KARARTMA
GECELERİ (1990)
Senaryo
ve Yönetmen: Yusuf
Kurçenli (Rıfat Ilgaz'ın aynı isimli romannıdan) Görüntü Yönetmeni: Colin
Mounier Müzik: Cem İdiz Yapım: Senar Film/Senar Turgut Yönetmen
Yardımcıları: Aydın Sayman, Zühre Sipahioğlu, Kurgu: İsmail Kalkan,
Oyuncular: Tarık Akan,
Nurseli İdiz, Bülent Bilgiç, Deniz Kurtoğlu, Ömer Çolakoğlu, Menderes
Samancılar, Şükrü Türen, İsmail Hakkı Şen, Hikmet Karagöz, Ömer Çolakoğlu,
Yaman Tüzcet, Cengiz Korucu, Kemal İnci, Yılmaz Uyar, Nevin Aypar, Deniz
Kurdoğlu, Ayşe Erbulak, Oktay Güzeloğlu, Erol Şen, Konuk Oyuncular: Gülsen
Tuncer, Necati Bilgiç, , Erol Günaydın, Burçay Anger, Alpay İleri, Altuğ İleri,
Salim Dörtcan, Ali Rıza Cevizli, Osman Çıracı, Hamit Alemdar, Mustafa şahin,
Mete Özmat, Aslan Alpaslan, Nazım Yılmaz, Sabahattin Bostancıoğlu, Osman
Özçelik, Celal Çimen, Necla İlhan, Yılmaz Terzioğlu,
Konu: Olaylar 2. Dünya Savaşı'nın
sonlarında (1944) İstanbul'da geçer. Yazdığı şiir kitabı yüzünden başı derde giren
öğretmen Mustafa Ünal (Tarık Akan), polis tarafından aranmaktadır. Genç
öğretmen işkence korkusuyla teslim olmaz. Sürekli kaçar, mekan değiştirir...
Mustafa bu kaçış süresince çeşitli insanlarla karşılaşır. Ve sonuç
kaçınılmazdır. Mustafa yakalanır.
ÖDÜL:
9. İstanbul Uluslararası Film
Festivali(1990)
►“Karartma Geceleri” "En iyi
film"
Jüri Üyeleri: Tunç Başaran
(Başkan), Oktay Akbal, Nur Şürer, Timur Selçuk, Çetin Tunca)
27. Antalya Film Şenliği'nde (1990)
► "en iyi 2. film"
►
Yusuf Kurçenli, "en iyi yöneiimen ödülünü Halit Refiğ'le (Karılar Koğuşu)
paylaştı.
►
Tarık Akan "en iyi erkek oyuncu"
►
Yunus Nadi Ödülü yarışmasında
►
"en iyi film"
85.
Uluslararası Vallodolıd Film Şenliği'nde (İspanya1990)
►
"Jüri özel ödülü"nü Şili'li yönetmen Silvio Caiozzl'nin
"Aynadaki Ay"ı ile paylaştı.
Jüri
Üyeleri: Basillo Martin Pacıno (İspanyol yönetmen), Christian Wae ner
(Alman yönetmen), Derek Mallcolm (ingiliz eleştirmen), Manuela Cernat
(Romanyalı sinema tarihçisi), Carlos Morelli (Arjantilll eleljt1rmen>, Glla
Almagor (İsrail’ll senarist ve oyuncu), Katinka Faracotz (İsveç’li yapımcı).
4 Kutluğ
Ataman son derecede ilginç bir kişilik. Amerika'da sinema eğitimi görmüş, iki
kültür arasında kalmış, kültürel referanslarının zenginliği kadar cinsel
çapraşıklıklarını ve bir tür Amerikan sinemasından özellikle fantastik
sinemadan aldığı etkileri de yadsımayan ve tüm bunları bir potada harman ederek
oldukça özgün bir kişiliğe ulaşan bir genç sanatçı. tık filmi Karanlık
Sular'da, tüm bu karmaşanın yansımaları var. Her şey bir yana, ben İstanbul'u
henüz hiçbir yerli veya yabancı filmde böylesine gizemli ve ölümcül
güzellikteki bir kent olarak görmemiştim. Ataman'ın açık bir sinema duygusu ve
yadsınamaz bir yeteneği var. Bu ilk filmi, her ilk filmin olduğu gibi biraz
fazla "yüklü" ve dolu olsa da, ben onun tanınmaya değer ve ilgiyle
izlenmesi gereken bir sanatçı olduğuna inanıyorum.
BİLİNÇ VE SEVGİ ÜRÜNÜ
Bahtsız Türk aydınının bitmek tükenmek
bilmeyen çilesinden bir kesit. İkinci Dünya Savaşı'nın son yıllarında, ülkede
sürdürülen solcu avından payını almış bir yazar olan Rıfat Ilgaz'ın öz yaşamsal
romanı Karartma Geceleri, bizlere aydın öğretmen ve yazar Mustafa Ura!'ı
tanıtıyor. "Milli Şef' İnönü yönetimindeki Türkiye'de, savaşın
'gidişat'ından da esinlenen türlü çeşitli baskılar, gözaltına almalar, işkence
ve dehşet salma gırla gitmektedir. "olcu avından sonra, ufukta faşizmin
yenilgisinin de görünmesinin etkisiyle bu kez "ırkçılar"
toplanmaktadır. Ancak solun çilesi henüz bitmiş değildir.
Karartma Geceleri'nin gücü ve sağlamlığı, her türden
kışkırtıcılığı önleyen, sloganların ardına sığınmayan, göz boyayıcılığı,
çığırtkanlığı iten bir sinemayı yeğlemesinden kaynaklanıyor. Kurçenli, sanki
mesajını bağırarak değil, alçak sesle konuşarak vermeyi yeğlemiş. Bir
"dönem filmi" bu: 1940’ların İstanbul'u, sınırlı olanaklarla, ama
inandırıcı biçimde verilmiş. Keşke kimi dış sahneler biraz daha
"kalabalık" olabilseydi, sinemada gösterilen belgeselin teknik düzeyi
daha iyi olabilseydi, jenerikteki görüntüler (ve onların üzerine düşen adlar)
daha aydınlık olabilseydi... Ama ne önemi var? Kurçenli, zaten bir "dönem
filmi" yapmanın sınırlarını rahatlıkla aşıyor. Çeşitli nedenlerle, iç ve
dış etkilerle, belli görüşler ve fikirler üzerinde baskı oluşturmayı yeğlemiş,
insana karşı işlenebilecek en büyük insanlık suçlarından biri olan işkence
yapmayı göze alabilmiş tüm ülke, rejim ve sistemleri sergiliyor, eleştiriyor.
Savaş, sıkıyönetim, ülke güvenliği gibi görünürde geçerli nedenleri var bu
işleri yapanların. Ama bu nedenler, yapılanları hiçbir zaman açıklamıyor,
bağışlatmıyor. "İnsanlık suçu" niteliklerini ortadan kaldırmıyor.
Karartma Geceleri'nin iç dengeleri çok iyi
kurulmuş. İşkence bile filmde yeterince, gerektiği veya gerçekte Ilgaz'ın başına
geldiği kadarıyla var. Yönetmen, işkenceyi, baskıyı bir etkileme, seyirciyi
tavlama öğesi olarak kullanmıyor, bu kolaylığı da elinin tersiyle itiyor. Ve
içerdiği tüm karamsarlığa, karabasan yaşayan bir ülke görünümüne karşın sevgi
ve umut, filmin sonsal izleniminden hiç de eksik değil. Karartma Geceleri,
sinemamızın yüzünü ağartacak bir film “Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf, 102”
& Sinemamızda yıllar içinde yaratıcısıyla ve orijinal metinle
hiçbir ilgisi kalmamış hale getirilen "Hababam Sınıfı" serilerinin
ötesinde, ikinci Rıfat Ilgaz uyarlaması olan "Karartma Geceleri",
1980'li yılları kamera arkasında gayet verimli biçimde geçiren Yusuf
Kurçenli'nin imzasını taşıyor. "Ve Recep ve Zehra ve Ayşe",
"Ölmez Ağacı", "Merdoğlu Ömer Bey", "Gramofon
Avrat" gibi nitelikli ve yere sağlam basan filmleriyle tanınan Kurçenli'nin
"Raziye"yle birlikte 1990 yılında çektiği "Karartma
Geceleri", İkinci Dünya Savaşı'na katılmamış olmakla birlikte savaşın
alacakaranlığını ve kimi sıkıntılarını yaşayan, ama solcu, muhalif aydınlarına
kat be kat fazla sıkıntı yaşatan Türkiye'ye ve ön sahne İstanbul'a götürüyor
seyirciyi. Yazdığı şiir kitabında komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle
polis tarafından aranan şair Mustafa Ural, eğer yakalanırsa kendisini bekleyen
sonun, dönemin meşhur işkence merkezi Sansaryan Han'ın hücreleri olduğunu çok
iyi bilmektedir. İlerici şair, hiç de kolay geçmeyecek bir kaçış serüvenine
atılacak, bu süreçte kendisini, arkadaşlarını, İstanbul'u ve halkını daha yakın
dan tanıyacaktır.
9. İstanbul Uluslararası Film
Festivali'nde en iyi yerli yapım seçilen, 27. Antalya Film Festivali'nde Halit
Refiğ'in "Karılar Koğuşu" filminin ardından ikincilikle
ödüllendirilen ve Kurçenli'ye Refiğ'le birlikte en iyi yönetmen dalında Altın
Portakal kazandıran "Karartma Geceleri", Milli Şef döneminde
(kuşkusuz sonrasında da) ülkemiz aydınının reva görüldüğü muameleyi, 40 Kuşağı
olarak adlandırılan şairlerimizin mücadelesini, yalın ve süssüz anlatımla, çok
büyük laflar etme hevesine kapılmadan aktaran bir filmdir. Tarık Akan'ın Altın
Portakal'a değer görülen başarılı oyunculuğuyla sürüklediği öykü, dönem
atmosferinin de başarıyla canlandırılmasıyla Türk sinemasının 'politik öyküler'
kategorisinde hatırı sayılır bir yer edinmiştir kendisine. Ve çok ilginç, bence
bir o kadar da talihsiz bir tartışmaya da yol açmıştır. Antalya'da en iyi film
seçilen, bir başka hapishanetutsaklık öyküsü anlatan, edebiyat ve siyasi
tarihimizdeki bir başka ünlü düşünce suçlusu olan Kemal Tahir'in yaşamından
kesitler taşıyan "Karılar Koğuşu"nun yönetmeni, Türk sinemasına
azımsanamayacak katkılarda bulunan, "Yorgun Savaşçı"sı 12
Eylül’cülerce yakılan saygın yönetmen Halit Refiğ, "Karartma
Geceleri"nin yurtdışı festivallerde ülkemizi temsil etmesini sert dille
protesto etmiş, filmin 'devlet düşmanlığı' yaptığını dile getirmişti.
"Karartma Geceleri", özellikle işkence sahneleri nedeniyle bazı
yasaklamalara maruz kaldı, ancak sonradan bu yasaklar kaldırıldı. Rıfat
Ilgaz'ın bir görüşmemizde, "Biz devlete değil, hükümete karşıydık, Mustafa
Kemal'in kurduğu devleti neden yıkmaya çalışalım ki" deyişi de dün gibi
aklımda. Son olarak kişisel bir anımı da aktarayım "Karartma
Geceleri"yle ilgili ...
Galası, 1990 Mart'ının sonlarına doğru
Beyoğlu'ndaki Muammer Karaca Tiyatrosu'nda yapılan filmin bir sahnesinde,
polisten kaçan ve cebinde fazla parası da olmayan Mustafa Ural, yedek subaylık
yapan arkadaşından kendisine yardımcı olmasını ister. Karnı da çok açtır...
Arkadaşı, şaire fazla yardımcı olamayacağını, ancak yemek ısmarlayabileceğini
söyler. İki arkadaş salaş bir meyhaneye gidip ızgara köfte yer ve şarap
içerler. Gala bittikten sonra gecenin bir vaktinde İstiklal Caddesi'ne
çıktığımda, o sahnenin de etkisiyle canım müthiş biçimde köfte yemek ve şarap
içmek istedi. Aradım taradım, açık bir yer bulamadım ... Aklımda o sahne ve
bastırılmamış açlığımla eve gittim. Tesadüf bu ya, ertesi gün DGM'de bir
duruşmam vardı ve basın yoluyla komünizm propagandası yaptığım gerekçesiyle
tutuklandım. Aklımda dönüp dolaşan tek şey, bir gece önce gerçekleştiremediğim
fantezimdi ve kim bilir kaç yıl beklemek zorundaydım. Neyse ki Bayrampaşa
Cezaevi'nde 10 gün misafirliğin ardından tutuksuz yargılanmak üzere
salıverildim ve tabii ki ilk işim, filmin o sahnesini aynen yaşamak oldu.
Bayrampaşa, 50 yıl öncesinin Sansaryan Hanı'ndan çok farklıydı tabii, herhangi
bir baskızulüm yaşamadığımı ama ardı arkası gelmek bilmeyen açlık grevlerinden
birine denk geldiğimi ve 10 gün boyunca tek bir lokma bile yiyemediğimi, bir
anlamda aç girdiğim cezaevinden gene aç çıktığımı belirtmek isterim ... Yani
genel başarısı bir yana, ızgara köfteşarap sahnesiyle de unutamadığım
filmlerden biridir "Karartma Geceleri". (Tunca Arslan) “SİYAD, 40
Yılın Serüveni”