Senaryo: Ayşe Şasa
Foto Direktörü: Gani Turanlı
Yapım: Uğur Film / Memduh Ün
Türküler: Hasan
Mutlucan, Müzik: Yücel Paşmakçı, Reji Asistanları: Funda Öktem,
Ahmet Soner, Erdoğan Akduman, Kamera Asistanı: Ender Turgut,
Ar Direktör: Duygu Sağıroğlu, Kostüm ve Sanat Yönetmeni: Niyazi Er, Montaj:
Özdemir Arıtan, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Işık Şefi: Erol
Batıbeki, Makyaj: Cemal Gonca, Aksesuar: Ahmet Saatler, Prodüksiyon
Amiri: Adnan Uygur, Asistan: Yusuf Çağatay, (Acar Film stüdyosunda
seslendirilmiş, Saner Film Renkli laboratuarında hazırlanmıştır).
Oynayanlar: Cüneyt Arkın (Köroğlu), Fatma Girik, Hayati Hamzaoğlu (Bolu
Beyi), Reha Yurdakul, Mümtaz Ener, Hüseyin Baradan, Oktar Durukan, Aynur
Akarsu, Asım Nipton, Taliha Saltı, Behçet Nacar, İsmet Erten, Adnan Mersinli,
Özdemir Aydın, Ahmet Turgutlu, Faruk Panter, Küçük Yıldız: Zafer Karakaş
Konu: Zalim
Bolu Beyi at yetiştiren Deli Yusuf adındaki bir seyisten , padişah için çok
iyi bir at ister. Seyis atı götürür. Ancak, Bolu beyi atı beğenmez. Bunun
üzerine seyisin gözlerine mil çektirip onu kör eder. Seyis evine geldiğinde,
oğluna olanları anlatır. Oğlu, babasının intikamını almaya yemin eder ve
babasının kör olmasından dolayı kendisine Köroğlu adını alır. Bolu beyinin
beğenmediği at olan Kırat`ı kendi istediği gibi yetiştirir ve Kırat ile
intikamın yolunu tutar. Ancak, Bolu beyinin güzeller güzeli bir kız kardeşi
vardır
.
NOT:
Atıf Yılmaz’a asistanlık yapan Ahmet Soner anılarında film hakkında şunları
söylemektedir: “Renkli negatif filmler geldi bugün. Her biri 120'şer metrelik
toplam 39 kutu film, yani 4.680 metre. Yapımcı Memduh Ün bu malzemeyle filmin
bitirilmesini istiyormuş, eğer bitmezse yönetmen kendi cebinden harcamak
zorundaymış. Bu kadarcık negatifle tarihi film çekmek olanaksızdı. Önceki
siyah-beyaz filmlerde 55-60 kutu negatif harcamıştık. Atıf Abi ile Gani Turanlı
kara kara düşünmeye başladılar. Sanat yönetmeni Duygu Sağıroğlu, "Prova
yapmadan çekmeyin," dedi. Ben de bir öneri yaptım: "Klaket çekmeyelim."
Gani Abi ise, "24 kare yerine 22 kare çekeriz," diye kestirip attı.
Hepimiz güldük buna, ama baktık ki o ciddi. "Nasıl olur?" dedik. Gani
Abi işi hesaba döktü: "Saniyede iki kare kazanırız. İki kare dört santim
eder. Dakikada iki metre, on bir dakikada 22 metre ... On bir dakika üç yüz
metre olduğuna göre, böl 14.680'i 300'e, çarp 22 ile, ne eder?" Çarptım,
böldüm: 400 metre. Gani Abi, "Demek 400 metre kazanıyoruz, üç kutudan
fazla yani," dedi. Ben hesabı sürdürdüm, çünkü kazanılan bu 400 metreden
de 35 metre kazanacaktık. O 35 metreden de 2.5 metre... Hesap gittikçe
küçülerek uzayıp duruyordu.