Powered By Blogger

9 Mart 2020 Pazartesi

DOLAP BEYGİRİ (1982)


Yönetmen : Atıf Yılmaz
Senaryo: Atıf Yılmaz, Suphi Tekniker
Görüntü Yönetmeni: Salih Dikişçi
Müzik: Melih Kibar
Yapım: Uzman Filmcilik/Ferit Turgut,
Kadir Turgut

Görüntü Yönetmen Yardımcısı: Ali Utku, Yönetmen Yardımcıları: Sami Güçlü, Faruk Turgut, Kurgu: İsmail Kalkan, Çevre Düzeni: Hale Soygazi, Aydınlatma Yönetmeni: Turgut Köse, Set Ekibi: İsmail Kündem, Erdal Sümer, Ekrem Çınaroğlu, Yapım Yönetmeni: Şerif Ablak, (Acar Film Stüdyolarında hazırlanmıştır)

Oyuncular: İlyas Salman, Şener Şen, Ayşen Gruda, Yaprak Özdemiroğlu, İhsan Yüce, Şevket Altuğ, Ekrem Dümer, Ali Yalaz, Altan Erkekli, Nuri Tuğ, Ahmet Açan, Teoman Özer, Koray Ergün, Hakkı Kıvanç, Yusuf Çağatay, Yaşar Şener, Aslan Kaçar, Ahmet Açan, Nuri Tuğ, Seyfettin karadayı, Ercan Acar,

Konu: Çok saf, dürüst, rüşvet düşmanı bir memurun öyküsü. Arkadaşları onun bu durumundan şikayetçidirler. Bir yolunu bulup işine son verdirirler. O da ailesini geçindirebilmek için sokaklarda sebze-meyve satar. Aslında başına gelenlerin tüm sorumlusu eniştesi (Şener Şen) Yakup'tur. Yüksek okulu bitirdikten sonra, dürüstlüğü ve rüşvete karşı duruşu yüzünden memur olarak çalıştığı işten atılan Ali'yi bekleyen traji-komik olaylar. Bugün gelinen noktada yükselen değerleri yıllar önce resmeden bir Atıf Yılmaz klasiği. Ali, atama emri çıkınca büyük şehirde memuriyete başlar. Vazifesini kutsal bir görev bilinciyle yerine getirmeye, vatandaşa layık olmaya gayret ettikçe düzenden memnun olanları rahatsız eder. Yanına yerleştiği eniştesinin düzenin yozlaşmasından nasibini çok fazla almış fırsatçı kişiliği Ali’nin işini oldukça zorlaştıracaktır

► "Ne Şehittir Ne Gazi" olan ilk adı sansür tarafından yasaklanan "Dolap Beygiri” yakın çağların değil, çok yakın günlerin eleştirisini kusursuz denecek denli görüntüleyip anlatan, başta yalnızca komedi filmlerinin değil tüm filmlerin oyuncusu olabileceğini kanıtlayan İlyas Salman’dan gittikçe büyük oyuncu olduğunu daha belirgin hale getiren Şener Şen’e kadar tipleriyle abartıya kaçmayan diyaloglarıyla Atıf Yılmaz ustanın tüm sinema severlere yaman bir sürprizi. “Burçak Evren, Milliyet, 22 Ekim 1982 ”


DOKTOR CİVANIM (1982)


Yönetmen: Kartal Tibet
Senaryo: Sefa Önal, Memduh Ün
Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca
Özgün Müzik: Cahit Berkay
Yapım: Uğur Film/Memduh Ün

Yardımcı Yönetmen: Ahmet Sezerel, Kamera Asistanı: Ömer Ekmekçi, Işık Şefi: Cem Molvan, Renk Uzmanı: Selahattin Hoşses, Sesleri Alan: Erkan Esenboğa, Montaj: İsmail Kalkan, Senkron: Mevlut Koçak, Laboratuvar: Selahattin Kaya, Ziya Uçak, Negatif Montaj: Gültekin Çavuş, Suat İşlek, Set Teknisyenleri: Sonay Kanat, Kemal Altın, Cengiz Öktem, Işık yardımcıları: Teoman Sayın, Salih Ayvaz, Yapım Müdürü: Reha Yurdakul, Prodüksiyon: Erol Deniz, Yapım Yönetmeni: Muzaffer Hiçdurmaz,
(Yeni Lale film stüdyosunda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Kemal Sunal, Bahar Öztan, Ali Şen, Ayşen Gruda, İhsan Yüce, Reha Yurdakul, Yadigar Ejder, Sırrı Elitaş, Madelet Tibet, Nermin Denizci, Ahmet Açan, Osman Çağlar, Kostarik Ahmet,

KONU: İstanbul'da bir hastanede kapıcılık yapan Kemal, köyüne döner ve doktor olduğunu söyler. Herkesi ücretsiz muayene eder, kısa sürede de kendini sevdirir. Bu arada köyün ağası Ruşen'in kızına aşık olur. Kız ise başkasının sözlüsüdür. Olaylar gelişir, Kemal'in sahte doktor olduğu anlaşılır.


ÇİÇEK DAĞI (1982)






Yönetmen: Cevat Okçugil
Senaryo: Şükrü Rodop
Kamera: Kenan Kurt
Yapım: Rodop Film/ Şükrü Rodop

Oyuncular: Durmuş Çiğdem, Pembe Mutlu, Kemal Aydan, Erol Taş, Jale Efecik, Neriman Köksal, İsmail Hakkı şen, Mustafa Dik, Ayfer İdil, Şeref Çokşeker

ÇİÇEK ABBAS (1982)


 Yönetmen: Sinan Çetin
Senaryo: Yavuz Turgul
Kameraman: Çetin Tunca
Müzik: Cahit Berkay
Yapım: Kök Film/Engin Karabağ

Yönetmen Yardımcıları: Muzaffer Hiçdurmaz, Ahmet Sezerel, Özgün Ses çekimi ve Miksaj: Erkan Aktaş, Laboratuvar: Adnan Şahin, Mustafa Oruç, Montaj, Senkron ve Negatif Montaj: Yılmaz Atadeniz, Set Teknisyenleri: İbrahim Kul, Ömer Bubu, Turhan Alok, Işık Şefi: Hay-rettin Kara, Işık Yrd: Coşkun Tanyeri, Adem İstanbullu, Prodüksiyon Amiri: Fevzi Barlas, (Fono film stüdyosunda hazırlanmıştır).

Oyuncular: İlyas Salman, Şener Şen, Pembe Mutlu, Ayşen Gruda, Yaşar Güner, Orhan Çağman, Ahmet Mekin, İhsan Yüce, A. Fuat Onan, Hikmet Denizci, Ömer Bubu, Garibe Gündem, İbrahim Kul, Benek Aysoy, Petek Aysoy,

Konu: Bir minibüste muavinlik yapan Abbas (İlyas Salman), dürüst, altın yürekli bir gençtir. Patronu Şakir (Şener Şen) ise, çıkarcı, kötü niyetli bir kişidir. Bu nedenle Abbas, onunla anlaşamaz. Bu arada Şakir'in aldattığı, evleneceğim diye oyaladığı kız (Pembe Mutlu), Abbas'la duygusal bir ilişkiye girecektir. Ancak Şakir, sevgilisinin muaviniyle böyle bir ilişkiye girmesini hazmedemez. Abbas kesin karalıdır. Abayı yaktığı patronunun sevgilisiyle evlenecektir. Abbas, bu amaçla, borç harç edip bir minibüs alır. Ne var kı Şakir, karşısında yenik düştüğü muavinine yapmadığı kötülüğü bırakmaz.

Ödül:

19. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (1 – 9 Ekim 1982) 
►Yavuz Turgul, "en başarılı senaryo"

Jüri Üyeleri: Bilgin Adalı, Rekin Teksoy, Füruzan, Cihat Çiftçili, Süreyya Duru, Sami Güner, Ekrem Çatay, Önder Aydınlı, Ayşe İçli, Erman Şener, Ahmet Gönen, Nazan Akgün.

* Minibüslerde muavinlik yapan Abbas, patronu Şakir'in sert, "dayı" hareketlerine bozuluyor. Hinoğlu hin Şakir'in tersine, Abbas içi dışı bir, yüreği sevgiyle dolu bir insandır çünkü... Yüzü güzel değilse de içi altın gibidir... Bu arada, Şakir'in evlenmeye bir türlü yanaşmadığı kıza abayı yakıyor. Abbas, sırf onu gezdirebilmek ve kişiliğini kanıtlamak için harç-borç bir minibüs alıyor. Muavinlikten minibüs sahip/şoförlüğüne yükselmek, Alibeyköy’ün sosyal anlayışı gereği, Abbas için nerdeyse, bir "sınıf atlamadır. Bu arada Şakir'İ bırakan sevdiği kızı da isteyecek ve babasının rızasını alacaktır... Ne var ki Şakİr bu yenilgiyi hazmedemeyecek, Abbas'a yapamadığı kötülüğü, onun minibüsüne yapacaktır...

Ama peri masalları ne denli çağdaş olsalar da, bilindiği üzere hep iyi biter. Evet, "Çiçek Abbas", sonuç olarak bir güzel çağdaş masal çünkü... Gerçeklerden yola çıkan, gerçek bir çevrede gerçek kişilere, insanlara dayanan, ama sonuç olarak hayatın gerçek kötülüklerini, olumsuzluklarını, sorunlarım göz ardı edip "mutlu son"u mutlaka getiren filmlerden... Tıpkı İtalyan komedisinin "pembe güldürü" anlayışına büründüğü dönem (60lar) filmleri, özellikle Vittorio de Sica'nın Sophia Loren'li komedileri gibi... ("Dün, Bugün ve Yarın", "İtalyan Usulü Evlenme" v.s),.

