Senaryo: Safa
Önal
Görüntü Yönetmeni: Çetin
Gürtop
Yapım: Erler
Film/Türker İnanoğlu
Eser: Sadık Şendil, Müzik: Coşkun
Sabah, Şarkılar: Bülent Ersoy, Serap Mutlu Akbulut, Yönetmen
Yardımcısı: Samim Utku, İlhami Algör, Kamera Asistanları: Hüseyin
karındoyuran, Mehmet Gülmez, Işık Şefi: Şevket Yılmaz, Sanat
Yönetmeni: Sohban Koloğlu, Dublaj: Sacide Keskin, Sesleri Alan: Tuncer
Aydınoğlu, Laboratuvar: Recai Karataş, Prodüksiyon Amiri: Memduh
Karakaş, (Acar Film
laboratuvarında hazırlanmıştır)
Oyuncular: Bülent Ersoy (Bülent), Fatma Girik (Semra), Gülşen Bubikoğlu
(Çiğdem), Gül Gülgün, Orçun Sonat, Ayfer Feray, Rıza Tüzün, Cem Erman, Kayhan
Yıldızoğlu, Hüseyin Baradan, Kenan Pars, Rıza Tüzün, Mürüvvet İçsever, Feridun
Çölgeçen, Renan Fosforoğlu, Banu Boloman, İsmail Seyvan, Toygun Ateş, Canan
Erol, Ah-met Açan, Safiye Turan, İfakat Özkan, Gül Gülgün
Konu: Semra
ünlü bir şarkıcıdır. Kızı Çiğdem konservatuvar öğrencisidir. Okula, Bülent adlı
genç bir öğretmen gelmiştir. Çiğdem’in annesinin çaldığı yarım bir beste
vardır. Çiğdem bu bestenin sırrını merak eder. Annesi ona yıllar önce ders
aldığı Kenan’ın ona bestelediği bir şarkı olduğunu ama yarım kaldığını söyler.
Kenan’la kavuşamadıkları için bu beste-yi yarım kalan aşklarına benzetmektedir.
Kenan, Bülent’in babasıdır. Bu bestenin ikinci bölümü de Bülent’in
annesindedir. Ama o da çok aradığı bestenin ilk bölümünü bulamamıştır. Bülent
ve Çiğdem okulda birbirlerine aşık olurlar. Çiğdem’in babası Bülent’i kabul
etmez. Bülent istifa eder ve bir gece kulübünde çalışmaya başlar. Çiğdem’i de
kendisinden uzaklaştırmak için evli gibi davranır. Çiğdem’se, gizlice Bülent’i
izler ve evli olmadığı gerçeğini ortaya çıkarır. Çiğdem’in mutsuzluğu annesini
etkiler. Semra Bülent’le görüşmek için onun evine gider. Kenan’ın duvarda asılı
resmini görür. … Bülent’in eski aşkının oğlu olduğunu anlayınca da, Bülent’in
haberi olmaksızın yükselmesi için ona büyük bir gazinoda iş sağlar. Bülent
gazinoya çıkmak üzere olduğu sırada herşeyi öğrenir ve sahneye çıkmayı
reddeder. Ama sahnedeki sazların babasının eksik olan bestesini çalmaya
başladığını duyunca sahneye çıkar. Büyük gazinodaki ilk konseri büyük bir
başarıyla sonuçlanır. Herşey yoluna girecek, Semra, Çiğdem, Bülent ve diğerleri
hayatın bu kez güzelliklerini de yaşamaya başlayacaktır.
Not: 1953 yılı yapımı başrollerini Zeki Müren ve Cahide Sonku’nun
oynadığı "Beklenen Şarkı" isimli filmin yeni uyarlaması,
► Yıllar öncesinin "Beklenen Şarkı"sı bu tür filmlerden
biriydi 1950'lerin başında büyük ün kazanan Zeki Müren oynuyordu. Ve 25 yıl sonra
Bülent Ersoy, aynı konunun yeniden sinemaya getirilmesinde başrolü oynuyor.
Beklenen Şarkı bu filmin isim değişikliğiyle yeniden sinemaya uyarlanmış
şeklidir. Bu filimden sonra sinema olayından söz etmek biraz zor oluyoSafa
Önal'ın en kalıp laflar ve en klişe konuşmalarla doldurduğu bir senaryoyu,
Orhan Aksoy, zaman zaman kısa planlarla hareketlendirmeye boşuna çalıştığı
durgun ve ruhsuz bir sinema diliyle anlatıyor.
► Bazı filmlerin önem kazanması, giderek sinema tarihine
girmesi kuşkusuz yalnızca sanatsal niteliklerinde dolayı olmaz. Oyuncularından,
ele aldıkları konudan, getirdikleri toplumsal yansımadan veya yalnızca
yaptıkları "işten ötürü de sinema tarihine girmiş filmler vardır. Yıllar
öncesinin "Beklenen Şarkı"sı bu tür biriydi. 1950'1erin o ün
kazanmaya başlayan bir şarkıcıyı, Müren'i perdeye geçirmekle bu film ... Sami
Ayanoğlu, Orhan Arıburnu ve Cahide Sonku üçlüsünün yönetmen olarak katkısını
taşıyor, Cahide Sonku'yu da son büyük rollerinden birinde perdeye getiriyordu.
Ayrıca o zamana dek Türkiye'de görülmemiş bir gişe geliri sağlayarak herkesi
şaşırtıyordu. Bu nedenle bu filmin geçen yıl TV'de gösterilmiş olması (o zaman
eğilmek fırsatını bulamadığımız) bir olaydır ve biraz da nostaljik bir bakış
açısıyla büyük bir ilgiyle izlenmiştir. Üstelik yıllardır ortada hiçbir
kopyasının bulunmadığı tüm kopyaların 1959 yılındaki Belediye deposu yangınında
yanıp kül olduğu sanıldığı halde ortaya beklenmedik bir kopyanın çıkması da,
sinema tarihi açısından ayrı bir olaydı.
Tarih yineleniyor.. Ve 25 yıl sonra aynı konunun yeniden sinemaya
getirilmesinde başrolü oynuyor. "Beklenen Şarı’nın bunca yıl sonra
yeniden sinemaya uyarlanması bir olaydır. Ersoy'un Müren'in rolünü oynaması bir
olaydır, Fatma Girik'in Cahide Sonku'nun yerine geçmesi bir olaydır.
Ancak tüm ·bu olaylar magazin olaylarıdır. Bir ölçüde de Türk
müziği olaylarıdır. "Ölmeyen Şarkı"yı gördükten sonra sinema
olayından söz etmek biraz zor. Safa Önal'ın en kalıp laflar ve en klişe
konuşmalarla doldurduğu senaryoyu, Orhan Aksoy, zaman zaman kısa planlarla
hareketlendirmeye boşuna çalıştığı durgun ve ruhsuz bir sinema diliyle
anlatıyor. Her şey yapay, her şey iğreti bu filmde .. Sait Halim Paşa yalısının
dekoru önünde Kenan Pars'ın kötü giysileri de, Yeşilçam'ın bilinen figüranları
da sırıtıyor. İnanılmaz derecede kötü renklerle sunulan ve oyuncuların da
birbirinden kötü oyunlar vermek için yarış ettiği bu filmde, Orhan Aksoy, bizce
yalnız tek bir bölümde sinemasal bir duygu yaratabilmiş. Fatma Girik'in
Ersoy'un evine gittiği ve yarım bestenin çalınması duyarak bu sesi izlediği
bölüm ... Bir de Bülent Ersoy'un filmin profesyonel oyuncuları yanında bayağı
rahat ve doğal gözüken oyunundan söz edilebilir ... Ölmeyen Şarkı",
Anadolu'da gelir rekorları kırmış, Bu filmin bir sinema eseri olarak değil, bir
sosyolojik olay olarak ele alınmasnı gerektirir yalnızca. Ayrıca bu-rada şunu
da söyleyelim ki, Türkiye’de ünlü şarkıcıların filmleri, Zeki Müren'den, Orhan
Gencebay’a, Neşe Karaböcek'ten, Ferdi Tayfur'a hep iyi iş yapmıştır ancak
filmlerin ülkemizde yapı-lan en kötü filmler arasında yer aldığı gerçeğini
değiştirmez. “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 185 “
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder