Senaryo ve Yönetmen Sami Ayanoğlu
Eser Feridun Fazıl Tülbentçi “*”
Resim Operatörü Kriton İlyadis
Yapım Lale Film / Sabahat Filmer
Montaj: İsak Dilman, Ses Operatörü: Lâmi Kamil, Laboratuar: Mihal İskarpetis, Işık: Necati İltaç, Müzik: Sadettin Kaynak, Mehter: Hasan Tahsin Patrsadan, Okuyan: Mustafa Çağlar,Ar Direktörler: S. Nahit Bilge, Müfdit Kiper, Suavi Tedü, Asistan: Mustafa Savaşkan, Dekor: Nikola Perof, Kostümler: Naciye Bölükbaşı, Karakuş Deligavur, Danslar: Nimet Alp, Nermin Ersin, (Necip Erses İstnanbul Film ve Lale Stüdyolarında çekilmiş, Atlas Stüdyosunda Seslendirilmiştir.)
Oyuncular: Sami Ayanoğlu, Heyecan Başaran, Suavi Tedü, Lale Oraloğlu, Sadri Alışık, Cahit Irgat, Reşit Gürzap, Altan Karındaş, Berrin Aydan, Behzat Butak, Neşe Yulaç, Atıf Kaptan, Refik Kemal Arduman, Kemal Tözem, Şakir Arseven, Atıf Avcı, Talat Artamel, Hüseyin Kemal Gürmen, Kani Kıpçak, Şaziye Moral, Mehmet Karaca, İbrahim Delideniz, Hadi Hün, Turan Göker, Müfit Kiper, Neşet Berküren, Asuman Korad,Sadi Yaşmaklı, Şakir Arseven, Vahi Öz, Renan Fosforoğlu, Boğadır Ayanoğlu, Cem Salur, Kemal Emin Bara, Hasan Ceylan, Turhan GÖker, Hakkı Ruşen,
► 700 yıl, üç kıtada hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu’nun dokuzuncu padişahı olan Yavuz Sultan Selim’in tahta çıkışından ölünceye kadar geçen olayları anlatmaktadır.
…1505 yılında Şehzade Selim Trabzonda sancak beyi idi. Mayıs ayında İstanbul’dan eski arkadaşı Yakup ve iki kişi İstanbul’dan Ferhat Bey’in gönderdiği bir nameyi getirdiler. Namenin içeriği şöyle idi: yeniçeriler artık padişaha itiat etmiyor Vezirazam Hadım Ali Paşa Şehzade Ahmeti tahta çıkarmak için binbir türlü oyunlar yaptığı yazıyordu. Yeniçeri ocağı Selim’i sevdiği için özellikle selime karşı cephe almıştı. Bu arada Trabzon’dan Leonidas adında bir Rum İstanbul’a Selim aleyhine haberler iletiyordu. Bunu anlayan Selim Leonidas ve vezirazamın adamı Şahin Bey’i yakalatıp idama mahkum etti. Fakat Yakup’un önerisi Serbest bırakmasında Leonidas kızı Aspasiya’nında payı vardı. Aspasiya saraya gitmiş şehzadenin ayaklarına kapanıp babasını serbest bırakması için yalvarmıştı. Selim,bu güzel kızı kıramamış üstelik yıldırım aşkı ile kıza vurulmuştu. Bu arada sultan sohbet toplantıları yapıyor, hiç sefere çıkmıyordu. Bu durum yeniçeri ocağında huzursuzluk yaratıyodu.
Selimin oğlu Süleyman’da büyümüş, sancak beyliği yapacak yaşa gelmişti. Fakat Ali Paşa bunu istemediği için, padişahı olumsuz yönde etkiliyordu.