 İlyas Salman'ın artık klasikleşmeye başlayan tiplemesi, Cahit Berkay’ın bayram şekeri tadındaki müziği de bu "sonu başından belli" masal havasına yardıma oluyorlar...Bu kötü mü? Değil kuşkusuz. Sonuçta pembe rengin egemen olduğu, ama yine de ayağı yerden, toplumdan kesilmemiş güldürüler yapmak, hayata iyimser bakmak, en yoksul çevrelerde bile insanların güldüğünü, eğlendiğini, sevdiğini, birbiriyle yardımlaştığını göstermek kötü olur mu? Anlatımı daha bir işlerlik kazanan Sinan Çetin ve tüm oyuncu kadrosu da, filmin akıcılık ve inandırıcılık kazanmasına yardımcı oluyorlar... Ancak duygusallığın çokluk aşırı biçimde su yüzüne çıktığı bu filmde, bence asıl eksik olan güldürü yanım destekleyen zeka kıvılcımları... Bu tür bir filme asıl değerini niteliğini veren sahneler... Nitekim bazı sahnelerde bu kıvılcım duyuluyor: Şakir’le Abbas'ın bir western davranışı içinde birbirlerine yaklaştıkları sahne, Şakir’in tükürdüğü minibüs camını bezle silmesi, Abbas'ın hemen gelip delikanlı, Şakir'in umutlandırdığı ama evlenmeye yanaşmadığı bir kıza abayı yakıyor ve onun gözüne girebilmek için borç harç minibüs satın alıyor. Ama bu gelişmeyi kendisine hakaret sayan Şakir de boş durmuyor
,
. ..muavin Niyazi'nin getirdiği hediye paketinin Şakir tarafından kabul edilmediği sahne, Abbas'ın yolcuları iterek minibüse "tıktığı" sahne,.. Bunlar nefis taşlama bölümleri. Ne yazık ki az bu sahneler, yazar ve yönetmen bu gibi sahneler üstüne fazla kafa yormamışlar, belli.,. Aynı biçimde tipleme üstüne de gereği denli çalışılmamış, birçok oyuncudan alınabilecek en iyi sonuç elde edilmemiş. (Bunlara İlyas Salman da dahil). "Çİçek Abbas", fazla savlı gözükmeyen, sevimli bir film... Ama sinema yapmanın iyiden iyiye zorlaştığı, "seri imalat"tan vazgeçildiği, bir zamanların 250-300 film sayısının 50-60'lara gelip dayandığı kafa yormak, "savsız film" anlayışından vazgeçip her filmi "savlı film" haline getirmek de gerekiyor. Çiçek Abbas" erdemli, olumlu bir film, ama bana öyle geliyor ki Alibey köyü'nün ve minibüsçülüğünün, minibüs/halk ilişkilerinin daha derinine inilebilir, bir güldürü çerçevesi içinde bile daha sağlam bir toplumsal inceleme getirilebilirdi. Bu fırsat kaçmış gözüküyor...”Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”

* Haliç sırtlarında bir gecekondu semtindeki insanların ve bir minibüsün öyküsü... Yüreği sevgiyle dolu muavin Abbas ile kafası hep şeytanlığa çalışan patron-şoför Şakir'in ilişkileri temelinde gelişen "Çiçek Abbas", Abbas'ın kara-sevdaya tutulmasıyla dallamp budaklanıyor. Çünkü bu saf ve çirkin Sinan Çe-tin'in ilk dönem çalışmalarından, yani gayet iyi bir film olan "Çiçek Abbas", yakaladığı masalsı havayı toplumumuzun gerçekleriyle ilginç biçimlerde buluşturmayı başaran sevimli bir yapım. Altın Portakal'la ödüllendirilen senaryo Yavuz Turgul'a ait. Şakir ile Abbas'ın karşılıklı olarak "Aşıksan vur saza, şoförsen bas gaza ... Sen batan bir güneş, ben yollarda çilekes ... Şoförün bahtı kara, muavinin gönlü yara ... 

Emeğimiz bilek zoru, Allahım sen bizi koru ... " diyerek kahvehanede minibüs edebiyatı çeşitlemeleri yaparak atışmaları unutulacak gibi değil.. Muaviniikten şoförlüğe terfi eden ve kendi dünyasında sınıf atlayan Abbas'ın eski patronuna efelenmesi ve "Şakir'e çay yok / Ne dedin? / Şakir'e çay yok dedim / Ne demek Şakir! Şakir Abi diyeceksin, Ağa diyeceksin, Dayı diyeceksin / Geçti o günler Şakir, .. "

 demesi ise bolca güldüren bazen de hüzünlendiren filmin akıldan çıkmayacak anlarından. Bunun gibi, kahramanlarımızın western usulü birbirlerine yavaş yavaş yaklaşmaları, Şakir'in tükürdüğü camın Abbas tarafından hemen silinmesi, Abbas'ın yolcuları münibüse tıkması, Şakir ile Abbas'ın meyhanede rakı içmeleri, Ayşen Gruda'nın sürekli olarak Dallas dizisine gönderme yapıp ağabeyi Şakir'e 'Pis Ceyar!' demesi de "Çiçek Abbas"ın hafızalara kazınan anları arasında sayılabilir.

Cahit Berkay'ın müzikleri ve Barış Manço'nun "Dönence" şarkısıyla zenginleşen filmin 18 günde çekildiği söylenir ki Çetin bu hızlı tempoda bile sırf kaşkolların rengine uysun diye duvarların kırmızıya boyanması gibi bazı küçük ayrıntıların üzerinde titizlikle durmuştur. İlginç, güzel, benzerine pek rastlanmayan, yan karakterlerin de öyküye çok şey kattığı bir filmdir "Çiçek Abbas". İlyas Salman, "Sarı Mercedes"teki otomobili Balkız'dan önce bu filmdeki Ford minibüsü çok ama çok sevmiştir ki zaten Şakir de o yüzden 'Erkek adam Ford mu kullanır, Allah'ın fordçusu' demiştir! (TA.) SİNEMA “En İyi 100 Film”

ÇAYDA ÇIRA (1982)



Yönetmen: Yücel Uçanoğlu
Senaryo: Erkan Abacı
Foto Direktörü: Salih Dikişçi
Yapım: Harput Film/Erkan Aba

Prodüksiyon Amiri: Feyzi Barlas, Kameraman: Sedat Ülker, Reji Asistanı: Ali Kıvırcık, Set Amiri: Cengiz Ökten, Teknik Ekip: Selçuk Ökten, Mehmet Şengal, Hüseyin Turan, Sesleri Alan: Erkan Esenboğa, Senkron Montaj: Mevlut Koçak, Negatif Montaj: Gültekin Çavuş, Suay İşlek,
Lâle Film Stüdyosunda hazırlanmıştır

Oyuncular: Talat Bulut, Serpil Çakınaklı, Erol Taş, Pembe Mutlu, Kadir Savun, Nubar Terziyan, İsmet Erten, Yılmaz Kurt, Aysel Caneri


CEZA (1982)




Yönetmen: Temel Gürsu
Senaryo: Engin Temizer
Foto Direktörü: Sertaç Karan
Yapım: Çağatay Film

Prodüksiyon Amiri: Semih Servidal, Işık: Aslan Yıldız, Renk Uzmanı: Kaya Ören, Laboratuvar: Osman Koşkan, Kamil Kutay, Ses Kayıt: Er-kan Esenboğa, Dublaj Yönetimi: Esen Günay, Kameraman: Ali Gü-venci, Senaryo ve Yönetmen Yrd.: Engin Temizer, (Ören Film Stüdyosunda renklendirilmiştir )

Oyuncular: Coşkun Sabah, Deniz Akbulut, Salih Kırmızı, Ahmet Mekin, Reha Yurdakul, Figen Han, Necla Fide, Atilla Ergün, Neriman Köksal, Tevhid Bilge, Semra Uçar, Yavuz Şeker, Mehmet Varol, Ahmet S ervidal,

Konu: Miras yüzünden birbirleriyle çatışan iki amcaoğlunun öyküsü.

BUYRUN CÜMBÜŞE (1982)


Senaryo ve Yönetmen: Yavuz Yalınkılıç
Görüntü Yönetmeni: Kenan Kurt
Yapım: Objektif Film/Yavuz Yalınkılıç

Ar Direktör: Ahmet Sert, Set: Fikret Güryalçın, Saffet Sevin, Abdullah Emay, Reji Asistanı: Nilgün Seren, Kamera Asistanı: Mahmut Yumuşak, Montaj Senkron: Turgut İnangiray, Negatif Montaj: Gültekin Çavuş, Suat İşlek, Sesleri Alan: Erkan Esenboğa, Renk Uzmanı: Selahattin Hoşsöz, Laboratuvar: Selâhattin kaya, Ziya Uçak, Mustafa Yıldız. Dublaj Yönetmeni: Abdurrahman Palay, Işıklar: Erol Karaşiray, Müzikler: Cuma Pamuk, (Yeni Stüdyoda seslendirilmiş, Yeni Lâle stüdyosunda yıkanmış ve renklendirilmiştir )

Oyuncular: Adile Naşit, Münir Özkul, Halit Akçatepe, Ayşen Gruda, Bilgen Gökçen, Sümer Tilmaç, Tanju Şarman, Sami Hazinses, Cevat Kurtuluşı, Mustafa Dik, Cevdet Balıkçı, Süheyl Eğriboz, Ahmet Turgutlu, Birsen Pamuk, Bahattin Eroğlu, Sercan Eren, İsmail Cavcı, Sü-heyl Eğriboz, Umman Coşkun, Hakkı Kıvanç, Zeki Alpan, Mesude Sunay, Tevhid Bilge, Adnan Kıran, Bülent Kara, Kemal Çapraz, Ahmet Kostarika, Cengiz Durmaz, Ahmet Sert, Nevzat Açıksöz, Muhittin Sayan, Ahmet Yürekli, Hasan Yıldıxz, Yılmaz Kurt, Cevdet Balıkçı, Fikret Ardemir, EDrdoğan Seren, Sönmez Yıkılmaz, Tarzan Çetin, Saffet Sevim, Fuat Şahinalp, Feridun Büyükpınar ve Küçük Ersin

Konu: Fakir ama yürekli, dürüst bir mahalle halkıyla, düzenlerini bozmak isteyen kabadayıların öyküsü.

