Powered By Blogger

18 Nisan 2018 Çarşamba

DiLEK TAŞI (1978)


Yönetmen: Orhan Elmas
Senaryo: Muharrem Gürses
Görüntü Yönetmeni: Muzaffer Turan
Yapım: Saner Film/Hulki Saner

Oyuncular: Gülden Karaböcek, Tuğrul Meteer, Sümer Tilmaç, Muharrem Gürses, Diler Saraç

Konu:  Doğa harikası dağların muhteşem eteklerinde, başakların sallandığı, kuzuların melediği ineklerin otladığı dalgaların hırçın kayalara vurduğu beldeye gelen, elleri hediye paketleri dolu Gamsız gurbet ellerinden evine dönmüştür nihayet. Fakat karısı bir başka erkeğin kollarındadır. Kaçan adamı tanıyamaz. Ama bu erkek kardeşinden başkası değildir. Öfkeden kudurmuş bir halde karısını öldürür. Gamsız ceza evine giderken biricik kızı  Zeynep’i kardeşine emanet eder. Zeynep okula başlamıştır. İki çocuk Zeynep ile Ömer okula birlikte giderler ve sık, sık dilek taşı denilen dilek kayasına taş yapıştırırlar. Zeynep’in dileği birbirlerinden hiç ayrılmamaktır. Zaman geçer her ikisi de büyümüş, genç bir delikanlı ile genç bir kız olmuşlardır. Babalığı bir gün eve gelir Zeynep’i çok zengin şehirli bir bey olan Şevki’ye vereceğini söyler. Kızı rahat edecek, zengin bir adamın karısı olacaktır. Sözünden çıkılmasını istemez, çünkü aklı fikri paradadır. Diğer yandan babalığı Şerif bey, Şevki bey ile dolaşmakta ona fabrika yeri için tarla beğendirmeye çalışmaktadır. Bu arada kızı Zeynep’in onu çok beğendim deyince hemen bu işi bağlayalım. Ben kimsenin ağzına sakız olmam diye Şevki’den kızıyla evlenmesi için söz alır. Eve dönen Şerif bey, Zeynep’le Ömer’i beraber bir ağacın altında konuşurlarken yakalar. Kıyametleri koparır. Ömer’i döverken genç delikanlının tam ona el kaldıracağı sırada Zeynep Ömer’e yalvarır, babasına el kaldırmamasını bağırır. Ömer’in bütün bu acılarını en yakın arkadaşı Mıstık paylaşmaktadır. Analığı ve Zeynep devamlı Şerif beye yalvarırlar. Ama o bütün gaddarlığıyla, kızın şehirde oturacağını, onun iyiliği için bunları yaptığını söyler. Ömer Zeynep’le konuşmaya gideceğine söz verir Mıstık’la onu kaçıracağı mesajını gönderir.. Zeynep peki demiştir, hazırdır. Elinde çantasıyla buluşma yerine giderken Şevki bey onu yakalar. Adamları tüfeklerini namlularını Ömer’e doğrultmuştur. Zeynep’e onu vuracağını söyler. Eve gidip süslen püslen gel, Ömer’le konuş, ona zenginliği tercih ettiğini şehir hanımı olmak istediğini söyle ve Ömer’in hayatını kurtar der. Zeynep Şerif beyin söylediğini yapar. O sırada Mıstık gelir ve Ömer’in dilek taşı tepesinde derler, Zeynep koşarak gider Ömer kendini aşağıya atmıştır, Ömer’e sarılan Zeynep deli gibidir. Eve dönen Zeynep odasına kapanır. dışarıda Şevki bey ve Gamsız tartışırlar bütün eski olayları açığa çıkarırlar Zeynep Gamsız’ın kendi öz babası olduğunu öğrenir çok sevinir. Zeynep artık çok mutludur öz babasına kavuştuğu ve Ömer’ine kavuşacağı için ikimizi de Dilek taşının oraya yan yana gömün der. Düğünümüz oluyor deyip son nefesini verir. Çılgına dönen onu evladı gibi seven analığı dışarı fırlar, hala kafa çeken kocasına saldırır. Şerif bey onu döver o aldırmaz. Arkasında elinde tabanca ile Gamsız durmaktadır. Yalvarmalarına pis, pis sırıtmalarına karşın acımasızca kardeşine ateş etmeye başlar. Bu karım için, bu Ömer için, bu Zeynep için diye onu delik deşik eder. Hakikaten iki gencin cenaze törenleri dilek taşının başında yapılır. Gençlerin de ruhları cennette buluşmuştur."

DEVLER SAVAŞIYOR “KARA MURAT” (1978)



Yönetmen: Natuk Baytan
Senaryo: Fuat Özlüer, Erdoğan Tünaş, Rahmi Turan (Abdullah Turhan'ın romanından)
Görüntü Yönetmeni: Çetin Gürtop
Yapım: Erler Film/Türker İnanoğlu

Fotoğraflar: Mike Rafaelyan, Sanat Yönetmeni: Sohban Koloğlu, Işık Şefi: Şevket Yılmaz, Teknik Yönetmen: Sabit Özergil, Dublaj Yönetmeni: Sadettin Erbil, Sesleri Alan: Feridun Kınay, Negatif Montaj: Orhan Karataş, Laboratuvar: Sabahattin Hoşsöz, Recep Çakmak, Ahmet Kuru, Ziya Uçak (İpek Film stüdyosunda renklendirilmiş ve seslendirilmiştir.)

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Canan Perver, Tanju Gürsu, Sümer Tilmaç, Reha Yurdakul, Hulusi Kentmen, Turgut Özatay, Kayhan Yıldızoğlu, Atilla Ergün, Kadir Savun, Nubar Terziyan, Mümtaz Ener, Süheyl Eğriboz, Kudret Karadağ, Hakkı Kıvanç, Kadir Kök, Osman Han, İhsan Gedik, Mehmet Yağmur, Günay Güner, Mehmet Uğur, Yadigar Ejder, Orhan Elmas, Kadir Savun, Muammer Gözalana, Mehmet Gül,

Konu: Fatih Sultan Mehmet Mora kentinin başsız kaldığını öğrenir. Mora’da karışıklık baş göstermiştir. Rum Kani Paşa bu karışıklığın nedeni olarak sadrazamı suçlar. Kara Murat ise Rum Kani Paşa’nın sadrazamın yerinde gözü olduğu için iftira attığını, bunun doğru olmadığını ileri sürer. Fatih Sultan Mehmet bu sözler üzerine Kara Murat için ölüm fermanı çıkarır. Kendisini yakalayan paşanın can borcu olduğu için canından olmaktan kurtulur. Vali olarak atanan Tuğrul Bey’i korumak için Mora’ya gider. Rum Kani Paşa’nın kardeşi Davut Bey (Tanju Gürsu), Tuğrul Bey’i pusuya düşürüp öldürtür. Çünkü kendisi vali olmak istemektedir. Kara Murat Tuğrul Bey’in öcünü almaya yemin eder. Onun kılığına girip Mora’ya valiymiş gibi yerleşir. Kendisini aciz ve beceriksiz biri gibi tanıtır. Halka hiç yardım etmez. Bundan cesaretlenen Davut Bey adamları ile halka saldırır. Valinin emir verdiğini sanan halk karşı koymaya karar verir. Askerler halka zulüm ve baskı uygulamaya devam ederler. Kara Murat yüzünü gizleyerek halka yardımcı olmaya başlar. Halk kendilerine yardım edenin Kara Murat olduğunu bildiğinden Davut Bey-’in onun başına ödül koymasını da önemsemez. Bu arada ölen eski vali Yunus Bey’in kızı Zeynep (Canan Perver) Kara Murat’la tanışmış ve kısa zamanda birbirlerine aşık olmuşlardır. Zeynep ba-basının ölümünden Davut’u sorumlu tutmaktadır. Çünkü Yunus Bey Rum Kani Paşa’nın Davut’a yazdığı mektupları ele geçirmiş ve iki kardeşin ihanetini belgelemiştir. Zeynep Kara Murat’a Davut’un babasını öldürüp mektupları aldığını söyler. Kara Murat mektupları bulur. Davut valinin Kara Murat olduğu şüphesini taşır. Onu yakalamak için bir tuzak kurar ve Zeynep’i zindana attırır. Kara Murat Zeynep’i kurtarıp kimliğini açıklar. Davut da onu yakalatıp işkence ettirir. Kendisini de vali ilan eder. Kara Murat zindandan kurtulur ve mektupları Fatih’e ulaştırır. Rum Kani Paşa’nın iftiraları ve ihaneti ortaya çıkar. Sultan Kara Murat’ın haklı olduğunu anlamıştır. Ve bu haklılık aynı zamanda Mora cephesini oluşturan Davut’un da sonu anlamına gelmektedir.
(www.cuneytarkin.com

DERVİŞ BEY (1978)


Yönetmen: Şerif Gören
Senaryo : Safa Önal
Müzik : Cahit Berkay
Montaj: İsmail Kalkan
Yapım: Akün Film/İrfan Ünal

Oyuncular: Kadir İnanır, Melike Zobu, Ahu Tuğba, Erol Taş, Hüseyin Peyda, Aliye Rona, Reha Yurdakul, Baki Tamer, Hakkı Kıvanç, İlhan Hemşeri, Alpay İzer, Tanju Şarman, Oktar Durukan, Osman Han, Kürşat Numanoğlu,

Konu: Film, iki aşiretin yıllardır süren toprak kavgasını sonlandırmaya çalışan Derviş Bey’in hikâyesini anlatır. İki aile arasındaki kırk yıllık toprak meselesi yargıda çözümlenir. Fakat aleyhine karar çıkan Şehmuz Bey toprakları bırakmak istemez. Bu yüzden hasmı İbrahim Bey’i öldürtür. Bunun üzerine aşiretin başına İbrahim Bey’in İstanbul’daki oğlu Derviş Bey geçer. Kendisinden babasının intikamını alması ve toprak meselesini çözmesi beklenmektedir. Derviş Bey törelerden farklı bir yol izler. Sorunları düşmanlıkla değil, iyilik ve güzellikle çözmek ister. Bu yolda barışın ilk adımlarını Şehmuz Bey’in kızı Karaca ile birlikte atarlar. (Hüseyincan Eryılmaz)

* Endişe” ile çıkış yapan ve her yönettiği filmi toplumsal yankıları, sorunları canlandırma amacını güden Şerif Gören’in “Derviş Bey’i”, önceki filmlerinin genel çizgisini izlemektedir. (Giovanni Scognamillo)

* Şerif Gören’in bir özelliği de, yaşam gerçeklerini sinema gerçeğine fazlaca uydurmak herhalde Ama hakkını yemeyelim. “Derviş Bey”de bir Anadolu gerçeğimizi, adıyla ağalık kurumunu grotesk izgilerle de olsa başarıyla verdi (Ersin Pertan, Dünya 2.3.1979

Grotesk: Tiyatro ve edebiyatta komik-olanın bir çeşidi: Gülünç olan ile acıklı-olanın yan yana yer aldığı, tuhaflık ve çarpıcılık kertesinde zorlanmış, bağdaşmaz komik durum; özel olan ile genel olanın uyuşmazlığından, paradokstan komik olanın çıkarılması; gerçekle ve mantıkla bağdaşmaz görünümü uyandıran tuhaf, çarpıcı, abartmalı ve şaşırtıcı durumlardan alışıla gelmedik gülünçlükler yaratan, daha çok duyumlara seslenen güldürü biçimi; buna uygun oyunculuk. Grotesk'te çelişmelerde içerili komik olan vurgulanmakla birlikte, uyum olanağı dışarda bırakılır. Bu nedenle, Grotesk, yaşanan gerçekle uzlaşmazlık, bağdaşmazlık gösteren oyunlarda kullanılır. Bu bağlamda, Grotesk önce romantik bireyin toplum düzeniyle uzlaşmazlık içinde olduğu romantik tiyatrolarda görülür. 19. yüzyıl farsında ele alınan Grotesk, başlıcalıkla dışa vurumcu tiyatroda özel bir anlatım aracı olarak önem kazanmış; İtalyan Grotesk tiyatrosunda başlı başına işlenmiş, gerçeküstücü-avangart tiyatronun başlıca öğelerinden biri olmuş; saçma tiyatrosunda anlamlı bir biçimde kullanılmış, paradokslar kuramının özünü oluşturmuştur.

DERTLi PINAR (1978)



Yönetmen: Orhan Elmas
Senaryo: Zafer Par
Görüntü Yönetmeni: Muzaffer Turan
Yapım: Topkapı Film/Yaşar Tunalı


Kamera Asistanı: Serdar Selvidal, Cem Erentürk, Yardımcı Yönetmen: Zafer Par, Reji Asistanı: Uğur Par, Negatif Montaj: Ömer Sevinç, Renk Uzmanı: Hasan Örenek, Prodüksiyon Amiri: Cihad Karahan, Hikaye: Nami Dilbaz, Müzik: İzzet Altınmeşe Sazlar: Hamdi Özbay, Yavuz Top, Yavuz Taner, Zeki Adsız, Mahir Selman, Ali İhsan Yılmaz, Osman Bayşu, (Yeni Stüdyoda hazırlanmıştır)

 Oyuncular: İzzet Altınmeşe, Oya Aydoğan, Tugay Tokksöz, Şükriye Atav, Ali Şen, Nubar Terziyan, Hikmet Taşdemir, Erdoğan Ergezen, Gülten Ceylan, Mehmet Gümüşay, Cüneyt Agan, Betül Agan,

Konu: Film, birbirini seven ama kavuşamayan bir çiftin aşkını anlatır. Amca çocukları olan Kemal ile Nazlı birbirlerini çok severler. Çocukken ayrılmayacaklarına dair yemin ederler. Bir gün Nazlı’nın babası Haydar Ağa ile Kemal’in Babası Rüstem tartışır. Haydar Ağa, Rüstem’in bütün malına el koyar ve onu çiftlikten kovar. Bu yüzden Kemal ile Nazlı uzun süre ayrı kalır. Ancak bu ayrılığa dayanamazlar. Kemal, babasını ikna eder ve Nazlı’yı amcasından istetir. Kızını Kemal’e vermek istemeyen Haydar ağa, sevenleri ayırmak için elinden geleni yapacaktır. (Meltem İşler Sevindi)




DERDİM DÜNYADAN BÜYÜK (1978)

Yönetmen: Şerif Gören
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca
Yapım: Gülşah Film/Selim Soydan

Kamera Asistanı: Necdet Taşçıoğlu, Işık Şefi: Erol Batıbeki
  
Oyuncular: Orhan Gencebay (Orhan),İnci Engin, Tugay Toksöz (Abdullah), Selçuk Özer, (Engin) Menderes Samancılar (Kerim), Nejat Gürçen, Memduh Ün (Rahmi Bey), Şeref Çoksever (Engin’in annesi), Muzaffer Civan (Muzaffer), Yusuf Çağatay (Mahalleli), Reşit Çıldam , Sabahat İzgü, Nizam Ergüden, Hakkı Kıvanç, İlyas Kürtün, Demircan Türkdoğan, Birol Işın, Asım Par (Engin), Nejat Gürçen

Konu: Bir gün İpek'e arabasıyla sarkıntılık yapan bir adamı gören Apo, adamı döverken istemeden de olsa öldürür. Apo adalete teslim olmadan önce, ortada kalan kız kardeşini "etiyle, kemiğiyle ve en önemlisi namusuyla" Orhan'a teslim eder, "o artık senin bacındır" der. Bunun üzerine İlpek'e kol kanat gerer Orhan, odasını verir ona, okula götürür, manto bile alır incecik pardösüsüyle dolaşırken üşümesin diye.
Kendi halinde, aklı başında, hanım hanımcık İpek'i, Orhan'ın tonton annesi de çok sever. Orhan'ın annesi "İste abisinden şu kızı," diye sürekli baskı yapsa da hep çekinir Orhan, ne yazdığı mektubu gönderebilir hapisteki abiye ne de hapishane görüşmesinde söyleyebilir.

Gecekonduların bir kısmında elektrik, su yoktur. Belediyede sözcü olarak mahalleli adına bulunan Orhan, sorunları çözmeye çalışır. Altyapı kazı çalışmaları için toplar hepsini, yardıma çağırır. Herkes sevip sayar Orhan'ı, ona güvenir. O da bu sevgilerini karşılıksız bırakmaz ve on-larla beraber çalışır.

Bir gün yıkılır Orhan. İpek'e sürpriz yapıp sinemaya götürmek için okul çıkışına gittiğinde, kızı lüks bir arabaya binerken görür.İpek bıkmıştır fakirlikten, mücadeleden, kurtulmak ister o mahalleden, rahat etmek ister. O zengin çocuğunu sevmese de kendi yaşadığı hayatı sevmediği için tercih eder Engin'i (Selçuk Özer).

Engin'in babası Rahmi (Memduh Ün), çok zengin bir iş adamıdır. Oğluna harçlık adı altında bir çuval para verirken, evlenmesini de istemez onun nedense, gönül eğlendirsin der. Hele İpek'le evlenmesine hepten karşı çıkar. Aynı zamanda gecekonduların yıkılmasını ister, fabrika yapacaktır oraya. Orhan'ı çağırtır yanına, çok da sıcak davranır ona. Orhan'ın derdi başka, Rahmi'nin derdi başkadır. Bir pazarlık başlar aralarında, Rahmi "kızı verme Oğluma" der, Orhan "gecekonduları yıkma der." Anlaşamazlar, çeker gider Orhan. Engin ise kararlıdır evlenmekte, İpek'i yarı yolda bırakmayacağına dair söz verir Orhan'a.

İpek, Engin'in ailesiyle tanışmaya gider. Alay konusu olur onlara, küçük görürler hepsi İpek'i. Engin restini çeker, karşılığında hem parasız kalır hem de araba-sız. "Ben de halk çocuğuyum" der İpek'e, "olsun." Nişanı kız tarafı yapar. Çok da masraf yaparlar kendilerince. Birkaç arkadaşı dışında ailesi gelmez nişa-a Engin'in. Onlar da alay edip eğlenmeye gelmişlerdir besbelli. Mahalleli de Orhan'a tepkilidir, onlar da gelmez nişana. "Sattın bizi de, İpek'i de" derler, "sana güvendik ama evlerimiz yıkılıyor" derler, anlatamaz derdini Orhan onlara.

İlk defa biner konserve dedikleri otobüse Engin, ilk defa yerli sigara içer, zar gibi kaşarlı sandviç yer. Bir gün dayanabilir halk çocuğu olmaya, cebinde parası kalmayınca kalbindeki aşk da biter. Babasının yanına gider, tomarla harçlığını alır ve yeni arabasının anahtarını cebine koyar, eski günlerine döner. Bir de söz verir babasına, "gecekonduları yıkan ekibin başında ben dururum" der.

Mahalleli son çare olarak İpek'e gider, "nişanlını ikna et de sokakta kalmayalım" derler. "Benim lafım geçmez onlara, zaten görüşmüyoruz bir süredir" der İpek. Kızar Orhan, koşar gider Engin'in evine, zaten oraya gelmekte olduğunu bilmeden alır getirir mahalleye,.

Kepçeler de gelmiştir mahalleye. İpek verir yüzüğü geriye, "davul bile dengi dengine" der ve "lütfen evler yıkılmasın" diye de rica eder. Engin kabul etmez ricasını, yüzüğünü geri alır, "bir daha babamla tartışıp parasız kalamam" deyip gider yıkım ekibinin başına geçer. Çaresiz kalan mahalleli kepçeleri seyrederken, Orhan da gider oturur inşaat makinelerinin birinin önüne, onu İpek takip eder, sonra hepsi gelir oturur birer birer. Kepçeler ezip geçemez onları, el ele tutuşmuş bir mahalle görünce önlerinde hepsi çekip gider teker teker. (Vadullah Taş

DENİZDEN GELEN KADIN (1978)

"SONSUZ GECE"

Senaryo ve Yönetmen: Yücel Uçanoğlu
Foto Direktörü: Ertunç Canan
Yapım: Rimel Film/ Ali Barlık

Teknik Ekip. Hüseyin Turan, Bülent Eren, İbrahim Aydın, Şimşek Işık Servisi, Şef: Ergun Şimşek, Kamera Asistanı: Ender Turgut, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Laboratuvar: Ahmet Kuru, Ziya Uçak, Recep Kaymak,Negatif Montaj: Mustafa Karataş,

Oyuncular: Ünsal Emre, Zerrin Egeliler, Nejat Özbek, Saadet Gürses, Naki Yurter, Oktay Yavuz, Nilgün Ceylan

Konu: Soygundan kaçıp bir kasabaya yerleşen katil bir adamla burada tanıştığı bir kadın arasındaki aşk. 

ÇİLEKEŞ (1978)


Yönetmen: Osman F. Seden
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Görüntü Yönetmeni: Çetin Gürtop
Yapım: Erman Film/Hürrem Erman

Renk Uzmanı: Hasan Örnek, Senkron ve Montaj: İsmail kalkan, Negatif Montaj: Ömer Sevinç, Işık Yönetmeni: İsmet Yurtçu, Prodüksiyon Müdürü: Memduh Karakaş,(Yeni Stüdyoda Hazırlanmış ve seslendirilmiştir)

Oyuncular: Orhan Gencebay, Perihan Savaş, Neriman Köksal, Reha Yurdakul, Yılmaz Köksal, Nejat Özbek, Cem Erman, Nubar Terziyan, Oya Başar, Şeref Çokşeker, Hakkı Kıvanç, Erdoğan Seren, Tevfik Şen, Kudret Karadağ, Hasan Ceylan, İbrahim Uğurlu, Cevdet Arıkan Ahmet Karaca, Garibe Gündem, Nalan Koray, Ertem Aytaç,

Konu: Gençler evlenebilmek için para biriktirirler. Bu arada kız çalıştığı fabrikanın sahibinin oğlu ile ilişki kurar. Sevdiği delikanlı bunu öğrenince önce fedailiğe başlar sonra da ünlü bir şarkıcı olur.

► Çilekeş bu kez Seden'in elinden çıkmamış olan senaryosu ise, inanılmaz bir şey. inanılmaz, çünkü bu öykü Türk sinemasında belki bininci kez anlatılıyor. Yoksul sevgililer, çevresinin de etkisiyle aklı paraya kayan ve zengin genci seçen kız, intikamını almak için zengin olan ve kızı parasıyla elde eden eski yoksul genç, vs. vs ... Erdoğan Tünaş'ın senaryosunun sonu ise, bizim sinemamızda 'ne final be' dedirtecek cinsten bir 'buluş'. Bizce ise son derece kötü bir son: Yaralanmış, bıçaklamış, Gencebay'ın hastaneye gitmek varken, hiçbir şey belli etmeden nikah törenine gidip masaya oturması. Gencebay’ın melodram seven, mendil ıslatmaya gelen seyircisi için bile aşırı zorlama, iğreti ve yapay bir son ... (Gülşah Nezaket Maraşlı)

ÇARLİ'NİN KELEKLERİ (1978)


Senaryo ve Yönetmen: Günay Kosova
Kameraman Salih Dikişçi
Yapım: Günay Film/Günay Kosova

Oyuncular: Aydemir Akbaş, Hadi Çaman, Erdinç Akbaş, Zerrin Egeliler, Remziye Fırtına, Funda Gükan, Helen Şilla, Oktar Durukan, Nilkgün Ceylan, Yadigar Ejder, Necdet Kökeş

Konu: Çarli'nin Melekleri adlı yabancı filmin Türk versiyonu. Yerli Çarli keleklerine gizli görevler verir ve kelekler de güzellik ve dişiliklerini kullanarak, bu görevleri başarı ile yerine getirirler.


ÇARESİZ (1978)


Yönetmen: Temel Gürsu
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Kamera: Muzaffer Turan
Yapım: Saner Film/Hulki Saner

Oyuncular: Ahmet Özhan, Canan Perver, Müjdat Gezen, Şemsi İnkaya, Hülya Tuğlu, Cem Erman, Ali Şen, Diler Saraç, Gündüz Akar

Konu: Fatma hanım çamaşırcılık yaparak hayatını kazanmaktadır. Tek oğlu Ahmet’i iyi yetiştirmek için elinden geleni yapan kadın oğlunun müziğe olan kabiliyetini bir müzik okulunda değerlendiremediği için üzgündür. Temizliğe gittiği evin kızıyla yaşları birbirine yakın olan Ahmet ile iyi arkadaştırlar. Fabrikatör Rasim bey bahçede bir iş dönüşü kızıyla Ahmet’i oynadığını görünce kıyameti koparır. Zaman akıp gitmiştir, her iki çocuk da büyümüş genç bir kız ve erkek olmuşlardır. Ahmet Nevin’in babasının fabrikasında ustabaşı olmuş-tur. Fabrika da Rasim beye yakınlık gösteren iyi bir ailenin oğlu Hamdi de Nevin’le evlenmek istemektedir. Akşam yemeğine davetlidirler. Akşam yemeğe gelen Hamdi’yi gören Nevin şaşırır, O Ahmet’i beklemektedir. Aşağıya inmez, babası çok kızar. Bahçede Ahmet’in ıslandığını duyunca koşarak gider. Ahmet’le buluşurlar. Hamdi ile evlendirilmek istediğinden söz eder. Ailesine Ahmet’i sevdiğini söyleyecektir. O sırada babası ve Hamdi gelirler. Nevin’e eve girmesi için ısrar eden Rasim bey, Nevin’in onu seviyorum baba demesi üzerine Ahmet’e hakaret eder ve onu işten kovduğunu söyler. Ahmet çok yakın iki arkadaşıyla bera-ber yaşamaktadır. Arkadaşları onu teselli ederler. Kaçır kızı getir, burada oturun biz başka yere taşınırız derler. Ahmet istemez. Ahmet, Nevin’i hiç göremediği için perişandır. Arkadaşları bu gece evine gidelim gör derler. Biraz içkilidirler. Kapıya gelmişlerdir. Rasim bey polise verelim deyince Nevin bu işi bana bırakın deyip rol yapar ve Hamdi’yi sevdiğini söyler. Ahmet hava alanına gelir, Hamdi Nevin’e veda hediyesi vermek ister. Nevin reddeder fakat o sırada kendisine doğru gelen Ahmet’i görür, hem hediyeyi kabul eder hem de Hamdi’yi öpüp uzaklaşır. Ahmet artık inanmış ve iyice yıkılmıştır. Arkadaşlarıyla teselliyi içki şişelerinde aramaktadır. Yine bir meyhanede sarhoş ve üzgün kendisine tutulan mikrofona içli bir şarkı söyler. Başta solist, patron ve herkes şaşırmıştır. Solist Leyla hayran, hayran onu dinlemektedir. Onun bir plak şirketi tarafından dinlenmesini sağlar. Bu için başlangıcı olur. Ahmet şöhret ve başarı yakalamıştır. Üç arkadaş her şeyi paylaşmaktadır. Aralarında Leyla da vardır ama arkadaş olarak. Öbür tarafta Hamdi bey fabrikayı ele geçirmiştir. Patron Rasim beyin resmi yerine kendisininkini asmıştır. Rasim bey Avrupa"dan kızı ile döner ama karşılayan olmamıştır. Hemen fabrikaya gider her şeyi anlamıştır. Hamdi bey onu tek kuruşa muhtaç etmiştir. Evi bile icradadır tek istediği Nevin’dir. Nevin babasına isyan eder. Ama artık kaybedeceği bir şey yoktur Hamdi""ye peki der. Bunu kutlamak üzere bir gazinoya götürür. Orada Ahmet, arkadaşları ve Leyla ile karşılaşırlar. Hala birbirlerine aşıktırlar. Ahmet sahneye davet edilir. En güzel şarkısını bütün hissiyatıyla okur, Nevin perişandır gözyaşları içindedir. Hamdi fabrikada bir toplantı yapar, bütün hissedarlar gelecektir. Rasim bey ve Nevin de toplantı-ya katılır. Diğer gelenler Ahmet’in arkadaşlarıdır. Onun hisselerinin %80’ni aldığı söylenir. Herkes şaşırmıştır. Nevin Ahmet’e gider, Onu Leyla karşılar ve Ahmet""in gazinoda olduğunu öğrenir. Ahmet""in hala aşık olduğundan söz eder. Nevin de onu sevdiğini ve bu aşkını tertemiz muhafaza ettiğini anlatır. Çaresiz Nevin, fabrika çıkışı kendisini bir arabanın altına atar, ağır yaralıdır. Pişmanlıklar içinde olan Rasim bey Ahmet’e gider bütün hakikatleri anlatır. Nevin’in kendisini feda ettiğini söyler. Ahmet deli gibi fırlar Nevin’e gider, ona sarılır. Her zaman onu sevdiğini söyler, Nevin kucakla beni Ahmet beraber olduğumuz yerlere gö-tür der. Ahmet onu alır deniz kenarındaki yüksek tepeye götürür. Birbirlerine sevda dolu kelimeler söylerken Nevin son nefesini verir. Ahmet kucağında Nevin’i arabasına taşır. Yanına oturur vitesi boşa alır arabayı uçuruma sürer

17 Nisan 2018 Salı

CEYLAN (1978)


"AYAĞINDA KUNDURA" 

Yönetmen: Oksal Pekmezoğlu
Senaryo: Osman F. Seden
Foto Direktörü: Muzaffer Turan
Yapım: Umut Film/Abdurrahman Keskiner

Kameraman, Ertunç Şenkay, Asistan Rejisör: Yılmaz Koç, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Montaj Şefi: Özdemir Arıtan, Set Amiri: Selim Acar, Yardımcıları: Nejat Yamak, Abdullah Menay, Işık Şefi: İbrahim Sabuncu, Fazlı Sekizler, Prodüksiyon Müdürü: Birol Büyükorbay, Yapım: , (Acar Film Stüdyosunda hazırlanmıştır.)

Oyuncular: İbrahim Tatlıses, Necla Nazır, Ahmet Mekin, Orhan Elmas, Safiye Ünal, İbrahim Uğurlu, İhsan Gedik, Süheyl Eğriboz, İbrahim Kurt, Yaşar Şener, Gürsel Arkuç, Yüksel Gözen, Hüseyin Peyda, Gülten Ceylan, Sami Hazinses, Yusuf Çetin, Abdül Argür, İrfan Taviloğlu, Yavuz Şeker, Gül ErenKüçük Yıldız: Haluk Pekmezoğlu, Türküleri Okuyan: İbrahim Tatlıses ve Mihrican Güngör

Konu: Bir ağa kızıyla, bir kamyon şoförü-nün aşk öyküsü. Şoför, ağanın kendisine vermeyen kızını kaçırır. Şoför sahte pasa-port kullanmaktan tutuklanır. Bir kaza sonucu sevgilisini öldüğünü sanan genç kız doğum sırasında gözlerini kaybeder.

CEVRİYEM (1978)


Yönetmen: Memduh Ün
Senaryo: Safa Önal (Suat Derviş’in Fosforlu Cevriye” oyunundan)
Kamera: Kaya Ererez
Müzik: Cahit Berkay
Yapım: Akün Film/İrfan Ünal

Yönetmen Yardımcısı: Erdoğan Kar, Şarkıular: Belkıs Özener,

Oyuncular: Türkan Şoray (Cevriye), Kadir İnanır (Ahmet), Erol Taş (Komiser), Neriman Köksal, Reha Yurdakul, Süleyman Turan, Mubar Terziyan, Bilge Şen, Dinçer Çekmez, Mürvet Sim, Süheyl Eğriboz, Alpay İzer,

Konu: Bir kenar mahalle dilberinin öykü-sü. Cevriye'nin gecekondusuna polislerden kaçan bir banka soyguncusu sığınır. Çeşitli eylemlere giren üniversiteli banka soyguncusunu önce saklamak istemez. Ama sonunda üniversiteli genç, Cevriye'yi evinde gizlenmeye razı eder. Bu ilişki sırasında Cevriye değişir, artık meyhanelerde şarkı söyleyen deli dolu kız değildir. Ve sonunda polisin izlediği devrimci soyguncu, Cevriye'nin evinde yakalanarak hapse atılır.

► Toplumumuzun baş sorunlarından biri asayiş ve anarşi sorunu... Gün geçmiyor ki birileri öldürülmesin, bir banka soyulmasın ... Bu güncel olaylar sinemaya getirilmeli mi, getirilebilir mi? Getirilirse nasıl getirilir? Örneğin bir banka soymuş, kaçarken bir de insan öldürmüş bir "anarşist"in bir sokak kadını tarafından korunup saklanması, iki kahramanımız arasında bir aşkın gelişmesi anlatılırsa nasıl anlatılır? Bunun belirli yolları vardır kuşkusuz ... Filmde kimin düdüğü ötüyorsa, senaryocunun, yönetmenin veya yapımcının hangisinin sözü geçiyorsa onun görüş açısı egemen olabilir. Olaylara devrimci / ilerici bir açıdan yaklaşabilirsiniz... Veya olabildiğince yansız olmaya çalışır belirli koşulları saptar, gösterir, fazla politik laf etmez, suya sabuna dokunmayan bir şeyler ortaya koyabilirsiniz...

"Cevriyem", bunların hepsinin dışında bir şey yapıyor. Filmde banka soyguncusu, bir "anarşist" olarak gösteriliyor. Cevriye'ye "sen ne iş yapıyorsun, üretime ne gibi katkın var?" gibi laflar edince de belli bir kesimden olduğu kanısı seyircide yerleşiyor. Tüm film, bu gerilimle beslendikten, seyirci, doğru veya yanlış, güncel olaylara bir yaklaşımla avutulduktan sonra, filmin bitimine yakın anlaşılıyor ki, kahramanımız bir "anarşist", bir soyguncu filan değil ... "Kız kardeşinin iffetinin intikamını almak için" bankaya girmiş ve işlemiş cinayeti... 

Bu kadar basit. .. Böylece güncelliğin, toplumsal so-runların üstüne gitmek yürekliliğini gösteremeyenler, hem seyirciyi güncellik görüntüsüyle sömürmüş, hem de sonunda suya sabuna dokunmadan "pirrü pak" işin içinden sıyrılmış oluyorlar ... Ne rahat, ne kolay, değil mi? Seyirci bunu yutuyor mu acaba? Çevrilen numarayı fark etmiyor mu? Böyle filmlere ne bi-çimde olursa olsun katkıda bulunanlar, yarın öbür gün Türkiye'nin sinema tarihi yazıldığında, nelere alet olduklarının belgeleneceğini düşünmüyorlar mı? Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 175 ”

Memduh Ün Anlatıyor:
lrfan Ünal bir gün yazıhanesine davet edip Cevriyem adlı bir film teklif etti. Başrollerini Türkan Şoray ve Kadir İnanır oynayacaktı, Filmin senaryosu, ünlü kadın yazarımız Suat Derviş'in Cevriyem adlı romanından uyarlanmış, Derviş yaşadığı bir deneyimi anlatıyor bu romanında. Kendisi sol görüşlü, aydın ve güzel bir kadındı. Nazım Hikmet'i, arandığı günlerde evinde saklamış. Kitapta açıkça belirtilmese de, roman bu kaçma kovalamaca ve saklanmacayı öykülüyor

Senaryoda Nazım'ın yerine bir militan var. Militan örgüte para temini için giriştiği banka soygunu sırasında bir veznedarı öldürüyor ve kaçarken vurulup yaralanıyor. Bir hayat kadını da onu evinde saklıyor: Bir doktorun yardımıyla iyileştiriyor. Sonra aralarında duygusal bir yakınlaşma oluyor. Filmin sonunda polisler ikiliyi bir evde kıstırıyor, teslim olmayınca da öldürülüyorlar.

Filmi çekip bitirmiştim. Yapımcı İrfan Ünal hem denetimden, hem galiba sol örgütlerden gelen tehditlerden korktuğu için senaryo da diyalogları ve finali değiştirerek, tecavüz edilip ölen kız kardeşin intikamını alan ağabey şekline dönüştürdü hikayeyi. Ek sahneler yazıldı , finale eklemeler yapıldı, ölümler çıkarıldı. Cevriye'nin koşup haber vermesiyle, babası rolünü oynayan Reha Yurdakul geliyor ve Kadir lnanır çıkıp polise teslim oluyordu. Önce direndimse de İrfan Ünal başka bir yönetmene tamamlatırım deyince özenle çektiğim bu filme başka bir el girmesini istemediğim için çaresiz, evet dedim. Gönülsüzce de olsa, istediği sahneleri ekledim filme.

Filmde Erman Filmin Mecidiyeköy'deki platosu, Valideceşme'deki bir gecekondu ve Büyükada kullandığımız mekanlardı. Ilk çekimler Erman Filmin platosundaki meyhane sahneleriydi. Türkan dans ediyordu orada. İrfan hemen iş kopyası bastırmış, acaba Türkan'ı nasıl kullanıyorum diye. Seyrettiği zaman da, tamam, benim düşündüğüm Türkan bu demişti. Özenle çektiğim bu film saçma sapan eklemelerle ucuz bir melodrama dönüştürüldüğü için bugün izlerken çok üzüldüm Çekim sonrası, filme zorla eklenmiş sahneler nedeniyle duyduğum kırgınlık yüzünden, dublaja bile gitmedim. Ek sahneler tam yama gibi duruyor, filmin gövdesine eklemlenmiyordu. Gördükçe sinirim bozuluyordu.

Filmin içindeki militan karakteri, eklenen ve çıkarılan sahneler nedeniyle sakatlandı. Tutarsızlaştı. lrfan Ünal sol görüşlü bir insan değildi elbette, ticaret adamıydı. Galatasaray Lisesi'nde okumuştu, babası sinema ve fırınlar işleten bir zengindi. İrfan da babasının oğlu olduğunu küçük yaşlarda okulunda şeker ve çikolata satarak kanıtlamıştı. Daha o yaşlarda başlamıştı ticarete. Filmin ticari başarısı iyiydi, 7,5-8 civarında olmuş. Çekim süresi 30-31 iş günüydü. “Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor” Vadullah Taş,

CAN HATİCE (1978)


Yönetmen: Sırrı Gültekin
Senaryo: Nuri Kırkeç
Kamera: Suat Kapkı
Yapım: Gültekin Film/Sırrı Gültekin

Oyuncular: Salih Güney, Zerrin Egeliler, Cemal Solak, Mustafa Aydın, Diler Saraç, Aysun Akyol, Nuri Sencer, Yıldırım Yanılmaz, Tanju Okay

Konu: Bir köylü kızı ile, Almanya’ya gideceğim diye nişanlısıyla kentte kalan adamın öyküsü


CAFER’İN ÇİLESİ (1978)


Yönetmen: Zeki Alaysa
Senaryo: Ahmet Üstel
Kameraman: İzzet Akay
Yapım: Erman Film/Hürrem Erman

Yardımcı Yönetmen: Jan Brindizi, Nilgün Seren, Sesleri Alan: Kunt Tulgar, Senkron Necdet Tok, Negatif Montaj: Mehmet Tezgahtar, Prodüksiyon Amiri: Mustafa Do-ğan, Aasistanı: Ahmet Tengiz, Işık Şefi: İsmet Yurtçu, (Kunt Film Renkli laboratuarı’nda hazırlanmıştır.)

Oyuncular: Zeki Alasya, Metin Akpıanr, Filiz Ersüer, Necla Fide, Nejat Özbek, Aytaç Öztuna, Kadri Ögelman, Turgut Özatay, Aytaç Öztuna, Muharrem Gürses, Raşit Hazar, Tevfik Şen, Abidin Görsev, Ahmet Kostarika, Erdil Demirağ, Nejat Buvan, Sonay Kanat, Cengiz Öktem, Misafir Oyuncu: Zerrin Egeliler,

Konu: Anne ve babası seyahate çıkınca, Cafer köşkü kiraya verir. Bahçeyi de otopark yapar. Bu ara Cafer kiracılarından bir kıza aşık olur. Aynı kıza Cafer’in arkadaşı Refik de aşık olur. Ancak ev sahipleri seyahatten dönünce işler karışır arap saçına döner.

BİZİM FISTIKLAR (1978)



 "KARAMANIN KOYUNU"

Senaryo ve Yönetmen: Ülkü Erakalın
Kameraman Mükremin Şumlu
Yapım: Birlik Film/Müfit İlkiz
Negatif Montaj ve Senkron: Osman Koşkan, Işık Teknisyenleri: Enis Özaydın, Rıfat Yurtçu, Set Teknisyenleri: Yaşar Davutoğlu, Mustafa Albayrak, Yapım Müdürü: Cihat Karahan, Kamera Yardımcısı: Hüseyin Arlı,
Kaya Ören Stüdyosunda renklendirilmiş, Türk Haberler Ajansı seslendirmiştir

Oyuncular: Hadi Çaman, Melek Görgün, Necla Fide, İlhan Daner, Meral Deniz, Nilgün Ceylan, Karaca Kaan, Mürvet Sim, Sami Hazinses, Enver Çokgör, Yüksel Gözen, Aylin Berkay, Mürvet Sim, Saadet Gürses, Kadriye Sevinç, Nehir Aker,

Konu: Kaynana ve gelin dırdırından bıkan iki kafadar, para kazanmak için kadın kılığına girip, sahte bir doktor ofisi açarlar. Muayene olmayan gelen ba-yan hastaları ise, ne yaptıkları malum.

BİONİK ALİ FUTBOLCU (1978)



Yönetmen:Yılmaz Atadeniz
Hikaye: Hikmet Eldek
Senaryo: Işık Toroman
Kamera: Sertaç Karan
Yapım: Metin Film/Işık Toraman

Reji Asistanı: Hikmet Eldek, Prodüktör Amiri: Semih Servidal, Renk Uzmanı: Hasan Örnek, Montaj-Senkron: Mevlut Koçak, Negatif Montaj: Ömer Sevinç, Set Amiri: İsmail Künden, İlyas Akarsu, Işıklar: Rıdvan Varol, Mehmet Varol, (Yeni Stüdyoda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Aydemir Akbaş, Meral Deniz, Funda Gürkan, Yüksel Gözen, Necdet Kökeş, Oktar Durukan, Renan Fosforoğlu, Baykal Kent, Ahmet Turgutlu, Yılmaqz Kurt, Adem Taşay, Kamer Ba-ba, Güler Çelik, Nilgün Ceylan, Sabahan, Alev Altın

Konu: Sokaklarda tombala çektirirken zabıtadan kaçan Ali, bir hastaneye sığınır. Hastaneye hasta bir futbolcu gelmiştir. Ali kaleciye kendi kıyafetlerini giydirir ancak kaleci diz kapağından sakatlanmış ve ameliyat olması gerek-mektedir. Kalecinin yerine ameliyat olur ve diz kapağına konan bir yay sayesinde bionik bir futbolcu olmuştur. Futbolcu olup, bol paraya kavuşan Ali, zamparalığa başlar.