Padişah da Selim’i sinirlendirmek istemediği için Süleymanı Kefe’ye sancak beyliğine atadı. Süleyman Kefe’ye gidince oğlunu ziyaret maksadıyla Selim Kefe’ye gitti. Bu durum Osmanlıda başkaldırmaktı. Bunu öğrenen padişah, Selim’e Trabzon’a dönmesi için haber gönderdi. Fakat bunu Selim kabul etmedi. Durumu anlayan padişah olayı tatlıya bağlamak, kan akmasını istemediği için Selim’e Rumeli’de sancak beyliği önerdi. Rumeli başkente yakın olduğu için ve Selim’in her an ayaklanarak tahtı oturabileceğini düşünen Ali Paşa ve diğer şehzadeler, duruma hoş bakmıyorlardı. Selim adamlarından birkaçını Rumeli Beylerbeyi’ne göndererek yakında Rumeli’ye geleceğini ve kan akmasını istemediğini bildirdi.Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa duruma razı oldu.Selim Edirne’ye doğru yola çıkmıştı.Fakat Hasan Paşa, durumu Ali Paşa’ya bildirdi. Ali Paşa bir ordu hazırlattı. Padişah,kan akmasını istemediği için Selim’i,Rumeli’de Semendire’ye atadı. Fakat Selim Edirne’ye girme arzusuna kapılmıştı. Günlerce yürüyüşten sonra bunu başarmıştı. Buradan İstanbul’a dönmeye karar verdi. Her ne kadar lalası Selim’i bu düşüncesinden vazgeçirmeye çalışsa da bunu başaramadı. Selim, İstanbul yakınlarında, Çorlu’da padişahın ordusuyla karşılaştı. Padişahın ordusu daha güçlüydü. Sonuç da Selim’in aleyhineydi. Selim Kırım’a, kayınbabası Megli Giray’ın yanına gitmek zorunda kaldı.
Bu sırada Anadolu’da Şah İsmail’in desteklediği Şii çeteleri halkın huzurunu kaçırıyordu. Bu durumu çözüme kavuşturmak isteyen Anadolu Beylerbeyi, çeteler tarafından mağlup edildi. . Fakat Korkut kısa sürede yakalandı ve Tüm bu olaylar olurken Selim’in İstanbul’a geleceğini duyan Aspasiya, Selim’i görebilmek için saatlerce sokakta beklemiş ve sonunda büyük bir aşkla sevdiği şehzadeyi görebilmişti.
Vezirazam Ali Paşa’nın İstanbul’a döner dönmez ilk işi Anadolu’daki ayaklanmayı bastırmak oldu. Selim Kırım’da bulunduğu zaman, İstanbul’a adamlar göndermişti. Bunlar ,Yakup ve Osman başkası değildi. Görevleri ise, İstanbul’da şehzade taraftarlarını toplamaktı. Bu görevi başarıyla icra ediyorlardı. Saraydan, Sinan Paşa gibi yüksek rütbeli kişileri Selim taraftarı yapmışlardı. Görevlerini tamamlayan Yakup ve arkadaşları Selim’in yanına gittiler. Bu sırada Kefe’de bulunan Selim, haberleri sevinçle alıyordu. En çok sevindiği haber ise Aspasiya’nın hayatta olmasıydı. Selim’in artık sarayda da adamları vardı. Zaten yeniçeriler de Selim’in tahta çıkmasını istiyordu. Tüm bu olumlu gelişmeler üzerine Selim, İstnbul’a doğru yola çıktı. Selim’in İstanbul’a girişi, çok büyük bir ihtişamla karşılandı. Toplanan kalabalığa karşı hiç bir şey yapamayacağını anlayan Beyazıt, tahtı Selim’e devretti ve istirahata çekildi. Selim, hemen yönetici kadrosunu değiştirdi. Daha sonra büyük bir aşkla sevdiği Aspasiya’yı ziyaret ederek, aşkını alevlendirdi. Selim tahta çıkar çıkmaz, Şehzade Ahmet tahta oturma planları yapamaya başlamıştı bile. Bunu öğrenen Şehzade Korkut da tahta geçmek için faaliyete geçti. Tahta oturan Selim’in, devletin geleceği için tahtı tehdit eden şehzadeleri ortadan kaldırması gerekiyordu padişah tarafından saraya davet edildi. Burada Korkut’un