Powered By Blogger

6 Ocak 2018 Cumartesi

PİRE NURİ (1968)



Senaryo ve Yönetmen: Yılmaz Güney

Senaryo Aykut Düz

Kameraman Kaya Ererez

Yapım: Kurtuluş Film / Sadık Kurtuluş



Sesleri Alan: Yorgo İliadis, Prodüksiyon Amiri: Çetin Dağdelen, Prodüksiyon Asistanları: Abdurrahman Keskiner, Set Amiri: Selahattin Geçgel, Asistanlar: İhsan Söğüt, Erol Su, Reji Asistanları: Şeref Gedik, Aykut Düz, Arif Eriş, Işık: Cengiz Arlı, Asistanı: Fikret Topuz,



Oyuncular: Yılmaz Güney, Nebahat Çehre, Nihat Ziyalan, Danyal Topatan, Hüseyin Zan, Enver Dönmez, Çetin Başaran, İhsan Gedik, Ahmet Koç, Sami Tunç, Ahmet Köse



Konu: Büyük bir kentin kenar mahallesinde yaşayan Karşıyakalı bitirim Pire Nuri (Yılmaz Güney), sık sık çağrıldığı semt karakoluna söz vermiştir. Artık iş güç sahibi olup kimseyi çarpmayacaktır. Bu tür serseriliklerle hayatını sürdüren Pire Nuri’den annesi de yaka silker. Pire Nuri sözünde durmaz. Arabacı Cabbar ‘ın Parasını almıştır. Yine serseri arkadaşları Asil (Nihat Ziyalan) Bitle (Danyal Topatan) birlikte karakola götürülür. Kafası sargılar içinde olan Cabbar, korkudan şikayetini geri alır. Üç kafadar serbest bırakılır. Parkalı Pire Nuri, şalvarlı Bit ve düzgün giyimli üç arkadaş, Hacıhüsrev'li yankesici Melahat’ı (Nebahat Cehre) ararlar. Melahat, İstanbullu Parlak Selami'nin (Hüseyin Zan) barına takılır. Parlak Selami, çevresine topladığı adamlarıyla korku salan belalı bir kabadayıdır, Dokuz kişi olan Selami’yle baş etmek mümkün değildir. Asil ise bu işte yoktur. Yalnız kalan Pire Nuri, tek başına Selami’nin barına girer. Adamlarıyla boğuşur. Son anda sırtına arkadan vurulan bir sandalye yere yıkılır. Onu öldü sanıp bir göl kenarına atarlar. Pire Nuri'yi yalnız bıraktıkları için pişman olan Asil ile Bil, onu ararlarken göl kenarında bulurlar. Pire Nuri yaralıdır.



Çarşaflara bürünüp iş bitiren yankesici Melahat, yeni bir işten dönüp Selami'nin barına gelir. O sırada Pire Nuri de iki arkadaşıyla barı basar. Silahlıdırlar. Selami'nin adamlarıyla kapışan Pire Nuri, Melahat'ı sırtına alıp kaçırır. Uç arkadaşın saflarına çekmek istedikleri Melahat’ın, yankesicilikten polis kayıtlarında 200!ün üzeride sabıkası vardır.



Pire Nuri'nin Melahat'ı götürüp gizlendikleri yer, kent dışında terk edilmiş eski bir plajdır. Kabinlerin önünde silahlarıyla nöbet tutan üç arkadaş, Selami'den gelecek her tehlikeye karşı hazırdır. Selami, tüm adamlarını Pire'yi bulmak için üzerlerine salar, polis ise üç gün içinde teslim olmalarını ve Melahat'i de getirmelerini ister, Bir süre sonra kaçaklar yerlerini değiştirirler. Yuvalandıkları yer, yine deniz kenarındaki başka bir plaj mekânıdır. Selami'nin adamları Pire Nuri'nin gizlendiği yeri öğrenebilmek için bu kez anasının evini basar. Kadını bağlayıp yakarlar. Mahalleye inen Bit, Selami'nin adamları tarafından yakalanır. Onu döverler. Bit, silah tehdidi altında Selami ve adamlarını gizlendikleri yere götürür. Ama Pire Nuri ortalıkta görünmez. Kerpiçten yapılmış bir kulübe içinde Melahat ve Asil’le birlikte gizlenen Nuri, çevreyi saran düşmanlarını elinde silahla izler. Melahat ve Asil de silahlıdır. Kanlı bir çatışma başlar Pire Nuri, Selami’yi öldürür. Asil ile Bit vurulmuştur. Pire Nuri ise bacağından yaralıdır. Pire Nuri uğruna katil olan Melahat, tepelere baktığında polislerin çevreyi sardığını görür. Sevdiği adamla birlikte teslim olacaktır...”Agâh Özgüç, “Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney,” syf, 230”



► Filmin afişlerinde yönetmen olarak adı geçen Ali Ekber takma bir isimdir. Filmi çeken Yılmaz Güney'dır. Filmin jeneriğinde ise senaryo yazarı olarak Aykut Düz’ün adı geçer. Öncelikle ilk senaryonun yazarı Avdın Engin’dir. Çekim sırasında Aykut Düz'ün katkıları olmuştur. (Agah Özgüç) 

PAYDOS (1968)



 Yönetmen: Ülkü Erakalın
Senaryo: Sadık Şendil
Eser Cevat Fehmi Başkut
Fotoğraf Direktörü Mustafa Yılmaz
Yapım: Hisar Film / Özdemir Birsel

Seleri Alan: Lâmi Kâmil, Semih Pekgöz, İbrahim Güzel, Montaj ve Senkron: Adrine Muradyan, Negatif Montaj: Korhan Yurtsever, Reji Asistanı: Zuhal Üstüntaş, Operatör Asistanı: Muzaffer Turan, Prodüksiyon Amiri: Arif Eriş, Müzik Direktörü: Ülkü Erakalın, (Ses Film stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir)

Oyuncular: Sadri Alışık (Öğretmen Murtaza, Gülistan Güzey (Hatice), Serpil Gül (Ayşe), Erden Güvenç (Rıdvan), Vahi Öz (Hacı Bey), Hayati Hamzaoğlu (İbrahim), Suzan Avcı (Kamile), Mualla Sürer (Safinaz), Suna Pekuysal (Nazan), Nubar Terziyan (Salih), Necdet Yakın (Ömer), Hakkı Haktan, Şakir Arseven (Okul Müdürü), Faik Coşkun (Kasap Faik), Ali Şen (Muhtar Hasan), Ertuğrul Bilda (Müfettiş), Mustafa Dağhan (Komiser), Küçük Aktör: Bora Üstüntaş (Çetin), Misafir Aktör: Meral Sayın (Muhittin),

Konu: İstanbul, Şenlikköy İlkokulu (piyeste 47’nci İlk Mektep) öğretmeni Murtaza’nın Boztepe Köyü’nden ‘çocuğumu öğrencisi, şimdi bir avukat olan Muhittin’e söyledikleri; “16 senedir bu okuldayım. Bütün semtin hocası oldum çıktım. Koca koca yıllar geçti aradan. Nesiller bir ırmağın suları gibi akıp geçti önümden. Bense bu suyun kenarındaki ihtiyar ağaç gibi sessiz ve hareketsiz kendi hayatımı yaşadım. Gıdamı akan bu sudan aldım. Hayatımdan memnunum. Elde avuçta bir şey yok ama (göğsünü göstererek) burası dolu. Hem de öyle dolu ki.”

Cevat Fehmi Başkut’un 3 perdelik piyesinden (1948) yapılan ikinci çevrimde ‘Muallim’ Murtaza ve çevresini tanıyoruz. ‘İrfan Ordusu’nun 20 küsur yıllık, saçı ağarmış beli bükülmüş bir kumandanı. ‘Daima her şeyden şikâyet için yaratılmış’ karısı Hatice ve oğlu Rıdvan’la annesinden kalma bir ‘Konak’ta yaşıyorlar. Yazar, ancak masallarda olabilecek bu durum için “Durun, hemen gülümsemeyin” diyor. Bütün odaları kiraya verdikleri halde evin aylık banka borcuna zor yetişiyorlarmış. Zaten aybaşında bile Kasap Faik’e uğrayamamasından ve Manavın onun hatırına iki liraya indirdiği domates için “Pahalı geldi. Bir liraya insin o zaman alırım” demesinden durumları ortada. Sigarası Birinci. ‘Hem hafif hem ucuzmuş.
Filmde belli değil ama oğlu Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü bitirir. Annesinin tek amacı onu Hacı Hüsamettin Tüccaroğlu ailesine iç güveysi vermek. Konaktaki kiracılar da kendileri kadar güzel.

Hacı Hüsam Dilinde Allah kelimesi ama cebinde fakir fukaranın lokması. Adı Hacı ama kendi yol kesici . Daha birkaç yıl önce, köyde 9 kişiyle aynı damda yatarken şimdi ‘çifte çifte hanları, çifte çifte apartmanları’ var. Karısı Safinaz, ‘evde kalmaya yüz tutmuş kızları Nazan’ı bir an evvel ‘Muallim’in oğluyla baş göz etmek istiyor. Hüsam da çok istekli fakat nedeni başka. Murtaza’nın haberi bile yok ama park sahası zannettiği Konak arsası, imar planı değiştiği için şimdi milyon ediyormuş. Kızla oğlan evlenince arada ayrı gayrı kalmayacak. Ama nedense, ayrıca ‘dünürünün’ okulu bırakıp bakkal olmasında ısrarcı. Sıkı bir planı var. Boztepe Köyü (piyeste Sivriköy) muhtarı Hasan’ı İstanbul’a çağırır. Muhtar, vakti zamanında, kahramanımıza yapmadığını bırakmamış. Kaç kez mahkemelik olmuşlar. Şimdi bu Hasan, plan gereği, ‘kızı’ Ayşe, Ömer ve köyde Donjuan olarak bilinen İbrahim’le Murtaza’nın evine gelir. (Ömer, İbrahim’e “Köyde göz dikmediğin karı olarak bir anan kaldı” diyor.)

Sonrasında olaylar çok hızlı; Köşkün bahçesinde Hacı Hüsam’ın daha önce oraya yerleştirdiği defineyi bulmaları; Kahramanımızı bununla bakkal dükkânı açmaya zorlamaları; Kamile’nin İbrahim’le kaçması; Hüsam’dan aldığı para karşılığında dövdü’ diye polise bildirmesi; İstifa ettirilmesi; Rıdvan’ın Nazan yerine Ayşe’yi sevmesi; Bu güzel köylü kızının, aslında, Hasan’ın değil Salih Reis’in yıllar önce kaybettiği kızı çıkması.

Hüsam, film ve piyeste diplomayı ve okumayı küçümser. ‘“..Sen gideli adeta tadı kaçtı köyün. Söğüt gene suya eğiliyor ama o eski nazı yok. Değirmen gene dönüyor ama o eski hızı yok. Papatyaların bile o eski sarısı o eski beyazı yok. Akşamları gün solunca Kayabaşına çıkıyorum. Rüzgâr bizim yandan sizin yana esiyor. Sana doğru sesleniyorum. Ses o kadar ırağa gitmez ama gene de sesleniyorum ben. Bazen de aksi oluyor, rüzgâr sizden bize esiyor. O zaman da havayı kokluyorum. Gelen rüzgâr belki senin saçlarını okşayıp geçmiştir diye. Geceler de bitmek bilmiyor. Mehtap o kadar güzel oluyor ki bazen. Seni arıyorum o gecelerde. Bulamıyorum, bulamıyorum. İşte o zaman kendimi tutamıyorum. Ağlıyorum, hep ağlıyorum.” (Murat Çelenligil – sinematürk veri tabanı) 


 

ÖMRÜMÜN TEK GECESİ (1968)




Yönetmen: Osman Nuri Ergün
Senaryo Safa Önal Esat Mahmut Karakurt’un aynı isimli romanından
Kamera: Nejat Okçugil
Yapım: Er Film / Berker İnanoğlu

Kurgu: Özdemir Arıtan, Yapım Sorumlu: Bahri Özkan, Teknik Yönetmen: Samim Utku, Müzik: Suat Sayın, Kamera Asistanı: Şener Işık, Işık Şefi: Mehmet Çakar, Ses Kayıt: Tuncer Necmioğlu, Set Amiri: Necati Tuna, Şarkılar: Sevim Şengül

Oyuncular: Ediz Hun (Ekrem), Filiz Akın (Gülseren), Fatma Karanfil (Gülgonca), Feri Cansel Gülderen),Kayhan Yıldızoğlu (Rıza), Diclehan Baban (Cemile), Cahit Irgat (Savcı), Oktar Durukan (İhsan), Necabettin Yal (Şerif), Bahri Özkan, Zeki Tüney (İsmail), Kudret Karadağ, Nermiz Özses, Bahri Özkan (Sermet), Süheyl Eğriboz (Firari), Mustafa Dağhan (Doktor), Selâhattin Geçgel (Firari)

Konu: Yakışıklı ve genç olan Ekrem (Ediz Hun) varlıklı ama evli olan orta yaşlardaki Cemile (Diclehan Baban) ile ilişki içindedir. Cemile, eşinden çekinmesine rağmen delicesine Ekrem'e aşıktır. Ve onu kimseyle paylaşmak istemez. Bir gün kaçamak yemeklerinden birinden dönerken bisikletli bir kıza çarparlar. Cemile evine döner, Ekrem ise çarptığı genç kızı (Feri Cansel) en yakın eczanelerden birine götürmek ister. Ama genç kız eczane yerine Ekrem'in evine gitmek ister ve birlikte eve giderler. Olukça serbest yetişmiş olan genç kız Ekrem'e kur yaparak onu baştan çıkartmayı başarır. Kıskançlık krizine giren Cemile, Ekrem'in evine gider ve onu genç kızla birlikte görüp çılgına döner ve eşinin silahı ile ikisine de ateş eder. Sonra da kendini öldürür. Genç kız ölür, Ekrem ise yaralı kurtulur. Polisin suçsuz bulduğu Ekrem yaşadığı bu sevimsiz olaylardan kurtulmak için maden ocağında çalışmak için Gediz'e gider ve orada Gülseren'le (Filiz Akın) tanışır. Önceleri hiç anlaşamazlar ama giderek birbirlerini sevmeye başlarlar. Kızın Paris'te hukuk eğitimi yapan erkek kardeşi, Türkiye dönerek Ekrem'in peşine takılır. Amacı kız kardeşinin intikamını almaktır. Ekrem ise Gülseren'le o güne dek tatmadığı sevgiyi doyasıya yaşamaktadır. Ama kendisini bir başka acı sürpriz daha bekler. Çünkü sevdiği kız Gülseren, evinde öldürülen genç kızın kızkardeşidir. Her ikisi de ne yapacaklarını bilemezler, ama sevgi, intikam duygusundan daha ağır basarak onların mutluğunu engellemeye yetmez. (Burçak Evren

ÖLDÜRMEK HAKKIMDIR (1968)



Yönetmen: Osman Nuri Ergün
Senaryo: Yahya Benekay
Kamera: Özdemir Öğüt
Yapım: Dede Film / Mahmut Dedehayır

Oyuncular: Yılmaz Güney, Sema Özcan, Ali Şen, Suphi Tekniker, Nedret Güvenç. Şadiye Arcıman, M. Ali Akpınar, Ali Ekdal, Erol Solak, Lami Ateş, Hikmet Olgun, Kudret Karadağ, Faruk Panter

Konu: Nazif (Yılmaz Güney) ve Azize (Sema Özcan), iki kan davalı ailenin çocuklarıdır. Yıllar önce iki aile arasında başlayan düşmanlıkla ne Azize'nin ne de Nazif’in suçu vardır. Suçlular, birbirlerine düşman iki kan davalı ailenin ileri gelenleri, büyükleridir. Nazif’in annesi barışa, uzlaşmaya karşıdır. Geçmişteki acıların intikamını almak için yeni bir kurban daha istemektedir ve ona göre bu kurban Azize olmalıdır. Nazif ise, anasının bu kinci tavrına isyan eder, onu bu kararından vazgeçirmeye çalışır. Çünkü, kan düşmanları ağanın kızı Azize'yi sevmektedir. Azize de Nazif’e sevdalıdır. İki aile arasına bu kin, bu anlaşmazlık sürüp giderken birden savaş çıkar. Düşmanlar yurda girince tüm ulus silahlanır. Kurtuluş savaşının hareketli günlerinde Nazif, "İşte şimdi öldürmek hakkımdır," diyip işgal kuvvetleriyle çarpışmak için dağa çıkar. Kahramanca bir savaş verir. Düşman geriye çekilir. Nazif, köyüne döner. Azize onu beklemektedir. Ülke savaştan zaferle çıkınca, kan davalı iki aile barışırlar e birbirlerine sevdalı Azize ile Nazif de evlenir. “Agah Özgüç, “Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney”