Powered By Blogger

2 Kasım 2022 Çarşamba

 

KARARTMA GECELERİ (1990) 




Senaryo ve Yönetmen: Yusuf Kurçenli (Rıfat Ilgaz'ın aynı isimli romannıdan) Görüntü Yönetmeni: Colin Mounier Müzik: Cem İdiz Yapım: Senar Film/Senar Turgut Yönetmen Yardımcıları: Aydın Sayman, Zühre Sipahioğlu, Kurgu: İsmail Kalkan,

Oyuncular: Tarık Akan, Nurseli İdiz, Bülent Bilgiç, Deniz Kurtoğlu, Ömer Çolakoğlu, Menderes Samancılar, Şükrü Türen, İsmail Hakkı Şen, Hikmet Karagöz, Ömer Çolakoğlu, Yaman Tüzcet, Cengiz Korucu, Kemal İnci, Yılmaz Uyar, Nevin Aypar, Deniz Kurdoğlu, Ayşe Erbulak, Oktay Güzeloğlu, Erol Şen, Konuk Oyuncular: Gülsen Tuncer, Necati Bilgiç, , Erol Günaydın, Burçay Anger, Alpay İleri, Altuğ İleri, Salim Dörtcan, Ali Rıza Cevizli, Osman Çıracı, Hamit Alemdar, Mustafa şahin, Mete Özmat, Aslan Alpaslan, Nazım Yılmaz, Sabahattin Bostancıoğlu, Osman Özçelik, Celal Çimen, Necla İlhan, Yılmaz Terzioğlu,

Konu: Olaylar 2. Dünya Savaşı'nın sonlarında (1944) İstanbul'da geçer. Yazdığı şiir kitabı yüzünden başı derde giren öğretmen Mustafa Ünal (Tarık Akan), polis tarafından aranmaktadır. Genç öğretmen işkence korkusuyla teslim olmaz. Sürekli kaçar, mekan değiştirir... Mustafa bu kaçış süresince çeşitli insanlarla karşılaşır. Ve sonuç kaçınılmazdır. Mustafa yakalanır.

ÖDÜL:

9. İstanbul Uluslararası Film Festivali(1990)

►“Karartma Geceleri” "En iyi film"

Jüri Üyeleri: Tunç Başaran (Başkan), Oktay Akbal, Nur Şürer, Timur Selçuk, Çetin Tunca)

27. Antalya Film Şenliği'nde (1990)

► "en iyi 2. film"

► Yusuf Kurçenli, "en iyi yöneiimen ödülünü Halit Refiğ'le (Karılar Koğuşu) paylaştı.

► Tarık Akan "en iyi erkek oyuncu"

► Yunus Nadi Ödülü yarışmasında

► "en iyi film"

85. Uluslararası Vallodolıd Film Şenliği'nde (İspanya1990)

► "Jüri özel ödülü"nü Şili'li yönetmen Silvio Caiozzl'nin "Aynadaki Ay"ı ile paylaştı.

Jüri Üyeleri: Basillo Martin Pacıno (İspanyol yönetmen), Christian Wae ner (Alman yönetmen), Derek Mallcolm (ingiliz eleştirmen), Manuela Cernat (Romanyalı sinema tarihçisi), Carlos Morelli (Arjantilll eleljt1rmen>, Glla Almagor (İsrail’ll senarist ve oyuncu), Katinka Faracotz (İsveç’li yapımcı).

4 Kutluğ Ataman son derecede ilginç bir kişilik. Amerika'da sinema eğitimi görmüş, iki kültür arasında kalmış, kültürel referanslarının zenginliği kadar cinsel çapraşıklıklarını ve bir tür Amerikan sinemasından özellikle fantastik sinemadan aldığı etkileri de yadsımayan ve tüm bunları bir potada harman ederek oldukça özgün bir kişiliğe ulaşan bir genç sanatçı. tık filmi Karanlık Sular'da, tüm bu karmaşanın yansımaları var. Her şey bir yana, ben İstanbul'u henüz hiçbir yerli veya yabancı filmde böylesine gizemli ve ölümcül güzellikteki bir kent olarak görmemiştim. Ataman'ın açık bir sinema duygusu ve yadsınamaz bir yeteneği var. Bu ilk filmi, her ilk filmin olduğu gibi biraz fazla "yüklü" ve dolu olsa da, ben onun tanınmaya değer ve ilgiyle izlenmesi gereken bir sanatçı olduğuna inanıyorum.

BİLİNÇ VE SEVGİ ÜRÜNÜ

 Bahtsız Türk aydınının bitmek tükenmek bilmeyen çilesinden bir kesit. İkinci Dünya Savaşı'nın son yıllarında, ülkede sürdürülen solcu avından payını almış bir yazar olan Rıfat Ilgaz'ın öz yaşamsal romanı Karartma Geceleri, bizlere aydın öğretmen ve yazar Mustafa Ura!'ı tanıtıyor. "Milli Şef' İnönü yönetimindeki Türkiye'de, savaşın 'gidişat'ından da esinlenen türlü çeşitli baskılar, gözaltına almalar, işkence ve dehşet salma gırla gitmektedir. "olcu avından sonra, ufukta faşizmin yenilgisinin de görünmesinin etkisiyle bu kez "ırkçılar" toplanmaktadır. Ancak solun çilesi henüz bitmiş değildir.

Karartma Geceleri'nin gücü ve sağlamlığı, her türden kışkırtıcılığı önleyen, sloganların ardına sığınmayan, göz boyayıcılığı, çığırtkanlığı iten bir sinemayı yeğlemesinden kaynaklanıyor. Kurçenli, sanki mesajını bağırarak değil, alçak sesle konuşarak vermeyi yeğlemiş. Bir "dönem filmi" bu: 1940’ların İstanbul'u, sınırlı olanaklarla, ama inandırıcı biçimde verilmiş. Keşke kimi dış sahneler biraz daha "kalabalık" olabilseydi, sinemada gösterilen belgeselin teknik düzeyi daha iyi olabilseydi, jenerikteki görüntüler (ve onların üzerine düşen adlar) daha aydınlık olabilseydi... Ama ne önemi var? Kurçenli, zaten bir "dönem filmi" yapmanın sınırlarını rahatlıkla aşıyor. Çeşitli nedenlerle, iç ve dış etkilerle, belli görüşler ve fikirler üzerinde baskı oluşturmayı yeğlemiş, insana karşı işlenebilecek en büyük insanlık suçlarından biri olan işkence yapmayı göze alabilmiş tüm ülke, rejim ve sistemleri sergiliyor, eleştiriyor. Savaş, sıkıyönetim, ülke güvenliği gibi görünürde geçerli nedenleri var bu işleri yapanların. Ama bu nedenler, yapılanları hiçbir zaman açıklamıyor, bağışlatmıyor. "İnsanlık suçu" niteliklerini ortadan kaldırmıyor.

Karartma Geceleri'nin iç dengeleri çok iyi kurulmuş. İşkence bile filmde yeterince, gerektiği veya gerçekte Ilgaz'ın başına geldiği kadarıyla var. Yönetmen, işkenceyi, baskıyı bir etkileme, seyirciyi tavlama öğesi olarak kullanmıyor, bu kolaylığı da elinin tersiyle itiyor. Ve içerdiği tüm karamsarlığa, karabasan yaşayan bir ülke görünümüne karşın sevgi ve umut, filmin sonsal izleniminden hiç de eksik değil. Karartma Geceleri, sinemamızın yüzünü ağartacak bir film “Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve  Rönesans Yılları” syf, 102”

& Sinemamızda yıllar içinde yaratıcısıyla ve orijinal metinle hiçbir ilgisi kalmamış hale getirilen "Hababam Sınıfı" serilerinin ötesinde, ikinci Rıfat Ilgaz uyarlaması olan "Karartma Geceleri", 1980'li yılları kamera arkasında gayet verimli biçimde geçiren Yusuf Kurçenli'nin imzasını taşıyor. "Ve Recep ve Zehra ve Ayşe", "Ölmez Ağacı", "Merdoğlu Ömer Bey", "Gramofon Avrat" gibi nitelikli ve yere sağlam basan filmleriyle tanınan Kurçenli'nin "Raziye"yle birlikte 1990 yılında çektiği "Karartma Geceleri", İkinci Dünya Savaşı'na katılmamış olmakla birlikte savaşın alacakaranlığını ve kimi sıkıntılarını yaşayan, ama solcu, muhalif aydınlarına kat be kat fazla sıkıntı yaşatan Türkiye'ye ve ön sahne İstanbul'a götürüyor seyirciyi. Yazdığı şiir kitabında komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle polis tarafından aranan şair Mustafa Ural, eğer yakalanırsa kendisini bekleyen sonun, dönemin meşhur işkence merkezi Sansaryan Han'ın hücreleri olduğunu çok iyi bilmektedir. İlerici şair, hiç de kolay geçmeyecek bir kaçış serüvenine atılacak, bu süreçte kendisini, arkadaşlarını, İstanbul'u ve halkını daha yakın dan tanıyacaktır.

9. İstanbul Uluslararası Film Festivali'nde en iyi yerli yapım seçilen, 27. Antalya Film Festivali'nde Halit Refiğ'in "Karılar Koğuşu" filminin ardından ikincilikle ödüllendirilen ve Kurçenli'ye Refiğ'le birlikte en iyi yönetmen dalında Altın Portakal kazandıran "Karartma Geceleri", Milli Şef döneminde (kuşkusuz sonrasında da) ülkemiz aydınının reva görüldüğü muameleyi, 40 Kuşağı olarak adlandırılan şairlerimizin mücadelesini, yalın ve süssüz anlatımla, çok büyük laflar etme hevesine kapılmadan aktaran bir filmdir. Tarık Akan'ın Altın Portakal'a değer görülen başarılı oyunculuğuyla sürüklediği öykü, dönem atmosferinin de başarıyla canlandırılmasıyla Türk sinemasının 'politik öyküler' kategorisinde hatırı sayılır bir yer edinmiştir kendisine. Ve çok ilginç, bence bir o kadar da talihsiz bir tartışmaya da yol açmıştır. Antalya'da en iyi film seçilen, bir başka hapishanetutsaklık öyküsü anlatan, edebiyat ve siyasi tarihimizdeki bir başka ünlü düşünce suçlusu olan Kemal Tahir'in yaşamından kesitler taşıyan "Karılar Koğuşu"nun yönetmeni, Türk sinemasına azımsanamayacak katkılarda bulunan, "Yorgun Savaşçı"sı 12 Eylül’cülerce yakılan saygın yönetmen Halit Refiğ, "Karartma Geceleri"nin yurtdışı festivallerde ülkemizi temsil etmesini sert dille protesto etmiş, filmin 'devlet düşmanlığı' yaptığını dile getirmişti. "Karartma Geceleri", özellikle işkence sahneleri nedeniyle bazı yasaklamalara maruz kaldı, ancak sonradan bu yasaklar kaldırıldı. Rıfat Ilgaz'ın bir görüşmemizde, "Biz devlete değil, hükümete karşıydık, Mustafa Kemal'in kurduğu devleti neden yıkmaya çalışalım ki" deyişi de dün gibi aklımda. Son olarak kişisel bir anımı da aktarayım "Karartma Geceleri"yle ilgili ...

 Galası, 1990 Mart'ının sonlarına doğru Beyoğlu'ndaki Muammer Karaca Tiyatrosu'nda yapılan filmin bir sahnesinde, polisten kaçan ve cebinde fazla parası da olmayan Mustafa Ural, yedek subaylık yapan arkadaşından kendisine yardımcı olmasını ister. Karnı da çok açtır... Arkadaşı, şaire fazla yardımcı olamayacağını, ancak yemek ısmarlayabileceğini söyler. İki arkadaş salaş bir meyhaneye gidip ızgara köfte yer ve şarap içerler. Gala bittikten sonra gecenin bir vaktinde İstiklal Caddesi'ne çıktığımda, o sahnenin de etkisiyle canım müthiş biçimde köfte yemek ve şarap içmek istedi. Aradım taradım, açık bir yer bulamadım ... Aklımda o sahne ve bastırılmamış açlığımla eve gittim. Tesadüf bu ya, ertesi gün DGM'de bir duruşmam vardı ve basın yoluyla komünizm propagandası yaptığım gerekçesiyle tutuklandım. Aklımda dönüp dolaşan tek şey, bir gece önce gerçekleştiremediğim fantezimdi ve kim bilir kaç yıl beklemek zorundaydım. Neyse ki Bayrampaşa Cezaevi'nde 10 gün misafirliğin ardından tutuksuz yargılanmak üzere salıverildim ve tabii ki ilk işim, filmin o sahnesini aynen yaşamak oldu. Bayrampaşa, 50 yıl öncesinin Sansaryan Hanı'ndan çok farklıydı tabii, herhangi bir baskızulüm yaşamadığımı ama ardı arkası gelmek bilmeyen açlık grevlerinden birine denk geldiğimi ve 10 gün boyunca tek bir lokma bile yiyemediğimi, bir anlamda aç girdiğim cezaevinden gene aç çıktığımı belirtmek isterim ... Yani genel başarısı bir yana, ızgara köfteşarap sahnesiyle de unutamadığım filmlerden biridir "Karartma Geceleri". (Tunca Arslan) “SİYAD, 40 Yılın Serüveni”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder