Powered By Blogger

25 Mart 2020 Çarşamba

BİR KADIN BİR HAYAT (1985)


Yönetmen: Feyzi Tuna
Özgün Hikaye Pınar Kür, Feyzi Tuna
Senaryo: Feyzi Tuna
Konuşmalar Bülent Oran
Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca

Yapım: Mine Film/Kadri Yurdatap Negatif Kurgu: Muzaffer Karataş, Ömer Aksu, Sesleri Alan: Erkan Aktaş, Çevre Düzeni: Turgut Pelit, Alaaddin İzgü, Hüseyin Ünlü, Aydınlatma Sorumlusu: Aslan Yıldız, Yardımcıları: Gürçen Çeliker, Mehmet Uluyol, Görüntü Yönetmeni yardımcıları: Mahmut Yumuşak, Füsun Selen, Yönetmen Yardımcıları: Biket İlhan, Saime Akçura, Yapım Sorumlusu: Mehmet Akdil, Sanat Yönetmeni: Jale Onanç, Kurgu Eşleme: Nevzat Dişiaçık, (Fono Film Stüdyosunda hazırlanmıştır).

Oyuncular: Türkan Şoray, Cihan Ünal, Karman Yüce, Alev Altın, Engin İnal, Fatoş Sezer, Gül Vergon, Güler Ökten, Zafer Önen, Barış Altay, Mine Çayıroğlu, Menekşe Çayıroğlu, Oktay Tezcanlı, Mürvet Tuna,

Konu: Film kent soylu bir ortamda evlilik kurumunu, mutluluk ve tutarlı bir ilişki kurabilmenin olanaklarını konu almaktadır. Nuran, zengin biriyle evle nen bir ev hanımıdır. Zamanını çocuğu ile birlikte geçiren Nuran kocasının kendisini aIdattığını öğrenir. Bunu bildiğini belli etmeyen Nuran, kocasıyla iletişimini daha da geliştirerek soruna aşmaya çalışır. Ne var ki, kocasının evde verdiği bir davete metresini de çağırması üzer-ne Nuran ayrılmaya karar verir. Kocasını terk eden Nuran, eski işine geri döner ve bir ev kiralar. Yeni yaşamına alışmaya çalışan Nuran, bir yemekte tanıştığı Metin'le duygusal yakınlaşma içine girer. Metin'de zengin karısıyla aynı evi yıllarca paylaşmak zorunda kaldığını belirtir. Nuran karısıyla tüm duygusal bağları kopan (Bunun sorumlusu olarak Metin' in karısı suçlanır) Metin, sevgiye dayalı bir birliktelik kurmak için her 'türlü çevresel etkeni aşarlar ve mutluluğun başlangıcına ulaşırlar. Filmde de toplumsal yaşamımızda denklik gösteren olay kocanın karısını aldatması üzerine kadından beklenen in olayı görmezlikten gelmesi, "ufak tefek" şeyler için yuvasını yıkmamasıdır. Kadın-erkek herkes Nuran'dan kocasının yaptığını göz ardı etmesini ister. Metin'in karısı da yaşanan mutsuzluğu aşma çabası göstermeden kocasını başkalarına kaptırmamak için elinden geleni yapan biridir. Filmdeki her kadın karakter gündelik yaşantıda sıklıkta görebileceğimiz kişiliklerdir. Filmde önemli olan bir nokta da Nuran'ın ilk kocasının yaptığının yanlışı olduğunu söyleyerek çocuğundan annesini affetmesini istemesidir. “Soner Derse, “Türk Sinemasında Aşk”

Ödül;

22. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (22 – 29 Eylül 1985)
► Engin İnal "en iyi yardımcı erkek oyuncu".

Jüri Üyeleri: Lütfi Ö. Akad, Rekin Teksoy, Selda Alkor, Müşfik Kenter, Metin Deniz, Süreyya Duru, Halim Horasan, Nejat Gökçe, İhsan Yüceözsoy, Alpaslan Öner, Mevlüde Aydın, Süleyman Akyüz.

* Bence kırk beş milyonluk ülkemizde böylesi kadınlar yok mu? Var elbette. Var olmasına var da, sayıları ne? Bence ülkemizde böylesi kadınlar, bir hayli azınlıkta kuşkusuz. Kırsal kesimdeki kadınlarımızı bir yana bıraksak bile, kentlerimizde, kasabalarımızda, sanayileşmeyle birlikte büyük kentin varoşlarında yoğunlaşan milyonlarca kadınımızın sorun lan, filmde ele alınan Nuran'ların bunalımları ile özdeşleştirilebilinir mi? Bize göre yanlışlık buradan kaynaklanıyor. Filmde ele alman kadını seçimi yanlış. (Çetin A. Özkırım, Vitrini olmayan bir yönetmenin bir vitrin çalışması, Video sinema, S.: 12, Haziran 1985) “Agah Özgüç, “Türk Filmleri Sözlüğü” 2. Cilt,syf:225


BİR AVUÇ CENNET (1985)


 Senaryo ve Yönetmen: Muammer Özer
Görüntü Yönetmeni: Hüseyin Özşahin
Müzik: Tarık Öcal
 Yapım: Mine Film/Kadri Yurdatap,
Devkino Film/Muammer Özer, Belge Film/Sabahattin Çetin Ortak Yapımı

Oyuncular: Tarık Akan, Hale Soygazi, Yavuzer Çetinkaya, Savaş Yurttaş, Yurdaer Erşan, Erol Demiröz, Selçuk Uluergüven, Meral Çetinkaya, Salih Kalyon, Hüseyin Zan, Barış Adalı, Reynak Güzel, Ömer Yalnızcık, Orhan Çağman, Yaman Okay

Konu: Bilecik'in Demirköy'ünden Kamil (Tarık Akan) ve Emine (Hale Soygazi), iki çocuklarıyla birlikte daha iyi yaşam umuduyla köyden kente gelirler. Oysa yanında kalmayı tasarladıkları hemşerileri ölüp gitmiş, ailesi dağılmıştır. İstanbul' da ev bulmanın (o gün bu gündür hiç değişmeyen, olsa olsa daha da zorlaşan) ne menem bir iş olduğunu anlayınca, umutsuzluk içinde, buldukları boş, terk edilmiş eski bir cezaevi arabası olan boş bir otobüse yerleşirler... Otobüs kısa zamanda boyanır, döşenir, çevresi, sebze ve çiçek ekilerek gerçek bir bahçe haline getirilir. Aile, çevredeki villalarda oturan 'zengin'lerle veya çevredeki 'berduş'larla çeşitli ilişkiler içine girer. Ancak bu ilişkiler ve bu çizgidışı yerleşme çevreyi tedirgin edecek ve otobüs, polis zoruyla boşaltılacaktır...

Ödüller
22. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (22 – 29 Eylül 1985)
► "en başarılı 3. film"
► Muammer Özer "en başarılı senaryo" ödülü
► Tarık Öcal "en başarılı müzik ödülü

Jüri Üyeleri: Lütfi Ö. Akad, Rekin Teksoy, Selda Alkor, Müşfik Kenter, Metin Deniz, Süreyya Duru, Halim Horasan, Nejat Gökçe, İhsan Yüceözsoy, Alpaslan Öner, Mevlüde Aydın, Süleyman Akyüz.

14. Strasbourg (Fransa) Film Festiva-li'nde (1986) "Bekçi"yle birlikte "ikincilik" ödülünü paylaştı. 
Sinema Yazarlarının "en iyii On film" seçiminde "Bir Avuç Cennet" 10'uncu oldu. 
7. Kırsal Dünya Sinema Şenliği'nde (Fransa1986) mansiyona değer bulundu. 
3. Uluslararası Göçmen Filmleri Festivali'nde (İsveç-1986) "büyük ödülü aldı. 
13. Uluslararası Santarem Film Festivali'nde (Portekiz-1987) "senaryo" dalında "birinci" seçilip "altın buket" ödülü aldı ve de "en iyi film ödülü" olan ''bronz buket"i kazandı.

”Kente göç, otobüs, iyimserlik: Kimi bizi yerli filmlerimize, özellikle de genç yönetmenlere aşırı hoşgörülü olmakla suçlar. Türkiye'de film yapmanın, hele genç bir yönetmen için ilk veya ikinci filmini yapmanın ne demek olduğunu bilince bu tür bir hoşgörüye sahip olmamak zordur. Orson Welles'in şarkısındaki sözleri biraz ters çevirerek, "Siz gençliğin, hele genç bir sinemacı olmanın ne demek olduğunu bilmiyorsunuz" diyebiliriz. Allahtan bu hoşgörümüz kimileyin doğrulanır, doğrulanmanın da ötesinde bize ödül getirir. Bu ödül, belki biraz fazla hoş görülü davrandığımız, aşırı destek verdiğimiz bir yönetmenin çok daha iyi şeyler yaparak kendini kanıtlamasının getirdiği keyiftir, kıvançtır .

Muammer Özer'in mevsim başında oynayan ilk filmi "Kardeş Kanı"na gerçekten de aşırı hoşgörülü davranmış olabiliriz. Ama Özer' de sezdiğimiz sinemacı kumaşının ikinci filminde nasıl tümüyle ortaya çıktığı ve "Bir Avuç Cennet"in nasıl başarılı bir film olduğu görüldüğünde, elbette bize kalan yalnızca sevinçtir. 1966'da yayımlanan bir gazete haberi, daha o zamanlar Özer'i ilgilendirmiş ve Özer, bu haberden yaptığı senaryoyu filme almak için nerdeyse 20 yıl beklemek zorunda kalmıştır.

Aradan geçen zaman içinde Türk Sineması epey yol almış, köy gerçeği veya köyden büyük kente göç gerçeği sinemada çeşitli kereler filme alınmış, başarılı yapıtlar ortaya konmuştur 'Otobüs' mekanı ise Tunç Okan' m "Otobüs" filminde kullanılmıştır. Ancak bütün bunlar "Bir Avuç Cennet"in başarısını ve etki gücünü kolay kolay engellemez.

Muammer Özer'in ilk ve ön başarısı, konusunu alabildiğine yoğun biçimde elde tutması, yan olaylar, temalar, tiplerle dağıtmamasıdır. Bu, filme klasik tragedya'nın 'tema, mekan, zaman birliği' diye tanımlanan ünlü 'üç ana kural'ına benzer bir nitelik getirmektedir. Özer'de çeşitli yan tipler, bu tür bir çevrede, böylesine bir yerleşmenin getirebileceği tüm insan malzemesi vardır. Ama yalnızca gerektiği, konuya, öyküye hizmet ettiği kadarıyla... Özer, özellikle çocuklara yöneltmiştir ilgisini, onların dünyasını, sınıfsal çelişkilerin varlığını keşfetmelerini, kırsal yaşamla kentsel yaşam farklılıklarını öğrenmelerini, kendi dünyalarında, avare, boş, amaçsız dolanıp durmalarını ve tüm 'sosyal mevki' ayrımlarını aşarak neredeyse gencecik gönül ilişkileri bile kurmalarını ustaca anlatmıştır. Özer'in büyük bir başarıyla seçip yönettiği çocuk oyuncular kimileyin tümüyle ön plana çıkmakta, sanki filmin gerçek 'star'ları olmaktadırlar. Ve Özer'in filmine egemenliği, yalnızca çocukları kullandığı sahnelerde biraz tavsamakta, filmin temposu (özellikle ortalarda) onların çokça kullanıldığı bölümlerde biraz gevşemektedir.

Filmin bir diğer başarısı, mekan seçimin-den kaynaklanmaktadır. Özer öyküsü-nü Küçük çekmece'de, çok ilginç bir mekanda çekmiştir. Arkada büyük kenti simgeleyen her şey vardır: Tüm trafik ve ağır vasıta yüküyle büyük karayolu, trenler, kentleşmeyi simgeleyen büyük 'apartmanlar', vs... Önde ise tüm uyumsuzluklarına karşın bu mekana, bu çevreye karışmakta kararlı kırsal kesim insanları... Tüm iyilikleri, yumuşaklıkları, insancıllıkları içinde... Gerçekten de Özer, kişilerini hep iyimser bir perspektifle görmektedir. Kimse gerçek anlamda 'kötü' değildir, herkeste bir parça da olsa iyilik, insancıllık vardır, kalmıştır. Sorun, yaşamın zor, sert öz koşullarından kaynaklanmaktadır.

Ve pırıl pırıl ışıklandırılmış, çok başarılı gece çekimleri içeren film, bunların en güzeliyle biter... 'Otobüs', çevre baskısıyla dev bir vinç tarafından alınıp götürülmüştür. Ama yaşam sürmektedir, umut sürmektedir. Demirköy'lü Kamil, karısı ve çocuklarıyla büyük kentte kalmaya kararlıdır. Arkada, yüreği atan kenti haberleyen ışıkların ateşböcekleri gibi aydınlattığı bir gece mekanı içinde, ön planda alabildiğine aydınlanmış, ışık saçan bir çadır, bu umudu, bu direnci simgelemektedir. Film, bu nefis sahneyle noktalanırken, iyimser, umutlu bildirisini de seyircisinin yüreğine işlemektedir. Tüm oyuncularının, görüntüde Hüseyin Özşahin'in, müzikte Tarık Öcal'ın ve katkıda bulunan herkesin görevini tam ola-rak yaptığı "Bir Avuç Cennet", sinemamıza yeni, usta, güvenilir bir yönetmenin daha kazanıldığını kesinlikle belgeliyor. Bu alçakgönüllü, ama etkileyici filmi izleyin. (Attila Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız” syf, 252)

* Filmi heyecansız olarak izlemiş. birinci yarının sonunda fuayeye heyecansız çıkmış, filmin bittiğinde aynı heyecansızlıkla kalakalmıştım. Ne bir cezaevi otbüsünün hurdasında yaşama savaşı veren aile ne çöpçü nine. ne bisiklet hırsızı çocuklar ne cezaevi arabasının vinçle kaldırılışı, ne inadına kurulan çaıdırın içindeki ışık, beni de, seyirciyi de heyecanlandırmamıştı. Sanat Ateşi nerdeydi?. Film başlar başlar başlamaz Tarık Öcal'ın hüzünlü müziği sarıyordu bizi halbuki. Hüseyin Özşahin'in özenli görüntüleri gözümüzü okşuyordu. Ama nereye kadar? (Yavuzer Çetinkaya. Milliyet Sanat Dergisi, S.: 133, 1 Aralık 1985)

* Muammer Özer'in senaryosu tüm bu inandırıcılıktan uzak öğeleriyle yapay bir kuruluş taşıyor. Öykünün final öncesine (otobüsün kaldırılması) dek seyirci hiçbir sürpriz beklemeyince yalnız final sürpriz oluyor filme ilgisi de düşüyor. Aradaki pek çok olaycık bilinen ve beklenen sondan ötürü ilginç gelmiyor. Özer'in senaryosunda öyküyü zorla uzatan pek çok geçersiz bölümcük var. Örneğin yolda rastlanan sarhoş, Cevat’ın arkadaşının bisiklet çalması ve suçun kendi üzerinde kalması, daha sonra polisin gerçek suçlunun peşine, sonra da ailenin kaldırılan otobüsü durdurmaya çalışması… (Nezih Coş) Hürriyet Gösteri, Aralık 1985)

Özer’in kamerasının ardında soğuk ve bencil bir dünyanın ortasında canlılığını hiç yitirmeyen halkı görürüz. Köhne ve pas tutmuş, cezaevi arabasını gök mavisine boyarken özgürlüğü ve umudu çağrıştırıyor. Filmin belki deen etkili final sahnesi de tüm görüntüyü kaplayan çekiç darbeleriyle adeta toprağa kök salan kütük, zifiri karanlıkta ışıl ışıl yanan çadır, hiçbir buldozerin söküp atamayacağı kadar güçlü ve parlaktır (Feyza Zileli, Milliyet Sanat Dergisi 15 Şubat 1986)


