Powered By Blogger

14 Nisan 2018 Cumartesi

SİLAH ARKADAŞLARI (1977)


Yönetmen: Osman F. Seden
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Kamera: Orhan Kapkı
Yapım: Sezer Film/Berker İnanoğlu

Oyuncular: Kadir İnanır (Murat), Perihan Savaş (Sevda), Eşref Kolçak (Fahri), Beyk İmamverdi (Kemal), Kadir Savun (Kadir), Reha Yurdakul (Zeki), Süha Eğriboz (Çete reisi), Baki Tamer, İlhan Hemşeri, Feridun Küçükakdere, Ceyhan Cem, Karga Kemal

Konu: Kemal başarılı bir komiser, Murat acar bir gazeteci, Fahri kanunsuz işler çeviren bir iş adamı ve Kadir lokantacıdır. Bunların ortak özellikleri ise yıllar evvel Kıbrıs'ta birlikte savaşan onbaşılar olmalarıdır. Onlar, beraberlikleri asla bozulmayan, yılın bir günü mutlaka bir araya gelen eski dostlardır. Murat, büyük bir kaçakçılık haberi alır. İş adamı Zeki'nin (Reha Yurdakul) gemisinde kaçak silahlar bulunmuştur. Zeki, gemisinde bulunan silahları inkar eder ve haberinin olmadığını söyler. Birkaç gün sonra Zeki'nin küçük oğlu kaçırılır. Çocuğu kaçıran mafya babası (Süheyl Eğriboz), Zeki'yi tehdit ederek bir kaçakçılık işi daha yapacaklarını silahları gemilerine yüklemelerine izin vermesini, yoksa çocuğu öldüreceğini söyler.

Çocuğun kaçırılma haberi polise ulaşır. Fakat Zeki polise yalan söyleyerek oğlunun halasında olduğunu söyler. Polis, Murat’la aynı gazetede çalışan Sevda'yı (Perihan Savaş) kullanarak, Zeki'nin evinde gör-dükleri eski bir eroin kaçakçısı olan İsmet'i yakalar ondan çocuğun yerini öğrenirler. Çocuğu saklayan Abbas'ın evine girerek kurtarırlar. Babasına götürürler. Oğlunun, susturulmak için kaçırıldığını bildiklerini söylerler. Zeki, polise her şeyi anlatacağını bildirir.
Fakat ertesi sabah evinin havuzunda ölü bulunur. Murat, gazetede bunlara savaş açacağını, tüm bildiklerini haber yapa-cağını Kemal’e söyler. Kemal buna pek razı olmasa da, suçluları ortaya çıkarmak için başka çareleri yoktur. Mafya, Murat'ın haberlerinden rahatsız olur. Murat’la bağlantı kurarak, kalemini satın almak istediklerini söylerler. Ancak Kemal, Murat'ı göndermez. Kendisi gider ve mafyanın tuzağına düşerek ölür. Murat, Kemal'in ölümünden kendini suçlar, bu suçlu psikolojisiyle Zeki'nin çocuğunu da evlat edinir, Kemal'in öcünü almaya yemin eder. Abbas'ın izini bulur ve onu konuşturur. Abbas, Necati-İbrahim-Servet beylerin isimlerini verir. Sırasıyla adamların evine gider ama onları öldürülmüş olarak bulur. Murat'tan kurtulmak isteyen Abbas, öldürülen komiser Kemal'in karısı Nurten'i tehdit ederek Murat’a telefon ettirip evine gelmesini sağlar. Ancak Murat, Nurten'in kendisine "gazeteci" diye hitap etmesinden şüphelenir ve çelik yelek giyer eve gider. Abbas ve adamları, Murat'a ateş ederek oradan kaçarlar.

Ölümden dönen Murat, son olarak Ser-vet'in evine gider. Onu da bulur ama hemen oradan gitmez. Biraz bekler, katil de henüz evdedir. Katilin peşine düşer ve onu evine kadar takip eder. Sonunda onunla yüz yüze gelir. Fakat bu kışı Kıbrıslı onbaşı Fahri'dir. Fahri, Kemal'i vurmadığını, asıl onu öldürenleri öldürerek onun intikamını aldığını söylerler. Murat ona inanmaz ve vuruşurlar. Fahri tutuklanır. “Gülşah Nezaket Maraşlı, “Osman Fahir Sedenle Türk Sinemasında Düet” syf, 208”

SİHİRLİ GÖZLÜK (1977)


Senaryo ve Yönetmen: Alev Akakar
Görüntü Yönetmeni : Mehmet Ali Özdemir
Yapım: Kader Film/Alev Akarar

Prodüksiyon Amiri: Yusuf Özel, Sesleri Alan: Raci Tözüm, Laboratuvar: Hayati Akbulut, Tümay Rızai, Nejat Doğansu, Şemsi Tokgöz,
(Ar Film Stüdyosunda hazırlanmış ve slendirilmiştir)

Oyuncular: Ünsal Emre, Nükhet Egeli, Sami Hazinses, İlknur Taçbaş, Özcan Özgür, İhsan Yüce, Aynur Akarsu, Çetin Tonbaz, Ali Demir, Nilgün Ceylan, Gülten Kaya, Misafir Oyuncu: İhsan Yüce, Saadet Gürses,

Konu: Bir sihirli gözlükle yaşadığı ortamda hayal ettiklerini gören bir adamın öyküsü.

SEVGİLİ OĞLUM (1977)


Yönetmen: Cüneyt Arkın
Senaryo: Safa Önal
Görüntü Yönetmeni: Orhan Kapkı
Yapım: Sezer Film/Berker İnanoğlu

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Perihan Savaş, Berhan Şimşek, Tuğrul Meteer, Mahmut Terhani, Kudret İrani, Sera Sekitmen, Simini Gaffari, Aydın Haberdar, Mustafa Doğan, İhsan Gedik, Kudret Yenici, İ Hakkı Şen, İlhan Hemşeri, Renan Fosforoğlu, Osman Alyanak, Küçük Yıldız: Murat Arkın (d:1972)

Konu: Oğlu uğruna büyük bir fedakârlık yapan bir babanın dramatik öyküsü... Şehir dışında bir çiftlikte toprağa ve köklerine bağlı yaşayan bir aileyi dramatik olaylar beklemektedir. Babalarıyla birlikte yaşayan kardeşler hayatlarından memnunken en büyükleri olan Ahmet huzursuzdur. Birkaç kez gittiği büyük şehir genç adamı adeta büyüler. Köyde toprağa bağlanıp bir çiftçi olmak istememektedir. Tüm aileyi karşısına alma pahasına şehre gitmeye karar verir. Babası Ahmet’in kararlılığı karşısında geri adım atar ve onun izin verir. Ancak kısa süre sonra oğlunun ölüm haberini alan baba büyük şehrin bela ve ölüm kokan karanlık sokaklarında intikam takibi başlatır.

SEVGİLİ DAYIM (1977)


Yönetmen Zeki Ökten
Senaryo Süleyman Turan
Görüntü Yönetmeni İzzet Akay
Yapım  Özer Film/ Enver Özer

Montaj Şefi: Özdemir Arıtan, Laboratuvar Şefi : Recai Karataş, Işık Şefi: Erol Batıbeki , Prodüksiyon Amiri: Hüseyin Çalışkan- Set Ekibi: Ahmet Akdoğan, Cem Esertepe, Sesleri Alan: Tuncer Aydıonoğlu, Labo-ratuvar Amiri: Recai Karataş, Reji Asistanları: Erbil Altınay, Süleyman Turan, Prodüksiyon Şefi: Hüseyin Çalışkan, Set Amiri: Ahmet Akdoğan, Necati Bostancı, İbrahim Kul, Cem Esertepe, (Acar Film Stüdyosu Renkli Laboratuarlarında hazırlanmış ve ses-lendirilmiştir. )

Oyuncular : Tarık Akan (Tarık), Hale Soygazi (Serap), Süleyman Turan (Rıza),Neriman Köksal (Tarık'ın Ablası), Ali Cağaloğlu (Hulusi), Perran Kutman (Betül), Şaziye Moral (Şaziye), Diler Sa-raç (Mübeccel), Nuri Tosun (Tarık' ın Bisikletini Kaçırdığı Çocuk), Ata Saka (Şebeke Şefi), İbrahim Kurt )(Şebeke Şefinin Adamı), Mehmet Uğurlu, Şebeke Şefinin Adamı (Teoman Aksoy), (Patron Zati Bey), Hikmet Gül (Hizmetçi), Itır Gürdemirel (Mualla), Ehat Alinçe (Tarık'ın Arkadaşı), Doğan Tamer (Tarık'ın Arkadaşı), Ferhat Ünal (Şebeke Şefinin Adamı), Mehmet Ali Güngör (Şebeke Şefinin Adamı), Çocuk oyuncu: Murat Erton (Murat), Itır, Gürdemirel, Ata Saka, Ehat Alince, Ferhat Ünal, Doğan Tamer,

Konu: Tarık zengin bir kızıla sırf babasının serveti nedeniyle evlenmek ister. Ancak kızın mirastan yoksun olduğunu öğrenince , polis kimliğine bürünün arkadaşları tarafından nikah masasında tutuklanarak evlenmekten kurtulur. İzini kaybetmek üzere İstanbul!a ablasının (Neriman Köksal) yanına gitmeye karar verir. İki yıl orada burada aylak aylak dolaşıp dönmüştür artık Ancak eniştesi Hulusi ile araları iyi değildir. Aynı zamanda çapkın olan Tarık bu yüzden de bir iş tutturamamış, eniştesinden devamlı azar işitmektedir.

SENSiZ YAŞAYAMAM (1977)


Yönetmen: Metin Erksan
Senaryo: Metin Erksan, Safa Önal
Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca
Yapım: Çiçek Film/Arif Keskiner

Yönetmen Yardımcıları: Sami Güç-lü, Bülend Engin, Renk Uzmanı: Hasan Örnek, Işık: İsmet Yurtçu, Rifat Yurtçu, Set: Hacı Fidan, Montaj: Turgut İnangiray, Senkron: Reşat Kaya, Negatif Montaj: Orhan Kabataş, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Laboratuar: İsmet Tomaçgil, Selahattin Kaya, Hayrettin Çakmak, Ethem Yalçın, Prodüksiyon Müdürü: Mustafa Eti, Kamera Asistanı: İlyas Akarsu, (Yeni Stüdyo’da hazırlanmıştır.)

Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Cemal Gen-cer, Orhan Elmas, Ekrem Dümer, Macide Yönder, Attila Gökbörü, Gülten Ceylan, Zeki Sezer, Sevim Gencer, Cevdet Arıkan,

Konu: İstanbul'da bir iş kadınının kansere yakalanmış olduğunu ve pek az ömrü kaldığını öğrenmesinden sonra, son bir tatil yapmak üzere Kıbrıs'a gidişini ve oraya, kendisini öldürmek kiralık bir katil getirtilmesini anlatan bir film

* Zengin bir kadın kanser olduğunu doktorundan, "Bir - iki yıl daha yaşama-mız, sonra şiddetli sancılar ve en sonunda da ölüm gelir" sözleriyle öğrenir. Kadın, ölmekten değil ama, acı çekmekten korktuğu için tutacağı bir kiralık katil tarafından öldürülmeyi tercih eder. Film, daha sonra cellatla kurban arasında bir yakınlaşmaya ve sonunda evliliğe gider. Düğün gecesi kadın dayanılmaz sancılar içinde kıvranır. Karısının kanser olduğunu öğrenen adam, birden hayatında her şeyden çok sevdiği varlığı kaybedeceğini ve onsuz yaşayamayacağını fark eder. Filmin sonunda kadın kendisini öldürtmek için tuttuğu kiralık katili hiç beklenmedik bir anda, "Bu dünyada ben öldükten sonra tek başına yaşamana gönlüm razı olmadı" diyerek ateş eder ve öldürür. Adam son nefesini "Şimdi bana aşık olduğuna inandım" diyerek verir.

Umut Film, Kıbrıs Hava Yolları'nın sponsor-luğunda çekeceği filmin senaryosunu yazması ve rejisörlüğünü yapması için Metin Erksan'a teklif götürür. Metin Erksan, kafasındaki hikayeyi Kıbrıs'ta geçmek üzere yeniden yorumlar ve "Sensiz Yaşayamam"ı son haline getirir. Film, İstanbul'da başlar ve Kıbrıs'ta gelişir. Gittikçe ölüme yaklaşan bir kadının, ölüm ve yaşam üzerindeki düşüncelerine yer veren film baştan sona bir tutku filmidir. Film büyük bir tutkuyu anlatırken kadın ve adamın o güne kadar hiç düşünmedikleri ölüm ve yaşam kavramları üzerinde de durmalarına yer verir. Kadın, hem içinde, hem yanında ölüm taşımak-tadır. İçindeki ölüme yenilmemek için yanı başında taşıdığı ölümden yardım ister. O güne kadar profesyonel bir kiralık katil olarak çalışan genç adam da zamanla seveceği kurbanının ölüm ve yaşam üzerindeki düşüncelerine katılır ve ilk kez öldürdüğü insanların kim olduğu üzerine hiç düşünmediğini fark eder. Kiralık katil o güne kadar kendi ölümü üzerine de hiç düşünmemiştir. Aşk hayatlarını doldurduğu zaman ise ölümü unutup yaşamdan tat almaya başlarlar. Ta ki kadının içinde taşıdığı ölüm kendini hissettirinceye kadar. Adam, gerçek anlamda ilk kez ölüm ve yaşam üzerine düşünür ve karısı olmadan bu dünya-da yaşayamayacağına karar verir. Film, ölüme yaklaşan kadının kocasını bu dünyada yanlız bırakmamak için öldürmesiyle biter.

Metin Erksan sineması içinde çarpıcı bir tutku ve aşk filmi olması açısından önemli bir yere sahip olan film, gerek çekim tekniği, gerek diyalogları, gerek-se temaları açısından incelendiğinde bir tutarlılık gösterir:

Erksan bu kez de tümüyle gerçek dışı bir dünya kuruyor. Kahramanlarımız, dış dünyanın olayları, gerçekleri ve insanlarıyla hemen hemen var olmadığı bir alemde, kendi iç serüvenlerini yaşıyorlar. Erksan anlatımında kesinlikle ger-çekçiliği değil, simgeciliği, stilizasyonu seçiyor... Film, sonuç olarak bir tür 'Fantastik Melodram' olarak nitelendirilebilir. Görsel niteliğiyle olsun, anlatımıyla olsun, film bu tanımlamaya Uyumlu bir tutarlılık içinde. Öyle ki başka türde bir film için gülünç kaçacak olan diyaloglar bu filmin genel üslubuyla çelişmiyor, tersine onu bütünlüyor.

Yönetmenin son dönemlerinde çektiği en başarılı filmlerinden kabul edilen "Sensiz Yaşayamam" Metin Erksan Sineması'nın kendine özgün dili içinde incelenmesi gereken bir film olduğunu söylemiştik. Örneğin, yönetmen kiralık katilin cansız bir manken üzerinde hedefi tek atışla Vurma provalarıyla "Sevmek Zamanı"nından sonra manken objesini tekrar karşımıza çıkarıyor….Metin Erksan, bu filminin yarım olduğunu, bazı aksaklıklar Yüzünden senaryoyu tam anlamıyla çekemedik-lerini söylüyor:

Kadın kanser teşhisini öğrendikten kısa bir süre sonra doğum gününü kutlar. Ben bu kutlamayı şöyle çekecektim. Ortaya kadının vücudu şeklinde bir pasta gelecekti. Pasta yavaş yavaş kesilirken kadın ilk kez kendi ölümüyle yüz yüze gelmiş olacaktı. Doğum günü sahnesini ne yazık ki böyle çekemedik. Yine, kadın İstanbul'dan bir sürat teknesi istetecek ve tekneye katiliyle birlikte binip denize açılacaklardı. Tekneyi kayalıklara doğru son sürat sürecek ve son saniyede teknenin yönünü değiştirecekti. Kadın ölümün ucunda olduğu için ölümü tınlamayacak ama, kiralık katil de hiç tepki vermeyecekti. Böyle sahneleri, uçakla, balonla, yarış otomobiliyle tekrar tekrar verecektim. Bu sahneleri de çekebilseydim, film çok daha çarpıcı olacaktı. “Birsen Altıner, “Metin Erksan Sineması” syf, 108 ”

► Metin Erksan’ın uzun bir aradan "Kadın Hamlet"ten sonra sinemaya dö-nüşünü haberleyen "Sensiz Yaşayamam" şaşırtıcı ölçüde tipik bir Erksan filmi... Değişik merceklerle deforme edilmiş geniş açılı çekimler, inatla, ısrarla uzatılmış planlar ... Geniş iç ve dış mekanlarda tek bir kişinin dolaşmasıyla elde edilmiş o garip yalnızlık, dış dünyadan hayattan, gerçeklerden soyutlanmışlık duygusu... Dev boyda bir mankeni (bazı filmlerde bu bir portredir) içeren bir bölüm ... Ve yine bir "tutku filmi" .... Beyne girip yerleşen, en olmadık koşullarda olmadık davranışları yaratan bir tutku ...
Ve, ölüm.. Sinemaya toplumcu filmlerle başlayan Erksan'ın 1965’lerden sonra, Giovanni Scognamillo'nun deyimiyle "bir çeşit içe kapanıklık biçiminde beliren yabancılaşma döneminin ürünlerinde hep var olan ölüm teması... "Sevmek Zamanı" "Kuyu", "Kadın Hamlet", TV için "5 Türk Hikayesi" gibi çok tartışılmış, çok övülmüş veya çok yerilmiş olan filmlerin, "kara sevda" motifiyle at başı giden ana teması:

Ölüm... "Felsefenin en önemli konusu intihardır" diyen Albert Caamus'yu doğ-rularcasına ölümü, özellikle intiharı bir saplantı halinde kullanan bir sanatçı... "Müthiş Bir Tren” “Bir İntihar". Eski zaman Elbiseleri" ve "Hamlet"den geçerek "Sensiz Yaşayamam"a ulaşan çizgi, Erksan'ın (1965'ler sonrası Erksan’nın) aynı tematiği nasıl inatla geliştirdiğini, kendi iç dünyasına uygun bir sinemayı nasıl dirençle sürdürdüğünü kanıtlıyor.

Erksan bu kez de tümüyle gerçekdışı bir dünya kuruyor. Kahramanlarımız dış dünyanın, olayları, gerçekleri ve insanla-rıyla hemen hemen var olmadığı bir alemde kendi iç serüvenlerini yaşıyorlar. Erksan anlatımında kesinlikle gerçekçiliği değil simgeciliği stilizasyonu seçiyor... Zorunlu olarak "başkaları"nın bulunduğu sahnelerde bile bu stilize etme duygusu egemen... (Yalnızca küçük bir pastanın yer aldığı bir masanın çevresinde toplanmış 5/6 kişinin tepeden çekimiyle verilen doğum günü partisi, diskotek sahnesi, Ayfer'in doktoruyla, müdürüyle veya otel resepsiyoncusuyla ikili sahneleri, vs). Erksan önceki filmlerinde sanırım gerçeklikle fantastik bir dünya arasında tam. bir seçim yapamamış, onun için daha çok başarısızlığa yakın düşmüştü,. Bu kez seçimini yapmış tümüyle fantastik bir dünyayı yeğlemiş. Film, sonuç olarak bir tür "fantastik melodram" olarak nitelenebilir. Görsel öğeleri ile olsun anlatımı ile olsun, film bu tanımlamaya uyumlu bir tutarlılık içinde... Öyle ki, başka türde bir film için' gülünç kaçacak olan diyaloglar bile filmin genel üslubuyla çelişmiyor, tersine onu bütünlüyor.'

"Sensiz Yaşayamam", Metin Erksan'ın şöyle böyle 15 yıldır kullandığı, geliştirdiği temaların ve bu, temaları yansıtmak için oluşturmaya çalıştığı sinemasal dilin il-ginç bir bireşime ulaştığı bir film ... Bir sanatçının 15 yıldır, kuşkusuz kendi kafa-sında oluşturduğu ve bir ölçüde de topluma ve gerçeklere duyduğu yabancılaşmayı yansıtan bir dünyayı sinemada yaratmaya çalışması, her şeyin ötesinde önemsenmesi gereken bir olgu ... En azından özgün olmanın ve kendine karşı dürüst olmanın bir belirtisi bu... Çeşitli konulardaki aşırı ve saldırgan bulduğumuz düşüncelerini sık sık eleştirdiğimiz Metin Erksan'ın, günümüzde geçerli tüm akımlara karşı çıkarak kendi dünyasını yansıtmayı sürdürmesi, bize önemli gözüküyor. "Sensiz Yaşayamam", Erksan'ın son döneminin en başarılı ürünü... Erksan sinemasının, tüm polemiklerin ötesinde yeni baştan ve kapsamlı biçimde eIe alınması gereğini de anımsatan bir film ... Filmin üstüne son söz olarak, Çetin Tunca'nın görüntü çalışmasının ve Hülya Koçyiğit'in oyununun başarısından da söz etmek isterim. Koçyiğit'in, Meral Taygun'un nefis seslendirmesi ile de desteklenen birinci sınıf oyunu bu sanatçının güzelliğinin ve sanatının doruğunda iken perdeden niye bu denli uzak kaldığı sorusunu akla getiriyor ... “Atillâ Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 155”


SEN VE BEN (1977)


Senaryo ve Yönetmen: Yücel Uçanoğlu
Kamera: Salih Dikişçi
Yapım: Kuzey Film/Yaşar Tunalı

Oyuncular: Arzu Okay, Bülent Kayabaş, Oya Başar, Demircan Türkdoğan, Perihan Ateş, Tevhit Bilge, İ. Hakkı Şen, Gül Turan, Türker Tekin, Öz-can Özgür

Konu: Film, aktör olma hevesiyle İstanbul’a giden bir gencin başından geçenleri konu alır. Hüsam aktör olmak hayaliyle memleketini bırakarak İstanbul’a gelir. İstanbul’da dayısı Şerif’in yanına yerleşir. Bir süre film ajanslarında deneme çekimlerine katılan Hüsam bir türlü dikiş tutturamaz. Şerif dayı, Hüsam’ı yan apartmana kapıcı olarak yerleştirir. Apartman sakinleri birbirinden ilginç tiplerdir. Ancak apartmanda yaşayanlardan Hülya, Hüsam’ı çok etkiler. Hüsam, Hülya için pek çok fedakârlıkta bulunacaktır. (Hasan Sakın)

SEN AŞK NEDİR BİLİR MİSİN (1977)


Yönetmen: Yücel Uçanoğlu
Senaryo: Vural Pakel
Kamera: Suat Kapkı
Yapım: Hapis Prodüksiyon/Vural pakel

Kurgu: İsmail Kalkan, Reji Ekibi: Cevat Şahiner, Kamera Asistanı: Sedat Ülker, Negatif Kurgu: Mahmut Eskici, Kazım Çakırmanoğlu, Laboratuvar: Mahmut Doğan, Hüseyin Yazıcı İsmert Tomaçgil, Hayrettin Çakmak, Renk Düzenleme ast.: Hasan Örnek, Işık Şefi: Mehmet Varol, Rıd-van Varol, Ses Mühendisi: Necip Sarıcıoğlu, Senkron: Süleyman Kaya, Prodüksiyon Amiri: Mustafa Oğuz, Set Ekibi: Hacı Fidan, Aslan Gül, Sami Meriç,

Oyuncular: Arzu Okay (Pınar), Salih Güney (Bora), Kâzım Kartal (İzzet), Nubar Terziyan (Bekir baba), Ercan Yazgan (Komiser Rıza), Cevdet Arıkan (müzik hocası), Yusuf Sezer (Şevket), Ayşen Selvi (Hizmetçi), Abdi Algül (Balıkçı Rüstem), İhsan Bayraktar (gardiyan), Ali Demir (kasabalı),

Konu: Film, şarkıcı bir kızla bir idam mahkûmunun umutsuz aşkını konu edinir. Pınar genç ve güzel bir şarkıcıdır. Günün birinde bir cezaevinde düzenlenen programa katılan Pınar idam mahkûmu Bora ile tanışır. Bora’nın tavırları Pınar’ı oldukça etkiler. Bu etkilenme kısa sürede duygusal bir yakınlaşmaya dönüşür. Bora kan davası nedeniyle çok sayıda cinayet işleyerek idama mahkûm edilir. Pınar, Bora’yı kurtarmak için elinden geleni yapar. Ancak karar kesinleşmiştir. İdamın infaz edileceği gece Bora firar ederek Pınar’ın evine sığınır. İkisi bir süre kaçak olarak yaşarlar. Ancak her yerde kendilerini arayan polise yakalanmaları an meselesidir. (Hasan Sakın)

SELVİ BOYLUM AL YAZMALIM (1977)


Yönetmen: Atıf Yılmaz
Senaryo: Ali Özgentürk
Eser: Cengiz Aytmatov
Kamera: Çetin Tunca
Müzik: Cahit Berkay
Yapım: Yeşilçam Film/Atıf Yılmaz

Yönetmen Yardımcısı: Jan Brindizi, Işık Şefi: Erol Batıbeki, Işık Asistanı: Metin Erdoğdu, Ses Kayıt: Erkan Esenboğa,

Oyuncular: Türkan Şoray (Asya), Kadir İnanır (İlyas), Ahmet Mekin (Cemşit), Nurhan Nur (Asya’nın annesi), Hülya Tuğlu (Dilek), Cengiz Kesici (Can), Elif İnci (Samet), İhsan Yüce (Ali), Perihan Doygun (komşu), Erkan Esenboğa

Konu: Güzel köylü kızı Asya ile Yakışıklı kamyon şoförü birbirlerine ilk görüşte aşık olurlar. Ne var ki Asya, kendisi istemese de, ailesi tarafından hiç görmediği birine verilir. Yiğit kamyon şoförü Asya'yı kaybetmek istemez. Sözün kesileceği gün Asya'yı alır götürür ve nikah kıyar. Asya'nın ailesinin onaylamadığı, çevrenin bazı düşmanlıklarına rağmen örnek bir sevgi, mutlu bir evlilik kurulur. Ne var ki, bu güzelim sevgiye en büyük düşmanlık İlyas'ın kendinden gelir. İlyas'ın işten haksız atılması sonucu, Asya'nın patronla konuşması İlyas'ı çok kızdırır. Asya'nın davranışını gururuna yediremeyen İlyas kendini lçkiye verır, evini ailesini unutur; bır başka kadının yanında teselli bulur. Asya çocuğu Ile birlikte günlerce, haftalarca bekler. İlyas'ın başka bir kadının yanında olduğunu öğrenince de evi terk eder. Sığınacak bır yeri, kimsesi olmadığı ıçın çaresiz gezerken, ailesini yıllar önce yitiren ve yalnız yaşayan Cemşit'le karşılaşır. İyı kalpli Cemşit, önce evini sonra yüreğini açar. Yıllar geçer ama, Asya hala kocasının yolunu gözler. Ama bu arada küçük Samet büyür, Cemşit'e baba diyerek seçimini ikisinin adına yapar. Yıllarca sevilmeyi bekleyen Cemşit. ailenin reisi olur. Bir gün İlyas'ın Çıkıp gelmesi Asya'yı yüre-ğinden sarsar. "Hangi erkeğe dönecektir kime baba diyecektir Samet? Sevgi nedir? Bir alev mi bir tutku mu, bir coşku mu? Yoksa adım adım kazanılan bir yürek, yüklenen sorumluluk, en zor zamanlarda uzatılan el mi? Sevgi tutku mu emek mi? Çaresiz kalan Asya bu soruları sorar durur kendine, sevginin anlamını, yapısını düşünür.? Sonunda "sevgi, sahip çıkan, dost, sıcak insan eliinsan emeği" diye düşünür ve emek veren, iyilik yapan Cemşit'l kocalığa seçer.

