Akçeşme, İbrahim Kurt, Çetin Başaran, Selami Akaltun, Muammer Pehlivan, İsmail Kocadinç, Cevdet Küçüksu, Mehmet Uğur, Ünal Tanrıverdi, Fevzi Döner

Konu: Filmde, alkole olan düşkünlüğüyle tanınan bir adamın zamanla evliya oluşu konu edilir. Babası öldükten sonra Bişr’e yüklü bir miras kalır. Bu yüzden Bişr, çalışmak yerine vaktini arkadaşlarıyla meyhanede içerek geçirir. Her gece eve sarhoş döner. Annesi, Bişr’in bu durumuna çok üzülse de dua etmek dışında bir şey yapamaz. Bir gece Bişr meyhaneden dönerken yolda üzerinde kelimei tevhid yazılmış bir kâğıt bulur. Bu kâğıdı temizleyerek evinin duvarına asar. Bu kâğıt Bişr’in tüm hayatını değiştirecektir. (Meltem İşler Sevindi)


 

BEYAZ UMUTLAR (1992)


Senaryo ve Yönetmen: Mehmet Ezici, Görüntü Yönetmeni: Mükremin Şumlu, Yapım: Doruk Sanat Merkezi/ Aygün Kara

Oyuncular: Yalçın Gülhan, Özlem Onursal, Kazım Kartal, Mehmet Ezici, Kudret Karadağ, Yusuf Boz, İbrahim Kemal

Konu: Hapis yaşamına alışan iki arkadaş, hapisten çıktıklarında dışarıdaki hayata uyum sağlayamazlar. Tek çıkar yol tekrar suç işleyip hapis yaşantısına geri dönmektir.

 

 

BERLiN in BERLiN (1992)

Yönetmen: Sinan Çetin, Senaryo, Sinan Çetin, Ümit Ünal, Görüntü Yönetmeni: Rebekka Haas, Yapım: Plato Film/Sinan Çetin Kurgu: Ömer Sevinç, Müzik: Nezih Ünen, Clemens Haas Maria, Fahir Atakoğlu, (Kültür Bakanlığı Katkılarıyla)

Oyuncular: Hülya Avşar, Cem Özer, Armin Block, Aliye Rona, Eşref Kolçak, Nilüfer Aydan, Zafer Ergin, Emrah Aydemir, Volkan Akabali, Mustafa Portakal, Tom Neubauer, Souzo Kohlstedt, Clemens Maria Haas, Sarah Chaumette

KONU: Berlin'de bir inşaatta ustabaşı olarak çalışan Mehmet, üç kuşaktır Almanya'da bulunan ailesiyle birlikte yaşamaktadır. Öğle paydoslarında sefer tasıyla kocasına yemek getiren Dilber'e (Hülya Avşar), dayanılmaz bir ilgi duyan Alman mühendis Thomas (Armin Block), genç kadının gizlice fotoğraflarını çeker. Thomas'ın şantiyedeki odasında duvara asılmış fotoğrafları gören Mehmet, birden çılgına döner ve Dilber'i dövmeye başlar.

Aralarına girip onları ayırmaya çalışan mühendisin, bu itişme sırasında duvara ittiği Mehmet, kafasına bir inşaat çivisi saplanarak ölür. Olaydan sonra vicdan azabı duyan Thomas, özür dilemek için Mehmet'in ailesine gider. Ne var ki o ana kadar ağabeyinin ölüm nedenini kaza sanan en büyük kardeşi Mürtüz (Cem Özer), Thomas'ı öldürmeye kalkar. Ama araya girip töreleri hatırlatan büyükanne olayı yumuşatmaya çalışır. Törelere göre "özür dilemeye gelip evlerine sığınan Tanrı misafiri öldürülemez. Ailesine ve törelerine başkaldırmayan Mürtüz, silahıyla Thomas'ın evden çıkmasını bekler. Günlerce süren bir tutsaklık sonucu Thomas bir yolunu bulup evden kaçmayı başarır. Özgürlüğüne kavuşan Thomas, artık mutludur. Çünkü yalnız değildir. Ailesini terk eden Dilber yanındadır. Ve giderek psikopatlaşan Mürtüz'ün gözleri önünde Berlin sokaklarında Alman Thomas'la Türk Dilber el ele yürümektedirler.


ÖDÜLLER:

Kültür Bakanlığı "Sinema Başarı Ödülü",

1993 Moskova Film Festivali’nde

Hülya Avşar "En İyi Kadın Oyuncu",

SİYAD tarafından (Sinema Yazarları Derneği) "En İyi 5. Film" (1993)

Not: Bir bölümü Almanya'da çekilen filmin senaryosu "çalıntı" iddiasıyla çeşitli tartışmalar yarattı. "Sınır" adlı senaryosundan değiştirilerek çalındığını iddia eden Gökhan Akçura'yla, "Berlin in Berlin"in senaryo yazarları Sinan ÇetinÜmit Ünal ikilisi arasında çıkan tartışmalar için (bkz.: Gökhan Akçura, Ümit Ünal, Sinan Çetin, Turgut Özakman, Sabahattin Çetin (Sinema gazetesi., s.:72, 1925 Eylül, s.: 73,26 Eylül2 Ekim 1992).

4 Sinan Çetin, gerilimden mizaha gidip gelen, kaba saba argo esprilerden fazlaca medet uman, işlek bir anlatım tutturmuş. Oyuncu yönetiminde yeni bir durum yok. Sürekli ağzını büzmekle oynadığını zanneden film yıldızı Hülya Avşar bir yana, talkshowcu Cem Özer abartılı, agresif ve psikopat bir Türk genci olmuş. Alman Armin Block'da bizden biri gibi adeta. "Eskiler"se aynen rol kesmeye devam.

4 Evin yaşlılarının otoriteyi sahiplenme lerindeki tatsız mizah, Mürtüz'ün sevişirken basılınca çıplak Alman kadını anne ve babasıyla tanıştırması, evin ortanca oğlunun eve bir rap grubunu getirmesi (bu sahnedeki telefon konuşması sırasında bütün evin sessizleşmesi yutulur cinsten bir kaba anlatı değil) türünden sahneler, çok kaba anlatım öğelerine dönüşüyorlar. (Haşmet Topaloğlu, Dünya g., 24 Nisan 1993) “Agah Özgüç, “Türk Filmleri Sözlüğü 3. Cilt” Syf, 26”

4 Her ne kadar gişe rakamlarına bakıldığında Türk filmleri yüksek bir paydaya sahip olsa bile, sinemamızın bir endüstrileşme sorunu yaşadığı hâlâ tartışılmakta. 90'lı yılların ilk yarısındaysa bu sorun çok daha vahim bir boyuttaydı. "İstanbul Kanatlarımın Altında" ve özellikle ”Eşkıya" ile gelen silkinme öncesinde, geniş kitlelere ulaşan Türk filmlerinin sayısı azdı. Hatta popüler Türk sinemasından bahsetmek neredeyse imkansızdı. İşte bu dönemde Sinan Çetin, sadece sinema çevrelerinde değil, popüler medyada da kendisine yer bularak bir nevi yıldız yönetmene dönüşmüş, konuyla ilgili tartışmalarda önemli bir rol üstlenmişti. Çetin'e göre seyirciye ulaşacak, 'para kazanacak' filmler çekmek hiç de zor değildi. "Berlin in Berlin" de vizyona girdiği 1993 yılında çok ses getirmiş, uzun süre gösterimde kalarak yüksek bir gişe hasılatına ulaşmıştı. Çetin, bir araya getirdiği ünlü oyuncularla ve hem filmin ilginç hikayesinin hem de şu meşhur 'mastürbasyon sahnesinin pazarlandığı akıllıca bir reklam kampanyasıyla çok sayıda seyirciyi salona çekmeyi başarmıştı. Senaryosu Ümit Ünal ve Sinan Çetin'in imzasını taşıyan "Berlin in Berlin", bir kaza sonucu ölümüne neden olduğu Türk işçinin ailesinden özür dilemeye giden Alman'm yaşadığı kabusu anlatır. Ailenin genç oğulları bu jesti olumlu karşılamaz, bilakis intikam almak ister. Oysa evlerine sığman Thomas'a zarar vermeleri geleneklere göre imkansızdır. Durumu anlayan Thomas ise zorunlu misafirliğe devam etmeye karar verir.

