BEŞİNCİ BOYUT (1993)
Yönetmen: İsmail Güneş, Özgün Hikaye: Nurettin
Özel, Senaryo: Nuray Oğuz, Nurettin Özel, Görüntü Yönetmeni: Orhan
Oğuz, Yapım: Esra Film İletişim A.Ş./ Haşim Bayram Yönetmen
Yardımcısı: Rüyam
Levent, Müzik: Özhan Eren, Kurgu: Mevlut Koçak, Ses Kayıt: Metin
Çeşmebaşı, Sanat Yönetmeni: Esra Avcı Tuncer, Işık Şefi: Süleyman
Çelik, Yapım Sorumlusu: Hüseyin Türkyıldırır,
Oyuncular:
Bulut Aras, Muzaffer Çetinyılmaz, Gül Kurtaran, Haluk Kurdoğlu, Nurettin Özel,
Gül Yalaz, Hasan Nail Canat, Faruk Savun, Neşe Arda, Saffet Yurtsever, Kamil
Yılmaz, Misafir Oyuncular: Suzan Avcı,
Nihat Nikerel, Çocuk Oyuncu: Fatma Türkyıldırır,
Konu: Cuma
vaazını dinledikten sonra, Hz. Muhammed'den etkilenerek yaşam biçimini
değiştiren bir kapıcının öyküsü. Kapıcı Musa, HZ.Muhammed'in "komşusu aç
iken tok yatan bizden değildir" sözünü yerine getirmek için, apartman
sakinlerine çorba dağıtır. Bu sevgi dolu davranış zengin komşularını rahatsız
eder ve şikayet üzerine Musa işten atılır. Sonuçta bir tas çorbaya kendi muhtaç
olur.
ÖDÜL:
47.
Uluslararası Salerno Film Festivali'nde (1994)
"En
İyi Film".
& Peygamber
efendimizin "komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" hadisini
kendi bilgi ve anlayış çerçevesinde anlayan ve uygulayan kapıcı Musa isimli bir
insanın hikayesi olan "5. Boyut" tekrar sinemalarda gösterilmeli.
"Bir hadis böyle algılanmaz" diyeceğimize böyle anlayan insanlar da
olabileceğinden hareketle düşünce zenginliği kazanmaya bakalım... Ve daha
üzücüsü hep birlikte sanat ürünlerimize yabancılar kadar içten ve tarafsız
gözlerle bakabilelim...(Abdurrahman Şen, Yeni Asya, 16 Ekim 1994) “
Prof. Dr. Alim Şerif Onaran/Doç.Dr. Bülent Vardar “20.Yüzyılın Türk Sineması”
&
'İslamcı film', Beşinci Boyut, radikal bir tavra sahip değil. Dolayısıyla,
rahatsız olmadan izleniyor. İsmail Güneş de ilk filmlerinden beri ne denli yol
almış!. .. Kendi halinde bir kapıcının bir vaazda öğrendiği bir hazreti
peygamber hadisine kapılarak, evinde pişen aşını, sıcak çorbasını sürekli
çevresiyle, özellikle de apartman sakinleriyle paylaşmak istemesinin yol açtığı
trajikomik serüven, kuşkusuz kutsal kitabın buyruklarını ve peygamberin
sözlerini uygularken onları bir ölçüde de olsa çağa, çevreye ve gerçeklere
uyarlamak yönünde bir uyarı bile sayılabilir!... Veya film, çağdaş bir mistiğin
kendi gerçeğini arayış serüveni olarak da izlenebilir. Bu tür 'yıkıcı' olmayan,
insanı din ve inanç konularında samimi bir düşünceye çağıran bir İslami
sinemaya, kendi adıma büyük bir hoşgörüyle bakıyorum ve ayrıca bu filmde
Muzaffer Çetinkaya'nın çok sempatik oyununu övgüye değer buluyorum. “Atilla
Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf, 95
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder