Senaryo: Yavuz Turgul
Kameraman: Çetin Tunca
Müzik: Cahit Berkay
Yapım: Kök Film/Engin
Karabağ
Yönetmen
Yardımcıları: Muzaffer Hiçdurmaz, Ahmet Sezerel, Özgün
Ses çekimi ve Miksaj: Erkan Aktaş, Laboratuvar: Adnan Şahin, Mustafa
Oruç, Montaj, Senkron ve Negatif Montaj: Yılmaz Atadeniz, Set Teknisyenleri:
İbrahim Kul, Ömer Bubu, Turhan Alok, Işık Şefi: Hay-rettin Kara, Işık
Yrd: Coşkun Tanyeri, Adem İstanbullu, Prodüksiyon Amiri: Fevzi
Barlas, (Fono film stüdyosunda hazırlanmıştır).
Oyuncular: İlyas Salman, Şener Şen, Pembe Mutlu,
Ayşen Gruda, Yaşar Güner, Orhan Çağman, Ahmet Mekin, İhsan Yüce, A. Fuat Onan,
Hikmet Denizci, Ömer Bubu, Garibe Gündem, İbrahim Kul, Benek Aysoy, Petek
Aysoy,
Konu: Bir minibüste muavinlik yapan Abbas
(İlyas Salman), dürüst, altın yürekli bir gençtir. Patronu Şakir (Şener Şen)
ise, çıkarcı, kötü niyetli bir kişidir. Bu nedenle Abbas, onunla anlaşamaz. Bu
arada Şakir'in aldattığı, evleneceğim diye oyaladığı kız (Pembe Mutlu),
Abbas'la duygusal bir ilişkiye girecektir. Ancak Şakir, sevgilisinin muaviniyle
böyle bir ilişkiye girmesini hazmedemez. Abbas kesin karalıdır. Abayı yaktığı
patronunun sevgilisiyle evlenecektir. Abbas, bu amaçla, borç harç edip bir
minibüs alır. Ne var kı Şakir, karşısında yenik düştüğü muavinine yapmadığı
kötülüğü bırakmaz.
Ödül:
19. Antalya
Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (1 – 9 Ekim 1982)
►Yavuz
Turgul, "en başarılı senaryo"
Jüri Üyeleri: Bilgin Adalı, Rekin Teksoy, Füruzan,
Cihat Çiftçili, Süreyya Duru, Sami Güner, Ekrem Çatay, Önder Aydınlı, Ayşe
İçli, Erman Şener, Ahmet Gönen, Nazan Akgün.
*
Minibüslerde muavinlik yapan Abbas,
patronu Şakir'in sert, "dayı" hareketlerine bozuluyor. Hinoğlu hin
Şakir'in tersine, Abbas içi dışı bir, yüreği sevgiyle dolu bir insandır
çünkü... Yüzü güzel değilse de içi altın gibidir... Bu arada, Şakir'in
evlenmeye bir türlü yanaşmadığı kıza abayı yakıyor. Abbas, sırf onu
gezdirebilmek ve kişiliğini kanıtlamak için harç-borç bir minibüs alıyor.
Muavinlikten minibüs sahip/şoförlüğüne yükselmek, Alibeyköy’ün sosyal anlayışı
gereği, Abbas için nerdeyse, bir "sınıf atlamadır. Bu arada Şakir'İ
bırakan sevdiği kızı da isteyecek ve babasının rızasını alacaktır... Ne var ki
Şakİr bu yenilgiyi hazmedemeyecek, Abbas'a yapamadığı kötülüğü, onun minibüsüne
yapacaktır...
Ama peri
masalları ne denli çağdaş olsalar da, bilindiği üzere hep iyi biter. Evet,
"Çiçek Abbas", sonuç olarak bir güzel çağdaş masal çünkü...
Gerçeklerden yola çıkan, gerçek bir çevrede gerçek kişilere, insanlara dayanan,
ama sonuç olarak hayatın gerçek kötülüklerini, olumsuzluklarını, sorunlarım göz
ardı edip "mutlu son"u mutlaka getiren filmlerden... Tıpkı İtalyan
komedisinin "pembe güldürü" anlayışına büründüğü dönem (60lar)
filmleri, özellikle Vittorio de Sica'nın Sophia Loren'li komedileri gibi...
("Dün, Bugün ve Yarın", "İtalyan Usulü Evlenme" v.s),.
İlyas Salman'ın artık klasikleşmeye başlayan tiplemesi, Cahit Berkay’ın bayram
şekeri tadındaki müziği de bu "sonu başından belli" masal havasına
yardıma oluyorlar...Bu kötü mü? Değil kuşkusuz. Sonuçta pembe rengin egemen
olduğu, ama yine de ayağı yerden, toplumdan kesilmemiş güldürüler yapmak,
hayata iyimser bakmak, en yoksul çevrelerde bile insanların güldüğünü,
eğlendiğini, sevdiğini, birbiriyle yardımlaştığını göstermek kötü olur mu?
Anlatımı daha bir işlerlik kazanan Sinan Çetin ve tüm oyuncu kadrosu da, filmin
akıcılık ve inandırıcılık kazanmasına yardımcı oluyorlar... Ancak duygusallığın
çokluk aşırı biçimde su yüzüne çıktığı bu filmde, bence asıl eksik olan güldürü
yanım destekleyen zeka kıvılcımları... Bu tür bir filme asıl değerini niteliğini
veren sahneler... Nitekim bazı sahnelerde bu kıvılcım duyuluyor: Şakir’le
Abbas'ın bir western davranışı içinde birbirlerine yaklaştıkları sahne,
Şakir’in tükürdüğü minibüs camını bezle silmesi, Abbas'ın hemen gelip
delikanlı, Şakir'in umutlandırdığı ama evlenmeye yanaşmadığı bir kıza abayı
yakıyor ve onun gözüne girebilmek için borç harç minibüs satın alıyor. Ama bu
gelişmeyi kendisine hakaret sayan Şakir de boş durmuyor
,
. ..muavin
Niyazi'nin getirdiği hediye paketinin Şakir tarafından kabul edilmediği sahne,
Abbas'ın yolcuları iterek minibüse "tıktığı" sahne,.. Bunlar nefis
taşlama bölümleri. Ne yazık ki az bu sahneler, yazar ve yönetmen bu gibi
sahneler üstüne fazla kafa yormamışlar, belli.,. Aynı biçimde tipleme üstüne de
gereği denli çalışılmamış, birçok oyuncudan alınabilecek en iyi sonuç elde edilmemiş.
(Bunlara İlyas Salman da dahil). "Çİçek Abbas", fazla savlı
gözükmeyen, sevimli bir film... Ama sinema yapmanın iyiden iyiye zorlaştığı,
"seri imalat"tan vazgeçildiği, bir zamanların 250-300 film sayısının
50-60'lara gelip dayandığı kafa yormak, "savsız film" anlayışından
vazgeçip her filmi "savlı film" haline getirmek de gerekiyor. Çiçek
Abbas" erdemli, olumlu bir film, ama bana öyle geliyor ki Alibey köyü'nün
ve minibüsçülüğünün, minibüs/halk ilişkilerinin daha derinine inilebilir, bir
güldürü çerçevesi içinde bile daha sağlam bir toplumsal inceleme
getirilebilirdi. Bu fırsat kaçmış gözüküyor...”Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları
ve Sinemamız”
*
Haliç sırtlarında bir gecekondu semtindeki insanların ve bir minibüsün
öyküsü... Yüreği sevgiyle dolu muavin Abbas ile kafası hep şeytanlığa çalışan
patron-şoför Şakir'in ilişkileri temelinde gelişen "Çiçek Abbas",
Abbas'ın kara-sevdaya tutulmasıyla dallamp budaklanıyor. Çünkü bu saf ve
çirkin Sinan Çe-tin'in ilk dönem çalışmalarından, yani gayet iyi bir film olan
"Çiçek Abbas", yakaladığı masalsı havayı toplumumuzun gerçekleriyle
ilginç biçimlerde buluşturmayı başaran sevimli bir yapım. Altın Portakal'la
ödüllendirilen senaryo Yavuz Turgul'a ait. Şakir ile Abbas'ın karşılıklı
olarak "Aşıksan vur saza, şoförsen bas gaza ... Sen batan bir güneş, ben
yollarda çilekes ... Şoförün bahtı kara, muavinin gönlü yara ...
Emeğimiz bilek
zoru, Allahım sen bizi koru ... " diyerek kahvehanede minibüs edebiyatı
çeşitlemeleri yaparak atışmaları unutulacak gibi değil.. Muaviniikten şoförlüğe
terfi eden ve kendi dünyasında sınıf atlayan Abbas'ın eski patronuna
efelenmesi ve "Şakir'e çay yok / Ne dedin? / Şakir'e çay yok dedim / Ne
demek Şakir! Şakir Abi diyeceksin, Ağa diyeceksin, Dayı diyeceksin / Geçti o
günler Şakir, .. "
demesi ise bolca güldüren bazen de hüzünlendiren filmin
akıldan çıkmayacak anlarından. Bunun gibi, kahramanlarımızın western usulü
birbirlerine yavaş yavaş yaklaşmaları, Şakir'in tükürdüğü camın Abbas tarafından
hemen silinmesi, Abbas'ın yolcuları münibüse tıkması, Şakir ile Abbas'ın
meyhanede rakı içmeleri, Ayşen Gruda'nın sürekli olarak Dallas dizisine
gönderme yapıp ağabeyi Şakir'e 'Pis Ceyar!' demesi de "Çiçek Abbas"ın
hafızalara kazınan anları arasında sayılabilir.
Cahit
Berkay'ın müzikleri ve Barış Manço'nun "Dönence" şarkısıyla
zenginleşen filmin 18 günde çekildiği söylenir ki Çetin bu hızlı tempoda bile
sırf kaşkolların rengine uysun diye duvarların kırmızıya boyanması gibi bazı
küçük ayrıntıların üzerinde titizlikle durmuştur. İlginç, güzel, benzerine pek
rastlanmayan, yan karakterlerin de öyküye çok şey kattığı bir filmdir
"Çiçek Abbas". İlyas Salman, "Sarı Mercedes"teki otomobili
Balkız'dan önce bu filmdeki Ford minibüsü çok ama çok sevmiştir ki zaten Şakir
de o yüzden 'Erkek adam Ford mu kullanır, Allah'ın fordçusu' demiştir! (TA.)
SİNEMA “En İyi 100 Film”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder