Powered By Blogger

16 Ekim 2024 Çarşamba

*ÇAKAL (2010)

 

Yönetmen: Erhan Kozan, Senaryo: Sertan Telli, Görüntü Yönetmeni: Doğan Sarıgüzel, Yapım: Film Altı/ Kaan Korkmaz Kurgu: Levent Çelebi, Yardımcı Yönetmen: Toygun Başıdinç, Yönetmen Yardımcısı: Sıla Ünlü, Yapımcı Asistanı: Egemen Bigay, Kostüm: Sonay Ortuğ, Prodüksiyon Amiri: Burak Yıldırım, Kamera Asistanı: Orkan Bayram, Işık Şefi: Hatip Karabudak, Işık Asistanı: Erol Öztürk, Makyaj: Georgina Billington, Storyboard: Korkut Akaçık, Set Amiri: Neslihan Yarkın, Işık Ekibi: Ümit Durmuş, Onur Çankaya, Erol Öztürk, Ümit Yeşilbaş, Emre Karabudak, Erdem Oğuz, Reji: Toygun Başıdınç, Setenay İlhan, Mehmet Şanlıer, Kamera Asistanları: Caner Şen, Akdeniz Adıyaman, Set Ekibi: Erdal Ateş, Gürkan Kahraman, Cem Tanışman, Süpervisör: Aytekin Birkon, Laboratuar Sorumlusu: Erkan Aktaş, Negatif Kayıt: Şafak Mıhlaç, Baskı Renk Kontrol: Erol Şahin, Kopya Baskı: Zekeriya Şahin, Osma


n Yıldız, Film Yıkama: Yahya Öztürk, M. Mustafa Oruç, Mustafa Şahin, Ali Komaz, Tuncay Koçtürk, Sona Kaymakçı, (Fono Film Laboratuarlarında hazırlanmıştır )

Oyuncular: İsmail Hacıoğlu (Akın), Damla Sönmez (Deniz), Uğur Polat (Fahrettin), Erkan Can (Celayir), Cüneyt Türel (Nuran Usta), Turgay Tanülkü (Fethi), Haldun Boysan (Vasfi), Naci Taşdöğen (Mecit), Çetin Altay (İdris), Ümit Çırak (Tekelci), Ayhan Eroğlu (Payidar), Parkan Özturan (Olgun), Recep Özgür Dereli (Furkan), Deniz Karaoğlu (Mete), Erdinç Tok (Garson), Eser Ali (Doğu), Başar Dengiz (Akın'ın çoxukluğu), Ayhan Eroğlu (Payidar), Cem Zeynel Kılıç (Teoman), Ümit Çırak (Tekelci), Parkan Özturan (Recep Abi), Sevim Örtekin (Anne),

Konu: Sevmediği bir baba ve hasta bir anneyle yaşayan Akın, annesini kaybettikten sonra, çalıştığı marangoz atölyesinden çalacağı parayla değiştirmenin hayalini kurmaya başlar. Sevgilisi Deniz bu hayalini saçma bulup onu terk edince, arkadaşı İdris’in teklifini kabul eder ve mafya için çalışmaya başlar. Girdiği bu yeni çevrede korkusuzluğu ve umursamazlığıyla dikkatleri çeken Akın, yaptığı tahsilat işleriyle de patronunun gözüne girer. Bir gün kendisine daha büyük bir görev verildiğinde de tereddütsüz kabul eder: Patronunun olarak gördüğü bir mekânı işleten Mecit’i ortadan kaldıracaktır. Bu görev, onun için ayrı bir anlam daha taşımaktadır çünkü Akın’ın Mecit’le kapanmamış bir hesabı vardır.

CEHENNEM (2010)

  

Yönetmen: Biray Dalkıran, Senaryo Biray Dalkıran Cem Şancı Görüntü Yönetmeni: Doğan Sarıgüzel , Yapım: Fono Film, Hayalet Yapım & Prodüksiyon / Selva Alemdar, Coşkun Tözen Burak araçoğlu , Cemal Okan Teknik Danışman: Erkan Cerit, Genel Koordinatör: Ziya Dökmetaş, Kameraman: Mehmet Demirhan, Müzik: Can Sanıbelli, Ender Gündüzlü, Tolga Sünter, Focus Puller: Batuhan Arite, Renk Düzenleme: Esra Çora, Işık Şefi: Hakkı Kaplan, Işık Şef Yardımcısı: Uğur Demir, Görsel Efekt Süpervizörü: Erkan Cerit, Kurgu: Mehmet Atan, Yapım Asistanı: Yeliz Sinan, Yardımcı Yönetmen: Reyhan Pekar, Kamera Operatörü: Mehmet Demirhan, Sanat Yönetmeni: Şebnem Tezcan, Ses Teknisyeni: Oktay Baki, Boom Operatörü: Hüseyin Güven, Prodüksiyon Amiri: Ali Topçu, Reji Asistanları: Mustafa Emre Bayraktar, Pınar Çamdal, Kuaför: Reşit Özbal, Sezgin Mılık, Sanat Asistanları: Ercan Elmacı, Mesut Çayr, Serhat Danıştekin, Kamera Asistanları: Özgür Gür, Cengizhan Cebeci, Emre Pekçakır, Eyüp Erdoğan, Işık Asistanları: Uğur Demir, Gürkan Sürek, İsmail Çerdik, Emin Olgun, Set Amiri: Barış Matur, Laboratuar Sorumlusu: Erkan Aktaş, Renk Düzenleme: Erol Şahin, Kopya Baskı: Zekeriya Şahin, Osman Yıldız, (Fono Film Stüdyolarında hazırlanmış ve seslendirilmiştir.)

Oyuncular : Ogün Kaptanoğlu (Ahmet), Serhan Süsler, Tuğba Melis Türk (Selin), Erol Gedik, Hakan Gökhan Erdil (Kemal), Pelin Ermiş (Esra), Çağrı Ayaydın , İlhami Adeal, Yalçın Akçay, Güneş Kavala, Asuman Çiyiltepe, Emrullah Yakışı, Hakan Erdil, Erol Altunsay, Görkem Kamer, Gülşah Özdemir, Burhan Gözey,

Konu: Yıllar önce engelli çocuklarından utanarak onu sahibi oldukları fabrikada öldüren karıkoca ve ailesinden intikam almak için, kurbanlar seçip onları arayan küçük bir çocuk… Aşık olup evlenen ancak maddi olarak istediği seviyede yaşayamayınca kocasını boşamak isteyen ve onu ünlü bir mankenle aldatan bir kadın… Karısına ve aşklarına tüm saf yüreğiyle inanan, boşanmak istemeyen, sorunların çözüleceğini düşünen fotoğrafçı bir koca… İntikam…. Ve insanın derisini kavuran Sekar…

Karısını aynı zamanda asistanı olarak kullanan fotoğrafçı, bir moda çekimi için eski bir mum fabrikasına gider. Gelişen olaylar, duvarlarda kendi kendine beliren mesajlar, çıkan yangınlar, vahşice öldürülen insanlar ile hikaye gelişir ve bilinmeyen sürpriz bir sonuca ilerler…

Türkiye'nin ilk 3 boyutlu korku filmi 'Cehennem' 3D vizyona girmeden İspanyolları korkuttu.

Filmin 3D’si için İspanya’dan profesyonel bir ekiple anlaşıldı. İspanyol ekip hikayeden ve çekilen sahnelerden korktuğu için İstanbul’dan işlerini bitirmeden apar topar ayrıldı. İspanyolların geceleri uyuyamamaktan şikayetçi oldukları bu yüzden planlan andan daha erken İstanbul’dan ayrıldıkları açıklandı. İspanyol ekibin yarıda bıraktığı işi ise yönetmen tamamlamak zorunda kaldı.

Cennet ve Araf ile bütün dikkatleri üzerine toplayan Biray Dalkıran Cehennem 3D ile yeniden sinemaseverlerin karşısına çıkıyor..

 

BAL (2010)

 

Yönetmen: Semih Kaplanoğlu, Senaryo: Semih Kaplanoğlu, Orçun Köksal, Görüntü Yönetmeni: Barış Özbiçer, Yapım: Kaplan Film/Semih Kaplanoğlu Ortak Yapımcılar: Johannes Rexin, Bettina Brokemper, Kurgu: Ayhan Ergürsel, Semih Kaplanoğlu , S. Hande Güneri , Sanat Yönetmen: Naz Erayda, Genel Koordinatör: Aksel Kamber, Prodüksiyon Amiri: Gökhan Şahin, Prod. Ast.: Fatih Ağdaş, Özkan Akçay, Mevlüt Kopuz, Yardımcı Yönetmen: Aslı Sağ, Deniz Ceyhan, Set: Mustafa Şahin, Işık Şefi: Hasan Özçelik, Focus Puller: Gökhan Balseven, Set Asistanları: Serhat Koç, Kemal Şahin, Ses Kayıt: Matthias Halb, Boom Operatörü: Raphael Kempermann, Sanat Yönetmeni Asistanları: Ayşe Yıldız, Özge Öztürk, Makyaj: Daniel Scheöder, Laboratuar Sorumlusu: Yusuf Özbek, Kopya Baskı: Mustafa Koç, Ersan Gümüş, Ayhan Kısa, Kopya Renk Düzeltme: Burcu Doğanay, Sinefekt Laboratuarında hazırlanmıştır

Oyuncular: Bora Altaş, Erdal Beşikçioğlu, Tülin Özen, Alev Uçarer, Kutay Sandıkçı, Ayşe Altay, Özkan Akçay, Selami Gökçe, Kamil Yılmaz (Hamdi’nin babası), Adem Kurkut (jandarma), Erhan Keskin (jandarma), Raşit Altaş (balcı Zekeriya), Hasan Özgen (Balcı Faik), Simay Maçça  (şiir okuytan kız), 

Konu: Film bizi Yusuf'un hayatının birinci safhasına yani çocukluğuna götürüyor ve bu kez bizi Karakovan balcısı babası Yakup’la tanıştırıyor. Yusuf ilkokula başlamış, okuma yazma öğrenmektedir. Babası Yakup ürkütücü bir ormanın derinliklerinde, yüksek ağaçların üzerine kurulmuş el yapımı kovanlarda üretilen karakovan balcılığıyla uğraşmaktadır. Babasıyla sık sık gittiği orman, Yusuf için gizemli bir yerdir...

Yusuf bir sabah gördüğü rüyayı babasına anlatır. Bu rüya ikisi arasında sonsuza dek kalacak bir sırdır.

Aynı gün Yusuf sınıfın önünde öğretmenin verdiği okuma metnini okurken aniden kekelemeye başlar ve arkadaşlarının alay konusu olur. Yakup, anlaşılmaz bir nedenle soyu hızla tükenen Kafkas arılarının peşinden uzak bir ormana gider. Babasının gidişiyle Yusuf iyice sessizliğe gömülür. Yusuf'un bu hali çay tarlasında çalışan annesi Zehra'yı üzmektedir. Ne kadar uğraşsa da Yusuf'u konuşturamaz.

Günler geçer, Yakup'un gecikmesi Zehra'yı ve Yusuf'u tedirgin eder. Zehra Miraç Kandil'i gecesi için Yusuf'u köyden uzaktaki anneannesine gönderir. Yusuf, orada dinlediği hikayelerdeki peygambere benzettiği babasının mutlaka geri döneceğine inanmaktadır. Ertesi gün Sis Dağı şenliğinde de Yakup'a rastlayamazlar…

Babasını aramak için ormanın derinliklerine dalan Yusuf'un gördüğü rüya gerçekleşecek midir? (KYN: Milliyet Sinema)

 Not: Semih Kaplanoğlu'nun Yusuf Üçlemesi'nde, üç filmi birbirine bağlayan karakterin önce yetişkinliğiyle (Yumurta), daha sonra gençliğiyle (Süt) ve son halka olan "Bal"da da çocukluğuyla tanışıyorduk. Ancak filmlerin geçtiği dönemde benzer bir geriye gidiş gerçekleşmiyordu. Yönetmen Kaplanoğlu'nun deyimiyle, "bu üçlemenin evreninde her şey bitmez tükenmez bir şimdiki zamanda geçmekteydi."

Üçlemenin bir hatırlama hali olarak tasarlandığını da ifade eden Kaplanoğlu, bu alışılmadık yapıyla bizleri, yine kendi sözleriyle, "insanlığın rüyası" ile baş başa bırakıyordu. Yönetmeni tarafından bu şekilde tanımlanan üçleme, "Bal"m finalinde bir ağacın dibinde uykuya yatan Yusuf ile sona eriyor, böylece üç film arasında döngüsel bir bağ kuruluyordu.

Sinema Dergisi'nin Mayıs 2010 tarihli sayısında Uygar Şirin, Kaplanoğlu'nun tanımlamasına da referansla, bu döngüyü şöyle açıklamıştı: "Yusuf'un rüyası aslında Yusuf'un hayatıdır. Yusuf'un hayatı aslında insanın hikayesidir." Üçlemenin bütününde zaman doğrusal ilerleyen bir unsur olmadığı gibi, "Bal" da baştan sona adeta bir rüya şeklinde tasarlanmış. Bütünüyle doğa içinde geçen film, gerek görüntü yönetimi gerek kurgusu gerekse ses tasarımıyla meditatif bir etki yakalıyor. Bunda Kaplanoğlu'nun dünyayı algılayış biçimi de son derece önemli. Yönetmen, çeşitli röportajlarında da belirttiği üzere, zamanın 'su gibi aktığı' değil, bilakis hissedildiği bir sinema yapmaya çalışıyor, filmlerinde gözüken canlı veya cansız her öğenin birbirini etkilediğine dikkat çekiyordu. Çoğunlukla Tarkovski, Bresson, Dreyer veya Ozu gibi yönetmenlerle karşılaştırılan Kaplanoğlu, kendi deyimiyle manevi gerçekliğin arayışında bir sinema yapmakta. Çoğunlukla 'aşkın' (transcendental) diye de adlandırılan bu yaklaşımın ülkemiz sinemasında bir karşılığım bulmak gerçekten zor. Kaplanoğlu, seküler algının dışında bir sinema yaptığı gibi, maneviyat veya inanç kavramlarına yoğunlaşan çoğu Türk filminin didaktik, neredeyse propagandaya odaklı tavrım da reddediyor. İşte bu nedenle, özellikle Yusuf Üçlemesi Türk sinemasında özel bir yere sahip. Üstelik sadece teolojik bir bakış açısıyla yorumlanabilecek filmler de değil bunlar. Yusuf'un hikayesinde herkesin kendisinden bulabileceği unsurlar mevcut; babayı kaybetmek, anneden kopmak, taşradan kaçma isteği, bir erkeğe biçilen rollerin onda yarattığı baskı, sanatçının yalnızlığı, kendi geçmişine dönüp bakma ihtiyacı, vs. gibi. "BaF'a Türk sinema tarihinde ayrıcalıklı bir yer kazandıran diğer unsuru da unutmamak gerek. Kaplanoğlu'nun filmi 2010 yılında Berlin Film Festivali'nde yarışmış ve Metin Erksan'm "Susuz Yaz"ından 46 yıl sonra, Altın Ayı ödülünü kazanan ikinci Türk filmi olmuştu. (E.E.) SİNEMA En İyi 100 film[1] Sinema Mecmuasının seçkisinde 110 filmin en iyisi           

 

BAHTI KARA (2010)

 


 Senaryo Ve Yönetmen
Theron Patterson Müzik Theron Patterson Görüntü Yönetmeni Shaune McDowell Yapım Bulut Film / Yamaç Okur, Nadir Öperli, Enis Köstepen Kurgu: Özcan Vardar, Theron Patterson, Sanat Yönetmeni, Nadide Argun, Ortak Yapımcı: Mehmet Betil, Patricia Patterson, Yapım Asistanı: M. Cem Öztüfekçi, Zümrüt Burul, Yardımcı Yönetmen: Dilek Taşdemir, Yönetmen Yardımcısı: Yeliz Günel, Kamera Asistanı: Meryem Yavuz, Focus Puller: Tufan Kılınç , Steadicam Operatörü: Emrah Balcı, İsmail Kara, Renk Düzenleme: Esra Çora, Sanat Asistanı: Barış Yıkılmaz, Deniz Gedizlioğlu, Ses Tasarım: Cenker Kökten, Theron Patterson, Ses Kayıt: Orçin İnceoğlu, Boom Operatörü: Sertaç Selvi, Cast Asistanı: Ezgi Baltaş, Prodüksiyon Amiri: Doğan Olgunelma, Cast Ajansı : Gökçe Doruk,  Erten Casting

Oyuncular Reha Özcan (Adnan), Yeşim Ceren Bozoğlu (Deniz), Haktan Pak (Can), Ali Gülkanat (Otoparkçının Oğlu), Kamer Çelenk (Burak ), Tolga Sarıtaş (Berk), Ali Pınar (Arabası Çarpılan Şoför), Güner Özkul , Evren Duyal, Banu Fotocan, (Gül), Şerif Erol (Dersane Müdürü), Şehsuvar Aktaş, Yakup Yavru (Taksici), Ararat Mor (Otoparkçı), Esra Kızıldoğan, Evren Duyal, Onur Yar (Dönerci),Selin Türkoğlu (Öğretmen), Şevki Özcan (Garson),

Konu: Yıllar önce eşi Gül’ü kaybeden Adnan, el attığı hiçbir işte tutunamamış, bu nedenle lise son sınıfa giden oğlu Burak’a iyi bir baba olamamıştır. Burak, babasından göremediği aile şefkatini dayısı Can, yengesi Deniz ve kuzeni Berk’ten oluşan çekirdek ailede arasa da gerçek bir ailenin eksikliği tüm davranışlarında hissedilir. Başına gelen çeşitli komik kazalar ve aksiliklerle günden güne dibe vuran Adnan, oğlunun kendisinden hızla uzaklaştığını görse de buna karşı bir şey yapamaz. Elini attığı her şeyi kurutan, bindiği her dalı kesen, başı bir türlü beladan kurtulmayan Adnan, günden güne bu durumun ağırlığı altında daha çok ezilir. Kapılar bir bir yüzüne kapandıkça, hayatta kendisini önemli hissettiren tek insan olan Gül’le geçirdiği mutlu günlerin özlemini daha çok hissetmeye başlar. Ne var ki, Adnan’ı bu özlemin yarattığı çaresizlik hissinden kurtaracak şey geçmiş güzel günler değil, oğlu Burak’ın son anda ona uzatacağı el ve gelecek umudu olacaktır

 

*AYLA : TEK BEDEN İKİ HAYAT (2010)

         


Yönetmen: Su Turhan, Senaryo: Su Turhan, Beatrice Dossi Görüntü Yönetmeni: Florian Schilling, Yapımcı: Medyavizyon/ Andreas Bareiss, Sven Burgemeister, Gloria Burkert, Ortqk Yapımcı: Renata Schmaderer, Müzik: Ali N. Aşkın, Montaj: Horst Reiter, Yapım Yönetmeni Katja Weissinger,, Prodüksiyıon Tasarımı: Renata Schmaderer, Kostüm: Birgitta Lohrer Horres, Ses: Michael Etz

 

Oyuncular: Pegah Ferydoni (Ayla),Mehdi Moinzadeh (Ayhan), Saskia Vester (İris), Timur Işık (Mehmet) , Türkiz Talay (Hatice), Reneata Scmaderer, (Hülya), Mehtap Yurtseven (Elif), Sesede Terziyan (Hatice), Barış Sezer (Ayla’nın babası), Yavuz Asanatucu (Ayhan’ın babası), Ercan Karaçaylı (Ismail),Benedikt Hösl (Timo),Thomas Honsberg (Heiko), Thomas Stang (Mark)

Konu: Ayla, ailesinin savunduğu değerleri reddederek Münih’te ailesinden tamamen kopuk ikili bir hayat sürmektedir. Gündüzleri çocuk yuvasında çalışıp, geceleri de bir gece kulübünde vestiyerlik yapar. Zaman içinde tanıştığı ince ruhlu bir fotoğrafçı olan Ayhan’a aşık olur. Ayla bu sırada kendisinden acilen yardım isteyen bir yuva öğrencisinin annesini evine alır. Eşinden ayrılmasına kesinlikle karşı olan tutucu ailesinden saklanmak zorunda kalan Hatice Ayla’ya sığınmıştır. Ayla bir tesadüf sonucu, sevdiği Ayhan’ın, Hatice’nin çok korktuğu ağabeysi olduğunu öğrenince büyük bir hayal kırıklığına uğrayarak Ayhan’a olan güvenini kaybeder.

Yönetmen Su Turhan, çektiği ilk sinema filminde, Türk köklerinden gelen değerlerin korunması ve batılı değerlerin özgürlüğü arasında kendisi için geçiş yolları arayan genç bir kadının hayat hikayesini didaktik olmayan, anlayışlı bir tarzda ele alıyor.

 

AV MEVSİMİ (2010)

 

 Senaryo Ve Yönetmen: Yavuz Turgul, Görüntü Yönetmeni : Uğur İçbak, Yapım : Fida Film / Murat Akdilek,  Jeffi Medina Müzik: Tamer Çıray, Kurgu: İsmail Canlısoy, Kostüm Tasarım: Gülümser Gürtunca, Renk Düzenleme Asistanı: Murat İzzet Arslan, Sanat Asistanı: Gökhan Özmenci, Efekt: Taner Karakulak, Dublör Süpervizorü : Serkan Döner, Post Prodüksiyon Danışmanı: Murat İzzet Arslan, Sanat Yönetmeni Sırma Bradley, Kostüm Tasarım Asistanı: Gökçe Gürcanlı, Mekan Sorumlusu: Onur Çakır , Yardımcı Yönetmen: Ahmet Katıksız, Yönetmen Yardımcısı: Duygu Atasoy, Hakan Güner, Dilan Tokay, Focus Puller: Burak Yazıcı, Olcay Oğuz, Dolly Operatörü: Erkan Bülbül, Steadycam Operatörü: Ercan Yılmaz, Post Prodüksiyon Sorumlusu: Evrim Saraçoğlu, Işık Şefi: Kadir Yazıcı, Işık Asistanı: Ercan Altıparmak, Süleyman Öztürk, Bülent Sancaklı, Sanat Asistanı: Esra Yıldız, Gökhan Özmenci, Ses Teknisyeni: Janos Csaki, Cast Sorumlusu: Nisan Turgul, Sultan Ertuğrul, Prodüksiyon Amiri: Cüneyt Apaydın, Set Amiri: Sadun Demirkapı,

Oyuncular: Şener Şen (FermanAvcı), Cem Yılmaz (Deli İdris), Çetin Tekindor (Battal Çolakzade), Melisa Sözen (Asiye), Okan Yalabık (Çömez), Mahir İpek (Murat Öneş), Cansu Koç, İbrahim Bozgüney, Rıza Kocaoğlu (Asit Ömer),Emine Umar (Cevriye), Mustafa Avkıran (Müslüm), Nergis Çorakçı (Hatun), Şefika Ümit Tolun (Hilal), Gamze Süner Atay (Müzeyyen), Bartu Küçükçağlayan (Kamuran), Cahit Gök (Vakkas), Murat Serezli (Altan Dardanel),Murat Aygen (Şevket Altun), Serkan Keskin (Adlî Tıp Doktoru), Rahmi Dilligil (Basri), Kevork Türker (Ceylan Doktor), Engin Hepileri, Cansu Koç (Yasemin), Dila Akbaş (Pamuk), Gizem Akman (Ceylan), Remzi Evren (Emekli Polis), Jeffi Medina, Ece Yüksel (Pelinsu), Erhan Tuncer (Yasemin'in Kardeşi), Can Bana (Arda Bey), Nail Özgün (Battal), Nisan Turgul (Kezban), Cevat Çapan, Mehmet Güreli, Sadık Battal, Seyhan Kaya, Kerem Altuğ, Enis Boztepe, Oray Öğünç, Taner Karahancı (Önder), Hasan Demircan (Şener Şen Dublörü), Serkan Döner (Cem Yılmaz Dublörü), Ali Savaşçı (Ritim Gurubu) Elif Akşar, (Ritim Grubu), Hakan Yufkacıgil, Ayhan Eroğlu (Kötü Adam), Nesrin Yılmaz (Yasemin'in Annesi), 

 Konu: Tecrübesi, sezgileri ve takipçiliğiyle tüm teşkilatın “Avcı” olarak bildiği Ferman (Şener Şen) ile yalnızca bakışlarıyla bile lakabının hakkını veren “Deli” İdris (Cem Yılmaz) cinayet masasında görevli, babaoğul kadar yakın iki polistir. Antropoloji mezunu, sessiz sakin Hasan (Okan Yalabık) ise bu ikiliye yeni katılmış bir “Çömez”...

Öldürülen genç bir kız onları uyuşturucu taciri Asit’le, Türkiye’nin en zengin adamlarından Battal Çolakzade’yle (Çetin Tekindor), kızın ağabeyleri Abbas, Vakkas ve daha birçok farklı insanla karşı karşıya getirecektir.

Hayatını eşine adayan, onun hastalığıyla boğuşan Ferman, boşandığı eşi Asiye’ye (Melisa Sözen) tutkuyla bağlı İdris, yeni mezun ve bu dünyaya yabancı Hasan... Çözmeye çalıştıkları cinayet, bu üç polisin hayatını değiştirecektir



ATLI KARINCA (2010)

 

 Yönetmen : İlksen Başarır Senaryo: Mert Fırat, İlksen Başarır Görüntü Yönetmeni Hayk Kirakosyan Müzik Ahmet Kenan Bilgiç Yapım Most Prodüksiyon/Zeynep Günay Melemez Hazal Dut Yönetmen Yardımcı
ları:
Hazal Dut, Zeynep Günay Melemez, Ortak Yapımcı Esi Gülce, Ek Yapımcı: İzzet Pinto, Kurgu: Erkan Özekan Ses Tasarım: Serdar Öngören, Yapım Koordinatörü: Doğuş Akgün, Sanat Yönetmeni: Gamze Kuş, Makjaj: Sahra Çelik, Oyuncu Koçu: Mulit Aytekin, Yardımcı Yönetmen: Oğuz Balcıi 1. Yön Yrd.: Merve Özmutlu, 2. Yön. Yrd.: Halil Serhan Köse, 3. Yrd. Yön.: Nila Fırat, Ses Kayıt: Duygu Çelikkol, Boom Operatörü: Deniz Demirtürk, Set Amiri: Ali Kurşun, Yapım Amiri: Mehmet Tamer Uyar, 1. Kamera Ast: Altuğ Ozan, 2. Kam. Ast.: Mert Özercan , 3. Kam. Ast.: Onur Özkan, Sanat Yön. Ast.: Yunus Harani, Kostüm Ast.: Onur Uğurlu Makyaj Ast.: Ece Şekeroğlu, Beyza Özer, Gökhan Umay, Işık Ekibi: Cafer Aydın, Emre Kaya, Çağlar Karakılıç, Erkan Şahin, Can Erat, Set Ekibi: Emre Selçık, Set Fotoğraf: Yaren Köse, Kamera Arkası Çekim: Yaren Köse, Post Prodüksiyon Sorumlusu: Yonca Ertürk, Montaj Asistanları: Ömer Gemici,, Burak Arıkan, Laboratuar: Yusuf Özbek, Kopya Baskı: Mustafa Koç, Ersan Gümüş, Erhan Kısa, Renk Düzeltme: Burcu Doğanay, Film  Yıkama: Orhan Turgut, Selahattin Turgut, İlhan Özkan, Sinan Kılıç, Aydın Yeniçeri, Bora Büyükdikbaş, Hüseyin Sargın, Süleyman Göktaş, Serkan Yiğitkoç

Oyuncular: Mert Fırat (Erdem) , Nergis Öztürk (Sevil), Sema Çeyrekbaşı (Anneanne) , Sercan Badur (Edip), Zeynep Oral (Sevgi), Oğulcan Güler (Tayfun), Eren Öner (Küçük Edip), Helin Çal (küçük Sevgi), Şdan Girgin, Hamit Ataç, Zuhal Çeşmeci, Yaren Köse, Ahmet Semih Çeşmeci, Birol Oral, Oğuz Çiçek, Hüseyin Hüsnü Özdinler, Çağla Demirel, Şükran Özdinler, Gülce Demirel, Hayrunisa Öztürk, Fahriye Diriksoy, Tufan Yılmaz, Muızaffer Yılmaz

Konu: Erdem, Sevil ve çocukları Edip ve Sevgi’nin küçük bir kasabada süren yaşamları, Sevil’in annesinin felç geçirmesi sonucu İstanbul’a taşınmalarıyla değişime uğrar. Edip, yatılı okulda olduğu on yıl boyunca evden uzaklaşmıştır; Erdem’in ise iyi bir yazar olma hayalleri sürmektedir.

Bir şekilde değişen tavırlarını, içine kapanmasını ve mutsuzluğunu fark eden Sevgi’nin ani tavır değişikliklerinden şüphelenen Sevil, evin içerisinde yaşanan bazı olayları sorgulamaya girişir ve yıllardır kapalı kapılar ardında saklanan sırrı keşfeder. Erdem bir trafik kazasında yaşamını kaybedince, ölümü ailede yeni sırların ortaya çıkmasına neden olur. Küçük bir ailenin her üyesi hayatları boyunca tek başlarına taşımak zorunda kalacakları gerçeklerle baş başa kalır.

 47. Antalya Film Şenliği (914 Ekim 2010)

► Mert Fırat, İlksen Başarır "En İyi Senaryo"

► Zeynep Oral "Behlül Dal Jüri Özel Ödülü"

Mert Fırat, Antalya Altın Portakal’da ‘En İyi Senaryo Ödülü’ kazanan ‘Atlıkarınca’ filminde; hayatının en zor rolünü oynadı. Fırat, edebiyata âşık, şiirler yazan ama öz kızına tecavüz eden bir babayı canlandırdı. Sabah’a konuşan Fırat, “Biz bu filmi ensest konuşulsun diye çektik” dedi. Ancak vizyon tarihi yaklaştıkça sinema dünyasında herkes aynı soruyu soruyor: “Böyle sert mesaj içeren bir filme izleyicilerin tepkisi ne olur? Bu acımasızlığı perdede görmeye kaç kişi cesaret eder?”

Filmde, kızına tecavüz eden bir babayı canlandıran Mert Fırat, ödülünü aldıktan sonra, şu açıklamayı yapmıştı: “Biz bu filmi tabu olan ensest tartışmasını başlatmak, akıllarda soru işareti bırakıp insanlarda rahatsızlık oluşturmak için çektik…” Filmin senaryosunu İlksen Başarır’la birlikte yazan Mert Fırat, ‘Atlıkarınca’nın çıkış noktasıyla ilgili olarak da şunları anlattı: İlk çekmek istediğimiz film ‘Atlıkarınca’ydı ama maddi koşulları yaratmak için önce ‘Başka Dilde Aşk’ı yaptık… İlksen’le birlikte ensesti tabu haline getirerek, toplum olarak ötelediğimizi fark ettik… Bu konu konuşulamadıkça yapanın yanına kâr kalıyor. ‘Başka Dilde Aşk’tan sonra işaret dili bazı üniversite ve liselerde ders olarak veriliyor… ‘Atlıkarınca’ ise nasıl bir etki yaratır bilmiyorum.”

 

AŞKIN İKİNCİ YARISI (2010)

 


*Senaryo Ve Yönetmen
Mehmet Aslantuğ, Görüntü Yönetmeni: Volkan Kocatürk Yapım: Detay Film/Mehmet Aslantuğ Kurgu: Ulaş Cihan Şimşek, Ses Tasarım ve Yönetmeni: Murat Şenürkmez, Kameraman: Kadir Üregil, Sanat Yönetmeni: Ragıp Toklucu, Makyaj : Selma Mısırlı, Boom Operatörü: Furkan Atlı, Yapım Koordinatörü: Levent Köksal, Erdal Tüşünel, Tarık Yılmaz, ABD Yapım Koordinatörü: Mevlut Akkaya, Işılay Yanbaş, Taner Aydoğan, Reji Koordinasyon: Özgür Şeyben, Güliz Pilge, Işık Şefi: Metin Turguç, Post Prod. Görsel Efekt Süpervizörü: Volkan Duran, Post Prod. Yönetimi: Sema Şahin, Yardımcı efektler: Mark Marnikoviç,


Oyuncular: Mehmet Aslantuğ (Arif), Arzum Onan (Zuhal), Emre Karayel, Sanem Fidan (Cemre), Orhan Güner (Nedim), Gülenay Kalkan , Turgay Girgin (Kamil), Tarık Ünlüoğlu, Güliz Pilge (Doktor), Murat Şenürkmez, Metin Turguç, Yıldız Kültür, Misak Toros, Ani Haddeler, Gülce Oral, Adnan Turgut, Halukl Evrenaz,

Konu: Kıyıdaki küçük taş evin kapısı çalınır, ısrarla. Evdeki adam, epeydir hayatında olmayan bir sabah vaktine zorlukla uyandığında, yıllar önce bir mektup bırakarak terk ettiği karısıyla karşılaşır.

Baş edemedikleri bir yığın gerçekle yorgun düşüp, birbirlerini kaybettiklerinde; adam, gittikçe ağırlaşan bir alkol bağımlılığına düşmüş, kadının iyileştirmek için verdiği büyük uğraşlar bir işe yaramamıştır. Birgün, usulca çekip gitmiştir adam. Kadın, ayrılık sonrası fark ettiği hamilelik için hayli bocalamış, buna rağmen doğurup, anne olmuştur. Uzak ülkenin birinde yeni bir düzen kuruncaya kadar, kızı babasına bırakmak için gelmiştir şimdi; ama, adamın baba olduğundan bile haberi yoktur! Vazgeçmiş, devrilmiş birinin karşılaştığı bu sürpriz, başka bir gerçeği gizlemektedir; ancak, yorgun bir adamın bunu anlaması çok zordur! Kadın, uzaklarda kuracağı yeni hayata doğru yola çıkarken, adamı bekleyen ve hiç tanımadığı bir yaşam başlamıştır bile…

 

AŞK TESADÜFLERİ SEVER (2010)

 

Yönetmen Ömer Faruk Sorak, Senaryo Nuran Evren Şit Görüntü Yönetmeni: Veli Kuzlu Yapım: Böcek Yapım /Oğuz Peri Öykü ve Proje Tasarımı: İpek Sorak, Müzik: Ozan Çolakoğlu, Montaj: Çağrı Türkkan, Sanat Yönetmeni: Hakan Yarkın, Kostüm Tasarım: Esra Bayram, Genel Koordinatör: İpek Sorak, Yardımcı Yönetmen: Defne Deliormanlı, PostProdüksiyon Asistanı : Murat İzzet Arslan, Işık Şefi: Giray Gergin, Sanat Asistanı: Seher Kuzu, Makyaj : Neriman Eröz, Saç: Fatih Paşa Tınmaz, Ses Tasarım: Burak Topalakçı, Ses Tasarım: Burak Topalakçı, Ses Kayıt: Hasan Baran, Boom Operatörü: Recep Demir, Casting: Gökçe Doruk Erteni, Set Ekibi : Sezgin Oltulu,


Oyuncular : Mehmet Günsür (Özgür), Belçim Erdoğan (Deniz), Altan Erkekli (Yılmaz), Yiğit Özşener, Ayda Aksel , Şebnem Sönmez (NerimaN), Hüseyin Avni Danyal, Yılmaz Gruda (Kemaşl Dede), Ümit Bülent Dinçer, Batuhan Karacakaya, Berkant Keskin, Reyhan Asena Keskinci, Pınar Çağlayan, Hakan Çimenser, Zafer Demircan, Berna Konur (Zeynep), Cezmi Baskın (Cezmi), Cansel Elçin, Arif Keskiner, Ayşe Arman (Ayşe), Caner Karamukluoğlu, Ulaş Tuzak, Bülent Yıldıran (Doktor), 


Konu: Aşk Tesadüfleri Sever”, doğumlarından itibaren çocukluk ve ilk gençlik yılları boyunca yolları Ankara’da kesişen, 2010 yılında İstanbul’da tanışan Özgür (Mehmet Günsür) ve Deniz’in (Belçim Bilgin) birbirlerine doğru ve engellerle dolu aşk macerasını anlatırken, bir yandan da geri dönüşlerle onların bugünlerini yaratan dönemlere uzanıyor. Film, Türkiye’nin 70’li, 80’li, 90’lı ve 2000’li yıllarını ziyaret ederek, o yılların artık unutulmaya yüz tutmuş popüler kültür öğelerinden, müziklerinden, yaşam biçimlerinden ve alışkanlıklarından besleniyor. “Aşk Tesadüfleri Sever” pek çok gerçek hikayeden yola çıkılarak derlenmiş olaylar bütünüyle; İstanbul’dan Ankara’ya yaptığı nostaljik yolculuğun içinde izleyiciye doyurucu, duygusal, yıllarca akıllardan çıkmayacak bir aşk Peri filmi vaad ediyor.

ADI AŞK BU EZİYETİN (2010)

 

Yönetmen: Suat Oktay Şenocak Senaryo: R. Zafer Yılmaz, Görüntü Yönetmeni: Serdar Güven Yapımcı: Mehmet Ali Arslan Logos Film Making/ Sanat Sinema Derneği Kurgu: Erkan Tekemen , Suat Oktay Şenocak, Sanat Yönetmeni: Neşe Kayaaltı, Yardımcı Yönetmen: İsmail Dalgıç, Erdem Tepegöz, İlyas Sarı, Yardımcılar: Tarık Şenocak, Hakan Ün, Burak Paçacıoğlu, Ahmet Göleç, Kamera Asistanı: Ömür Bilgiç, Kameraman: Şener Nikbay, Ömer Bilgiç, Renk Düzenleme: Esra Çoram, Ses Mühendisi: İsmail Hakkı Hoca, Boom Operatörü: Kadir Sarı, Görsel Efektler: Abdullah Ercan, Müzik: Ender Gündüzlü, Tekin Hadimoğlu, Yapım Sorumlusu: İlyas Sarı, Animasyon: Abdullah Ercan, Post Prodüksiyon Süpervizörü: Aytekin Birkon, Asistanı: Ali Erda Arslan, Final Mix: Kerem Aktaş, Asistanı: Özdemir Bereli, Renk Düzenleme: Esra Çora, Asistanı Elif Tekneci, Set Fotoğrafçısı: Burak Paçacıoğlu, Fono Film Laboratuarlarında hazırlanmıştır.

Oyuncular: Y. Günay Güney, (Metin), Altuğ  Görgü (Sinan), Arzu Tan Bayraktutan  (Esma), Murat Liman (Sedat), Burhan Narınç (Hacı Haydar), Ramiz Çiçekdağ (Hacı Ferik), Ahmet Beydüz (Bahtiyar), Yunus Emre Kılınç (Orhan), Doğa Ceren Yedikardeş (Metin’in kızı Şöret), Bülent Uçar (Ersell Suat Oktay Şenocak (Şoför), Ertuğrul Sağlam (Kendisi ), Melih Kurtarıcı (Bursaspor Taraftarı), Adnan Tunalı (Kahvehanedeki Adam), Kadir Sarı (Macit), Rıza Sönmez (Atilla), Cahit Kaşıkçılar (Komşu Esnaf), Hakan Demir (Taş Atan Köylü), İlyas Sarı (Benzincideki Görevli), Tansu Şahin (Kazazede), Murat Demir (Eşeği Kesen Adam) , Suat Çetintaş (Amigo), Zuhal Kişin Köseoğlu (Sinan’ın Karısı), Tülin Koyuncu (sosyetik kadın), Didem Hün Liman (kasiyer kız 1), Merve Erpak (kasiyer kız 2), Müge Açıkdüşünenler (komşu kadın), Seyfi Budak (Metin’in oğlu Murat), Mediha Kamburoğlu (2. kadın), Tuğçe Karabacak (küçük kız), Seçkin Kaymaz (Feridun), Arif Şenocak (Mesut), Ertuğrul Sağlam (Bursaspor Tek. Dir.), Salih Bayram (konuk takın yöneticisi),

Konu: Bir akrabasının yanında camcı kalfası  olarak çalışan Metin, her şeyi göze alarak Bursaspor´un hiçbir maçını kaçırmamaktadır. Eşi Esma, 2 yaşındaki oğlu Murat ve babası Hacı Ferik ile kirada yaşayan Camcı Metin´in bu durumu ve Bursaspor´a aşırı tutkusu, karısıyla sürekli tartışmasına vesile olur.

Metin´in babası yıllar önce Yugoslavya´dan Türkiye´ye göç etmiş inatçı bir Arnavut´tur. Hacı Ferik, Metin Oktay´a hayranlığından ötürü oğluna Metin adını koymuştur. Metin gençlik yıllarında başarılı bir futbolcuyken ayağı kırılıp futbolu bırakmak zorunda kalmıştır. Geçmişte yaşanan bazı özel ve kötü anılar Metin´in hayatında derin yaralar açmıştır. Metin, arkadaşı ve (tribün lideri) Amigo Sinan´a çok güvenmektedir ve çok sıkı arkadaştırlar.

Sinan´ın bir takım işlere bulaşması başlarını derde sokacaktır. Nereli olduğu ve ne iş yaptığı belli olamayan, modern (!) mafya görünümlü, lüks arabaya sahip Atilla´nın, Sinan´ı kandırması ve bir takım işlerde kullanmaya çalışması sorunu büyütür. Sinan, Atilla´nın teklifiyle yüklü miktarda paraya kavuşur. Sinan parayı aldıktan sonra pişman olur ve kendisini satılmış hisseder. Bundan vazgeçip parayı iade etmeye karar verir.

Parayı Atilla´nın adamlarına iade ederler. Ancak beladan kurtulduklarını sandıkları bir anda, deplasmana giderken onları çok daha acı bir sürpriz beklemektedir.

 

1910 YILI FİLMLERİ












YAŞAM ARSIZI (2009)

 

*Yönetmen Yasemin Alkaya Senaryo Yasemin Alkaya Görüntü Yönetmeni Bernadette Paassen Yapımcı Yasemin Alkaya / Umut Altınok Kurgu Thomas Balkenol, Post Prodüksiyon: Yasemin Alkaya Kurgu Yönetmeni: Zeynep Geçgin Ses Kayıt: Amaç Işıklar, Müzik: Cem Adıyaman

Oyuncular: Elif Çağlayan , Yasemin Alkaya, Aysun Çağlayan, Funda Çağlayan, Berivan Umut

 

Konu: Elif, iki çocuk annesi, sıra dışı bir pavyon kadınıdır. Tarihçi olan babasının aşıladığı dünya görüşünün de etkisiyle, yaşadığı bütün olumsuzluklara rağmen insan kalmayı başarabilmiştir. Çocuklarına “ne yapıp yapacaksınız; ama yaşamınızı kimseyi incitmeden yaşayıp bitireceksiniz” diye öğüt vermiştir hep.

Bataklıkta dans etmek kadar zor olan hayatını defalarca bitirmeye çalışmıştır Elif. “Bu hayatı yaşamayı beceremiyorum” der, kendi kendine sık sık; ama eli kolu bağlıdır. Çünkü iki çocuk anasıdır Elif ve bu dünyaya çocuk getirmek onun hayattaki en büyük hatasıdır. Ne yapıp, ne edip çocukları büyüyene kadar sürdürecektir hayatını…

“İki bebek, iki şizofren kardeş, birde alkolik, kocan varsa… ve kış günü aç bir halde sokakta kalmışsan, pavyon çok iyi bir alternatiftir. Karnını doyururlar, iki kuruş para verirler, yatacak sıcak bir yerin olur ve bir anda umutsuzluğun umuda dönüşüverir. Ayrıca bu dünya, sizin yaşadığınız dünyadan çok daha net ve temizdir. Bu dünyada kimse kendini gizlemez, neyse odur.

Hayatta herkes bir şekilde senden yararlanmak ister; burada hiç olmazsa bunu açıkça dile getirirler” der Elif, dışarıdaki hayata yeğlediği “Pavyon Hayatından” söz ederken. Hayat ona oyun etmiştir. Hem de başa çıkılası olmayan nice oyunlar… O, bir Yaşam Arsızı’dır. Ve Her şeye rağmen yaşamak zorundadır.

 

YÜREĞİNE SOR (2009)

         Senaryo Ve Yönetmen: Yusuf Kurçenli, Müzik: Kalan Müzik, Ayşe Önder, Görüntü Yönetmeni: Colin Mounier , Yapımcı: Nesteren Davutoğlu Sanat Yönetmeni: Meral Özen, Kostüm Tasarım: Fadim Üçbaş, Ö
züdoğru Cici, Uygulayıcı Yapımcı: Hakan Özbek, Yapım Amiri : Bora Kambay, Teknik Yönetmen: Oykun Asyalıoğlu, Yardımcı Yönetmen: Çiğdem Sezgin, PostProdüksiyon Sorumlusu: Murat İzzet Arslan, Işık Şefi: Adnan Atar, Yardımcı Sanat Yönetmeni: Ayşen Yavuz, Ses Teknisyeni: Mustafa Bölükbaşı; Set Amiri: Mustafa Boduroğlu,

Oyuncular: Tuba Büyüküstün (Esma), Kenan Ece (Mustafa), Hakan Eratik (Mehmet), Ayla Algan (Sefiye), Civan Canova (Mecit), Hakan Karahan (Yakup), Tomris Oğuzalp (Maria), Yaşar Akın (Emin), Alp Öyken (Süleyman), Ayşe Tunaboylu (Melek), Doruk Şengezer (Necmi), Ece Baykal (Masalcı), Emin Gümüşkaya (Vasil), Ender Yiğit (Konsolos), Hilmi Özçelik (Ahmet), Levent Can (İshak), Mahmut Gökgöz (Oflu Hoca), Melek Akarsu (Zeynep), Mert Trenova (Lütfü), Nihan Büyükağaç (Feriye), Nihat İleri (Yunus), Nişan Şirinyan (Papaz), Orhan Alkaya (Şehirli Papaz), Özay Fecht (Masalcı), Selda Özer (Ayşe), Taner Barlas (Stelyo), Yeşim Ceren Bozoğlu (Emine), Yüksel Arıcı (Hamit), Engin Günay (Vasil), Şevval Sam (Finaldeki Masalcı), Nisan Sirinyan (Papaz), Emin Gümüşkaya (Ovid), Emin Gümüşkaya, Aliye Esra Salebci (Sula), Ayşegül Uygurer (Masalcı3), Neslihan Öztürk (Masalcı2)

Konu: 19.yüzyılın sonunda, Karadeniz’de yaşayan Esma ile Mustafa birbirini çok sevmektedir. Ne var ki; bu aşkın döneme ve yöreye özgü bir engeli vardır: Mustafa gizli bir hıristiyandır. Esma da dahil herkes onu müslüman sanmaktadır.

Osmanlı, yaptığı yasal düzenlemelerle hıristiyan tebaayı müslümanlarla eşit duruma getirdiğinde ise kilise gizli hıristiyanların dinlerini açıklamasını ister. Bu, kilise ile aşkı arasında kalan Mustafa için zor bir durumdur. Hıristiyan olduğu bilinirse hayatında Esma olamayacaktır. Müslüman bir kızın hıristiyan bir erkekle evlenmesi ne toplumsal ,ne de yasal olarak mümkündür.

Bu imkansız aşka bir başka engel de Esma’yı tutkuyla seven bey oğlu Mehmet’tir. İki aşık her şeyi göze almaya hazırdırlar fakat toplumsal koşullar Esma ile Mustafa’nın aşkından daha güçlüdür.

 

YEDİ KOCALI HÜRMÜZ (2009)

 


        Yönetmen: Ezel Akay, Eser: Sadık Şendil Yazan: Gürsel Korat, Müzik: Ender Akay, Görüntü Yönetmeni: Hayk Kirakosyan, Yapım: 5. Boyut Stüdyoları/ Sami Dündar, Muhteşem Film/ İrfan Tözüm Sanat Yönetmeni: Eren Akay, Kurgu: Mustafa Preşeva, Kostüm Tasarım: Canel Artut, Oyuncu Seçimi: İrem Ecem Ayer, Makyaj ve Saç Tasarım: Suzan Kardeş, Ses Tasarım: Fırat Çavuş, Uygulayıcı Yapımcı: Gökhan Yılmaz, Yapım Tasarım: Ezop, Yardımcı Yapımcılar: Ahmet Kunt Sağanak, Özlem Şener, Tude Berberoğlu, Ortak Yapımı, Danslar: Shaman Dans Tiyatrosu ve Beril Şenöz,

Oyuncular: Nurgül Yeşilçay (Hürmüz), Gülse Birsel (Safinaz), Haluk Bilginer (Kuşçu Cebrail), Erkan Can (Hızır reis(), Mehmet Ali Alabora (Dr. Hüsrev), Sarp Apak (Fişek Ömer), Cengiz Küçükayvaz (Berber Hasan), Öner Erkan (Hallaç Rüstem), Cem Karakaya (Bekçi Memnu), Ezel Akay (Redif Çavuşu Mehmet Ali), Pınar Çağlar Gençtürk (Havva), Betül Arım (Aliye), Nihal Menzil (Naciye), Görkem Ece Ercan (Rukiye), Dilek Yorulmaz (İclal), Selen Görgüzel (Nuriye), Çetin Sarıkartal (Günther Paşa), Selahattin Taşdöğen (Kahveci), Vokaliz KeremAtakan– Tolga – Gökçer Atakan (Tulumbacılar), Aral seskir (Tulumbacı), Emrah Boskurt (Tulumbacı), Müjdat Gezen (Kadı), Halit Akçatepe (Karamanlı İhtiyar), Erol Günaydın (Gözlüklü İhtiyar), Zihni Göktay (Ermeni İhtiyar),

38 yıl sonra, üstelik iki sinema versiyonunun yanı sıra, tiyatroda da başarıyla sahnelenmiş, hatta TV'deki performansıyla "Hürmüz" karakteri adeta Ayten Göçer'le bütünleşmişken, bu 2009 model 7 Kocalı Hürmüz de nereden çıktı dersiniz? Burada filmin yönetmenliğini üstlenen Ezel Akay'ın bir röportajından öğreniyoruz ki, son dönem Türk kadın oyuncuları arasında sıyrılan Nurgül Yeşilçay hikâyenin haklarını satın almış sonra da Ezel Akay'ın kapısını çalmış.

Gürsel Korat'ın kaleminden farklı bir yorum

Filmin senaryosu yazar kişiliğinden tanıdığımız Gürsel Korat'a ait. Korat, Sadık Şendil'in senaryosundan uyarladığı hikâyeyi yeniden yorumlayarak alışık olduğumuzdan farklı bir 7 Kocalı Hürmüz çıkarmış ortaya. Filme eklenen yeni karakterler dışında en çok dikkat çeken değişiklik ise argonun artmış olması. Bu kez erkekler yerine kadınların ağzından dinleyeceğimiz belden aşağı argo, son dönem Türk sinemasının kaçınılmaz güldürü öğelerinden biri ne de olsa. Benzer filmlerin vizyon başarılarına baktığımızda, bunun ne yazık ki bir kısır döngüye dönüştüğünü de görmek güç değil üstelik. Filmdeki yeni karakterlere gelirsek, Ezel Akay filmlerinin olmazsa olmazı Haluk Bilginer'in canlandırdığı mahallenin delisi Kuşçu Cebrail. Aynı zamanda Hürmüz'ün en büyük yardımcılarından biri. Diğer yeni karakterler ise, Halit Akçatepe, Erol Günaydın ve Zihni Göktay'dan oluşan yaşlılar çetesi. Biri Ermeni, biri Karamanlı, biri İstanbullu olan bu yaşlılar bütün gün Hürmüz'ün evinin karşısındaki kahvede oturup nargile içerek mahallenin dedikodusunu yapıyorlar.

Bunun yanında klasik hikâyeden tanıdığımız Safinaz'da da bazı değişiklikler var. Gülse Birsel'in canlandırdığı Safinaz, evde kalmış bir çöpçatandan ziyade, güzel olduğu kadar ağzı bozuk, aklı fikri aşkta bir kanka. Aynı zamanda da mahallenin meddahı.

2001 yapımı Şellale'deki küçük ama cüretkâr rolünden bu yana kimi iyi kimi kötü birçok filmde rol alan Nurgül Yeşilçay ise, ağzı biraz bozulsa da fettanlığından bir şey kaybetmemiş Hürmüz rolünde karşımıza çıkıyor. Kendisinden önceki örneklerle illaki kıyaslanacak olduğundan cesaretli bir oyunculuk isteyen Hürmüz karakterini, Ezel Akay ve Gürsel Korat'a göre, bugüne kadar en iyi canlandıran o. Fakat bu noktada en doğru yorumu yine seyirci yapacak.

Tamamı stüdyoda çekilen filmin en önemli araçlarından biri olan müziklerini ise Ender Akay ve Suna Özgür yapmışlar. 7 Kocalı Hürmüz'ün 1981 yılından sonra vazgeçilmezi olan ünlü Yalnız Kullar (Tanrım) şarkısı ise filmdeki yerini koruyor. Ayrıca şarkıların oyuncuların kendileri tarafından seslendiğini de belirtelim.

Birçok ünlü isimle dolu olan kadronun kocalarına gelirsek; eğlenceli ve romantik doktor Mehmet Ali Alabora'nın yanında, usta oyuncu Erkan Can, oyunculuktaki başarısıyla öne çıkan Öner Erkan, başarılı kekeme taklidiyle övgüyü hak eden Cengiz Küçükayvaz, Sarp Apak, Cem Karakaya ve Ezel Akay. Yeni ve farklı bir 7 Kocalı Hürmüz yorumu olan bu eğlenceli filmi kaçırmayın, ancak sakın ola, filme çok fazla anlam yükleyip, geçmişteki yapımlarla karşılaştırma hatasına da düşmeyin. (KYN: arzu.dedeoglu@milliyet.com.tr)

YAHŞİ BATI (2009)

      

        Yönetmen Ömer Faruk Sorak, Senaryo: Cem Yılmaz, Müzik: Ömer Özgür, Görüntü Yönetmeni : Mirsad Herovic, Yapımcı : Böcek Yapım/Murat Akdilek, Cem Yılmaz Kurgu: Çağrı Türkkan, Sanat Yönetmeni: Hakan Yarkın, Kostüm Tasarım: Gülümser Gürtunca, Yapım Amiri: Semih Yenigün, Yardımcı Yönetmen : Defne Deliormancı, Kamera Asistanı: Burhan Arslan, Kameraman : Aydoğan Yıldız, Post Prodüksiyon Sorumlusu: Murat İzzet Arslan, Işık ŞefiI, Hakkı Yazıcı: Sanat Asistanı : Seher Kuzu , Saç: Paşa Tınmaz, Makyaj: Cüneyt Ballı, Ses Tasarım: Burak Topalakçı, Ses Kayıt: Levent İntepe, Set Amiri: Nail Aydın, Set Ekibi: Sezgin Oltulu, Cast Ajansı: Gökçe Doruk Erten Casting, Görsel Efektler: 1000 Volt, Jenerik Tasarım: Sinem Schenato, Kurgu: Çağrı Türkkan, Uygulayıcı Yapımcı: Oğuz Peri, Yapım Sorumlusu:  Pelin Kaya, Orhan Erkal, Öner Işık,

Oyuncular : Cem Yılmaz (Aziz Vefa), Ozan Güven (Lemi Galip), Demet Evgar (Suzan Van Dyke), Özkan Uğur (Kızılkayalar), Zafer Algöz (Şerif Lloyd), Yılmaz Köksal (Şerif Çeko), Kaan Öztop (Chuck), Ferdi Sancar (Johnnie), Dilek Çelebi (Betty), İştar Gökseven (Garry), Mehmet Polat (Johnny Lesh), Süleyman Turan (Şerif Muphy), Tuncay Özinel (Josh), Uğur Polat (Buck Berry), Mazlum Çimen (Wanted Şerif 1), Cansu Dere (Mary Lou), Demet Tuncer (Mary Ann), Muhittin Korkmaz (Günah çıkaran kovboy),Tevfik Yapıcı (Başkan Garfield), Ali Tınaz (Gospelci), Deniz Özerman (Amish Kadın), Levent İntepe (telgrafçı), Hakkı Yazıcı (Red Kit), Bünyamin Durgut (Atını Yıkatan Kovboy), Baki Kurtuluş (Şerif), Tolga Öz (Eczacı), Erol Şahin (Dalton), Demet Tuncel, Ahmet Erkent (Belediye başkanı),

Konu: Yıl 1881, dönemin padişahı tarafından Amerikan Başkanına bir hediye gönderilmek istenir ve bu vazife için Aziz Efendi ve Lemi Bey görevlendirilir. Zorlu yolculuktan sonra vardıkları Amerika’da ne kimse onlara engel olabilir. Çünkü onlar padişahlarına verdikleri sözü her ne pahasına olursa olsun yerine getirmeye yemin etmiş gözü pek birer Osmanlı’dır . Birçok yazar, çizer ve akademisyenin son dönemde zikrettiği gibi gerçekten yaşadığımız büyük bir değişim ve dönüşüm müdür; gerçekten bir gelişmeden söz edebilir miyiz? Büyük bir yanılsamadır gidiyor… Parlak paketlerle önümüze sunulanların içeriğinin ne kadar boş olduğu ancak o paketten kurtulunca görüyoruz. İşte yine önümüze böyle bir paket sunuldu. Yahşi Batı, birçok kişi tarafından ve tabii ki filmi pazarlayanlarca bir gelişme olarak lanse edildi ve edilecek. Bu film üzerine çok konuşulacak, belki de ’Türkiye’de daha önce hiciv unsurları barındıran bir Western yapılmamıştı, bu bir adımdı” denecek; belki de tam gaz ilerlemekte olan (!), üretimin doruğundaki Türkiye sinemasının yeni bir köşetaşı olarak görülecek.

Ne yazık ki Cem Yılmaz Herşey Çok Güzel Olacak’la attığı temele bir taş bile koyamadı. GORA, Hokkabaz, AROG hepsi yapılmamışı yaptık iddiasıyla piyasaya sürüldü, ama gişe başarısı yüksek olan bu filmlerin sonucu benim için hep hüsrandı. Cem Yılmaz kendi sinema gerçekliğini kurmaya çalışırken bir o kadar sıradanlaştı ve piyasaya göre şekillenen bir Cem Yılmaz sineması oluşturdu. Bu potansiyeli farkeden diğer yapım şirketleri de daha kalitesiz olan benzerlerini üretti.

Teknik anlamda bize birçok yenilik sunan Yahşi Batı’nın gerek kostüm ve dekoruyla gerek etkileyici fragmanıyla paketi çok iyi hazırlanmış ama içerik de bir o kadar es geçilmiş ve önemsenmemiş. Yahşi Batı teknik anlamda tam bir gelişmeye, değişime, dönüşüme örnektir ama ya içerik? Hayatımıza birçok alanda sirayet eden bu dönüşüm ne yazık ki sonuç itibariyle bize sadece suni bir gelişme sunmaktadır aynı Yahşi Batı gibi…

Hayli uzun süren film, bolca klişe ve belden aşağı espriye başvurarak son dönem gişe yarışına dahil oluyor. Parodilerden bir kolaj niteliği taşıyan film, birbirinden kopuk sahneleriyle, sadece güldürmeyi ki bu da film boyunca pek mümkün olmuyor amaçlayarak yıllara meydan okuyacak bir sinema eseri olma özelliğini yitiriyor. Büyük olasılıkla Yahşi Batı, ağızdan ağıza ‘’abi çok baba espriler var” minvalinde övücü sözlere mazhar olup birçok seyirciyi sinemalara taşıyacak, böylece Cem Yılmaz’ın son dönem eleştirdiği kalitesiz espri üreten sistem güçlenerek varlığını koruyacak.

Film 1881 yılında geçiyor. Filmin kahramanları Aziz Bey ve Lemi Bey padişahın buyurduğu üzere padişah tarafından Osmanlı’dan ABD Başkanı’na elmas bir kolye götürmek üzere vazifelendirilirler. Çeşitli badireler atlatarak gerçekleştirdikleri çetrefilli yolculukları onlara engin ve derin bir tecrübe kazandırırken, yolda karşılaştıkları süprizler yeni macera ve aşkları da beraberinde getirir. Filmin başrollerinde Cem Yılmaz, Ozan Güven, Özkan Uğur, Zafer Algöz, Demet Evgar yer alıyor. Yeteneklerinden şüphe duymadığımız oyuncular daha önceden aşina olduğumuz benzer tiplemelerle karşımıza çıkıyor. GORA’dan sonra Cem Yılmaz’la arası açıldığı söylenen Ömer Faruk Sorak ise filmin yönetmen koltuğunda oturuyor. Film birçok şirketi afişinin yanında filme de eklemleyerek, film ne için yapılır, senaryo neye göre yazılır, sipariş üzerine replik veya sahne olur mu sorularını seyirciye bolca sordurtuyor. Filme zamanınız dahi olsa gitmemenizi tavsiye ediyorum ama tabii AROG’da farklı bir tat bulanlardansanız filmden keyif alabilirsiniz. Bolca zamanınız ve paranız varsa Yahşi Batı 1 ocakta vizyona giriyor, keyifli seyirler. (İpek Sarıkaya)