Şiirsel bir dille anlatılan film aşkın anlamı üzerine bir soruşturmayı açık seçik ön plana geçiriyor, konuyu temeline inerek işlemeye çalışıyor. Saf ve güzel Asya'nın hiç görmediği birine verilmek istenmesi yaşamının ev ve çocukla ilgilenerek geçmesi kocasının işten çıkarılması konusunda, gerçeği anlatmak üzere pat-ronla konuşmasının kocası tarafından hazmedilmeyişi, İlyas'ın evi terk edip başka bir kadında yaşaması karşısında günlerce çaresizlik içinde beklemesi, evi terk ettiğinde yapayalnız kalışı, çevrenin mutsuzluk yaratmaya yönelik çabaları, Türk toplumsal yaşamında yüzyıllardır süregelen olumsuzlukların perdeye yan-sımasıdır. İlyas, Asya'yı başlangıçta kaybetmemek için gösterdiği, çabayı, özeni, hoşgörüyü, evlilikte sürdüremez. İlyas yüzyılların birikimiyle kemikleşen kadına yönelik aşağılayıcı. anlayışın etkisiyle yaptığı yanlışın bedelini hem kendi öder, hem de "uğruna canımı veririm" dediği karısına ve oğluna ötedir. Sonuçta sahip çıkılmak, sıcak bir insan eli aramak, zorunda kalan Asya, gözü arkada olsa da Cemşit'i seçer, Asya'nın seçiminde oğlu Samet'in Cemşin baba bilmesi de belirleyici etken olmuştur. Filmde İlyas sevginin kıymetini geç anlamıştır. Daha önce karısını ve çocuklarını kaybetmenin yarattığı eksikliği kendini işine vererek unutmaya çalışan. Cemşit ise insancıl yönü ve sevginin kıymetini bilirliği ile tercih edilen olmuştur. Soner Derse “Türk Sinemasında Aşk”

15. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (1– 8 Temmuz 1978)   

► En İyi 2. Film
► Atıf Yılmaz “En İyi Yönetmen”
► Çetin Tunca ”En İyi Görüntü Yönetmeni”
► Taşkent Film Şenliği (1978)
► Türkan Şoray “En İyi Kadın Oyuncu”

Jüri Üyeleri: Prof. Dr. Alim Şerif Onaran, Genco Erkal, Ahmet Gönen, Kami Suveren, Mevlüt Ekinci, Onat Kutlar, Osman Aydın, Ömer Kavur, Şanar Yurdatapan, Tan Oral, Vecdi Sayar.

* Sevgi ve emek ilişkisi üzerine, tekrar tekrar seyretmekten bıkılmayacak, asla eskimeyecek bir klasik… Atıf Yılmaz, ünlü Sovyet yazarı Cengiz Aytmatov’un ro-manından hareketle, gelmiş geçmiş en güzel aşk öykülerinden birini beyazper-dede oya gibi işliyor. Bir iddiaya göre Fransız şair Aragon tarafından, “dünyanın en güzel aşk öyküsü” olarak nitelenmiş “Selvi Boylum Al Yazmalım”.

Bir baraj inşaatına kamyonuyla kum taşıyan şoför İlyas, eşi Asya ve küçük çocukları Samet’in dünyalarına dalıyoruz önce. Asya ile İlyas’ın bir zamanlar dillere destan olacak aşkları, kıskançlık, içki düşkünlüğü, başka kadınla ilişki vb. nedenlerle sarsılmaktadır. Gerçekte karısını çok seven ama kişiliği giderek zayıflayan İlyas’ın, işindeki sorunların da büyümesiyle evini terk etmesi üzerine Asya çocuğuyla birlikte çaresiz kalır. Günlerce kocasını bekler… Genç kadının bir süre sonra tanıştığı ve oğlunun baba bildiği Cemşit’le beraberliği ise hiçbir şeyin eskisi gibi olmamasına yol açacaktır.

İlyas yıllar sonra çıkıp gelir. Karısını ve çocuğunu talep etmektedir. Bu geliş, insanoğlunun kafasını ve gönlünü binlerce yıldır meşgul edip hâlâ sürmekte olan tartışmanın fitilini bir kez daha ateşler. Sevgi nedir? Kimdir sevgili, kimdir eş, kimdir baba… Ve dönmek mi zordur, dönmemek mi…

Türkan Şoray, Kadir İnanır, Ahmet Mekin üçlüsünün çok başarılı oyunculuk perfor-mansları ve olağanüstü uyumlarıyla dikkat çeken, Cahit Berkay imzalı film müziğiyle de sinemaseverlerin gönül tellerini titreten, Atıf Yılmaz’ın incelikli yönetiminin hep hissedildiği bir film Selvi Boylum Al Yazmalım. (Tunca Arslan )

* Güzel köylü kızı Asya ile yiğit kamyon şoförü İlyas'ın aşkı dağlarda başlar, gelişir, mutlu bir evliliğe dönüşür. Samet bebeğin doğumuyla perçinlenen örnek bir sevgi, mutlu bir evliliktir bu.

Sevgi ve emek ilişkisi üzerine, tekrar tekrar seyretmekten bıkılmayacak, asla eskimeyecek bir klasik… Atıf Yılmaz, ünlü Sovyet yazarı Cengiz Aytmatov’un ro-manından hareketle, gelmiş geçmiş en güzel aşk öykülerinden birini beyazper-dede oya gibi işliyor. Bir iddiaya göre Fransız şair Aragon tarafından, “dünyanın en güzel aşk öyküsü” olarak nitelenmiş “Selvi Boylum Al Yazmalım”.

Bir baraj inşaatına kamyonuyla kum taşıyan şoför İlyas, eşi Asya ve küçük çocukları Samet’in dünyalarına dalıyoruz önce. Asya ile İlyas’ın bir zamanlar dillere destan olacak aşkları, kıskançlık, içki düşkünlüğü, başka kadınla ilişki vb. nedenlerle sarsılmaktadır. Gerçekte karısını çok seven ama kişiliği giderek zayıflayan İlyas’ın, işindeki sorunların da büyümesiyle evini terk etmesi üzerine Asya çocuğuyla birlikte çaresiz kalır. Günlerce kocasını bekler… Genç kadının bir süre sonra tanıştığı ve oğlunun baba bildiği Cemşit’le beraberliği ise hiçbir şeyin eskisi gibi olmamasına yol açacaktır.

İlyas yıllar sonra çıkıp gelir. Karısını ve çocuğunu talep etmektedir. Bu geliş, insanoğlunun kafasını ve gönlünü binlerce yıldır meşgul edip hâlâ sürmekte olan tartışmanın fitilini bir kez daha ateşler. Sevgi nedir? Kimdir sevgili, kimdir eş, kimdir baba… Ve dönmek mi zordur, dönmemek mi…

Türkan Şoray, Kadir İnanır, Ahmet Mekin üçlüsünün çok başarılı oyunculuk perfor-mansları ve olağanüstü uyumlarıyla dikkat çeken, Cahit Berkay imzalı film müziğiyle de sinemaseverlerin gönül tellerini titreten, Atıf Yılmaz’ın incelikli yönetiminin hep hissedildiği bir film Selvi Boylum Al Yazmalım. (Tunca Arslan )

* Güzel köylü kızı Asya ile yiğit kamyon şoförü İlyas'ın aşkı dağlarda başlar, gelişir, mutlu bir evliliğe dönüşür. Samet bebeğin doğumuyla perçinlenen örnek bir sevgi, mutlu bir evliliktir bu. yapmıyor kesinlikle, onu yalnızca bir olgu gibi ele alıyor. Yeni yapının birey-toplum ilişkisine getirdiği sağlıklı değişimi vurgulamadan da geçmiyor. Ama Aytmatov bu ilişkiyi bu dönüşümü bir fon olarak alıyor yalnızca... Bu fon üstünde bir "aşk öyküsüdür o…

Aragon’a “Bu dünyanın en güzel aşk öyküsüdür" dedirten Cemile gibi, Aytmatov çokluk aşkı işliyor, sevgiyi anlatıyor şiirli bir dille. bır ozan deyişiyle,. Selvi Boylum Al Yazmalım" sinemalaştırılması zor bir öykünün ustaca senaryolaştırılması çabasını içeriyor öncelikle, Özgentürk'ün çalışması, Aytmatov'un iki erkeğin ağzından anlattığı öyküde ağırlığı kadın üstüne kaydırırken, yine onun gözüyle öyküde gizli saklı olarak bulunan ana temayı, sevgi üstüne bir soruşturmayı açık seçik biçimde ön plana geçiriyor. İç konuşmaların kullanımı, kişilerin iç dünyalarına eğilmemizi, yaşadıkları anın sorularını öğrenmemizi olanaklı kılıyor.

Özgentürk, yazının başına aldığımız sözleriyle, sevginin anlamı üstüne, öyküyü de aşan bir sorunsal koyuyor ortaya, ve bunu öykünün özüne en uygun biçimde yanıtlıyor. Atıf Yılmaz'ın yönetimi ise, bilgili, duyarlı, ustaca... Öykünün, bize uyarlama sırasında yitirdiği bazı şeyler var: Fonda tam hızla kalkınan bir geri kalmış yöre kendini bu çalışmaya adamış emekçı Cemşit ve diğerleri, özel yaşamlarını ancak toplumsal kalkınmanın ve buna kişisel katılmanın çerçevesi içinde taşıyan insanlar. Öykünün bize uyarlanırken kaçınılmaz biçimde yok olan bu yanını, Yılmaz, senaryoya da dayanarak, kişilere kattığı zengin boyut-larla dengeliyor... İlk yarıda, Aytmatov'un gösterişsiz alabildiğine yalın biçimde anlattığı Asya-İlyas ilişkisini biraz abartıyor gerçi, tam bir "Şoray/İnanır" gösterisi haline getiriyor. Ancak ikinci yanda tam bir ustalıktır Yılmaz'ınki. Dört insan arasında, Asya, İlyas, Cemşit ve küçük Samet arasında oluşan ilişkileri, yaşanan duyguları, her sözün, her adımın her jestın inceden inceye hesaplanarak kullanıldığı bır sinema diliyle veriyor Yılmaz. Dört oyuncu kişiliği, bu duygusal çaprazın içinde bir Beethoven kuarteti yönetircesine incelikle yönetiyor ...

Al Yazmalım aşka, kadın/erkek sorunsalına Türk sinemasında hiç yaklaşılmadığı biçimde yaklaşan, değişik bir açıdan, temele inerek yaklaşan bir film. Alışılmış kaynaklardan yeni, özgün kaynaklara yönelmenin olumlu bir sonucu bu. Sine-malaştırılması zor bir öykünün, Aytmatov duygusallığını (Sovyet uyarlamalarındaki şiire erişemese de) bir hayli koruyarak, giderek ona bize özgü bir yorum getirerek sinemalaşması ... Filme tüm katkılar olumlu: Cahit Berkay’ın müziği, tüm oyuncuların oyunu ve Türk sinemasında. alışılmadık ölçüde başarılı bir dublaj ... Ama aralarından biri sıyrılıyor. Yine de Son, denli zor, inandırıcı olmayan bir rolde Ahmet Mekin’ın verdiği oyun, çizdiği kişilik, yıllarca unutulacak gibi değil ... “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları”

SATILMIŞ ADAM (1977)


Yönetmen: A. Remzi Jöntürk
Senaryo: Safa Önal
Foto Direktörü: Orhan Kapkı
Yapım: Sezer Film/Berker İnanoğlu

Sesleri Alan: Kunt Tulgar, Renk Uzmanı: Hikmet Kuyucu, Laboratuvar: Hüseyin yazıcı, Aslan Pektaş, Montaj/Senkron: Necdet Tok, Negatif Montaj: Mehmet Tezgahtar, Ses Teknisyeni: Sonay Kanat, Ekrem Çınaroğlu, Yönetmen Yardımcısı: Fikret Tınaz, Görüntü Yardımcısı: Recep Biçer, Prodüksiyon Amiri: Nihat Cerit, Yardımcı Yönetmen: Nutrettin İrişen, (Kunt Film renkli Laboratuarlarında hazırlanmış ve seslendirilmiştir.

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Perihan Savaş Nejat Özbek, Simini Gaffari, Mahmut Terhani, Tuncer Necmioğlu, İ. Hakkı Şen, Hasan Ceylan, Nevin Nuray, İhsan Gedik, İlhan Hemşeri, Ata Saka, Mustafa Doğan, Aydın Haberdar, Şermin Avcı,

Konu: Zeynep, sevdiği adam olan Tezcan ile birlikte kaçmıştır. Köyün ağası da Halil’i, Zeynep ve Tezcan’ı yakalaması için görevlendirir. Halil, kısa bir takipten sonra kaçakları yakalar. Ama, tam teslim etmek üzere iken, birbirini seven bu iki genci ayırmaya gönlü el vermez. Halil, iki aşık uğruna kendini feda eder.

SARMAŞ DOLAŞ (1977)


Yönetmen: Ümit Efekan
Senaryo: Vural Pakel
Görüntü Yönetmeni: Suat Kapkı
Yapım: Barış Prodüksiyon/Vural Pakel

Set Ekibi: Baki Soğukpınar, Hacı Fidan, Sami Meriç, Aslan Gül, Ses Mühendisi: Necip Sarıcıoğlu, Senkron ve Montaj: İsmail Kalkan, Sü-leyman Karakaya, Negatif Kurgu: Mahmut Eskici, Kâzım Çakırmanoğlu, Stüdyo: Hasan Örnek, Selahattin Kaya, Abdullah Akdeniz, İsmet Tomaçgil, İsmet Karslı, Kamera Asistanı: Ertunç Şenkay, Işıklar Rıdvan Varol, Mehmet Varol, Asistan Yönetmen: Cevat Şahiner, Prodüksiyon Amiri: Mustafa Oğuz, (Yeni Stüdyo Renkli Laboratuvarlarında basılmıştır )

Oyuncular: Müjde Ar, Tanju Korel, Sema Eyüpoğlu, Ayşen Gruda, Ercan Yazgan, Mine Sun, Yavuz Şeker, Nalân Gülcan, Yüksel Gözen, Tevfik Şen, Mehmet Uğur, Garibe Gündem,

Konu: Karısının vurdum duymazlığı yüzünden bir pavyon kadınıyla ilişki kuran bir manavın dramatik öyküsü.

SARHOŞ (1977)

Yönetmen: Sırrı Gültekin
Senaryo: Sadık Şendil
Kamera: Kenan Kurt
Yapım: Gültekin Film/Sırrı Gültekin

 Reji Asistanı: Nuri Kırgeç, Kamera Asistanı: Sedat Demirci, Prodüksiyon Asistanları: Baki Pınar, Nejat Doğan, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşses, Laboratuvar: Ziya Uçak, Ahmet Koru, Recep Çakmak, Montaj-Senkron: Bayram Türkkan, Seslendiren: Feridun Kınay, Prodüksiyon Müdürü: Mustafa Oğuz, (İpek Film Stüdyosunda hazırlanmıştır).

Oyuncular: Öztürk Serengil, Meral Orhonsay, Turgut ve Merih (Bal Petekle-ri), Taner Şener, Diler Saraç, Handan Adalı, Alpay Kent, Cevat Kurtuluş, Tevhit Bilge, Nuri Kırgeç, Handan Adalı, Baykal Kent, Abdi Özgül, Yadigar, Dağdeviren, Küçük Yıldız: Seren Serengil (d.1971), Misafir Sanatçılar: Toto Karaca, Necdet Mahfi Ayral, Huysuz Virjin (Dursun Seyfioğlu), Sami Tunç, Semra Alper,

Konu: Karısını kaybedip kız çocuğuyla tek başına kalan ayyaş bir babanın öyküsü. 

SAPIK (1977)


Yönetmen: Savaş Eşici,
Kamera: Salih Dikişçi,
Yapım: Barış Film/Savaş Eşici

Negatif Montaj: Kamil Kutay, Laboratuvar: Osman Koşkan, (Ören Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Kâzım Kartal, Figen Han, Salih Kırmızı, Karaca Kaan, Neclâ Fide, Mine Eren, Zerrin Doğan, Nalân Çöl, Nilgün Ceylan, Funda Gürkan, Nur Ay, Sami Tunç, Turgut Özatay, Oktay Durukan, Tevfik Şen, İhsan Gedik, Aydın Ha-berdar, Mehmet Yağmur, Mehmet Öncü,

Konu: Annesi fahişe olan bir adamın, annesi gibi bu yola düşen kadınları öldürmesi.

SAKAR ŞAKiR (1977)


Yönetmen: Natuk Baytan
Senaryo: Suavi Sualp, Natuk Baytan
Kamera: Rafet Şiriner
Yapım: Cem Film/Yahya Kılıç

Reji Asistanı: Namık Karakılıç, Dublaj: Sadettin Erbil, Set Ekibi: Cengiz, Selim, Yadigâr, Yaşar, Renk uzmanı: Hasan Örnek, Ses Mühendisi: Necip Sarıcıoğlu, Yardımcısı Yardımcısı: Ender Teker, Negatif Montaj: Mah-mut Eskici, Kazım Çakırman, Labora-tuar: İsmet Tomaçgil, Hayrettin Çak-mak, Mahmut Doğan, Hüseyin Bulut, Yapım Müdürü: Ekrem Gökkaya, (Yeni Stüdyoda hazırlanmıştır),

 Oyuncular: Kemal Sunal, Ali Şen, Adile Naşit, Ayfer Feray, Atilla Ergün, Macit Flordun, Ünal Yücel, Necdet Yakın, Kamer Sadık, Hakkı Kıvanç,

Konu: Sakarlığıyla çevresindekileri bıktıran Şakir'e İstanbul'da ölen amcasından büyük bir miras kalır. Fakat mirası paylaşmak istemeyen bir akrabası onu ortadan kaldırmak için planlar yapmaya başlar.


ÖLMEYEN ŞARKI (1977)


Yönetmen: Orhan Aksoy
Senaryo: Safa Önal
Görüntü Yönetmeni: Çetin Gürtop
Yapım: Erler Film/Türker İnanoğlu

 Eser: Sadık Şendil, Müzik: Coşkun Sabah, Şarkılar: Bülent Ersoy, Serap Mutlu Akbulut, Yönetmen Yardımcısı: Samim Utku, İlhami Algör, Kamera Asistanları: Hüseyin karındoyuran, Mehmet Gülmez, Işık Şefi: Şevket Yılmaz, Sanat Yönetmeni: Sohban Koloğlu, Dublaj: Sacide Keskin, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Laboratuvar: Recai Karataş, Prodüksiyon Amiri: Memduh Karakaş, (Acar Film laboratuvarında hazırlanmıştır)

Oyuncular: Bülent Ersoy (Bülent), Fatma Girik (Semra), Gülşen Bubikoğlu (Çiğdem), Gül Gülgün, Orçun Sonat, Ayfer Feray, Rıza Tüzün, Cem Erman, Kayhan Yıldızoğlu, Hüseyin Baradan, Kenan Pars, Rıza Tüzün, Mürüvvet İçsever, Feridun Çölgeçen, Renan Fosforoğlu, Banu Boloman, İsmail Seyvan, Toygun Ateş, Canan Erol, Ah-met Açan, Safiye Turan, İfakat Özkan, Gül Gülgün

Konu: Semra ünlü bir şarkıcıdır. Kızı Çiğdem konservatuvar öğrencisidir. Okula, Bülent adlı genç bir öğretmen gelmiştir. Çiğdem’in annesinin çaldığı yarım bir beste vardır. Çiğdem bu bestenin sırrını merak eder. Annesi ona yıllar önce ders aldığı Kenan’ın ona bestelediği bir şarkı olduğunu ama yarım kaldığını söyler. Kenan’la kavuşamadıkları için bu beste-yi yarım kalan aşklarına benzetmektedir. Kenan, Bülent’in babasıdır. Bu bestenin ikinci bölümü de Bülent’in annesindedir. Ama o da çok aradığı bestenin ilk bölümünü bulamamıştır. Bülent ve Çiğdem okulda birbirlerine aşık olurlar. Çiğdem’in babası Bülent’i kabul etmez. Bülent istifa eder ve bir gece kulübünde çalışmaya başlar. Çiğdem’i de kendisinden uzaklaştırmak için evli gibi davranır. Çiğdem’se, gizlice Bülent’i izler ve evli olmadığı gerçeğini ortaya çıkarır. Çiğdem’in mutsuzluğu annesini etkiler. Semra Bülent’le görüşmek için onun evine gider. Kenan’ın duvarda asılı resmini görür. … Bülent’in eski aşkının oğlu olduğunu anlayınca da, Bülent’in haberi olmaksızın yükselmesi için ona büyük bir gazinoda iş sağlar. Bülent gazinoya çıkmak üzere olduğu sırada herşeyi öğrenir ve sahneye çıkmayı reddeder. Ama sahnedeki sazların babasının eksik olan bestesini çalmaya başladığını duyunca sahneye çıkar. Büyük gazinodaki ilk konseri büyük bir başarıyla sonuçlanır. Herşey yoluna girecek, Semra, Çiğdem, Bülent ve diğerleri hayatın bu kez güzelliklerini de yaşamaya başlayacaktır.

Not: 1953 yılı yapımı başrollerini Zeki Müren ve Cahide Sonku’nun oynadığı "Beklenen Şarkı" isimli filmin yeni uyarlaması,

► Yıllar öncesinin "Beklenen Şarkı"sı bu tür filmlerden biriydi 1950'lerin başında büyük ün kazanan Zeki Müren oynuyordu. Ve 25 yıl sonra Bülent Ersoy, aynı konunun yeniden sinemaya getirilmesinde başrolü oynuyor. Beklenen Şarkı bu filmin isim değişikliğiyle yeniden sinemaya uyarlanmış şeklidir. Bu filimden sonra sinema olayından söz etmek biraz zor oluyoSafa Önal'ın en kalıp laflar ve en klişe konuşmalarla doldurduğu bir senaryoyu, Orhan Aksoy, zaman zaman kısa planlarla hareketlendirmeye boşuna çalıştığı durgun ve ruhsuz bir sinema diliyle anlatıyor.

► Bazı filmlerin önem kazanması, giderek sinema tarihine girmesi kuşkusuz yalnızca sanatsal niteliklerinde dolayı olmaz. Oyuncularından, ele aldıkları konudan, getirdikleri toplumsal yansımadan veya yalnızca yaptıkları "işten ötürü de sinema tarihine girmiş filmler vardır. Yıllar öncesinin "Beklenen Şarkı"sı bu tür biriydi. 1950'1erin o ün kazanmaya başlayan bir şarkıcıyı, Müren'i perdeye geçirmekle bu film ... Sami Ayanoğlu, Orhan Arıburnu ve Cahide Sonku üçlüsünün yönetmen olarak katkısını taşıyor, Cahide Sonku'yu da son büyük rollerinden birinde perdeye getiriyordu. Ayrıca o zamana dek Türkiye'de görülmemiş bir gişe geliri sağlayarak herkesi şaşırtıyordu. Bu nedenle bu filmin geçen yıl TV'de gösterilmiş olması (o zaman eğilmek fırsatını bulamadığımız) bir olaydır ve biraz da nostaljik bir bakış açısıyla büyük bir ilgiyle izlenmiştir. Üstelik yıllardır ortada hiçbir kopyasının bulunmadığı tüm kopyaların 1959 yılındaki Belediye deposu yangınında yanıp kül olduğu sanıldığı halde ortaya beklenmedik bir kopyanın çıkması da, sinema tarihi açısından ayrı bir olaydı.

Tarih yineleniyor.. Ve 25 yıl sonra aynı konunun yeniden sinemaya getirilmesinde başrolü oynuyor. "Beklenen Şarı’nın bunca yıl sonra yeniden sinemaya uyarlanması bir olaydır. Ersoy'un Müren'in rolünü oynaması bir olaydır, Fatma Girik'in Cahide Sonku'nun yerine geçmesi bir olaydır.

Ancak tüm ·bu olaylar magazin olaylarıdır. Bir ölçüde de Türk müziği olaylarıdır. "Ölmeyen Şarkı"yı gördükten sonra sinema olayından söz etmek biraz zor. Safa Önal'ın en kalıp laflar ve en klişe konuşmalarla doldurduğu senaryoyu, Orhan Aksoy, zaman zaman kısa planlarla hareketlendirmeye boşuna çalıştığı durgun ve ruhsuz bir sinema diliyle anlatıyor. Her şey yapay, her şey iğreti bu filmde .. Sait Halim Paşa yalısının dekoru önünde Kenan Pars'ın kötü giysileri de, Yeşilçam'ın bilinen figüranları da sırıtıyor. İnanılmaz derecede kötü renklerle sunulan ve oyuncuların da birbirinden kötü oyunlar vermek için yarış ettiği bu filmde, Orhan Aksoy, bizce yalnız tek bir bölümde sinemasal bir duygu yaratabilmiş. Fatma Girik'in Ersoy'un evine gittiği ve yarım bestenin çalınması duyarak bu sesi izlediği bölüm ... Bir de Bülent Ersoy'un filmin profesyonel oyuncuları yanında bayağı rahat ve doğal gözüken oyunundan söz edilebilir ... Ölmeyen Şarkı", Anadolu'da gelir rekorları kırmış, Bu filmin bir sinema eseri olarak değil, bir sosyolojik olay olarak ele alınmasnı gerektirir yalnızca. Ayrıca bu-rada şunu da söyleyelim ki, Türkiye’de ünlü şarkıcıların filmleri, Zeki Müren'den, Orhan Gencebay’a, Neşe Karaböcek'ten, Ferdi Tayfur'a hep iyi iş yapmıştır ancak filmlerin ülkemizde yapı-lan en kötü filmler arasında yer aldığı gerçeğini değiştirmez. “Atilla Dorsay, Sinemamızın Umut Yılları” syf, 185 “

ÖL SEVE SEVE (1977)


Yönetmen: Taner Oğuz
Senaryo: İhsan Yüce,, Işık Toroman
Kamera: Sertaç Karan
Yapım: Metin Film/Işık Toroman

Oyuncular: Salih Güney, Necla Fide, Karaca Kaan, Kâzım Kartal, İzabel, Hulusi Kentmen, Oktar Durukan, Ata Saka, Ekrem Dümer, Zeki Tüney, Hakkı Kıvanç

Konu: Bir sivil polisin, bir gangster çetesi içinde kirli işlere karışan ağabeyinin öyküsü.