SAKLI YÜZLER (2006)
Senaryo ve Yönetmen: Handan İpekçi, Görüntü Yönetmeni: Feza Çaldıran, Ümit Ardabak Yapım: Yeni Yapım Film Ltd/ Handan İpekçi, Ersan Çongar. Thomas Sprfinger
(TürkAlman Ortak yapımı) Yönetmen
Yardımcıları: Özcan Alper, Aslı Ertürk, Aslı Emek Kaygusuz, Müzik:
Anima, Kamera Asistanları “35mm Mini DV”: Halil İbrahim Çekiç, Ali Özel,
İbrahim Sürmeli, Mehmet eren Nayır, Ahmet Tan, Kamera Asistanları “HD”:
Ali Aslan, Serkut Kelboğa, Boom Operatörleri: Georgias Farmakis, Bilge
Bingül, Sarp Karaer, Kurgu: Aytekin Birkan, Natalin Solakoğlu, Handan
İpekçi, Miksaj: Lothar Sogeler, VDT, Ses Tasarım: Nurkut Özdemir,
Sanat Yönetmeni: Deniz Özen, Esra Yıldız, Yapım Koordinasyon:
Hamide Hurma, Claudia Mehl, Sabine Adach, Yapım Sorumluları: Nejat
Akdoğan, Serdar Dikmen, Mustafa Saygın, Rhein Ruhr, Jörn Poll, Yapım
Asistanları: Korhan Uğur, Martin Vietor, Sanat Yönetmeni Asistanları:
İlke Direk, Ebru Karaca, Deniz Kaya, Işık Şefleri: Turgut Köse, Aydın
İz, Gerd Zimmermann, Işık Ekibi: Murat Şimşek, Sedat Kaplı, Orhan Sever,
Stefan Heigemann, Martin Walocha, Statikem Operatörleri: Ercan Yılmaz,
Eckhard Janson, Mehmet Kılıç, Set Amirleri: Süleyman Başoğulları, Sven
Ebenhard, Set Menejer: Knut Buhren, Set Yardımcıları: Erdal Ateş,
Serdal Ateş, Erdal Yıldırım, Cem Danışman, Hannah Neumann, Makyaj:
Aylül Dinçer, Erol Tınmaz, Claudia Busch, Kuaför: Hilvan Barlas, Kuaför:
Claudia Busch, Set Fotoğrafçıları: Kemal Aslan, Guido Engels, Şive
Hocası: Mahmut Çiftçi Almanca
şive Hocası: Haydar Zorlu, Kürtçe Ağıt Çeviri: Murat Balgı, Post
Prodüksiyon Süpervizör: Aytekin Birkon, Stüdyo Teknik Sorumlu: Erkan
Ataş, Stüdyo koordintör: Turan Tokel, Negatif Kayıt Operatörü:
Şafak Mıhtaç, Negatif Kurgu: Eyüp Yıldız, Tuncay Koçtürk, Negatif
Renk Düzenleme: Erol Coşkun, Kopya Baskı: Zekeriya Şahin, Osman
Yıldız, Çağlar Özlek, Film Yıkama: Yahya Öztürk, M, Mustafa Oruç,
Mustafa Şahin, Ali Komaz, Kimyager: Ferda Yılmaz, Altyazı Eşleme:
Dila Ulutaş, Lazer Altyazı: Mürsel Gülveren, Kerem Aktaş, Taner Alioğlu,
İsmail Yeltek, Jenerik: Şafak Mıhlaç, DS Nitris Operatörü: Burak
Sürücü, Online Asistan: Nail Güleçyüz, Telesline Renk Düzenleme:
Esra Çora, Teknik Sorumlu: Murat Akbulut, Aktarma: Önder Aslan,
Emrah Ergenç, Süleyman Derebaşı, Burak Arıkan, Miksaj Asistanı: Marcus
Lobel, Efektör: Dioler Hebben, Efekt Kayıt: Michael Frenken, Efekt
Kurgu: Mathias Sangor, Dolby Danışman: Huber Henie, “Fono Film
Stüdyo ve Laboratuarlarında hazırlanmıştır”
Oyuncular: Şenay Aydın
(Zühre), İştar Göksever (Ali), Berk Hakman (İsmail), Cem Bender (Yönetmen),
Nisa Yıldırım (Nurtan), Füsun Demirel (Savcı), Dilan Erçetin (Zühre Kızkardeş 9
Yaş), Bahar Aydın (Zühre Kızkardeş 14 yaş), Aslı Öngören (Zühre ana), Muhammed
Cangören (Mehmet Amca), Necmettin Çobanoğlu (Zühre baba), Nevra Kutal (Savcı
Seslendirme), Tanya Barut (Yönetmen sevgili), Yusuf Çetin (Zübeyr), Açelya
Akkoyun (Zühre çocuk), Ece Özdikici (Hostes), Berrin Alpınar Lenz (Sinema Müdürü), Bahtiyar Engin (Alman
patron), Muhammed Bıçakçı (Nazım dayı), Bilal Bulut (Zühre sevgili), Kemal
Ulusoy (1. Alinin adamı), Ferthad Fegi (2.Ali’nin adamı), Ruşen Cücen (Zühre
Koca), Bekir Ferhan Fotoğrafçı), Banu Fotocan (Nurten kız), Mehmet Çiftçi
(tezgahtar), Mesut Egemen (yoldan geçen adam), Ali Eryılmaz (imam), Melahat
Bayram (Ağıtçı kadın), Ağıtçı Kadınlar: Nuriye Savan, Naile Aydoğdu, Zürgan
Aydoğdu, Hanım Aydoğdu, Nejla Bulut, Şefika Aydoğdu, Aşiret erkekleriAlmanya:
Basri Aslan, Sedat Develek, Aşiret erkekleri –Türkiye: Arif Erçetin, Enver
Yıldırım, Ali Akkuş, Arda Şahinoğlu (Nureten torun), Komşu Kadınlar: Fatma
Pazvant, Birsen Savcı, Ruziye Uzuner, Komşu çocuklar: Mehmet Batuhan Meriç,
Zeynep Alan, Berre Zuhal Vamalı, Aziz Çakbur (Garson), Minibüsteki yolcular:
Haşim Aydoğdu, Zeynel Aydoğdu, Veysi Paydaş, Ayşe Aydoğdu, Mehmet Ulus, Mediha
Aydoğdu, Samet Aydoğdu, Vedat Paydaş,
2001 yılında "Büyük Adam Küçük
Aşk" ile yüreklerimizi ısıtmıştı Handan ipekçi. Aradan altı sene geçmiş,
başka bir hikayeyi izleyicisiyle paylaşmak için uzun bir süre beklemiş. Bu uzun
bekleyiş, sinemaya karşı duyulan sorumluluktan kaynaklanıyor muhakkak.
Düzeysizliğin had safhaya ulaştığı, ticari kazançtan pay alabilmek adına birbirinin kopyası filmlerin yapıldığı
bir dönemde, ince eleyip sık dokuyan, düşünsel yapısı sağlam ürünler vermek
için çabalayan ve bunu samimiyetten ödün vermeden başaran bir yönetmenle karşılaşmak pek kısmet olmuyor doğrusu. O yüzden de beklemeye değiyor. Sonunda
"Saklı Yüzler" gibi bir film izleyebilecek olduktan sonra beklemenin
hiçbir sakıncası kalmıyor.. "Saklı Yüzler", Handan İpekçi'nin yeni
filmi; kadının toplumsal konumuna, kimliksiz bırakılmasına, ataerkil kültürün kadını
nesneleştirmesine eleştirel bir bakış ... Çarpıcı ve hüzün yüklü .. Zühre, köyündeki bir delikanlıyla aşk yaşar
ve hamile kalır. Aile bireyleri, doğumdan sonra törenin gereğini yerine
getirmek adına genç kadını ve bebeği öldürmeye karar verir. Erkek kardeş
büyüklerin zorlamasıyla yeğenini boğarak öldürür. Zühre'yi öldürmek ise babanın
görevidir. Kızına kıyamayan baba intihar eder. Ama küçük amca törenin
kanunlarını uygulamaya kararlıdır. Zühre, bölge savcısının yardımıyla köyden
kaçmayı başarır. Yeni bir isimle, yeni bir hayata başlar. Zühre'nin öldüğü
sanılır. Namus cinayetleri üzerine belgesel çeken bir yönetmen, yüzünü
gizlediği Zühre'yi belgeseline konu eder. Belgeseli şans eseri izleyen amca
genç kadının ölmediğini anlar ve beline silahını takıp yollara koyulur. Filmde kadının cinselliğini bastıran
toplumsal yapı, erkek egemen toplumun çıkmazları bütün çıplaklığıyla gözler
önüne seriliyor. Tabii sinema hakkında da bu bağlama oturan yoğun bir söylem
geziniyor derinlerde. Laura Mulvey, "Görsel Haz ve Anlatı Sineması" isimli
çalışmasında sinemanın erkek bakışı üzerinden nasıl bir işlev kazandığını
zamanında dile getirdiği için en iyisi ona kulak vererek ilerlemek:
"Aslında Cinsiyet Üzerine Üç Deneme'sinde Freud, skopofiliyi
(gözetlemecilik), erojen bölgelerden oldukça bağımsız dürtüler gibi var olan,
cinselliği oluşturan güdülerden biri olarak benimsemiştir. Bu noktada,
skopofiliyi, öteki insanları nesneler gibi ele almakla, onları denetleyici ve
meraklı bir bakışa tabi kılmayla ilintilendirir ... Cinsel dengesizliğin yönettiği
bir dünyada, bakmadaki haz, etkin/erkek ve edilgin/ dişi arasında bölünmüştür.
Belirleyici erkek bakışı kendi fantezisini, uygun biçimde şekillenmiş dişi
figüre aktarır ... Egemen ideolojinin ve ona dayanak olan psişik yapıların
ilkelerine göre, erkek figür cinsel nesneleştirme yükünü taşımaz. Erkek kendi
teşhirci benzerine bakmakta isteksizdir. Dolayısıyla temaşayla anlatı
arasındaki ayrılık, öyküleri ileri götüren olayları olduran etkin rol olarak
erkeğin rolünü desteker ... Erkek film fantezisini denetler ve aynı zamanda
daha öte bir anlamda iktidarın temsilcisi olarak ortaya çıkar . Geleneksel olarak, sergilenen kadın iki
düzeyde işlev görür: perdenin her iki yanındaki bakışlar arasında yer
değiştiren bir gerilimle, hem perdedeki öykü içindeki karakterler ve hem de
izleyiciler için erotik nesne olarak."
"Saklı Yüzler" tam da bu noktaya, egemen ideolojinin dayatması
olan "erkek bakışının" ana akım sinemadaki ve sosyal yaşamdaki denetleyiciliğine,
iktidarına itiraz ediyor. Filmin bir sahnesinde amca karakterini, bir sinema
salonunda bahsi geçen belgeseli izlerken görüyoruz. Belgeselde anlatılanların
"onun" yüzünde gerçekleştiğini biliyoruz. Ama o anda izleyici
konumunda çıkıyor karşımıza. "Saklı Yüzler’i izleyen bizler gibi! .. Kadını
nesne haline getiren sinema seyir cisine ait "erkek bakışının"
taşıyıcılığını üstleniyor. Bizim bakışımızın yani. .. Kadını cinsel nesne
haline getirip denetlemeye kalkan bizim bakışımız, çünkü, "Geleneksel
olarak, sergilenen kadın i.ki düzeyde işlev görür: perdenin her iki yanındaki
bakışlar arasında yer değiştiren bir gerilimle, hem perdedeki öykü içindeki
karakterler ve hem de izleyiciler için erotik nesne olarak." Ayrıca film
izlemek bir nevi gözetleme demek. Gözetleme ise "insanları nesneler gibi
ele almakla" ilintili bir olgu. Namus cinayeti de bu nesneleştirmenin
sonuçlarından biri zaten. Şayet cinayet gerçekleşmezse kapıda bir de kimlik
yitimi bekliyor. Zühre, bu noktaya tekabül edecek şekilde adını değiştiriyor ve
yüzünü gizleyerek dahil oluyor belgesele. Kısacası, sürüp giden zulme biz de
ortak ediliyoruz. Başka bir bağlamada, olaylara seyirci kalıp sesimizi
çıkarmadığımız için bile suçlanmayı hak ediyoruz aslında. Neyse ki filmin
sonunda "erkek bakışı" iktidarını yitiriyor. Filmdeki belgesel
yönetmenin yanından ayırmadığı ve sürekli çekim yaptığı kamera bir anda
hareketleniyor. izleyici, o kameranın bakış açısından takip etmeye başlıyor olayları. Kamerayı
hareket ettirenin, yani bizim bakışımız yönlendirenin kim olduğunu anlayamıyoruz
önce. Sonra o kişinin Zühre'nin yengesi olduğunu öğreniyoruz. "Erkek
bakışı" böylece kırılıyor, bir kadın tarafından yönlendiriliyor Yani
Handan ipekçi tarafından ... Neticede,
"Saklı Yüzler", "kötü" film yapmamaya kararlı bir
yönetmenin incelikli selamını yolluyor muhatabına. Bu satırların yazarına göre
sinemayla gönül bağı kurduğunu iddia eden herkes Handan Hanım'ın selamını
zarifçe karşılamakla yükümlü! (Arzu Çevikalp) “Cinemascope, sayı 12”