hayatına son verildi. Bu durum padişahı çok etkilemişti ve ağlamasına sebep olmuştu. Selim Korkut’lan uğraşırken Ahmet büyük bir ordu toplamıştı. İki ordunun karşılaşması sonucu Selim galip gelmişti. Ahmet de esir düşmüştü. Padişah Bunun üzerine Selim, Şehzade Ahmet’in üzerine, bilgi toplatmak için, adamlarını yolladı. Selim av bahanesiyle Manisa’ya gitti. Bunu öğrenen Korkut Manisa’dan kaçarak bir mağaraya sığınmıştı çok kan akmasına sebep olan Ahmet’i idam ettirdi. Bütün bunlar yetmezmiş gibi yeniçeriler arasında ayaklanmalar çıkaranlar tespit edildi. Bunlar da gereken cezalarını alıyorlardı. Ülke içerisinde düzeni sağlayan Selim, doğuda Şah İsmail’i, devleti için büyük bir tehlike olarak görüyordu. Bu yüzden adamlarını, Tebriz’e, bilgi toplaması için gönderdi. Aynı zamanda da İstanbul’da sefer hazırlıkları başlatılmıştı. Padişah tarafından saraya davet edildi. Burada Korkut’un hayatına son verildi. Bu durum padişahı çok etkilemişti ve ağlamasına sebep olmuştu. Selim Korkut’lan uğraşırken Ahmet büyük bir ordu toplamıştı. Bütün bunları yaparken bir .yandan da büyük aşkı Aspasiya’yı ihmal etmemeye çalışıyordu İki ordu Mercidabık Ovası’nda karşılaştı. 25 Ağustos 1516’da iki ordunun çarpışmaları başladı. Selim bu savaştan da parlak bir zaferle çıktı. Selim sefere devam etmek istiyordu fakat ,sarayın ileri gelenleri buna karşı çıkıyorlardı. Çünkü geçilmesi gereken bir çöl vardı. Üstüne üstlük ordunun yorgun olduğunu iddia ediyorlardı. Fakat Selim kararlıydı. Vazgeçmeyi hiç düşünmüyordu. Mısırlılar da Selim’in Tih Çölü’nü geçebileceğini zannetmiyordu. Selim kesin kararını vermişti ve 16 Ocak 1517’de Nil sahillerine ulaşıldı. Bir kaç gün istirahat ettikten sonra Ridaniye’ye geldi. İki ordu burda karşılaştı ve Selim yine muvaffak olmuştu. Kahire’de artık Osmanlı topraklarına katılmıştı. Fakat bu savaşta Selim çok sevdiği büyük yardımcısı Veziriazam Sinan Paşayı kaybetti. Bir müddet fethettiği yerlerde düzeni sağlamak için ikamet eden Selim İstanbul’a döndü. Tüm olaylar sırasında çok sevdiği Aspasiya hasta yataklarına düşmüş, her geçen gün durumu ağırlaşmaktaydı. Selim’i sayıklayarak ahirete intikal etmişti. Bunu öğrenen Selim, saf bir aşkla sevdiği Aspasiya’nın ölümü karşısında gözyaşlarına engel olamamıştı.
.Doğuda sükuneti sağlayan Selim Avrupa’ya yönelmeye karar vermişti. İlk seferi Macaristan’a düzenleyecekti fakat iki omuz küreği arasında çıkan ham bir çıbanı sıkıştırması sonucu çok ağır hastalanmış ve artık ayağa kalkacak hali kalmamıştı. Her geçen gün durumu ağırlaşıyordu. Eylül 1520’de bir cihangir yıkıldı. (kyn: frmtr.com/kitap-ozetleri/4851700-yavuz-sultan-selim-agliyor-kitap-ozeti.html
________________________________
“*” Feridun Fazıl Tülbentçi, 1912 yılında İstanbulda doğdu. Vefa Lisesini, Yüksek Ticaret Okulunu bitirdi. Ardından basın hayatına atıldı. Ulus. Vatan, Cumhuriyet, Hürriyet gazetelerinde yazarlık yaptı. Daha sonra İstanbul Radyosunda görev aldı. Edebiyata şiirle başladı. Tülbentçi, radyoda "Geçmişte Bugün" adlı programı hazırladı. Tarihi romanlar yazdı. 1982 yılında vefat etti. (kyn: ansiklopedi.bibilgi.com)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder