Powered By Blogger

5 Kasım 2022 Cumartesi

 

C BLOK (1993)

Senaryo ve Yönetmen: Zeki Demirkubuz, Görüntü Yönetmeni: Ertunç Şenkay, Müzik: Serdar Keskin Yapım Mavi Film/ Zeki Demirkubuz Yönetmen Asistanı: Pelin Burcu, Sanat Yönetmeni: Ayşe Akıllıoğlu, Kamera Asistanı: Hakan Canan, Kurgu: Nevzat Dişiaçık, Grafik Tanıtım: Gri Yaratım Merkezi/ Cihangir Özbek, Sevinç Ölmez, Türküyü Seslendiren: Yaşar Şeren, Yapım Sorumlusu: Feridun Koç, Işık Şefi: Aydın Yurteri, Işık Yardımcıları: Ercan Durmuş, Adem Kocatepe, Set Amiri: İsmail Kündem, Seslendirme Yönetmeni: Kahraman Acehan, Efekt: Ayhan Arlı, Makyaj: Neslihan Atabaş, Kuaför: Kerem Ketenci, Laboratuar ve Seslendirme: Fono Film, Ses Kayıt ve Miksaj: Ercan Okan, Film Yıkama: Yahya Öztürk, Mustafa Oruç, Negatif Montaj: Eyüp Yıldız, Renk Düzenleme Baskı: Adnan Şahin, Jenerik Çekimi: Semihan Sevinç, Ulaşım: Mustafa Akyüz, Ertan Işık, Yapım Yardımcısı: Abdullah Demirkubuz, (Kültür Bakanlığı katkılarıyla)

Ouyuncular: Serap Aksoy (Tülay), Fikret Kuşkan Haled), Zuhal Gencer (Aslı), Selçuk Yöntem (Tülay’ın Kocası), Ülkü Duru, Ajlan Aktuğ, Güler Ökten, Feridun Koç, Olgun Şimşek (Sahildeki Gençler), Abdullah Demirkubuz (Sahildeki Gençler), Kerem Ketenci (Sahildeki Gençler), Cüneyt Uzunlar (Katil), Harika Özovalı (Genç Kız), Hikmet Dilaver (Balıkçı), Ayşe Özer (Hemşire), Mevlut Gülveren (Diğer Hastalar), Halil İbrahim Gülcan (Diğer Hastalar), Zeki Demirkubuz (Diğer Hastalar), Murat Kalaycıoğlu (Diğer Hastalar), Vildan Şeber (Evdeki Konuklar), Yaşar Seren (Evdeki Konuklar), Hatice Kitiş (Evdeki Konuklar), Levent Cinemre (Evdeki Konuklar), Suna Gençay (Evdeki Konuklar),

Konu: Filme ismini veren C blok'un önünde silecekleri çalışan arabanın içinde bir adam (Halet) binaya bakmaktadır. İçeriden çıkacak birini bekler gibidir. İçeriden çıkan adam (babası) 36 numaraya bakmasını söyler. Halet umursamaz görünür. Kapıya elinde bir paketle gelen adama korna çalar. Bu sırada binadan bir kadın (Tülay) çıkar. Halet adamın yanına giderek nereye gittiğini sorar. Kuru temizlemeden geldiğini söyleyince paketi adamdan alır. Kendisi götürür. Kapıyı bir hizmetçi açar ve paketin geciktiği konusunda bir şeyler söyleyerek kapıyı kapatır. Koridordan da söylenen bir adam geçer. İnsan ilişkilerinin en aza indiği bir mekandır burası. Halet başka bir daireye gidip, kapıyı çaldığında içeriden bir kadın sesi (Ayşe) içeri girmesini söyler. İyi giyimli bir kadındır. Sevişirler. Halet, koltukta yatarken kadın eski kıyafetlerini giyerek temizlik yapmaya başlar. Evin hanımı gelmeden işini bitirmek telaşındadır. Dairede hizmetçi olarak çalıştığı anlaşılır. Evin sahibi Tülay'dır. Eve geldiğinde yatak odasından sesler duyar. Halet ile Ayşe'yi sevişirken görür. Hiçbir şey demeden evden çıkar.

Dışarıda çevresindeki büyük bloklara bakar. Halet aşağı indiğinde kadınla karşılaşır. Konuşmazlar. Halet, babası ile yemek yerken Ayşe tarafından yukarı çağırılır. Tülay, o gün ziyareti sırasında kırdığı yatak odasının camının hesabını sorar. Niye böyle bir şey yaptığını söylemesini ister. Bir yanıt istemektedir. Ancak Halet bir şey demez. Kocası (Selim) ısrar etmemesini söyler. Halet gittikten sonra Tülay'ın evlilik yaşantısını görürüz. Birlikte TV izleyerek vakit geçiren, iletişimsiz bir çift oldukları anlaşılır.

Gece Halet' i de, Tülay'ı da uyku tutmaz. Tülay sigara içip, pencereden bakarken aşağıda Halet'i görür. Sabah evden çıkarken gene karşılaşırlar. Tülay arabası ile yola çıkar. Deniz kenarında dolaşır. Yanına bir balıkçı yaklaşır. Barakasının uzakta olmadığını söyler. Tülay oradan uzaklaşır. Arkadaşı Fatoş'u ziyarete gider. Onunla dertleşir. Film boyunca Tülay'ın duygularını Fatoş'a anlattıklarından öğreniriz. Çok sıkılmaktadır. İçindeki sıkıntıyı atmak için macera kitapları okumakta ve arabası ile gezmektedir. Dönüşte servise çıkan Halet ile karşılaşır. Birlikte asansöre binerler.

Selim'in karısı ile bir bağı kalmamıştır. Tülay'a ayrılmak istediğini söyleyerek yatak odasına gider ve ağlamaya başlar. Sabah Tülay, pencereden Halet'i gözetIerken Ayşe'ye Fatoş'a geleceğini haber vermesini söyler. Süslenerek dışarı çıkar. Bu arada yıkadığı arabalardan birinde oturan Halet kuru temizlemecinin kalfası ile şakalaşmaktadır. Arabası ile uzaklaşan Tülay'ı görünce onu takibe başlar. Bir süre sonra Tülay'ın bir benzin istasyonuna girerek Fatoş'u aradığını görürüz. Fatoş onun için endişelenmiştir. Çünkü bütün gün onu beklemiştir ve haber alamamıştır. Tülay'ın, Fatoş'a kayıp olduğu zamanda başına gelenleri anlattığını görürüz. O gün gezdiği ıssız bir yerde bir tecavüze tanık olmuştur. Sürekli mahvolduğunu söylemektedir. Daha sonra gittiği sahilde de üç gençle karşılaşmıştır.

Gençlerden birisinin el ile tacizine sesini çıkarmamış ve arabada tecavüze uğramak üzereyken gelen Halet tarafından gençler dövülmüştür. Daha sonra ise Halet ile birlikte olmuştur. Aynı gece vücudunda morluklar olan Tülay, bunu Selim'den saklar. Tülay'ı kaçta geldiği konusunda sorguya çeker. Tülay erken yatınca Aslı'yı sorguya çekerek birşeyler öğrenmeye çalışır. Ona davranışının normal olmadığı da gözlerden kaçmaz. Aslı evine dönmek üzere çıktığında Halet'in onu beklediğini görür. Ona bir tokat atar. Ancak birlikte de olur.  

Sabah Halet' in arabada gecelediğini görürüz. Aslı' da Tülay'a kahvaltı hazırlamaktadır. Tülay'ın annesi ziyarete gelir ve yolladığı paranın yetmediğini söyler. Tülay, annesinin kocasına para yolladığını, onlarla uğraşmaktan usandığını söyler. Annesini eve bırakırken kendince özür diler. Eve döndüğünde kapıcı dairesine girer. Halet'i saçını yıkarken bir süre izler ve hızla evden çıkar. Selim bir iş seyahatine çıkacaktır. Gitmeden önce Tülay'a hayatında biri olup, olmadığını sorar. Ancak yanıt alamaz. Birlikte apartmandan hızla çıkarlar. Halet onların arkasından bakar. Arabada Selim Tülay'a yaklaşır. Eve tek başına dönen genç kadın, kapıcı dairesine gider. Halet'in yanına oturur. Sevişirler. Halet, Tülay gittikten sonra çıplak olarak dışarı çıkar. Bloklara bakar. Sabah babası battaniyeye sararak onu eve götürür. Aslı'da Halet'i o halde işe gelirken görür. Evde Tülay'ı mutfakta uyurken bulur.

Tülay üç gün boyunca dışarı çıkmaz. Bu dönemde Aslı ile sohbet etme çabası içerisindedir. Ona kendisini mutfakta bulduğu sabah ne düşündüğünü sorar. Tuhaf şeyler düşünmesini istemediğini söyler. Aslı ise Tülay dışarıda iken ev telefonuna yanıt alamayınca Selim beyin kendisini aradığını ve ona Fatoş hanımla olduğunu söylediğini anlatır. Tülay'ın yuvası yıkılıp, işinden olmasın diye yalan söylemiştir. Üç gün sonunda Tülay dışarı çıkar. Aslı balkondan Halet'e eve gelmesini işaret eder. Ancak Halet'in yürüyüşe çıkan Tülay'ın peşinden gittiğini görür. Tülay ve Halet konuşmadan yürürler. Sahilde dolaşırlarken Tülay'dan ateş isteyen bir adamın yüzüne bakan Tülay, katil diye bağırır. Halet, adamın peşinden koşmaya başlar. Yanağından yaralanır. Tülay, bu hikayeyi Fatoş'a anlatmaktadır. Bunun Halet'i son görüşü olduğunu söyler.

Tülay, Aslı'ya bağırarak onu koruyacak kişinin o olmadığını söylerken arka tarafta Selim'in durduğunu görür. Gece boyunca sokaklarda dolaştığını anlatır. Annesine gitmiştir. Beş gün orada kaldıktan sonra kendisine bir ev tutmuştur. İş aradığını söyler. Yeni evine taşındığı gün C Blok'a gider. Evi boştur. Aslı'yı başka bir daireden çıkarken görür. İki kadın konuşmadan birlikte merdivenlerden iner. Tülay, kapıcı dairesine de iner. Kimse yoktur. Apartmanın kapısındaki "yabancılar, satıcılar, dilenciler giremez" yazısına bakarak gülümser. Anahtarını çöpe atar. Halet'in babasını görür. Halet'in yanağından yaralandığını, yarası iyileşene kadar evde kaldığını, sonra da akıl hastanesine yattığını anlatır. Tülay, Fatoş'a olanları anlattıktan sonra hastanede Halet'i ziyarete gider. “(Nigar Pösteki, Yönetmen Sineması” syf, 60)

ÖDÜL:

6. Uluslararası Ankara Film Festivali'nde (1994)

► "Jüri Özel Ödülü",

► Zeki Demirkubuz "Umut Veren Genç Yönetmen ve Senaryocu",

►Nevzat Dişiaçık "En İyi Kurgu",

13. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde (1994)

►"Umut Veren Yeni Yönetmen" (Zeki Demirkubuz ödülü reddetti),

SİYAD (Sinema Yazarları Derneği seçiminde (1995)

► "En İyi Film",

►"En İyi Yönetmen"

► Fikret Kuşkan "En İyi Oyuncu"

► Zuhal Gencer "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu"

(Jüri Üyeleri: Mehmet Açar, Turan Aksoy, Hülya Arslanbay, Cumhur Canbazoğlu, Sungu Çapan, Sadi Çilingir, Atilla Dorsay, Hüseyin Kuzu, Sevin Okyay, Murat Özer, Kami Suveren, Necati Sönmez, Uygar Şirin, Ali Ulvi Uyamk, Uğur Vardan, Saim Yavuz)

Kültür Bakanlığı (1995) "Sinema Başarı Ödülü".

& "C Blok", yönetmenin düşünce berraklığının gerisinde kalan, "underground "dan da ötesini hedefleyen kopuş iddiasının karşılık bulamadığı, "daha başka" bir film. Kimi sarkmaların, bire bir gerçekçilik peşinde koşmuyor olsak da inandırıcılıktan uzak bulduğumuz ayrıntıların üzerinde bu yazıda uzun uzadıya durmaya gerek yok. Demirkubuz'un örneklerine bolca rastladığımız "bunalım" sinemasının çerçevesinden dışarı taşamayışı kadar, "elde var bir" türünden verili doğrulara hareket etmesi de yol açıyor bu düşüncemize. (Tunca Arslan, Aydınlık K., 1994) “Agah Özgüç, “Türk Filmleri Sözlüğü 3 Cilt”

& Senaryonun en büyük eksikliği ana temanın ve yönünün belirlenememiş olması.. Bu yüzden filmin sağlıklı bir okuması yapılamıyor. Kapıcının oğlu Halet, hizmetçi Aslı'yla olan ilişkisinin yön çizdiği film, birden bire yönünü değiştirip film boyunca sıkılan, evli bir mutsuz olan Tülay'ın öyküsünü anlatmaya başlıyor. Filmi Halet'in öyküsü olarak ele aldığımızda Tülay’ın yaşadığı birçok olay Tülay’ın öyküsü olarak ele aldığımızda ise baştan beri niye Halet'i gördüğümüz anlaşılmıyor (Hülya Arslanbay, "Blokların Gölgesinde" Antrakt d., s: 37, Ekim 1994) ”Agah Özgüç, “

& Temel fikir olarak "bloklar ve burada yaşayan insanlar" motifini kullanan "C Blok", yönetmenin iyi niyetini beyazperdeye yansıtmaktan ve derdini seyirciye iletmekten ne yazık ki uzak bir film. Kimisi ekonomik kaynaklı olabilecek pek çok eksik gedik barındıran bu haliyle, Demirkubuz'un sinema anlayışını açıklamaya ve İstanbul'da kendisine verilen ödülü reddedişini gerekçelendirmeye çalıştığı çeşitli söyleşilerinde dile getirdiği siyasal tavrı sinema diline tercüme etmekte hayli zorlanıyor. Böyle bir filmin sahip olabileceği erdemler, senaryo başta olmak üzere, oyuncu yönetiminden kurgusuna, ritmine kadar filmin akışını zedeleyen pek çok öğe arasında kaybolup gidiyor. (Necati Sönmez, Nokta d., 410 Eylül 1994)

& Film, İstanbul'un banliyölerinden birinde yer alan, görüntüsü ve mimari özellikleriyle, resimleriyle insanı özellikle ezen dev bloklardan birinde "C Blok" da yaşayan Tülay (Serap Aksoy) ve çevresindekilerin öyküsünü anlatıyor. Tülay eve erken döndüğü bir gün kapıcının oğlu Halet (Fikret Kuşkan) ve gündelikçi Aslı'nın (Zühal Gencer) kendi yatak odasında seviştiklerine tanık olur. Bu tanıklık Tülay'ın bilinçsizce de olsa, yaşamayı istediği yeni bir yaşamın kapılarının açılmasına neden olur. Tülay, Halet'in kendisine gizli bir yakınlık duyduğunu ayırt etse de, kendisini çevreleyen dev duvarların ve evlilik bağının kıstasları arasına sıkıştığından, kendisinde yaşamla farklı bir boyutuyla yüzleşecek gücü bulamaz. Sonunda bastırdığı istekleri onu bilinçsizce tehlikeli yerlere yöneltir. Önceleri sapıkların, psikopatların uğrak yerlerinde aradığı şey, daha sonra su yüzüne çıkarak karmaşık duygularına yol gösterecektir. “20.yüzyılın Son beş yılında Türk Sineması”

& Müdahale üzerine kurulmuş yaşamı simgeleyen C Blok'un bir dairesinde yaşayan Tülay, bitmek üzere olan evliliğinin son günlerinde, bloğun kapıcısının oğlu Halet ile hizmetçisini sevişirken görür. Bu an, Tülay için bilinçsiz bir arayışın, filmin diğer kahramanları içinse, kurulu düzen üzerine düşünmeye götüren bir serüvenin başlangıcıdır.

 "Senaryonun büyük kısmını Ataköy'de yazdım. Ataköy'ün ardındaki varoşlarda büyüdüğümden Ataköy'ün bizim için, oradaki insanlar için temsil ettiği şeyi biliyordum. O kayıp insanın mekanı olarak düşünmemin nedeni de buydu... Bir hikaye olmadan, bu apartmanları, yolları birincil kahraman olarak seçerek, bunların içine, nesne olarak anlatmayı düşündüğüm, nesneleşmiş kahramanları yazdım; kadını, diğer insanları… Oyuncular tesbit edilince onlara altı yedi sayfalık bir metin verdim. Akşamları da senaryoyu yazıyordum. Bu durum hazırlıksız yakalanmak değil, bir yöntemdir; iyi bir film olacağını sezersiniz…

C Blok, ses uyumu ile ilgili biraz. Hapishanede, hastanede hep C Blok'ta yattım, sonra her yerde gözüme ilişir. İnsanlara kuşatılmışlığı, sıkışmışlığı çağrıştırmak için o ismi koydum. Herkesin bir C Blok hikayesi vardır; ya hapishanede, hastanede yatmıştır, ya yatılı okulun C Blok'unda kalmıştır. C Blok'un insanların genellikle hapis olduğu, bu modernist mimarinin, istemeden neden olduğu sonuçlarla ilgili bir hikayesi vardır". (Zeki Demirkubuz) europeanfilmfestival.com”

& "Temel fikir olarak bloklar ve burada yaşayan insanlar motifini kullanan 'C 3 Blok', yönetmenin iyi niyetini beyaz perdeye yansıtmaktan ve derdini seyirciye iletmekten ne yazık ki uzak bir film ... Bu haliyle film, Demirkubuz'un sinema anlayışını açıklamaya ve İstanbul'da kendisine verilen ödülü reddedişini gerekçelendirmeye çalıştığı, çeşitli söyleşilerde dile getirdiği siyasal tavrı sinema diline tercüme etmekte hayli zorlanıyor... Böyle bir filmin sahip olabileceği erdemler, senaryo başta olmak üzere, oyuncu yönetiminden kurgusuna, ritmine kadar filmin akışını zedeleyen pek çok öğe arasında kaybolup gidiyor" (Sönmez, Nokta, 041O.9.94).

&  "C Blok yönetmenin düşünce berraklığının gerisinde kalan, 'underground' ötesini hedefleyen kopuş iddiasının karşılık bulamadığı, 'daha başka' bir film Kimi sarkmaların bire bir gerçekçilik peşinde koşmuyor olsak ta, inandırıcılıktan uzak bulduğumuz ayrıntıların üzerinde bu yazıda uzun uzun durmaya gerek yok. Demirkubuz'un örneklerine bolca rastladığımız 'bunalım sinemasının çerçevesinden dışarıya taşamayışı kadar' 'elde var bir' türünden verili doğrulara hareket etmesi de yol açıyor bu düşüncemize" (Arslan, Aydınlık, .03.1994).

& Zeki Demirkubuz'un Türk sinemasının sıra dışı yönetmenlerinden olan Alp Zeki Heper'e ithafen çektiği bu filmi belki onun filmografisinde ilk sıradadır fakat kendi sözleriyle de kayıtlı olarak C Blok" aslında sahibinin kabul ettiği bir ilk film değildir. "C Blok" bir hazırlık filmidir. Tam on iki sene sonra karşımıza çıkacak, sırasıyla "Masumiyet' (1997), "Üçüncü Sayfa" (1999), "Yazgı" (2000, "İtiraf' (2002), "Bekleme Odası" (2004) ve "Kader" (2006) isimli filmlerin oluşturduğu bir sinema anlayışının, bir anlatım bütününün ön hazırlık filmidir. Bunun yanı sıra "C Blok" için 'bir ilk film' tanımını yönetmenlik açısından değil de yapımcılık açısından yapabiliriz. Türk sinemasının önemli yönetmenlerinden olan adaşı Zeki Ökten'in yanında geçirdiği asistanlık yıllarının ardından yönetmen olarak filme aldığı bu proje Demirkubuz'un kurduğu şirketin, Mavi Film'in ilk yapıtıdır.

Serap Aksoy, Zuhal Gencer ve Fikret Kuşkan'ın oldukça etkili oyunculuklar sergilediği filmde yönetmen karakterleri üzerinden insanoğlunun çaresizliklerini, seçimlerini, kıskançlıklarını, aslını, hayal kırıklıklarını ve samimiyetini sorgulamaya çalışıyor. Küçük burjuva Tülay yaşamını oluşturan evrelerden birinin sonunda, geldiği noktada kendisi için bir çıkış kapısı aramakta. Tamamen monoton bir hayat sürerken ona heyecan veren şeyler bir bir tükenirken kaçınılmaz bunalımın tam ortasında olan Tülay için artık zevk yeni aldığı ehliyetiyle araba sürmek, arkadaşıyla sıkıla sıkıla, bir görev gibi sinemaya gitmektir. Tülay'ın önünde büyük bir dağ vardır ve onu nasıl geçeceğini bilememektedir. Tülay'ın hizmetçisi Aslı ise farkında olmadan Tülay'ın muhtaç olduğu özgürlükle emirlere yanıt vermektedir. Onunla aynı statü de olan kapıcının oğlu Halet'le hesap etmeden muzır oyunlar oynamaktadırlar. Bu şehvetli oyunlardan birine tanık olan Tülay içinde bulunduğu evreyi tamamlamak için fırsatı yakalamıştır. Bu tanıklık onu cesaretlendirir. Halet artık Tülay'ın ilgisi altındadır. Bunalımda olan Tülay üzerine çöken bu kara bulutları dağıtmak için deniz kenarına gitmekte, yaşadığı alanlardan uzaklaşmakta, kimi tehlikeleri göze almaktadır. Deniz kenarında sorular sorarak yanına yaklaşan ve ilk kez gördüğü bir balıkçıya korkarak da olsa cevap vermekte ve en önemlisi ona satmak istediği balıkları daha sonra alacağını söylemektedir. O an için cesaretini toplayamayan Tülay, hizmetçisinin hayatına tanıklığından hareketle, daha sonra deniz kenarında oynamaya çalıştığı oyunu bitirebilecektir. Tülay'ın kocası Selim'de aslında ana karakter özellikleri taşımaktadır. Demirkubuz'un tercihiyle Tülay üzerine bina edilen "c Blok"un gereğinden az yazılmış diyalogları en önemli sorunu diyebiliriz. Dönemin sinemasının en büyük sorunlarından biri olan ve bu tür filmlerin 'sisli puslu filmler', 'gri filmler' ya da 'bunalım' olarak tanımlanmasının başta gelen sebeplerinden olan bu durum "c Blok"ta karakterlerin boş boş bakmalarıyla tescilleniyor. Selim her ne kadar ana karakter olmasa da hizmetçisi Aslı'ya yaptığı kurlarla hikayede karşımıza çıkar ve Tülay kadar cesaretli olmadığı, korkaklığı anlaşılır. Tülay kendi çektiği fotoğraf içinde fark edilmemenin ötesinde yeni fotoğraflarını çekecek kimse dahi bulamamaktadır. Zengindir. Ailesine bakmakta, hizmetçili bir hayat sürdürmektedir. Bunalım içerisinde geçirdiği günlere de yavaş yavaş başkaldırmaktadır. Kocası Selim'in şehirden ayrılırken ona tecavüzünün ardından o da şiddetle kıskandığı ama kendisi için büyük anlamlar ifade eden kapıcının oğlu Halet'e Halet'in dairesinde tecavüz eder. Serap Aksoy'un oldukça başarıyla oynadığı bu sahne bir ilk film olmasına rağmen sinema tarihimizdeki unutulmaz karelerden biri oldu. Halet, Aslı ile oynaşmayıp, ilgisini çekmeyi başaran Tülay'la vakit geçirmeye başlamıştır. Cesur davranmaya başlayan Tülay artık daha mutludur. Hatta tepkileri normale dönmüştür. Halet'in dikkatini çekebilmesi onu bunalımdan çıkarmıştır. Halet onu görmüştür. Her ne kadar onun seçtiği yoldan bunalımlı evre tamamlanamasa da kocası Selim de hayatından çıkmış, Tülay yeni bir yaşam kurmaya başlamıştır. Yeni bir iş yeni bir ev ... "c Blok" satüleri farklı iki kadının amaçlarına ulaşırken nasıl kurnaz nasıl iki yüzlü olabileceğini gösteriyor bir yandan da. (Deniz Yavuz) SİYAD, 40 Yılın Serüveni”

 

 

BİR SONBAHAR HİKAYESİ (1993)


Senaryo ve Yönetmen: Yavuz Özkan, Görüntü Yönetmeni: Ertunç Şenkay Yapım: Z Film/Ayçan Çetin, Yavuz Özkan Sanat Yönetmeni: Figen Batur, Kurgu, Sedat Karadeniz. Müzik: Cahit Berkay, Kurgu: Sedat Karadeniz, ( Kültür Bakanlığı ve ATV'nin katkılarıyla)

Oyuncular: Zuhal Olcay, Can Togay, Kaan Girgin, Meltem Cumbul, Sinem Üretmen, Nazan Kırılmış, Alp Buğdaycı, Asuman Sümer, Can Başak, Haluk Bozgeyikli, Özgür Kemertaş, Tarık Günersel

Konu: Batı Dilleri Edebiyatı profesörü olan genç bir kadınla (Zuhal Olcay) Amerika'da iktisat eğitimini tamamlayarak Türkiye'ye dönen bir erkeğin (Can Togay), 1970'lerin sonlarından başlayıp 1990'lara kadar uzanan öyküsü. Tanışmalarından kısa bir süre sonra evlenirler. O yıllarda terör nedeniyle kan gövdeyi götürmektedir. Ülkedeki hızlı değişime ayak uydurmaya çalışan çiftin yaşamlarına heyecan katan bir çocukları olur ve her ikisi de işlerinde; kadın üniversitede erkek kendi adına kurduğu finans şirketinde çok başarılıdırlar. Ne var ki yakışıklı, sempatik ve son derece hırslı bir kişiliğe sahip olan erkek, hızlı yükselişin sarhoşluğu içerisinde kurduğu kısa süreli ilişkiler, giderek eşiyle aralarında bir uçuruma yol açar. Aralarındaki uçurum hergün biraz daha büyüse de birbirlerini ne terk edebilirler ne de birlikte olabilirler. (“Agah Özgüç, “Türk Filmleri Sözlüğü”, 3. Cilt, syf, 55)

Ödül:

10. Uluslararası İskenderiye Film Festivali'nde (1994)

►"En İyi Senaryo",

►Zuhal Olcay "En İyi Kadın Oyuncu",

►Can Togay "En İyi Erkek Oyuncu",

6. Uluslararası Ankara Film Festivali'nde (1994) "

►En İyi Film",

►"En İyi Senaryo",

►"En İyi Yönetmen",

►Zuhal Olcay'la Can Togay "En İyi Oyuncular",

►Kaan Girgin "Umut Veren Genç Oyuncu",

► Figen Batur "En İyi Sanat Yönetmeni"

► Şafak "En İyi Seslendirme Stüdyosu"

(Jüri: Alim Şerif Onaran. Engin Ayça, Melike Demirağ, Atilla Dorsay, Feride Çiçekoğlu).

13. Uluslararası istanbul Film Festivali'nde (1994), "

►En iyi film”,

(Jüri Üyeleri: Hülya Koçyiğit, Rutkay Aziz, Şeref Gür, Engin Ayça, Agah Özgüç)

8. Adana Altın Koza Film Festivalinde “1994” ►En İyi Film”,

►Zuhal Olcay “En İyi kadın Oyuncu”

►Ertunç Şenkay “En İyi Görüntü Yönetmeni”

1984 Yılı Kültür Bakanlığı “Sinema Başarı Ödülü”



FİLMİ İZLE 



 

 

BİR KADIN YÜZÜ (1993) 


Yönetmen: Biket İlhan, Senaryo: Ülkü Karaosmanoğlu, Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca, Yapım: Sezer Film/ Sezer İnanoğlu

Oyuncular: Selda Özer, Metin Bilgin, Sevda Ferdağ, Orhan Elmas, Devrim Parscan

Konu: Kocası öldürülen bir kadınla, cinayeti ortaya çıkarmaya çalışan bir fotoğrafçı ile aralarında oluşan aşk ilişkileri.

 

 

BİR GÜN ANLARSIN (1993)


Senaryo ve Yönetmen: Oğuz Gözen, Görüntü Yönetmeni: Cabbar Yıldız, Ferhat Bakır, Yapım: Metro Film/ Zeki Kafalı


Oyuncular: Serpil Benay, Mesut Engin, Turgut Özatay, Hasan Zorlu, Aydın Haberdar, Ebru Örgüt, Cengiz Yenigün, Orhan Karatay, Alper Ozcan, Mahmut Günaydin, Mehmet Ay, Taner Gür, Tanju Şerifoğlu, Ayhan Oel,


KONU: Sevdiği kadının mutluluğu adına aradan çekilerek onu eski sevgilisine bırakan ve boş bir silahla çatışmaya giren, ünlü bir kabadayının aşk öyküsü.

 

 

BİR DÜĞÜN MASALI (1993) 



Yönetmen: Ragıp Taranç, Faik Kartelli, Senaryo: Zuhal Çetin Görüntü Yönetmeni: Onur Çakaloz, Yapım: 9 Eylül Ünivesitesi Güzel Sanatlar Fakültesi/ Faruk Kalkan Yönetmen Yardımcıları: Derya Yaruç, Nihan Şengül, Yapım Sorumluları: Hakan Akdemir, Banu Hepçekenler, Diyaloglar: Osman Dikiciler, Hakan Meriçliler, E. Esra Oktay, Dilaver Bayındır, Banu Hepçekenler, Osman Dikiciler, Müzik: Berrak Taranç, Sanat Yönetmeni: Okan Özgen, Kurgu: Aziz Bahadır Özkan, Işık: Levent Berber, Yapım Koordinatörü: Dilaver Bayındır, Mehmet Koştumoğlu, Görüntü Yön. Yrd.: Aziz Bahadır Özkan, Dekor: Ömür Yılmazer, Kostüm Aksesuar, Elvin İştermiş, Işık Yardımcıları: Okan Toker, Gürcan Keltek, Cem Sürücü, Makyaj: Elvin İstermiş, Ömür Yılmazer, Teknik Danışman: Ender Teker, Jenerik: Özkan Sevinç, Semihan Sevinç, Film Baskı: Mustafa Koç, Orhan Turgut, Film Yıkama: Ufuk Kaynar, Selim Sınmaz, Negatif Montaj: Selahattin Turgut, Ses Alan: Tuncer Aydınoğlu, Senkron: Veli Akbaşlı, Efekt Sudi Yılmaz, Seslendirme Yönetmeni: Veli Akbaşlı (Yeni lale Stüdyolarında hazırlanmış, Yeni Lale Stüdyosunda seslendirilmiştir..)


Oyuncular: Gülsen Tuncer, Şener Kökkaya, Evren Serter, Esin Varlıyağcı, Şafak Sezer, Özdemir Nutku, Asuman Hezer, Derya Herek, Osman Dikiciler, Fatih Yıldızkaya, Aslı İlker, Kahya Ceylan, Recep Yener, Osman Dikiciler, Aydan Acarol, Ayla Arbaş, Suna Şarman, Sabahat Kurul,


Konu: Bir kasabada yaşanan aşkların, yasak ilişkilerin ve intihar olaylarının öyküsü.

 

 

BEYAZ GECE (1993) 


Yönetmen: Hüseyin Aydemir, Senaryo: Hüseyin Aydemir, Mehmet Uyar, Görüntü Yönetmeni: Metin Erdoğdu, Yapım: TGRT/İbrahim Çalışkan Yönetmen Yardımcıları: Gültekin Adıhocagil, Hamide Keçin, Özlem Akarslan, Kamera Asistanları: Levent Pelit, Murat Kırık, İbrahim Çalışkan, Sanat Yönetmeni: Deniz Özen, Müzik: Volkan Şanda, Kurgu: Oğuz Ercan, Aydın Aydemir, Genel Yayın Koordinatörü: Ragıp Karadayı, Işık Şefi: Zafer Kutlu, Seslendirme: SGS, Sesleri Alan: Göksenil Güngör, Mix: İbrahim Çelik, Teknik Yapım: INSERT, Işık Yardımcıları: Ethem Kaygusuz, Ozan Toroman, Dekor: Hüseyin Kanarya, Eyüp Yılan, Suat Bingül, Set Amiri: Sonay Kanat, Yapım Sorumlusu: Aydın Aydemir, Prodüksiyon Amiri: Hasan Kubilay, Prodüksiyon Ast: İhsan Ürün, Dolly Operatörü: Mevlüt Ekinci, Cengiz Ekinci, Makyöz: Kezban Fıstık, Kostüm: Seray Öztürk, Nilüfer Çamur, Set Yardımcıları: Fedai Özgüdenler, Bekir Arslan, Danışmanlar: Prof. Dr. İsmet Miroğlu, Dr. Fuat Başer, Cemilk Bilgiç,

Oyuncular: İsmet Üstekin (Mehmed Emin Tokadi), Özden Özgürdal (Aydın), Macit Flordun (Antikacı), Efgan Efekan (Güryani Hz.), Mesut Çakarlı (Yahya), Eyüp Dirlik (Hasip), Atilla Ergün (Selim), Uğur Kıvılcım (Anne), Fahri Ergenekon (Kumul Muhammed Efendi), Mehmet Bilgin (Muhammed Efendi), Efgan Keleş (Çocuk Oyuncu), Dündar Aydınlı, Bülent Özkaya, Cemil Bilgiç, Ali Ateş, Sonay Kanat, Adnan Keleş, Kezban Fıstık, Bekir Areslan, Fedai Özgülenler, Murat Kırık, İhsan Ükün, M. Ali Çobanoğlu