Aynı zamanda birleştirici bir unsur da Çetin'in filmi yıllardır hem Türk hem de Alman sinemasında işlenen göçmen işçilik konusuna farklı bir yerden yaklaşmayı deniyor. İki kültür arasındaki en büyük farkı yaratan geleneklerin olabileceğini kara mizaha yakın bir üslupla iddia ediyor. İlk bakışta ağırlıklı olarak tek mekan içerisinde geçen bir gerilim gibi gözüken film, yer yer dramdan romansa ve hatta komediye meylediyor... Zamanında da bu tür karışımı nedeniyle farklı yorumlar alan film, özellikle mizahı konunun içine yediriş biçimiyle bazı eleştirmenlerin tepkisini çekmiş ve Cem Özer'in abartılı oyunculuğu kimi olumsuz tepkiler almıştı. Ancak dönemin yıldız oyuncusu Hülya Avşar'ın performansı genellikle çok beğenilmiş, hatta Moskova Uluslararası Film Festivali'nde ödüle layık görülmüştü. Bugünden geriye doğru bakınca, içerdikleri tüm popülist öğelere rağmen, Sinan Çetin'in filmlerinin bir 'yönetmen sineması' olma iddiası taşıdığını söyleyebiliriz. Hatta Çetin'in genellikle olumsuz şekilde andığı 'sanat filmleri'ni aratmayacak bir gösterişçilik, çoğunlukla başarıya ulaşmasa bile klasik anlatıyı reddeden bir takım biçim arayışları mevcuttur aynı filmlerde. (Sinema, en iyi 100 film.”






 

BEN ANAYIM (1992) 


Yönetmen: Mehmet Ezici, Senaryo: Fuat Özkaya, Kamera: Mükremin Şumlu, Yapım: ÇziKa film/Fuat Özkaya


Oyuncular: Teoman Ayık, Nuray Ölmez, Murat Soydan, Fatma Belgen, Yıldırım Gencer, Ünsal Emre, Kazım Kartal, Mehmet Ezici Akrabalık evliliği sonucu sakat doğan çocuklarla ilgili bir film.

 

BEKO’NUN TÜRKÜSÜ (1992) 


Yönetmen: Nizamettin Ariç, Senaryo: Nizamettin Ariç, Christine Kernich, Kamera: Theomas Mauch, Müzik: Nizamettin Ariç, Yapım: Film Productoin


Oyuncular: Nizamettin Ariç, Bazara Arsen, Chrihristine Kernich, Lusika Hasen, Cemale Jora


Konu: İran-Irak savaşı sırasında Kürt direnişçileri arasına katılan Cemal’i asker kaçağı olan kardeşi Beko aramaktadır. Maceralarla dolu bir uğraştan sonra kardeşini bulur ve Almanya’ya sığınır.

AŞKIN SONSUZ DANSI (1992) 

Senaryo ve Yönetmen: T. Fikret Uçak, Görüntü Yönetmeni: Şener Işık, Yapım: Metro Film/Zeki Kafalı

Oyuncular: Alev Sayın, Teoman Ayık, Cemal Gencer, Engin İnal

Konu: Bir olaya şahit olan otomobil tamircisiyle beraber olduğu kızı ondan ayırmaya çalışanlar arasında geçen gençlerin aşk öyküsü.


3 Kasım 2022 Perşembe

 

AH İSTANBUL (1992)

Senaryo ve Yönetmen: Oğuz Gözen, Kamera Mükremin Şumlu, Müzik: Hakkı Bulut, Yapım: As Film/Mehmet Aksu Prodüksiyon Amiri: Cemal Orman, Işık: Mehmet Çakar, Jenerik: Pınar Işıl, Kamera Asistanı: Sedat Başoğlu, Reji Asistanı: Berkant İlhan, Ar Direktör: Halit Arkan, Helmut Film Stüdyosunda hazırlanmıştır

Oyuncular: Hakkı Bulut, Fulya Kumcu, Turgut Özatay, Enver Dönmez, İbrahim Kurt, Nevin Cem, Aysel Aksoy, Arap Celal, Ali Demir, Yüksel Yılmaz, Cemal Orman, Küçük Yıldız: Fırat Güler

Konu: Arabesk sanatçısı Hakkı Bulut’un şarkılı dramatik bir öyküsü. Hakkı Bulut’un çok tutulan şarkısı “Ah İstanbul” filme de adını vermiştir.

 

 

AFFET ALLAHIM (1992)

Yönetmen: Cevat Okçugil, Senaryo: Ali Ekdal, Görüntü Yönetmeni: Halil Kırlangıç, Yapım: Yaşam Film/Gazanfer Dirlik

Oyuncular: Sibel Barış, Teoman Ayık, Reha Yeprem, Kudret Karadağ, Ali Ekdal, Ümit Belen, Kadir Savun, Attila Ergün

 

 

ADADA SON GECE (1992)

Yönetmen Cemal Gözütok, Senaryo: Taner Aşkın, Cemal Gözütok Görüntü Yönetmeni: Uğur Emin Döndür, Müzik: Serdar Güreş, Yapım: Minta Film/Taner Aşkın

Oyuncular: Meltem Doğanay, Serdar Güreş, Ali Uyandıran, Sevim Çalışgir, Yaman Tarcan, Bennu Yıldırımlar

Konu: Evli bir kadınla, yıllar sonra karşılaştığı ilk göz ağrısı bir adamın sevda öyküsü. Adam, 13 yıl önce ayrıldığı adaya döner. Bu süreç içinde çok değişen, siyasi bir örgütün üyeliğini yapan adam, adaya kendini sorgulamak ve emekliliğini yaşamak için gelmiştir. Bu dönüş sonucu tekrar karşılaştığı kadın; çocukluk aşkı olduğu gibi kocası da en yakın arkadaşıdır.

 

ACI YOL (1992)


Senaryo ve Yönetmen: Hasan Karcı, Görüntü Yönetmeni: Mahmut Yumuşak Yapım: Burç Film/Fedai Öztürk

Oyuncular: Özlem Onursal, Funda Ersin, Cevahir Civelek, İbrahim Kurt

Konu: Bir ajans, manken kızları müşterilerine satar. Gazeteci genç bir kadın sahte bir kimlikle aralarına girer. Polis, gazetecinin kadının desteğiyle bir operasyon düzenleyerek kızları satıcıların elinden kurtarır.

1992 YILINDA GÖSTERİME  GİREN FİLMLER






 

VARYEMEZ (1991)



Yönetmen: Orhan Aksoy, Senaryo: Erdoğan TünaşKamera: Çetin Gürtop Yapım: Erler Film/ Türker İnanoğlu Kamera Asistanı: Erol Civan, Ar Direktör: Sohban Koloğlu, Yönetmen Yardımcıları: Ümit Hiçdurmaz, Suzan Tunçöz, Işık Şefi: Gürcan, Küçüker, Işık yardımcıları: Haluk Erkan, Hikmet Aydın, Montaj: Mehmet Bozkuş, Jenerik: Sineray, Laboratuar: Yahya Öztürk, Negatif Montaj: Eyüp Yıldız, Baskı: Zekeriya Şakir, Ses Kayıt ve Miksaj: Erhan Aktaş, Set Amiri: Basri Büyükcan, Set Yardımcıları: Ali Yılmaz, Mehmet Kınık, Laboratuar: Yahyta Öztürk, Prodüksiyon Sorumlusu: Adnan İrkut, (Fono Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Kemal Sunal, Yasemin Yalçın, Leman Çıdamlı, Gamze Gözalan, Kaya Gürel, Kadir Savun, Tuncay Akün, Kayhan Yıldızoğlu, Oktay Atasoy, Serap Akıncıoğlu,
Hakan Ökten, Cem Davran, Zühal Üstüntaş, Meral Kurtuluş, Meriç Erkan, Hakkı Kıvanç, Nuri Tuğ, Gülten Ceylan, Turgut Yalçın, Bahadır Tok, Deniz Dümer, İlhan Dolunay, Aşkın Koyçic, Devrim Parscan, Semih Bozkurt, Ekrem Dümer, Ali Demirel, Fahriye Pınarcıoğlu,

Konu: Ragıp Elibol (Kemal Sunal) zengin ve cimri bir işadamıdır. Çocuklarının annesi Melek ile ayrılmış, Dürdane (Yasemin Yalçın) ile evlenmiştir. Oğlu Cengiz üniversitede okumakta, kızı Zeliha ise evde koca beklemektedir. Bir gün Ragıp’a arabalarıyla gezerken çarpar. Aslında yapmak istedikleri ve parasızlıktan yapamadıkları çok şeyleri olan dört genç bu olanağı onun sağlayabileceğini düşünerek Ragıp’ı kaçırırlar. Gizli bir örgüt olduklarını söyleyip fidye isterler. Karısı Dürdane polise haber verir, fidye karşılığı tehdit edildiğini anlatır. Bu fidye işine ailesi ve iş ortağı da dahil tanıdığı herkes sevinir. Hiç kimse de istenen fidyeye katılmaz. Ragıp kendisini kaçıranların sayesinde hiç seveni olmadığını öğrenmiştir. Gençler paradan ümidi kesince Ragıp’ı serbest bırakırlar. Evine dönen Ragıp tüm ailesinin, ortağının ve dost bildiklerinin miras peşine düştüğünü görünce onlara görünmeden evden çıkar. Bu sırada denizde tanınmayacak halde bir ceset bulunur. Ailesi hiç tereddüt etmeden cesede sahip çıkar. Ragıp şoförü Hüsnü’nün evine gider, yaşadığını ailesinden saklamasını ister. İç yüzlerini görmek için cenazeye tebdili kıyafetle gider. Herkes kendisi hakkında kötü şeyler söylemekte kimse de hakkını helal etmemektedir. Ragıp’ı kaçıran gençler onu öldürmek suçundan yakalanırlar. Ragıp ortaya çıkar, dört genci hapisten kurtarır, onların amaçlarına yardımcı olur. Ama ailesi dahil arkasından dolap çeviren herkesi yanında işçi olarak çalıştırmaya başlar.


FİLMİ İZLE 



 

UZUN İNCE BİR YOL (1991)


Senaryo ve Yönetmen: Tunç Başaran (Dede Korkut'un Deli Dumrul masalıyla "Alkestis" adlı mitolojik öyküden), Görüntü Yönetmeni: Ümit Gülsoy Yapım: Magnum Film/Jale Başaran Kurgu: Bircan Uysal, Müzik: Hasan Yükselir, Kültür Bakanlığı katkılarıyla

Oynayanlar: Tarık Akan, Taner Barlas, Caren Liby, Orhun Seydik, Orhan Çağman, Nevin Aypar, Özcan Özgür, Selma Kutluğ .

Konu: Yıllardır İngiltere'de yaşayan Müşfik (Tarık Akan), İngiliz eşi Mary, oğulları Adem'i sünnet ettirmek için Türkiye'ye getirirler. Ne var ki trafik anarşisinin egemen olduğu vatan topraklarında bir kazaya neden olurlar. Müşfik ve ailesi, yollarda kol gezen Azrail tarafından öldürülmek için izlenmeye başlar.


FİLMİ İZLE