Powered By Blogger

11 Nisan 2020 Cumartesi

ALMAN AVRAT 40 BİN MARK (1988)


Senaryo ve Yönetmen: Ali Avaz
Görüntü Yönetmeni: Erhan Canan,
Yapım: Hakan Film/Hakan Avaz

Set Ekibi: İbrahim Öner, İbrahim Kul, İbrahim Tekin, Işık Ekibi: Abdullah Başbuğ, Sacim Arslan, Sami Boztunç, Prodüksiyon Amiri: Erol Emre, Sesleri Alan: Gültekin Çavuş, Montaj, Senkron: Yusuf Aldırmaz, Negatif Montaj: Mustafa Kul, Suat İşlek, Laboratuar: Selahattin Kaya, Mustafa Yıldız, Dublaj Yönetmeni: Elif Baysal, Kamera Asistanı: Ali Özügül, Yardımcı Yönetmen: Kemal Uzunca, (Yeni lale Film Stüdyosunda hazırlanmış, Yeni Stüdyoda seslendirilmiştir)

Oyuncular: Ali Avaz (Ali), Defne Yalnız (Ayşe), Filiz Aker (Helga), Atilla Ergün (Çaycı Mahmut), Selahattin Fırat (Veli), Nuri Tosun (Kemal), Kâzım Kartal (Muhtar), Ersun Kazançel (Memiş Emmi), Ahmet Karaca (Kebapçı), Mustafa Özkaya (Manav), Cemal Konca (Limonatacı), Kudret Karadağ (kabadayı), İbrahim Kurt (kasabalı), Yüksel Karakaş, Yılmaz Kurt (Kasabalı), Sabahat İzgü (kasabalı), Enver Dönmez (veli arkadaşı), Mehmet Uğur (kasabalı), Kadir Kök (kasabalı), Salih Eskicioğlu (fedai)

Konu: Almanya’ya giden bir köylünün başına gelenleri anlatıyor. Almanya’da evlendiği alman kadını köyüne getirince ortaya komik olaylar çıkıyor.

AH BİR ÇOCUK OLSAYDIM (1988)


Yönetmen: Melih Gülgen
Senaryo: Safa Önal
Görüntü Yönetmeni: Serdar Servidal
Yapım: Gülgen Film7Melih Gülgen

Kameraman: Bülent Terzioğlu, Işık Şefi: Salih Balımk, Prodüksiyon Ekbi: Haluk Ceyhan, Bekir Aslan, Hüseyin Ergüder, Necdet Çevik, Işık: Sali Balık, Cumali Çakmak, Aziz Kaplı, Reji Asistanı: Cüneyt Yücesoy, Hasan Turan, Kamera Asistanı: Bülent Terzi, Prodüksiyon Amiri: Rafet Ertuğrul, Ses Mühendisi: Gültekin Çavuş, Senkron: Aram Keskinay, Negatif Montaj: Mustafa Karataş, Kısmet Film Stüdyosunda hazırlanmıştır

Oyuncular: Ferdi Tayfur, Müge Selen, Kemal İnci, Ahmet Selçuk İlkan, Diler saraç, Sami Hazinses, Bilge Zobu, Çocuk Oyuncu: Burak Gülgen (d:1978)

Konu: Bir baba ve oğul arasındaki sevgi ve acıları birlikte paylaşmalarını konu alan bir film.


AĞLIYORUM (1988)


Yönetmen: Temel Gürsu
Senaryo: Arda Uskan
Görüntü Yönetmeni: Abdullah Gürek
Yapım: Gözde Film/Zikri Göksoy

Işık Şefi: Ergun Şimşek, Yardımcıları: Selahattin İlhan, Ali Koşum, Set Teknisyeni: Murat Özlük, Ahmet Yüce, Prodüksiyon Amiri: Günay Güner, Yardımcısı: Orhan Evcim, Reji Asistanı: Aynur Başgök, Kamera Asistanı: Mesut Çağdaş, Ses Mühendisi: Gültekin Çavuş, Negatif Montaj: Mustafa Kul, Kurgu: Tuırgut İnangiray, Renk uzmanı: Selahattin kaya, Laboratuar: Mustafa Yıldız, Cahit Korkmaz, Tonmaister: Cüneyt Saruazlar, (Yeni Lale Film stüdyosunda hazırlanmış ve Yeni Stüdyoda seslendirilmiştir.)

Oyuncular: Küçük Ceylan (Ceylan Avcı), Özlem Onursal, Alev Sezer, Ertaç Ünsal, İhsan Yüce, Muhip Arcıman, Günay Güner,

Konu: Ceylan, anne ve babası mutlu bir yuva kurmuşlardır. Deniz motoru çalıştıran babayı arkadaşları bir gece işe çağırırlar. Evde kocasının yokluğundan istifade, evde kadına saldırırlar. Bir tesadüf sonucu eve erken gelen koca, bu durumu görünce olayı yanlış yorumlar ve kızını alarak evi terk eder. Yıllar geçmiş Ceylan büyümüştür. Yaşlanan ve hasta olan babasına motorda yardım etmektedir. Sesi de çok güzel olan Ceylan motorda şarkı söylemekte ve müşteriler tarafından da beğenilmektedir. Bir gün Ceylan okula gittiğinde, yoksul öğrencilere malzeme yardımı yapan bir bayanla karşılaşır. Kadın Ceylan'ın ev adresini alır ve ertesi gün Ceylan'ın oturduğu eve giyecek ve yiyecek yardımı yapmak üzere giderse de, Ceylan ve babasını balkonda kahvaltı yaparken görür, arabadan inmez. Ceylanın babasının kendi kocası olduğunu ve Ceylan'ın da kendi kızı olduğunu anlamıştır

AĞLAMAYA DEĞER Mİ (1988)

Yönetmen: Melih Gülgen
Senaryo Melih Gülgen, Muharrem Özabat
Kamera Orhan Temizkan
Yapım: Gülgen Film/Melih Gülgen

Ses Mühendisi: Necip Sarıcıoğlu, Laboratuar: Selahattin Kaya, Mustafa Yıldız, Negatif Montaj: Mahmut Eskici, Senkron: Süleyman Karakaya, Işıklar: Ender Işık Servisi, Jenerik: Oktay Şener, Prodüksiyon Ekibi: Selahattin Geçgel, Hüseyin Ergüder, Reji Asistanı: Didem Özgören, Kamera Asistanı: Nusret Öz, Yardımcı Yönetmen: Muharrem Özabat, Prodüksiyon: Selahattin Koca,
Lale Film Stüdyosunda yıkanmış, Yeni Stüdyoda seslendirilmiştir

Oyuncular: Faruk Tınaz, Selin Dilmen, Yılmaz Köksal, Menderes Samancılar, Nilgün Ersoy, Yılmaz Kurt, Mehmet Uğur, Mustafa Yavuz, Selahattin Geçgel, Ertan Güntav, Şafak Özer,

Konu: Ölen sevgilisine benzeyen bir kız ve ona aşık olan bir gencin hikayesi


ADA (1988)


Yönetmen: Süreyya Duru
Senaryo: Macit Koper (Peride Celal'in öyküsünden
Görüntü Yönetmeni: Salih Dikişçi,
Yapım: Murat Film/Süreyya Duru

Işık Yön: Recep Biçer, Sanat Yön: Su Yücel, Tablolar: Muhsin Kut, Müzik: Doğan Canku, Yönetmen yardımcıları: Gülin Tokat, Dilek Duru, Yapım Yönetmeni: Rauf Ozangil, Görüntü Yön. Yrd.: Mehmet Öztürk, Işık Teknisyenleri: Remzi Biçer, Şevki Gezer, Set Teknisyenleri: Recai Sümer, Erdal Sümer, Aziz Kıskanç, Basın Danışmanı: Oya Demirtok, Renk uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Laboratuar: A. Tümay Rızai, Şems Tokgöz, Armağan Köksal, Fehmi Acar, Kurgu: Sedat Karadeniz, Negatif Montaj: Ömer Aksu, Sesleri Alan: Erkan Esenboğa, Senkron: Mustafa Kalkan, Metin Çeşmebaşı, Soner Şenbecerir, (Sineray Film Stüdyo ve laboratuarında hazırlanmıştır)

Not: Süreyya Duru, çekimler tamamlanmadan yaşamını yitirir. Film Kızı Dilek Duru ve çekim ekibi tarafından tamamlanır. Film, “Bir Hanımefendinin Ölümü” kitabında yer alan “Ada” öyküsünden uyarlanmıştır.

Oyuncular: Türkan Şoray, Rutkay Aziz, Nilüfer Açıkalın, Orhan Alkan, Ekrem Dümer, Deniz Dümer, İhsan Yüce, Tunca Akçay, Ahmet Açan, Kutay Köktürk, Deniz Dümer,

Konu: “Ada” ya da bir kadınla bir erkeğin bir gün boyu süren hesaplaşması... 1O yıl önce ayrıldığı, ama olasılıkla hala sevdiği ressam kocasıyla, 17 yaşlarındaki sorunlu genç kızları üzerine konuşmak amacıyla Burgaz adasına gelen Eser, bir gün boyunca ressamla ilişkisini gözden geçirir... Geriye dönüşlerle onunla olan serüvenini, evliliğini, mutlu mutsuz anlarını yeniden yaşar... İletişim yeniden kurulur gibi olur, giderek yatağa bile girilir Ancak akşam olduğunda her şey başladığı yere dönecek ve bir vapurla gelen kadın, bir başka vapurla adadan ayrılacaktır...

Peride Celal'in güzel öyküsünden Macit Koper'in uyarladığı senaryo, sinemamızın kendine özgü ustası Süreyya Duru'ya, ne yazık ki son filmi olma yazgısını taşıyan bir film yapma fırsatı getirmiş... Film, oldukça "Avrupai" bir görünümle, Batı sinemasının ve sanatının çok sık işlediği bir konuya, bir çiftin sorunlarına, kadınerkek ilişkisinin kıvrımlarına yaklaşıyor. Ana temanın, çağdaş toplumlardaki iletişimsizlik olduğu söylenebilir. Eser, eski kocasıyla, hayatının yeni erkeği olan Hüseyin'le ve genç kızıyla gerekli iletişimi kuramıyor. Öykünün/filmin odak noktası olan Eser'in karmaşık, sorunlu bir kişiliği, kolay kolay belirmeyen kompleksleri, arayışları, özlemleri var. "Yıllardır yüreğimi ısıtan, kanımı ısıtan tek erkek olarak kaldın" dediği ressamı aslında gerçekten seviyor belki... Ancak Eser, o kolay yaklaşılamayan, kendini kolay ele vermeyen, bırakın yabancıları veya yakınlarını, kendi kendileri için bile kolay çözülemeyen bir gizem yumağı olarak kalan kadınlardan... Gizemli, hüzünlü, doyumsuz... "Yaşamımı en güzel yerinden keskin bir bıçakla kesip aldınız benden" dediği kızı ve (eski) kocasına, istemesine karşın gerçek anlamda yaklaşamayan, belki yalnız ve mutsuz olmağa mahkum bir ruh...

"Ada", görüldüğü gibi, bir olay dizisinden çok ruhsal durumların irdelenmesine dayanan, başarılması oldukça güç bir film türünün örneği... Süreyya Duru'nun yıllanmış deneyimi burada kendini gösteriyor. Duru, az kişili, az mekanlı, nerdeyse klasik tragedyanın kurallarını izleyen öyküsünü kusursuza yakın bir yalınlık ve sağlamlıkla anlatıyor. Görkemli, coşkulu bir senfoni değil, alçak gönüllü bir oda müziği, bir Schubert kuarteti veya zevkinize göre, bir Nihavent taksim lezzeti veren bir fılm, "Ada"... Bu tür her filmde olduğu gibi, büyük ölçüde oyuncularının üzerinde duran... Rutkay Aziz, artık iyice ısınmaya başladığı sinemada oldukça rahat, inandırıcı bir çizgide... Ama filmin asıl yükünü kuşkusuz Türkan Şoray taşıyor ve bir kez daha, ama bu kez gerçekten üst düzeyde, nüanslı, zengin kompozisyonuyla artık sinemamızın en güçlü oyuncularından biri olduğunu kanıtlıyor. Ada", Süreyya Duru'ya saygıdan bağımsız olarak da görülmesi gereken, ilginç ve düzeyli bir Film. “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız” syf, 126 ”


ACI SU (1988)


Senaryo ve Yönetmen Nejat Saydam
Görüntü Yönetmeni: Erdoğan Ererez
Yapım: Met Film/Recep Mıcık

Işık Şefi: Turgut Köse, Renk Uzmanı Montaj, Senkron: Osman Koşkan, Sesleri Alan: Barış Ören, (Kaya Ören Film Stüdyosunda hazırlanmış ve Ören Film stüdyosunda seslendirilmiştir. )

Oyuncular: Küçük Cüneyt, Sevda Ferdağ, Kenan Pars, Hulusi Kentmen, Süleyman Turan, Filiz Mutlu, Dilaver Uyanık, Sırrı Elitaş, Meral Karaman, Mesut N alcı, Mustafa Ateş, Necip Şentürk, Hikmet Urcan, İsmail Varol, Selahattin Kasap, Orhan Duru, Küçük Yıldızlar: Dilek Sarıerler, Bora İntepe,

Konu: Zor duruma üşen aile çocuklarını da alıp tanıdıklarının yanına bir başka kasabaya göç ederler. Ancak orada da aradıklarını bulamayan aileyi karanlık günler beklemektedir. Dönemin çocuk şarkıcısı Küçük Cüneyt’in şarkılı bir filmi

ACILARIN GÜNLÜĞÜ (1988)



Yönetmen: Oksal Pekmezoğlu
Senaryo: Gül Deren
Görüntü Yönetmeni: Sedat Ülker
Yapım: Tekay Film/Muzaffer Tekay

Oyuncular: Fikret Hakan, Nilgün Saraylı, Engin İnal, Nilüfer Aydan, Hikmet Karagöz, Coşkun Göğen, Mine Kahveci, Bilal Yıkılmaz, Ömer Köylü, Bilge Zobu, Osman Betin, Cihan Alp

Konu: Bir oto tamircisi olan ve sürekli alkolik olan bir adam karısı kızı ve kızının sevdiği adamın hikayesi.

ACI (1988)


Yönetmen Kaya Ererez
Senaryo Erdoğan Tünaş,
Görüntü Yönetmeni: Kaya Ererez
Yapım Rüzgar Film/Kaya Ererez

Set Teknisyenleri: Ekrem Çınaroğlu, Engin Aydın, Şenol Bilgican, Işık Teknisyenleri: Şef: Bayram İlvur, Fazlı Sekizler, Yaşar İlvur, Prodüksiyon Görevlisi: Ramazan Denizhan, Kamera Asistanı: Hüseyin Ererez, Yönetmen yardımcısı: Sibel Kocataş, Demet Kral, Sesleri Alan: Erkan Esenboğa, Renk Uzmanı: A. Tümay Rızai, Laboratuar: Şems Tokgöz, Aslan Tektaş, Mustafa Yılmaz, Negatif Montaj: Ömer Aksu, Fatoş Yıldırım, Kurgu: Sedat Karadeniz, Müzik: Cahit Berkay,
Sineray Film Stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir

Oyuncular: Emrah, Şehnaz Dilan, Elif Onat, Bayram İlvur, Nilgün Ceylan, Aşkım Tarım, Yaşar Şener, Remzi İpek, Ahmet Tosun, Hale Haykıtr, Cahit İpek, Mustafa Özkan, Adem Dilber, Yılmaz Kurt, Yaşar İpek, Volkan Özdemir, Ece Balkuv,


A AAY (1988)


Senaryo ve Yönetmen: Reha Erdem
Görüntü Yönetmeni: Uğur Eruzun
Müzikler: Vivaldi
Yapım: Metis Film /İbrahim Yavuz Aygen, Yumi Productions/ Jackques Pomonti, Ortak yapım Images & Cameras (Paris, Fransa), Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Fransa Dışişleri Bakanlığının katkılarıyla

Ses Yönetmeni: Jerome Thiault, Yönetmen Yardımcısı: Fatmanur Sevinç, Müzik Danışmanı: Denis Bisson, Kamera Yardımcısı: Yavuz Eruzun, Set Amiri: Turgut Pelit, 2. Yönetmen Yardımcısı: Oğuz Eruzun, 3. Yönetmen Yardımcısı: Fatih Aksoy, Hilal Gergin, Montaj: Nathalie Le Guay (Varan, Paris), Dublaj: İmaj/Ses, İstanbul, Miksaj: Anditel, Paris, Yapım Sorumlusu: Mireille Rouast, Yapım Danışmanları: Leyla Özalp, Hubert Lafont, Yapım Amirleri: Veli Selman, Dominiquer Royer, Işık: Remzi Biçer, Yapım Yardımcısı: Vedat Güç, Miksaj: Philippe Simonet, Efektör: Gadou Haudin, Dublaj Teknisyeni: Al Williams, Ek Sesler: Marie Guesnier, La Sonotheque, Çeviri: Haldun Bayrı, Bertrand Lafont, Grafiker: Joella Danon, “Sırrı Bey” Makyaj: Mira, “Nuran” ses: Ali Düşenkalkar, Şiirler: John Donne, William Blake, Edip Cansever, Laboratuar: Neyrac (Paris), Yapım: Metis Film (İbrahim Yavuz Aygen), Yumi Productions (Jackques Pomonti), Ortak Yapım: Images & Cameras (Paris, Fransa),
Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Fransa Dışişleri Bakanlığının katkılarıyla.

Oyuncular: Yeşim Tozan, Nurinisa Yıldırım, Gülsen Tuncer, Münir Özkul, Bijen Yüceer, Arif Pişkin, Ertuğrul İlgin, Özcan Özgür, Kutluğ Ataman, Necdet Sayın, Nursel Gülenaz, Osman Kavala, Müzisyenler: Sarkis Okumuş, Fahri Pehlivan,

Konu: Yaşlı halası Nükhet Seza (Gülsen Tuncer), dedesi Sırrı Bey (Münir Özkuı) ve topa! martısıyla birlikte boğaz kıyısında gizem dolu bir evde yıllar önce yitirilen bir annenin özlemiyle yaşayan 11 yaşındaki Yekta (Yeşim Tozan)'nın öyküsü. "Annesi hakkında bildiği tek şey bir gün kayıkla denize açılıp bir daha geri dönmediğidir. Yekta, bir gece annesinin odasının penceresinden, denizden kayıkla ışıklar saçarak annesinin geçtiğini görür. Ama ona kimse inanmaz. Burgaz adasında ingilizce öğretmenliği yapan küçük halası Neyyir onu gitgide yoğunlaşan anne özleminden ve harabeye dönmüş evden uzaklaştırmak için adadaki yatılı okula yazdırmak ister. Yekta ise oraya gitmeye pek gönüllü değildir. Ve bir gün tıpkı annesi gibi bir kayığa binerek kıyıdan uzaklaşır. Sırılsıklam bulunup kurtarıldıktan sonra, Neyyir ile birlikte adanın yolunu tutar" “TÜRSAK Sinema Yıllığı 96/97, 1997:22)

Ödüller:
1989 Nantes Trois Continents Film Festivali “Gümüş Ödül” (Fizan isimli film ile)

1991 Türkiye Yazarlar Birliği’nce “Reha Erdem” En İyi Yönetmen

v    Yeni kuşak kimi Türk yönetmenlerin Batı ile Doğu arasında kurmak istedikleri köprü olayı ilgi çekici. üstelik genelde dışarıda sinema eğitimi görmüş bu yönetmenlerin ilk filmlerinde İstanbul'u, İstanbul'un en gizemli ve bizden yanlarını, Doğu sanatının ve felsefesinin kimi temel öğelerini çıkış noktası alan filmler yapmaları da ilginç. Film, en azından adı kadar gizemli olmayı amaçlamış. Boğaza tepeden bakan bir ev ile Burgazada'daki başka bir ev arasında geçen filmde, küçük bir kızın, Yekta'nın öyküsü anlatılıyor. (Veya anlatılmıyor: ama bunun önemi yok. Bu zaten bir öykü anlatmayı seçmiş filmlerden değil). Annesi yıllar önce bir sandala binerek bu dünyadan çekip gitmeyi seçmiş olan küçük Yekta'nın, kısacık ömrünün bir dönemini doldurmuş olan yatalak dedesi, biri düşlerine dalmış, öbürü ona sürekli İngilizce öğretmeye çabalayan halaları veya tepedeki manastırın çoktan fıttırmış bekçisinden alabileceği bir şeyler yoktur. Bu da küçük kızın yavaş yavaş şizofreniye kaymasına ve annesinin akıbetine doğru yol almasına yetecektir...

v    Aaay, en klasik anlamıyla bir "sanat filmi" bu. Hani ulaşılır olmasına hiç çaba gösterilmemiş, yönetmenin sanki yalnızca kendisi için yaptığı ve deyimin adını kötüye çıkartan filmlerden... Çok düzeyli bir öğrenci diploması filmi veya seyirciyi hiç umursamamış ir deneysel çaba olarak da görülebilir. Bu umursamama, bu kendisi için yapılmış film tavn kuşkusuz belli bir yüreklilik de taşıyor, belli bir saygıyı da hakediyor.

Yine de filmin verdiği başlıca duygu, önüne geçilmez bir sıkıntı oluyor. Filmin biçimsel alanda veya dayandığı sanatsal öğeler alanında yaratmaya çalıştığı sentez, gerçek anlamda gerçekleşmiyor. Vivaldi ile ezanı, William Blake şiiriyle Edip Cansever'i, Doğu'ya özgü keder ve hüznün motifleriyle bir zamanlar (l960'larda) Amerikan yeraltı sinemasının, özellikle de Maya Deren'in yapmaya çalıştıklarını aynı potada eritme çabası, içinde bulundUğumuz 1990'larda ne yazık ki gerçekten etkili olamıyor. Belki amatör işlere meraklı bir sinema öğrencisi veya her türlü yeniliğe fazlasıyla açık bir meraklı kesimi dışında, pek kimseye Öğütlenecek bir film değil A Ay. Ama Reha Erdem'in açık biçimde yeteneği var ve bu ilk denemeden sonra daha sorumlu işler yapmasını beklemek, sanırım hakkımız olacaktır. (Atilla Dorsay (Yeni Yüzyıl, II Ekim '96 )

v    Locarno'dan Strasbourg'a kadar çeşitli restivallere katılıp ilgiyle karşılanmış, Nantes Üç Kıta Festivali'nden ödüllü A Ay 6 yıldır reklam filmi yönetmenliği de yapan, okullu sinernacı Reha Erdem'in ilk filmi. Baştan belirtmeli, popüler, ticari sinema ürünlerinden farklı, vizyon sahibi, yeni ve değişik bir yazar yönetmenin ışıltısını saçan, farklı kaygılar taşıyan, taze ve özgün bir ilk film denemesiyle karşı karşıyayız. Genelde yalınkat eğlence ve gösteri sinemasının girdaplarına çekilerek birtakım çalımlı, alımlı, ama sığ ve kolay filmlere şartlana gelmiş ortalama seyirciye sıkıcı gelebilecek A Ay, içine aldığı meraklısınaysa seyir zevki ve has sinema keyfi sunuyor bir buçuk saat süresince.

Meraklısına Nisan Yayınları'nca basılmış senaryosunu da salık verecegimiz, Reha Erdem'in A Ay'!, 'gülümsemesi az, ağır', karanlık bir atmosferi dayatan, naif, duru, lirik ve beylik deyişle şiirsel bir sinemanın uzantısı, sıradışı bir film. Allegorik yapısından oyunculuğuna, ışıklandırmayla çerçevelemelere yansıyan bir özenin belirginleştiği, Uğur Eruzun'un kamera çalışmasından diyaloglarıyla montajına kadar yeni ve özgün bir soluk sinemamızda. Yazaryönetmeninin deyişiyle 'inanmak, inanç ve inanmaya inanmak' üzerine A Ay, alışılmış dramatik olay örgüsüne boş vererek bildik hikaye anlayışından farklı kanallara akan, imgelerle temaların birbiriyle kesişip birbirini tamamladığı ve ayrıca Rumelihisar'dan adalara, Galatasaray'daki Aynalı Pasaj'dan Mahmutpaşa'ya kadar İstanbul'un çeşitli köşelerini ustaca değerlendiren, başarılı mekançevre kullanımıyla da dikkati çeken, martısı, kedisi, börtü böceği, vapur düdüğü bol, önemli ve anlamlı bir film kısacası. Bir de loş koridorlar, yer yer döşemeleri çürümüş, camsız çerçevesiz, izbe bölümler, kilitlenmiş ya da kapılarına tahtalar çakılarak iptal edilmiş gizli saklı ve eski eşyalarla döşenmiş, geçmişe dönük yaşanan odalar, arada bir ding dong'ları takılıp sürekli çalan, çok sayıdaki antika saatlerle dolu, filmin bir başka ana karakteri sayılacak Hisar'daki kale gibi yükselen o bildik kırmızı taş yapı var, unutulmaması gereken Lirizmin ağır bastığı, Doğu'ya özgü, dingin mistik bir bakışın yansıdığı, sinemasal bilgiye, birikime, yeteneğe sahip, umut veren, anlatacağı olan, aydın bir yazar yönetmen haberleyen A Ay'ı, Atilla Tokatlı'nın Denize İnen Sokak, Metin Erksan'ın Sevmek Zamanı ya da Nesli Çölgeçen'in Kardeşim Benim'i gibi klasiklerimizin çizgisinde ve Kutluğ Ataman'ın Karanlık Sular'ıyla birlikte, Türk sinemasının 1990'lardaki belki de en önemli ve ayrıksı üslup denemesi olarak selamlamak da olası. Bu hakiki filme hakiki sinemaseverlerin de hakkını vererek sahip çıkacağını sanırız. Unutmamalı, nice badireyi atlatıp gösterilmek için bunca yıl bekleyen A Ay'ın seyredilebilecği bir hafta daha var..(Sungu Çapan Cumhuriyet, 4 Ekim '96)

Yedi yıl gecikmeyle izleyebildiğimiz A, Ay adlı film için aklıma gelen ilk söz şu oldu: Ince işçilik. Yönetmen Reha Erdem gümüş kakma gibi işlemış filmini. Karanlık girinti ve parlak çıkıntılarla dolu, gizemli bir gümüş kemer A Ay. Yazık ki onu takacak zerafette giyinmiyoruz artık. Bu yüzden ızleyicisine yalnız Pera Sineması'ndan ulaşabildi. Sinemasever olma ayrıcalığına sahipseniz bu filmi mutlaka izlemelisiniz.

Kimi yönetmenler sinema dilini öyle bir kullanır ki tadı damağınızda kalan görüntülerden uzun uzadıya söz etmek istersiniz. "Anlatılsın elbet bütün hikayeler." Hemen her planı simgelerle yüklü, şiirsel A Ay da üzerine yazmak için yeterince malzeme sağlayan bir film. Gelin görün ki simgeciliğinin yanı sıra son derece yalın bir anlatımı olan bu filmi 'deşmek' de yazık olur. Metafizik boyutuyla da etkileyici A Ay. "Rüyaların tabirini arama. Rüya rüya içindir. Rüyada gördüğün kuş, rüyada gördüğün kuştur."

Reha Erdem, görme ve gösterme, görünen gerçeklik, görünmeyen ama varoldUğU söylenen üzerine çokça düşünmüş ve bu sorunsalları film içinde başarıyla çözümlemiş.
"Gösterilemeyen şeyler" gören küçük kızın son derece varsıl iç dünyası, onu doğaüstü bir varlığa dönüştüren düşgücü, dünyayı genel geçer maddi değerlerden soyutlamış biçimde algılaması, geçmişe ve kendisini anlayamayanlara duydUğu öfke bütün derinliğiyle yansıtılmış. "Her gördüğünü gösterebiliyor musun?"

Yönetmenin mekan seçimi de çok başarılı. Rumelihisarı'ndaki şatoyu andıran gizemli yapı (ki artık yerinde değil) ürkütücü görkemiyle filme çok uygun bir mekan oluşturuyor. (Alin Taşçıyan Milliyet, 4 Ekim '96)


8 Nisan 2020 Çarşamba

ZiYARET (1987)


Yönetmen: Kaya Ererez
Senaryo: Safa Onal
Görüntü Yönetmeni: Kaya Ererez
Müzik: Cahit Berkay
Yapım: Rüzgar Film/Kaya Ererez

Oyuncular: Hülya Avşar, Selçuk Özer, Engin İnal, Savaş Yurttaş, Gökhan Mete, Sevda Ferdağ, Sevinç Pekin, Sibel Savaş, Turgut özatay, Seyfettin Karadayı, Yaşar Şener, Ahmet Turgutlu, Selçuk Yalçındağ, Banu Sengelli, Erdoğan Akduman, Bülent Polat, Bayram İlvur, Hülya Birbilen

Konu: Öykü, gecenin bir saatinde tüm kasaba halkının taşlayarak kovaladığı biri gelinlikli iki kadının kaçışı ile başlar. Kasaba erkekleri "defalun orospular" diye bağırarak bu iki kadını acımasızca ve öldüresiye taşlar-lar. Kadınlardan yaşlı olanı istasyon-da bekleyen trene yaklaştıklarında aldığı taş darbesiyle ölür. Gelinlikli genç kız ise tek başına trene binmeyi başarır ve İstanbul'un yolunu tutar. Bir gece vakti parasızlık nedeniyle o biçim otellerden birinde yer bulur. Bir süre sonra otel basılır ve nezarethaneye alınır. Artık istemese de vesikalı olmuştur. Büyük kentin; genç, güzel, savunmasız ve kıstırılmış genç kızlardan talep ettiği bedeli, bu çaresiz kız da körpe bedeniyle ödemekten kurtulamaz. Düşük bir ücret karşılığında körpe benini, hayrat erkeklere cömertçe sunmak zorunda kalır. Öylesine kalır ki, bu mesleğin kurtları bile "bu yolun sonu yok" demesine karşılık onu yolundan çeviremez. Kaldırım pazarlıkları ve onun sonucunda otel odalarındaki alışık mesailer genç kızı tüketmez, aksine yaşama karşı büyük bir kinle dirençli kılar. Giderek fiyatı yükselir, müşterileri değişir, salaş oteller yerine evlere servise gider. Çevresindekileri kullanarak fotomodellik, mankenlik derken sosyetenin göz bebeği olur. Artık güçlüdür ve dilediği her şeyi satın alabilecek kadar da varlıklıdır. Yaşamdan alabileceği her şeyi almasına karşılık mutlu değildir. Yıllar önce küçük bir kasabada annesiyle birlikte taşlandığını ve onu yitirdiğini bir türlü unutamaz. Tekrar oraya, kendisiyle ve kasaba halkıyla ödeşmeye dönmek ister. Bu kez bütün kozlar onun elindedir. Tüm kasabayı satın almak ister. Yıllar önce kendisini taşlayanlar önünde el pençe dururlar. Ama artık çok geçtir.


ZİRVE (1987)



 



Senaryo ve Yönetmen: Samim Utku
Kamera Ali Engin
Yapım: Metro Film/Zeki Kafa

Oyuncular: Faruk Peker, Selen Bükey, Yaman Vuran, Kenan Pars, Yücel Emir , Oskihan Demir,

Konu: Ünlü bir basketçi olan Faruk (Faruk Peker), bir maç sırasında ayağı sakatlanır ve bir süre sonra da takımdan atılır.

ZİNCİR (1987)


Yönetmen: Korhan Yurtsever
Senaryo: Macit Koper (Osman Şahin’in “Irgat Erleri” ve Korhan Yurtsever’in “Zincir” isimli hikayesinden)
Görüntü Yönetmeni: Erdoğan Engin
Özgün Müzik: Serdar Ateşer
Yapım: Varlık Film /Lokman Kondakçı

Oyuncular: Halil Ergün, Betül Aşçıoğlu, Berivan, Oya Aydonat, Mete Sezer, Mehmet Akdil, İhsan Yüce

Konu: Siverek. Kâhta, Gerger, Nizip'ten pamuk ırgatları tüm cefasını çekmek için her yıl Çukurova'ya inerler; ve yerliler' sineklerin artmasından anlarlar ırgatların geldiğini ... Irgatlar; kadın, erkek kızgın güneş altında çalışırlar. çocuklar ise çadırlar altındadır. Hasat sonrası firezleri ateşe vermek adettir. Bu yıl yine firezler yakılırken ırgat çadırları ateş içinde kalır; ırgatlar, çadırlarını, mallarını, çadırlarda ki çocuklarını kurtarmaya koşarlar. Eşber ile Mahse'nin çocukları alevler içinde kalır ve ölür. Bu olaydan sonra erkekler çalışmama kararı almayı düşünürler, başka yerlerde çalışma hesapları yaptılar geri dönmeyi önerenler olur; kadınlar ise Mahse'nin başında ağıtlar yakar. Boran Ağa ise gelerek onlara üzüntülerini belirterek Şiro'nun gömülmesi gerektiğini söyler.

Ödül:
1988 “25 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde” “en iyi 3. film”

v    İlk filmi " Fırat Cinleri" ile iyi bir çıkış yapıp uzun yıllar sessiz kalan yönetmen Korhan Yurtsever'in bu film Osman Şahin'in "Irgat Erleri" ve Yurtsever'in "Zincir" adlı hikayelerinden uyarlanmıştır. Sinemamızın eli yüzü düzgün yapıtlarından olan bu film, gösterime girdiği sıralarda başka bir boyutuyla da ses getirmişti. Yönetmen, filmin kısa sürede gösterimden kaldırılmasını protesto etmek için, film makaralarını sinemanın önünde yakmıştı.
v     
 Korhan Yurtsever'in "Fıratın Cinieri"ni ne kadar sevmiştik!..,Tam 10 yıl oluyor. Talihsiz bir "Kara Kafa" filminden ve uzunca bir Almanya sürgününden sonra, Yurtsever'in yönetmek fırsatını bulduğu "Zincir"de yine birçok serüvenden sonra, gösterime giriyor. "Zincir", Çukurova'da pamuğa çıkan Zülfo karısı Elif ve küçük bebelerinin öyküsünü anlatıyor. Ancak Osman Şahin'in Öykü-sünü geliştirmiş, Koper/Yurtsever ikilisi. Pamuk hasadında, ağanın hırsı yüzünden baslarına olmadık bir iş gelen çifti, biz daha sonra çalışmaya başladıkları bir Lunapark'ta tanıyoruz. Ve olay, geriye dönüşlerle gelişiyor, boyutlanıyor.

'Zincir", hem kusurları, hem de erdemleri olan bir film... Ben, kendi adıma, bir filmle çok zengin şeyler anlatılabileceğine, bir filmin gereğinde tüm yaşamı kavrayabileceğine inanıyorum. (Ancak kimi zaman da bunu yapmayı deneyen filmlerimiz, öylesine ukala, yanlış ve da-yanılmaz oluyor ki!) "Zİncir"in temel kusuru, yaşamı ayrıntılarla kavrama yetisinden yoksun oluşu. Bir buçuk saat boyunca bize izletilen öykünün tek bir ana teması, tek bir dramatik çıkış noktası var. Anne ve çocuğu ilişkisi. Bu ilişki, bu ana tema, filmi beslemede yetersiz kalıyor. Ancak bunu klasik tragedyadaki yer, zaman tema birliğiyle benzeştirmek ve filme amacının alçak gönüllülüğü için olumlu bakmak da mümkün.

Korhan Yurtsever, bu yeni filminde sinema tekniğine egemenliğini, tam bir "teknisyen" olduğunu yeniden kanıtlıyor. Filmin kurgusu, özellikle gece çekimlerinin kalitesi yüksek düzeyde. “Atilla Dorsay, “12Eylül Yılları ve Sinemamız”


ZAMANSIZLAR (1987)


Yönetmen: Ömer Uğur
Senaryo: Cemal Gözütok, Ömer Uğur
Görüntü Yönetmeni: Ümit Ardabak
Müzik: Haluk Özkan
Yapım: Varlık Film/Lokman Kondakçı

Oyuncular: Berhan Şimşek, Nilgün Akçaoğlu, Bülent Kayabaş, Orhan Güzeloğlu, Menderes Samancılar, Sevinç Pekin, Kenan bal, Cengiz Sezici

Konu: Yarı açık cezaevinin bulunduğu sahil kasabasında bir festival düzenlenir. Ve bu şenlik nedeniyle kasaba ya bir tiyatro grubu gelir. Ekibin tüm umudu bu şenliktedir. Çünkü, bazı nedenlerle dağılmak üzere olan kumpanya bu sahil ka-sabalarında belki de son şanslarını deneyeceklerdir. Gençliği taş duvarlar içinde çürüyen ve sekiz yıldan beri bir ihaneti unutamayan suskun mahkum (Berhan Şimşek), kumpanyanın yorgun kızı Gülay, (Nilgün Akçaoğlu), cezaevinde düzenle-nen moral gecesinde ilk kez karşılaşırlar. Ve aralarında tutku dolu fırtınalı bir aşk başlar. Aynı zamanda gururlu bir taşra mütegallibesi olan Ragıp da (Orhan Güzeloğlu), Gülay'ın üzerin zar atmaktadır. Kumpanyanın yöneticisi Emin (Bülent Kayabaş) ise, tekrar bir dağılma noktasına gelen ekibini bu fırtınalardan kurtarmak için, zorunlu bir mücadeleye girer.


YUVASIZLAR (1987)


Yönetmen: Temel Gürsu
Senaryo: Aydemir Akbaş, Recep Filiz
Görüntü Yönetmeni: Abdullah Gürek
Söz ve Müzik: Nejat Söylemez (Yuvasızlar)
Müzik: Şah Plak
Yapımcı: Zikri Köksoy

Reji asst.: Faruk Turgut, Aynur Başkök, Kamera Asst.: Mesut Çağdaş, Tonmaister: Cüneyt Sarvazlar, Kurgu: Sedat Karadeniz, Set teknisyenleri: İsmail Kündem, Enver Kündem, İbrahim Uğurlu, Işık Şefi: Ergun Şimşek, Yardımcılar: Selahattin İlhan, Ali Koşum, Laboratuar Şefi: Sabahattin Hoşsöz, Laboratuvar: A. Tümay Rızai, Şems Toksöz, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Negatif Montaj: Ömer Aksu, Sultan Yıldırım, Prodüksiyon Amiri: Fikret Ertuğrul, Prodüksiyon Asst.: İlhan Yener, (Sineray Stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir).

Oyuncular: Küçük Ceylan, Melike Zobu, Hakan Tanfer, Agâh Hün, Gül Vergon, İ. Hakkı Şen, Turgut Özatay, Tuncer Sevi, Ali Yalaz, Ahmet Cebi, Mustafa Yavuz, Erdal Tosun, Cüneyt Aydemir, Aysel Kiper, Yaşar Kutbay, Medet Uğurlu, Selahattin Fırat, Mehmet Uğur, Ali koşum, Yılmaz Kurt, İbrahim Uğurlu,

Konu: Yoksul koca karısının sırtından para kazanma hesapları yapmaktadır... Çeşitli olaylardan sonra oğulları Hakan bir cinayet suçuyla hapse girer. Kızları Ceylan ise başkalarının yanına sığınmak zorunda kalır…

YOLUN SONUNDAKİ KARANLIK (1987)



Senaryo ve Yönetmen: Orhan Aksoy
Görüntü Yönetmeni: Abdullah Gürek
Yapım: Uzman Filmcilik/Kadir Turgut, Ferit Turgut

Oyuncular : Sibel Turnagöl, Yalçın Gül-han, Savaş Yurttaş, Levent Kazak, Haluk Kurtoğlu, Mühip Arcıman, Gülsen Tuncer, Serkan Yaşar Kutlubay, Cezmi Baskın, Zeliha Ulutürk, Sami Hazinses, Mustafa Suphi, Gülten Ceylan, Günay Güner,

Konu: Ailesini terk ederek İstanbul'da bir otele yerleşen Zeynep'in (Sibel Turnagöl) amacı şöhret olmaktır. Genç kız, gittiği bir figürasyon bürosunda oyuncu seçimleri yapan Cemil'le (Savaş Yurttaş) tanışır. Bir süre sonra da Zeynep, Cemil'in evinde kalmaya başlar. Bir gece gittikleri diskotekte polis baskınına uğrayan Zeynep, orada bulu-nan Necdet'in (Yalçın Gülhan) dikkatini çeker. Kendisine bu yolda yardımcı olacağını söyleyen Necdet'in gerçek yüzü ortaya çıkar. Çünkü, Zeynep kendi-ni paralı işadamlarının yatağında bulur.