BiR AKŞAM ÜSTÜ (1985)



Senaryo ve Yönetmen:Ümit Efekan
Foto Direktörü Rafet Şiriner
Yapım: Umut Film / Abdurrahman Keskiner

Sesleri Alan: Erkan Aktaş, Montaj: Nevzat Dişiaçık, Laboratuvar: Adnan Şahin, Mustafa Oruç, Müzikler: Uğur Bayer, Ümit Besen, Hüseyin Emre, Işıklar: İsmet Yurtçu, Murat Omay, Ramazan Akgün, Set: Mustafa Buvan, Ahmet Topal, Kemal Altın, Kamera Asistanı: Ferhat Bakır, Yardımcı Yönetmen: Nurettin İrişen, Prodüksiyon Amiri: Erol Deniz, (Fono Film Stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir)

Oyuncular: Ümit Besen, Meral Orhonsay, Ayşegül Ünsal, Bülent Kayabaş, Güler Ulus, Sevilay Ergül, Çocuk Yıldızlar: Benek Aksoy, Şehnaz Erhan, Onur Yeşilfiliz,


Konu: Film, yurtdışında bir oğlu olduğunu öğrenen bir şarkıcının değişen yaşamını konu alır. Ünlü ses sanatçısı Ümit ailesiyle birlikte mutlu bir yaşam sürmektedir. Ailenin bu mutluluğu yurtdışından gelen bir telefonla birdenbire sarsılır. Ümit’in yurtdışında yaşayan arkadaşı Cemal eskiye dair bir olaydan söz eder. Buna göre Ümit yıllar önce turne için gittiği yurtdışında Çiğdem adında bir kadınla ilişki yaşamıştır. Bu ilişkiden bir oğlu olan Çiğdem, durumu Ümit’e anlatmamış ve Cemal’den de konuyu kapatması için söz almıştır. Ancak Cemal, Çiğdem’in bir kaza sonucu yaşamını yitirdiğini ve oğlu Murat’ın da kimsesiz kaldığını öğrenir. Ümit ise bu haber karşısında ne yapacağını bilemez ve durumu karısına anlatır. Aile durumu kabullenmek zorunda kalır. Ancak Murat’ı İstanbul’a getirmek söz konusu olunca işler plânlandığı gibi gitmeyecektir. (Hasan Sakın)

21 Mart 2020 Cumartesi

BİN DEFA ÖLÜRÜM (1985)



Senaryo ve Yönetmen: Çetin İnanç
Foto Direktörü: Sedat Ülker
Yapım: Anıt Ticaret/Mehmet Karahafız

Sesleri Alan: Kunt Tulgar, Renk Uzmanı: Arslan Tektaş, Işık: Rıfat Yurtçu, ,Cumali, Kamera Asistanı: Turgut Yamaç, Prodüksiyon Amiri: Cihat Karataş, Reji Asistanı: Nejat Vardel, (Kunt Film Stüdyosunda hazırlanmıştır )

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Bahar Öztan, Gazi Havvaş, Tuğrul Meteer, Naci Özsoy, Erol Taş, Aydın Haberdar, Yılmaz Kurt, Sönmez Yıkılmaz, Mehmet Samsa,

Konu: Babası gözlerinin önünde öldürülen Cüneyt Arkın büyüğünce babasını öldürenlerden intikam almaya yemin eder ama sevdiği kadın Bahar Öztan babasının katili Erol Taş’dır bir de peşinde polis vardır.


AYRILIK ACISI (1985)




Yönetmen: Yücel Uçanoğlu
Senaryo: Safa Önal
Görüntü Yönetmeni: Sedat Ülker
Yapım: Umut Film/Abdurrahman Keskiner

Oyuncular: Gökhan Güney, Pakize Suda, Ünsal Emre, Erdinç Akbaş, Fatoş Sezer, Mine Ersun, Niyazi Gökdere, Ahmet Eskici

Konu: Sevmediği ve kendisinin parası için evlendiği bir adamı terkedip deniz kıyısında bir kasabaya gelen ve bir balıkçı ile ilişki kuran bir kadın ve onun peşinden gelen eski sevgilisi arasında geçen bir aşk öyküsü.

ATEŞ DAĞLI (1985)


Yönetmen: Temel Gürsu
Senaryo: Safa Önal
Kameraman: Mustafa Yılmaz
Yapım: Burak Film/Sungur Esen, İbrahim Mertoğlu

Yönetmen Ast: Şadan Yenişafak, Asistan Rejisör: Engin Tem izer, Kamera Ast: Suha Kapkı, Set Ekibi: Halil Dede, Metin Devrim, Kadir Çil, Işık Ekibi: Ergun Şimşek, Bayram İlnur, Levent Karanfil, Prodüksiyon Amiri: Erol Emerle, Laboratuar: Rıza Tümai, Armağan Köksal, Şemsi Toksöz, Selahattin Kılıççeken, Negatif Montaj: Ali Berkan, Ömer Aksu, Ses Mühendisi: Erkan Esenbo-ğa, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Montaj: İsmail Kalkan, Senkron: Sedat Karadeniz, (Sineray Stüdyolrında hazırlanmıştır)

Oyuncular: Kadir İnanır, Harika Avcı, Ahmet Mekin, Reha Yurdakul, Salih Kırmızı, Kuzey Vargın, Merih Fırat, Tuna Tunç, İhsan Baysal, Turgut Özatay, Tahsin Koray, İsmail Hakkı Şen, Oktar Durukan, Çetin Köroğlu, Leyla Önder, İ. Hakkı Şen, Erol Emerle

Konu: Filmde, düşmanından intikam almak isteyen bir adamın hikâyesi anlatılır. Yaşadığı yörenin ileri gelenlerinden biri olan Bekir, İstanbul’a yerleşir. Burada işlerine devam ederken kendisine düşmanlık yapan Yusuf tarafından iftiraya uğrar. Bu yüzden hapse atılır. Aradan yıllar geçer ve cezasını tamamlamak için bir sahil kasabasına sürgün edilir. Ne var ki Bekir cezasını tamamlamak yerine düşmanı Yusuf’tan intikam almanın yollarını arayacaktır. (Meltem İşler Sevindi)



AŞIK OLDUM (1985)


Yönetmen: Ertem Eğilmez
Senaryo: Gökhan Akçura , Artun Yares
Görüntü Yönetmeni: Ertunç Şenkay
Kurgu: İsmail kalkan
Yapım: Burak Film/Sungur Eseni İbrahim Mertoğlu

Yapım Yönetmeni: Yılmaz Kanat, Kamera Asistanı: Erdal Kahraman, Negatif Kurgu: Ali Berkant, Laboratuvar Şefi: Ziya Uçak, Laboratuvar: Armağan Köksal, A. Tümay Rızai, Şems Tokgöz, Renk Düzenleme: Selahattin Hoşses, Işık Şefi: Kenan Eryılmaz, Asistanı: Namık Şanlı, Ses Kayıt: Erkan Esenboğa, Senkron: Sedat Karadeniz, Prodüksiyon Amiri: Ümit Efekan, Set Amiri: Erol Kesler, Set: Kahraman Kaplı, İsmail Kündem,

Oyuncular: Şener Şen (Şakir Bostancı), Şehnaz Dilan (Sibel), Nevra Serezli (Güzin), Ayşen Gruda (İnci) Erdal Özyağcılar (Macit), Savaş Dinçel (Sedat), Uğur Yücel (Ercan) Necati Bilgiç (Haluk), Sümer Tilmaç (Barmen), Tuncay Akça (Taner), Ayşe Kökçü (Selma), Hüseyin Kâşif (resepsiyonist), Müzik: Melih Kibar

Konu: Filmde, evli olan bir adamın başka bir kadına âşık olmasıyla alt üst olan hayatı anlatılır. Şakir, evli ve çocuk sahibidir. Bir gün işe giderken otoparkta bir kadın görür. Kadına ilk görüşte âşık olur. Kadını tekrar görebilmek ve onla buluşmak için elinden geleni yapar. Ancak karısına yakalanmaktan da korkar. İlk kez böyle bir maceraya atılan Şakir’in acemilikleri başına olmadık işler açar. (Aybala Hilal Yüksel)





  1984 yapımı “The Woman in Red” (Kırmızılı Kadın) filminden uyarlama. Filmin senaristı Gene Wilder ve Yves Robert (1920-2002). Yönetmen Gene Wilder. Oynayan oyuncular ise; Gene Wilder (1933), Charles Grodin (1935), Judith Ivey (1951)


ASSOLİST (1985)


Senaryo ve Yönetmen: Ülkü Erakalın
Foto Direktörü Erhan Canan
Yapım: Metro Film

Seslendiren: Erkan Esenboğa, Seslendirme Yönetmeni: Erhan Yazıcıoğlu, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Laboratuvar Şefi: A. Tümay Rızai, Laboratuvar: Armağan Köksal, Şems Tokgöz, Fehmi Acar, İzzet Tatlı-cı, Montaj, Senkron: Cevat Sezer, Negatif Montaj: Ali Berkan, Set: Taci Erşan, İbrahim Öner, Sabit Çolaker, Reji Asistanı: Handan Adalı, Ar Direktör: Stavro Yuanidis, Işık Şefi: Erol Karaşiray, Prodüksiyon Müdürü: Cihat Karahan, Koordinasyon: Aziz Sarıkaya, Zeki kafalı (Sineray Stüdyosunda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Ayşe Tunalı, Bülent Bilgiç, Yıldırım Gencer, Tulu Çizgen, Bülent Kayabaş, Hüseyin Kutman, Neriman Köksal, Bülent Polat, Handan Adalı, Hüseyin Kâşif, Cemal Çolak,

Konu: Bir şarkıcı ile onu seven bir erkeğin hikayesi, Filmde Ayşe Tunalı’nın şarkıları göz doldurmakta.

ARZU (1985)


Yönetmen: Şahin Gök
Senaryo: Macit Koper 
Görüntü Yönetmeni: Orhan Oğuz
Yapım: Uzman Film/Ferit Turgut, Kadir Turgut

Oyuncular: Banu Aklan (Arzu), Tolga Savacı (Cezmi), Yusuf Sezgin (Tan), Ek-rem Dümer (Polis), Songül Gündüz (Sevda), Tahsin Koray (Polis),

Konu: Ünlü bir fotomodel ve oyuncu olan Arzu (Banu Alkan) kız kardeşi sevda ile yaşamaktadır. Sevgilisi Tan (Yusuf Sezgin) ile çalışmaktadır. Cezmi (Tolga Savacı) Arzuyu evinin çevresinde sürekli takip eder ve gizlice fotoğraflarını çeker. Sevda Cezmi ile tanışmıştır ve ona ilgi duymaktadır. Cezmi’nin de kendisinden hoşlandığını düşünür. Cezmi’nin amacı Sevdayı kullanarak Arzuya yaklaşmaktır.

Cezmi hasta ruhlu sapkın biridir.Sevdaya fotoğraf sanatçısı olduğunu açacağı sergiye koymak için Arzunun fotoğraflarını çekmek istediğini söyler.Sonunda Arzunun evine girmeyi başaran Cezmi ona tecavüz edip ortadan kaybolur. Aradan geçen zamanda aklını Arzuya daha da takan Cezmi kız kardeşleri yeniden takip bulur. Bu kez Sevdaya saldırıp tecavüz etmek isterken Arzu Cezmi’yi öldürür.


 1976 yılında David Rayfiel’in senaryo-sundan, Lamont Johnson’un yönetiminde filme alınan ve baş rollerini; Margaux Hemingway (Chris Mc Cormick), John Bennett Perry (Martin Mc Cormick), Mariel Hemingway (Kathy Mc Cormick)’in oynadığı “Lipstick” filminden uyarlama.


ANADAN AYRI (1985)


Senaryo ve Yönetmen: Yücel Uçanoğlu
(Nami Dilbaz’ın öyküsünden)
Görüntü Yönetmeni: Aytekin Çakmakçı
Yapım: Topkapı Film/Yaşar Tunalı

Laboratuvar Şefi: A. Tümay Rızai, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Laboratuvar: Şemsi Tokgöz, Armağan Köksal, Fehmi Acar, İzzet Tatlıcı, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Senkron: Cevat Sezer, Negatif Montaj: Ömer Aksu, Yönetmen Yardımcısı: Mesut Taner, (Sineray Laboratuvarlarında hazır-lanmıştır… )

Oyuncular: Kamuran Akkor, Ünsal Em-re, Piraye Uzun, Eray Özbal, Sümer Tilmaç, Baykal Kent, Songül Beyce, Renan Fosforoğlu, Ali Ekdal, Nermin Özses, Yılmaz Kurt, Fikret Fırtına, Filiz Taş,

Konu: İsmail, Adana’dan İstanbul’a gelmiş ve hemşerisini ararken dolandrılmıştır. Kamuran ise çok zengin, her istediğini elde eden, şımarık bir kızdır. Kamuran ve İsmail bir tesadüf sonucu tanışırlar. Kamuran, İsmail ile beraber olur ve sonra İsmail’i terk eder. Bir süre sonra Kamuran babasını kaybeder ve parasız kalır. Parasız kalınca batağın içine saplanır… Bu arada da İsmail çok zengin olmuştur.


20 Mart 2020 Cuma

AMANSIZ YOL (1985)


Yönetmen: Ömer Kavur
Senaryo: Barış Pirhasan, Ömer Kavur (Kerem Şahin’în “Çıkmaz Yollar” isimli film hikayesinden esinleni-miştir.)
Görüntü Yönetmeni: Orhan Oğuz
Yapım: Delta Film/Atıf Yılmaz

Set Ekibi: Erdal Sümer, Yaşar Davutoğlu, Şaban Derya, Işık Şefi: Recep Biçer, Yardımcısı: Nuri Ağaçabey, Yönetmen Yardımcısı: Muharrem Özabat, Yapım Görevlisi: Sadık Deveci, Yardımcısı: Yusuf Çetin, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Laboratuar Şefi: Sabahattin Hoşses, Kurgu: Mevlut Koçak, Müzik: Uğur Dikmen, Gör. Yön. Yrd. Cem Molvan, Sineray Film Stüdyosunda işlem görmüştür.

Oyuncular: Kadir İnanır (Hasan), Zuhal Olcay (Sabahat), Yavuzer Çetinkaya (Topal Yavuz), Mustafa Dik, Mine Çayıroğlu (Ayşe), Ümit yesin, Ferda Ferdağ, Hasan Yıldız (takipçi Mustafa), Ümit Yesin,

Konu: Sabahat da, sevgilisi Hasan'ın yıllar önce "zengin olmak için," endini terk etmesi sonucu istemediği biriyle evlenmek zorunda kalır. Sabahat kocası Yavuz'un yasa dışı ilişkilere girip sakat kalması sonucu, kendine ve kızına bakabilmek için fahişeliğe itilir. Sabahat artık yitirilmiş bir yaşamda "figüranlık" yapmaktadır. Yıllarca Sabahat'i arama cesaretini kendinde bulamayan Hasan, geri dönüşünde eski sevgilisine ve kızına sahip çıkmak ister, ama geçmişin geri gelmeyeceğini düşünen Sabahat'in ortadan sessizce kaybolmasıyla başarılı kadının özgür yaşaması ve kendi yaşamının öznesi olması olanağı sınırlıdır.

Kadın ya sevdiği adamla evlenerek ekonomik bağımlılığa rağmen mutlu olmanın yollarını arayacak (bu genellikle her şeyi Kabullenmeye varır) ya da bir başkasıyla evlendirilecek ve ona bağımlı olarak yaşayacaktır. Eş deyişle gönüllü bağımlılıkla gönülsüz bağımlılığın alternatifi sahipsiz kalmak, kimi zaman da kötü yola düşmektir. Bağımlılığa savaş açıp özgürlüğe ulaşma olasılığı ise çok düşüktür. Çünkü o zaman da, namus meselesi, iş bulamama, sarkıntılıklara maruz kalma, düşük ücretle geçimini sağlayamama gibi sorunlarla uğraşmaktadır.

ÖDÜL

22.An Altın Portakal Utalya Lusal Uzun Metraj Film Yarışması (22 – 29 Eylül 1985)
► ZühaI Olcay, "en iyi oyuncu" ödülü”.

Jüri Üyeleri: Lütfi Ö. Akad, Rekin Teksoy, Selda Alkor, Müşfik Kenter, Metin Deniz, Süreyya Duru, Halim Horasan, Nejat Gökçe, İhsan Yüceözsoy, Alpaslan Öner, Mevlüde Aydın, Süleyman Akyüz.

Amansız Yol", Kültür ve Turizm BakanIığı Sinema Başarı Ödülü olan 4 milyon TL. (1985).

► Uluslararası İstanbul Siinema Günleri 86'da Türk Filmleri Yarışması'nda
Dr. Nejat Eczacıbaşı Vakfı Ödülü 2 milyon TL. "Amansız Yol", "Adı Vasfiye" ve "Züğürt Ağa” arasında paylaştırıldı.
► Sinema Yazarlarınca "en iyi on film" seçiminde (1986) ise 5. oldu.:

* Amansız Yol"... Ya da İstanbul-Mardin... Bu film, pek ilgisi yok ama, bana "Paris- Texas"ı anımsattı. Yalnız İstanbul-Mardin deişinin Paris- Texas deyişini anımsatması nedeniyle değil. Konu/tema benzerliği açısından da... Çünkü nasıl 'Paris-Texas'ın kahramanı, Orta Amerika'nın bitmez tükenmez çöllerinde yıllar önce kendisinden kaçan eski karısının çirkefin, diğer bir deyişle 'seks endüstrisinin batağında kapıldığı yalnızlığı, umutsuzluğu, çaresizliği keşfederse, bu filmin başkişisi şoför Hasan da, yıllar önce 'zengin olmak için' bırakıp gittiği, sonra içerde (hapiste) geçirdiği 'yitik zaman' boyunca da aramak cesaretini bulamadığı eski göz ağrısı Sabahat'ı, önce çocukluk arkadaşı Yavuz'un karısı, sonra da Yavuz'un bilgisi ve itişiyle 'fahişe' olmuş, yaşama ve mutluluğa sırtını dönmüş bir yıkıntı halinde buluyor. İki eski sevgili, Yavuz'un karıştığı kirli işler ve kendilerinden sakladığı para nedeniyle peşlerinde olan haydutlardan yakalarını sıyırmaya uğraşırken, aralarında yeniden sıcak bir bağ oluşur gibi oluyor. Sabahat'ın Yavuz'dan olma boyu kadar kızı Ayşe de, bu mutluluğa hazırdır. Ama şu "kahpe dünya", bu geç kalmış sevginin yaşanmasına, kaçırılmış trenin yakalanmasına izin verecek midir?

"Amansız Yol", Ömer Kavur'un "Körebe" ile belirlenen üslubunun bir diğer tipik filmi... Kavur'un iki filmdeki sinema anlayışı şöyle özetlenebilir: Polisiye öğelerin işe karıştığı gerilimli bir öykü boyunca bir içserüveni de vermek, hem bir şeyler arayan ("Körebe"de kayıp kız) veya bir şeylerden kaçan (burada haydutlar) kişilerin öykülerini gerilimli biçimde anlatmak, hem de onların aralarındaki ilişkileri, geçmişten kaynaklanan hesaplaşmaları işlemek... Barış Pirhasan'la işbirliği sonucu ortaya çıkan iki filmdeki bu ortak gelişim, Ömer Kavur'a bizce oldukça ilginç anlatım öğeleri geliştirme fırsatı da veriyor.

Bunların başında "Amansız Yol"u o tıpkı "Körebe" gibi, çok ilginç bir çevre betimlemesi yapması var. "Körebe"de İstanbul kentinin gözlerden ırak gecekondu semtleri, tüm toplumsal yoksunluğu, sanki asıl kentten dışlanmışlığı içinde ilginç, gerçekçi biçimde gözlemleniyor. Burada, bu gözlem, İstanbul'dan başlayıp, bir TIR kamyonunun İstanbul/Mardin yolculuğu boyunca tüm bu 'güzergah'a kayıyor. Kavur bu anlamda dekoru yalnızca dramı/olayı destekleyici, altını çizici bir yardımcı öğe olarak başarıyla kullanmakla kalmıyor. Dekoru/çevreyi, aynı zamanda toplumsal bir gözlemin, güncel/çağdaş bir izlenimler dizisinin sahnesine dönüştürüyor. Filmin diğer yandan ve alttan alta bana bu kez bir Türk romanını, "Fikrimin İnce Gülü"nü düşündürmesi, sanırım bundan kaynak-landı. Bu 'gerçekçi çevre' anlayışı bir polisiye öykü anlatırken çevrenin sosyal yapısıyla da gösterilmesi, kavranması çabası, bana Amerikan kara filmlerinin parlak dönemini düşündürüyor.

Diğer yandan Kavur, bir bekleyişin, bir arayışın, bir 'takip'in, altını çizmesini, küçücük olaylara yüklü bir gerilim katmasını çok iyi biliyor. Hasan'la Ayşe kamyona yaklaşarak Sabahat'ın kaçmış olduğunu algılarken, küçük kızın haydutlarca parça parça edilmiş bebeğini bulma sahnesinin içerdiği gerilim, buna tipik örnek... Kavur'un büyük savlı öyküler yerine bu toplumsal tabanlı gerilim öyküleri anlatmasını kendi adıma çok başarılı buluyorum. Sinemamızda eksik olan bir tür bu; az denenmiş, denendiğinde de başarılı olunamamış. Kadir İnanır olsun, Zühal Olcay olsun çok rahat oyunlar sergiliyorlar. Yavuzer Çetinkaya'yı ilk kez tam bir kompozisyon rolünde çok inandırıcı buldum. Küçük Mine Çayıroğlu, çok iyi kullanılmış. "Amansız Yol", sinemamızda bir Ömer Kavur dünyasının sağlam biçimde oluştuğunu gösteren ilginç bir film... “Atilla Dorsay “12 Eylül Yılları ve Sinemamız” syf.175 “

ALTAR (1985)


Yönetmen: Remzi A. Jöntürk
Senaryo: Zeki Alan
Görüntü Yönetmeni: Mahmut Demir, Şener Işık
Yapım: Pars Film/Remzi Jöntürk, Sait Seyit

Yönetmen Asistanları: Uğur Duru, Tarık Günlü, Mehmet Söyler, Makyaj: Sarah Gülyüz, Sanat Yönetmeni: Ferhan Tanseli, Sesleri Alan: Erkan Aktaş, Kurgu-Eşleme: Eyüp Yıldız, Negatif Kurgu: Zeynep Tor, Renk Uzmanı: Adnan Şahin, Baskı Zekeriya Şan, Laboratuar: Yahya Öztürk, Set Görevlisi: Ali Güney, Işıklar: Mehmet Çakar, Ömer Ekmekçi, Fevzi Eryılmaz, Makyöz: Sarah Gülyüz, Trükaj: Rıdvan Atak, Sanat Yönetmeni: Ferhan Tanseli, Yapım Görevlisi: Suat Özbek, Süpervizör: Nejat Özbek, (Fono Film Stüdyolarında hazırlanmıştır.)

Oyuncular: Sait Seyit (Utah-Altar),: Çeçilya Daymaz (Alyoki -Nino), Nuri Alço (Hunka), Meral Utacı (Asena), Eşref Kolçak (Zodiak), Levent Çakır (Emte), Kazım Kartal (Osep), Aynur Aydan (Sabahnaz), Ferhan Tanseli, Recep Filiz (Darga), Cevat Pars (Küçük Altar), Canan Can (Nazo), Ali Güney (Samuray), Ferhan Tans (Çuçi-Li), Fer-hat Ünal (Hunzah), İhsan Gedik (Titan), Sönmez Yıkılmaz (Kondor), Leyla Somer (Geda-Tin)

Konu: Konu çok eski zamanlarda belir-siz bir ülkede geçer. Ülkeyi gaddar Zodiak (Eşref Kolçak) yönetmektedir. Zodiak ateşin sahibidir ve ateşin izinsiz kullanımını ölümle cezalandırır. Zodiak'a Utah (Sait Seyit) karşı çıkar, Gökten düşen bir taştan görkemli bir kılıç yapar ve granit bir kayaya saplar. Oğlu Altar (Cevat Pars) büyüyünce bu kılıçla ülkeyi kurtaracaktır. Utah kendini yakarak ölür. Altar büyür ve azman bir savaşcı olur. Esir tüccarı Osep'in (Kazım Kartal) eline esir düşer.

Günün birinde Osep'ten kurtulur, babasının da tanıdığı Kraliçe Alyoki'nin (Çeçilya Daymaz) kızı Nino (Çeçilya Daymaz) ile karşılaşır, ona zorla sahip olur. Nino hançeriyle Altar'ı yaralar sonra bir mağarada büyü yaparak Altar'ı tedavi eder. Nino, öldürülen Zodiak'ın oğlu Hunka'nın (Nuri Alço) sarayına gelir, esir düşer. Altar tek başına Hunka'nın askerlerini dağıtır, babasının kılıcını granit kayadan çekip alır ve Hunka'nın sarayını basar. Nino'yu kurtarır, Hunka'yı öldürür ve yeni maceralara doğru yol alır.

ALKOL (1985)


Yönetmen: Yavuz Figenli
Senaryo: Necati Er
Görüntü Yönetmeni: Serdar Servidal
Müzik: Nedim Otyam
Yapım: Türk-Kan Video/Sabri Demirdöğen

Oyuncular: Perihan Savaş, Fikret Hakan, Atilla Ergün, Kazım Kartal, Turgut Özatay, Süleyman Turan, Baykal Kent

Konu: Alkolik mobilyacı kocasını tekrar yaşama bağlayan fedakar bir kadının yaşam öyküsü.