Senaryo ve Yönetmen Osman F. Seden
Fotografi Kriton İlyadis
Yapım Kemal Film / Osman F. Seden,
(Day Film Stüdyosu'nda seslendirilmiştir.)
Montaj: Sezai Elmaskaya, Laboratuvar: Faruk Özar, Senkron: Adrine Muradyan, Işıklar: Necati İltaç, Kamera Asistanı: Kenan Kurt, Dekorlar: Zare Girityan, Prodüksiyon Şefi: Yüksel Tanık, Prodüksiyon Asistanı: Macit Doğudan, Sesleri Çeken Yorgo İliadis, Reji Asistanı ve Dublaj: Nuri Ergün, Ar Direktör: Sami Dandır, Müzik: Fehmi Ege ve Orkestrası , Kadri Şençalar Saz heyeti
Oyuncular: Eşref Kolçak, Neriman Köksal, Talat Artemel, Mualla Kaynak, Kenan Pars, Kadir Savun, Kenan Mun, Oya Sensev, Toma Balcı
Konu: Kenar bir mahallede yaşayan mütevazi bir ailenin iki oğlu arasına giren nikahsız fettan kötü bir kadının sebep olduğu kıskançlık, şiddet ve sonu kanla biten hikayeleri konu ediliyor
► 1955 yılına gelindiğinde, iyi bir ikili oluşturarak birlikte başarılı yapıtlara imza attıkları Lütfi Ö. Akad'la yollarını ayırmış olan Seden, bu filmlerde gösterdiği performansla kendini kanıtlamış, hem başarılı bir yapımcı hem de iyi bir senarist olduğunu ispat etmişti.
Bundan sonrasında ise o, sergilediği yenilikçi tavrıyla çevresinde umutlarla karşılanan bir sinemacı olarak baba yadigarı Kemal Film'de yönetmenliğe başladı.
İlk yönetmenlik deneyimi için yine yaşanmış bir olaydan yola çıkan Seden, olaya bir film çekiminden dönerken, Kastamonu - Sinop arasındaki bir kır kahvesinde bizzat şahit olmuş, olayın ayrıntılarını ahaliden dinlemiş ve "Kanlarıyla Ödediler” ismiyle sinemaya aktarmak üzere İstanbul'a döner dönmez senaryo hazırlığına başlamıştı.
Aynı kadına aşık olan ve bu kadın yüzünden birbirlerine düşman kesilen iki kardeş ve onların arasında kalarak oğullarını barıştırmaya çalışan bir babanın "hikayesi, oldukça başarılı bir şekilde, Türk filmciliğinde o güne kadar görülmeyen bir hareketlilikle sinemaya aktarılmıştı.
Kanlarıyla Ödediler", polisiye melodramın bütün özelliklerini içinde barındıran bir çalışmaydı. Filmde iki günahkar oğul yüzünden kahrolan baba, aynı kadın yüzünden birbirine düşman olan iki kardeş, fedakar eş, kötü kadın, yatalak kız kardeş öğeleri işlenmişti. Filmin sonunda iki kardeşin baltalı mücadelesinin de aşarak oldukça ilkel bir sine ma anlayışının ürpertilerini verdiği için, Seden bu ilk denemesinde sinema sanatı bakımından pek başarılı olmuş sayılmazdı. Ancak oyun cu yönetiminde, çekimde ve kurguda, edindiği deneyimlerin ışığında belli bir çizginin üstüne de çıkabilmişti.
Seden, "Kanlarıyla Ödediler" filmine konu olan ve "ilkel" diye nite lendirilen olayı oldu-ğu gibi perdeye aktarmış, olayın hararetini bütün çıplaklığıyla verdiği için, daha ilk filminde "sadizm"Ie suçlanmıştı. Hayatı bo-yunca çektiği filmleriyle "sadist" yahut "biçimci" olarak görüler Seden'in bu yaptığı, aslında olayları bütün çıplaklığı ile perdeye yansıtmaktan başka bir şey değildi.
Kanlarıyla Ödediler çok acayip bir konuydu. İki kardeş baltalarla birbirine saldırıyor falan filan. Vahşet dediler ... Vahşet diyorsun ama masa başında fetva vermekle olmuyor bu iş. Ben bunu gözümle gördüm. Kastamonu-Sinop arasındaki yolda ben bunu gördüm. Ben bunun hikayesini dinledim, şehire getirdim. Ama hikayeyi orada yaptım. Tabii yaşanmış bir hikaye olduğu için ve ben de çok değişik bir tarzla anlattığım için ilgi çekti.
Yani o zamanki durağan sinema gibi değildi Şelale gibi akıyordu film. Bu çok büyük sükse yaptı. Kemal Film'in yerli film sahasında imparatorluğu o şekilde kurulmuş oldu."
Şüphesiz ki bu fiImde daha sonraki yıllarda da karşımıza çıkan bir Seden buluyoruz. Çok iyi bildiği Amerikan sinemasının etkisi altında kalmış, çok hareketli, özellikle son 30 dakikası çok hızlı bir sinema örneği olan bir melodramı çekiyordu. "Kanlarıyla Ödediler", bir prototip olarak sonraki Osman Seden'in güdümlerinde sık sık rastlayacağımız bütün unsurları veriyordu.
Melodramlar, çatışmalı kişiler, intikamlar. hızlı bir anlatım, biçime kayan anlatım. En önemlisi, sonradan daha da genişleteceği tematiğini kuruyor:
Bir yanda iyi delikanlılar vardır: bunların olmaz denilecek kadar saf sevgilileri vardır. Öte yanda kötüler. Delikanlıları ya kandırarak ya da sosyoekonomik bazı zorunlulukların pençesine düşürerek çığırından çıkaran kötüler. Çığırından çıkarılan delikanlılar değilse, mutlak onun sevdiği kızdır. Ya da kız kötüdür de, sonradan ortaya çıkar kötülüğü. Oğlan bilmeden tuzaklara düşer. Delikanlıların tümünün de kötüdür sonları. Gerçeği sezdikleri, iyinin ve güzelin bilincine vardıkları anda kurşunlanırlar ya da kötü bir iş yaparlar. Onları bekleyen ölümdür. Düşmanlarının kurşunudur. Polisin eline düşmektir, herhalde idamdır sonları sağ kalanların da. (“Gülşah Nezaket Maraşlı, “Osman Fahir Sedenle Türk Sinemasında Düet” syf, 139 )