Konu: Kumar oynayarak büyük paralar kaybeden Aydın, kumar borcunu zamanında ödeyemediği içim kumar mafyası tarafından dövülür. Ve o gece paranın tamamının getirileceği sözünü alırlar. Zor durumda kalan Aydın, çareyi evdeki antika kitabı ve tabloyu satmakta bulur. Antikaları götürdüğü antikacı (Macit Flordun) kitabın ve tablonun çok kıymetli olduğunu, bunlara parasının yetmeyeceğini söyler. Kitap; çok eski devirlerden kalma bir hazinenin yerini göstermektedir. Antikacı ve Aydın beraberce kitabı okuyup ipuçlarını bulmaya çalışmaktadırlar. Edirne'ye gitti Bu sırada Ali Efendi'nin oğlu vefat etti. Bunun üzerine Edirne'yi bırakıp hacca gitmeye karar verdi. Karar verdiği günün sabahı, Edirne'de, Saraçhane yakınındaki çalıştığı dairesine gitmek üzere evden çıkmıştı. Yolu meşhur Kadiri Şeyhi Kasabzâde Muhammed Efendi Hazretleri'nin dergâhına uğradı. Oraya yaklaşınca, Muhammed Efendi'nin oğlu Abdülkadir Efendi'nin, dergâhın önünde beklediğini gördü. Abdülkadir Efendi yanına yaklaşıp: "Babam sizi dergâhta bekliyor. Buyursun, bir kahve içelim diyor" dedi. Bu davet üzerine Kasabzâde Muhammed Efendi'nin huzuruna varıp elini öptü. Oda: "Safa geldiniz Hacı Emin Efendi" dedi ve elinden tutup odasına götürdü. Oturup sohbete başladıkları sırada Mehmed Emin Efendi: "Elhamdülillah, bizi haccı şerif ile müjdelediniz" deyince, Muhammed Efendi Hazretleri: "Evet, siz bu gece hacca gitmeye niyet ettiniz. Biz de tebrik ettik" deyip sohbete başladı. Sohbet sırasında Mehmed Emin Efendi'ye, fıtraten yüksek bir kabiliyete sahip olduğunu ve çok büyük nimetlere kavuşacağını müjdeledi. Mekke'ye vardığında, evliyanın büyüklerinden, İmamı Rabbani Hazretleri'nin üçüncü oğlu Muhammed Ma'sum Farukî Hazretleri'nin yetiştirdiği yedi bin evliyadan biri olan Ahmed Yekdest Cüryanî Hazretleri'nin huzuruna gitmesini, kendisinin de selam ve hürmetlerini arzederek, onun talebesi olmasını tavsiye etti. Mehmed Emin Efendi, bu zatın yanından ayrıldıktan sonra, Başruznameci Ali Efendi'ye de giderek hacca gideceğini söyledi. Ali Efendi memnun olup, ona yolda harcaması için bir miktar para verdi. Mehmed Emin Efendi, bundan sonra birkaç gün içinde bütün dostlarıyla vedalaşıp İstanbul'a gilmek üzere yola çıktı. İstanbul'da hacıları götürecek gemiye bindi ve on gün sonra MısırKahire'ye vardı. Oradan da bir kafile ile Mekke'ye hareket etti. Mehmed Emin Tokadî Hazretleri'nin hayatının önemli bir bölümü bu yolculuğu ile başlamış oldu. Ahmed Yekdest Hazretleri ile tanışmak ve talebeleri arasına girmek onun için çok önemli bir hadise idi. Onun yanında tam üç yıl kadar kaldı. Manevî sülukünu tamamladı ve kendisinden hilafet aldı. Ahmed Yekdest Hazretleri ile görüşmesini şöyle anlatır: "Mekke'ye varınca, ilk gün Kâbeyi tavaf ve ziyaretle geçti. Ertesi gün sabah namazını Haremi Şerifte kıldıktan sonra dışarı çıkacağım sırada, Haremi Şerifin bir köşesinde, otuza yakın kimsenin halka halinde oturduklarını gördüm. "Niçin böyle halka olmuşlar acaba? Ders için hocalarını mı bekliyorlar?" diyerek yanlarına yaklaşıp oturdum. Hepsinin başlarını eğip edeple oturduklarını gördüm. Ben de oturup başımı eğerek bekledim. Bir ara başımı kaldırıp baktığımda, halkanın ortasında duran bir zatı karşımda gördüm. Dikkatle bana bakıyordu. Bakışlarından ve heybetinden ürperip başımı eğip gözlerimi yumdum. Bir müddet de öyle durduktan sonra, yine dikkatle bana baktığını gördüm. Sonra o zat ellerini kaldırıp dua etti. Duadan sonra Fatiha okundu ve herkes kalkıp dağılmaya başladı. Ben de kalkıp giderken o mübarek zat bana yaklaştı. Yanıma gelip selam verdi ve: "Hoş geldin Emin Efendi" dedi. Halimi hatırımı sordu. Sonra beni yanına alıp, Haremi Şerifin yakınında bulunan evine götürdü. İçeri girip oturduktan biraz sonra hizmetçisi sofrayı kurdu. Sofrada sıcak bir ekmek ve fincan içinde içecek bir şey vardı. O mübarek zat ellerini ekmeğe uzatınca, bir elinin bileğinden kesik olduğunu gördüm. Hemen Edirne'deki Şeyh Muhammed Efendi'nin tavsiyesi aklıma geldi. Bahsettiğinin bu mübarek zat olduğunu hatırladım. Fakat o anda selamını söylemeyi unutmuşum. Yemekten sonra yolculuğumdan, gezip dolaştığım yerlerden sorup cevap aldıktan sonra: "Edirne'de size emanet edilen şeyi unuttunuz" buyurdu. Hemen Edirne'deki Muhammed Efendi'nin selamını hatırladım ve söyledim. O da muhabbet ve sürür içinde selamı aldı….. Kyn: Netpano.com)

 

 

BEŞİNCİ BOYUT (1993) 



Yönetmen: İsmail Güneş, Özgün Hikaye: Nurettin Özel, Senaryo: Nuray Oğuz, Nurettin Özel, Görüntü Yönetmeni: Orhan Oğuz, Yapım: Esra Film İletişim A.Ş./ Haşim Bayram Yönetmen Yardımcısı: Rüyam Levent, Müzik: Özhan Eren, Kurgu: Mevlut Koçak, Ses Kayıt: Metin Çeşmebaşı, Sanat Yönetmeni: Esra Avcı Tuncer, Işık Şefi: Süleyman Çelik, Yapım Sorumlusu: Hüseyin Türkyıldırır,


Oyuncular: Bulut Aras, Muzaffer Çetinyılmaz, Gül Kurtaran, Haluk Kurdoğlu, Nurettin Özel, Gül Yalaz, Hasan Nail Canat, Faruk Savun, Neşe Arda, Saffet Yurtsever, Kamil Yılmaz, Misafir Oyuncular: Suzan Avcı,  Nihat Nikerel, Çocuk Oyuncu: Fatma Türkyıldırır,


Konu: Cuma vaazını dinledikten sonra, Hz. Muhammed'den etkilenerek yaşam biçimini değiştiren bir kapıcının öyküsü. Kapıcı Musa, HZ.Muhammed'in "komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" sözünü yerine getirmek için, apartman sakinlerine çorba dağıtır. Bu sevgi dolu davranış zengin komşularını rahatsız eder ve şikayet üzerine Musa işten atılır. Sonuçta bir tas çorbaya kendi muhtaç olur.


ÖDÜL:

47. Uluslararası Salerno Film Festivali'nde (1994)

"En İyi Film".

& Peygamber efendimizin "komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" hadisini kendi bilgi ve anlayış çerçevesinde anlayan ve uygulayan kapıcı Musa isimli bir insanın hikayesi olan "5. Boyut" tekrar sinemalarda gösterilmeli. "Bir hadis böyle algılanmaz" diyeceğimize böyle anlayan insanlar da olabileceğinden hareketle düşünce zenginliği kazanmaya bakalım... Ve daha üzücüsü hep birlikte sanat ürünlerimize yabancılar kadar içten ve tarafsız gözlerle bakabilelim...(Abdurrahman Şen, Yeni Asya, 16 Ekim 1994) “ Prof. Dr. Alim Şerif Onaran/Doç.Dr. Bülent Vardar “20.Yüzyılın Türk Sineması”

& 'İslamcı film', Beşinci Boyut, radikal bir tavra sahip değil. Dolayısıyla, rahatsız olmadan izleniyor. İsmail Güneş de ilk filmlerinden beri ne denli yol almış!. .. Kendi halinde bir kapıcının bir vaazda öğrendiği bir hazreti peygamber hadisine kapılarak, evinde pişen aşını, sıcak çorbasını sürekli çevresiyle, özellikle de apartman sakinleriyle paylaşmak istemesinin yol açtığı trajikomik serüven, kuşkusuz kutsal kitabın buyruklarını ve peygamberin sözlerini uygularken onları bir ölçüde de olsa çağa, çevreye ve gerçeklere uyarlamak yönünde bir uyarı bile sayılabilir!... Veya film, çağdaş bir mistiğin kendi gerçeğini arayış serüveni olarak da izlenebilir. Bu tür 'yıkıcı' olmayan, insanı din ve inanç konularında samimi bir düşünceye çağıran bir İslami sinemaya, kendi adıma büyük bir hoşgörüyle bakıyorum ve ayrıca bu filmde Muzaffer Çetinkaya'nın çok sempatik oyununu övgüye değer buluyorum. “Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf, 95

4 Kasım 2022 Cuma

 

BALKAN BALKAN (1993)


Senaryo ve Yönetmen: Gyula Maar (Panait Istrati’nin Kyra Kyralina adlı romanından uyarlama), Kamera: János Vecsernyés Yapım: Par Film /Zafer Par (Türkiye), JeanPaul Dekiss (Fransız), Dénes Szekeres (Macar) Ortak Yapım Kostüm: Svetlana Mihailescu, Müzik: János Réti, Müzik Bölümü; András Horváth,

Oyuncular: Halil Ergün, Levent İnanır, Aylin Arasıl, Kaya Olgar, Yüksel Arıcı, George Alexandru, Leopoldina Balanuta, George Calin, Frigyes Funtek, Dorine Hollier, Dimitru Popescu, Tora Vasilescu, Fintek Frugyes, Alina Nedelea


Konu: Öykü bir ailenin parçalanmasıyla başlar. Zevk düşkünü anne ile çocukları Kyra ve Dragomir, babaları ve onlardan ayrı yaşayan üçüncü evlat tarafından sürekli rahatsız edilmektedir. Bir gözünü kaybeden anne çocuklarını terk eder. Kyra kaçırılır ve satılır. 17 yaşında kendi başına kalan Dragomir, iki cinayet işlemiş ve çevrede saygı görüp korku uyandıran Codin ile dostluk kurar. İkisi kan kardeş olurlar, dostluğu ve kaderi birlikte paylaşırlar.

4 Romanları dilimize de çevrilmiş Rumen yazar Panait İstrati’nin ilk kitabı “Kira Kiralina”dan uyarlanan Balkan Balkan, geçen yüzyılın ikinci yarısında, Romenlerin, Türklerin ve Yunanlıların bir arada yaşadığı, Tuna üzerindeki Braila kasabası hakkında bir filmdir. Usta Macar yönetmen Gyula Maár imzasını taşıyan Türk, Macar ve Fransız ortak yapımı bu rengârenk film, Balkanlar ve kültürel çeşitlilik üzerine yapılmış önemli filmlerden.

4 "Istrati'yi Joyce'la Katka'dan bile daha büyük bulan yönetmen, senarist Gyula Maar'ın ünlü Panait Istrati romanından kaynaştırıp harmanladığı filmde, milliyetçiliğin günümüzdeki kadar kanlı biçimde gemi azıya almadığı, çeşitli ulusların birarada yaşayabildiği, geçen yüzyıl sonları Balkanları'nın atmosferini oluşturmaya girişiyor.. Sık sık içkiye başvurarak geçmişini anlatan film kahramanı yaşlı Dragomir'in (yaşlılığını Dimitri Popescu, gençliğiniyse George Colin oynuyor), arınesi ile güzel ablası Kira'nın (Aline Nedelea) ve benzersiz büyük bir dostluk kurduğu, çevresine korku salmış, cinayetten hapse girmiş çıkmış, hem herkesten saygı gören belalı bir kabadayı hem de aylaklığa, şaraba, kemana övgü düzen, iyi yürekli ve sapıına kadar erkek bir sokak filozofu olan Kodin'in (Frigyes Funtek) hikayesi, Istraati'nin de doğum yeri olan, Tuna kıyılarında Braila'daki, çok uluslu bir Romen kasabasında geçiyor.

Yer yer sıkıcılığa düşmekten kurtulamayan, Eurimages destekli bu MacarTürkFransız ortak yapımı, Çingene kemanının başköşeye kurulduğu müziğinden, kırmızı fesli, yüzyıl öncesinin giysilerinin boy gösterdiği mekandekor çalışmasına kadar epeyce titizlenilmiş, ne var ki son tahlilde çok lafa boğulmuş, ağırlaşmış bir edebiyat uyarlaması olmaktan öteye gitmiyor" (Çapan, Cumhuriyet, 09.12.1994) “Prof. Dr. Alim Şerif Onaran/Doç.Dr. Bülent Vardar “20.Yüzyılın Türk Sineması”


FİLMİ İZLE 



 

BABALAR DA AĞLAR (1993) 


Senaryo ve Yönetmen: Yavuz Yalınkılıç, Foto Direktörü: Dinçer Önal Yapım: Sun Film/Soner Sagılı,Kameraman: Ahmet Demir, Kamera Yardımcısı: Halil Kırlangıç, Yönetmen Yardımcısı: Gülseren Koçgöz, Montaj: Hüseyin Kuğu, Işık Şefi: Turgut Köse, Sesleri Alan: Aşkın Yazıcı, Işık Yardımcısı: Gökhan Kuzu, Prodüksiyon Amiri: Mustafa Kuzu, Prodüksüyon Yardımcısı: Mehmet Akgöz, Set: Fikret Güryalçın, (Kısmet Stüdyosunda Hazırlanmıştır)


Oyuncular: Ümit Acar, Nazlı Han, Metin Yılmazbaş, Yalçın Erkan, Nusret Özkaya, Hasan Yıldız, Cesur Yılmaz, Korkmaz Yalınkılıç, Nermin Yassıtaş, Fikret Erdemir, Küçük Yıldız: Tufan Atmaca


Konu: Eski bir boksör olan babası ile ayrı yaşayan ve zengin olan annesi arasında kalan çocuğun dramatik öyküsü.

 

AYÇA SENİ SEVİYORUZ (1993)


Senaryo ve Yönetmen: Eser Zorlu, Görüntü Yönetmeni: Erhan Canan, Yapım: Metro Film/Zeki Kafadar


Oyuncular: Ahu Tuğba, Levent İnanır, Nilgün Ersoy,Aynur Aydan


Konu: bir gazete olayından esinlenerek hazırlanmış bir film.