Araştıran ve Derleyen: Yalçın ÖZGÜL 2024 Şubat ayı sonuna kadar Blog'a aktarılan film sayısı 7642 adet olmuştur. Film aktarımı devam ediyor.
25 Mart 2020 Çarşamba
BİR KADIN BİR HAYAT (1985)
Özgün Hikaye Pınar Kür, Feyzi Tuna
Senaryo: Feyzi Tuna
Konuşmalar Bülent Oran
Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca
Yapım: Mine Film/Kadri Yurdatap Negatif
Kurgu: Muzaffer Karataş, Ömer Aksu, Sesleri Alan: Erkan Aktaş, Çevre
Düzeni: Turgut Pelit, Alaaddin İzgü, Hüseyin Ünlü, Aydınlatma
Sorumlusu: Aslan Yıldız, Yardımcıları: Gürçen Çeliker, Mehmet
Uluyol, Görüntü Yönetmeni yardımcıları: Mahmut Yumuşak, Füsun Selen, Yönetmen
Yardımcıları: Biket İlhan, Saime Akçura, Yapım Sorumlusu: Mehmet
Akdil, Sanat Yönetmeni: Jale Onanç, Kurgu Eşleme: Nevzat
Dişiaçık, (Fono Film Stüdyosunda hazırlanmıştır).
Oyuncular: Türkan Şoray, Cihan Ünal,
Karman Yüce, Alev Altın, Engin İnal, Fatoş Sezer, Gül Vergon, Güler Ökten,
Zafer Önen, Barış Altay, Mine Çayıroğlu, Menekşe Çayıroğlu, Oktay Tezcanlı,
Mürvet Tuna,
Konu: Film kent soylu bir ortamda evlilik
kurumunu, mutluluk ve tutarlı bir ilişki kurabilmenin olanaklarını konu
almaktadır. Nuran, zengin biriyle evle nen bir ev hanımıdır. Zamanını çocuğu
ile birlikte geçiren Nuran kocasının kendisini aIdattığını öğrenir. Bunu
bildiğini belli etmeyen Nuran, kocasıyla iletişimini daha da geliştirerek
soruna aşmaya çalışır. Ne var ki, kocasının evde verdiği bir davete metresini
de çağırması üzer-ne Nuran ayrılmaya karar verir. Kocasını terk eden Nuran,
eski işine geri döner ve bir ev kiralar. Yeni yaşamına alışmaya çalışan Nuran,
bir yemekte tanıştığı Metin'le duygusal yakınlaşma içine girer. Metin'de zengin
karısıyla aynı evi yıllarca paylaşmak zorunda kaldığını belirtir. Nuran
karısıyla tüm duygusal bağları kopan (Bunun sorumlusu olarak Metin' in karısı
suçlanır) Metin, sevgiye dayalı bir birliktelik kurmak için her 'türlü çevresel
etkeni aşarlar ve mutluluğun başlangıcına ulaşırlar. Filmde de toplumsal yaşamımızda
denklik gösteren olay kocanın karısını aldatması üzerine kadından beklenen in
olayı görmezlikten gelmesi, "ufak tefek" şeyler için yuvasını
yıkmamasıdır. Kadın-erkek herkes Nuran'dan kocasının yaptığını göz ardı
etmesini ister. Metin'in karısı da yaşanan mutsuzluğu aşma çabası göstermeden
kocasını başkalarına kaptırmamak için elinden geleni yapan biridir. Filmdeki
her kadın karakter gündelik yaşantıda sıklıkta görebileceğimiz kişiliklerdir.
Filmde önemli olan bir nokta da Nuran'ın ilk kocasının yaptığının yanlışı
olduğunu söyleyerek çocuğundan annesini affetmesini istemesidir. “Soner Derse,
“Türk Sinemasında Aşk”
Ödül;
22. Antalya Altın Portakal
Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (22 – 29 Eylül 1985)
► Engin İnal "en iyi
yardımcı erkek oyuncu".
Jüri Üyeleri: Lütfi Ö. Akad, Rekin Teksoy,
Selda Alkor, Müşfik Kenter, Metin Deniz, Süreyya Duru, Halim Horasan, Nejat
Gökçe, İhsan Yüceözsoy, Alpaslan Öner, Mevlüde Aydın, Süleyman Akyüz.
* Bence kırk beş milyonluk ülkemizde
böylesi kadınlar yok mu? Var elbette. Var olmasına var da, sayıları ne? Bence
ülkemizde böylesi kadınlar, bir hayli azınlıkta kuşkusuz. Kırsal kesimdeki
kadınlarımızı bir yana bıraksak bile, kentlerimizde, kasabalarımızda,
sanayileşmeyle birlikte büyük kentin varoşlarında yoğunlaşan milyonlarca
kadınımızın sorun lan, filmde ele alınan Nuran'ların bunalımları ile
özdeşleştirilebilinir mi? Bize göre yanlışlık buradan kaynaklanıyor. Filmde
ele alman kadını seçimi yanlış. (Çetin A. Özkırım, Vitrini olmayan bir
yönetmenin bir vitrin çalışması, Video sinema, S.: 12, Haziran 1985) “Agah
Özgüç, “Türk Filmleri Sözlüğü” 2. Cilt,syf:225
BİR AVUÇ CENNET (1985)
Görüntü Yönetmeni: Hüseyin Özşahin
Müzik: Tarık
Öcal
Yapım: Mine Film/Kadri Yurdatap,
Devkino Film/Muammer Özer, Belge Film/Sabahattin
Çetin Ortak Yapımı
Oyuncular: Tarık Akan, Hale Soygazi, Yavuzer
Çetinkaya, Savaş Yurttaş, Yurdaer Erşan, Erol Demiröz, Selçuk Uluergüven, Meral
Çetinkaya, Salih Kalyon, Hüseyin Zan, Barış Adalı, Reynak Güzel, Ömer
Yalnızcık, Orhan Çağman, Yaman Okay
Konu: Bilecik'in Demirköy'ünden Kamil (Tarık
Akan) ve Emine (Hale Soygazi), iki çocuklarıyla birlikte daha iyi yaşam
umuduyla köyden kente gelirler. Oysa yanında kalmayı tasarladıkları hemşerileri
ölüp gitmiş, ailesi dağılmıştır. İstanbul' da ev bulmanın (o gün bu gündür hiç
değişmeyen, olsa olsa daha da zorlaşan) ne menem bir iş olduğunu anlayınca,
umutsuzluk içinde, buldukları boş, terk edilmiş eski bir cezaevi arabası olan
boş bir otobüse yerleşirler... Otobüs kısa zamanda boyanır, döşenir, çevresi,
sebze ve çiçek ekilerek gerçek bir bahçe haline getirilir. Aile, çevredeki
villalarda oturan 'zengin'lerle veya çevredeki 'berduş'larla çeşitli ilişkiler
içine girer. Ancak bu ilişkiler ve bu çizgidışı yerleşme çevreyi tedirgin
edecek ve otobüs, polis zoruyla boşaltılacaktır...
Ödüller
22. Antalya
Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (22 – 29 Eylül 1985)
► "en
başarılı 3. film"
► Muammer
Özer "en başarılı senaryo" ödülü
► Tarık Öcal
"en başarılı müzik ödülü
Jüri
Üyeleri: Lütfi Ö.
Akad, Rekin Teksoy, Selda Alkor, Müşfik Kenter, Metin Deniz, Süreyya Duru,
Halim Horasan, Nejat Gökçe, İhsan Yüceözsoy, Alpaslan Öner, Mevlüde Aydın,
Süleyman Akyüz.
14.
Strasbourg (Fransa) Film Festiva-li'nde (1986) "Bekçi"yle birlikte
"ikincilik" ödülünü paylaştı.
Sinema
Yazarlarının "en iyii On film" seçiminde "Bir Avuç Cennet"
10'uncu oldu.
7. Kırsal Dünya Sinema
Şenliği'nde (Fransa1986) mansiyona değer bulundu.
3. Uluslararası Göçmen
Filmleri Festivali'nde (İsveç-1986) "büyük ödülü aldı.
13. Uluslararası Santarem
Film Festivali'nde (Portekiz-1987) "senaryo" dalında
"birinci" seçilip "altın buket" ödülü aldı ve de "en
iyi film ödülü" olan ''bronz buket"i kazandı.
”Kente göç, otobüs,
iyimserlik: Kimi bizi yerli filmlerimize, özellikle de genç yönetmenlere aşırı
hoşgörülü olmakla suçlar. Türkiye'de film yapmanın, hele genç bir yönetmen için
ilk veya ikinci filmini yapmanın ne demek olduğunu bilince bu tür bir hoşgörüye
sahip olmamak zordur. Orson Welles'in şarkısındaki sözleri biraz ters
çevirerek, "Siz gençliğin, hele genç bir sinemacı olmanın ne demek
olduğunu bilmiyorsunuz" diyebiliriz. Allahtan bu hoşgörümüz kimileyin
doğrulanır, doğrulanmanın da ötesinde bize ödül getirir. Bu ödül, belki biraz
fazla hoş görülü davrandığımız, aşırı destek verdiğimiz bir yönetmenin çok daha
iyi şeyler yaparak kendini kanıtlamasının getirdiği keyiftir, kıvançtır .
Muammer Özer'in mevsim
başında oynayan ilk filmi "Kardeş Kanı"na gerçekten de aşırı
hoşgörülü davranmış olabiliriz. Ama Özer' de sezdiğimiz sinemacı kumaşının
ikinci filminde nasıl tümüyle ortaya çıktığı ve "Bir Avuç Cennet"in
nasıl başarılı bir film olduğu görüldüğünde, elbette bize kalan yalnızca
sevinçtir. 1966'da yayımlanan bir gazete haberi, daha o zamanlar Özer'i
ilgilendirmiş ve Özer, bu haberden yaptığı senaryoyu filme almak için nerdeyse
20 yıl beklemek zorunda kalmıştır.
Aradan geçen
zaman içinde Türk Sineması epey yol almış, köy gerçeği veya köyden büyük kente
göç gerçeği sinemada çeşitli kereler filme alınmış, başarılı yapıtlar ortaya
konmuştur 'Otobüs' mekanı ise Tunç Okan' m "Otobüs" filminde
kullanılmıştır. Ancak bütün bunlar "Bir Avuç Cennet"in başarısını ve
etki gücünü kolay kolay engellemez.
Muammer Özer'in ilk ve ön
başarısı, konusunu alabildiğine yoğun biçimde elde tutması, yan olaylar,
temalar, tiplerle dağıtmamasıdır. Bu, filme klasik tragedya'nın 'tema, mekan,
zaman birliği' diye tanımlanan ünlü 'üç ana kural'ına benzer bir nitelik
getirmektedir. Özer'de çeşitli yan tipler, bu tür bir çevrede, böylesine bir
yerleşmenin getirebileceği tüm insan malzemesi vardır. Ama yalnızca gerektiği,
konuya, öyküye hizmet ettiği kadarıyla... Özer, özellikle çocuklara
yöneltmiştir ilgisini, onların dünyasını, sınıfsal çelişkilerin varlığını
keşfetmelerini, kırsal yaşamla kentsel yaşam farklılıklarını öğrenmelerini,
kendi dünyalarında, avare, boş, amaçsız dolanıp durmalarını ve tüm 'sosyal
mevki' ayrımlarını aşarak neredeyse gencecik gönül ilişkileri bile kurmalarını
ustaca anlatmıştır. Özer'in büyük bir başarıyla seçip yönettiği çocuk oyuncular
kimileyin tümüyle ön plana çıkmakta, sanki filmin gerçek 'star'ları olmaktadırlar.
Ve Özer'in filmine egemenliği, yalnızca çocukları kullandığı sahnelerde biraz
tavsamakta, filmin temposu (özellikle ortalarda) onların çokça kullanıldığı
bölümlerde biraz gevşemektedir.
Filmin bir
diğer başarısı, mekan seçimin-den kaynaklanmaktadır. Özer öyküsü-nü Küçük çekmece'de,
çok ilginç bir mekanda çekmiştir. Arkada büyük kenti simgeleyen her şey vardır:
Tüm trafik ve ağır vasıta yüküyle büyük karayolu, trenler, kentleşmeyi
simgeleyen büyük 'apartmanlar', vs... Önde ise tüm uyumsuzluklarına karşın bu
mekana, bu çevreye karışmakta kararlı kırsal kesim insanları... Tüm iyilikleri,
yumuşaklıkları, insancıllıkları içinde... Gerçekten de Özer, kişilerini hep iyimser
bir perspektifle görmektedir. Kimse gerçek anlamda 'kötü' değildir, herkeste
bir parça da olsa iyilik, insancıllık vardır, kalmıştır. Sorun, yaşamın zor,
sert öz koşullarından kaynaklanmaktadır.
Ve pırıl pırıl
ışıklandırılmış, çok başarılı gece çekimleri içeren film, bunların en güzeliyle
biter... 'Otobüs', çevre baskısıyla dev bir vinç tarafından alınıp
götürülmüştür. Ama yaşam sürmektedir, umut sürmektedir. Demirköy'lü Kamil,
karısı ve çocuklarıyla büyük kentte kalmaya kararlıdır. Arkada, yüreği atan
kenti haberleyen ışıkların ateşböcekleri gibi aydınlattığı bir gece mekanı
içinde, ön planda alabildiğine aydınlanmış, ışık saçan bir çadır, bu umudu, bu
direnci simgelemektedir. Film, bu nefis sahneyle noktalanırken, iyimser, umutlu
bildirisini de seyircisinin yüreğine işlemektedir. Tüm oyuncularının, görüntüde
Hüseyin Özşahin'in, müzikte Tarık Öcal'ın ve katkıda bulunan herkesin görevini
tam ola-rak yaptığı "Bir Avuç Cennet", sinemamıza yeni, usta,
güvenilir bir yönetmenin daha kazanıldığını kesinlikle belgeliyor. Bu
alçakgönüllü, ama etkileyici filmi izleyin. (Attila Dorsay, “12 Eylül Yılları
ve Sinemamız” syf, 252)
*
Filmi heyecansız olarak izlemiş. birinci yarının sonunda fuayeye heyecansız
çıkmış, filmin bittiğinde aynı heyecansızlıkla kalakalmıştım. Ne bir cezaevi otbüsünün
hurdasında yaşama savaşı veren aile ne çöpçü nine. ne bisiklet hırsızı çocuklar
ne cezaevi arabasının vinçle kaldırılışı, ne inadına kurulan çaıdırın içindeki
ışık, beni de, seyirciyi de heyecanlandırmamıştı. Sanat Ateşi nerdeydi?. Film
başlar başlar başlamaz Tarık Öcal'ın hüzünlü müziği sarıyordu bizi halbuki.
Hüseyin Özşahin'in özenli görüntüleri gözümüzü okşuyordu. Ama nereye kadar?
(Yavuzer Çetinkaya. Milliyet Sanat Dergisi, S.: 133, 1 Aralık 1985)
* Muammer Özer'in senaryosu tüm bu inandırıcılıktan uzak öğeleriyle
yapay bir kuruluş taşıyor. Öykünün final öncesine (otobüsün kaldırılması) dek
seyirci hiçbir sürpriz beklemeyince yalnız final sürpriz oluyor filme ilgisi de
düşüyor. Aradaki pek çok olaycık bilinen ve beklenen sondan ötürü ilginç
gelmiyor. Özer'in senaryosunda öyküyü zorla uzatan pek çok geçersiz bölümcük
var. Örneğin yolda rastlanan sarhoş, Cevat’ın arkadaşının bisiklet çalması ve
suçun kendi üzerinde kalması, daha sonra polisin gerçek suçlunun peşine, sonra da
ailenin kaldırılan otobüsü durdurmaya çalışması… (Nezih Coş) Hürriyet Gösteri,
Aralık 1985)
Özer’in kamerasının ardında soğuk ve
bencil bir dünyanın ortasında canlılığını hiç yitirmeyen halkı görürüz. Köhne
ve pas tutmuş, cezaevi arabasını gök mavisine boyarken özgürlüğü ve umudu
çağrıştırıyor. Filmin belki deen etkili final sahnesi de tüm görüntüyü kaplayan
çekiç darbeleriyle adeta toprağa kök salan kütük, zifiri karanlıkta ışıl ışıl
yanan çadır, hiçbir buldozerin söküp atamayacağı kadar güçlü ve parlaktır
(Feyza Zileli, Milliyet Sanat Dergisi 15 Şubat 1986)
BiR AKŞAM ÜSTÜ (1985)
Senaryo ve Yönetmen:Ümit Efekan
Foto Direktörü Rafet Şiriner
Yapım: Umut Film / Abdurrahman Keskiner
Sesleri Alan: Erkan Aktaş, Montaj: Nevzat
Dişiaçık, Laboratuvar: Adnan Şahin, Mustafa Oruç, Müzikler: Uğur
Bayer, Ümit Besen, Hüseyin Emre, Işıklar: İsmet Yurtçu, Murat Omay,
Ramazan Akgün, Set: Mustafa Buvan, Ahmet Topal, Kemal Altın, Kamera
Asistanı: Ferhat Bakır, Yardımcı Yönetmen: Nurettin İrişen, Prodüksiyon
Amiri: Erol Deniz, (Fono Film Stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir)
Oyuncular: Ümit Besen, Meral Orhonsay,
Ayşegül Ünsal, Bülent Kayabaş, Güler Ulus, Sevilay Ergül, Çocuk Yıldızlar:
Benek Aksoy, Şehnaz Erhan, Onur Yeşilfiliz,
Konu: Film, yurtdışında bir oğlu olduğunu öğrenen
bir şarkıcının değişen yaşamını konu alır. Ünlü ses sanatçısı Ümit ailesiyle
birlikte mutlu bir yaşam sürmektedir. Ailenin bu mutluluğu yurtdışından gelen
bir telefonla birdenbire sarsılır. Ümit’in yurtdışında yaşayan arkadaşı Cemal
eskiye dair bir olaydan söz eder. Buna göre Ümit yıllar önce turne için gittiği
yurtdışında Çiğdem adında bir kadınla ilişki yaşamıştır. Bu ilişkiden bir oğlu
olan Çiğdem, durumu Ümit’e anlatmamış ve Cemal’den de konuyu kapatması için söz
almıştır. Ancak Cemal, Çiğdem’in bir kaza sonucu yaşamını yitirdiğini ve oğlu
Murat’ın da kimsesiz kaldığını öğrenir. Ümit ise bu haber karşısında ne
yapacağını bilemez ve durumu karısına anlatır. Aile durumu kabullenmek zorunda
kalır. Ancak Murat’ı İstanbul’a getirmek söz konusu olunca işler plânlandığı
gibi gitmeyecektir. (Hasan Sakın)
21 Mart 2020 Cumartesi
BİN DEFA ÖLÜRÜM (1985)
Senaryo ve Yönetmen: Çetin İnanç
Foto Direktörü: Sedat Ülker
Yapım: Anıt Ticaret/Mehmet Karahafız
Sesleri Alan: Kunt Tulgar, Renk Uzmanı: Arslan
Tektaş, Işık: Rıfat Yurtçu, ,Cumali, Kamera Asistanı: Turgut
Yamaç, Prodüksiyon Amiri: Cihat Karataş, Reji Asistanı: Nejat
Vardel, (Kunt Film Stüdyosunda hazırlanmıştır )
Oyuncular: Cüneyt Arkın, Bahar Öztan,
Gazi Havvaş, Tuğrul Meteer, Naci Özsoy, Erol Taş, Aydın Haberdar, Yılmaz Kurt,
Sönmez Yıkılmaz, Mehmet Samsa,
Konu: Babası gözlerinin önünde
öldürülen Cüneyt Arkın büyüğünce babasını öldürenlerden intikam almaya yemin
eder ama sevdiği kadın Bahar Öztan babasının katili Erol Taş’dır bir de peşinde
polis vardır.
AYRILIK ACISI (1985)
Yönetmen: Yücel Uçanoğlu
Senaryo: Safa Önal
Görüntü Yönetmeni: Sedat
Ülker
Yapım: Umut Film/Abdurrahman
Keskiner
Oyuncular: Gökhan Güney, Pakize Suda,
Ünsal Emre, Erdinç Akbaş, Fatoş Sezer, Mine Ersun, Niyazi Gökdere, Ahmet Eskici
Konu: Sevmediği ve kendisinin
parası için evlendiği bir adamı terkedip deniz kıyısında bir kasabaya gelen ve
bir balıkçı ile ilişki kuran bir kadın ve onun peşinden gelen eski sevgilisi
arasında geçen bir aşk öyküsü.
ATEŞ DAĞLI (1985)
Yönetmen: Temel Gürsu
Senaryo: Safa Önal
Kameraman: Mustafa Yılmaz
Yapım: Burak Film/Sungur
Esen, İbrahim Mertoğlu
Yönetmen Ast: Şadan
Yenişafak, Asistan Rejisör: Engin Tem izer, Kamera Ast: Suha
Kapkı, Set Ekibi: Halil Dede, Metin Devrim, Kadir Çil, Işık Ekibi: Ergun
Şimşek, Bayram İlnur, Levent Karanfil, Prodüksiyon Amiri: Erol Emerle,
Laboratuar: Rıza Tümai, Armağan Köksal, Şemsi Toksöz, Selahattin
Kılıççeken, Negatif Montaj: Ali Berkan, Ömer Aksu, Ses Mühendisi: Erkan
Esenbo-ğa, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Montaj: İsmail Kalkan,
Senkron: Sedat Karadeniz, (Sineray Stüdyolrında hazırlanmıştır)
Oyuncular: Kadir İnanır, Harika Avcı, Ahmet Mekin,
Reha Yurdakul, Salih Kırmızı, Kuzey Vargın, Merih Fırat, Tuna Tunç, İhsan
Baysal, Turgut Özatay, Tahsin Koray, İsmail Hakkı Şen, Oktar Durukan, Çetin
Köroğlu, Leyla Önder, İ. Hakkı Şen, Erol Emerle
Konu: Filmde, düşmanından intikam almak isteyen bir
adamın hikâyesi anlatılır. Yaşadığı yörenin ileri gelenlerinden biri olan
Bekir, İstanbul’a yerleşir. Burada işlerine devam ederken kendisine düşmanlık
yapan Yusuf tarafından iftiraya uğrar. Bu yüzden hapse atılır. Aradan yıllar
geçer ve cezasını tamamlamak için bir sahil kasabasına sürgün edilir. Ne var ki
Bekir cezasını tamamlamak yerine düşmanı Yusuf’tan intikam almanın yollarını
arayacaktır. (Meltem İşler Sevindi)
AŞIK OLDUM (1985)
Yönetmen: Ertem Eğilmez
Senaryo: Gökhan
Akçura , Artun Yares
Görüntü Yönetmeni: Ertunç
Şenkay
Kurgu: İsmail kalkan
Yapım: Burak Film/Sungur
Eseni İbrahim Mertoğlu
Yapım Yönetmeni: Yılmaz
Kanat, Kamera Asistanı: Erdal Kahraman, Negatif Kurgu: Ali
Berkant, Laboratuvar Şefi: Ziya Uçak, Laboratuvar: Armağan
Köksal, A. Tümay Rızai, Şems Tokgöz, Renk Düzenleme: Selahattin Hoşses, Işık
Şefi: Kenan Eryılmaz, Asistanı: Namık Şanlı, Ses Kayıt: Erkan
Esenboğa, Senkron: Sedat Karadeniz, Prodüksiyon Amiri: Ümit
Efekan, Set Amiri: Erol Kesler, Set: Kahraman Kaplı, İsmail
Kündem,
Oyuncular: Şener Şen (Şakir Bostancı), Şehnaz Dilan
(Sibel), Nevra Serezli (Güzin), Ayşen Gruda (İnci) Erdal Özyağcılar (Macit),
Savaş Dinçel (Sedat), Uğur Yücel (Ercan) Necati Bilgiç (Haluk), Sümer Tilmaç
(Barmen), Tuncay Akça (Taner), Ayşe Kökçü (Selma), Hüseyin Kâşif
(resepsiyonist), Müzik: Melih Kibar
Konu: Filmde, evli olan bir adamın başka bir
kadına âşık olmasıyla alt üst olan hayatı anlatılır. Şakir, evli ve çocuk
sahibidir. Bir gün işe giderken otoparkta bir kadın görür. Kadına ilk görüşte
âşık olur. Kadını tekrar görebilmek ve onla buluşmak için elinden geleni yapar.
Ancak karısına yakalanmaktan da korkar. İlk kez böyle bir maceraya atılan
Şakir’in acemilikleri başına olmadık işler açar. (Aybala Hilal Yüksel)
1984 yapımı “The Woman in Red” (Kırmızılı
Kadın) filminden uyarlama. Filmin senaristı Gene Wilder ve Yves Robert
(1920-2002). Yönetmen Gene Wilder. Oynayan oyuncular ise; Gene Wilder (1933),
Charles Grodin (1935), Judith Ivey (1951)
ASSOLİST (1985)
Senaryo ve Yönetmen: Ülkü Erakalın
Foto Direktörü Erhan Canan
Yapım: Metro Film
Seslendiren: Erkan Esenboğa,
Seslendirme Yönetmeni: Erhan Yazıcıoğlu, Renk Uzmanı: Sabahattin
Hoşsöz, Laboratuvar Şefi: A. Tümay Rızai, Laboratuvar: Armağan
Köksal, Şems Tokgöz, Fehmi Acar, İzzet Tatlı-cı, Montaj, Senkron: Cevat
Sezer, Negatif Montaj: Ali Berkan, Set: Taci Erşan, İbrahim Öner,
Sabit Çolaker, Reji Asistanı: Handan Adalı, Ar Direktör: Stavro
Yuanidis, Işık Şefi: Erol Karaşiray, Prodüksiyon Müdürü: Cihat
Karahan, Koordinasyon: Aziz Sarıkaya, Zeki kafalı (Sineray Stüdyosunda
hazırlanmıştır)
Oyuncular: Ayşe Tunalı, Bülent Bilgiç, Yıldırım
Gencer, Tulu Çizgen, Bülent Kayabaş, Hüseyin Kutman, Neriman Köksal, Bülent
Polat, Handan Adalı, Hüseyin Kâşif, Cemal Çolak,
Konu: Bir şarkıcı ile onu seven bir erkeğin
hikayesi, Filmde Ayşe Tunalı’nın şarkıları göz doldurmakta.
ARZU (1985)
Yönetmen: Şahin Gök
Senaryo: Macit Koper
Görüntü Yönetmeni: Orhan Oğuz
Yapım: Uzman Film/Ferit Turgut, Kadir
Turgut
Oyuncular: Banu Aklan (Arzu), Tolga Savacı (Cezmi),
Yusuf Sezgin (Tan), Ek-rem Dümer (Polis), Songül Gündüz (Sevda), Tahsin Koray
(Polis),
Konu: Ünlü bir fotomodel ve oyuncu
olan Arzu (Banu Alkan) kız kardeşi sevda ile yaşamaktadır. Sevgilisi Tan (Yusuf
Sezgin) ile çalışmaktadır. Cezmi (Tolga Savacı) Arzuyu evinin çevresinde
sürekli takip eder ve gizlice fotoğraflarını çeker. Sevda Cezmi ile tanışmıştır
ve ona ilgi duymaktadır. Cezmi’nin de kendisinden hoşlandığını düşünür.
Cezmi’nin amacı Sevdayı kullanarak Arzuya yaklaşmaktır.
Cezmi hasta ruhlu sapkın
biridir.Sevdaya fotoğraf sanatçısı olduğunu açacağı sergiye koymak için Arzunun
fotoğraflarını çekmek istediğini söyler.Sonunda Arzunun evine girmeyi başaran
Cezmi ona tecavüz edip ortadan kaybolur. Aradan geçen zamanda aklını Arzuya
daha da takan Cezmi kız kardeşleri yeniden takip bulur. Bu kez Sevdaya saldırıp
tecavüz etmek isterken Arzu Cezmi’yi öldürür.
1976 yılında David Rayfiel’in senaryo-sundan,
Lamont Johnson’un yönetiminde filme alınan ve baş rollerini; Margaux Hemingway
(Chris Mc Cormick), John Bennett Perry (Martin Mc Cormick), Mariel Hemingway
(Kathy Mc Cormick)’in oynadığı “Lipstick” filminden uyarlama.
ANADAN AYRI (1985)
Senaryo ve Yönetmen: Yücel Uçanoğlu
(Nami Dilbaz’ın öyküsünden)
Görüntü Yönetmeni: Aytekin Çakmakçı
Yapım: Topkapı Film/Yaşar Tunalı
Laboratuvar Şefi: A. Tümay Rızai, Renk Uzmanı: Sabahattin
Hoşsöz, Laboratuvar: Şemsi Tokgöz, Armağan Köksal, Fehmi Acar, İzzet
Tatlıcı, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Senkron: Cevat Sezer, Negatif
Montaj: Ömer Aksu, Yönetmen Yardımcısı: Mesut Taner, (Sineray
Laboratuvarlarında hazır-lanmıştır… )
Oyuncular: Kamuran Akkor, Ünsal Em-re,
Piraye Uzun, Eray Özbal, Sümer Tilmaç, Baykal Kent, Songül Beyce, Renan
Fosforoğlu, Ali Ekdal, Nermin Özses, Yılmaz Kurt, Fikret Fırtına, Filiz Taş,
Konu: İsmail, Adana’dan İstanbul’a
gelmiş ve hemşerisini ararken dolandrılmıştır. Kamuran ise çok zengin, her
istediğini elde eden, şımarık bir kızdır. Kamuran ve İsmail bir tesadüf sonucu
tanışırlar. Kamuran, İsmail ile beraber olur ve sonra İsmail’i terk eder. Bir
süre sonra Kamuran babasını kaybeder ve parasız kalır. Parasız kalınca batağın
içine saplanır… Bu arada da İsmail çok zengin olmuştur.
20 Mart 2020 Cuma
AMANSIZ YOL (1985)
Yönetmen: Ömer Kavur
Senaryo: Barış Pirhasan, Ömer Kavur (Kerem
Şahin’în “Çıkmaz Yollar” isimli film hikayesinden esinleni-miştir.)
Görüntü Yönetmeni: Orhan Oğuz
Yapım: Delta
Film/Atıf Yılmaz
Set
Ekibi: Erdal Sümer, Yaşar Davutoğlu, Şaban Derya, Işık
Şefi: Recep Biçer, Yardımcısı: Nuri Ağaçabey, Yönetmen
Yardımcısı: Muharrem Özabat, Yapım Görevlisi: Sadık Deveci, Yardımcısı:
Yusuf Çetin, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Laboratuar Şefi: Sabahattin
Hoşses, Kurgu: Mevlut Koçak, Müzik: Uğur Dikmen, Gör. Yön.
Yrd. Cem Molvan, Sineray Film Stüdyosunda işlem görmüştür.
Oyuncular: Kadir İnanır (Hasan), Zuhal Olcay
(Sabahat), Yavuzer Çetinkaya (Topal Yavuz), Mustafa Dik, Mine Çayıroğlu (Ayşe),
Ümit yesin, Ferda Ferdağ, Hasan Yıldız (takipçi Mustafa), Ümit Yesin,
Konu: Sabahat da, sevgilisi Hasan'ın yıllar
önce "zengin olmak için," endini terk etmesi sonucu istemediği
biriyle evlenmek zorunda kalır. Sabahat kocası Yavuz'un yasa dışı ilişkilere
girip sakat kalması sonucu, kendine ve kızına bakabilmek için fahişeliğe itilir.
Sabahat artık yitirilmiş bir yaşamda "figüranlık" yapmaktadır.
Yıllarca Sabahat'i arama cesaretini kendinde bulamayan Hasan, geri dönüşünde
eski sevgilisine ve kızına sahip çıkmak ister, ama geçmişin geri gelmeyeceğini
düşünen Sabahat'in ortadan sessizce kaybolmasıyla başarılı kadının özgür
yaşaması ve kendi yaşamının öznesi olması olanağı sınırlıdır.
Kadın ya
sevdiği adamla evlenerek ekonomik bağımlılığa rağmen mutlu olmanın yollarını
arayacak (bu genellikle her şeyi Kabullenmeye varır) ya da bir başkasıyla
evlendirilecek ve ona bağımlı olarak yaşayacaktır. Eş deyişle gönüllü
bağımlılıkla gönülsüz bağımlılığın alternatifi sahipsiz kalmak, kimi zaman da
kötü yola düşmektir. Bağımlılığa savaş açıp özgürlüğe ulaşma olasılığı ise çok
düşüktür. Çünkü o zaman da, namus meselesi, iş bulamama, sarkıntılıklara maruz
kalma, düşük ücretle geçimini sağlayamama gibi sorunlarla uğraşmaktadır.
ÖDÜL
22.An Altın Portakal Utalya
Lusal Uzun Metraj Film Yarışması (22 – 29 Eylül 1985)
► ZühaI Olcay, "en iyi
oyuncu" ödülü”.
Jüri Üyeleri: Lütfi Ö. Akad, Rekin
Teksoy, Selda Alkor, Müşfik Kenter, Metin Deniz, Süreyya Duru, Halim Horasan,
Nejat Gökçe, İhsan Yüceözsoy, Alpaslan Öner, Mevlüde Aydın, Süleyman Akyüz.
Amansız Yol", Kültür ve
Turizm BakanIığı Sinema Başarı Ödülü olan 4 milyon TL. (1985).
► Uluslararası İstanbul
Siinema Günleri 86'da Türk Filmleri Yarışması'nda
Dr. Nejat Eczacıbaşı Vakfı
Ödülü 2 milyon TL. "Amansız Yol", "Adı Vasfiye" ve
"Züğürt Ağa” arasında paylaştırıldı.
► Sinema Yazarlarınca
"en iyi on film" seçiminde (1986) ise 5. oldu.:
* Amansız Yol"... Ya da
İstanbul-Mardin... Bu film, pek ilgisi yok ama, bana "Paris- Texas"ı
anımsattı. Yalnız İstanbul-Mardin deişinin Paris- Texas deyişini anımsatması
nedeniyle değil. Konu/tema benzerliği açısından da... Çünkü nasıl
'Paris-Texas'ın kahramanı, Orta Amerika'nın bitmez tükenmez çöllerinde yıllar
önce kendisinden kaçan eski karısının çirkefin, diğer bir deyişle 'seks
endüstrisinin batağında kapıldığı yalnızlığı, umutsuzluğu, çaresizliği
keşfederse, bu filmin başkişisi şoför Hasan da, yıllar önce 'zengin olmak için'
bırakıp gittiği, sonra içerde (hapiste) geçirdiği 'yitik zaman' boyunca da
aramak cesaretini bulamadığı eski göz ağrısı Sabahat'ı, önce çocukluk arkadaşı
Yavuz'un karısı, sonra da Yavuz'un bilgisi ve itişiyle 'fahişe' olmuş, yaşama
ve mutluluğa sırtını dönmüş bir yıkıntı halinde buluyor. İki eski sevgili,
Yavuz'un karıştığı kirli işler ve kendilerinden sakladığı para nedeniyle
peşlerinde olan haydutlardan yakalarını sıyırmaya uğraşırken, aralarında
yeniden sıcak bir bağ oluşur gibi oluyor. Sabahat'ın Yavuz'dan olma boyu kadar
kızı Ayşe de, bu mutluluğa hazırdır. Ama şu "kahpe dünya", bu geç
kalmış sevginin yaşanmasına, kaçırılmış trenin yakalanmasına izin verecek
midir?
"Amansız Yol",
Ömer Kavur'un "Körebe" ile belirlenen üslubunun bir diğer tipik
filmi... Kavur'un iki filmdeki sinema anlayışı şöyle özetlenebilir: Polisiye
öğelerin işe karıştığı gerilimli bir öykü boyunca bir içserüveni de vermek, hem
bir şeyler arayan ("Körebe"de kayıp kız) veya bir şeylerden kaçan
(burada haydutlar) kişilerin öykülerini gerilimli biçimde anlatmak, hem de
onların aralarındaki ilişkileri, geçmişten kaynaklanan hesaplaşmaları
işlemek... Barış Pirhasan'la işbirliği sonucu ortaya çıkan iki filmdeki bu
ortak gelişim, Ömer Kavur'a bizce oldukça ilginç anlatım öğeleri geliştirme
fırsatı da veriyor.
Bunların
başında "Amansız Yol"u o tıpkı "Körebe" gibi, çok ilginç
bir çevre betimlemesi yapması var. "Körebe"de İstanbul kentinin
gözlerden ırak gecekondu semtleri, tüm toplumsal yoksunluğu, sanki asıl kentten
dışlanmışlığı içinde ilginç, gerçekçi biçimde gözlemleniyor. Burada, bu gözlem,
İstanbul'dan başlayıp, bir TIR kamyonunun İstanbul/Mardin yolculuğu boyunca tüm
bu 'güzergah'a kayıyor. Kavur bu anlamda dekoru yalnızca dramı/olayı
destekleyici, altını çizici bir yardımcı öğe olarak başarıyla kullanmakla kalmıyor.
Dekoru/çevreyi, aynı zamanda toplumsal bir gözlemin, güncel/çağdaş bir
izlenimler dizisinin sahnesine dönüştürüyor. Filmin diğer yandan ve alttan alta
bana bu kez bir Türk romanını, "Fikrimin İnce Gülü"nü düşündürmesi,
sanırım bundan kaynak-landı. Bu 'gerçekçi çevre' anlayışı bir polisiye öykü
anlatırken çevrenin sosyal yapısıyla da gösterilmesi, kavranması çabası, bana
Amerikan kara filmlerinin parlak dönemini düşündürüyor.
Diğer yandan Kavur, bir
bekleyişin, bir arayışın, bir 'takip'in, altını çizmesini, küçücük olaylara
yüklü bir gerilim katmasını çok iyi biliyor. Hasan'la Ayşe kamyona yaklaşarak
Sabahat'ın kaçmış olduğunu algılarken, küçük kızın haydutlarca parça parça
edilmiş bebeğini bulma sahnesinin içerdiği gerilim, buna tipik örnek...
Kavur'un büyük savlı öyküler yerine bu toplumsal tabanlı gerilim öyküleri
anlatmasını kendi adıma çok başarılı buluyorum. Sinemamızda eksik olan bir tür
bu; az denenmiş, denendiğinde de başarılı olunamamış. Kadir İnanır olsun,
Zühal Olcay olsun çok rahat oyunlar sergiliyorlar. Yavuzer Çetinkaya'yı ilk kez
tam bir kompozisyon rolünde çok inandırıcı buldum. Küçük Mine Çayıroğlu, çok
iyi kullanılmış. "Amansız Yol", sinemamızda bir Ömer Kavur dünyasının
sağlam biçimde oluştuğunu gösteren ilginç bir film... “Atilla Dorsay “12 Eylül
Yılları ve Sinemamız” syf.175 “
Kaydol:
Yorumlar (Atom)