BİZİM MAHALLE (1982)


Yönetmen: Çetin İnanç
Konu: Çetin Dağlar
Senaryo: Mehmet Aydın
Görüntü Yönetmeni: Sedat Ülker
Özgün Müzik: Yıldırım Gürses
Yapım: Hereke Film / Çetin Dağlar

Oyuncular: Çetin Dağlar, Bahar Öztan, Ferda Ferdağ, Kadir Savun, Talat Gözbak, Hüseyin Peyda, Sami Hazinses, Ali Ekdal, Turgut Özatay, Tevhit Bilge, Küçük Çocuk: İbrahim Pancarcı

Konu: Birbirlerini sevmelerine karşılık, ekonomik sorunlar nedeniyle evleneme-yen bir hizmetçi kızla, şoförlük yapan bir gencin Öyküsü.

" Antalya'da izlediğimiz filmlerden toplumcu eleştiri içeren bir başka yapıt da Çetin İnanç'ın "Bizim Mahalle"si idi. Yapımcı -yazar- oyuncu Çetin Dağlar'ın "olağanüstü" yetenekleriyle desteklenen film festivalin en ilginç sürprizi, neredeyse trajikomik bir "başyapıtı. Dağlar, Festival'in en "fantastik" erkek oyuncu ödülüne rahatlıkla aday olabilirdi. Filmin en anlaşılmayan yeriyse jenerikte neden "12 Eylül öncesinin kargaşa ortamında bir adamın öyküsü" olarak sunulduğu idi. (Vecdi Sayar, Antalya Notları, Video-sinema, S.: 4, Ekim 1984)


BİTMEYEN AYRILIK (1982)






Yönetmen: Oğuz Gözen
Senaryo: Nadire Güler Zeybel
Kamera: Mükremin Şumlu
Yapım: Arkan Film/Halit Arkan

Oyuncular: Perihan Sözen, Halit Arkan, Yılmaz Şerif, Turgut Özatay, Süheyl Eğriboz, Deniz Dümer, Gönül Genç, Yılmaz Kurt

Konu: Şöhretini yitirip bunalım geçiren bir sanatçının öyküsü. Filmde şarkıcı Perihan Sözen, ispirto içerek kapı aralıklarında yatan alkolik bir tipi oynadığından, basına film, Cahide Sonku’nun hayatı olarak yansıdı.

BİR YUDUM MUTLULUK (1982)


Senaryo Yönetmen: Orhan Aksoy
Görüntü Yönetmeni: Orhan Oğuz
Yapım: Gülşah Film / Selim Soydan

Kamera Asistanı: Erkan Kaya, Reji Asistanları: Turgay Aksoy, Nezih Tunar, Işık: Mustafa Koçyiğit, Teoman Sayın, Sesleri Alan: Erkan Aktaş, Montaj: Nevzat Dişiaçık, Yapım Yönetmeni: Semih Selvidal,
(Fono Film Stüdyosu’nda hazırlanmış ve seslendirilmiştir.)

Oyuncular: Orhan Gencebay, Necla Nazır, Erol Günaydın, Haluk Kurtoğlu, Şükriye Atav, Münir Özkul, Ahmet Uz, Numan Paker, Dilaver Uğurlu, Tuncer Sevi, Bedri Uğur, Selim Acar, Sebahattin Gündoğan,

KONU: Orhan ve Zehra birbirini çok seven, çok iyi anlaşan, evlilik hayalleri kuran iki sevgilidir. Orhan evlenmeleri için gereken parayı biriktirmek üzere Almanya'ya gider. Iki yıl geçer aradan ve Orhan altında arabası, cebinde parası, kucağında hediyelerle döner gurbetten. Sevdikleriyle kucaklaşır, arkadaşlarının, anne ve babasının acıklı bakan gözlerinden anlarız biz kötü bir şeyler olduğunu, ama Orhan anlamaz, en çok kucaklamak istediğine koşar sevinçle. Fakat onu ne çalıştığı butikte bulabilir ne de annesiyle oturduğu evde. Zehra ona mektup yazmaya devam etse de çok şey değişmiştir hayatında, hatta hayatı tamamen değişmiştir, sırra kadem basmıştır altı ay kadar önce.

Ertesi gün Orhan Zehra'yı, bir arabanın içinde iki adamla kahkahalar atarken görecektir. Peşinden koşup yetişemese de aynı akşam efkar dağıtmaya gittiği gece kulübüne benzer yerde başka iki adamla yine görecek ve tek kelime etmeden kırdığı şişeyi Zerhra’nın karnına saplayacaktır.

Bu olaydan sağ kurtulan Zehra uğruna ağır hapis cezası çektikten sonra, Orhan eski işi oto tamirciliğine geri döner. Derken bir gün, ünlü bir iş adamı olan Sadık beyin Belgrat ormanlarında arabası bozulunca, arabayı tamir etmek amacıyla oraya giden Orhan fidyecilerin elinde tutsak olan Sadık beyin hem arabasını tamir eder hem de adamı fidyecilerin elinden kurtarır. Böylece arkası sağlam bir dost da edinmiş olur kendine ve sırtı yere gelmez artık.

Dünya küçüktür; Sadık ve Orhan'ın ifade vermeye gittikleri karakola basılan bir randevu evinden toplanan hayat kadınları getirilir, içlerinden biri tabii ki Zehra'dır. Zehra içtiği uyuşturucuların etkisiyle öyle uçmuştur ki, değil Orhan'ı, burnunun ucunu dahi görecek halde değildir.

Bu arada Sadık bey minnettardır Orhan'a Hem hayatını kurtarmıştır hem de fidyecilere gidecek olan parasını. Tabii kanı da kaynamıştır ona, oğlu gibi sevmiştir onu, ne isterse yapacaktır. İşini gücünü bırakıp onunla birlikte Zehra'yı aramaya başlar. Nüfusunu kullanıp önce çalıştığı randevu evini, sonra yaşadığı evi bulurlar beraberce.

Zehra artık Zehra değildir, Orhan'ı tanımaz bile, tek bildiği ve istediği uyuşturucudur. Orhan evine götürür onu, anne ve babasının şaşkınlık dolu bakışları altında çabucak bir tecrit odası hazırlayıp tıkar içine. Orhan işini gücünü bırakıp kapısında bekleyecektir. Zehra düzelecektir ama eski Zehra geri gelmeyecektir. Orhan hala vazgeçmeyecektir şimdi zaman Zehra'yı bu hale getirenleri bulup intikam alma zamanıdır.

Zehra'nın karşısına çıkan zengin çocuğu Kemal yüzündendir bu yaşadıkları. Orhan'ın kalburüstü dostu Sadık'ın oğludur Kema Evinde verdiği bir partiye davet edilen, hatta onur konuğu muamelesi gö-ren Orhan'la Zehra orada öğrenirler bu gerçeği. Bu sefer Sadık Bey girer devreye, gözdağı verir Orhan'a ve bu sefer babasının sayesinde kurtulur Kemal elinden .

► Kemal intikam almak isteyecek, sevgililerin yolunu kesecektir adamlarıyla, bir başka kötü düşünceyle Tecavüzcü Coşkun'u çağırıp kıza gözü önünde tecavüz edilmesini keyifle seyredecektir. Adamların acımasızca sopaladığı Orhan ayıldığında Zehra'yı bulamayacak, bıraktığı ipuçlarını takip edecek, nehir kenarına kadar ulaşacak ve Zehra'nın intihar ettiğini hissedecektir. Artık şansını çok zorlamış olan Kemal'in sonu gelecektir. (Vadullah Taş)

BİR PAZAR GÜNÜ (1982)


Senaryo ve Yönetmen: A. Remzi Jöntürk
Foto Direktörü: Sertaç Karan
Yapım: Çağatay Film/Yavuz Işıklar

Oyuncular: Coşkun Sabah, Serpil Çakmaklı, Yusuf Sezgin, Yalçın Gülhan, Atilla Ergün, Çocuk Yıldızlar: Bozkurt Işıklar, Barış Jöntürk, Oğuz Işıklar

Konu: Çalıştığı pavyonun sahibi Babür'ün (Yalçın Gülhan) kapatması olan Kader (Serpil Çakmaklı) ile Coşkun (Coşkun Sabah), garip bir tutku içinde birbirlerini sevmektedirler. Kaçakçılık yapan Babür, büyük bir vurgunun peşinde olduğu sıra, deniz polisleri tarafından öldürülür. Bu arada Coşkun, yüreğinden bir türlü silemediği Kader'i içinde öldürmek için sahte bir cenaze töreni düzenler. Kader, çılgın gibi mezarlığa gelir. Ve ölümü için tören yapan kalabalığı dağıtır. Gerçekte ölmeyen Babür de mezarlığa gelmiştir . Sadece yüzünün sol yanında korkunç yaralar vardır. Mezarlığa gelen polisler Babür'ü alıp götürürler. Kader ve Coşkun mezarlıkta toplanan halka konser verirler. Konserden sonra önce Kader, içine zehir kattığı suyu içer. Ardından Coşkun da farkında olmayarak aynı bardağı dudak larına götürür. Böylece iki genç ölümde birleşirler.

► Kapkara bir Arap filmi içeriği ile, Shakespeare'in Romeo-Jülyet'ini birleşti-ren Jöntürk, filmindeki kahraman larına da Kader ve Ölüm gibi isimler takarak simge sinemacısı olmaya özeniyor. Simsiyah giysiler içinde Kader'i vurgulayan bir Serpil Çakmaklı, Ölüm'ü vurgulayan Yusuf Vehbi kırması bir Yalçın Gülhan... Ve buyurun arabeskin cenaze namazına. (Agâh Özgüç, Yıldız, S.: 208, 18 Mayıs 1982)

BERDUŞLAR (1982)



 
Yönetmen: Temel Gürsu
Senaryo: Engin Temizer
Kamera: Sertaç Karan
Yapım: Temel Film / Temel Gürsu

Reji Asistanı: Arif Erkuş, Kamera Asistanı: Ali Güvence, Işık Şefi: Aslan Yıldız, Yardımcıları: Hayrettin Kara, Metin Uçak, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Montaj Senkron: Mevlut Koçak, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Laboratuvar: Selahattin Kaya, Ziya Uçak, (Yeni Lale Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Ercan Turgut, Oya Aydoğan, Yunus Bülbül, Bülent Kayabaş, Oya Başar, Bilgen Gökçen, Civan Canova, Jülide Soyurgal, Tevhid Bilge, Ayten Erman, Bilge Zobu, Muharrem Gürses

Konu: İşportacılık yaparak yaşamlarını devam ettiren iki arkadaşın öyküsü

BENİ UNUTMA (1982)


Yönetmen: Orhan Elmas
Senaryo: Tunç Günbay
Foto Direktörü: Hüseyin Özşahin
Yapım: Tunç Film/Atlan Günbay

Set Düzeni: Nizam Ergüden, İbrahim Kul, Hüseyin Ergüden, Yılmaz Sengelli, Prodüksiyon Yapımcısı: Yılmaz Kanat, Yönetmen Yardımcısı: Ai Kıvırcık, Kamera Yardımcısı: Uğur E. Döndür, Işık Düzeni: Ergun Şimşek, Senkron: Alâaddin Durmaz, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Laboratuvar: Selahattin Kaya, Ziya Uçak, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa,

Oyuncular: Bulut Aras, Serpil Çakmaklı, Ahmet Mekin, Münir Özkul, Altan Günbay, Hulusi Kentmen, Neriman Köksal, Talat Gözbak, Orhan Elmas, Zeki Sezer, Cahit Kahyeri, Nizam Ergüden, Rezzan Kahyeri, Zühal Deliorman, Gülten Ceylan, Süheyl Eğriboz,

Konu: Çevresindeki insanlarla çeşitli ilişkileri olan bir kadınla , onu kurtarmaya çalışan bir doktorun aşkı

BAŞ BELASI (1982)


Yönetmen: Kartal Tibet
Senaryo: Süleyman Turan
Görüntü Yönetmeni: Salih Dikişçi
Özgün Müzik: Cahit Berkay
Yapım: Özer Film/Enver Özer

Yönetmen Yardımcıları: Muzaffer Hiçdurmaz, Ahmet Sezerel, Işık Şefi: Süleyman Çekiç, Set: Ömer Babu, Hacı Fidan, Yapım Yönetmeni: Günay Kosova, Sesleri Alan: Erkan Aktaş, Montaj-Senkron: Nevzat Dişiaçık, Negatif Montaj: Muzaffer Karataş, Laboratuvar: Adnan Şahin, Mustafa Oruç, (Fono Film stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir).

Oyuncular: Zeki Alaysa, Metin Akpınar, Pembe Mutlu, Mine Koldaş, Diana Taylor, Bilge Zobu, Raik Alnıaçık, Yılmaz Kurt, Yadigar Ejder, Mesut Çakarlı, Misafir Sanatçı: Bahar Öztan,

Konu: Mafya dünyasında “Tek Kurşun” lakabıyla bilinen bir bestekarla, sevdiği kız uğruna intihar etmeyi kendine iş edinmiş bir garibanın öyküsü.

AŞKLARIN EN GÜZELİ (1982)


Yönetmen: Osman F. Seden
Senaryo: Nazmi Özer
Kamera: Kaya Ererez
Özgün Müzik: Cahit Berkay
Yapım: Emek Film/Nazmi Özer

Yönetmen Yardımcısı: Arif Erkuş, Ali Kıvırcık, Görüntü Yönetmen Yrd.: Hüseyin Ererez, Set Ekibi: Taci Erşan, Mehmet İnci, İbrahim Öner, Işık Direktörü: İbrahim Sabuncu, Sesleri Çeken: Erkan Aktaş, Montaj: Nevzat Dişiaçık, Negatif Montaj: Muzaffer Karataş, Laboratuar: Adnan Şahin, Mustafa Oruç, Prodüksiyon: Mustafa Doğan, (Fono Film Stüdyosu’nda hazırlanmış ve seslendirilmiştir.)

Oyuncular: Kadir İnanır, Banu Aklan, İhsan Yüce, Ünsal Emre, Diler Saraç, Hüseyin Kutman, Nubar Terziyan, Talat Gözbak, Ali Yalaz, Ekrem Dümer, İhsan Gedik, Memduh Ünsal, Ali Demir, Küçük Yıldız: Mesut Çakarlı,

Konu: Kadir (Kadir İnanır) zengin bir muhitte elektrikçidir. Herkesin gözü vardır onda,yakışıklıdır ve kimseye yüz vermemektedir. Zengin bir köşke elektrik tamiratı için gider ve köşkün sahibi Hayri Bey-’in kızıyla (Banu Alkan) birbirlerine aşık olurlar. Evlenmelerine Hayri Bey razı olmaz. Evlenirler, fakat bir zaman sonra Kadir’in maddi durumu, kadının istediği sosyal yaşantıyı sağlayamadığından kız boşanmak ister. Murat isimli bir çocukları vardır ve boşandıklarında velayeti yedi yaşına kadar babasına verilmiştir. Yıllar sonra kadın geri döndüğünde yeniden evlenecektir ancak çocuğunu da al-mak ister. Anne babasına belirtmediği bir rahatsızlığı olduğunu bir daha çocuk sahibi olamayacağını söyler. Mahkeme kararıyla çocuğun velayeti annesine verilir. Çocuğunu almak için yasaları çiğner Kadir ancak elinden bir şey gelmez. Çocuk sık sık annesinden kaçmak-tadır ve nedeni belirsiz bir rahatsızlığı vardır başlangıçta psikolojik olduğu düşünülen rahatsızlık daha sonra çocuğun ölümcül bir hastalığı olduğunun öğrenilmesiyle önemini artırır. Çocuk öleceği haberine kulak misafiri olduğundan babasıyla olmayı reddeder. Kadir buna çok üzülür ancak daha sonra bunun kendisinin üzülmemesi için söylendiğini,çocuğun yücelik gösterdiğini anlamasıyla birlikte çocuğuna gider.Çocuğuyla son anlarını geçirir ve çocuk,Kadir’in kucağında can verir.

* Türk sinemasındaki son gelişmelerin yansıması olan filmler çıkıyor piyasaya üst üste... Bunlardan "Arabesk" filmlerde de soyunma son haddinde gerçi: Ferdi Tayfur'ların, Gökhan Güney'lerin temsil ettikleri "Anadolu erkeğinin Güngör Bayrak, Banu Alkan gibi Allahına soyunan kadınları nasıl sevdikleri, nasıl kabul ettikleri, kuşkusuz sosyolojik bir inceleme konusu olabilir. Aynı soyunma, üstelik, bu "aile filmlerinde de var. başlıcası, kuşkusuz "aile"nin sinema salonlarına dönmesi. Böylece, "sokaktaki adam" için yapılan "Arabesk filmlerin yanı sıra "aile" için yapılan melodramlar ve güldürüler birbirini izliyor. Yalnız bu filmlere, "sokaktaki adam"ı (her kimse o), sinemaya "göz zevki" için gittiği varsayılan kesimi çekmek için iyicene açılıp saçılan dolgun vücutlu kadınlar da dahil ediliyor.

Yine tipik "Anadolu erkeği" Kadir İnanır, değişik tip mayolarıyla poz veren ve alabildiğine gelişmiş anatomisini gözler önüne seren bir Banu Alkan'a vurulmaktan, üstelik onunla evlenmekten çekinmiyor. Türk toplumunda gerçek bir ahlaksal ölçüt değişimi mi var, yoksa bezirgan sineması, hem aile filmi yapayım, hem de "Iumpen kesim"e "çıplak kadın" göstereyim derken, toplumdaki ölçütleri allak bullak mı ediyor? Gelin de işin içinden çıkın!..

Her neyse, bu haftanın aile filminde İnanır'la Alkan'ın evliliği elbette yürümüyor. çünkü "anatomisi çok gelişmiş" Banu Alkan, "ben evde oturup çocuğuma bakacak kadın değilim" diyor ve süper zengin babasına kaçıyor. Ama yıllar sonra büyüyüp şirin mi şirin bir oğlan oğulları Murat, bu iki insanı yeniden bir araya getirecektir. "Aşkların En güzeli", kuşkusuz anladınız, "evlat aşkı"dır ve film son yıllarda bu konuya eğilip başarı kazanmış birçok filmden ("Şampiyon", "Kramer", vs.) esinler taşımaktadır. Ama kuşkusuz her şeyi iyice alaturkalaştırarak...

Film, eski kuşağın en "tüccar" sinemacısı, Yeşilçam'ın en hızlı silah, pardon fıim çeken yönetmeni Osman Seden'in profesyonel işi bir çalışmasıdır, ve Cahit Berkay'ın seyirciyi bir an bile rahat bırakmayan müziğine karşın (sinemamızda Cahit Berkay müziği, gerçek bir afet olmaya başlamıştır) seyredilebiliyorsa, bunda, beklenmedik düzeyde rahat, yalın bir oyun çıkaran Kadir İnanır denli, olağanüstü sevimli ve yetenekli bir çocuk olan Mesut Çakarlı'nın da payı büyüktür. Mesut Çakarlı'ya sinemamızın daha büyük fırsatlar vermesini diliyor ve "Aşkların En Güzeli"ni, çekincesizce ağlayıp boşalmak isteyenler varsa, onlara öğütlüyorum... (Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız” syf,75)